Batının, Osmanlı ülkesine akbabalar gibi üşüştükleri dönem.Egemen sınıfın alafranga yaşame özenip lüks ve sefahat içinde yaşadıkları dönem. İlk tepki Patrona Halil İsyanıyla geldi.Aslında ısyanı başlatanlar yeniçerililer de olsa da,isayanın bir yeniçeri isyanı olduğunu söylemek bir resmi tahih kategorisıdir.
İçinde yaşamak istediğim (tabii bir saray eşrafı olarak) sanatın ve edebiyatın zirve yaptığı tarih kesidi. Keşke o lale bahçeleri o mesireler tahrip edilmeseydi de günümüze kadar gelseydi. Lale devri denildiyse adını anmamak olmaz Nedim in ruhu şad olsun. Bu şehri Stanbul ki...
cok gec kalmışız canım vakit bu vakit değil eski radyolar gibi catıya saklanmış aşk öyle sanmışız canım artık ölümsüz değil leylayla mecnun gibi coktan masal olmuş aşk
ben derim utznma iftar et sevmeyenler utansın aşksızlığa mahkum edilmişsek bu dünya yansın...............)
işte böle lale devri en güzel devirmiş aşkında muhabbetinde dostluğunda en güzel ve gercek zamanıymış,ama ben inanıyorum aşk herzaman aynı aşktır daha nice yürekleri kül etmeye devam ediyor ve sonuna kadar editmeye devam edicektir,yeterki insan katkısız sevsin mertce....
1718-pasarofça antlaşmas ile 1730 patrona halil isyanı arası osmanlı padişahlarının halktan koptuğu,avrupanın da bunu fırsat bilip bütün avrupailikleri ülkeye boşalttığı,ülkenin umudunun bir hamam delleğine kaldığı(patrona halil) bir dönem...istanbulun çehresi güzelleşti,matbaa geldi,vs...ufak tefek illüzyonlarla osmanlının uyutulmaya başladığı dönem...
Osmanlı Devleti'nde, 1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça Antlaşması ile başlayıp, 1730 yılındaki Patrona Halil İsyanı ile sona eren dönemdir. Bu dönemin padişahı III. Ahmet, sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'dır. Zevk ve sefâ devri olarak bilinir. Adını, o dönemde İstanbul'da yetiştirilen ve zamanla ünü dünyaya yayılan lale çiçeklerinden alır. Osmanlı Devleti ilk defa bu devirde batıdan bazı yenilikleri almaya başladı. Nedim, Lâle Devri'nin günlük hayatını ve İstanbul'un tasvirini aşağıdaki unutulmaz mısralarla yapmıştır: Bu sehri Stanbul kî, bî müslü bahâdir; Bir sengine yekpare Acem mülkî fedadir. Bazari hüner madeni ilmü ulemadir. Devrin Özellikleri Bu dönemde Avrupa ile savaş yaşanmamış, barış içinde yaşamak fikri ortaya çıkmıştır. Osmanlı Devleti Avrupa'yı daha iyi tanıyabilmek için Paris, Londra gibi şehirlere elçiler göndermiştir. Bu devirdeki diğer yenilikler ve ıslahatlar şunlardır: • Sait Efendi ve İbrahim Müteferrika tarafından 1727'de İstanbul'da ilk matbaa kuruldu. • Yeniçerilerden bir itfaiye bölüğü oluşturuldu. • Yalova'da kâğıt, İstanbul'da kumaş ve çini fabrikaları kuruldu. • Yeni kütüphaneler açıldı; Doğu ve Batı eserleri tercüme edildi. • Çiçek aşısı yaygınlık kazandı. • Lağımcı ve Humbaracı ocaklarında ıslahatlar yapıldı. • Mimarlık, resim ve minyatür sanatları gelişti. Mimarî İnce ve hassas bir ruha sahip olan Sultan III. Ahmet, sadrazam Damat İbrahim Paşa ile uyum içerisinde çalışmış, bu sırada yaşanan Lâle Devri'nde sanata, edebiyata ve toplumsal hayata özgün bir anlayış getirilmişti. Sultan III. Ahmet, Topkapı Sarayı ile Yeni Câmii'de birer kütüphane, Ayasofya'da Bâb-ı Humâyun'un karşısında Türk sanat şaheserlerinden sayılan Sultan Üçüncü Ahmet Çeşmesi ve İstanbul'un su ihtiyacını karşılamak amacıyla da Deryayi Sim adlı bir su bendi inşa ettirmiştir. Bunlardan başka Üsküdar Yeni Vâlide Câmii, Çorlulu Ali Paşa Medresesi, Damat İbrahim Paşa Camii ve Külliyesi, İstanbul'da Yeni Postane arkasında Daarül Hadis ve Sebil, Ortaköy Camii önündeki çeşme, Üsküdar Şemsi Paşa'da Hüsrev Ağa Camii önündeki çeşme ve Çubuklu Camii yanındaki Mesire Çeşmesi gibi eserler yine bu dönemde yapılmıştır. Dönemin belki de en gözde eseri olan Sâdâbâd, maalesef günümüze kadar gelememiş, bize yıkıntıdan fazla bir şey kalmamıştır. Patrona Halil İsyanı Halkın büyük bir kısmı zor durumdayken İstanbul'da bazı devlet büyüklerinin rahat bir yaşam sürdürmeleri, eğlenceye düşkünlükleri huzursuzluklara sebep oluyordu. Patrona Halil isimli bir yeniçeri bu durumdan memnun olmayanları yanına alarak isyan çıkardı. İsyan sonucu Nevşehirli Damat İbrahim Paşa idam edildi ve yakınları öldürüldü. Padişah III. Ahmet tahttan indirildi, yerine I. Mahmut getirildi.
kaplumbağa sırtlarında mumların yakılıp dört bir yana salındığı,sazların çalınıp şarkıların söylendiği,ve istanbul dışındaki bütün şehirlerin.iktir edildiği bi dönem,,(en çok kafamı kurcalayan o dönemde neden kaplumbağaların sırtındaki mumlar büyük yangınlar çıkarmamış..ya da gerçekten kaplımbağa eğitimi diye bişey mi vardı..çünkü hayvanın yanlışlıkla bi samanlığa girdiğini düşününce..neyse fazla derine indim sanırım..)
leman dergisindeki laleyi hatırlatır.... devirler ne çokta birbirine benziyor, birileri sefahat ve rahatlıktan birbirinin kıçını lale sanıp methiyeler düzerken aynı dönem çoğunluk sefaletten kırılmıştır....
nitekim o devri bitmesinin tek nedeni bolluk içinde yaşayan saray efradı halkı unutmuş ilgilenmemiş,aç kalan halk ve yeniçeriler ayaklanarak bu devrin bitmesine neden olmuştur..
osmanlı nın rönesansı...matbaanın gelmesi için yoğun çaba harcanmış, şiir ve edebiyat gelişmiş, müzisyen ve ressamlar ortaya çıktığı dönem..yine faşist tarihçiler bu dönemi osmanlıyı yıkan gerileten dönemde deseler ülke bu dönem içinde tüm ülkelerle barış yapıp tamamen sanata ve edebiyata ilgi duymuş ve maatbaa adına büyük çalışmalra yapılmıştır..ayrıca avrupa ülkelerine ilk kez elçiler gönderip elçiler alarak yani günümüzün büyük elçileri göreviyle ülkeler birbirlerini daha iyi anlamaya ve yaşam tarzlarını öğrenip tanımaya çalışmış ve bi ölçüde başarılı olmuştur...kötü olan kelle kesmemekse evet...odönemdeki homoseksüel ilişkilerse eğer bahane olan bu gün kaç padişahın lale devrinden bile önce biseksüel olduğunu zaten biliyoruz..
döneme yetiştirilen lale çiçekleri adını vermiş, daha sonra bugünkü hollanda büyük elçileri bu çiçekleri çok beğenerek kendi kralına götürmüş ve çiçekler bu andan itibaren hollandalılara özgü bir çiçek olarak bilinmiş ve halada öyle bilinmektedir...ancak hollanda bir fedakarlık yaparak en güzel lale çiçeği olan siyah renkli laleye atatürk çiçeği adını vererek bir jest yapmıştır...
Osmanlı imparatorluğu döneminde batılılaşma ve batıyı örnek alma adına yapılmış bazı olumlu faaliyetlerin yapıldığı dönemdir.Osmanlının rönesansı diyebilirz. Ekonomik olarak pahalı lalerinin getirilmesi vs bir yana her dönemin kazandırdıkları ve kaybettirdikleri vardır.HEr bitiş bir başlangıca gebedir.Tarihimizi bölemeyiz.
1718-1730 yılları arasında zewk ve sefahatın kol gezdiği dönem... yalılar kasırlar saraylar hanlar ve tabi ki hamamlar:D hamamsız da olmuyor nedense :)) neyse şairin ifadesine dikkat kesilelim: ' yiyelim içelim kam alalım dünyadan.' (nedim) bu devri özetleyen kısacık bir cümle... ki bunu yazan şahıs da saray baskınında damdan dama atlarken ölmüş... ölümünü adına yakıştıramadıgım... osmanlının idare olarak evet atı alan üsküdarı geçmiş dediği dönem burada atı alan avrupa oluyor :) bir dizi yenilik yapmıs ama samimi olmadıgı için içinden gelmediği için tıpkı günümüzdeki ben dahıl biçogumuzun samimiyetsiz oldugumuz gibi bazı durumlarda devlette samımı deildi işe de yaramadı zaten... avrupanın örnek alınası yonlerini almadılar avrupalılaşmak istediler yandılar... tıpkı sobadan daha cok faydalanmak için elini sobanın içine sokmak gibi... ısınmasını istedikleri elleri şimdi sargı içinde bir çorbayı bile içmeden yoksun koca devlet-i aliye... 100 çeşit lale yetiştirildiğinden bu donemede lale devri denmiş :) bi de şaban ın tarifiyle nerde o eski Lale'ler :))) üzülmeyin yine yazarım :))))
1718-1730 yılları arasında istanbul'un zengin sınıfı tarafından zevk-ü sefa içerisinde geçen dönem.halk fakirlikten kırılırken bu insanların böyle fütursuzca hayat sürmesi halktan büyük tepki görmüştür.patrona halil ayaklanması çıkmış,çok da kanlı olmuştur.isyanın niteliği açısından fransız ihtilaline benzer.şair nedim'de ayaklanma sırasında ölmüştür.
Lale devrinin ihtişamı,Osmanlı'da sonun başangıcıdır.
Batının, Osmanlı ülkesine akbabalar gibi üşüştükleri dönem.Egemen sınıfın alafranga yaşame özenip lüks ve sefahat içinde yaşadıkları dönem. İlk tepki Patrona Halil İsyanıyla geldi.Aslında ısyanı başlatanlar yeniçerililer de olsa da,isayanın bir yeniçeri isyanı olduğunu söylemek bir resmi tahih kategorisıdir.
İçinde yaşamak istediğim (tabii bir saray eşrafı olarak) sanatın ve edebiyatın zirve yaptığı tarih kesidi. Keşke o lale bahçeleri o mesireler tahrip edilmeseydi de günümüze kadar gelseydi. Lale devri denildiyse adını anmamak olmaz Nedim in ruhu şad olsun. Bu şehri Stanbul ki...
cok gec kalmışız canım
vakit bu vakit değil
eski radyolar gibi
catıya saklanmış aşk
öyle sanmışız canım artık ölümsüz değil
leylayla mecnun gibi coktan masal olmuş aşk
ben derim utznma iftar et
sevmeyenler utansın
aşksızlığa mahkum edilmişsek
bu dünya yansın...............)
işte böle lale devri en güzel devirmiş aşkında muhabbetinde dostluğunda en güzel ve gercek zamanıymış,ama ben inanıyorum aşk herzaman aynı aşktır daha nice yürekleri kül etmeye devam ediyor ve sonuna kadar editmeye devam edicektir,yeterki insan katkısız sevsin mertce....
Kenan Evren geliyor aklima! ! !
Osmanli icinde burjuvazinin olusmaya basladigi dönemde dersek yanlis olmaz...
1718-pasarofça antlaşmas ile 1730 patrona halil isyanı arası osmanlı padişahlarının halktan koptuğu,avrupanın da bunu fırsat bilip bütün avrupailikleri ülkeye boşalttığı,ülkenin umudunun bir hamam delleğine kaldığı(patrona halil) bir dönem...istanbulun çehresi güzelleşti,matbaa geldi,vs...ufak tefek illüzyonlarla osmanlının uyutulmaya başladığı dönem...
osmanlı devletinin bir dönemine verilen addır
hey gidi nedim,kablumbağaların üzerine mumları koyup gölgeler yaratırdın kendine..
Osmanlı Devleti'nde, 1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça Antlaşması ile başlayıp, 1730 yılındaki Patrona Halil İsyanı ile sona eren dönemdir. Bu dönemin padişahı III. Ahmet, sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'dır. Zevk ve sefâ devri olarak bilinir. Adını, o dönemde İstanbul'da yetiştirilen ve zamanla ünü dünyaya yayılan lale çiçeklerinden alır.
Osmanlı Devleti ilk defa bu devirde batıdan bazı yenilikleri almaya başladı.
Nedim, Lâle Devri'nin günlük hayatını ve İstanbul'un tasvirini aşağıdaki unutulmaz mısralarla yapmıştır:
Bu sehri Stanbul kî, bî müslü bahâdir;
Bir sengine yekpare Acem mülkî fedadir.
Bazari hüner madeni ilmü ulemadir.
Devrin Özellikleri
Bu dönemde Avrupa ile savaş yaşanmamış, barış içinde yaşamak fikri ortaya çıkmıştır. Osmanlı Devleti Avrupa'yı daha iyi tanıyabilmek için Paris, Londra gibi şehirlere elçiler göndermiştir. Bu devirdeki diğer yenilikler ve ıslahatlar şunlardır:
• Sait Efendi ve İbrahim Müteferrika tarafından 1727'de İstanbul'da ilk matbaa kuruldu.
• Yeniçerilerden bir itfaiye bölüğü oluşturuldu.
• Yalova'da kâğıt, İstanbul'da kumaş ve çini fabrikaları kuruldu.
• Yeni kütüphaneler açıldı; Doğu ve Batı eserleri tercüme edildi.
• Çiçek aşısı yaygınlık kazandı.
• Lağımcı ve Humbaracı ocaklarında ıslahatlar yapıldı.
• Mimarlık, resim ve minyatür sanatları gelişti.
Mimarî
İnce ve hassas bir ruha sahip olan Sultan III. Ahmet, sadrazam Damat İbrahim Paşa ile uyum içerisinde çalışmış, bu sırada yaşanan Lâle Devri'nde sanata, edebiyata ve toplumsal hayata özgün bir anlayış getirilmişti. Sultan III. Ahmet, Topkapı Sarayı ile Yeni Câmii'de birer kütüphane, Ayasofya'da Bâb-ı Humâyun'un karşısında Türk sanat şaheserlerinden sayılan Sultan Üçüncü Ahmet Çeşmesi ve İstanbul'un su ihtiyacını karşılamak amacıyla da Deryayi Sim adlı bir su bendi inşa ettirmiştir.
Bunlardan başka Üsküdar Yeni Vâlide Câmii, Çorlulu Ali Paşa Medresesi, Damat İbrahim Paşa Camii ve Külliyesi, İstanbul'da Yeni Postane arkasında Daarül Hadis ve Sebil, Ortaköy Camii önündeki çeşme, Üsküdar Şemsi Paşa'da Hüsrev Ağa Camii önündeki çeşme ve Çubuklu Camii yanındaki Mesire Çeşmesi gibi eserler yine bu dönemde yapılmıştır.
Dönemin belki de en gözde eseri olan Sâdâbâd, maalesef günümüze kadar gelememiş, bize yıkıntıdan fazla bir şey kalmamıştır.
Patrona Halil İsyanı
Halkın büyük bir kısmı zor durumdayken İstanbul'da bazı devlet büyüklerinin rahat bir yaşam sürdürmeleri, eğlenceye düşkünlükleri huzursuzluklara sebep oluyordu. Patrona Halil isimli bir yeniçeri bu durumdan memnun olmayanları yanına alarak isyan çıkardı. İsyan sonucu Nevşehirli Damat İbrahim Paşa idam edildi ve yakınları öldürüldü. Padişah III. Ahmet tahttan indirildi, yerine I. Mahmut getirildi.
Türkiye'nin logosu! ! !
sonrası çöküş...
kaplumbağa sırtlarında mumların yakılıp dört bir yana salındığı,sazların çalınıp şarkıların söylendiği,ve istanbul dışındaki bütün şehirlerin.iktir edildiği bi dönem,,(en çok kafamı kurcalayan o dönemde neden kaplumbağaların sırtındaki mumlar büyük yangınlar çıkarmamış..ya da gerçekten kaplımbağa eğitimi diye bişey mi vardı..çünkü hayvanın yanlışlıkla bi samanlığa girdiğini düşününce..neyse fazla derine indim sanırım..)
Sultan 3.Ahmet,laleler,çöküşün ilk sinyalleri
lale devri şarkısı sezen aksu
TAŞDEVRİ ile DEVİRDEĞİŞTİ nin arasında kalan devir.
çöküşün başlangıcı
leman dergisindeki laleyi hatırlatır.... devirler ne çokta birbirine benziyor, birileri sefahat ve rahatlıktan birbirinin kıçını lale sanıp methiyeler düzerken aynı dönem çoğunluk sefaletten kırılmıştır....
PATRONA HALİL İSYANIYLA SON BULAN DEVİR.
1718-1730 yıllarını arasındaki kısa ihtişamlı dönemdir.Devrin padişahı III. Ahmet, en önemli şairi Nedim'dir
bilmiyom
nitekim o devri bitmesinin tek nedeni bolluk içinde yaşayan saray efradı halkı unutmuş ilgilenmemiş,aç kalan halk ve yeniçeriler ayaklanarak bu devrin bitmesine neden olmuştur..
osmanlı nın rönesansı...matbaanın gelmesi için yoğun çaba harcanmış, şiir ve edebiyat gelişmiş, müzisyen ve ressamlar ortaya çıktığı dönem..yine faşist tarihçiler bu dönemi osmanlıyı yıkan gerileten dönemde deseler ülke bu dönem içinde tüm ülkelerle barış yapıp tamamen sanata ve edebiyata ilgi duymuş ve maatbaa adına büyük çalışmalra yapılmıştır..ayrıca avrupa ülkelerine ilk kez elçiler gönderip elçiler alarak yani günümüzün büyük elçileri göreviyle ülkeler birbirlerini daha iyi anlamaya ve yaşam tarzlarını öğrenip tanımaya çalışmış ve bi ölçüde başarılı olmuştur...kötü olan kelle kesmemekse evet...odönemdeki homoseksüel ilişkilerse eğer bahane olan bu gün kaç padişahın lale devrinden bile önce biseksüel olduğunu zaten biliyoruz..
döneme yetiştirilen lale çiçekleri adını vermiş, daha sonra bugünkü hollanda büyük elçileri bu çiçekleri çok beğenerek kendi kralına götürmüş ve çiçekler bu andan itibaren hollandalılara özgü bir çiçek olarak bilinmiş ve halada öyle bilinmektedir...ancak hollanda bir fedakarlık yaparak en güzel lale çiçeği olan siyah renkli laleye atatürk çiçeği adını vererek bir jest yapmıştır...
o dewirde olmayı isterdim....
Türkiye nin şu anki hali hala geçmişini tanımıyanlara duyurulur.
Osmanlı imparatorluğu döneminde batılılaşma ve batıyı örnek alma adına yapılmış bazı olumlu faaliyetlerin yapıldığı dönemdir.Osmanlının rönesansı diyebilirz. Ekonomik olarak pahalı lalerinin getirilmesi vs bir yana her dönemin kazandırdıkları ve kaybettirdikleri vardır.HEr bitiş bir başlangıca gebedir.Tarihimizi bölemeyiz.
1718-1730 yılları arasında zewk ve sefahatın kol gezdiği dönem... yalılar kasırlar saraylar hanlar ve tabi ki hamamlar:D hamamsız da olmuyor nedense :)) neyse şairin ifadesine dikkat kesilelim: ' yiyelim içelim kam alalım dünyadan.' (nedim) bu devri özetleyen kısacık bir cümle... ki bunu yazan şahıs da saray baskınında damdan dama atlarken ölmüş... ölümünü adına yakıştıramadıgım... osmanlının idare olarak evet atı alan üsküdarı geçmiş dediği dönem burada atı alan avrupa oluyor :) bir dizi yenilik yapmıs ama samimi olmadıgı için içinden gelmediği için tıpkı günümüzdeki ben dahıl biçogumuzun samimiyetsiz oldugumuz gibi bazı durumlarda devlette samımı deildi işe de yaramadı zaten... avrupanın örnek alınası yonlerini almadılar avrupalılaşmak istediler yandılar... tıpkı sobadan daha cok faydalanmak için elini sobanın içine sokmak gibi... ısınmasını istedikleri elleri şimdi sargı içinde bir çorbayı bile içmeden yoksun koca devlet-i aliye... 100 çeşit lale yetiştirildiğinden bu donemede lale devri denmiş :) bi de şaban ın tarifiyle nerde o eski Lale'ler :))) üzülmeyin yine yazarım :))))
lale devrinde laladen geçilmez...şarkısı bile vardır
lalaler lalaler lalaleeerr...
Ha Lâle...Ha Hülya...devir yine var..UYANIN! ..
1718-1730 yılları arasında istanbul'un zengin sınıfı tarafından zevk-ü sefa içerisinde geçen dönem.halk fakirlikten kırılırken bu insanların böyle fütursuzca hayat sürmesi halktan büyük tepki görmüştür.patrona halil ayaklanması çıkmış,çok da kanlı olmuştur.isyanın niteliği açısından fransız ihtilaline benzer.şair nedim'de ayaklanma sırasında ölmüştür.
Levni'nin minyatürlerini de anımsatır..siyaset değil ama sanat zirvedeydi..