Kültür Sanat Edebiyat Şiir

kürt tarihi sizce ne demek, kürt tarihi size neyi çağrıştırıyor?

kürt tarihi terimi Yunus Çetin tarafından tarihinde eklendi

  • Osmanlim Osmanlim
    Osmanlim Osmanlim

    Ehmede Xani'nin yazdığı Mem-u Zin eseri size verilebilecek bir örnek..Bize degil.. Adini bir tek siz biliyorsunuz...Namini baska kimse duymamis,neden bir tek siz biliyorsunuz biz neden hic okumuyoruz? Medlere kadar dayanan Tarih ne Tarihi? Ben tarihte kurulupta yikilmis bir KÜRD Devleti okumadim görmedim duymadim... Molla Gürani'mis yok Seyh Said mis deyip bu alimleri kendi tarafiniza cekmeyin.. Ben isterseniz sizin daha adini duymadiginiz Kürt alimleride yazayim buraya ama bu büyük insanlar sizin gibi ayrim yapan insan dgl... Bunlar vatan aski demis Allah askiyla yanmis ve insanlarin bir cati aldinda toplanmasini saglamis büyüklerdir... Senin benim gibi birbirini yememisler... Sizler Kürd deyip Türke kursun sikan karni ekmege doymus ayri sofra isteyen insanlarsiniz maalesef...

  • Oktay Avşin
    Oktay Avşin

    bilmiyorum bu kaçıncı? yazışım. kardeşim elinizde sağlam bir kaynak varsa konuşun yoksa lafla PEYNİR GEMİSİ YÜRÜMEZ ki zaten öyle...
    bende türklerin olmadığını söylüyorum oldumu.

  • Osmanlim Osmanlim
    Osmanlim Osmanlim

    Fatih'in Hocasi 1 tane dgldir.Molla Hüsrev,Mola Gürani Molla zeyrek Aksemseddin,Hizir Bey,Hocazade Efendi,Molla Vildan ve Molla Seyh Vefa ve benzeri zatlari zikretmek icabeder. Hem bunlara Hoca dgl Asrin büyük alimleri demek daha dogrudur.Fatih'e bu büyük fetihte manevi yardimci olmus maneviyat erenlerindendir..Bunlari Türk-kürd diye ayirmak yanlis olur cünkü alimlerden bahsederken irkcilik yapmak bizim haddimiz dgldir...Hem sizin anladiginiz kürdlerden dgldir kendinize mal etmeyin hemen..Osmanli Türk'dür ve Kürdlere sahip ckmislardir.Bunlarin arasinda Sah ismailin kiskirtmasina aldanip kellesinden olan kürdleride saymak mümkündür ve emri veren Molla Gürani'de olmustur.

  • Nezan Zane
    Nezan Zane

    arkadaşlara baktım da maalesef çokları ne dediklerinin farkenda bile değiller.Türkler hala OSMANLI'nın bir Türk İmparatorluğu olduğunu savunuyorlar..Kusura bakmasınlar Osmanlı kendisini Türk kabul etmezdi..ayrıca unutmasınlar:Yavuz Sultan Selim'in, Kanuni'nin ve Fatih Sultan Mehmed'in hocaları KÜRT'tü..Mesela Fatih'in bir hocasının adı Molla Gorani idi..bu şahsiyet Kürt'tü.. Ayrıca unutmayınız Anadolu'nun kapılarını Türkler kendileri açmadılar..Anadolu'nun kapılarını Türklere,1071 yılında KÜRT komutan ALPARSLAN ve ordusu Türklere açmıştır..onun için Türkler kalkıpta lütfen bu topraklara sahip çıkmasınlar ve asıl sahipleri olan KÜRTLER'e de saygılı davransınlar..
    ŞEYH SAİD'in (r.a.) dediği gibi:'Türklerle bizi birbirine bağlayan DİNdi.Türk devleti DİNİ de kaldırmıştır..yani Türklerle aramızda hiçbirşey kalmamıştır.''

  • Oktay Avşin
    Oktay Avşin

    arkadaşlar bazen buraya yazdığınız şeyler çok tahrik edici ve kırıcı şeyler oluyor. bilinmeyerek yazılıyorsa ammena ama art niyetle yazılıyo ve bişiyleri kötülemek içinse bilinki elinize bişiy geçmez onun için BİRBİRİMİZİ KIRMAYALIM LüTFFeN...

  • Oktay Avşin
    Oktay Avşin

    biliyorum nedir bolümü tartışma alanı değil ama bazı seylerin anlaşılması için.
    benim yazdığım yazarların hiç biri roman yazarı değildi (mesela ethem xemginin kürdistan tarihi adlı jitabı üç cilttir adam bunu uydurarak yazsa hemen çıkardı) bütün kitapları bende var ve hepsini okudum hem biz eski tarihçileri hangi tarihçilerden öğreniyoruz.

  • Osmanlim Osmanlim
    Osmanlim Osmanlim

    Biz roman yazarlarindan dgl,son devrin ve eski devrin Tarihcilerinden bahsediyoruz.Sizin yazdiginiz yazarlardan 10 tane de ben söyleyim isterseniz..Neden bu kadar gurur anlayamiyorum..Mesela Türkler müslüman olmadan evvel samanizm diye bir dine inaniyorlardi.Tarih yazmis bunu..Bizde öptük basimiza koyduk.Aslimiz neyse neslimiz odur deyip kendimizi daha da yüceltmek icin kulaktan dolma ve Tarihin yazmadigi bir takim seylere inanmadik..Siz neden evdadlariniza sahip cikmiyorsunuz..ben Kürt olsaydim eger,benim ecdadim istersen camurdan dün cikmis olsun sahip cikardim ve öyle kabullenirdim..Orta asyada göcebe yasayan ecdadimla gururla övünüyorum...

  • Oktay Avşin
    Oktay Avşin

    kürt tarihine bu kadar kafa yoran arkadaşalr size bir kaç yazar ismi verecem gidin okuyun ve yazdıkları kanıtlanabilir ki zaten kanıtlarıda kitabın arkasındadır...
    ETHEM XEMGİN
    İZADİ
    CEMŞİD BENDER
    tabbi size gore bunlarda kürt(izadi ve bazil nikitin(rus) hariç zaten bunlarda kürtleri kulanıyordur kessin) ve dolayısıyla onlqada birer maşa olduklrı için kesin yalan dolandır.
    hem sonra siz türk kardeşlerimiz sizde gidip elinizse olmayan bazı tarii belgeleri çin kaynaklarından öğreniyorsunuz şimdi bizse kalkıp sizin hakınızda komplo teorileri üretsek bu işin sonu nereye varır varın siz düşünün...yapmayın.

  • Osmanlim Osmanlim
    Osmanlim Osmanlim

    Sayin ÖMER MIRZA;
    Osmanli padisahlari hakkinda yazmis oldugunuz cogu sey YALNISTIR. Belgelerle ispat edilebilir,yer TOPKAPISARAYI... orada Eski Kürt agalarinin Yavuz Sultan Selim Han'a yazmis oldugu mektup var.Ben bu mektubu buraya yazdim gecen gün ama yayinlanmadi..O yüzden konuyla ilgili olan arkadaslara TOPKAPISARAYINI ziyaret etmelerini öneriyorum...

  • Korkmaz Şükürlü
    Korkmaz Şükürlü

    ey kurtler,Kurdistan diye bir hulyaniz var anladik.diyorsunuz ki bizim kurdistan gibi kralligimiz,uygarligimiz ne bileyim devletimiz vardi,kurtce dilimiz vardi ki rahatca konusuyorduk.hadi bana kurtce bi ferman,bi serencam gosterin,hadi bana kurtlerin bastirdigi para gosterin.devlet olmak icin ilk toprak,millet,para ve yasa lazim.tamam kabul ediyoruz toreme bi milletiniz var,topraklarimizda oturuyorsunuz.hani paraniz,hani yasaniz? bi kurt 5000 yillik tarihiniz oldugunu soyluyor.bu 5000 yildan bana bi kurtce yazili kaynak gosterin.tamam tarih var ama onemli olan o tarih digil,o tarihi kimin yazdigidir........

  • Osmanlim Osmanlim
    Osmanlim Osmanlim

    Eski Kürd agalari yani BEN KÜRDÜM diyen kisilerin dedeleri zamaninda Yavuz Sultan Selim'e yazdiklari mektubu aynen yaziyorum.. Bu mektup topkapi sarayinda halka aciktir isteyen zahmet edip okusun...
    'Bu muhlis ve size itaat eden bendelere yardim ediniz.Bizim BELDELERIMIZ Kizilbas (sia lik) diyarina yakindir,komsudur ve hatta karisiktir.Nice yillar bu mülhidler bizim evlerimizi yikmislar ve bizimle savasmislardir.Sadece Islam Sultani'a muhabbet üzere oldugumuz icin bu INANCI SAF insanlari o zalimlerin zulmünden kurtarmayi merhametinizden bekliyoruz.Sizin inayetiniz olmazsa biz kendi basimiza müstakil olarak bunlara karsi cikamayiz'
    Biz Türk milleti olarak sizin icin bile sehit verdik... Idris-i bitlis kürd evet Said Nursi Hazretleri de kürd ama BUNLARI TARAFINA CEKME ONLAR SENIN GIBI KÜRD DGL...

  • Duygu Sipahi
    Duygu Sipahi

    Kürtler tarihde içimizden gelen eski milletlerden biridir..bana göre yazdıklarınız hem güzel hem kötü şeyler..nedemek kardeş değiliz nedemek millet kürt milleti dilimiz kürtçe..yıllardır aynı topraklarda yaşıyoruz kürdü çerkezi lazı alevisi yok bu işin tek bi vatan altında tek yürek yaşıyoruz hepimiz..türkiye cumhuriyetinin bize sağladığı iyi yada kötü şartlarıyla yaşıyoruz..illakide bişeyler değiştirmek istiyorsak bence düzende bize uymayan sağlıkta,eğitimde,iş kanununda yani bu tarz konularda devrim yapmak için savaşalım.birbirimize düşman olmak için geliştirmeyelim kendimizi..bazılarınız notlarınızda kürtlerin hiçbişekilde sevilmediğini dışlandığını horlandığını söylüyorsunuz..Lütfen insanları yanlış yönlerdirmeyin eğer böyle olsaydı şuanda kimse yani kendini tamamen türk değilde kürt olarak gören arkadaşlar türkiye cumhuriyeti çatısı altında ekmek yiyemez çalışamaz sağlık şartlarından yararlanamazdı.Hatta şunu bence iyice araştırın devletin sağlık ve eğitim hizmetlerinden en fazla yararlanan bölgeler güneydoğu ve doğuanadolu bölgeleridir.Bunları bile bile bence gelin bu sebepsiz kin gütmeden vazgeçelim.. Eğer dediğiniz gibi bi ayrım olsaydı hiçbirimiz öğretmen,doktor hatta vekil olamazdık ki gerçekten hemen hemen her dalda çalışan kürtler var..benim bunları yazmamın tek sebebi göz göregöre birbirimizin canına kıymamız, tamamen dış güçlerin istediği yönde ilerleyen bizi darma duman etmek isteyen bu akımın kurbanları olmayalım.birbirimize sahip çıkalım vatanımıza sahip çıkalım..

  • Oktay Avşin
    Oktay Avşin

    alında kürt tarihi hakında bazı araştırmacılar o kadar komik şeyler yazıp çiziyorki bu da kürt tarihinin ne kadar şanlı bir tarih ve nasıl millet olduğunu açıklamaya yeterde artar...

  • Mehmet Kaplan
    Mehmet Kaplan

    Sevgili arkadaşlar herkese merhbalar, yorumlarınızı okudum genelde aynı saçmalıklar siz ne kardeşliğinden bahsediyorsunuz. bi diyorsunuz kürt türk kardeştir, birde diyorsunuz türkün türkten başka dostu yoktur.türklerin kürtlere yaptığı zülmü A.B.D ne ıraka ne israil filistine yapmıştır. kardeşlik nerde kaldı.kürtlerin eski ve yerleşik bir tarihi var türkler orta asyadan gelmiş moğollarla kan bağı olan bir millettir.dağdan gelmişsiniz bağdakini kovuyorsunuz.siz bile bile bir tarihi ve milleti yok sayıyorsunuz.madem kardeşiz tc nin ders kaynaklarında ne kadar kürt tarihinden bahsediliyor hep türkler yüceltiliyor.ben şuan üniversite okuyorum ve sadece kürt olduğumuz için dışlanıyor ve hor görülüyoruz. buna siz karar verin kardeş kardeşe bunu yaparmı? onun için bırakın bu palavraları herkes olduğu gibi görünsün..ben doğma büyüme g.doğuluyum kan kokusuyla silah sesleriyle büyüdük.hergün bi sürü köy boşaltılıyordu onlarca faili meçhül cinayetler...neden? kürt oldukları için...söyleyin bana kardeş kardeşe bunu yaparmı? yorumlarınızı bekliyorum

  • Özgür Bilgen
    Özgür Bilgen

    kürtler tarih buyunca varligi ulan bir milletir ama nedense birilerin isine gelmedigi icin hep yoksayilmaya calisilan bir millet olmus..

  • Ali Veli
    Ali Veli

    Kürt tarihi yüce,şanlı Kürt Milletinin 5000 yıllık tarihir.Kürtler dünyanın en adaletli,en mazlum,en yürekli milletidir.varlığı Allah tarafından garanti altına alınmıştır.La ilahe illallah Muhammedur Resulullah.Yüce Allah Kürt Milletini tüm düşmanlardan korusun.Amin.Milletimiz Kürt Milleti.tarihimiz Kürt Tarihi.Dilimiz Kürtçe.coğrafyamız KURDISTAN.

  • Fatih Aslan
    Fatih Aslan

    arkadaşlar bu ne kin bu ne nefret.avrupalılar bizi birbirimize kırdırmak istiyo.gelin buna bi son verelim.bize hangi millettensin dediklerinde.muhammedin ümmetindeniz diyelim.bakın onların dili nasıl tutulacak.bizim birleşmemiz demek onların tarihten silinmesi demektir.çünkü onların tek korktuğu millet tüm müminlerdir.

  • Fatih Aslan
    Fatih Aslan

    kürt tarihi bana emparyalislere karşı savaşımızda canı pahasına savaşan din kardeşlerimizi çağrıştırıyor

  • ´m e R n n`
    ´m e R n n`

    Hiçbir ulusun tarihi silme şanla sıvanmış, menkıbelik değildir.
    Tarih, acıdır.
    Tarihe bakmak, kaydedilmiş ilerlemenin dökümünü çıkarmanın yanı sıra kötülüğün, vahşetin, zulmün örgütlenmesinin; insanın, ulusun bu vahşetle nasıl başa çıkabildiği, bu vahşetle nasıl birlikte yaşayabildiğinin incelenmesidir.
    Tarihi yazan kalemi kimin tuttuğu hayati önem taşır.
    Ulusun, devletin olduğu her yerde, tarih resmi bir anlatıya dönüştürülür.
    Kir pas temizlenir.
    Ulus olma-ulus kalma serüvenini belirlemiş olan vahşet örtbas edilir.
    Devletler, inkârcıdır.
    İnkâr, resmi tarihin yegâne motorudur.
    Tarihden geçtim, devlet suçüstü yakalandığında bile inkâr eder.
    İdeolojik aygıtlarını seferber eder.
    Tarihe düşecek kaydı kendi diline,
    kendi hikayesine tercüme etmeye çalışır.
    Bir de halkların tarih anlatısı vardır.
    Kolaylıkla bastırılır.
    Kanıtları yok edilir.
    O halklar ‘sinsi yabancı’ ilân edilir.

    alıntı:
    http://www.radikal.com.tr/Default.aspx? aType=YazarYazisi&ArticleID=897684&Yazar=%20&Date=13.09.2008&PAGE=

  • Özge Karo
    Özge Karo

    ula nerden gelmiş olacak kürtler türkler ermeniler uzun yıllar boyunca anadoluda beraber yaşamışlardır daha öncesini merak etmek tarihçilerin işi merak etmiyorum ben, önemli değil daha sonrasında dış ülkelerin kışkırtmasıyla birbirlerine düşürülmüşlerdir hala da bu çaba içerisinde olan ülkelerin içten çökertme çabalarına karşılık verip birbirimize düşüyoruz türkler ve kürtler hala birada yaşamaya devam ediyor kürt tarihi türk tarihidir bence

  • Oktay Avşin
    Oktay Avşin

    bir islam tairhçisine göre kürtlerin aslı süleyman peygamber tarafından meclisinden kovulan cahil adlı cinin soyundan geldikleri veya bu cinin tutsak ettiği bir topluluğun soyundan geldiklerinin ileri sürer.

  • Oktay Avşin
    Oktay Avşin

    Türk adalet bakanı mehmet esat ödemişte seçmenlerinin önünde şunları söyledi.
    biz türkiye denen dünyanın en hür ülkesinde yaşıyoruz.mebusunuz buradan dahada hür müsait bir ortam bulamazdı.türk bu ülkenin yegane efendisi yegane sahibidir Saf türk soyundan olmayanların bu memlekette bir tek hakları vardır hizmetçi olma hakıd
    dost ve düşman ve hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler

    **milliyet no 1655 19 eylül 1930

  • Oktay Avşin
    Oktay Avşin

    HORS J. ANDEL yakın doğu raporu adlı kitbında bu haksızlıklşarın esas sebebi gerçekten kürtlerin ön asyada beş devlet tarafından işgal edilmiş olmasıdır bunun aslan parçası osmanlı devleti parçalanmasından sonra türk devletinin sınırları içinde kaldı 1920 sevr antlaşmasıyla tanınan haklar başta türklerin babası atatürkün olmak üzere o zamanlar Türkiye sınırları içinde 2 milyon kürdün yaşadığını söylemiş olmasına rağmen genç türkler tarafından bu hakları ellerinden alındı yönetimlerini kurmalarından kısa sonra kürtlere dağ türkleri dediler kültür ve dillerini yasakladılar ve kürt ayaklanmalarını çok kanlı bir şekilde bastırdılar. diye belirtmektedir.

  • Oktay Avşin
    Oktay Avşin

    İsmet Paşa'nın Kürt Raporu*

    İsmet İnönü'nün yıllarca gizli kasalarda saklanan Kürt Raporu'yla Devletin “Kürt Politikası”na bakışı da ortaya çıktı. Gazeteci- yazar Saygı Öztürk'ün Doğan Kitap tarafından yayınlanan “İsmet Paşa’nın Kürt Raporu” adlı kitabı bu konudaki bilgileri de ilk kez günışığına çıkarıyor.


    Yazar Emin Çölaşan “Raporun örneğini Saygı Öztürk’ten aldıktan iki gün sonra Uğur Mumcu bombalı saldırı sonucu öldürüldü” dedi ve bu trajik olayın ayrıntısı nı da “İsmet Paşa’nın Kürt Raporu” kitabının önsözünde yazdı.


    1935 yılında Atatürk’ün emriyle Doğu ve Güneydoğu illerini, ilçelerini adım adım dolaşan dönemin Başbakanı İsmet İnönü'nün hazırladığı “çok gizli” rapor, 72 yıl sonra gün ışığına çıktı. İnönü’nün raporu üzerine başlatılan Umumi Müfettişlik uygulamasının da en çarpıcı raporları bu kitapta yer alırken, Türkiye’nin bugün tartıştığı tüm konuların 72 yıl önceki sorunlarla aynı olduğu anlaşılıyor..

    'Devletin Derinliklerinde”, “Kasadaki Dosyalar”, “Kırcı 5-6-2 Tamam Reis”, “Madalyalı Mahkum”, “Sınır Ötesi Savaşın Kurmay Günlüğü” kitaplarının da yazarı olan Saygı Öztürk’ün, Doğan Kitaptan çıkan “İsmet Paşa’nın Kürt Raporu” kitabında Erzurum’dan Erzincan’a, Ağrı’dan Diyarbakır’a, Kars’tan Muş’a, Diyarbakır’dan Tunceli’ye, Van’dan Bitlis’e, devletin politikaları ilk kez bu kitapta ayrıntılarıyla açıklanıyor, 1935 yılı Türkiye’sinin ne durumda olduğu da gözler önüne seriliyor. İsmet Paşa’nın ünlü raporunda hemen her il’le ilgili değerlendirmeler yer alıyor.

    İşte rapordan bazı bölümler:

    - Ağrı'da Kürtlerin medenileşip, sükunet bulmaları bile kardır. Karaköse, hükümete bağlı bir Kürt şehridir. Erzincan Kürt merkezi olursa Kürdistan'ın kurulmasından korkarım.

    - Iğdır'da Kürtlerin yerinden oynatılmasına ne lüzum, ne imkan vardır.

    - Türklüğe hevesli bir Arap şehri olan Siirt'in doğuya naklini tercih ederim

    - Van ve Erzincan'da acele olarak, Muş Ovası'nda tedricen ve Elazığ Ovası'nda kuvvetli Türk kitleleri vücuda getirmek zorundayız.

    - Türklerle Kürtler aynı okulda okumalıdır. Bu Kürtleri Türkleştirmek için etkili olacaktır.

    - 'Diyarbakır, kuvvetli Türklük merkezi olmak için tedbirlerimizi kolaylıkla işletebileceğimiz bir olgunluktadır.

    - 'Düşman unsurlar içinde saldırgan olan teşkilat Kürt reisleri ve adamlarıdır. Fransız istihbarat zabitleri her istedikleri anda Kürt reislerini çeteler halinde memleketimize saldırtmağa muktedirdirler.'

    - 'Mardin vilayetinden çıkarılacak Hıristiyan ve Arapların yerlerini Kürtler derhal dolduracaklardır. Bu hal bizim için pek zararlıdır.”

    -'Siirt Türklüğe hevesli bir Arap şehridir. Hükümete yakın itaatkar halkı vardır. Havası gayet iyi olan Siirt susuz, pis bir trahom merkezidir. Siirt vilayetinde başlıca kuvvetimiz; idare merkezlerimiz, memurlarımız ve zabitlerimizdir. İdare merkezlerimiz çok kuvvetli olmalı. İcabında konulup kaldırılmak üzere özel adliye rejimi kurulmalıdır.'

    - 'Bitlis, Hizan ve Mutki arasında suni olarak daima devlet kuvveti ile vücuda getirilmiş bir Türk merkezidir. Bitlis olmasaydı bizim onu yaratmamız gerekecekti.'

    - 'Muş Ovası uzun süre boş kalmayacak, herhalde Kürtler yavaş yavaş dolduracaklardır.'

    - 'Van halkı derlemedir. Bütün halkın ümidi devletin göstereceği ilgidedir. Sağlam bünyeli şarkta Cumhuriyetin çok önemli bir temeli olacaktır. Böyle bir temel Türk hakimiyeti için her bakımdan lazımdır.'

    - Malazgirt kadar bitkin ve fena bir yer güçlükle tasavvur edilebilir. Halbuki buranın, yeni temiz bir Türk şehri Türk merkezi olarak kurulması bizim için pek kıymetli olacaktır.'

    - 'Kürtleri verimli topraklardan nereye göndereceğiz? Hudut üzerinde bulunan yerleri derhal Kürtlerle dolacak. Ağrı'dan geçici olarak gelen Kürtleri de bir yere gönderemeyiz. Sükunet bulmuş olmaları bile kafi bir kardır.'

    - 'Bundan 10 sene sonra Sarıkamış'ın ordugahına askeri olarak ihtiyacımız olacağını zannediyorum.'

    - 'Kars'ı ve Artvin'i bir an evvel soyup tahrip etmek fikrinde değil, bütün kuvvetimizle son ana kadar muhafaza etmek kararında olduğumuza içeriyi ve dışarıyı kesin olarak inandırmak mecburiyetindeyiz.'
    Saygı Öztürk

    - 'Erzurum'un kalkınmasını az senelerde temin edebilirsek, şimalde hududa karşı ve içeride Kürtlüğe karşı sağlam bir Türk merkezini yeniden kurmuş oluruz.'

    - 'Az zamanda Erzincan'ın Kürt merkezi olmasıyla asıl korkunç Kürdistan'ın meydana gelmesinden kaygılanmak yerindedir.'

    - 'Bütün seyahatimizde en iyi şey olarak, belki bütün Türkiye'de bu bakımdan birincidir; Samsun hususi idare bütçesini gördüm.'

    - 'Türkler ve Kürtleri ayrı ayrı okutmakta yarar yoktur. İlk tahsili birlikte yapmalılar. Bu, Kürtleri Türkleştirmek için etkili olacaktır.'

    - Dersim Vilayeti'nin teşkili ile askeri bir idare kurulması ve Dersim ıslahının bir programa bağlanması lazımdır.

    - Memur yetiştirecek büyük müesseseler güneyde yoktur. Orta mektebe girecekler içerisinde Kürtlerden de müracaat olursa, onları da reddetmemeliyiz.

    //SAYGI ÖZTÜRKÜN 18 Aralık 2007 tairihli yazısından

  • Ahmet Ilıcalı
    Ahmet Ilıcalı

    YURDUM İNSANI KÜRTLERİN 5000 YILLIK TARİHİ VARDIR FRANSIZ YAZARLAR KÜRTLERİN BABASININ OĞLU DEĞİLKİ KÜRTLERE TARİH OLUŞTURMAYA ÇALIŞSIN ASIL SİZİN ALFABENİZ YOK ARAPÇA KÜRTÇE İNGİLİZCE HERYERDEN ÇALMIŞSININIZ 80 YILDIR KÜRTLERİN TARİHİNE SAHİP ÇIKMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ TABİ KENDİNİZ MEDENİYET KURAMAMŞSINIZ Kİ KENDİ KÜLTÜRÜNÜZ YOK NE KÜLTÜRÜNÜZ OLACAK HERYERE SALDIRIYORSUNUZ HUN LAR BİLE TÜRK DEĞİLDİR MACARDIR
    (HUNGARY=HUNLARIN YERİ DEMEKTİR)) KÜLTÜRSÜZ İNSANLARSINIZ

  • Oktay Avşin
    Oktay Avşin

    Aşağıdaki yazı sellahadin biyografisidir

    Orijinali İskenderiye Kütüphanesinde bulunan Selahattin Eyyubi’nin el yazması günlüğünün, Fransız Gazetesi Genevieve Chauvel tarafından romanlaştırılmış, “Ben Selahattin” isimli kitapta şöyle diyor: “Bunları yazmaya başlamadan önce kendimi tanıtayım.” Evet, Selahattin’in ağzından hep birlikte Selahattin’i tanıyalım.
    “Önce, ben Kürdüm. Ramadi aşiretindenim. Bu aşiret, Kürdlerin en eski ve asil aşiretlerinden biridir. Aşiretin yerleşik yeri, Batı Azerbeycandır. Dedem Şadinin babası Mervandan önceki soyumuz üzerine fazla bilgim yoktur.
    Bizim beşiğimiz sayılan Dovin, 10. yüzyılda Küçük Ermenistan’ın başkenti idi. Buraya İç Ermenistan da diyorlardı. Amcam Şêrkoh ve babam Eyup Dovin’de dünyaya geldiler. 1128’de Dovin Türkmenlerin saldırısına uğradığında, dedem Şadi iki oğlunu ve karısını yanına alarak, canlarını Türkmenlerin acımasız katliamından zor kurtarmışlardır. Türkmenler acımasız bir katliam, büyük bir tahrip ve vicdansızca bir talanla Dovin’i yerle bir etmişler. Bununla birlikte, bizimkiler de bütün varlıklarını Türkmenlere kaptırmışlar, sadece canlarını kurtarabilmişlerdir.
    Bu katliamdan kurtlan dedem Şadi, Bağdat’ı hedef alarak güneye doğru kaçmaya devam ediyor. Bağdat, o sıralar halifeliğin merkezi ve Selçuklu hanedanlarından Melik şah’ın oğlu Sultan Muhammed tarafından yönetiliyordu. Dedemin eski dostu Behruz da burada vezirdi. Bu Behruz, daha önce Dovin’de bir esirdi. Dedem bunu buradaki esaretten kurtararak, İsfahan'daki Selçuklu sarayında prenslere öğretmen olmasını sağlamıştı. Sultan Muhammed Bağdat’a yönetici olunca, hocası Behruz’u da buraya vezir yapmıştı.”
    “Bağdat’a vardıklarında dedem Şadi, eski dostu ve Bağdat Veziri Behruz’u görebileceğini ve ondan yardım alabileceğini düşünüyordu. Aile Bağdat’a vardığında doğruca saraya gittiler. Vezir Behruz, dostu Şadi’yi çok iyi karşıladı. Hal hatırdan sonra Şadi olanları Behruz’a anlatıyor. O da büyük bir dikkatle dostu Şadi’yi dinledikten sonra, “Şadi” diyor “Allah seni bana gönderdi. Pek yakında Tikrit’i aldık. Orada yöneticimiz yoktur. Seni Tikrit’e yönetici olarak atıyorum ve bundan sonra senin unvanın ‘Dizdar’ olacak. En kısa sürede Tikrit’e gideceksin, görevine başlayacaksın.”
    “Tikrit’e geldikten kısa bir süre sonra dedem Şadi öldü. Mezarı Tikrit’tedir. Yerine büyük oğlu babam Eyup geçti. Babama da ‘Necm ed-din’ unvanı verildi. Dinin yıldızı. Babam, Iraklı bir aşiret reisinin kızı El Harimi ile evlendi. Bu evlilikten ağabeyim Şahin şah ve Turan Şah, sonra üçüncü oğul olarak, 1137’de ben dünyaya geldim. Ama tanrı, beni çok ilginç bir şekilde dünyaya gönderdi.
    Amcam Şêrkoh, vezirin çok sevdiği hukukçu bir gence kızıp, bir kılıç darbesiyle kellesini uçurunca, vezir de babamın bütün yetkilerini elinden alıyor ve “şafak atmadan Tikrit’i terk et, yoksa daha çok kelle uçacak’ diyor. Bunun üzerine bütün aile, hemen yol hazırlıklarına başlıyor. Tam bu sırada, ben annemi sıkıştırıyorum ve kadınlar bölümünde annemin sancıları tutuyor. Şafak atmadan beni bir kundağa beliyor, bir hizmetçinin kucağına tutuşturuyorlar, kervan Musul’a doğru yola koyuluyor. Ancak ikinci günü akşam, kervanın konakladığı yerde benim doğumumu kutluyorlar. Babamın anlattığına göre; çok cılız ve çelimsiz bir çocuk olduğum için, öleceğimi düşünerek, istemeyerek bana Yusuf adını veriyor, ikinci adımı da Selahattin koyuyor. Daha sonraları Selahattin benim birinci adım oldu.”
    “Babam Eyup Tikrit’ten sürüldükten sonra, hedefi Musul olarak seçiyor ve yoluna devam ediyor. Çünkü Musul’un yöneticisi Zengi babamın çok iyi bir dostu idi. Ben doğmadan önce 1132’de, Tikrit yakınlarında, Zengi Selçuklulara yeniliyor ve kaçıp babama sığınıyor. Babam da, Zengi ve adamlarının canını kurtarıyor ve Musul’a yeniden dönmesine yardımcı oluyor. Aile Musul’a vardığında Zengi, dostu Eyüp’e vefa borcunu fazlasıyla ödemeye çalışıyor.
    Bize Dicle’nin kenarında büyük bir bahçenin içerisinde, taştan ve çamurdan yapılmış çok büyük iki katlı bir ev verdiler. Musul’un çevresi uçsuz bucaksız okaliptüs ormanlarıyla kaplıydı. Bahçemiz portakal, limon ve diğer bütün meyve ağaçlarıyla doluydu. Annem son derce becerikli ve zevkli bir kadındı. Bin bir çiçekle dolu olan bahçemizi daha da zenginleştirerek gerçek bir cennete çevirdi.
    Zengi’nin düşmanları da çoktu. İran Selçukluları, Şamdaki Nusayriler, Diyarbakırlı ve Erbilli Kürdler ve batıdan gelen Franklar. Biz Musul’a varır varmaz, babam ve amcam da Zengi’nin ordusuna katılarak Frankları denize dökmeye gittiler. Annem üç oğluyla yalnız kaldı. Benim çelimsizliğime çok üzülen annem, bütün zamanını bana ayırıyor, beni ipek kundaklara beleyerek büyütüyordu.
    Zengi, Şam ve çevresinde stratejik önemi olan bir çok kaleyi alıyor, bunların en önemlisi olan Baalbek’e babamı komutan olarak atıyor. Babam buraya yerleşir yerleşmez, bizi Musul’dan almak üzere adamlarını gönderiyor. Ben artık büyümüştüm ama babamı hiç görmemiştim ve sesini hiç duymamıştım. Sadece beni ipekli ve kokulu kundaklara beleyen ve güzel sesiyle ninniler söyleyen annemin sesini duymuştum. Baalbek’e vardığımızda, altın takılarla bezenmiş ipek kalpaklı resmi elbiseler içerisinde bizi karşılamaya gelen babamı görünce, korkudan ağladım ve annemin arkasına saklandım. Ayrıca bu heybetli adamın, annemin gözlerine bakarak ağladığını gördüm. Annem de bu heybetli adamı teselli etmeye çalışıyordu. Büyüdükten sonra öğrendim ki, babam bizden ayrı kaldığı üç yıl içerisinde başka bir kadınla evlenmiş, annemin de bundan haberi yokmuş.”
    “Ben çok güzel bir şehir olan Helipolis’te büyüdüm. Babam buraya bir cami ve sofiler için de bir manastır yaptırdı. Babamı resmi elbiselerinin dışında ve geleneksel Kürd kıyafetlerinin içinde görebilmek için, hep ikindiyi beklemek mecburiyetindeydim.
    Amcam Şêrkoh, ağabeylerime savaş oyunlarını öğretmeye başladığında, ben çelimsiz halimle onları kıskanırdım. Bu arada okula başladım. Hocalarım sufilerden oluşuyordu. Okumayı öğrendikten sonra, en çok okuduğum sufilerden Gazali beni etkilemiştir.
    Bize bu güzel yaşamı sağlayan Zengi 14 Eylül 1146’da öldürüldü. Kısa bir süre sonra Şam’ın büyük ordusu kapımıza dayandı. Amcam Şêrkoh’un girişimleri sonucu çok sayıda Kürd aşireti bizi destekledi. Taraflar büyük kayıplar verdiler. Babama pazarlık yapmaktan başka çare kalmamıştı. Böylece Baalbek eski sahiplerine verildi. Buna karşılık Şam’da bir ev ve arazi aldı, böylece Şam’a taşındık. Amcam Şêrkoh gizlice Zengi’nin adamlarıyla buluşur, Halep yöneticisi Nurettin’e katılır. Burada Franklara karşı başarılı savaşlar yaparlar. Bu da Şam komutanını korkutmaya başladı.
    Şam’da hocalarım artık Sufiler değildi. Burada matematik, tarih ve coğrafya derslerini sevmeye başladım. Hocam Abu Taman, Kürd dili, tarihi ve geleneklerini bana öğreterek, benim bütün hayatımı değiştirdi ve hayatım boyunca onun etkisinden kurtulamadım.”
    “24 Temmuz 1148’de sabahı Frank ve Alman birleşik ordusu Şam’ı kuşattı. Bunlar daha önce Kudüs’ü almışlardı, sıra Şam’a gelmişti. Çok kanlı çatışmalar oldu. Franklar, Arapların da biz desteklemeye geldiklerini duyunca, savaşmayı bırakıp kaçmaya başladılar. Savaşı kazandık ama çok sayıda ölü verdik. Bu savaşta büyük abim Şahinşah da hayatını kaybetti. İki küçük oğlu öksüz ve karısı dul kaldı. Babam çok üzgündü. İlk defa bana yaklaşarak başımı okşadı, ‘artık sen benim ikinci oğlumsun’ dedi ve ben çok mutlu olmuştum.
    Savaştan kısa bir süre sonra vezir öldü. Sultan da babamı komutan olarak atadı. Muhtemel Arap saldırılarına karşı tedbir alıyordu. Artık babam benim atlara binmeme ve savaş oyunlarını öğrenmeme izin vermişti. Ama şunu unutmamam gerekiyordu: ‘Ben bir Kürdüm ve Başkomutanın oğluyum.’ Artık ince bedenim ata binmeme çok uygundu. Bu da beni sevindiriyordu.
    Halep Komutanı Nurettin, komutanı Şêrkoh’u babama gönderiyor, güçleri birleştirmek istediğini söylüyor. Babam da bunu kabul ediyor. Böylece de Şam Valisi oldu. Ben o zaman 16 yaşındaydım. Sultan, bütün toplantılarında beni yanından ayırmıyordu. Kendisi entelektüelleri, filozofları, düşünürleri, şairleri ve din adamlarını çok severdi. Bunlara sık sık davetler verir, sohbetlerini dinlerdi. Bu davetlere ben de katılırdım. Bazen ava çıkardık; panterleri, geyik kovalayan çıtaları ve aslanları seyrederdik.
    Mart 1164’te Sultan Nurettin, Generali Şêrkoh’a Kahire Seferi için emir verdi. Amcam Şêrkoh beni yanına çağırarak; ‘Yusuf, sen de benimle geliyorsun’ dedi. Ben o zaman 27 yaşındaydım. 1 Nisan 1164’te Sudan Kapısından Şamdan çıktık. General Şêrkoh, on binlerce Kürd süvariden oluşan ordusuyla gurur duyuyordu. Mayısın başı 1164’te zaferle Şam’a geri döndük. Bu savaşta gösterdiğim başarı, sevk ve idaredeki becerim nedeniyle, Sultan Nurettin beni ‘Şina’ ilan etti. Böylece de 27 yaşımda, koca Şam’ın Emniyet Müdürü olmuştum. Akşamları sufi arkadaşlarımla buluşuyor, saatlerce zikir çekiyorduk. ‘La ilahe illallah’ diyerek, belden yukarısını salla****** ruhumuz huzura kavuşuncaya kadar devam ediyorduk.
    “Ocak 1167’de tekrar Kahire’ye sefere çıktık. Bu sefer General Şêrkoh’un yanında komutan olarak. Ağustos 1167’de Şam’a geri döndük. Buradan da Halep’e Sultan Nurettin’in yanına gittik. Burada zamanımı kuş, çita, panter ve aslan avlamakla geçiriyordum. Halep ovası ve dağları bu hayvanlarla doluydu. Bu arada annem bütün tanıdıkları seferber etmiş, beni evlendirmek için kız arıyordu. Benim için o kadar çok seçenek vardı ki; mavi gözlü Kürd kızları, yeşil gözlü Suriye (Nusayrili) kızları ve siyah gözlü Arap kızları. Ben de sonunda, asil ve mavi gözlü bir Kürd kızını tercih ettim. Çünkü evimize en uygun olanı o idi. Şemsê ile nişanlandık.
    Aralık 1168’de Franklar, Kahire’de yaptığımız anlaşmayı bozmuşlar ve Kahire’yi yeniden işgal etmişlerdi. Sultan beni çağırdı; ‘acele Şêrkoh’u bul’ dedi. Ben Şêrkoh’u bulduğumda; ‘6000 Kürd süvariyi çoktan hazırladım bile’ dedi. 2000 süvari de Halep’te hazırdı. Bunların arasında Türkmenler de vardı. Amcam çok istemesine rağmen, bu sefere katılmak istemiyordum. Ama yine de katıldım. 4 Ocak 1169’da Kahire kapılarına dayandığımızda, Franklar bizimle savaşmayı bile göze alamadılar, çekilip gittiler. Böylece, Şêrkoh hiç kan dökmeden Kahire’yi teslim aldı. Fatımi Halifesi bize çok büyük ilgi gösterdi. Ama, vezir Şavar ikiyüzlünün biriydi. Biz Kahire’den ayrılınca, yeniden Frankları çağıracağı haberini aldım. Amcamın karşı çıkmasına rağmen, vezir Şavar’ı öldürdüm. 18 Ocak 1169’da Şêrkoh kendisini Kahire’ye vezir ilan etti. 23 Mart 1169’da, akşam yemeğinden sonra banyoya giren Şêrkoh, kalp krizinden öldü. Çok üzüldüm, artık ben her şeyimi kaybetmiştim. Derhal Halep’e dönmek istiyordum. 26 Mart 1169’da Fatımi Halifesi, beni Şêrkoh’un yerine vezir atadı. Bu işte gönülsüz olmama rağmen, çok zorluk çekmedim. Çünkü daha önce Şêrkoh için şehrin idaresini ve memurlarını hep ben ayarlamıştım. Ben 32 yaşında, artık küçük Yusuf değildim. Çünkü artık Mısır’ın Veziri Selahattin olmuştum.
    Ağustos 1169’da kardeşim Turanşah, diğer kardeşlerimi ve Şemsê’yi de alarak, Kahire’ye yanıma geldiler. Burada Şemsê ile evlendim. Şemsê çok güzel bir Kürd kızıydı. Ay gibi yüzünü, yay gibi kaşlarının altındaki mavi gözler süslüyordu. İnce uzun boylu, sarı saçları beline kadar iniyordu. Sanki başından aşağı bal süzülüyordu. Şemsê beni çok mutlu etti. Haziran 1170’te oğlum El Abdal Ali’yi doğurdu. İlk defa baba oldum. Daha sonra çok çocuklarım oldu. Nisan 1170’te babam Eyüp de Kahire’ye geldi. Onu İskenderiye Komutanlığına, kardeşim Turanşah’ı Yukarı Nil Komutanlığına getirdim ve diğer kardeşlerime de Mısır’ın idaresini paylaştırdım.
    Eylül 1171’de Bağdat’ta Halife El Mustarut öldü, yerine oğlu El Mustazi geçti. Sultan Nurettin’e karşı çıktı. Çünkü Kahire’de hala Abbasilerin siyah bayrağı dalgalanıyordu. 200 yıldan beri, Mısır’da bir Şii Fatımi Halifeliği vardı. Biz aile olarak Şafiiydik. Buradaki Şii Fatımi Halifesine dokunmak istemiyordum. Çünkü el yakıyordu. Ayrıca, beni Vezir yapan da Fatımi Halifesiydi. Sonunda, 14’üncü Fatımi Halifesi hastalandı ve öldü. Önemli bir olay da kendiliğinden çözüldü. Halife öldüğünde 21 yaşındaydı. Arkada 4 dul kadın, 11 erkek ve 4 kız evlat, 152 hizmetçi, muhteşem bir saray ve bir servet bıraktı. Sarayın kütüphanesinde 200 binden fazla kitap vardı. Kasadaki 2 milyon dinarın talan edildiği söylendi. Bu servetin bir kısmını ben aldım ve önemli bir kısmını Sultan Nurettin’e gönderdim.
    15 Mayıs 1174’te sultan Nurettin kalp krizinden öldü ve geride sadece 11 yaşındaki oğlu Melik Salih İsmail’i bıraktı. Böylece bana yeni ve çok önemli görevler düşmüştü. Çünkü Araplar bu fırsattan yararlanarak, Şam’ı ele geçirmeye çalışıyorlardı. Ben derhal Şam’a hareket ettim. Böylece Şam yönetimini ele aldım. Suriye’deki bütün kaleleri ele geçirdim. Hatta kısa bir süre önce, Nurettin’in Kılıç Aslandan aldığı Konya’yı, Ermenilerden aldığı Malatya’yı bile ele geçirdim. Sonunda Halife Mustazi, beni Suriye ve Mısırın Sultanı ilan etti.
    Şubat 1177’de İskenderiye’ye geri döndüm. Oğullarım El Abdal Ali ve El Aziz Utman da yanımdaydı. Çocuklar denizi görünce çok sevindiler. Benim amacım, güçlü bir bahriye oluşturmaktı. Elimizdeki gemileri yenileyip ve yenilerini yapmaktı. Bu iş için, Ürdün Dağlarındaki sonsuz ormanlar, bize istediğimiz kadar ağaç veriyorlardı.”
    Selahattin, 4 Mart 1193’te, 55 yaşında Şam’da öldü. Aynı gün cenaze defnedildi. Daha sonra büyük oğlu El Abdal Ali bir anıt mezar yaptırdı. Selahattin geriye 17 erkek, bir de kız çocuk bıraktı. Öldüğünde geriye kalan bütün serveti 17 dinar ve 1 altından ibaretti. Çünkü elde ettiği bütün serveti askerlerine, onların çocuklarına ve dullarına dağıtıyordu.

  • Oktay Avşin
    Oktay Avşin

    kürtlerin arap,ermeni yada fars olduğunu söyleyen arkadaşlar varsa sağlam bir kaynak gösterseler sevinirim.

  • Kemal Kutlu
    Kemal Kutlu

    kurtler ortadogu kokenli degildir,

    kurtlerin hic bir mezopotamya uygarligi ile uzaktan yada yakindan ilgisi yoktur

    kuzey iran (horasan) ile kuzey hindistan (rajastan) arasinda yasayan cok farkli unsurlarin birlesimi farisi bir toplumdur

    kurtlerdeki tum mitoloji farisi kokenlidir

    dilinin tamamina yakini farsca,arapca,ermenice vede turkceden olusur

    turkiye kurtlerinin buyuk cogunlugu,asuri,fars arap,turk karisimidir


    kurtlerde devlet gelenegi,ordu kurma gelenegi yoktur,

    kurtce yazili herhangi bir devlet fermani,kanunname,basili para,veyahut mezopotamya halklarini kullandigi alfabe ile olusturulmus bir eser yoktur

    cunku kurtcenin alfabesi yoktur

    kurtce yazilmis ilk eser arap alfabesi ile 11 yyda yazilmistir,buda kurtlerin tarihinin baslangici olarak kabul edilir

    KÜRT TARİHİ,diye yutturulmaya calisilan sey ise,fransiz dis siyasetinin hayal gucu ile renklendirilmis,gercekle hic bir ilgisi olmayan bir projedir

  • Ali Bilir
    Ali Bilir

    Siz türkler çok komiksiniz aynı kökten geldiğimizi,söyleyip duruoyorsunuz ama orta asyadan geldiğimize dair en ufak bir belge de yok var olan bütün belgelerde mezopotamyanı en eski halklarından olduğumuzu kanıtlıyor. aslında siz iyici coşmuşsunuz bir arada hz muhamedinde türk olduğunu söylemiştiniz...devamı sonra.

  • Masal Perisi
    Masal Perisi

    =İhanet