Kültür Sanat Edebiyat Şiir

mehdi sizce ne demek, mehdi size neyi çağrıştırıyor?

mehdi terimi Ali Yasar Öztürk tarafından tarihinde eklendi

  • Abdullah Aydın
    Abdullah Aydın

    Amacım tartışma çıkarmak değildir ancak bende atalarımdan öğrendiğim birkaç şeyi söyleyeyim o zaman:

    Hz. Mehdi A.S'ın adaletini bulabilmeniz için önce önce Ehl-i Beyt'i ve imameti doğru bir şekilde kabul etmeniz gerekir.Çünkü iş öyle bir hale geldi ki artık ellerinden gelse Aişe annemizi,Hz.Ebu Bekir'i,Hz.Ömer'i hatta Ehl-i Beyt'i katleden Muaviye,Hz.Hamza'nın katili Vahşi ve Emevileri dahi Ehl-i Beyt'in içine alıp gerçek halife ve İmamların başı olan Hz.İmam Ali, başta olmak üzere İmam Hasan,İmam Hüseyin ve geriye kalan 9 İmamı dışarıya atacaklar ve 'İşte şimdi oldu.İstediğimiz bu Ehl-i Beyt'ti şimdi bunu sevin işte' diyecekler diye bir Ehl-i Beyt mensubu olarak ümmet için üzüntü duyuyorum.Biz Ehl-i Beyt mensupları yalnızız.Yok mu sesimizi duyan? Kimse 12 İmamın adını dahi bilmez.Bir İmam Muhammed Bakır'dan İmam Hatipler de dahi bahsedilmez.Eğer cedlerimizi yeterince tanımaz ve tanıtmazsanız,muhabbeti eksik tutarsanız,onların adlarını unutturursanız biz Seyyidler hepimiz o Allah'ın gününde sizin aleyhinize şahitlik edeceğiz.Bizimle beraber olmayanların ve bizi sevmeyenlerin,o hesabı zor verilir ve çetin olan günde yüzüstü düşüp sürünenlerin ellerinden tutup kaldırmayacağız.Ceddimiz olan Konuşan Kur'an İmam Ali A.S,Resulullah'ın izniyle içimizden hangimize söz hakkı buyururlar ise şahitlik edeceğiz ve o kişinin cennet ya da cehennem hüküm fermanının mürekkebi bizim kalbimizden geçenler ile yazılacak.Ona göre düşünün ve emanete sahip çıkıp çıkmadığınıza göre isteyin.Bu dünya sizindir.Fakat sonsuz olanda ne yapacaksınız?

  • Dabbetül-arz-ı Mevud
    Dabbetül-arz-ı Mevud

    MEHDİ'NİN ADALETİNİ İSTİYORUZ?

    Hadis-i Muhammed:

    **halifelerden bir halife gelirki,altını,gümüşü,parayı avuç avuç dağıtır? o benim ehlibeytimden mehdidir? **

    ikinci raşid halife ömer iranın bol ganimetini ne yapacağını aliye sordu? halkamı dağıtalım? yoksa gömelim mi? ali ona göm dedi? ve ekledi: resulullah buyuruduki mehdi gelir yeryüyüzünün bütün hazinelerini çıkarır ve halka bol bol dağıtır?

    imza:
    ayhanaytaç
    dede-baba-zakir?
    tasavvufçu forum ve facebook yazarı?

  • Erdem Ülkün
    Erdem Ülkün

    Mehdi inancı hiçbir dinde veya inanç sisteminde yoktur.Tanrı’nın Tevrat,Zebur,İncil ve Kuran’a dahil etmediği bir kavram veya şahıs nasıl olur da insanların kafasında yer bulur?

  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan

    soylu 54 arkadaşımızın beyanlarına katılıyorum. isa son peygamber olarak inmeyecektir. son peygamber Hz. Muhammeddir ve İsa peygamber onun ümmetine yaptıkları sapkınlıktan dönmeleri ve doğru yolda ilerlemeleri için ikaz etmek üzere gönderilecektir. ve kıyamet alametlerinin habercisi olaylardan biridir. zaten mehdi denmesi bu yüzdendir. çünkü Allah zaman zaman kulları doğru yolu bulsun diya adaletli ve ilahi emirleri bilen yayan kullar yollamış ve onları güçlü kılmıştır. şu internet ve iletişim ortamında ona buna yorum yapmaya gerekte yoktur. her şey açık seçik Kur'anda vardır mealini sindirerek okumak kafidir.Allah yanılmıyan, sapkınlığa düşmeyen kullarından eylesin birde üşenmeyip okuyan,araştıran.

  • Yeni Haber
    Yeni Haber

    Arama motorları aracılığıyla sanal alemde gezinti yapıldığında konuyla ilgili pek çok internet sitesinin
    yayın yaptığı görülecektir. Bunlar içinde bir tanesi diğerlerinden farklılığıyla dikkat çekmektedir. Basit
    görünümüyle ilk başlarda fazla ilgi uyandırmasa da takip edilmesi gereken bir site olduğu belirtilmektedir.
    Sitenin iddiası mehdi hakkında dünyada şimdiye kadar hiç kimse tarafından açıklanmayan bilgileri okuyucularına
    açıkladığıdır.Site Türkçedir, ilgilenenlere duyurulur.
    Adres:
    http://mehdi2019.blogcu.com

  • Elif Şahin
    Elif Şahin

    ...rahman ve rahim olan allah'ın adıyla:

    ...allah'ın kulu ve halifesi mehdi diyor ki:

    ...rabbimin iman melekleri geldiler ve kalbime şöyle vahyettiler:

    ...bizler rabbinin melekleriyiz?
    ...imanı yerleştirmeye geldik?
    ...bizler gidiyoruz?
    ...hamdet ve rabbine layık kul olmaya çalış? ? ?

  • Sefa Genç
    Sefa Genç

    3. HAZRET-İ İSA ALEYHİSSELÂM

    İsa Aleyhisselâm Allah-u Teâlâ’nın İsrailoğulları’na gönderdiği ve mucizevî bir şekilde doğmuş bir peygamberidir. Kudsî ruhla desteklenmiştir ve Allah-u Teâlâ’nın bir kelimesidir. Kendisinden önce Musa Aleyhisselâm’a verilen Tevrat’ı tasdik etmekle birlikte, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmek üzere gelmiş, muhataplarını Allah-u Teâlâ’nın kulluğuna yönelmeye teşvik etmiştir. Allah-u Teâlâ’nın mütevazi ve seçkin kullarından birisi ve peygamberidir.

    İsa Aleyhisselâm ölmemiş, semâya çekilmiştir. Cesedi ile birlikte semâda yaşamaktadır. Deccâlin fitnesi ile müslümanların iyice bunaldığı bir sırada yeryüzüne inecektir ve icraatlarını gerçekleştirecektir.

    İsa Aleyhisselâm’ın halen sağ olduğuna, âhir zamanda mutlaka yeryüzüne inerek Muhammed Aleyhisselâm’ın şeriatı ile hükmedeceğine ve Allah yolunda mücadele mücahede edeceğine inanmak farzdır.

    Bu husus tevatür derecesine ulaşmış; Kitap, Sünnet ve İcmâ ile sabit olmuştur.

    Ümmet-i Muhammed’in her asırdaki âlimlerinin ileri gelenleri, İsa Aleyhisselâm’ın kıyamete yakın bir zamanda ineceği hakkında icmâ etmişler, muhalefette bulunmamışlardır. Ancak bir takım filozoflar inkâra kalkışmışlardır. Bunda şüphe eden bil’icmâ küfre düşer.

    İsa Aleyhisselâm’ı çok sevmeli ve gelmesini de beklemeliyiz, ancak henüz daha gelmiş değil. Bu yüzden bu çıkanların hepsi sahtedir, yalancıdır, soytarıdır.

    Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde şöyle buyurur:

    “Şüphesiz ki o, kıyametin kopacağını gösteren bir bilgidir.” (Zuhruf: 61)

    İsa Aleyhisselâm’ın yeryüzüne inmesi de kıyametin en büyük ve en bariz alâmetlerinden birisidir. Allah-u Teâlâ kıyametin kopmasından az önce onu gökten indirecektir. Onun belirmesi ile kıyametin kopmasının yakın olduğu anlaşılır.

    “Ehl-i kitaptan her biri, ölümünden önce İsa’ya muhakkak iman edecektir. Kıyamet gününde de o onlara şâhit olacaktır.” (Nisâ: 159)

    İman edecekler amma, imanları makbul değildir. Çünkü zamanın peygamberi o değil. Ancak Resulullah Aleyhisselâm’a yapılan iman makbuldür.

    İsa Aleyhisselâm’ın şâhitlik yapması; “Ben o zamanın peygamberi değilim, ben onlara Resulullah’ı tavsiye etmiştim.”

    O onun geleceğini işaret etmişti, onun emrini dinlemediler, kendi arzularına uydular.

    Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadisi şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:

    “Varlığım kudret elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki; bu ümmetten yahudi olsun hıristiyan olsun, kim benim peygamberliğimi duyar da benim getirdiğime iman etmeden ölürse mutlaka cehennemliklerden olur.” (Müslim: 153)

    İman etse müslüman olacak, yahudi veya hıristiyan olmayacak.

    Onun içindir ki Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:

    “İbrahim ne yahudi ne de hıristiyandı. Fakat o Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir müslümandı. Müşriklerden de değildi.” (Âl-i imrân: 67)

    Onun içindir ki İsa Aleyhisselâm’a iman etmeleri onları kurtarmayacaktır. İsa Aleyhisselâm onları Muhammed Aleyhisselâm’a indirilen ahkâma uymaya dâvet edecek, bu dâvete uyan kurtulacaktır.

    Bu ehl-i kitap, âhir zamanda onun nüzulü esnasında hayatta bulunacak olan kitap ehlidir. Yeryüzüne indiği zaman onun vefatından önce bütün ehl-i kitap iman edeceklerdir. O zaman bütün insanlar İslâmiyet’e nâil olacaklar, bir ümmet halinde bulunacaklardır.

    Onlar öyle iştiyakla iman edecekler ki, içlerinden: “Ah, ne olaydı, ben de onu görseydim! ” diyenler çıkacak.

    Nitekim Alman İmparatorluğu’nun ilk Başbakanı Prens Bismark da bu gerçeği ifade etmişti.

    Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ve Kur’an-ı kerim hakkında der ki:

    “Seninle aynı çağda yaşayamadığım için çok üzgünüm ey Muhammed!

    Muallimi ve nâşiri olduğun bu kitap senin değildir, o ilâhidir. Bunun ilâhi olduğunu inkâr etmek, mevcud ilimlerin asılsız olduğunu ileri sürmek kadar gülünçtür.

    Bunun için beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, bundan sonra da göremeyecektir.

    Ben heybetli huzurunda en büyük hürmetle eğilirim.”

    Mehdi Resul ve İsa Aleyhisselâm zamanında gerçeği görerek iman edenler de aynı sözü söyleyecekler. İman ettikçe hatırlanacak.





    Süleyman Ateş; Hazret-i Isa, Hazret-i Mehdi ve Deccâl hakkında kendi zannı ile yanlış bilgiler vererek halkı şaşırtmakta ve küfre kaymalarına sebep olmaktadır.



    Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
    “Allah onu kendi katına yükseltti.” (Nisâ: 158) buyurmaktadır.
    Yaşar Nuri Öztürk ise “Kur’an’daki İslâm” isimli kitabının 600. sayfasında Hazret-i İsa Aleyhisselâm’ın göğe yükselmediğini ve tekrar yeryüzüne indirilmeyeceğini söyleyerek bâtıl inanışını müslümanlara yaymaya çalışmaktadır:





    Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde:
    “Hayatım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki; çok sürmez Meryem oğlu İsa âdil bir hakem olarak inecek, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizye vergisini kaldıracak ve mal o kadar çoğalacak ki, onu kabul eden kimse bulunmayacaktır.” (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1018)
    Buyurduğu halde Yaşar Nuri Öztürk “Cevap Veriyorum” isimli kitabının 63. sayfasında şunları yazmıştır:





    İsa Aleyhisselâm; kendi zamanına kadar gelen dînî hayatı tazelemiş, kendisinden sonra gelecek olan Ahmed-i Muhtar’ı açıkça ismiyle duyurmuş, fikir ve kanaatları Hatem-ül Enbiyâ Muhammed Aleyhisselâm’a meylettirmiş, göğe yükselmeden önce bütün insanlara en büyük müjdeyi vererek şöyle söylemişti:

    “Ey İsrailoğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş Tevrat’ı tasdik edip doğrulayan, benden sonra gelecek ve ismi Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen Allah’ın size gönderilmiş bir peygamberiyim.” (Saf: 6)

    Görüldüğü üzere İsa Aleyhisselâm, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin geleceğini haber verdiği gibi, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de İsa Aleyhisselâm’ın tekrar gökten inip geleceğini, ümmetine ona uymasını emredip, ne gibi işler yapacağını da bir bir müjdelemiştir.



    İsa Aleyhisselâm’ın kıyamete yakın bir zamanda ineceğine dair Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-in rivayet ettiği bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyururlar:

    “Hayatım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki; çok sürmez Meryem oğlu İsa âdil bir hakem olarak inecek, haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizye vergisini kaldıracak ve mal o kadar çoğalacak ki, onu kabul eden kimse bulunmayacaktır.” (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1018)

    Haçı kırması; kendisinin öldürüldüğünü iddiâ edenlerin yalan söylediklerine, dinlerinin bâtıl, İslâmiyet’in hak olduğuna, kendisinin müslümanlığı meydana çıkarmak gibi icraatla o dinleri iptal etmek için indiğine işarettir. Müslümanlıktan başka din kabul etmeyecektir. Dinleri iptal edilip yeryüzünden kaldırılınca, diğer birçok bâtıl inançların yanında domuz yeme âdetleri de kaldırılmış olacak.

    Cizyeyi kaldırmaktan murad, kâfirlerden onun alınmasının kaldırılıp, İslâm’dan başka hiçbir şeyin kabul edilmemesidir. Çünkü müslümandan cizye alınmaz, zekât alınır.





    Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz diğer bir Hadis-i şerif’lerinde ise şöyle buyurmuşlardır:

    “Vallahi Meryem oğlu İsa âdil bir hakem olarak mutlaka inecek ve haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizye vergisini kaldıracak, genç dişi develer başıboş bırakılarak onlara rağbet edilmeyecek, bütün düşmanlıklar, küsüşmeler ve hasetlikler muhakkak surette kalkacak.

    (İsa Aleyhisselâm) İnsanları mala davet edecek, fakat malı hiç kimse kabul etmeyecektir.” (Müslim: 155)

    Çıkan harplerde çok az insan kalacak. Çünkü üçüncü dünya harbi bitmiş, yahudiler gitmiş, Çinliler yok olmuş, İsa Aleyhisselâm gönderilmiş, birçok hadiseler olmuş, her şey meydanda kalmış.

    Yani dünya yüzünde insan az, mal ve servet çok. Hazineler var, fakat insan yok.



    Câbir bin Abdullah -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyuruyorlar:

    “Ümmetimden bir taife, kıyamet gününe kadar hak için muzaffer bir şekilde mücadeleye devam edecektir.

    O zaman Meryem oğlu İsa da iner. Müslümanların emiri ‘Gel bize namaz kıldır! ’ der. Fakat o: ‘Hayır! Allah-u Teâlâ’nın bu ümmete bir ikramı olarak siz birbirinize emirsiniz.’ buyurur.” (Müslim: 155)

    Yani Allah-u Teâlâ’nın ona verdiği lütfu tebeyyün ediyor. “Siz Allah-u Teâlâ’nın Resulü’nün nurunu taşıyorsunuz.” mânâsına gelir.

    İsa Aleyhisselâm dahi onu kabul edecek ve Allah-u Teâlâ’nın tayini olduğu için öne geçmeyecek.

    İsa Aleyhisselâm ki önüne geçmiyor, onun önüne kim geçebilir? Veya karşı gelebilir? Geçtiği zaman durumu ne olur?

    Onun nurunu, onun vekâletini taşıdığı için ulül-azm bir peygamber dahi öne geçemiyor.



    Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif’lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

    “İnsanlar arasında Meryem oğlu İsa’ya dünyada ve ahirette en yakın olan benim. Bütün peygamberler kardeştir, bir babanın ayrı kadınlardan doğmuş evlatları gibidir. Dinleri birdir.” (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1403)

    Peygamberlerin dinlerinin bir olması, asıl itibariyle aynı olmasını ifade eder. Bu asıl “Tevhid”dir. Aralarındaki ayrılık, gelişen şartlara tâbi olarak ortaya çıkan bazı fürû meselelerindedir.

    Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:

    “O’nun peygamberlerinden hiçbirini ayırmayız.” buyuruyor. (Bakara: 285)

    Onları birbirinden ayırmak emr-i ilâhiye muhalefet etmek demektir.

    Onlar gerçek dinde kardeştir, muteber olan da dinde kardeş olmaktır, karında değil. Eğer karında kardeşlik muteber olsaydı Nuh Aleyhisselâm’ın oğlu da dahil olurdu.

    Aynı zincir, son bakla...

    Yalnız şu var ki, Allah-u Teâlâ Resulullah Aleyhisselâm’ın nurunu Âdem Aleyhisselâm’a taktı. Onun şeref bulması, o nur sayesindedir. O nur bütün peygamberan-ı izam hazeratına geçti. Nur nura gelince bütün âlemleri kapladı. Sonra o nur hangi vekile geçtiyse, yine o aynı âlemlerin nurunu taşıyordu.



    Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz İsa Aleyhisselâm’ın hacc yapacağını Hadis-i şerif’lerinde haber vermişlerdir:

    “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki Meryemoğlu, Hacc veya umre yahut her ikisini birden yapmak için mutlaka Fecc-i Ravhâ’da telbiye getirecektir.” (Müslim: 1252)

    Bu Hadis-i şerif de İsa Aleyhisselâm’ın sağ olduğuna delildir. Âhir zamanda yeryüzüne inecektir.



    Abdullah bin Ömer -radiyallahu anhümâ-dan rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:

    “Bir gece rüyamda kendimi Kâbe’nin yanında gördüm. Derken öyle karayağız güzeli bir zat gördüm ki, erkeklerden gördüğüm karayağızların en güzeli! Kulaklarına inmiş öyle saçları vardı ki gördüğüm uzun saçların en güzeli! Saçlarını taramış, üzerlerinden su damlıyordu. İki zâta (yahut iki zâtın omuzlarına) dayanarak beyti tavaf ediyordu. ‘Bu kim? ’ diye sordum. ‘Meryem oğlu Mesih! ’ dediler.

    Sonra birdenbire son derece kıvırcık saçlı, sağ gözü şaşı bir herifle karşılaştım. Zannedersin ki, gözü salkımdan dışarı fırlamış bir üzüm tanesi. ‘Bu kim? ’ diye sordum. ‘Bu da Mesih Deccal’dir’ dediler.” (Müslim: 169)



    Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif’lerinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:

    “Benimle İsa Aleyhisselâm arasında bir peygamber yoktur. O inecektir. Gördüğünüz vakit, onu tanıyın:

    Orta boylu, pembeye mâil beyaz tenli, üzerinde iki parçadan ibaret bir takım elbisesi olan bir kimsedir. Islaklık yoksa da, sanki başından su damlar. İslâm üzerine insanlarla savaş edecek, haçı kıracak, domuzu öldürecek ve cizyeyi kaldıracaktır. Onun zamanında Allah, İslâm’dan başka bütün milletleri helâk edecek, Mesih Deccal’i de helâk edecektir.

    Sonra, yeryüzünde sükunet, emniyet meydana gelecektir. O kadar ki arslanlar develerle, panterler ineklerle ve kurtlar kuzularla serbestçe otlayıp geçinecekler, çocuklar da yılanlarla oynayacaklardır.

    İsa Aleyhisselâm kırk yıl yeryüzünde yaşayacak, sonra ölecek, cenazesini de müslümanlar kılacaktır.” (Ebu Dâvud - Hâkim - Ahmed bin Hanbel)

    “Allah’ın düşmanı Deccal, İsa’yı görünce, tıpkı tuzun suda erimesi gibi erir.” (Müslim)

    Zülmaniyet nur ile eriyecek, yok olacak!



    Biz İsa Aleyhisselâm’ı çok severiz ve gelmesini de bekleriz.

    İsa Aleyhisselâm, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in geleceğini haber verdiği gibi, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de İsa Aleyhisselâm’ın geleceğini duyurmuştur.

    Biz de size bu gerçekleri duyurmaya çalışıyoruz ve hemen ona uymanızı tavsiye ediyoruz.

    Ey kardeş!

    Hıristiyan âlemi hakikati arıyor ve bir gün bulacak. Sen de bu bölücüleri, saptırıcıları bırak ve hakikati bul.

    Onlar bölücüler kadar muhalefet edemez. Çünkü o: “İsa geldi! ” der, “Ben onu bekliyordum! ” der, amma bölücü kendi imamını bekler. Onların âkıbeti çok kötü! Çünkü Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz dinden çıkacaklarını ve bir daha dine girmeyeceklerini, onların hayvandan da daha aşağı olduklarını haber veriyor.

    Hıristiyan, İsa Aleyhisselâm’ın gelmesiyle aradığını beklediğini bulmuş olacak ve fakat bölücü dinden çıktığından ötürü, ne arayacak ne de bekleyecek.

    Kurtuluşa ermen için sana bunca Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’lerle hakikati açıkça beyan ediyoruz.

    Yetmiş iki fırka dalâlette ve cehennemde olduğu için o bir fırkayı bul. Bölücülerin arasında bulunursan; o bir fırkayı bulamadığın gibi, İsa Aleyhisselâm’a uymana da mâni olurlar.

    Yalancı imamlardan size çok bahsettik. Gerçekten bir imam gelecek, fakat fakirin tahminine göre bu zamana daha otuz sene kadar var. Nasibi olan bu hakiki imamı görür. Çıktığı zaman tereddütsüz biat edin.

    Çünkü Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmuşlardır:

    “Bakalım imamınız kendinizden olduğu halde Meryem oğlu İsa yanınıza indiği zaman durumunuz nasıl olur? ” (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1406)

    Herkes imtihan olacak, böylece iman ile küfür ayrılacak.

    Allah-u Teâlâ kime o lütuf nurunu koymuşsa ona tâbi olacak, kime koymamışsa olmayacak.

    Önümüzde çok büyük hadiseler, çok büyük sıkıntılar, çok büyük harpler var. Şimdiden Hazret-i Allah’a ve Resul’üne sığınmaya bakın.

    Bir Hadis-i şerif’te şöyle buyuruluyor:

    “Dünyanın geniş vakitlerinde, (yani sıhhat ve servet, asayiş ve emniyet gibi istirahat sebepleri mükemmel olduğu bir zamanda) Cenâb-ı Hakk’a ibadet ve taat ile kendini takdim et ki, muzayakalı bir zamanda seni lütfu ile yad buyursun.” (Ahmed bin Hanbel)

    O gün gelmeden önce tevbe edip Allah-u Teâlâ’ya ve Resulullah Aleyhisselâm’a yönelenlere ne mutlu! O dilediğini dilediği şekilde kurtarır. Bu gibi kimselerin dünyası saadet, ahireti selâmet olur. Çünkü o Hakk ile idi, halk ile değil.

    Hazret-i Allah’a yönelelim, bize O yeter! Kalsak yolunda, gitsek yolunda ölelim inşaallah. Bizim için fayda getirecek budur: Yolunda olalım, yolunda ölelim.

    Allah-u Teâlâ’ya yönelmekten daha güzel bir kale olmaz, O’nun kalesinin harici boşluktur. O kalesine kimi aldıysa hayat vardır, hem de hayat-ı ebediye vardır. Bu bir ikazdır, hatırlatmadır, yöneltmedir. O dilediğine hidayet verir. Dilerse O her felâketten kurtarır.

    Kitapları daima okuyun ve böylece bu devirleri aşmaya bakın!

    hakikat dergisi 123. sayı (aralık 2003)

  • Fizanlı Necip Fîyakalı
    Fizanlı Necip Fîyakalı

    efenim aleykümselam ilen...

    evvelen bilinen şeyler karışmaz sadece 'henüz' öğrenilen şeyler\bilgiler zihinde beyinde hafızada düzenlenene kadar hafiften bir karmaşa olur fekat uyunur uyanılır sabahında d\tezgah toparlanır.panik yapmaya gerek yoktur einstein bilem aynı hamurdan yoğrulmuş udur...

    zaman zaman bizim bilem kafamızın karıştığı olur ;)

    tevazu ilen...

  • Cihan Tezel
    Cihan Tezel

    DUHAN SURESİ / 10

    Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin) .

    Artık göğün, apaçık duman (fitne) getireceği günü gözle.

    DUHAN SURESİ / 11

    Yagşân nâs(nâse) , hâzâ azâbun elîm(elîmun) .

    (O fitne ki) insanları (insanların büyük kısmını) sarmıştır. İşte bu, elîm bir azaptır.

    DUHAN SURESİ / 12

    Rabbenekşif annel azâbe innâ mû’minûn(mû’minûne) .

    Rabbimiz, azabı bizden kaldır. Muhakkak ki biz, mü'minleriz.

    DUHAN SURESİ / 13

    Ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn(mubînun) .

    Onlara (herşeyi) açıklayan bir resûl gelmişti. (Buna rağmen resûlün söylediklerinden) ibret almadılar.

    DUHAN SURESİ / 14

    Summe tevellev anhu ve kâlû muallemun mecnûn(mecnûnun) .

    Ve (O'NA) (şeytan tarafından vahyedilerek) “öğretilmiş” ve “deli” dediler ve sonra O'NDAN yüz çevirdiler.

  • Erdem Ülkün
    Erdem Ülkün

    Tanrının Tevrat'a,Zebur'a,İncil ve Kuran'a dahil etmediği bir kavram veya sahıs, nasıl olur da insanların kafalarında yer bulur? Nasıl olur da, özellikle okumuş insanları böyle bir safsata ikna eder?

  • Cihan Tezel
    Cihan Tezel

    3 / ALİ İMRAN - 81

    Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunneh(tensurunnehu) , kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne) .

    Ve Allah, nebilerden, 'Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı (Allah'ın size verdiği kitapları) tasdik eden bir Resûl geldiği zaman, ona mutlaka îmân edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz' diye misak aldığı zaman, 'İkrar ettiniz mi (kabul ettiniz mi?) ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı? ' diye buyurdu. (Onlar da) : 'İkrar ettik (kabul ettik) ' dediler. (Allahû Teâlâ) : 'Öyleyse şahit olun ve Ben sizinle beraber şahitlerdenim.' buyurdu.

  • Enes Muhammed
    Enes Muhammed

    Ehlibeyt'in Peygamber Kokan Bağında

    Çeçen doğdum kartal kayalıklarında!
    Filistin’li olarak öldüm Gazze topraklarında!
    Bir Türk olarak meydan okudum dünyaya!
    Ehlibeyt’in peygamber kokan bağında!

    Irkçılık yoktur asla bizim lugatımızda!
    Renk renk gözlerle bakarız yarınlara!
    Sonsuzluğa uzanır kollarımız aslında!
    Ehlibeyt’in peygamber kokan bağında!

    Barış, adalet ezgileri dudaklarımızda!
    Hakikatler taşınır asil ruhlarımızda!
    Temizlenir kalplerimiz pak olurda!
    Ehlibeyt’in peygamber kokan bağında!

    Nur Cemalullah’a ram olmuş kullar!
    Hak yolunda verilir al kanlar!
    İlahi kelama muhataptır canlar!
    Ehlibeyt’in peygamber kokan bağında!

    Kevser havuzunun başında şanlı Nebi!
    Nübüvvet nurunun daimi varisleri!
    Annemiz Fatımatüz Zehra, babamız Ali!
    Ehlibeyt’in peygamber kokan bağında!

    Rabbin nurlu kudret eli avuçlarımızda!
    Nurlu bakışları mahzun bakışlarımızda!
    Kıyametin koynunda bir gonca gül açarda!
    Ehlibeyt’in peygamber kokan bağında!

    Nübüvvet mührü sol omuzlarımızda!
    Kutlu emaneti muhabbetle taşırız sonsuzluğa!
    Hak geldi batıl sonsuza dek yok oldu da!
    Ehlibeyt’in peygamber kokan bağında!

    Bilinir ki sonsuz kudret yalnızca onundur!
    Allah'a iteat tek ama tek kurtuluş yoludur!
    Enes Muhammed onun aciz bir kuludur!
    Ehlibeyt’in peygamber kokan bağında!

    Enes Muhammed

  • Cihan Tezel
    Cihan Tezel

    Mehdi'nin kim olduğunu öğrenmek için ALLAH'a sormak şarttır.

    Peki nasıl soracağız?

    Hacet namazinin persembeyi cumaya baglayan gecelerde veya kandil gecelerinde kilinmasi asildir. Ama bütün gecelerde kilinabilir. Önce boy abdesti alinir. Sonra hacet namazina niyet edilir.

    Namazda asagidaki âyetler okunur:


    1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî

    2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.

    2. Rekâtin sonunda: Ettehiyyâtü

    3. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.

    4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.

    Namaz tamamlandiktan sonra Allah'tan hacet neyse o istenir. Allah'tan mürsid istemek için bu namaz kilindiysa mürsid istenir.

    Bu namazdan sonra hiç konusmadan yatmak gerekir. Yatarken kibleyi saga alacak sekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kibleye çevrilerek yanüstü yatilir, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah'tan mürsid istenir. Eger kisinin haceti mürsid degil de baska bir hedefe ulasmaksa (zahirî veya batinî bir hedef olabilir) o hedefe ulasmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatildigi için sag kulak yastiga gelecektir. Bas biraz saga, sola oynatilarak kulakta kalbin atislarinin, basinç sebebiyle rahatça duyulacagi pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atisinda 'Allah, Allah' diyerek kisi Allah'i zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.



    Eger ilk namazdan sonra yatildiginda birsey görülmez ise tekrar tekrar, her persembeyi cumaya baglayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kilinabilir

  • Fârûk El Furkan
    Fârûk El Furkan

    ALEVİBEKTAŞŞİİ FAKİH SORULARI YANITLIYOR :)


    Kimden: Alevi stratejisi nedir... (Bay, 35)
    Kime: yanıkkerem
    Tarih: 02.12.2008 12:02 (GMT +2:00)


    Konu: Yn: SELAM



    gerçeği onikinciimam muhammed mehdi sahib-i zamandır...sen onun gıyabında biat et...pişman olmıyacaksın...mehdi böyle söyledi...o şuan 1139 yaşında bu onun gaybetteki ruhsal yaşıdır...tahminimiz yaşı 2009 da 1140 olunca ilk önce alevilerin içerisinde sonra şiilerin ve sonra tüm ümmetin içerisinde zuhur gerçekleşecektir...yani üç aşamalı zuhur vardır...en meşhur olanı kabede gerçekleşecek olandırki ona ilk biat edecek olan cebraildir...cebrail ona resulün muzaffer sancağını ve onun vasi olan alinin muzaffer kılıcı zülfikarı getirecektir...bu konuda pir sultan şöyle der:*kılıcı arştadır doğru gelene...* doğru gelenden kasdı mehdidir...ONİKİNCİİMAM MUHAMMED MEHDİ SAHİB-İ AN-I ZAMANDIR...GERÇEĞE HU...


    ========================================
    ** YANITLANAN MESAJ ********************
    ========================================
    Gönderen: yanıkkerem
    Alan: Alevi stratejisi nedir...
    Tarih: 01.12.2008 14:35:00
    Konu: SELAM
    -
    PEKİ DOSTUM ZUHURU NE ZAMAN VE ASLI NEREDE BU ZATIN, ÇÜNKİ BEN BİR KAÇ TANE GAVS BİR DÜZİNE KADAR DA MEHDİ TANIYORUM LAKİN BENİM İŞİM ASIL OLANLA SAHTELERİNDEN ALLAH'A SIĞINIRIM
    SELAMLAR

  • Cihan Tezel
    Cihan Tezel

    http://tv.mihr.com/index.htm

  • Ahmet Alçay
    Ahmet Alçay

    ahir zamanı geleceği muhakkak olan zatı anımsatıyor
    [email protected]

  • Fârûk El Furkan
    Fârûk El Furkan

    Kimden: Alevi stratejisi nedir... (Bay, 35)
    Kime: Grup: Alevi Haber Ajansı...-AHA-
    Tarih: 6.10.2008 14:01 (GMT +2:00)


    Konu: MEHDİ FİTNE-İ AZAMI KOPARIYOR...


    Alevibektaşşii Fakih Yorumluyor...
    _____________________________

    Şeytan-ı lain'in en büyük hilesi eşref-i mahlukat olan insan elbisesini üzerine giymiş olmasıdır...
    Sonra en şerefli giysi olan İslam elbisesini eşref-i mahlukat üzerine giymiştir...
    Ve daha sonra da o en şerefli İslam elbisesinin üzerinede kılık kıyafetlerini giymiş takıntılarını takınmıştır...
    Mesela takke,cübbe,sarık,sakal,mest,tesbih,misvak,esans,cilbab,başörtüsü,gibi kreasyonlarla din modasını kendine uydurmuş ümmete hulul etmiştir vesselam...
    Ve şimdi biz alevilerin,bektaşilerin ve şiilerin yapması gereken onların merkezi olan mescidlere hulul etmek...
    Nasıl ki,melun şeytan Muaviye ile o mescidleri iktidarı haline getirip ümmete hulul ettti ve islam'dan eser kalmadığı gibi,bizlerde Allah'ın izni ve inayetiyle ümmete hulul edeceğiz ve mescidleri cin ve insan şeytanlarının elinden alacağız...Bizler bunu yaparken nakşilerinde bize yardım etmeleri gerekmektedir...
    Ve işte zaman ilerledikçe Mehdi'nin zuhuru yaklaşıyor...Fitne o mescidlerden çıkmış yine oraya geri dönecektir diye RESULULLAH haber vermiştir...
    Ve birileri zannediyor ki,Mehdi mescidleri şimdiki halleriyle ihya edecektir ve içini hidayete boğacaktır...Hayır bu böyle olmayacaktır...Önce Mehdi'nin adamları mescidleri ele geçirmelidir...Kim orda iktidarsa güçlü olan odur...Bakın Muaviye öyle ele geçirmemişmidir...

    Muaviye (a.l.) dedi ki vezirine; *Bu mescidlere gelenler Ali yandaşı mı? bizim yandaşımız mı? bunu nasıl anlıyacağız...* dedi...
    Vezirde cevaben; *Kolayı var efendim...Biz cuma hutbelerinde Ali'yi lanetleyelim? ondan sonra kim kalır kim gider anlarız...* dedi...
    Bu cevap Muaviye (a.l.) nin çok hoşuna gitti...Ve öyle yaptılar...Ali lanetlenmeye başlar başlamaz camilere giren çıkıyor giren çıkıyor...Ve Muaviye ve veziri anladılar ki; meğer girenlerin çoğunluğu Ali yandaşıymış...
    Ve şimdi soruyor MEHDİ şimdi camilerdekilerin kaçta kaçı Ali yandaşı ve Muaviye aleyhtarıdır...Kocaman soru işareti...İşte bizde bunu ancak Muaviyenin ve Vezirinin taktiği ile anlıyacağız...
    YANİ MUAVİYE'Yİ CAMİLERDE VE MESCİDLERDE LANETLEYEREK? ? ?
    VE İŞTE RESULULLAHIN FİTNE ORDAN ÇIKTI YİNE ORAYA DÖNECEKTİR AVDET EDECEKTİR SÖZÜNÜN MANASI BUDUR...MEHDİ BÖYLE SÖYLEDİ...
    EY ALEVİLER BEKTAŞİLER VE ŞİİLER ŞİMDİ İŞ SİZE DÜŞÜYOR...İMAMINIZ VE ÜMMETİN EN HAYIRLISI MEHDİYE ZEMİN HAZIRLAMA ZAMANI...BÜTÜN MESCİDLERE YÖNELİNİZ...VE ORALARDA MUAVİYEYİ VE OĞLU YEZİTİ VE DİĞERLERİNİ LANETLEYİNİZ...ŞİMDİ FİTNE ZAMANI SİZİNDİR...VE ŞU AYETİ AKLINIZDAN ÇIKARMAYINIZ...***ŞEYTANIN HİLESİ (MUAVİYE FİTNESİ) ZAYIFTIR...ALLAH'IN HİLESİ (MEHDİ FİTNESİ) HAYIRLI OLANDIR...***SADAKALLAHÜL AZİM...MEHDİ BÖYLE SÖYLEMİŞTİR...İMAMINIZA İTAAT EDİNİZ...ALLAHA RESULÜNE VE ULUL EMRE İTAAT FARZDIR...GAZANIZ MÜBAREK OLSUN...


    ZİKR-İ HAKİKATİMİZDİR...
    _______________________
    BAKİ GERÇEKLER DEMİNE HU DOST ALLAH EYVALLAH...
    GERÇEĞE HU MÜMİNE YA ALİ YA MEHDİ SAHİB-İ ZAMAN...

  • Fârûk El Furkan
    Fârûk El Furkan

    Mehdi antoloji com'da şu rumuzları kullanmış dır...

    Hallac-ı Mansur...
    Faruk el Furkan...
    Sahibüzzaman...
    Mehdi sahib-i zaman...
    el-kaim-i zaman...
    İlim ile dünü oku...
    Sigarayı deliler içer...
    Müceddi-di elf-i Sani...
    Ayhan AYTAÇ...
    Pir Sultan Abdal...
    Hacı Bektaş-ı Veli...
    Mehdi Hu...Ali Hu...
    Profesör 1400...
    Mehdi ile müjdelenin...
    Mehdi'nin zuhuru yakındır...
    Hz.Ali'yi seviyor musunuz...
    İmam-ı Rabbani...
    Sünnet-i Ehl-i Beyt...
    Yezit ibn-i Muaviye...
    Yavuz ibn-i Yezit...
    Alevinin Dostu Alevidir...
    Anadolu Alevistan Olacaktır...
    Mehdi Kaim-uz Züntikam...
    Ve şimdi pasiflendi...Alevibektaşşii FAKİH...

    HADİS-İ ŞERİF...

    *O (MEHDİ) HAKKI KABUL ETTİRİNCEYE KADAR MÜCADELE EDECEKTİR...*

  • Ali Özsoy
    Ali Özsoy

    Peygamberimiz (sav) hadislerinde, her yüzyıl başında Allah'ın yeryüzüne bir müceddid (dini hakikatleri devrin ihtiyaçlarına göre izah etmek üzere gönderilen büyük alim) göndereceğini müjdelemektedir:

    Gerçekten Aziz ve Celil olan Allah her yüz sene başında şu ümmetin dinini bidatten (dine sonradan sokulan hurafelerden) ayıracak, yenileyecek (ilim sahibi) Bir Zatı gönderir. (Sünen-i Ebu Davud, 5/100)

    Bediüzzaman Said Nursi Hicri 13. asrın büyük müceddididir. Allah ona üstün bir ilim ve hikmetle lütufta bulunmuştur. Bediüzzaman, Risale-i Nur gibi önemli bir külliyat meydana getirerek Allah’ın izniyle yüzbinlerce insanın hidayetine, imanda derinleşmelerine, inkar sahiplerinin Allah’a iman etmelerine ve doğruyu görmelerine vesile olmuştur.
    Bediüzzaman Hz. Mehdi’nin Gelişini Nasıl Müjdelemiştir?
    Bediüzzaman, Risalelerin birçok yerinde, yukarıda yer alan olaylar ve tarihler gibi, gelecekte gerçekleşecek önemli olaylardan bahsetmiştir. Bunlar arasında ahir zaman alametleri ve Mehdi konusu ise çok geniş bir yer tutmaktadır. Bediüzzaman “hakiki beklenen ve bir asır sonra gelecek olan zat” (Kastamonu Lahikası, 57) şeklinde ifade ettiği Hz. Mehdi’nin gelişinin, Allah’ın bir vaadi olduğunu ve mutlaka gerçekleşeceğini şöyle bildirmiştir:

    Ahir zamanın en büyük fesadı zamanında(fitnelerin olduğu, karışık bir zaman) , elbette en büyük Bir Mücetehid (ihtiyaç hasıl olduğunda ayet ve hadislerden hüküm çıkaran büyük İslam alimi ve önderi) , hem en büyük Bir Mücetehid (dini açıklayan büyük alim) , hem Hakim, hem Mehdi (hidayete vesile olan) , hem Mürşid (doğru yolu gösteren) , hem Kutb-u Azam (en büyük yol gösterici) olarak Bir Zat-ı Nuraniyi (Nurani bir şahsı) gönderecek ve O Zat da, ehl-i beyt-i Nebeviden (Peygamberimiz (sav) ’in soyundan) olacaktır... Kadir-i Zülcelal Hz. Mehdi ile De, Alem-i İslam’ın Zulümatını (İslam aleminin üzerindeki karanlıkları) Dağıtabilir. Ve vaad etmiştir, vaadini elbette yapacaktır. (Mektubat, sf. 411-412)

    Bediüzzaman, hem kendisinden sonraki asırda gelecek olan müceddid olması, hem de 1400 senedir tüm Müslümanların şevk ve heyecanla beklediği kutlu bir şahıs olması nedeniyle, eserlerinde Hz. Mehdi'den çok açık ve detaylı olarak bahsetmiştir. Risale-i Nur’da ahir zaman alametlerinden, Hz. İsa’nın yeryüzüne ikinci kez gelişinden, Hz. Mehdi’nin cemaatinden, görevlerinden ve Hz. İsa ile birlikte hareket edeceğinden söz edilmektedir. Bunun yanı sıra Hz. Mehdi’nin geliş vakti, geleceği ortamın şartları, göreve başlayacağı yer, onu diğer müceddidlerden ayıran görevleri ve bu görevinde ona yardım edecek şahıslar hakkında da önemli bilgiler verilmektedir.

    Bediüzzaman kendisinin Hz. Mehdi’ye zemin hazırlayan bir öncü olduğunu bildirmiştir

    Bediüzzaman, Hz. Mehdi ve yardımcılarını “baharda gelecek kudsi çiçekler” kendisini ise, “bu mübarek şahsın neferi (askeri) ” olarak nitelendirmiş, yapmakta olduğu hizmetleriyle Hz. Mehdi’ye zemin hazırladığını belirtmiştir:

    O ileride gelecek Acib Şahsın (şaşılan ve hayret uyandıran) bir hizmetkarı ve Ona yer hazır edecek bir dümdarı (önceden gelen takipçisi) ve O Büyük Kumandanın pişdâr bir neferi (öncü bir askeri) olduğumu zannediyorum. (Barla Lahikası, 162)

    Çok zaman evvel bir ehl-i velâyetten işittim ki; O Zat, eski velilerin gaybi işaretlerinden istihrac etmiş (bir anlam çıkartmış) ve kanaati gelmiş ki: “Şark tarafından bir nur zuhur edecek, bid’atlar zulümatını (dine sonradan girmiş olan hurafelerin oluşturduğu karanlığı) dağıtacak.” Ben, böyle bir nurun zuhuruna (ortaya çıkışını) çok intizar ettim (gözledim) ve ediyorum. Fakat çiçekler baharda gelir. Öyle kudsi çiçeklere zemin hazır etmek lâzım gelir. Ve anladık ki, bu hizmetimizle O Nurani Zatlara zemin izhar ediyoruz (hazırlıyoruz) . (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 189, Mektubat, 34)

    Said Nursi, Kastamonu Lahikası’nda Hz. Mehdi ve cemaatini “ahirzamanın sahipleri” olarak nitelendirirken, Hz. Mehdi’nin Allah’ın izniyle kesin olarak geleceğini de açıkça ifade etmiştir. Hz. Mehdi ve öğrencilerinin etki alanlarının gittikçe genişleyeceğini ve onların bu ihlaslı çabalarıyla güzel sonuçlar alacaklarını haber vermiştir:

    Ta ahir zamanda, hayatın geniş dairesinde asıl sahipleri, yani Mehdi ve Şakirtleri (talebeleri) , Cenab-ı Hakk’ın izniyle gelir, o daireyi genişletir ve o tohumlar sünbüllenir. Bizler de kabrimizde seyredip Allah’a şükrederiz. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 138-Kastamonu Lahikası, sf. 72)

    1) Bediüzzaman bu sözünde Hz. Mehdi’nin geleceğinden hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar açık bir şekilde bahsetmektedir.

    2) Yine bu sözünden Bediüzzaman’ın Hz. Mehdi’den bir şahsı manevi olarak değil, Zatıyla Ve Talebeleriyle birlikte gelecek bir şahıs olarak bahsettiği de açıkça anlaşılmaktadır.

    Bediüzzaman, Hz. Mehdi’nin diğer müceddidlerden farkını nasıl açıklamıştır?

    Bediüzzaman, Kuran ahlakını dünya üzerinde hakim kılmak amacıyla önceki asırlarda da bazı Müslüman şahısların geldiğini, ancak bunların hiçbirinin, ahirzamanda Hz. Mehdi’nin yapacağı üç önemli görevi yerine getirmediklerini ifade etmiştir (Emirdağ Lahikası, sf. 260) .

    Said Nursi ayrıca Hz. Mehdi’den önce gelmiş olan bu şahısların, Peygamberimiz (sav) ’in hadislerinde belirttiği özelliklere uymadıklarını da belirtmiştir:

    Ayrıca hem iki Deccal’in sıfatları ve halleri ayrı ayrı olduğu halde, mutlak gelen rivayetlerde iltibas oluyor (karıştırılıyor) , biri öteki zannedilir. Hem “Büyük Mehdi”nin halleri Sabık Mehdilere (önceki Mehdilere) işaret eden rivayetlere mutabık (uygun) çıkmıyor, hadis-i müteşabih (birçok anlama gelebilecek hadis) hükmüne geçer. (Şualar, sf. 582)

    Büyük Mehdi Ve Sabık Mehdiler



    Bediüzzaman bu sözünde iki ayrı tür Mehdi olduğunu açıklamıştır. Bunlardan birincisinin Sabık Mehdiler diğerinin ise ahir zamanda gelecek olan Büyük Mehdi olduğunu belirtmiştir.

    Sabık Mehdilerin özellikleri hadislerde rivayet edilen “Büyük Mehdi”nin özelliklerine benzememektedir.

    Said Nursi, Hz. Mehdi dışında hiçbir müceddidin Hz. Mehdi’nin yerine getireceği üç büyük görevi birarada yerine getiremeyeceğini belirtmiştir:


    Çok defa mektuplarımda işaret ettiğim gibi, Mehdi Al-İ Resul’ün Temsil Ettiği Kudsi Cemaatinin Şahs-I Manevisinin üç vazifesi var. Eğer çabuk kıyamet kopmazsa ve beşer (insanlar) bütün bütün yoldan çıkmazsa, o vazifeleri onun cemiyeti ve seyyidler (Peygamberimizin soyundan gelenler) cemaati yapacağını rahmet-i İlahiyyeden (Allah’ın rahmetinden) bekliyoruz. Ve Onun Üç Büyük Vazifesi Olacak. (Emirdağ Lahikası, sf. 259)

    a) ... Mehdi Al-İ Resul’ün temsil ettiği Kudsi Cemaatinin...

    1) Bediüzzaman bu sözünde Hz. Mehdi’den ve onun kudsi cemaatinden bahsetmiştir. Buradan bu ikisinin ayrı kavramlar olduğu anlaşılmaktadır;

    - Kudsi cemaati temsil eden kimdir? Mehdi Al-i Resül’dür.

    - Hz. Mehdi neyi temsil etmektedir? Kudsi cemaatini

    2) Hz. Mehdi’nin Başında Bulunduğu ve Onun Temsil Ettiği bir cemaati olacaktır. Bu kudsi cemaat, Hz. Mehdi’nin şahsı manevisini oluşturacaktır.

    b) ... Mehdi Al-İ Resul’ün... Üç Vazifesi var.

    - Bediüzzaman burada ahir zamanda gelecek olan Hz. Mehdi’nin bir veya iki görevi değil tam olarak Üç Görevi olduğundan ve onun temsil ettiği cemaatiyle birlikte bu üç görevi birden yerine getireceğinden bahsetmiştir.

    - Bu üç görevin, onu diğer sabık Mehdilerden ayıran ve onun Büyük Mehdi olmasının en önemli alametlerinden olduğunu bildirmiştir.

    - Bediüzzaman sözlerinde Siyaset Mehdisi, Saltanat Mehdisi ya da Diyanet Mehdisi diye bir ayrım yapmamış, Büyük Mehdi ifadesiyle bahsettiği Hz. Mehdi’nin bu üç özelliğe birden sahip olacağını belirtmiştir.

    c) ... o vazifeleri Onun cemiyeti ve seyyidler (Peygamberimizin soyundan gelenler) cemaatinin yapacağını rahmet-i İlahiyyeden (Allah’ın rahmetinden) bekliyoruz...”

    - Üstad, “O vazifeleri Onun cemiyetinin yapacağını Allah’tan umuyoruz” sözleriyle bu görevleri Hz. Mehdi’nin başında bulunduğu ve onun temsil ettiği kudsi cemaatin gerçekleştireceğini açıklamıştır.

    d) ...Ve Onun üç büyük vazifesi olacak...

    - Bu üç büyük vazifeyi gerçekleştirecek olanın Hz.Mehdi olduğunu Bediüzzaman sözlerinin sonunda bir kez daha belirtmiştir.

    ...Büyük Mehdi’nin Çok Vazifeleri Var. Ve Siyaset Aleminde, Diyanet Aleminde, Saltanat Aleminde, Mücadele Aleminde Çok Dairelerde İcraatları Olduğu Gibi, her bir asır me'yusiyet (ümitsizlik) vaktinde, kuvve-i maneviyesini (manevi kuvvetini) te'yid edecek (sağlamlaştıracak) bir nevi Mehdi'ye veyahud Mehdi'nin onların imdadına o vakitte gelmek ihtimaline muhtaç olduğundan; rahmet-i İlahiyye ile (Allah’ın rahmetiyle) her devirde belki her asırda bir nevi Mehdi al-i beyt-ten (Peygamberimiz (sav) in soyundan) çıkmış, ceddinin şeriatını (Kur’an-ı Kerim'in tarif ettiği ve bildirdiği yolu) muhafaza (koruma) ve sünnetini ihya etmiş (yeniden canlandırmış) ... (Şualar, sf. 590)

    Bediüzzaman bu sözünde de yine ahir zamanda gelecek olan Büyük Mehdi’nin yerine getireceği görevler olduğundan bahsetmiştir. Hz. Mehdi’nin sadece Siyaset Mehdisi, sadece Diyanet Mehdisi ya da sadece Saltanat Mehdisi değil, bu özelliklerin her üçüne birden sahip olacak olan Büyük Mehdi olacağını bu sözüyle bir kez daha belirtmiştir.

    Bediüzzaman Hz. Mehdi’nin görevini yerine getireceği ortam hakkında da bilgi vermiştir

    ...Böyle bir cemaat-ı azîme (Peygamber Efendimizin soyundan gelen büyük seyyitler cemaati) içindeki mukaddes kuvveti tehyic edecek (coşacak) ve uyandıracak hâdisat-ı azîme (büyük olaylar) vücuda geliyor. Elbette o kuvvet-i azîmedeki (büyük kuvvetteki) Bir Hamiyet-İ Aliye (büyük koruma hırsı) Feveran Edecek ve Hazret-İ Mehdi Başına Geçip, Tarik-I Hak (hak yoluna) ve Hakikate (gerçeğe) Sevk Edecek... (Mektubat, sf. 473)

    ... Bir Hamiyet-İ Aliye (Büyük Koruma Hırsı) Feveran Edecek Ve Hazret-İ Mehdi Başına Geçip, Tarik-İ Hak (Hak Yoluna) Ve Hakitate (Gerçeğe) Sevkedecek...

    Bediüzzaman bu sözünde “hamiyeti İslamiye feveran edecek” ifadesiyle, ileride Müslümanları coşturacak, onların İslam’ı koruma hırslarını artıracak büyük olayların meydana geleceğini bildirmiştir. Bu ortam günümüzde yani ahir zamanda meydana gelmektedir. Dünyanın birçok yerinde İslam’a ve Müslümanlara karşı oluşturulan zorlu ortamlar, Müslümanlar arasında İslamı koruma hırsını oluşturmakta ve bu da Müslümanları çözüm yolları aramaya sevk etmektedir. Bediüzzaman Said Nursi, İslam’ı koruma gayretinin artması sonucu, Hz. Mehdi’nin başa geçmesi ile birlikte, bu kutlu şahısın insanları hak yola ve gerçeğe yönelteceğini bildirmiştir.

    Bediüzzaman, Hz. Mehdi’yi diğer müceddidlerden ayıran üç önemli vazifesini şöyle açıklamıştır:

    Hz. Mehdi’nin birinci görevi: Materyalist, Darwinist ve ateist felsefelerle fikri mücadele

    Tabiyyun, Maddiyun (darwinist, ateist, materyalist) felsefesinden tevellüd eden (doğan) bir cereyan-ı nemrudane, (inkarcı akım) gittikçe Ahir zamanda felsefe-i maddiye (materyalist felsefe) vasıtasıyla intişar ederek (yayılarak) kuvvet bulup, uluhiyeti (Allah’ın varlığını) inkar edecek bir dereceye gelir. (Emirdağ Lahikası, sf. 259)

    Bediüzzaman, ateist felsefelerin ahirzamanda tehlike oluşturacağını bildirmiş, özellikle Darwinist, materyalist felsefelerin, ateizmle güç bulacaklarını ve Allah'ın varlığını inkar edecek tehlikeli bir çizgiye geleceklerini ifade etmiştir. Bu nedenle Hz. Mehdi’nin birinci vazifesinin, maddecilik fikri yani Allah’ı inkar üzerine kurulmuş materyalist, Darwinist ve ateist felsefelerle mücadele etmek ve bu felsefelerin insanlar üzerindeki etkisini tam anlamıyla kaldırmak olacağını belirtmiştir:

    Birincisi: Fen ve felsefenin tasallutiyle(tesiriyle) ve maddiyun ve tabiiyyun taunu (materyalizm, darwinizm ve ateizm salgını) , beşer içine intiçar etmesiyle (insanların içine yayılmasıyla) , her şeyden evvel Felsefeyi Ve Maddiyun Fikrini Tam Susturacak Bir Tarzda İmanı Kurtarmaktır. Ehl-i imanı dalâletten muhafaza etmek (iman edenleri sapkınlıktan korumak) ... (Emirdağ Lahikası, sf. 259)

    Bediüzzaman, Hz. Mehdi’nin üç büyük görevinden en önemli ve değerli olanının söz konusu bu görev olduğunu; “Ümmetin beklediği, Ahir Zamanda Gelecek Zatın üç vazifesinden en mühimi ve en büyüğü ve en kıymetdarı (kıymetlisi) olan iman-ı tahkikiyi neşr (delillere dayalı imanı yaymak) ve ehl-i imanı delaletten kurtarmak (iman edenleri sapkınlıktan korumak) .” (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, sf. 9) ifadeleriyle vurgulamıştır.

    Mehdi’nin ikinci görevi: İslam birliğini sağlamak

    Üstad, Mehdi’nin ikinci vazifesini İslam birliğini sağlamak olarak açıklamıştır. Hz. Mehdi, halihazırda çeşitli gruplar halinde dağınık olarak bulunan Müslümanları birleştirecek, İslam ahlak ve faziletini, Peygamberimiz (sav) 'in gerçek sünnetlerini canlandıracaktır.

    İkinci Vazifesi: Hilafet-i Muhammediye ünvanı ile (peygamberiminiz yerine halife olarak) Seair-İ İslamiyeyi (İslam’ın esaslarını) İhya Etmektir (yeniden canlandırmaktır) . Alem-i İslam’ın Vahdetini (İslam aleminin birliğini) nokta-i istinad edip (dayanak noktası yapıp) beşeriyeti maddi ve manevi tehlikelerden ve gadab-i İlahiden (Allah’ın gazabından) kurtarmaktır. Bu vazifenin, nokta-i istinadı (dayanak noktası) ve hadimleri (hizmetkarları) , Milyonlarla Efrad ı (fertleri) Bulunan Ordular Lazımdır. (Emirdağ Lahikası, sf. 259)

    Hz. Mehdi'nin ikinci vazifesi ise, Hilafet-i Muhammediyye ünvanı ile Seair-İ İslamiyeyi (İslam’ın esaslarını) İhya Etmektir (yeniden canlandırmaktır) . (Emirdağ Lahikası, sf. 259)



    hilafet-i Muhammediye ünvanı ile...
    - Bediüzzaman Said Nursi, Hz. Mehdi’nin İslam dünyasının lideri olacağını söylemiştir. Ayrıca bu makamı da ‘unvan’ olarak tarif ederek, tüm Müslümanların Hz. Mehdi’yi o makama layık kişi olarak tanıyacağına da işaret etmiştir.

    alem-i İslam’ın vahdetini (İslam aleminin birliğini) ...
    - Bediüzzaman, kendi devrinde de bir birliktelik içinde olmayan İslam ülkelerinin birleşerek İslam birliğini oluşturacaklarını söylemiştir. Hz. Mehdi’nin bu birlikteliği bir dayanak noktası yapacağını ve bu şekilde Müslümanları bazı tehlikelerden koruyacağını ifade etmiştir.

    milyonlarla efradı (fertleri) bulunan ordular...
    - Bediüzzaman, Hz. Mehdi’nin bu görevini yaparken, yardımcıları da olacağını bildirmiştir.


    Mehdi’nin üçüncü görevi: Kuran ahlakını ve Peygamberimiz (sav) ’in sünnetini yeniden canlandırmak

    Hz. Mehdi üçüncü görevini iman sahiplerinin, Peygamberimiz (sav) ’in soyundan gelen fedakar seyyidlerin ve diğer tüm Müslümanların yardımı ve desteğiyle gerçekleştirecektir. Peygamberimiz (sav) ’den sonraki dönemlerde özellikle materyalist dünya görüşünün etkisiyle gözardı edilen Kuran ahlakı ve Peygamber Efendimiz (sav) ’in sünnetlerinin yeniden canlandırılmasına ve uygulanmasına vesile olacaktır.

    Üçüncü Vazifesi: İnkilabat-ı zamaniye ile (zamanın değişmesiyle) çok ahkam-ı Kur'aniyenin (Kuran hükümlerinin) zedelenmesiyle... O Zat, bütün ehl-i imanın manevi yardımlarıyla ve ittihad-ı İslam'ın muavenetiyle (İslam birliğinin yardımlaşmasıyla) Müslümanların dayanışmasıyla ve bütün ulema (alimler) ve evliyanin ve bilhassa Al-i Beytin neslinden (Peygamberimizin soyundan) her asırda kuvvetli ve kesretli (çok sayıda) bulunan milyonlar fedakar seyyidlerin (Peygamberimizin soyundan gelenlerin) iltihaklarıyla (katılmasıyla) O Vazife-İ Uzmayı (büyük görevi) Yapmaya Çalışır. (Emirdağ Lahikası, sf. 260)

    Üstad, Hz. Mehdi'nin üçüncü vazifesinin, zamanın değişip, küfrün hakim olmasıyla değiştirilen, birçok Kuran hükmünün, bütün Müslümanların ve Peygamberimiz (sav) ’in soyundan gelen seyitler cemaatinin yardımıyla yeniden canlandırmak ve uygulamak olduğu bildiriliyor.

    Bediüzzaman bir başka sözünde ise Hz. Mehdi’nin üçüncü vazifesinin İslam toplumunu birleştirmek ve Hıristiyan alemiyle ittifak yapmak olduğunu belirtmiştir. Hz. Mehdi’nin çok geniş bir alanda yapacağı bu görevler tüm dünyada herkes tarafından bilinecektir:

    O Zatın üçüncü vazifesi, Hilafet-i Islamiyeyi Ittihad-i Islama bina ederek (İslam halifeliğini İslam birliğinin üzerine kurarak) , Isevi Ruhanileriyle (Hıristiyan alimleriyle) İttifak Edip (birlik olup) Din-İ İslama (İslam dinine) Hizmet Etmektir. Bu vazife, pek büyük bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakarlarla tatbik edilebilir (yerine getirilebilir) . Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymetdardır, fakat o ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniş bir dairede ve şa'şaalı bir tarzda olduğundan umumun ve avamın nazarında (halkın gözünde) daha ehemmiyetli (önemli) görünüyorlar. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, sf. 9)

    Bediüzzaman Said Nursi Hz. Mehdi’nin bu vazifeleri yerine getireceği tarihleri de müjdelemiştir

    Bediüzzaman, Hicri 1327'de Şam'daki Emevi Camii'nde on bin kişilik bir cemaate verdiği Şam hutbesinde, 1371'den sonraki İslam aleminin geleceğine yönelik izahlar yapmış, ahir zamandan çeşitli tarihler vererek, beklenen Mehdi'nin mücadele ve galibiyet zamanına dikkat çekmiştir:

    Evet şimdi olmasa da 30-40 Sene Sonra fen ve hakiki marifet (hüner, sanat, ilim ve fenlerle öğrenilen bilgi) ve medeniyetin mehasini (iyi ve faydalı yönlerini) o üç kuvveti tam teçhiz edip (o üç kuvvetle donatıp) , cihazatını verip (gerekli ihtiyacını karşılayıp) o dokuz manileri mağlup edip (o dokuz engelleri yenip) dağıtmak için taharri-i hakikat meyelanını (gerçekleri araştırma eğilimi) ve insaf ve muhabbet-i insaniyeyi (insan sevgisini) o dokuz düşman taifesinin (sınıfının) cephesine göndermiş, inşaAllah Yarım Asır Sonra onları darmadağın edecek. (Hutbe-i Şamiye, sf. 25)

    Bediüzzaman’ın Şam Hutbesi, Hz. Mehdi’nin görev zamanı ile ilgili net tarihler vermiş olması açısından son derece önemlidir:

    1981- 1991 yılları – Hz. Mehdi'nin faaliyetlerine başlaması




    Evet şimdi olmasa da 30-40 Sene Sonra…
    Bediüzzaman’ın vermiş olduğu bu tarih ile, bu hutbenin okunduğu tarihten 30-40 yıl sonrası, yani Hicri 1401-1411 yılları kastedilmiştir. Miladi olarak ise bu tarihler 1981-1991 tarihlerine denk gelmektedir.
    2001 – Hz. Mehdi'nin materyalist felsefe karşısındaki galibiyeti

    İnşaAllah Yarım Asır Sonra onları darmadağın edecek...
    Said Nursi, yukarıdaki sözünün bu son kısmında Hz. Mehdi’nin bu görevini yarım asır yani 50 yıl içinde tamamlayacağını bildirmiştir. Yani materyalist, Darwinist ve ateist felsefelerin insanlar üzerindeki etkisinin 10 yıl gibi kısa bir süre içinde yok olacağına işaret etmiştir. Bu tarih ise Hicri 1421 yani 2001 yılına denk gelmektedir.


    2004 – Hz. Mehdi önderliğinde insanların Kuran ahlakına yaklaşmaları

    Bediüzzaman’ın Risale-i Nur Külliyatı’nda, Hz. Mehdi'nin mücadele ve hakimiyet devreleri ile ilgili olarak verdiği tarihlerden bir diğeri ise 2004 yılına ilişkindir. Bediüzzaman Kuran’ın “Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.” (Tevbe Suresi, 32) ayetindeki '...Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.' cümlesi hakkında, geleceğe yönelik şöyle bir bilgi vermektedir:

    “Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli 'lamlar' ve 'mimler' ikişer sayılsa bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zatlar ise, Hazret-i Mehdi'nin şakirtleri (talebeleri) olabilir. ” (Şualar, sf. 605)

    Bediüzzaman bu ayetin ebced değerinin Hicri 1424 yani miladi 2004 yılına denk geldiğini ve bu tarihin, Hz. Mehdi önderliğinde Kuran ahlakının dünya hakimiyeti devrelerinden birine işaret ettiğini bildirmektedir.

    2008 – Hz. Mehdi önderliğinde Kuran ahlakının galibiyeti

    Bediüzzaman, Kuran ahlakının galibiyeti ve hakimiyeti konusunda geleceğe yönelik olarak verdiği haberlerden bir diğerinde ise şöyle bildirmektedir:

    Şu ayetin gizli imasına “Kim Allah'ı, Resûlü’nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır.” (Maide Suresi, 56) ayeti teyid ediyor. Çünkü “... hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır.” ayetindeki şeddeli nun (Arapça şeddeli nun harfi) bir sayılsa tam evvelki ayete tevafuk ile (denk gelmesiyle) Hizb-ul Kur’an’ın (Kuran taraftarlarının) faaliyetine vasıta olan bir hadiminin (hizmet eden kimsenin) Kur’an okumaya başladığı 1302 tarihine iki fark ile tevafuk etmekle beraber şeddeli nun iki nun sayılsa binüçyüzelli (1350) eder ki; bu tarihte Kuran’dan muktebes (alınan bilgilerle hazırlanan) olan Risale-i Nur etrafında toplanan, bütün kuvvetleriyle Kuran hizmetlerine çalışan Hizb-ul Kur’an’ın faaliyeti ve delalet (sapkınlık) ve zındıkaya (dinsizliğe) manen galebe ettikleri (galip geldikleri) bir zamana tevafuku (denk gelmesi) ise istikbalde (gelecekte) tam galebelerine (tam galibiyetlerine dair) bir ima-i gaybidir (gizli bir işarettir) . (8. Lem’a, Keramet-i Gasviye)

    Bediüzzaman Said Nursi bu sözünde, ayetin “...hiç şüphe yok galip gelecek olanlar Allah’ın taraftarlarıdır” cümlesinin ebced değerinin, Hicri 1350 tarihini verdiğini ve bu tarihte Kuran ahlakının bir galibiyeti olacağına işaret ettiğini bildirmiştir. Ancak ayetin ayrıca, bunun gibi gelecekte de yine Kuran ahlakının üstün geleceği bir başka dönem olacağına dair gizli bir işaret içerdiğini de hatırlatmıştır. Nitekim ayetin bu cümlesinin Arapça yazılımında yer alan baştaki “fe” harfi de hesaba katılarak ebcedine bakıldığında, bu sefer de ebced değeri 80 çıkmaktadır. 1350 üzerine 80 ilave edildiğinde de Hicri 1430 etmektedir ki, bu tarih de miladi olarak 2008 yılını vermektedir. Allah’ın izniyle bu tarih Bediüzzaman’ın sözlerinde belirttiği, ayetin Kuran ahlakının gelecekteki, Darwinist, materyalist ve ateist felsefe gibi dinsiz akımlar karşısındaki tam galibiyetine işaret etmektedir (En doğrusunu Allah bilir) . (Harun Yahya, Hz. İsa’nın Geliş Alametleri)

    Sonuç

    Buraya kadar anlatılanlar Bediüzzaman Said Nursi’nin, Hz. Mehdi’nin ahir zamanda geleceğine yönelik izahlarından yalnızca çok az bir kısmını içermektedir. Ancak sadece burada yer verilen birkaç sözü bile, bu konunun hiçbir şüpheye yer vermeyecek kadar açık, kesin ve net bir şekilde anlatıldığının anlaşılması için yeterlidir. Bediüzzaman, Müslümanlara Mehdi’nin çıkış vakti, faaliyet yeri, çalışmalarının konusu ve cemaati gibi konularda çok detaylı bilgiler vermiştir. Bediüzzaman Said Nursi, eserlerinde ele aldığı her konuda son derece isabetli, ferasetli, basiretli ve hikmetli yorumlarda bulunmuştur. Geleceğe yönelik olarak pek çok konuda verdiği bilgiler ve müjdeler de Allah’ın izni ile birebir olarak gerçekleşmiştir. Kuşkusuz ki Bediüzzaman’ın, Peygamberimiz (sav) ’in pek çok hadisinde de açık ve kesin ifadelerle anlatılan Hz. Mehdi’nin gelişi konusundaki müjdeleri de aynı şekilde büyük önem taşımaktadır. 13. yüzyılın müceddidi olarak kabul edilen böyle mubarek bir şahsın, tüm dünya Müslümanlarını yakından ilgilendiren böyle önemli bir konudaki açıklamalarını gözardı etmek, anlamazlıktan gelmek ya da yanlış yorumlarla geçiştirmek son derece yanlış olur. Bediüzzaman çok kesin delillerle geleceğini belirttiği halde, Hz. Mehdi’nin yalnızca bir şahsı maneviden ibaret olduğunu söyleyerek bu önemli gerçeği örtmeye çalışmak da aynı şekilde büyük bir yanılgı olacaktır. Bediüzzaman’ın geçmişte verdiği diğer tüm bilgiler doğru çıkmıştır; Allah’ın izniyle ahir zamana yönelik olarak verdiği tarihler ve bilgilerde de yanılmadığına dair tüm işaretler giderek ortaya çıkmaktadır.

    Hiç kuşkusuz ki İslam dinini aslına döndürecek, insanların imanına vesile olacak, Müslümanlar arasında büyük bir birlik sağlayacak böylesine kutlu bir zatla aynı dönemde yaşıyor olmak Müslümanlar için çok büyük bir müjdedir. Her Müslüman bu konudaki hassasiyetini göstermelidir. Böylesine ehemmiyetli bir konunun açıklığa kavuşması için gayret sarf etmeli, Bediüzzaman’ın verdiği tüm ayrıntıları bu anlayış içinde düşünmeli ve araştırmalıdır. Birtakım yanlış düşüncelerle, tüm İslam aleminin beklediği böylesine müjdeli bir olaya karşı ilgisiz ve kayıtsız kalmanın, ileride bu kişiler için büyük bir mahcubiyet nedeni olabileceği de unutulmamalıdır.

    “Kim Allah'ı, Resûlü’nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır.” (Maide Suresi, 56)

  • Hû

    ((((((((((((MÜJDE))))))))))))
    _________________________________________________________________


    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXMEHDİ'NİN ZUHURU YAKINDIRXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXDECCAL'İN ÇIKIŞI YAKINDIRXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXMESİH'İN İNİŞİ YAKINDIRXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXRAHMAN'IN GELİŞİ YAKINDIRXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX
    XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX


    ZİKR-İ HAKİKATİMİZDİR...
    ___________________________
    BAKİ GERÇEKLER DEMİNE HU DOST ALLAH EYVALLAH...
    GERÇEĞE HU MÜ'MİNE YA ALİ YA MEHDİ SAHİB-İ ZAMAN...

  • Hû

    Kimden: Mehdî (Bay, 34)
    Kime: Grup: Alevi Kıyamı Hak-Mehdî Zuhuru Hak...
    Tarih: 9.9.2007 11:07 (GMT +2:00)


    Konu: '12. İmam Mehdi geri gelecek'


    Allah + Muhammed + Ali + Hasan + Hüseyin + Zeynel + Bakır + Cafer + Musa + Rıza + Taki + Naki + Askeri = Mehdi Sahib-i zaman...


    '12. İmam Mehdi geri gelecek'

    Uzmanlar hemfikir: Mehdilik Şii inancında vardır, ama Kuran'da yazılı değildir.

    Prof. Dr. Mustafa Öz - Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

    Hıristiyanlık'ta, Hz. İsa geldiği zaman Mesih olduğunu söylenmiştir. İslam'da ise Mesih dendiği zaman anlaşılan Hz. İsa'dır. İslam'da Mesih kelimesi Mehdi kelimesi ile karşılanmış. Sunni İslam'da Mehdi inanç esası değildir. Fakat Şii İslam'da Mehdi'yi kabul etmeyen Şiilik dışına çıkmış olur. İmami Şiilik'te 12'nci İmam Muhammed El Mehdi, 867 yılından beri kayıptır. Bu zatın geri gelip dünyaya yeni bir düzen vereceği kabul edilir.


    Allah + Muhammed + Ali + Hasan + Hüseyin + Zeynel + Bakır + Cafer + Musa + Rıza + Taki + Naki + Askeri = Mehdi Sahib-i zaman...

  • Hû

    Kimden: Mehdî (Bay, 34)
    Kime: Grup: ALEVİ Uyan...MEHDİ Geldi...
    Tarih: 25.8.2007 12:33 (GMT +2:00)


    Konu: Mehdi'nin en son değerlendirmeleri:


    *Sizler 'Aydınlanma' sorununu dinin dışında ve akıl çerçevesinde çözmeye çalışıyorsunuz...Oysa ki,çözüm dinin dışında ve akıl ekseninde değil,bilakis dinin içinde ve sadece iman çerçevesinde değil akıl ve iman eksenindedir...Nitekim bu gerçekleşmiş hz.Ali'nin akıl ve gönül ittifakı olan Tasavvuf'ta çözüme kavuşmuştur...Vesselam...*

    *Din afyondur derler...Hayır bilakis dinsizlik afyondur,eroindir,kokaindir,esrardır...*

    *Ey nankör kafirler bizler delil olarak ortaya bir kitap koyuyoruz...Sizlerde nankörlüğünüz ve kafirliğinize delil olarak ortaya bir kitap koyuyormusunuz...*

    *Alevilerin ne bilimsel sosyalizme ne teknik marksizme nede diyalektik materyalizme asla ihtiyaçları yoktur...Zira Alevilik hz.Ali'den tutun diğer imamlara ve sonuncusu olan Mehdi'ye kadar kendi başına devrimci ve sosyalisttir...Yani İslamın sosyalizmi Aleviliktir...Alevinin Pir Sultanı dururken che gueveraya ihtiyacı yoktur...*

    *Dördüncü yüzyılda yaşamış bir Aziz olan Atanasius diyor ki: 'Allah insanı ilahlaştırmak için insan oldu...' Huu...

    'İnsan oldu' sözünden kasdettiği Hz.Adem ile Hz.İsa'nın özel durumudur...Sizlerde biliyorsunuz ki; Hz.Adem Allah olmadığı halde melekler ona Allah'ın kün emri doğrultusunda secde etmişlerdir...'

    'Hz.İsa'ya gelince onun içinde Kur'an-ı kerimin bir ayeti şöyle der bizlere 'İsa'nın yaratılması Adem'in yaratılması gibidir...O yerde ve gökte saygın olandır...'

    'Hazret-i Mehdi'de aylar önce bir hikmetli sözünde 'Allah'ın tevazusu insan'dır veya insan olmaktır...' buyurmuştur...'

    Nasıl ki; insanoğlu tevazu olarak turab oluyor ve toprağa kavuşuyorsa Allah'ta sır olup insanların arasına karışıyor...

    Bir hadis-i kutside şöyle buyuruyor ilahımız...'Yere göğe sığamadım mümin kulumun kalbine sığdım...'

    Yine bunu anımsatan başka bir hadis-i kutside...'Kulum bana yaklaşmak için farzları kılar,daha sonra kulum nafile ibadetleri yapar...Ben onu sever aşık olurum,oda bana aşık olur...Ve ben artık onun gören gözü,işiten kulağı,tutan eli,ve yürüyen ayakları olurum...Onunla birlikte alemi seyran ederim...'

    Sema sordu:*benim sizde merak ettiğim tek şey...nasıl bi düşünceye sahipsiniz....? ? ? yani neyi savunuyosunuz...alevi misiniz,müslümanmısınız gibi...

    Mehdi cevapladı:Yazılarımdanda anlıyacağınız üzere bendeniz alevi ve bektaşi kökenli bir kardeşinizim...Bir dönem arayış içinde idim...Daha doğrusu bu askerde başladı diyebilirim...Hemen hemen 12 yıldır gerek ateizm gerek monoteizm gerek alevilik ve sünnilik kitapları okuyorum...Ve hepsini birbiriyle kendi iç dünyamda çatıştırdım...Kimi fikirler batıl oldu kimi fikirler hak ettiği yeri buldu...Ve sonra anladım ki; ortaya sonuç olarak alevilik gerçeği çıktı...Dünyada gerçeğe hu diyen tek yol aleviliktir...Buda yolun gerçekten hak olduğunu gösteriyor...Ama bugün ki aleviler ne yazık ki,bu yoldan sapıvermiştir...Alevilik haktır ama aleviler için bugün ben haktır diyemem çünki onlar yolu unutmuştur...Bu demek değildir ki; sünniler unutmadı hayır onlarda yolu unutmuştur...İmam-ı Rabbani ile Pir Sultanın zahirde ve batında birleşimiyim ben...Yani gerçekten Mehdi'yim...Ha demek bu alevilere nasipmiş...Alevilerinde bu işte bir payı varmış...Peygamber diyor ki; 'Biz şirk adavetinden insanları kurtardık...Mehdi fitne adavetinden kurtaracaktır...' işte bakın herkes birbirini yiyiyor...Ancak bu işi Mehdi çözer...İşler ahir-i zamanda ona havale edilmiştir...Bakın sizde anlamıyormusunuz...Bir farklılık hissetmiyormusunuz...Ve Mehdi ile birlikte olduğunuzu bile anlıyamıyorsunuz...O işte o kadar sır...Evet doğrusu Mehdi sitenize sıcak geçiş yapmıştır...Çok yere öyle giriş yapar...Ve bunun hikmeti sonra anlaşılır...Siz neden uyanmıyorsunuz ve beni anlıyamıyorsunuz...Çünki henüz aramızda yetmiş bin perde var...Bunlar Merhale merhale kalkacak ki,siz beni bileceksiniz...İşte ben burdayım siz nerdesiniz...Sözünün ne anlama geldiğini bileceksiniz...Yakında...Ben gerçekten oyum...Eğer şüphe ederseniz bu şeytanın işini kolaylaştırır...Mehdi Şeytanın zıddıdır...O zuhur ettimi şeytanın işi biter...Bir nevi Mehdi şeytanın azraili gibidir...Neyse çok uzattık...Umarım yeterlidir...

    Sema sordu:benim bildiğim kadarıyla mehdi doğru yolda olan hidayete ermiş olan kişiye deniliyor...ki böle insanlarda yeryüzünde çok vardır bence...

    Mehdi cevapladı:Allah şeytanı saptırdı ve ona saptırma ilmini öğretti...Daha doğrusu şeytan saptırılmakla buna şahit oldu ve öğrendi...Hacı Bektaş-ı Veli Yunusu neden taptuk emreye gönderdi sanıyorsunuz...Çünki yunusun düştüğü hataya daha önce oda düştüğü için...Yani taptuk emre daha taptuk olmadan önce Hacı Bektaş-ı Veliye dervişler gidiyor nasip alıyordu...Taptuk emrede kibirlenip ben rüya gördüm erenler meclisinde nasip dağılıyordu ve Hacı Bektaş diye biri yoktu dedi:Bu Hacı Bektaşa iletildi...Onu bana çağırın dedi:Geldi ve rüyasını onada anlattı...Hünkar ona bu nasip dağıtan kimdi...Taptuk ona yeşil perde nin arkasından bir el dağıtıyordu...Hünkar bu eli tanırmısın dedi:Taptuk tanırım nerde olsa tanırım ortasında yeşil bir ben vardı dedi: Ve Hünkar sağ elini uzatıp ağusunu gösterdi ve böyle bir benmiydi diyince taptuk emre sarsıldı ve oracıkta hünkara niyaz edip *Taptuk Padişahım* diye haykırmaya başladı ve adı Taptuk Emre oldu...Yunusda bu hataya düşmesinden ona gönderildi....İşte nasıl ki; Şeytan saptırıldı ve saptırma ilmini öğrendi ve Taptuk Emre hidayete erdi ve Yunusa Mürşid oldu...Mehdi de İman melekleri aracılığıyla imana ve takvaya erdirildi...Yani bu durmda Mehdi de Allah'a taptuk padişahım diyor...Ve şeytanın onların bir çoklarını saptıracağım demesi gibi...Mehdi'de onların bir çoklarını hidayete erdireceğim diyor...Vesselam...Durum bundan ibarettir...


    Zikr-i Hakikatimizdir...
    ______________________
    Baki Gerçekler Demine Hu Dost Allah Eyvallah...
    Gerçeğe Hu Mü*mine Ya Ali Ya Mehdi Sahib-i zaman...

  • Bilal Büyükılgaz
    Bilal Büyükılgaz

    Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki:

    “Kıyametin kopmasına bir gün bile kalsa, Allah-u Teâlâ o günü uzatarak benim soyumdan bir kişi gönderecektir. Adı adımın, babasının adı babamın adının aynısı olacak, zulüm ve zorbalık altında inleyen yeryüzünü huzur ve adaletle dolduracaktır.” (Ebu Dâvud, Tirmizî)

    O kendisini bile bilmiyor. Amma vakti gelince hem kendisini bilecek, hem de halk onu tanıyacak. Bu işler vakte saate bağlıdır.

    O daha kendisinin Mehdi olduğunu bilmezken, zamanı gelince Allah-u Teâlâ onu seçecek, çekecek, vazifelendirecek ve bizzat kendisi destekleyecek.

    Nitekim Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde bu hususta şöyle buyurmuşlardır:

    “Mehdi bizden, ehl-i beyt’imizdendir. Allah onu bir gecede ıslah eder.” (İbn-i Mâce: 4085)

    Hazret-i Mehdi Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in sülalesinden ve Hazret-i Fâtıma -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz’in aslındandır. Şu anda Mekke-i mükerreme’de yaşıyor, Medine-i münevvere’de vazifesini ilân edecek.

    Diğer birçok Hadis-i şerif’lerinde hülâsâ olarak; “Cihadı başlattığı zaman kırk yaşlarında olacağı, vasıfları, cennetle müjdelendiği, çıkışından ümitlerin kesildiği bir anda çıkacağı, zuhur şekli, o devirde İslâm’ın yeryüzüne tam mânâsı ile hâkim olacağı, benzeri görülmedik bir refah olacağı, insanlar tarafından çok sevileceği ve İsa Aleyhisselâm ile buluşacakları...” beyan buyurulmaktadır.

    İleriki bölümlerde görüleceği üzere Hicaz bölgesinde de çok büyük kargaşalık olacak.

    Büyük bir şaşkınlık ve boşluk içinde iken, Allah-u Teâlâ müslümanları toparlamak, şaşkınlığı önlemek için Mehdi Hazretleri’ni gönderecek. Çok büyük harplerden ve felâketlerden sonra Hicaz’da vazifeye başlayacak, adaleti ile hükmedecek.

    Allah-u Teâlâ mülkünü ne bu zâlimlerin arzusuna bırakacak, ne de gelecek olan âlim ve âdil olanlara bırakacak.

    Cebrail Aleyhisselâm sağ yanında, Mikâil Aleyhisselâm sol yanında olacak, Allah-u Teâlâ’nın emri üzere fütuhata başlayacak.

    İsmail Hakkı Bursevî -kuddise sırruh- Hazretleri “Tuhfe-i Aliyye” isimli eserinin “Beklenen Mehdi Hakkında” adlı bölümünde Mehdi Hazretleri’nin Hazret-i Ali -kerremallahu veche- ve Hâtem-i veli’nin rûhâniyeti ile icraat yapacağını beyan buyurmaktadır:

    “Beklenen Muhammed Mehdi dahi muhtaçtır ve onun yeryüzünde kalma süresi vezirlerinin sayısı kadardır. Velâkin vüzerâsında ihtilâf ettiler. Üstün olan görüşe göre vezirleri dokuz olup, yedisi cismânî ve ikisi rûhânî olmaktır.

    Cismânîden murad Ashâb-ı Kehf ve rûhanîden kastedilen ise rûhaniyyet-i Murtazâ -kerremallahu veche-dir ve rûhâniyyet-i Hatm-i Evliyâ’dır.” (Tuhfe-i Aliyye. s. 229)

    Cihada başladığında etrafında Bedir ashabının sayısı olan üç yüz beş kadar askeri olacak ve ancak ihlas sahiplerini ordusuna alacaktır.

    Allah-u Teâlâ Hazret-i Mehdi’yi ümmet-i Muhammed’in başına dirayetli bir kumandan olarak gönderecek. Bu zât-ı muhterem doğrudan doğruya Resulullah Aleyhisselâm’ın vekâletini taşıyacak, onun icraatı gibi yepyeni bir icraat yapacak. Onun izinden yürüyecek, onun gibi din-i mübin’in icaplarını uygulayacak ve din-i İslâm’ı taptaze bir hale getirecek. Garip duruma düşen İslâm’ı gariplikten kurtaracak. İhyâ etmedik sünnet, kaldırmadık bid’at bırakmayacak. Çünkü bunun için gönderilecek.

    Allah-u Teâlâ onu muzaffer edecek. Ona öyle bir azamet verecek ki, karşısına çıkan her kuvveti devirecek. Allah-u Teâlâ’nın ezelden nasip ettiği kadar mücadele edecek. Yeryüzünün muhtelif yerlerinden gelen taraftarları toplanacaklar, fütuhatı tâ Amerika’ya kadar uzanacak, beldeler onun emrine girecek. Zâlimlerin zulmü olduğu gibi, o da geldiği zaman yeryüzünü adaletle dolduracak.

    Ümmet-i Muhammed’den memnun olmadık hiçbir fert kalmayacaktır. Yer ve gök sakinleri ondan râzı oldukları gibi; havadaki kuşlar, denizdeki balıklar, ormandaki yırtıcı hayvanlar bile memnunluk duyacaklar. Ömürler uzayacak, emanetler yerine teslim edilecek. Yeryüzü emniyet ve sükun bulacak.

    İyi ve kötü bütün insanlar onun zamanında görülmemiş bir nimete boğulacaklar. Gökten bol bol yağmur yağacak, yerlerde bereket artacak. Bütün ülkeler kapılarını ona açacaklar. Her taraftan, arıların kovanlarına gelip beylerine sığındığı gibi, ona gelip sığınacaklar.

    Mehdi Hazretleri zuhur ettiği zaman, ona en çok buğz eden ve karşı gelen, imansız imamlarla türemeleri olacak. İmanları yok çünkü, imamları var imanları yok.

    İşte Mehdi Hazretleri o zamanki fukaha ile, o zamanki imansız imamlarla da çarpışacak.

    Ve biz şimdiden onu tarif ediyoruz. Nasibi olan bu hakiki imamı görür. Çıktığı zaman tereddütsüz biât edin.

  • Mehdi Erdem
    Mehdi Erdem

    mehdi doğruluk demek doğrulukrtan doğru olmaktan bir parça demek.

  • Harun İşlek
    Harun İşlek

    Geleceği muhakkak....Bunda hiç şüphe yok, ama bu konu hakkında yorumda bulunmakta sakıncalı..

    Herşeyi hakkıyla bilen yine cenab-ı Haktır...

    İnşallah ona yetişen kullarından oluruz mevlanın...O zamana yetişip, onun safında yer almak en büyük saadet...

    Eğer ki o daha gelmemişse, Allah' ın yarattığı yeryüzündeki mübarek insanlara bağlanalım...Onlar mevlamın görevlendirdiği gerçek kurtarıcılardır...Selam ve dua ile...

  • Hû

    Kimden: Ayhan Aytaç (Bay, 34)
    Kime: Grup: Hür İslam Halk Hareketi.
    Tarih: 29.1.2007 13:34 (GMT +2:00)


    Konu: Mehdi yemek yiyor! sokaklarda yürüyor:


    Mehdi yemek yiyor,su içiyor ve sokaklarda yürüyor...Karşısına bir güzel hatun çıktığında şöyle söylüyor:

    Allah daha güzellerini verecek bizlere! .. Çok daha güzellerini verecek Rabbimiz...Onların gözleri yalnızca eşlerine bakarlar,korunmuş yumurtalar gibidir...Ne cin ne insan eli değmiştir onlara,birer bakirelerdir...Göğüsleri yeni sertleşmiş,çadırlarda yeşil yastıklar üzerinde yan yatmış bizi beklerler...

    Allah-u ekber,Allah-u ekber,
    La ilahe illallah,Subhanallah,Elhamdülillah,Estağfirullah,La havle vela kuvvete illa billahil aliyül azim...Sadakallahül Azim...

    ______________________
    Baki Gerçekler Demine Hu Dost Allah Eyvallah...
    Gerçeğe Hu Mü'mine Ya Ali Ya Mehdi Sahib-i zaman...

  • Hû

    Mehdi yalnızca zahir de ve batın da gaybete çekilmedi! Kal ilmin'de ve hal ilmin'de de gaybete çekilmiştir.Bakın nice alimlere ondan bahsetmelerine rağmen ondan habersizlerdir.Adeta O Allah'ın gizli sırrıdır.Ve onun için Resulullah (sav) 'O hiç kimsenin bilmediği bir duruma kılavuzlandığı için ona Mehdi denmiştir.' diye vurgulamıştır.Ve sanki Allah'ın Meleklerine 'sizin bilmediğiniz şeyler var' sözünün altında yatan sır Mehdi'dir.Ve sanki Allah onun zuhuruna kadar sır olarak saklamış ve 'Allah'ın tuzağı en hayırlı olandır.' sözü için bekletmektedir.Evet hiç şek ve şüphe yok ki,Mehdi filhakika zuhur edecektir.Ve küçük kıyamet o zaman kopacaktır.Çünki üç şey vardır kaçınılmaz olan 'Gerçek,Ölüm,Zaman' dır.Ve bu üçünden dünya kurulalı beri kimse kaçıp kurtulamamıştır.Ve üçüde haktır.Gerçeğe Hu! ..


    Ayhan Aytaç

  • Tevfik Pekel
    Tevfik Pekel

    Bir dönem kamuoyumuzu bi hayli meşgul etmiş olan,aslı ile tezata düşen bir terim...mana olarak; tanrının dünyaya görevli olarak göndermiş olduğu mübarek insan demek oluyor..yani peygamber...fekat,bizim toplum bazen bu tip durumlara peygamber sabrı göstermiyor.! ! ! doğrusu da budur...! şarlatan bir mehdi...! bana inandırıcı gelemiyor...ama kendisini öyle kabul eden kişinin de, akıl sağlığı ile bi hayli sorunu olduğunu ayandır...

  • Salim Kanat
    Salim Kanat

    sünni olan dört mezhebe göre de ahir zaman mehdisi gelecektir ve dünyaya adaletiyle ve fütühatıyla malik olacaktır... kendisi hazreti peygamberin soyundan olacak ve hz isa da onun devrinde yeryüzüne inerek deccali öldürecektir.. mehdi ahir zaman ümmetleri için hazreti peygamberin bir müjdesidir. onun hüküm sürdüğü zamanda bolluk bereket olacak insanların maddi açıdan sorunu olmayacaktır. isteyene istediği kadar altın vereceği rivayet edilmektedir.. mehdi ile ilgili en sahih sünni alimlerin görüşleri bu minvaldedir.. günümüzde bilgi eksikliğinden kaynaklanan bazı yanlış yorumlamalar olmakla birlikte bu husustaki bilgiler sahih hadislere dayandırıldığından inkarı kabil değildir.. bu konuda dört mezhep alimleri ittifakla görüş bildirmişlerdir. mehdiyle ilgili inanış(itikat) sorununda şu hususlara dikkat edilmesi tavsiye edilmektedir: bir kimse mehdilik iddiasında bulunamaz.. zira eğer gerçekten beklenen mehdi değilse kâfir olur... ikincisi.. bir kimse falanca mehdidir derse o falanca gerçek mehdi değilse diyen kişi kâfir olur.. müslümanların mehdinin alametleriyle ilgili alametleri ya çok iyi bilmeleri ya da bu alametleri çok iyi bilen alimlerle, allah dostu velilerle bağlantısı bulunmalıdır ki bu konuda yanılgıya düşmesinler.. çünkü mehdinin zuhurundan önce mehdi olduğunu iddia eden birçok sahte mehdinin de ortaya çıkacağı bildirilmiştir.. aman dikkat! deccal dahi hak suretinde ortaya çıkarak insanları doğruya davet etme kandırmacasıyla ateşe atacaktır.. en güzeli bir allah dostunun elinden mutlaka tutmaktır.. zira deccal göstereceği olağanüstü hallerle itikadı ve ilmi zayıf müslümanları kolayca kandıracak derecede şedid bir varlıktır.. ahir zamanda yaşadığımızın küçük alâmetlerinin herbirinin gerçekleşmiş olduğu hususunda şüphe yokken mehdi, deccal gibi konuları hafife alıp kendi aklımızla ve yarım ilmimizle yorumlamaya kalkışmak yanlışa düşmek değilse nedir... bu konu uzun bir konu ama kitaplarda mehdinin zuhurunun uzak ve yakın alametleri şekli şemaili soyu sopu ne şekilde ortaya çıkacağı fethedeceği peygamberimizce müjdelenen yerler ve onun vefatından sonra ona hilafet ederek yeryüzünde hükmünü sürdürecek kişiler bile uzun uzadıya anlatılmaktadır.. bu önemli konuda kulaktan dolma bilgilerle insanın sadece kafası karışır.. oysa bu konuda yazılmış güvenilir sahih eserler mevcuttur vesselam...

  • Alihan Gonca
    Alihan Gonca

    * Hz. Cabir (RA) dan, O da Muhammed b. Ali (RA) şöyle rivayet etmiştir:

    'Bizim Mehdimiz için iki önemli alamet vardır ki, bunlar Cenab-ı Hakk'ın gökleri ve yeri yarattığı zamandan beri Ramazan'da hiç vaki olmamıştır. Bunlardan biri, Ramazan ayının ilk gecesinde ay tutulmasıdır. Diğeri de, Ramazan ayının ortasında meydana gelecek olan güneş tutulmasıdır.' -Darekutni 'Sünen' inde tahric etmiştir.- 41

    Resulullah (SAV) şöyle buyurmuştur:

    'Şüphesiz ki, bir ordu bu evi (Kabeyi) hedef tayin edecek ve (yıkmak için) ona doğru harekete geçecektir. Nihayet onlar, Beyda denilen yerde bulundukları sırada ordunun orta kısmında olan askerler helak edileceklerdir. Onların önde olanları, arkada olanlara seslenecektir. Sonra onların hepsi helak edilecektir. Onların durumunu haber veren şaşkından başka geride hiç kimse kalmayacaktır.' -Müslim tahric etmiştir-

    Ebu Ca'fer Muhammed b. Ali (RA) dan şöyle rivayet olunmuştur:

    'İnsanlar, şiddetli bir korku üzerinde olmadıkça, Mehdi zuhur etmez. Ondan önce zelzeleler, fitneler, insanların başına gelen belalar ve taun hastalığı zuhur edecektir.'
    İşte o vakit (Mehdi) zuhur edecektir. Ona yetişene ve onun yardımcılarından olanlara müjdeler olsun. Ona muhalefet edenlere ve emrine karşı gelenlere yazıklar olsun.'