Her gün böyle gelip bu dünyadaki yerini alıyor. ‘Zor olan,diyor şiirin hayatını yaşamaktır Yazmak sonra gelir hep.’ Bir bardak su ister gibi kolay çıkıyor bu sözler ağzından Kendiyle daha bir içli olmak için sonra Her zamanki eski koltuğuna gidip oturuyor Göz göze geliyor ağaçlarla denizle gökle Bir top karanfilde gezdiriyor ellerini Burnuna götürüyor,sesleri dinliyor sonra İyi akşamlar diyen,yoldan geçen bir sesi Gürültülerle inen sabahı Sessiz otları Düşen günü Sesleri.Sesleri.Sesleri Böyle bütün gün sesleri dinleyip Çekiliyor sonra,dünyadaki yerine.
Ben bugüne dek kesin kusursuzluğu arayan hiç kimsenin yaşamında iç huzuru bulabildiğimi görmedim.Her şeyin mükemmel olmasını aramakla,iç huzuru istemek birbirine ters düşer. ~ Bir şeyi mevcut durumundan daha iyi hâle getirmeyi hedef almışsak,neredeyse,kesinlikle kaybedeceğimiz bir mücadeleye girmiş oluruz. Elde olanla yetinip şükredeceğimiz yerde,o konudaki yanlışlığa ve bunu nasıl düzeltebileceğimize odaklanıp kalırız.Tüm dikkatimizi bu yanlışlığa yoğunlaştırdığımız zaman da,durumumuzdan mutsuz ve şikayetçi oluruz. ~ İster dolabımızın dağınıklığı,otomobilimizdeki bir çizik,eksik sonuçlandırdığımız bir iş.İster kendimizle ilgili konular olsun,ister başka birinin tavırları,görünüşü veya yaşam biçimi gibi bize ters gelen şeyler olsun.Dikkatimizi sadece kusurlara yöneltmemiz,bizim asıl hedefimiz olan sevecen ve ılımlı olmaktan uzaklaştıracaktır.Bu strateji “Elinizden gelenin en iyisini yapmayın” anlamına gelmez.Sadece yaşamdaki yanlışlara kendinizi fazla kaptırıp,tüm dikkatinizi bunlara vermeyi bırakmayı öngörür. ~ Bir işi daha iyi yapmanın mutlaka bir yolu vardır.Fakat bu mevcut durumun tadını çıkarmayıp,iyi yönlerini göz ardı etmek anlamına gelmez.Mesele bunun farkına varmaktır. ~ Kendi yargılarınızın yokluğunda, her şey pekâlâ güzel gidecektir.Yaşantınızın her alanında kusursuzluk arayışını bıraktıkça,yaşamın kendi içindeki kusursuzluğu keşfedeceksiniz.
Eğer hâlâ kızıyorsan,kendin ile olan kavgan bitmemiş demektir. ~ Eğer hâlâ kırılıyorsan,gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir. ~ Eğer hâlâ kınıyorsan,düşüncelerin yeterince berraklaşmamış demektir. ~ Eğer hâlâ ‘ben, demekten vazgeçmiyorsan dizginlerin hâlâ nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir. ~ Ve hâlâ ‘şikayet ,ediyorsan hakikati göremiyorsun demektir.
“Yaşama evet,sevgiye evet,cömertliğe evet. Ama insan aynı zamanda bir hayır’dır.İnsanın aşağılanmasına hayır.İnsanın haysiyetinin hiçe sayılmasına hayır.İnsanın sömürülmesine hayır.”
“O halde sevgili dost; hatır bilenlerden ol.Ve merak et. Yeni sorular sor,yeni cevaplar bul. Yeni keşifler yap.Çocuksu bir merakla bak hayata.Öğrenmekten ve değişmekten korkma.”
~Kemal Sayar / Beni Sessiz de Sevebilir misin ?
~ “…yaşamda acemi kalan yanımı hep sevdim.Sevdim kalanları da / Kutsal Bir Şiirin İçinde Doğdum Yaşlı Değil İhtiyar Öleceğim
Yoksul ruh ! Sıradanlığın kibri.Batakhane efendisi Dik kafalı cehalet Yoksulluktan bir taht kurdun kendine ~ Balçık ruh ! Ölümsün Deniz,toprak,insan,hayvan Canlı bırakmadın. ~ Kirli ruh ! Açık yaran şu ki Bedenine kimse sevgiyle dokunmayacak Güzellik her zaman küçük düşürecek seni ~ Çorak ruh ! Gökkuşağını görmeden,şarkı söylemeden Çimenleri sevmeden Gözyaşının billurunu anlamadan bir kez ~ Aptal ruh ! Bilmediğin şu ki Sen ölemeyeceksin.Tanrı her parçana Sonsuz bir can çekişme yazdı.
Birlikte öğrendik seninle avcumuzda yüreği çarpan kuşa sevgiyi el ele duyduk denizin kumsalda milyon yılda yonttuğu taşa sevgiyi ~ tırtılları tanıdık seninle baharda tırtılken daha sevmeyi öğrendik sevgiden üreyen kelebeği ~ toprağı evimiz gibi sevdik seninle birlikte sevdik kuru toprakta ev küren köstebeği ~ köstebeğinden toprağına taşına tırtılından kelebeğine kuşuna el ele sevdik bu dünyayı ~ acısıyla sevinciyle sevdik yazıyla kışıyla sevdik köy köy, ülke ülke ~ gökler gibi sardık dünyayı yağmur gibi sızdı dünyaya dünya kadar oldu sevgimiz ~ el ele büyütüp el ele derdik el ele derip insana verdik verdikçe çoğalan sevgimizi.
Nurâni,latif ve Rabbani bir cevherdir.İnsanoğlunun ‘Hakiki varlığı, ve varlığının en temel unsurudur.
Madde içinde ama maddeden ayrı bir varlıktır.Ruh cisim olmadığı için bozulmayan,parçalanmayan,eksilmeyen ve hayata anlam katan ‘Can,dır.
İnsanoğlu ruh ve bedenden müteşekkil bir varlık.Bilinenin aksine tüm bedeni kontrol eden merkez ‘Beyin değil, beyindeki ‘Beşeri Ruhtur., Yani beşeri ruh çalışma mekanı olarak beyni kullanmakta ve bir orkestra şefi gibi tüm vücudu buradan yönetmektedir.Dolasıyla özgür iradesiyle düşünen,akıl eden,sorgulayan,eleştiren,analiz yapan,hayâl kuran,üretim yapan,ürettiği aletlere ve tabiattaki varlıklara isimler veren ‘beyin, veya ‘kalp,değil. İnsanın canlı olmasını sağlayan,bedene hayat veren ‘Beşeri Ruhtur,
Tefekkürü yapan kafatasının içindeki beyni kullanan beşeri ruhtur. Su,yağ,protein ve şekerden oluşan 1400/1300 gr ağırlığındaki beyin,beşeri ruh olmadan tek başına hiçbir anlam ifade etmez,edemez.Beyni değerli kılan orada ‘mukîm /oturan,beşeri ruhtur.Nitekim bir mekanın şerefi kendinden değil orada oturan kişiden gelir. Beşeri ruhun boyutları olan ‘akıl,irade,bilinç,vicdan,idrak,hafıza,his,duygu, sezgi., Ruh,insani niteliklerin kaynağını teşkil eder.Beden ve duyu organları ise ruhun vasıtaları konumundadır.
Benlik şuuru / bilinç diye adlandırılan beşeri ruhtur.
Ruhun dünya hayatında imtihan edilebilmesi için bir bedene ihtiyacı olduğu gibi bedenin de ruha ihtiyacı vardır.
“Bize ait olanın sırrı ‘kendiliğinden,olabilmesidir. Bize zaten ait olan şey kendiliğinden gelir.
Zorla oldurulan şeylerde aidiyet yoktur.Elde etmek hırsı vardır.Zorla,taktikle,sinsilikle,iki yüzlülükle elde edilen hiçbir şey gerçekten bize ait değildir.Hiç de olmamıştır.Ve günü geldiğinde ait olduğu yere gidecektir.”
“Gidelim,dedi.Evden bunaldım.Sokağın hatırasından.Eşiklerin kokusundan.Susan kadınlardan.Erkeklerin yüzlerindeki kuraklıktan.Çocukların yere düşen gözlerinden bunaldım.Pencerelerin önündeki zamandan.Bir araba durdu.İnen oldu ya da olmadı.Bilmiyorum. Bir başkası hızla geçti.Evler öylece duruyor.Neden bir ben duyuyorum bu yalnızlığı. İçeriyle dışarı arasındaki bıçağı.Eşyalar bir tek benim aklımda mı tozlanıyor.Mavi bazen cezadır deselerdi,yeşil bazen ceza,gökyüzünü indirirdim İnsan yalan söyler deselerdi,anlamazdım.İnsan ölür deselerdi anlamazdım.Bir çocuğa ölümü sordun mu hiç ? Bilmez.İyi ki.Büyüyemezdi yoksa.Ben ne zaman öğrendim bilmiyorum. Bunaldım.İnsanların yoksulluğu sevmesinden bunaldım.İnsanların kendi hayatlarını hapishaneye çevirmesinden bunaldım.Kedilerle serçeler arasına bir sarkaç kurdum.Kapı koluyla puhu kuşları arasına.Ekmekle onur aradına.Uykuyla yıldızlar arasına.Kimse iyileşmedi.Ben bunaldım.Kötülük biraz daha girdi evimize.Güneşler gitti,tarlalar gitti,yosunlu taşlar bile gitti.Kimse dönmedi.Ben bunaldım.
Her gün böyle gelip bu dünyadaki yerini alıyor.
‘Zor olan,diyor şiirin hayatını yaşamaktır
Yazmak sonra gelir hep.’
Bir bardak su ister gibi kolay çıkıyor bu sözler ağzından
Kendiyle daha bir içli olmak için sonra
Her zamanki eski koltuğuna gidip oturuyor
Göz göze geliyor ağaçlarla denizle gökle
Bir top karanfilde gezdiriyor ellerini
Burnuna götürüyor,sesleri dinliyor sonra
İyi akşamlar diyen,yoldan geçen bir sesi
Gürültülerle inen sabahı
Sessiz otları
Düşen günü
Sesleri.Sesleri.Sesleri
Böyle bütün gün sesleri dinleyip
Çekiliyor sonra,dünyadaki yerine.
~İlhan Berk
“Bazı acıları ölüm bile
unutturmuyor.
Bazı davranışlar
ölümden sonra bile
bağışlanmıyor.”
~Zülfü Livaneli
Ben bugüne dek kesin kusursuzluğu arayan hiç kimsenin yaşamında iç huzuru bulabildiğimi görmedim.Her şeyin mükemmel olmasını aramakla,iç huzuru istemek birbirine ters düşer.
~
Bir şeyi mevcut durumundan daha iyi hâle getirmeyi hedef almışsak,neredeyse,kesinlikle kaybedeceğimiz bir mücadeleye girmiş oluruz.
Elde olanla yetinip şükredeceğimiz yerde,o konudaki yanlışlığa ve bunu nasıl düzeltebileceğimize odaklanıp kalırız.Tüm dikkatimizi bu yanlışlığa yoğunlaştırdığımız zaman da,durumumuzdan mutsuz ve şikayetçi oluruz.
~
İster dolabımızın dağınıklığı,otomobilimizdeki bir çizik,eksik sonuçlandırdığımız bir iş.İster kendimizle ilgili konular olsun,ister başka birinin tavırları,görünüşü veya yaşam biçimi gibi bize ters gelen şeyler olsun.Dikkatimizi sadece kusurlara yöneltmemiz,bizim asıl hedefimiz olan
sevecen ve ılımlı olmaktan uzaklaştıracaktır.Bu strateji “Elinizden gelenin en iyisini yapmayın” anlamına gelmez.Sadece yaşamdaki yanlışlara kendinizi fazla kaptırıp,tüm dikkatinizi bunlara vermeyi bırakmayı öngörür.
~
Bir işi daha iyi yapmanın mutlaka bir yolu vardır.Fakat bu mevcut durumun tadını çıkarmayıp,iyi yönlerini göz ardı etmek anlamına gelmez.Mesele bunun farkına varmaktır.
~
Kendi yargılarınızın yokluğunda, her şey pekâlâ güzel gidecektir.Yaşantınızın her alanında kusursuzluk arayışını bıraktıkça,yaşamın kendi içindeki kusursuzluğu keşfedeceksiniz.
~Richard Carlson
“Kişi karşısındakinde diğer yarısını değil,ruhunun yakın olduğu hakikati arar.”
~Foucault
Kalbi teşekkürlerimi bıraktım.Sayın,Umut.. Duyarlılığınız için…
Ceviz ağacınıza şifa diliyorum,sevgiyle..
Güzel akşamınız olsun,saygı ile…
“Söz en eski günahımızdır bizim.
Manâyı görünce,kaçacak delik arar,tumturaklı konuşan malumatfuruş.”
~nilüfer aksu
“Hak etmeyen birinden hak etmediğimiz hiçbir şeye yer yok.!Ne övgüye, ne de yergiye.”
~nilüfer aksu
~Fikrini sormayacağınız insanların eleştirilerinden etkilenmeyin.
~Sizi asla anlamayacak insanlarla tartışmayın.
~Dünyada her şeyi çözmüş birilerinin olduğunu zannetmeyin.
~Hiçbir şey pes etmeyen ufacık bir umuttan daha güçlü değildir.
~İnsanlar sizden hoşlanmıyorsa hoşlanmasın.Bütün meyveler elma olmak zorunda değil.
Siz narsanız,nar olun.
~Matt Haig
Birinin iyi niyetini,emeğini harcarsanız,başka bir şekilde sizi de harcarlar.
İlâhi adalete güvenim sonsuz.!
Teşekkür ederim,Allah’ım.!
Eğer hâlâ kızıyorsan,kendin ile olan kavgan bitmemiş demektir.
~
Eğer hâlâ kırılıyorsan,gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir.
~
Eğer hâlâ kınıyorsan,düşüncelerin yeterince berraklaşmamış demektir.
~
Eğer hâlâ ‘ben, demekten vazgeçmiyorsan dizginlerin hâlâ nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir.
~
Ve hâlâ ‘şikayet ,ediyorsan hakikati göremiyorsun demektir.
~Şems-i Tebrizi
“Sopayı diksen filiz verecek şu topraklarda halâ sürünüyorsak,açsak,yorgunsak iki sebebi var;cehalet ve ihanet.”
~İlber Ortaylı
“Yaşama evet,sevgiye evet,cömertliğe evet.
Ama insan aynı zamanda bir hayır’dır.İnsanın aşağılanmasına hayır.İnsanın haysiyetinin hiçe sayılmasına hayır.İnsanın sömürülmesine hayır.”
~Frantz Fanon
“Anne bir ter yumağı.Emek ışığı.Sabah duygusu.
Kalın parmaklarıyla sesleniyor insanın en eski sözü:
Yeni değil çaresizliğimiz.Bahçeden utan!Kalk.
Üzümler toplanacak.”
~Şükrü Erbaş
“O halde sevgili dost;
hatır bilenlerden ol.Ve merak et.
Yeni sorular sor,yeni cevaplar bul.
Yeni keşifler yap.Çocuksu bir merakla bak hayata.Öğrenmekten ve değişmekten korkma.”
~Kemal Sayar / Beni Sessiz de Sevebilir misin ?
~
“…yaşamda acemi kalan yanımı hep sevdim.Sevdim kalanları da / Kutsal Bir Şiirin İçinde Doğdum Yaşlı Değil İhtiyar Öleceğim
Görmenin sırrı,doğru bir bakış açısına sahip olabilmek.Önceliğimiz görmek olmalıydı,görmezden gelmek değil.Yaşadığımız çağın özeti…
"Göz, bir vicdan organıdır !"
Doğru okuyup, eğri anlatmak, iyiyi görüp, kötüye yormak akıl, ruh ve vicdanı hasta insanların işidir...
“Hayatta en büyük bilgelik ,kendi eksikliğinin bilincinde olmaktır.”
~K.Stanislavski
~
Bilmek güzeldir,had bilmek daha da güzeldir.!
Mavi göğü kucaklayıp,gecenin ruhuna sığınmak;yeryüzü ağrısına em…
İyi ki…!
İyi ki masmavi gökyüzü var gönlümün sığınağı..
Yoksul ruh !
Sıradanlığın kibri.Batakhane efendisi
Dik kafalı cehalet
Yoksulluktan bir taht kurdun kendine
~
Balçık ruh !
Ölümsün
Deniz,toprak,insan,hayvan
Canlı bırakmadın.
~
Kirli ruh !
Açık yaran şu ki
Bedenine kimse sevgiyle dokunmayacak
Güzellik her zaman küçük düşürecek seni
~
Çorak ruh !
Gökkuşağını görmeden,şarkı söylemeden
Çimenleri sevmeden
Gözyaşının billurunu anlamadan bir kez
~
Aptal ruh !
Bilmediğin şu ki
Sen ölemeyeceksin.Tanrı her parçana
Sonsuz bir can çekişme yazdı.
~Şükrü Erbaş /Yarasaların Avlusunda
~
Nedeni,niyesi,niçini,nasılı yok!
Kötü kötüdür.Zalim zalimdir.!
Kötülükle beslenmek,bile isteye tercihleri,hepsi bu…
Birlikte öğrendik seninle
avcumuzda yüreği çarpan
kuşa sevgiyi
el ele duyduk denizin kumsalda
milyon yılda yonttuğu
taşa sevgiyi
~
tırtılları tanıdık seninle baharda
tırtılken daha sevmeyi öğrendik
sevgiden üreyen kelebeği
~
toprağı evimiz gibi sevdik seninle
birlikte sevdik kuru toprakta
ev küren köstebeği
~
köstebeğinden toprağına taşına
tırtılından kelebeğine kuşuna
el ele sevdik bu dünyayı
~
acısıyla sevinciyle sevdik
yazıyla kışıyla sevdik
köy köy, ülke ülke
~
gökler gibi sardık dünyayı
yağmur gibi sızdı dünyaya
dünya kadar oldu sevgimiz
~
el ele büyütüp el ele derdik
el ele derip insana verdik
verdikçe çoğalan sevgimizi.
~Bülent Ecevit
Ruh !
Nurâni,latif ve Rabbani bir cevherdir.İnsanoğlunun ‘Hakiki varlığı, ve varlığının en temel unsurudur.
Madde içinde ama maddeden ayrı bir varlıktır.Ruh cisim olmadığı için bozulmayan,parçalanmayan,eksilmeyen ve hayata anlam katan ‘Can,dır.
İnsanoğlu ruh ve bedenden müteşekkil bir varlık.Bilinenin aksine tüm bedeni kontrol eden merkez ‘Beyin değil, beyindeki ‘Beşeri Ruhtur.,
Yani beşeri ruh çalışma mekanı olarak beyni kullanmakta ve bir orkestra şefi gibi tüm vücudu buradan yönetmektedir.Dolasıyla özgür iradesiyle düşünen,akıl eden,sorgulayan,eleştiren,analiz yapan,hayâl kuran,üretim yapan,ürettiği aletlere ve tabiattaki varlıklara isimler veren ‘beyin, veya ‘kalp,değil.
İnsanın canlı olmasını sağlayan,bedene hayat veren ‘Beşeri Ruhtur,
Tefekkürü yapan kafatasının içindeki beyni kullanan beşeri ruhtur. Su,yağ,protein ve şekerden oluşan 1400/1300 gr ağırlığındaki beyin,beşeri ruh olmadan tek başına hiçbir anlam ifade etmez,edemez.Beyni değerli kılan orada ‘mukîm /oturan,beşeri ruhtur.Nitekim bir mekanın şerefi kendinden değil orada oturan kişiden gelir.
Beşeri ruhun boyutları olan ‘akıl,irade,bilinç,vicdan,idrak,hafıza,his,duygu,
sezgi.,
Ruh,insani niteliklerin kaynağını teşkil eder.Beden ve duyu organları ise ruhun vasıtaları konumundadır.
Benlik şuuru / bilinç diye adlandırılan beşeri ruhtur.
Ruhun dünya hayatında imtihan edilebilmesi için bir bedene ihtiyacı olduğu gibi bedenin de ruha ihtiyacı vardır.
~Ahmet Emin Seyhan
“Bir hayvanın gözlerine baktığımda;yaşayan bir canlı,bir arkadaş görüyorum.Bir ruh hissediyorum.”
~A.Douglas Williams
Yaşam hakları çalınan,öldürülen ‘Haycanlar!, Cevabını bildiğim sorular canımı acıtıyor,çözümsüz bırakılması,duyarsız kalınması daha da çok……..
Ne kötülük bitiyor,ne zulüm.!
Ne kötülük bitiyor ne zulüm..
“Kim dedi beni sev diye?
Belki seni,sana sevdirmeye geldim.”
~Mahlas Muhlis
İnsanlığın umudu,sevinci,şiiri çocuklardır.
Umudu,sevinci,şiiri karartmayın.!
“Bize ait olanın sırrı ‘kendiliğinden,olabilmesidir.
Bize zaten ait olan şey kendiliğinden gelir.
Zorla oldurulan şeylerde aidiyet yoktur.Elde etmek hırsı vardır.Zorla,taktikle,sinsilikle,iki yüzlülükle elde edilen hiçbir şey gerçekten bize ait değildir.Hiç de olmamıştır.Ve günü geldiğinde ait olduğu yere gidecektir.”
~Zeynep Merdan
.
..
…. .))
“…gidelim.Karıncaların evi olur,çoban püsküllerinin iğnesi,yılan otlarının göşgesi,şimşir ağaçlarının uykusu,kozalakların şarkısı,sedirlerin gökyüzü,yaprakların gözyaşı,kehribarın masalı,sincapların telaşı,çamların iç sesi,arıların gökkuşağı,ağaç köklerinin sırrı…bir kertenkele,birkaç yılan,cerenler,kaplumbağalar…cümle börtü böcek,cümle taşlar,cümle rüzgâr,cümle yalnızlık,cümle sular,cümle uzaklar,cümle kokular…
~
Gidelim.Yaşamanın cevherine.İnsanın olmadığı zamanlara.Dünyanın ötesine.Tanrının varoluşuna.Sadece sese.Kokuya.Renge.Dilin bizden söz almadığı yere.Anlamın yıkıcı olmadığı.Anlamın olmadığı yere.İyi yok.Kötü yok.Güzellik değil.Çirkinlik değil.Bulut günah olur mu ? Taş sevap olur mu? Çiçek ayıp olur mu?
~
Gidelim.Sadece kendi olma hâli.Öteki olma.Var olma.Büyüdüğünü bilmeden büyüme.Acı çekmeden.Acı vermeden.Sevinmeden.Ağlamadan.Akşamın göklere ağdığı,sabahın yerlerden doğduğu yere.Ölümün ölüm olmadığı yere.Zamanın beşiğine.Suların büyük kalbine.Gidelim.
Durmadan içine bakmak çok acı.
Sen bunalmadın mı?”
~Şükrü Erbaş / Sadece Sese Kokuya Renge
“Gidelim,dedi.Evden bunaldım.Sokağın hatırasından.Eşiklerin kokusundan.Susan kadınlardan.Erkeklerin yüzlerindeki kuraklıktan.Çocukların yere düşen gözlerinden bunaldım.Pencerelerin önündeki zamandan.Bir araba durdu.İnen oldu ya da olmadı.Bilmiyorum.
Bir başkası hızla geçti.Evler öylece duruyor.Neden bir ben duyuyorum bu yalnızlığı.
İçeriyle dışarı arasındaki bıçağı.Eşyalar bir tek benim aklımda mı tozlanıyor.Mavi bazen cezadır deselerdi,yeşil bazen ceza,gökyüzünü indirirdim
İnsan yalan söyler deselerdi,anlamazdım.İnsan ölür deselerdi anlamazdım.Bir çocuğa ölümü sordun mu hiç ? Bilmez.İyi ki.Büyüyemezdi yoksa.Ben ne zaman öğrendim bilmiyorum.
Bunaldım.İnsanların yoksulluğu sevmesinden bunaldım.İnsanların kendi hayatlarını hapishaneye çevirmesinden bunaldım.Kedilerle serçeler arasına bir sarkaç kurdum.Kapı koluyla puhu kuşları arasına.Ekmekle onur aradına.Uykuyla yıldızlar arasına.Kimse iyileşmedi.Ben bunaldım.Kötülük biraz daha girdi evimize.Güneşler gitti,tarlalar gitti,yosunlu taşlar bile gitti.Kimse dönmedi.Ben bunaldım.
Uzaklara bakmak çok acı.
Sen bunalmadın mı…”
“Sana dört sözüm var sakın unutma.
Bir öğren,bir öğret,bir oku,bir yaz.”
~Karacaoğlan
“Biz yazmadan önce göklere bakarız,yazdıktan sonra toprağa.Başımızın dönmesi yazmadan önce iyidir,yazdıktan sonra değil.”
~Şükrü Erbaş