en sinir olduğum durumdur=) şu çoçuk bizim bölümdemi dersiniz o çocukla ilgili en ince ayrıntıya kadar herbişeyini anlatır karşınızdaki kişi ama 1.5 saatin sonunda hala aynı bölümde olup olmadığınızı öğrenemediyseniz bu lafı uzatmaktır hayır banane çocuğun 2 sene önce ki halinden..masumca kim die sormuştum dersiniz ama karşınızdaki anlamaz hala anlatmaya devam ederr...çıldırtır saç baş yoldurur sormaz olsaydım dedirtir=))
Lafı uzatmanın bir anlamı yok... Laik bir devletin kuralları vardır ve bunların bir kısmı asla değiştirilemez... Bu yüzden de lütfen kardeşçe ve birlik olarak gelin hep birlikte yaşayalım... Bu ülke hepimize vatanlık edebilir... Bayrağımızın çatısı büyük...
bu deli gibi anlamsız ama cansıkıntımı dağıtan yazımı okumanı önermiyorum okuyucu kişi.. çünkü bi anlamı yok.. anlamlı şeyleri bildiğin için burdaki anlamsızlığıda bileceğini biliyorum o yüzden diyorum.. yüzüme bakıyordu.. halbuki bakılacak ne varki yüzümde.. dedim ki.. şimdi bana söyle.. beni saran şu toz yığınıda nedir.. oysa sende bilirsin.. güzel şeyler hissettiğimde oluyordu.. epeyce çok oluyordu bunlar evet.. artık görüyorum ki pek hoş karşılanmıyorum.. az bir miktar vicdanın olduğunu sanıyordum oysa ben.. o zamanlar böyle cümlelerime gülüyordun.. beni kendine böylece kötü alıştırıyordun.. yaşım ilerliyordu ama ben bi türlü ilerliyemiyordum.. sende kalıp sende durup dururken duruyordum.. şimdi güleceğim geliyor.. çünkü biri bitmeden öteki sigarayı yakıyorum.. gülesim geliyor.. bak gidiyorsun.. bütün bunları birazda sıkılarak anlatıyorum.. anlattıklarımın bir önemi olmadığını görüyorum.. ipe sapa gelmez şeyler konuşuyorum seninle.. susmaktan korktuğum için.. bize böyle ne olduğunu bilmiyorum.. biz diyorum ama şöyle orta yere baktığımda kendimden başka hiç kimseyi göremiyorum.. kimsesiz.. kimsesiz.. kimsesiz.. kalbimi acıtan bu kimsesizlikten beni kurtarmanı umuyorum Allahım.. üşüyorum.. mevsimin diğer mevsime dönüştüğü bu anlarda (hangi mevsim olduğunu belirtmem gerekirdi) güneşte böyle olmuıyor ama.. montum beni terletiyor.. montu çıkardığımda normal oluyor.. ama yani montumu evde bıraktığım için güneşte normal olurken şey ben gölge bir yere girdiğimde üşüyorum.. birazdan güneşte batacak.. gölge olmayacağı için üşümüyeceğim anlamına gelmeyecektir heralde bu.. neon ışıklarlı mağazalar önlerinde geçerken içerden gelen insan ve lamba sıcaklığıyla yetinmeye kalkarsam yetim çocukların hakları beni sokak ortasında durduran köylünün çorba içmek için beni kandırdığı iki yeni liramı aldığı ama aynı zamanda çorbayı içip içmeyeceğini bilmediğim için bir süre sahilden takip ediyorum ama sürekli yürüdüğü için durmak bilmediği için yol bitmek bilmiyor susayıp su alarak çorba içmeyeceksen iki lira elinde iki ateş parçası olup göğsünü delsin göğsüne kargalar istediğince davransınlar diye fısıldadığımda duymuyordur beni.. güneş battığında denizdeki dalgalar artarlar soğuk rüzgar eser ceketim olsaydı içine büzülürdüm ama montumu evde unuttum çıkarken aklıma gelmişti aslında ama ağırlıktansa üşünmeye tercih ettiğim için unutur gibi yaptım üşediğim için beni kınayan insanlara ise unutmuş gibi yaparak kınamalarını bir nebze hafiflettim.. güneş batmıştı.. kelimeler iyice ağırlaşmıştı bu yüzden.. ve ben üşüyordum.. kendi içimi ısıtacak bir büyük kokulu çay içmek için bir vardan içeriye girdiğimde barda çay olmadığını söyleyerek tuhafsadı adam beni adamın beyaz spor ayakkabılatrı vardı ama kirlenmişti.. üstünü başını adamakıllı temiz tutmayı bilmiyordu zaten bu şehir kirli bir şehir olduğu için uzun süreli beyaz ayakkanıları beyaz tutmakta pek mümkün değildi hani.. bu adam zaten çay götürürken birini kesin bir yere döker gibi bir adamdı.. yani kaç çay olduğunu bilmiyorum ama öyle bir izlenim edindim.. benim üstüme dökmedikçe bunun bir problem teşki,l edeceğini benim adıma sanmıyorum.. siz sanıyorsanız yanılıyorsunuz beni ilgilendirmiyor.. öleceğimi hissediyorum uzun süreliğine öleceğimi düşünüyorum uzun sürenin uzunluğunu hesdap etmeye çalışsamda kafam dağılıyor pembe saçlı bir kız önümden geçip bana tuhaf tuhaf bakıyor oysa saçlarım gri değil benim burdaki trenler bende mecbur kendime bakıyorum tuhaf olanın ne olduğunu bilmek için bakıyorum annem yanımda olsaydı diyorum çantasında hep ayna olurdu.. bir ayna bulmak için iki dükkan arasında durulu duran aynalardan birini aramaya çıkıyorum bir müddet sonra yorularak geri döndüğüm yere dönüyorum pembe saçlı kızı bekleyip yüzüne tükürür gibi sormalıyım bendeki tuhaflığı belki bir bildiği vardır hani yani bir bildiği olabilir pembe saçlartı bilkdiklerine ne kadar engeldir ki.. gusl.. sevgili okuyan kişim bu yazımı yazıdan sayıp okuyor olmanada şaşırıyorum oysa yazı yazmak için oturmuştum ama bu yazıyı yazdım çünkü artık yazı yazamıyorum.. teşekkür ediyorum küçüklerimin ellerinden büyüklerimin gözlerinden kenara çekiliyorum çünkü ben efendim yanlışlıkla arabalara yanan bir kırmızı ışığı bana yandı diye sanarak karşıya geçerken arabaların durduğunu görüp kenara çekiliyorum.. saygı duymuyorum..
Baba - Bikaç gün İzmir'e gitsek diyorum.. Anne -E valla pek iyi olur daa Baba - daaa sı ne? ? Anne -Hani diyorum Ankara'dan çıkınca Tekirdağ'a gitsek de hani oradan İzmir yolu geçiyo yaaa.. Baba - EEEEEEEEE anne - yani yol öyle daha kısa olmaz mı diycektim... :))
Derdi Tekirdağ'da kardeşlerini görmek olduğundan sadece lafı değil yolu da uzatmayı başarabilen tek kadın... :))))
Lafı direk söyleyememek,
sözü evirmek çevirmek,
eveleyip gevelemek.
zaman kaybı =)
gevezelik
en sinir olduğum durumdur=) şu çoçuk bizim bölümdemi dersiniz o çocukla ilgili en ince ayrıntıya kadar herbişeyini anlatır karşınızdaki kişi ama 1.5 saatin sonunda hala aynı bölümde olup olmadığınızı öğrenemediyseniz bu lafı uzatmaktır hayır banane çocuğun 2 sene önce ki halinden..masumca kim die sormuştum dersiniz ama karşınızdaki anlamaz hala anlatmaya devam ederr...çıldırtır saç baş yoldurur sormaz olsaydım dedirtir=))
En son bu çareye başvurulduysa, sonuç olumlu olmayacağı için baştan kısa kesmek en iyisi.
ama hicbirsey söyleyememek...
sinir bozucu
Lafı dolandırmak doğrudan söylememek
başka herhangi bir uzvunu uzatamayan canlıların genellikle dikkati dağıtarak konuyu başka bir yöne çevirmek için kullandıkları bir çeşit ıkınma.
Lafı uzatmanın bir anlamı yok...
Laik bir devletin kuralları vardır ve bunların bir kısmı asla değiştirilemez...
Bu yüzden de lütfen kardeşçe ve birlik olarak gelin hep birlikte yaşayalım...
Bu ülke hepimize vatanlık edebilir...
Bayrağımızın çatısı büyük...
bu konuda favorim...metin uca
zaman zaman ben....
daha sonra düşündüğümde ne kadar saçmaladığımı görüyorum ama n'apiim? ? ? ..
detaylara önem verdiğim için, karşı tarafın da önem vereceğini düşündüğümden lafı uzatıyorum diicem ama bunu da kimse yutmaz herhalde :Pp
:)) anlatsana...
e hadi ama yawf :)))
bu deli gibi anlamsız ama cansıkıntımı dağıtan yazımı okumanı önermiyorum okuyucu kişi.. çünkü bi anlamı yok.. anlamlı şeyleri bildiğin için burdaki anlamsızlığıda bileceğini biliyorum o yüzden diyorum.. yüzüme bakıyordu.. halbuki bakılacak ne varki yüzümde.. dedim ki.. şimdi bana söyle.. beni saran şu toz yığınıda nedir.. oysa sende bilirsin.. güzel şeyler hissettiğimde oluyordu.. epeyce çok oluyordu bunlar evet.. artık görüyorum ki pek hoş karşılanmıyorum.. az bir miktar vicdanın olduğunu sanıyordum oysa ben.. o zamanlar böyle cümlelerime gülüyordun.. beni kendine böylece kötü alıştırıyordun.. yaşım ilerliyordu ama ben bi türlü ilerliyemiyordum.. sende kalıp sende durup dururken duruyordum.. şimdi güleceğim geliyor.. çünkü biri bitmeden öteki sigarayı yakıyorum.. gülesim geliyor.. bak gidiyorsun.. bütün bunları birazda sıkılarak anlatıyorum.. anlattıklarımın bir önemi olmadığını görüyorum.. ipe sapa gelmez şeyler konuşuyorum seninle.. susmaktan korktuğum için.. bize böyle ne olduğunu bilmiyorum.. biz diyorum ama şöyle orta yere baktığımda kendimden başka hiç kimseyi göremiyorum.. kimsesiz.. kimsesiz.. kimsesiz.. kalbimi acıtan bu kimsesizlikten beni kurtarmanı umuyorum Allahım.. üşüyorum.. mevsimin diğer mevsime dönüştüğü bu anlarda (hangi mevsim olduğunu belirtmem gerekirdi) güneşte böyle olmuıyor ama.. montum beni terletiyor.. montu çıkardığımda normal oluyor.. ama yani montumu evde bıraktığım için güneşte normal olurken şey ben gölge bir yere girdiğimde üşüyorum.. birazdan güneşte batacak.. gölge olmayacağı için üşümüyeceğim anlamına gelmeyecektir heralde bu.. neon ışıklarlı mağazalar önlerinde geçerken içerden gelen insan ve lamba sıcaklığıyla yetinmeye kalkarsam yetim çocukların hakları beni sokak ortasında durduran köylünün çorba içmek için beni kandırdığı iki yeni liramı aldığı ama aynı zamanda çorbayı içip içmeyeceğini bilmediğim için bir süre sahilden takip ediyorum ama sürekli yürüdüğü için durmak bilmediği için yol bitmek bilmiyor susayıp su alarak çorba içmeyeceksen iki lira elinde iki ateş parçası olup göğsünü delsin göğsüne kargalar istediğince davransınlar diye fısıldadığımda duymuyordur beni.. güneş battığında denizdeki dalgalar artarlar soğuk rüzgar eser ceketim olsaydı içine büzülürdüm ama montumu evde unuttum çıkarken aklıma gelmişti aslında ama ağırlıktansa üşünmeye tercih ettiğim için unutur gibi yaptım üşediğim için beni kınayan insanlara ise unutmuş gibi yaparak kınamalarını bir nebze hafiflettim.. güneş batmıştı.. kelimeler iyice ağırlaşmıştı bu yüzden.. ve ben üşüyordum.. kendi içimi ısıtacak bir büyük kokulu çay içmek için bir vardan içeriye girdiğimde barda çay olmadığını söyleyerek tuhafsadı adam beni adamın beyaz spor ayakkabılatrı vardı ama kirlenmişti.. üstünü başını adamakıllı temiz tutmayı bilmiyordu zaten bu şehir kirli bir şehir olduğu için uzun süreli beyaz ayakkanıları beyaz tutmakta pek mümkün değildi hani.. bu adam zaten çay götürürken birini kesin bir yere döker gibi bir adamdı.. yani kaç çay olduğunu bilmiyorum ama öyle bir izlenim edindim.. benim üstüme dökmedikçe bunun bir problem teşki,l edeceğini benim adıma sanmıyorum.. siz sanıyorsanız yanılıyorsunuz beni ilgilendirmiyor.. öleceğimi hissediyorum uzun süreliğine öleceğimi düşünüyorum uzun sürenin uzunluğunu hesdap etmeye çalışsamda kafam dağılıyor pembe saçlı bir kız önümden geçip bana tuhaf tuhaf bakıyor oysa saçlarım gri değil benim burdaki trenler bende mecbur kendime bakıyorum tuhaf olanın ne olduğunu bilmek için bakıyorum annem yanımda olsaydı diyorum çantasında hep ayna olurdu.. bir ayna bulmak için iki dükkan arasında durulu duran aynalardan birini aramaya çıkıyorum bir müddet sonra yorularak geri döndüğüm yere dönüyorum pembe saçlı kızı bekleyip yüzüne tükürür gibi sormalıyım bendeki tuhaflığı belki bir bildiği vardır hani yani bir bildiği olabilir pembe saçlartı bilkdiklerine ne kadar engeldir ki.. gusl.. sevgili okuyan kişim bu yazımı yazıdan sayıp okuyor olmanada şaşırıyorum oysa yazı yazmak için oturmuştum ama bu yazıyı yazdım çünkü artık yazı yazamıyorum.. teşekkür ediyorum küçüklerimin ellerinden büyüklerimin gözlerinden kenara çekiliyorum çünkü ben efendim yanlışlıkla arabalara yanan bir kırmızı ışığı bana yandı diye sanarak karşıya geçerken arabaların durduğunu görüp kenara çekiliyorum.. saygı duymuyorum..
lafını bitirdikten sonra oda anlıyor ne kadar saçmaladığını............
kısa kes.!
ortamı yumuşatmak için can sıkmak
lafları....
eğip,
büküp,
söyleme sanatı..... :)))
Baba
- Bikaç gün İzmir'e gitsek diyorum..
Anne
-E valla pek iyi olur daa
Baba
- daaa sı ne? ?
Anne
-Hani diyorum Ankara'dan çıkınca Tekirdağ'a gitsek de hani oradan İzmir yolu geçiyo yaaa..
Baba
- EEEEEEEEE
anne
- yani yol öyle daha kısa olmaz mı diycektim... :))
Derdi Tekirdağ'da kardeşlerini görmek olduğundan sadece lafı değil yolu da uzatmayı başarabilen tek kadın... :))))
dinleyen için işkence...
kulağını şöööyle göstermek..(nasıl anlatsam ki yaf.. :))
sündürmek de diyebiliriz.. :)