geçmişi olmayan bir milletin geleceğinin de olmayacağına inanıyorum.kürtler bugün varsa geçmişte de varlardı ama soruyorum anadoluda yaşayan tüm uygarlıklar kendilerinden mutlaka bir eser bırakmıstır örneğin doğu anadolunun asıl sahipleri olan urartular van ovasını sulamak ıcın sulam kanalları yapmıslar. hititler ivriz yazılıkaya kabartmaları gunumuze ulasan kalıntılardır neden bunlardan bahsedıyorum yasadıysan bır eser bırakırsın kurtlerın 5000 yıllık tarıhıvarsa eger bu kadar yıllık gecmıse sahıp bır mıllet nasıl oluyorda bır kalıntı bırakmıyor? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? tarıhte varlardı ama soz sahıbı degıllerdı azınlıkta ve bır devlet hımayesınde yasadılar belkı ama bugun varlar bızlerde varlıklarını kabullenmelıyız. son olarak çanakkale savasını hatırlatmak ısterım herkese o topraklar urfalı,diyarbakırlı,mardinlı ali,ahmet; manisalı,ankaralı,kayserili alinin kanlarıyla kazanılmadımı.... eger burada anadoluda yasıyorsak bu bayrak altında nefes alıyorsak bırlık olmalıyız.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.Senede, 7 bin kişinin sürekli kitap okuduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bu konuda Cemşit Bender'in kitaplarını okuyup bilgi sahibi olunabilinir.
doğrudur on iki eylülde sadece kürtler ölmedi 'türk'lerde öldü. Ama ama onlara insan dışkısı yedirilip, copla tecavüz edildimi çok merak ediyorum? bide o, iki eylülde'ki işkenceleri öğrenmek istiyorsan git, Ertuğrul mavioğlunun yazdığı Asılmayıp beslenenler adlı kitaba bak, adamlar orda herşeyi anlatmış nasıl işkencelere uğradıklarını, hatta bazen türkiyedeki işkence yöntemleri yetersiz kalınca cellatlar gidip yurt dışından yeni işkence yöntemleri alınmış.hatta bir askere sormuşlar siz bunların komünist olduklarını nerden anlyorsunuz cevap: demokrasi'den,özgürlükten bahsediyorsa başka ne olur.
Sence 12 eylülde de Kürd ölmüsmüdür? Bence ölmüstür,sizler meseleye cok yanli bakiyorsunuz... 12 eylül dedik devam edelim..Bu tarihteki olayi tarihten hic anlamayana sorsaniz size -sag-sol savasi nitekim türkiyenin 10 yil geriye gitmesi diye cevap verir... Sizler bu olayda ölen Kürdlerdir diye kendi kendinize pay cikariyor sonrada devlete düsman oluyorsunuz veya devlete düsman olabilmek icin bahaneler geziyorsunuz... Kuyucu Murad Pasa'nin yaptigi sey de ayniydi cünkü gaye Devletin ve milletin Bekasiydi... Bu millete kalkan el kimin eli olursa olsun kirilacakti ve Kuyucu'da bunu yapti,ama ölenlerde kürd cok veya türk cok önemli degildir... lV. Murad Han ordunun savas meydaninda dahi isyan cikaramasina ragmen susmus ve sabretmistir ama sadrazamina kdr kendisinin kuyusunu kazdigini anlayinca tüm isyan edenleri öldürmüs (2binden fazla) cesetlerini de denize atmistir... Eger bunu yapmasaydi zaman Osmanli yikilmis ve cökmüs olacakti... Ayni sey cennet mekan Yavuz Sultan Selim Han icinde gecerlidir... Veliyullah oldugu ispatlanmis bir zattir... Simdi Bedir savasina gidelim..Bedir savasi islamin ilk kardes-kardese olan savasidir... esirler arasinda Peygamber amcasi Abbas var..Kimisi babasiyla karsi-karsiya gelmis kimisi amcasiyla kimisi abisiyle veya akrabasiyla... Herbirinin isimlerini verebilirim... Peki Hz.Peygamber kardes kani dökülmesin diye savastan vaz mi gecti? ? Elbette Hayir...Cünkü gaye bu dinin bekasiydi ve Allah az olan ordusuna elbette yardim edecekti... Bu misallerin cogunu Osmanlida görebilirsiniz... Bu millet mübarek millettir 6 asir Allah'in dininin ve Kuran'inin bayraktarligini yapmistir... Bu millet derken sadece Türk milleti anlasilmasin kürdüyle-türküyle bu bayrak kita asiri ülkelere götürülmeye calisilmis... Bizleri bir catinin altinda toplayan dine mensup olmak ve bu gaye icin devlete sahip cikmak ne kürd ne de türk ile alakalidir..Fakat görünen o ki tanidigim bütün kürdler devlete düsman... Gaye parcalayip bölmek ise Allah bizlere yardim eder inancindayim... Cünkü '''Ey iman edenler, ALLAH'a itaat edin, Resüle itaat edin ve sizden olan buyruk sahibi yöneticilere itaat edin'
evet hasankeyfe onaca insanın karşı çıkmasına rağmen neden hala baraj yapmaya çalışıyorlar? ? ? çünkü orda atalarımızdan kalan bir çok tarihi eser olduğu için. sen önca yoket sonra kürt tarihi yok diye millete masal anlat...
bugun turkiyede milyonlarca kurt asimle olmustur ve kendi kurtluklerinden haberleri yoktur,peki neden? neden kurt tarihide anlatilmiyor kurd halkina,bence kurd halki asimle olmamali ve kendi tarini arastirmali gercekten kurtler var ve cok eskiye dayanan buyuk bir tarihi vardir.tarihi yok etmek icin kurtlere onca katliyamlar yapildi ornegin 1938 de dersim katliyami 90 bin kurt katliyamdan gecmistir, ve ona benzer nice katliyamlar... keske tarihin dili olsaydi o bile kendinden utanirdi...
tarihteki bir kac tane kürt devleti 1:ALAMUT-ZIYAR DEVLETI 2:HAMDANI DEVLETI 3:KÜRT.BÜVEYOGULLARI DEVLETI 4:MERVANI DEVLETI 5:SEDADI DEVLETI 6:HASANVEYH DEVLETI 7:EYUBI HANEDANLIGI DEVLETI (SELAHATTIN EYÜBI TARAFINDAN KRULMUSTUR 8:ALAMUT DEVLETI 9:GOR DEVLETI 10:MEDYA IMPARATORLUGU 11: MAHABAT KÜRT CUMHURIYETI IRANINKUZEYINDE KURULDU YAKIN TARIH ICERISINDE HUMEYNI TARAFINDAN YIKILDI VE DAHA ISMINI SAYAMADIGIM NICE DEVLETLER KÜRTLERIN DEVLETI OLMADIGNI IDDA EDEN TARIHTEN HABERI OLMADAN TARIH HAKINDA KONSAN ARKADASLAR ICINDIR BU MESAJ
kürt tarihi benim en büyük eğlencem(ilgi alanım) ve ilerdede kürdolog olmayı düşünüyorum(olacamda) ...bişiyler yazmışsın ama eminim sende ne yazdığını bilmiyorsundur herşey ayan beyan ortadayken nasıl olurda bu kadar...siz türklerin tarihinde bazı şeyler kalıplaşmıştır osmanlı hoşgörüsü gibi... birileri çıkıp bunların tersini söylediği zaman hezeyanalar geçiriyorsunuz. şimdi gelelim kürtlerin türk olduğu hikayesine bu o kadar saçma bir iddiaki neresinden tutup başlayacağımı bilmiyorum...kenan evren gibi bir insan eğer kürtlerin varlığını kabul etmişsa bundan öte bişey söylenemez. TRT şeş açıldı yakında üniversitelerde kürdoloji bölümü açılacak eğer biz aynı soydan geldiysek neden herşeyimiz ayrı TELLAFUZ:bu gün bazı dillerde osmanlının adı otmanlı diye okunuyor(tellafuza göre her dilde faklılıklar arzeder.bitek ingilizce değil) . şimdi bende senin mantığınla gidiyorum eğer senin dediğin gibi karduklar kürd değilse otmanlıda türk değildir bana görede türk değildir. eğer benim kitaplarım yanımda olsaydı sana daha güzel cevaplar yazardım. ben şu anda kendimi yetiştiriyorum ve türk tarihi beni zerre kadar ilgilendirmiyor. Çünkü benim tarihim değil.
Orta Doğu'da Kürtlerin tarih boyunca yaşadığı coğrafî bölge için kullanılan Kürdistan terimine ilk kez Selçuklular döneminde rastlanır; [13] 12. yüzyıldan itibaren Selçuklular bugün güney Kürdistan olarak görülen bölgeyi Kürdistan olarak anmaya başlamışlar ve bilinen literatürde ilk kez Kürdistan terimini kullananlar olmuşlardır.[14][15] Bölge bu dönemde Selçuklular hakimiyetindeydi.
Bugün Kürtlerin yoğun olarak Toros ve Zagros dağlarının kesiştiği, Mezopotamyayı da içine alan, Türkiye'nin Doğu Anadolu, Güneydoğu bölgeleri, Irak'ın kuzeyi, İran'ın Kurdistan, Batı Azerbaycan, Kermanşah ve Loristan eyaletleri ve Azerbaycan'ın Zengilan, Laçin, Qubadlı (Kubadli) , Kelbecer rayonlarında yaşarlar. Kürtlerin yoğunlukta yaşadıkları Orta Doğu'daki bu bölge için hâlen Kürdistan terimi de kullanılmaktadır ve her ne kadar göçlerle oluşmuş bir Kürt diasporası mevcutsa da, Kürt nüfûsunun ezici çoğunluğu bu coğrafyada yaşamaktadır; bazı tahminler coğrafyadaki Kürt nüfusunu 22 milyon olarak telaffuz etmiştir
DİL Kürtçe, Hint-Avrupa dil ailesinin Hint-İrani kolunun kuzey-batı İrani grubuna ait bir dildir. Her ne kadar çeşitli bilim adamları ve Kürt milliyetçileri çağdaş Kürtçenin, İran-öncesi öncesi kalıntılara sahip olacağını umut etmiş veya iddia etmiş olsalar da, bilimsel olarak bunu gösteren hiçbir kanıt bulunmamaktadır.[48] İranî diller, özellikle de Kürtçe uzmanı olan David MacKenzie, çeşitli fonolojik tahliller sonrasında, Kürtçeyi köken açısından proto-Beluci ve Farsça arasına koyar ve Kürtçe ile Beluci dili arasında yaptığı karşılaştırmalarla, proto-Kürtçenin Güney Farsçası ile oldukça yakın temas halinde olduğunu ileri sürer[48]
Kürtçe, dünyada tahminen 16[49][50][51]-26 milyon[52] insan tarafından konuşulmaktadır. Encyclopaedia Britannica'ya göre Kürtçenin iki ana lehçesi vardır: kuzey lehçesi olarak Kurmanci ve merkez lehçesi olarak Sorani.[53] Oxford'un yayımladığı Uluslararası Dilbilim Ansiklopedisi (International Encyclopedia of Linguistics) de bu şekilde bir ayrıma gitmiştir.[54] Kurmanci özellikle Musul'dan Kafkaslara doğru olan bölgede yerleşmiş Kürt halkları tarafından konuşulurken, Sorani Urmiye'den Kürdistan coğrafî bölgesinin daha güneyde kalan bölgelerine kadar uzanan bir coğrafyada yoğunluktadır. Aynı kaynağa göre, Zazaca ve Goranice de Kürtçenin alt-lehçeleri sayılırlar.[53] Bununla birlikte, hangi dillerin Kürtçenin lehçesi kabul edilip edilemeyeceği tartışma konusu olmuştur. Örneğin, bazı kaynaklara göre Zazaca bir lehçe değildir.[55]. Zazacayı Kürtçe lehçesi olarak ele alanlar genelde Goranice ile birlikte üçüncü bir lehçe kolu, güney lehçe kolu gibi görürler.[56] Ortaya atılmış Güney Kürtçe lehçeleri gruplandırmalarından biri de şöyledir: Kelhuri, Feyli ve Goranice. Zazacadaki durumun bir benzeri Goranice için de geçerlidir; Goraniceyi Kürtçenin bir lehçesi olarak değil de ayrı bir dil olarak gören birçok dilbilimci mevcuttur.[48]
Kürtçenin en yaygın konuşulan lehçesi olan Kurmancinin yaklaşık olarak 15-17 milyon kişi tarafından konuşulduğu tahmin edilmektedir.[57] Türkiye başta olmak üzere Suriye, Ermenistan ve Azerbaycan gibi ülkelerde yaşayan Kürtlerin ve bu ülkelerden göçmüş olan Kürt diasporasının çoğunluğu Kurmanci konuşur. Kurmanci ayrıca İran ve Irak'taki Kürt topluluklarında nadiren konuşulur; Irak ve İran'daki Kürtlerin çoğunluğu Sorani lehçesini konuşmaktadır. Sorani lehçesinin Irak'ta yaklaşık olarak 4-6 milyon kişi tarafından, İran'da ise yaklaşık olarak 5-6 milyon kişi tarafından konuşulduğu düşünülmektedir.[57]
Kürtçe, Irak'ta resmî dil statüsü kazanmıştır.[58] Suriye'de ise Kürtçe yasaklanmıştır ve örneğin Kürtçe yayın yapılması yasaktır.[59] İran'da resmî dil statüsüne sahip olmasa da yasaklı değildir; Kürtçe yayın üretilmesi serbesttir. Her ne kadar Kürtçe yerel gazete ve benzeri yayınlarda kullanılsa da, okullarda kullanılmamaktadır.[60][61] Bunun da etkisiyle, İran'daki bazı Kürtler ana dillerinde eğitim görmek amacıyla Irak'a gitmişlerdir.[62] Türkiye'de Kürtçe uzun yıllar yasaklı kaldıktan sonra 90'lı yıllarla birlikte yasaklar gevşemiştir. Kürtçe Türkiye'de resmî dil statüsünde olmamasına[63] ve ülkenin ana yasasına göre Türkçe dışında herhangi dilin eğitimde kullanılmasının yasak olmasına[64] karşın, özel televizyonlarda çeşitli sınırlamalar dahilinde Kürtçe yayın yapılmasına 2006 yılından itibaren izin verilmiş, 2009 yılında ise devletin resmî televizyonu olan TRT, 24 saat Kürtçe yayın yapan bir kanal (TRT 6) açmıştır.
EDBİYAT
Kürt edebiyatı Ana madde: Kürt edebiyatı Kürt edebiyatının başlangıcı tartışmalı ve muğlaktır zira İslam öncesi Kürt edebiyatına dair bilimsel bulgu ve bilgi bulunmamaktadır.[21] Bunun sebebi olarak bilim adamları çeşitli fikirler öne sürmüşlerse de kesin olarak düşünülen sebeplerden birisi Kürtlerin yaşadığı bölgenin coğrafî konumu sebebiyle Doğu ve Batı arasında kalması ve sıklıkla istilalara ve istilacılara sahne olması, birçok yıkım yaşamış olmasıdır.[21] Bununla birlikte, özellikle İslam sonrasındaki döneme dair bilgiler birçok Kürt yazarının varlığına işaret eder. Bu yazarların hepsi Kürtçe eserler vermemişlerdir; bölgenin kültürel çeşitliliğinin bir sonucu olarak diğer farklı etnik grupların yazarları gibi Farsça, Arapça ve zaman içerisinde Türkçe çeşitli eserler kaleme almışlardır.[65] Bunlara bir örnek, 13. yüzyılda yaşamış ve eserlerini Arapça kaleme almış olan Kürt tarihçi ve biyografi yazarı İbn el-Esir'dir.[21] Kürt edebiyatının erken dönemlerinde Kürtçeye ağırlık vermiş edebiyatçılara dair pek fazla bilgi bugüne ulaşmamıştır ve bu kişilere Kürtler hakkında yazılmış olan eski eserlerde pek rastlanmaz; örneğin Bitlisli Şeref Han'ın Kürt tarihini anlattığı Şerefname isimli eserinde herhangi bir Kürt şairine rastlanmaz.[66] Bazılarına göre Kürt edebiyatının ilk tanınmış şairi olan[61] ve 15. yüzyılda yaşamış olduğu düşünülen Ali Hariri'den Şerefname'de bahsedilmez; bununla birlikte 17. yüzyılda yaşamış olan tanınmış Kürt şairi Ahmed-i Hani kendisinden bahseder. Ahmed-i Hani'nin bahsetmiş olduğu diğer iki şair de Molla Ahmed-i Cezirî (Melayê Cizîrî; 1570-1640) ve Faki Tayran'dır (Feqîyê Teyran; 1590-1660) . Sufi olan Ahmed Cezirî ismini memleketi olan Cizre'den almaktadır; nitekim yıllarca Cizre'deki Kızıl Medrese'de (Medresa Sor) ders vermiştir.[65] Divanı, Dîwanî Melayê Cezîrî, bugün hâlâ okunmaktadır ve 100'den fazla şiir, birkaç tane de rubai barındırır. Bugüne ulaşmış tek eseri olan divanı, yoğun Sufi imgeler taşır ve oldukça metafiziksel bir şiir örneği sunar ki şiirleri bu tür (metafiziksel konulu) yazında ünlü olan İranlı şair Hafız'ın eserleriyle karşılaştırılmıştır.[65] Ahmed-i Hani'nin zikrettiği bir diğer isim olan Faki Tayran Ahmed Cezirî ile aynı dönemde yaşamıştır ki bu iki şairin birbirleriyle tanıştığı bilinmekte, Hakkarili olan Faki Tayran'ın Cizre'de Ahmed Cezirî'den ders aldığı düşünülmektedir.[67] Eserlerinde özellikle Kürt folkloründen öğeler ağırlıkta olan Faki Tayran'ın Qewlê Hespê Reş (Siyah Atın Ölümü) , Şêxê Senan (Senan Şeyhi) ve Qiseya Bersiyayî (Bersiyay'ın Öyküsü) adındaki eserleri en önemli yapıtlarıdır.[68] Faki Tayran'ın 17. yüzyılda Kürtler ile Safeviler arasında gerçekleşmiş olan Dimdim Savaşı'na dair eseri ise birçoğuna göre bu savaşın ilk edebî anlatısıdır ve bugün hâlen okunan epik bir eserdir.[69] Ahmed Hariri, Cezirî ve Tayran gibi isimleri, Kürt edebiyatının en ünlü eserlerinden olan,[70] Mem ü Zîn ('Mem ve Zin') isimli klasik, epik şiirinin önsözünde zikreden Ahmed-i Hani veya Ehmedê Xanî, Kürt edebiyatı açısından çok önemli bir rol oynamış ve genel kanıya göre eserlerinde Kürt bağımsızlığından bahseden ilk Kürt şairi olmuştur.[61] Şairin ünlü eseri Mem ü Zîn, Mem ile Zîn isimlerindeki iki aşığı konu eden bir mesnevidir ki Sufi öğeler de taşır.[71]
Çağdaş Kürt şairlerinden Şeyhmus Dağtekin.Bunların dışında, dinî bir akım olan Ehl-i Hakk tarafından tercih edilen Gorani dilinde (Goranicede) Kürt edebiyatı açısından önemli birçok eser kaleme alınmıştır. Özellikle bugünkü İran Kürdistanı'nda kalan bölgede etkin olmuş bağımsız Kürt liderleri Goraniceyi öncelemiştirler ki bu da bu dilde edebî eserlerin verilmesine ve bu dilde yazmayı tercih eden şairlerin türemesi yardımcı olmuştur; örnek olarak 14. yüzyılda yaşamış ve bu dilde eserler vermiş Molla Perişan (Mele Perîşan) zikredilebilir.[21] Nitekim bu dil etkinliğini uzun bir süre devam ettirmiş ve örneğin 19. yüzyılda yaşamış olan bir başka şair Molla Abdürrahim Mevlevi (1806-1881) de bu dilde eserler vermiştir. Ayrıca, Batı'da Süleymaniye ve çevresinde de 18. yüzyılla birlikte bölgedeki egemen Kürt siyasî isimlerin teşvikiyle Sorani dilinde edebî bir gelişim ortaya çıkmıştır.[21]
19. ve 20. yüzyıllarda Kürt edebiyatı, Kürt dili ile birlikte, özellikle yazılı Kürt edebiyatı, çok büyük bir ilgi ve gelişmeye sahne olmuştur. Bunda 19. yüzyılda temelleri atılan Kürt basınının önemli bir payı vardır.[21] İlk Kürt basın yayını, dergisi, Kürdistan Kahire'de 1898 yılında yayımlanmıştır.[21] Birinci Dünya Savaşı sonrasında Kürtlerin yaşadığı toprakların Türkiye, İran, Irak ve Suriye sınırları içerisinde kalmasıyla birlikte Kürt dili ve edebiyatı farklı bir döneme girmiş ve her Kürt topluluğu içinde bulunduğu ülkedeki eğilimlerden etkilenmiş ve bu etkileşim dile ve edebiyata da yansımıştır. Örneğin Kürtçenin yazımında 1920'lere kadar Arap harfleri tercih edilmişken, 1920'lerle birlikte bölgedeki ülkeler Batıcı politikaları benimsemeye başlayınca, birçok Kürt topluluğu Latin harfleriyle Kürtçeyi yazmaya başlamışlardır.[12][21] Ek olarak, Kürt edebiyatının bu topraklardaki gelişim süreci ve Kürt edebî eserlerinin ortaya çıkması sıklıkla bu ülkelerdeki azınlık politikalarıyla doğrudan ilgili olmuş; örneğin zaman zaman bu ülkelerde Kürtçenin yasaklanmasıyla birlikte Kürt edebiyatının yavaşladığı, bu tip yasaklamaların kalktığı veya rahatladığı zamanlarda ise hızlı bir şekilde geliştiği ve yeni eserlerin ortaya çıktığı gözlemlenmiştir.[21][67][16] 20. yüzyılda Irak'ta Abdullah Süleyman (1904-1962) ve İbrahim Ahmed gibi isimler öne çıkarken, Suriye'de İkinci Dünya Savaşı sonrasında Suriye'nin bağımsızlığını almasına dek, başta Emir Celadet Bedirhan ve kardeşi Emir Kâmuran'ın gayretlerinin etkisiyle Kürt edebî faaliyetleri yoğunluğunu korumuştur.[21] İkinci Dünya Savaşı sonrası Suriye'de Kürtlerin haklarının birçoğunu kaybetmesiyle edebî faaliyetler de durma noktasına gelmiştir.[21] Türkiye'de Kürtçe yasağı sebebiyle uzun yıllar Kürt edebiyatında fazla çalışma yapılamamış olsa da, özellikle 90'larda siyasî iradenin Kürtçe üzerindeki yasakları kaldırması ve Kürtçe yayıncılığın rahatlamasıyla birlikte Kürt edebiyatı hızlı bir şekilde gelişmeye başlamıştır.[12] Ayrıca çeşitli baskılar ve ihtilaflar sebebiyle Kürdistan bölgesinden ayrılıp başta Avrupa olmak üzere farklı yerlere göç eden Kürtlerden oluşan Kürt diasporası Kürt edebiyatı açısından 20. yüzyılda birçok önemli başarıya imza atmıştır.[21][61][12] Başta devletin azınlıklara basın ve yayın alanında maddî yardımlarda bulunduğu İsveç olmak üzere birçok Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde yaşayan Kürt toplulukları kendi basın yayın kuruluşlarını kurmuşlardır.[21][12] Zaroken Ihsan ('İhsan'ın Çocukları') , Helin ('Yuva') , Gundike Dono ('Dono Köyü') gibi eserleriyle tanınan Mahmut Baksi ve Tu ('Sen') , Mirina Kaleki Rind ('Yaşlı Rind'in Ölümü') , Siya Evine ('Yitik Bir Aşkın Gölgesinde') gibi eserleriyle tanınan Mehmed Uzun gibi tanınmış Kürt yazarları ortaya çıkmış ve örneğin bu iki yazar da İsveç Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu'nda yer almışlardır.[21] Çağdaş dönemdeki diğer bazı Kürt yazarlar ise şunlardır: Pîremêrd, Abdulla Goran, Osman Sabri, Şêrko Bêkes, Şeyhmus Dağtekin
Din
Büyük Camii. Erbil, Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Irak. 2007. Sincar Dağında Yezidîler. Irak-Suriye sınırı, 1920'ler.Kürtler, dini bakımdan heterojen bir halk olup aralarında birçok farklı dine mensup gruplar vardır. Bununla birlikte Kürt kültüründeki baskın dinî yönelim Sünnî İslamdır; nitekim bugün Kürtlerin çoğunluğu Sünni Müslümanlardır.[87] Özellikle, Türkiye ve İran sınırları içinde yaşayan Kürtler'in çoğunluğu Sünni mezhebine bağlı (Şafii ağırlıklı) olup bir kısmı ise Alevidir. Ayrıca Şii, Ehl-i Hak, Yezidi ve Yahudi[88][89] Kürtleri de mevcuttur. Büyük sayılarda Zerdüşt veya Hristiyan Kürt gruplarına rastlanmaz; bununla birlikte Zerdüştlükten, Manihaizme veya Hristiyanlığa kadar birçok farklı dinî akım Kürt topluluklarının dinî anlayışını etkilemiştir ve çağdaş Kürtlerin dinî inanışlarında ve ibadetlerinde bu farklı dinlerin çeşitli imgelerine rastlamak mümkündür.[87]
İlk Kürtlerin dinî inançları üzerinde çok fazla bilgi bulunmamakta; diğer İranî halklarla birlikte, Hint-Aryan antik inançlarına inandığı düşünülmektedir.[87] Bu ilk inancın belirgin bir elemanı da kozmogonisi, yani evrenin yaratılışına ilişkin anlayış, inanç ve anlatısıdır. Bu kozmogoniye göre, tanrı evreni embriyonik bir formda yaratmıştır. Embriyonik haldeki evreni doğuran ise ateş tanrısı Mithra (Hint kültüründe Mitra) dır ve bunu gerçekleştirmek için bir boğayı kurban etmiştir.[87] Daha sonraları İranî inanç sistemlerinin evrilmesiyle, bu halklarla yanyana yaşayan ilk Kürtlerin de bu inanç sistemlerine yöneldiği düşünülmektedir. Özellikle Zerdüştlük Kürtlerin dinî inancını çok etkilemiştir; öyle ki bugünkü çoğu Kürt dinî akımlarında, örneğin Ehl-i Hakk ve Yezidilikte, Zerdüştlükteki çeşitli öğelere, liturjik (ibadetsel, ritüelle ilişkili) elemanlara rastlanmaktadır.[87] Dinî anlayışın yazılı değil de sözlü bir kültüre dayanıyor olması ve çeşitli diğer etkenler sebebiyle bugün genel kanı Kürtlerin dinî anlayışının oldukça senkretik olduğuna yöneliktir; bu sebeple bilim adamları Zerdüştlüğün ilk Kürtlerin o dönemdeki inançlarına karışarak, senktretik bir şekilde Kürt kültürüne girdiğini düşünmektedir.[87] Bunun tek taraflıdan ziyade çift taraflı bir etkileşim oluşturduğu düşünülmektedir; Zerdüşlüğün Batı İranî dinî akımlardan etkilenmiş olduğu bilinmektedir. Klasik Zerdüştlükten farklı olarak, Batı İranlılar arasında türeyen Zurvanizmin de Kürt inancında çeşitli etkileri olmuş olabilir; örneğin bu dinde çok önemli ve temel bir anlam ve değere sahip olan dört rakamı Ehl-i Hakk ve Yezidilikte de benzeri bir şekilde ele alınır.[87]
Erken dönemde Kürtleri özellikle etkilemiş bir başka din de Museviliktir. Yahudi Kürtlerin anlatılarında, İsrail ve Juda'nın Asurlu krallarının döneminde Yahudilerin Filistin'den sürgün edildiği geçer. Bu dönem yaklaşık olarak MÖ 8. yüzyıla denk gelmektedir ki bilim adamları da genellikle bu tarihi onaylamaktadırlar.[90] Nitekim Kürdistan'da yüzyıllarca Yahudi toplulukları yaşamış, büyük sayılarda Kürt Yahudi toplulukları bulunmuştur. Bununla birlikte, İsrail devleti kurulduktan sonra Kürt Yahudilerin çoğu bu yeni devlete göç etmişlerdir.[87]
İslamın Kürtlerin bulunduğu coğrafyayı fethetmesiyle birlikte Kürt topluluklar arasında İslam yayılmaya başlamıştır. Bununla birlikte, bu yayılmanın ne şekilde ne ölçüde olduğu yönünde bilgi kısıtlıdır.[87] Çeşitli Kürt topluluklarına İslamın yayılmasının senkretik bir şekilde gerçekleştiği düşünülmüştür; Kürtlerin antik inançlarını hemen terk etmedikleri açıktır ki, örneğin, çeşitli kaynaklarda İslamın yayılışından yüzyıllar sonra, 13. yüzyılda dahi antik İranî dinleri devam ettiren Kürt kabilelerinin olduğundan bahsedilmektedir.[91]
Müslüman Kürtlerin çoğunluğu Sünnidirler ve amelde Şafiidirler. Özellikle amelî mezhepleri olan Şafiilik zaman içerisinde Sünni Kürt kimliği açısından önemli bir yer edinmiştir; sonradan bölgede oluşan Osmanlı Devleti'nin Hanefi mezhebini benimsemesiyle Hanefilik bölgede yayılmış özellikle Kürt olmayan Sünni Müslümanların çoğunluğu Hanefi olmuşlardır.[87] Ayrıca Müslüman Kürtlerde tasavvuf oldukça yaygındır ve sufi kültürü ve inançları Kürtlerin dinî anlayışlarını büyük ölçüde etkilemiştir.[87] Bugün Kürtler arasındaki en yaygın tarikatlar Kadirilik ve Nakşibendiliktir. Her ne kadar birçok tarikat Kürtler arasında ve Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı Kürdistan bölgesinde aktif olmuşlarsa da, bugün özellikle bu iki tarikat öne çıkmakta, bu iki tarikat arasında da en yaygın ve güçlü olanı Nakşibendilik olmaktadır. Kadiriliğin Kürtlerin yaşadığı topraklara oldukça eski bir zamanda, Nakşibendilikten önce, geldiği ve uzun bir süre çok güçlü kaldığı bilinmektedir. Kadiri Kürtler çileciliğe çok büyük bir önem verdikleri gibi, bu Kadiri kolu özellikle de genelin dışına çıkan ateşte yürüme, cam yeme gibi çile eylemleriyle dikkat çekmiştir.[87] Gerek Kadirilik olsun gerekse Nakşibendilik, bölgedeki diğer dinî akımlarla, örneğin ve özellikle Ehl-i Hakk ve Yezidilikle etkileşime girmiştir.[87] Nitekim Ehl-i Hakk da Yezidilik de sıkı tasavvufî köklere sahiptirler; örneğin Yezidiliğin kökeni bir sufi şeyhi olan Adi bin Misafir'e dayanır.[87] Tasavvufun Kürt toplumundaki en önemli özelliklerinden birisi de birçok önemli Kürt Sufinin aynı zamanda önemli siyasî liderler olması, ve sufi liderler ile tasavvufun bazı siyasî düşünce ve akımlarda büyük rol oynamasıdır.[87] Her ne kadar çoğunluğu Sünni de olsa Müslüman Kürtlerin içinde Şiiler de mevcuttur. Başta İran olmak üzere, Irak sınırı, Kerkük ve Erbil bölgelerinde İsnaaşeriyye kolundan Şii Kürt gruplar mevcuttur ki İsnaaşeriyye 16. yüzyıldan itibaren İran'daki resmî dinî yönelimdir.[87] Birçok bilim adamına göre Şii Kürtler dahilinde ele alınabilecek diğer iki grup da Türkiye'deki Kürt Aleviler ve Ehl-i Hak grubudur; bununla birlikte bu dinî yönelimlerin ayrı bir din mi teşkil ettiği, İslam içinde birer Şii kolu olarak ele alınıp alınamayacağı tartışmalıdır. Bu topluluklarda temel çeşitli Şii unsurlar bulunmakla birlikte, antik, İslam-öncesi inançlardan da çeşitli imge ve öğeler bulunmaktadır.[87]
Sayin arkadasim Karduklar'in kürd oldugunu ileri sürüyorsun...Peki senin mantikla gidelim.... Öyleyse Türklerde Kürd...Onlarada yanlis telafuz ile Kürd yerine Türk denmis...Senin mantikla gidiyorum...Karduklar nere Kürd nere.... ama Türk ile Kürd arasinda telafuz olarak bir yakinlik var... Ingiizlerin tarihe müdahelesi gibi tipki sizde tarihe müdahele etmeye calisiyor ve kendinizi bir kaliba sokmaya calisiyorsunuz,,,Bence bu kaliptan cikin ve ecdadinizi ecdadimiz ile birlikte kardes olarak yad edin...Dogru olan da budur...Gecmiste devlet kuramamak bir eksiklik degildir...
Karduklar, yazar, filozof, tarihçi ve komutan Xenophon’un (Ksenefon) MÖ 401 yılında yazdığı Anabasis adlı eserinin üçüncü kitabında yer alırlar.
Yunanlı Xenophon 10 bin kişiyi aşkın ordusuyla Pers ordusuna yenildikten sonra geri dönerken Kardukhilerin ülkesinden geçer ve Kardukhilerin saldırısına uğradığından bahseder.
Kard: Kürd demek. Kürdçedeki u harfini Yunanlılar telaffuz edemiyorlar. Bundan dolayı da a olmuş. -ukh eki eski Ermenice çoğul ekidir yani Türkçedeki -ler ile -lar eki karşılığıdır. Ermeniler Kürdlere Kurd-ukh/Gurd-ukh diyorlardı eski çağlarda bu da Kürd-ler demektir.
Yani Ksenefonun kullandığı Kard-ukh Kürd-ler; demek. Bunu Ermenilerden duymuş. Ama Ksenefon bu kelimeye bir de yunanca çoğul eki olan Kardukh-i'yi ekleyerek KARD-UKH-i demiş. Bugünkü Türkçeye de Kard-ukh-lar olarak çevrilmiş. Yani KARD-UKH-i KÜRD-LER demek.
Kürtlerin ayrı bir millet olduğunu, Kürtçe'nin Farsça-Türkçe-Arapçanın karşımı bir dil olmayıp bağımsız ve orijinal bir dil olduğunu savunanlar çok şeyler söylüyorlar ama, tarihten hiçbir yazılı belge gösteremiyorlar.
İçinde 'kürt', sözü geçen bir yazılı belge, hangi tarihi belgedir? Sadece Osmanlılar, Selçuklular ve hemen öncesinde Türklerin yeni müslüman olduğu dönemlerdeki yaşadığı yerlerde (İran-Anadolu-Ortadoğu üçgeninde) geçiyor.
'Türk' sözü ise, Köktürk Yazıtlarında (M.S. 740'lı yıllar) geçiyor, ondan sonra Türklerin varlığından bahsedilebilir. Ondan önceki dönemlerde aynı dili kullanan Hunlar'ın da Türklerin kökü olduğu anlaşılıyor.
Peki, hangi tarihi yazılı belgede, 'kürt' ifadesi geçiyor? Kürt ırkçısı olan bölücü arkadaşlar lütfen önce buna cevap versinler. (bengübeg) (
Bende Türküm ama Kürt'lerin asimile edilmeye çalışıldığı doğrudur Kürt kardeşlerimizin yaşadığı yerleşkelerde Kürt isimli köylerin Türkçe'ye çevrildiği bir gerçektir.Hatta 80'li yıllarda bu köylerde Kürtçe konuşmak yasakmış.Ya Türk Askerlerine kendi eliyle çay ve yemek servisi yapan babama Adıyamanlı olduğu için 'Kaç tane asker öldürdün' diyen komutanlar var.Böyle bir söylemle karşılaşan babamda tabiii ki haklı olarak tepki verecektir,vermiştirde herkese teşekkür ederim....
esSELAMUN ALEYKÜM değerli kardeşlerim yapılan yorumlar çok acı verici daha doğrusu gereksiz... çünkü üzerinde yaşadığımız topraklar ne türklerin nede kürtlerin fevri çabalarıyla kazanılmadı. malazgirttte de çanakkalede de lazlar çerkezler türkler kürtler omuz omuza ÜMMET BİLİNCİYLE şavaştı ve canlarını feda ettiler ve emin olun o mukemmel makamlarından bizi üzülerek seyretmektedirler.bu ayrımcı fikirler bizi bölmek isteyenlerin oyunları.gelin kukla olmayalım insanlığın ilmin dinin ırkı olmaz hepimiz müslümanız bu kardeşçe yaşamamıza yeter.. üç günlük dünyada yapılacak daha önemli görevleimiz var..EY MÜSLÜMAN UYAN ARTIK...
pardon ama asit çukurlarında kim eritildi, köşe başlarında kim öldürüldü, evlerinden çoluk çocuğunun gözü önünde evinden zorla alınıp bir daha evine dönemeyen insanlar şimdi nerde bütün bunları yapan kimdi...ve en önemliside kim, kime kucak açmış kürtler türklerden çok daha önceleri bu topraklardaydı. eğer kucak açan birileri varsa oda kürtlerdir.asimilasyona gelince bunu biz kürtler değil eskiden bunları yapmış olan kişler bir itiraf ediyor...
arkadaşların bazıları türklerin kendilerini asimile etmeye çalıştıklarınaı söylemiş eğer biz türkler kürtleri asimile etmeye çalışsaydık bunu binlerce yıldır hakim olduğumuz toprak larda illa ki yapardık ama büyük türk halkı bunu yapmak yerine siz kürtlere binlerce yıldır kucak açmış ve asimile etmeye çalışmamıştır kürtler bugün olduğu gibi geçmiştede sizi kollayan türk halkını hep sırtında vurmanıza rağmen acaba kürtleri tekrar kazanabilirmiyiz bunun uğraşına girmiştir ama kürtler her fırsatta uzanan elleri geri çevirmiştir özal döneminde saddamın halepçede yaptığı olaydan sonra türk halkı kürtlere yine kucak açmış ve onlara olaylar durulana kadar sığınma evi tahsis etmiştir olaylar bittikten sonra bu sığınan kürtlr tekrar kuzey ıraka giderken tc nin tahsis ettiği evleri yağmalamıştır bu örnekte görüldüğü gibi uzanan yardımı böyle unutmuştur kürtler,dil dediniz trt6 yı açtık imkan dediniz bizden daha iyi imkanlara sahipsiniz...siz ne istiyorsunuz canımızı seve seve vereceğimiz toprak larımızımı.her ihtiyacınıza yardım ettik ama asla vermeyiz topraklarımızı...........
ben kürt değilim kürtlere ve kürt tarıhıne merakımda benım için önemlı olan kürt arkadaşımdır açıkçası daha öncede bı antı patım yoktu anlamadığım aramızdakı kürt turk ayrımı buna gerek duymuyorum yuzyıllardır aynı topraklarda yaşamış aynı değerler için çalışmış ve savaşmış toplumuz bu son yıllardakı ayrım bu ıkı taraftakı mıllıyetçılık neden aynı okullarda okuyoruz aynı topraklarda yaşıyoruz yasak yok engel yok sorun nneden bıtmeyen bır terör ikiş taraftan ölen gençler bağrı yanna analar ne gerek var her şeyden önce dın kardeşiyız vatandaşız ve kardeşiz kardeşiz kardeşiz
'Ben kökü mazide bir atiyim' Yahya Kemal.. Yani kökü olmayanin atisi de yoktur herkes köküyle atasi-ecdadiyla vardir.. Renklerini belli etmeyen insanlarin yazmis olduklari fuzuli bilgilere inat rengimi belli ettim... Herkes rengine sahip cikmali ama baskalarina haksizlik etmeden... Tarih belge ister hatirlatayim... Ortada kimden oldugu belli olmayan bir cocuk varsa eger ve eger siz bunun DNA testiyle babasini bulamiyorsaniz bu cocuga herkes sahip cikabilir ve himayesi altina alabilir.Onu büyütüp besleye bilir... O cocuk arkasindan kuyusunu kazmis olsa bile vicdani duygulari vardir...Nereye kadar sabir eder onu bilemiyecem..
ben bişiy yaptığımda hiç eskiyi düşünmem önemli olan içinde bulunduğum andır gerisi fasa fiso okadar atalarımın ne yaptığıda beni hiç ilgilendirmez(atalarımı sevip saymadığım anlamına gelmesin) .ha bu arada bazen buraya çok fuzuli şeyler yazılıyor lütfen lütfen yazmıyalım çünkü yazılanlardan kimin ne olduğu hemen anlaşılıyor...
Eski Kürd agalari yani BEN KÜRDÜM diyen kisilerin dedeleri zamaninda Yavuz Sultan Selim'e yazdiklari mektubu aynen yaziyorum.. Bu mektup topkapi sarayinda halka aciktir isteyen zahmet edip okusun... 'Bu muhlis ve size itaat eden bendelere yardim ediniz.Bizim BELDELERIMIZ Kizilbas (sia lik) diyarina yakindir,komsudur ve hatta karisiktir.Nice yillar bu mülhidler bizim evlerimizi yikmislar ve bizimle savasmislardir.Sadece Islam Sultani'a muhabbet üzere oldugumuz icin bu INANCI SAF insanlari o zalimlerin zulmünden kurtarmayi merhametinizden bekliyoruz.Sizin inayetiniz olmazsa biz kendi basimiza müstakil olarak bunlara karsi cikamayiz' Biz Türk milleti olarak sizin icin bile sehit verdik... Idris-i bitlis kürd evet Said Nursi Hazretleri de kürd ama BUNLARI TARAFINA CEKME ONLAR SENIN GIBI KÜRD DGL...
diroknas2008 bir halk yaşıyorsa veya tarihin belli bir döneminde yaşamışsa onun bir dili ve kültürü olduğu gibi hiç kuşkusuz onun bir de tarihi vardır.Devletlerin tarihi ile halkların tarihi bir birine karıştırılmamalıdır.Halkların tarihi devletlerin tarihinden çok daha eski ve köklüdür. Yaşayan ve hemde insanlık tarihinin en önemli halkalarından birini oluşturan bir halkın varlığının; dilinin, edebiyatının, tarihinin varlığı yokluğu tartışılmaz.Yani Kürt halkının tarihi var mı yok mu diye değil, Kürt tarihine ilişkin ileri sürülen tezler tartışılabilir.Öncelikle kürt tarih olgusuna yaklaşımı iyi çözümlemeliyiz. bunu tartışabiliriz.
malesef tarihimiz türk tarih kurumunun dilimiz türk dil kurumunun insiyatifine bırakıldıgı için kimi dar beyinler hala tutturmus bi asiret,yok kürt diye bir millet yoktur diye. ahhhh welataminnnn.eger ben kürt halkım için bir hizmette bulunamazsam gözlerim açık gidicem.ahhhhhh u ahhhhhhhhhh welatamin.....
ARKADAŞLAR GERÇEKTEN ÖĞRENMEK İSTEYENLER OKUYABİLİR Herhangi bir siyasi kaygı taşımadan sadece NEDİR... 1/1
Kürtçenin Yapısı Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde, Kürtçeden ve Kürtçenin lehçelerinden söz eder. Kürtçenin zengin ve kadim bir dil olduğunu; Farça, İbranice ve “Derice”den ayrı olduğunu vurgular. Şemsettin Sami Kamus’ül Alâm adlı eserinde, Ziya Gökalp de çeşitli makalele ve demeçlerinin yanı sıra Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler adlı eserinde, Kürtçenin diğer dillere benzemediğini ve bağımsız, zengin bir dil olduğunu söyler. Öte yandan Kürtler ve Farslar Ari kökenlidirler. Dilleri aynı grup içinde yer alır, ama her biri bağımsız bir dildir. Kürtler geçmiş dönemlerde kendi dilleriyle eğitim ve öğretim yapmışlardır. Medreselerde matematik, mantık, gramer, fıkıh ve benzeri konularda eğitim ve öğretim, Kürtçe ve Arapça yapılırdı. Ama öğretim birliği (tevhidi tedrisat) kanunuyla bu medreseler kapatıldı ve yeni sistemde Kürtçe öğretim ve eğitime yer verilmedi. Kürtçede lehçe ve şivelerin varlığı bir gerçekliktir. Bu gerçeklik yalnızca Kürtçeye ait bir özellik de değildir. Tüm dillerde lehçe, şive ve ağızlar vardır. Dilde standartlaşmadan söz ediliyorsa bu, yazı dilinde aranır. Hangi dilde hem konuşma, hem de yazı dilinde birlik sağlanmıştır ki! Standart bir dil için ise her açıdan elverişli koşullara ve zamana, modern kurum ve kuruluşlara ihtiyaç vardır. Kürtler Mezopotamya’nın yerleşik halkı olup zengin bir kültüre sahiptirler. Kürtlerin atalarından birçok kültürel ve tarihi miras kalmıştır. Bu tarihi miras ve kalıntıların bir kısmı da yazılı belgelerdir. Mevcut belgelerden anlaşılıyor ki Kürtler, öteden beri yazıyı kullanagelmişlerdir. Kürtlerin Kullandığı Alfabeler* Sümerlerin çivi yazisini m.ö. 3000 yılından millata yakın zamanlara kadar dünyadaki bir çok millet tarafından kullanıldı. Kürtler de örneğin Hurri, Mitanni, Kaşi ve Med devletleri döneminde çivi yazısını kullanmışlar ve kendi fonetiklerine göre ses ve harflere eklemeler yada düzeltmeler yapmışlardır. Mesela Medler bu yazıyı kulanmaya başlayınca 36 harfliydi. Medler kendi fonetiklerine göre 6 harf eklemişler. Bununla harf sayısı 42’ye çıkmış. Çivi yazısı bütün kürtçe seslere elverişli ve uygun olmuştur. Çünkü önce bu sistemi bütün seslerine göre kullanmışlar. sümerlerin kelimeleri bazıları tek hece bazıları birden fazla sözcükten meydana geliyor. Sümerlerin bu kelimeleri ile bu günkü kürtçe sözcükler arasında bazı ortak noktalar var. Biraç örnek: sümerce bugünkü kürtçe ile Ga-meş Gamêş Pa-bil-ga Bapîr Lu-kal Mêrê kal A-nê-nê Awane Gu Guh, go Gal Gel Mi Mê Nuh Tufanı Tabletleri Hazim Hacani arapça kitabında “Sefehatun Min Tarîxi'l-Kurd we Kurdistan” şöyle nakleder: Nuh tufanından bahseden çivi yazısı ile Kürtçe yazılmış ve günümüze gelmiş en eski belgelerden diyebileceğmiz tabletler var. Bu tabletler şu an londra müzesinde korunuyor. Bu alanda “Sewtu'r-Rafideyn” gazetesinde bir makale yayınlandı. Ama günümüzde kullanılan bir dil ile yazılmış bir çivi yazısı belgesi çok büyük bir olaydır(yeteri kadar tanıtılmaması ise talihsiz bir olaydır) . Bu kürtçenin tarihinin, kadimliğinin göstergesidir. Arami ve Yunan alfabeleri Kürtler M.Ö. 4. yüzyılın sonlarında Ixmînî imparatorluğunun çöküşünden sonra çivi yazısını kullanmayı bırakıp Yunan ve Arami alfabesini kullanmışlar. Bu alfabelerle yazılıp günümüze gelen Kürtçe tekstler “Hewramî Kitabeler”dir. Bazı kürt ve avrupalı tariçiler bu konuda çok önemli tespitlerde bulunmuşlar: 1909 senesinde Hewramanda bir mağaranın içinde Kürtçenin hawramani lehçesiyle yunan ve arami yazısı ile yazılmış kitabeler bulunmuştur.bunlar çok eski tarihlere dayanır ve genelde ceylan derisi özerine yazılmışlardır. Dr. Se’id el-Kurdistani bunlardan 3 tane kitabeyi İngiltereye götürüp Prof. Minns’e teslim etmiştir. Bu 3 kitabe m.ö. 88,22,11 de Aşkaniler zamanında yazılmış. Bunlardan biri arami alfabesi ile diğer ikisi ise yunan alfabesi ile yazılmış. Prof. Minns yunan alfabesi ile kürtçe yazılmış iki kitabe hakında araştırma yapmış ve sonuçlarını 1915’de “Helenistik Araştırmalar” dergisinde yayınlamış. Prof. Minns arami alfabesi ile yazılanı ise 1919’da “JRAS” dergisinde yayınlamış. Aşağida da vereceğim 8 satırlık ticaret anlaşması niteliğindeki belgenin hem arapça alfabesine göre hemde orijinalini Cemal Reşîd Ehmed “Zuhûru’l-Kurd Fi’t-Tarîx” eserinde vermiş. Kitabede bağ ve bahçelerin kiralanması ve satın alınmasından bahseder. Ayrıca bu anlaşmaya şahit olanlarında isimleri tek tek metinde geçiyor. Aşağıdaki tabloda hem eski tablonun orijinaline yakın telafuzunu hemde kürmanci lehçesine çevirisi verilmiş. Orjinal kitabeye yakın telafuz: 1) Şenet /// Qi Yerexa Erwetet Meybenû Pitispik berî Turîn. 2) /// 1.. û? yekî kerma esmek men Ebîkuşkun Piliz yat. 3) Rezbenû Erîl berî Bişnîn dad ehî kula zewzen 10, 20, 20, 5. 4) Me men Bûmxûtî E…X hemî edlû qedemte 5) Şehdîn: Tîrîk berî Epînî berî Reşno berî Eriştet 6) Berî Ebnû Gerîpnehî berî Mitrapedî Sînik berî Matbeng 7) …Kerma esmetin kerma zînet? Erîl men 8) Pitispik kula zewzen 10, 20, 20, 5 Günümüz Kürmanci’siyle: 1) Sal 3000, meh Erwetet, havîn. Xwediyê şeravê Pitispik kurê Turîn 2) 201 wekî buhayê yek rezê tirî da ku nîvê malê wî bê zivirandin. 3) Xwediyê rez Erîlê kurê Bişnîn e. Temamê pere ku 55 zewzîn e da wî 4) Da xwediyê erdê. Vî kesî ev tişt qebûl kiriye di hizûra şahidan de. 5) Şahid ev in: Tirîk kurê Epînî, kurê Reşno kurê Eriştet 6) Kurê Ebnû û Gerîpnehî kurê Mîtrapedî, Sînik kurê Matbeng 7) Pereyê rezê tirî yê Esmetin. Ew ê rez ji Erîl re bê dayîn ji aliyê 8) Pitispik ve. Hemû li ser hev 55 zewzen e. Bînû Şad û Masîsûratî Alfabesi Bu alfabe kürtlere ait bir alfabedir.Alfabe 37 harften meydana geliyor ve sağdan sola doğru yazılıyor. Arap alfabesinde olmayan “P, Ç, J, G' harfleri bu alfabede bulunur. Celadet Bedirxan’ın latin alfabesinde olmayan 'Ğ' harfi bu afabede vardır. İki tane “k” iki tane “ç” iki tane de “p” harfleri vardir bu alfabede. Kürtlerden başka kimse Bînû Şad û Masîsûratî alfabesini kullanmamıştır. Bînû Şad ve Masîsûratî iki Kürt aşiretidir. Kürtlerin bu alfabesinden bahseden en eski kitap arapça olan 'Şewqu'l-Musteham Fî Ma'rifeti Rumûzi'l-Eqlam' dir. Kitabın yazarı İbn-i Wehşiye’dir. Kendisi keldanidir ve Kürtçede biliyordu. Bu kitabını Endülüs hükümdarı Abdurrahman oğlu Abdulmelikin isteği üzerine yazmıştır. Abdulmelik kendi zamanına kadar kaç alfabe yazıldığını öğrenmek istemiş. İbnu Wahşiye bu istek üzerine hicri 241/ miladi 856’da yazmıştır. Yazar 'Sifetu qelemin axere mine'l-eqlami'l-qedîmeti' (eski kalem şekillerinden başka bir kalem) başlılı yazısında şöyle der: “Bînu Şad ve Masîsuratî Kürtleri bütün bilimsel ve sanatsal eserlerini bu alfabeyle yazmışlar. Bu alfabede olan harf ve şekiller çok yabancı ve eskidirler ve başka alfabelerde bulunmazlar. Bağdatta isevilerin makberlerinde bu alfabeyle yazılmış 30 kitap buldum ve iki tanesi şuan da yanında Şam’da. Bunlarda biri üzüm ve hurma toplamak biri de yerin altından su çıkarmakla ilgilidir. İnsanlar faydalansın diye Kürtçeden Arapçaya çevirisini yaptım” der İbn-i Wehşiye. Ayrıca alfabenin orijinalini de adı geçen kitabında kaydetmiştir. Muhemmed Mela Ebdulkerîm el-Muderris bu kitaptan bir nusha ele geçirmiş ve 134 ve 135 sayfalarının fotokopisini apça “Gülan” dergisinde bir makale ile yayınlamış. Söz konusu 134 ve 135 sayfalarında bu alfabeden bahsedilir. Makalenin ismi şudur: 'Kane li'l-ekradi eyden hurûfun yektubûne biha'(Kürtlerinde alfabesi ve harfleri vardı ve bunlarla yazarlardı) . Hogir Tahir Tewfîq’de “el-Elifbau'l-Kurdiyye”(kürtlerin alfabeleri) bazı bilgilerle beraber adı gecen sayfaları alfabeyle kaydeder. Avesti Alfabe A  Πi u û i İ İ O Ö ü a e k x xw G Ğ İ i ç c z j s T S d Z n p f b w M Y y R v v s ş ş H Avesta kürtçenin mukri lehçesine çok yakın bir dille yazılmış. Bundan dolayı Mukri’ye Avestayi lehçesi de denir. 44 harften meydana gelir. Kürtler ve Farslardan başka diğer irani topluluklarda kullanmış olabilirler bu alfabeyi. Arapçada olmayan 'P, Ç, J, G' harfleri bu alfabedeb yer alır. Pehlevi alfabesi Sasaniler Devletinde Kürtçenin Feyli lehçesi resmiydi. Miladi üçüncü ve yedinci yüzyılları arasında çok sayıda eser ve arşiv bu lehçeyle yazıldı. Birkaç örnek: Zend Avesta, Dinkerd (Soranî dinkerd) , Bondhişın, Pendnamegi Zaraduşt ve Minoki Xired bu lehçeyle yazılmışlar. Abasiler döneminde Feyli lehçesinden arapçaya çevrilen ama asılları yanlışlıkla Farsça kabul edilen eserler şunlardır:. Denizin Sinbadı, Bin Bir Gece, Xudayname, Karname,Ayiname, Kelile ve Dimne(Kereteke û Demeneke) . Sır Alfabesi 30 harften meydana geliyor. a (e) -b-p-t-c-ç-h-x-d- z -r-j-s-ş- s-d- t- z-e-ğ-f-q-k-g-l-m-n-w-h-y bu alfabe Yezidi (Êzidi) kürtler arasında kullanılmış. Başta yezidi olmayan Kürtler, Araplar ve Farslar bu alfabenin harflerinden bir şey anlamadıkları için bu alfabeye “alfabeya sır” (sır alfabesi) denilmiş. Yezidilerin kutsal kitapları Mıshefa Reş ile Cêlve ‘nin bu alfabeyle yazıldıkları soylenir. Alfabe sağdan sola doğru yazılır ve okunur. “j” harfi bazen “z” harfiyerine kullanulır ve bu özellik halada kürtler arasında var bu harfleri birbirinin yerine kullanırlar. Örnek “e ji” bazıları “e zi” aynı şekilde “v” yerine “w”, “û” yerine “y” kullanılır. Arapçada olmayan 'P, Ç, J, G” harfleri bu alfabede bulunur. Kiril-Kürtçe alfabesi Bu alfabelerin dışında, İran’ın Kürdistan eyaletindeki Zêwê mıntıkasında, gümüş bir tepsi üzerinde bir çeşit yazıya rastlanmıştır. Araştırmacılara göre bu yazı milattan önce 8.yüzyıldan kalmadır ve Medler tarafından kullanılmıştır. Arap harflerinden oluşan Kürtçe alfabesi. Latin-Kürtçe Alfabesi Kürtçenin Dünya Dilleri İçindeki Yeri Birçok dilbilimci ve Kürdoloğun belirttiği gibi, Kürt dili Hint-Avrupa dil ailesi içinde yer almaktadır. Bu ailede yer alan İran dil grubu, Kürtçeyi de içermektedir. Kürtçe, bu grubun kuzeybatı bölümünde yer almaktadır. Bu dil grubunda yer alan bazı dilleri şöyle sıralayabiliriz: Farsça, Kürtçe, Belucice, Osetçe, Yexnubçe, Peştûca, Pamirce vd. Dilbilimciler,genel olarak dili iki yönden; biçimine (morfolojik) ve akrabalık ilişkilerine (genetik) göre ayırırlar. Kürtçe de bükümlü bir dil olduğu için, büküm üzerine birkaç şey söylememiz gerekir3. Dilbilimciler bükümü şöyle ifade ederler: “Çekim sırasında kökün, özellikle de fiil kökündeki ünlünün değişmesi.” Bükümlü diller için Arapça iyi bir örnektir. Arapçada ünsüzler (konsonant) değişmeyip, sözcüğün başına ve ortasına gelen ünlülerden sözcükler oluşur. Örneğin “ktp” ünsüzlerinden kitap, mektep, kâtip vb sözcükler ünlülerin değişmesiyle oluşurlar. Yine “chl” ünsüzlerinden cahil, cehele sözcükleri oluşur. Kürtçede sözcükler yüklendikleri göreve göre değişkenlik gösterirler ve bükülürler. Bu kurala göre, değişiklik bazen fiilin köküne kadar yansır. Örneğin, “kirin” fiili birinci tekil şahıs takısını alıp şimdiki zaman kipine göre çekimlendiğinde, di-k-im (yapıyorum) olur. Bu örnekte görüldüğü gibi, fiil kökünden sadece “k” sesi değişmiyor. Bir başka örnekle, “parastin” (korumak) fiilini şimdiki zaman birinci tekil şahısa göre çekimlediğimizde, ez diparêz- im durumuna geliyor. Ez birinci tekil, yalın şahıs zamiridir; di- şimdiki zaman takısı; parêz, emir halindeki fiil kökü; -im, birinci tekil şahıs zamiri ekidir. Aynı fiili di’li geçmiş zamana göre çekimlediğimizde, min parast oluyor. Min, birinci tekil, bükümlü şahıs zamiri; parast, geçmiş zaman halindeki fiil köküdür. Örneklerden anlaşıldığı gibi, Kürtçede yalnızca ünsüzler değil, ünlüler de değişip bükülmektedirler. “Parastin” fiili şimdiki zaman kipinde çekimlendiğinde, fiilin kökünde (p a r a s t) bulunan “a” “ê”ye; “s” de “z”ye dönüşüyor. Türkçede çekim sırasında fiil kökü değişmez ve böyle bir vakaya rastlamayız. Örneğin Türkçedeki “gitmek” fiilini değişik zaman köklerine göre çekimlediğimizde, fiilin sonuna birçok çekim eki gelir ama, kurallı olarak bir ünlü veya ünsüz bükümüne rastlamayız. Gittim, gidildi, gidecek, gitmişlerdi: Örneklerde sadece ünsüz yumuşamasına rastlamaktayız. Hint-Avrupa dil grubu incelendiğinde, bu gruba dahil dillerde birçok ortak ve yakın sözcük görülür. Bu durum aynı dil grubunda yer alan tüm diller için söz konusudur. Bu yakınlık için, hazırladığımız örnek tabloya bakmakta yarar vardır: Kürtçe İngilizce Almanca Fransızca Farsça Grekçe stêr star stern astre sitare astron kurt short kurz court - - lêv lip lippe levre leb - jenû - - geneou - - dilop dropp tropfen - - - nav name name nom name - no/na no nein non - - tu - du tu/te - - nû/niwe new neu neu - - neh nine neun neuf - - dot douther - - - - bira brother - - brader - Bu konuyla ilgili olarak Minorsky şöyle der: “Kürtçe de Farsça gibi Batı İran dillerinden biridir. Andreas, Salamann, O. Monn, Meillet, Lent ve T. Tedesco da Batı İran dillerinin iki gruba ayrıldığını söylerler. Bunlar Güney ve Kuzeybatı İran dilleridir ki, iki grup da birbirlerinden çok etkilenmişlerdir. Bu etkileşim ve benzerliklere rağmen, günümüz İran dillerinin birbirlerine yabancı gelen birçok özellikleri vardır. Kürtçe ve Farsça özgün niteliklere sahiptirler. Kürtçe Kuzeybatı İran kolunda yer almaktadır.” Kürtçe ve Farsça Arasındaki Farklılıklar En belirgin ayrılık Kürtçede olup da Farsçada olmayan “cinsiyet”liktir. Kürtçeyi Farsçadan ayıran önemli özeliklerden biri olan “cinsiyet” özelliğine çalışmamızın ileriki aşamalarında ayrıntılı olarak değineceğiz. Kürtçede iki grup şahıs zamiri bulunmasına rağmen, Farsçada böyle bir özellik görmüyoruz. Bu iki grup şahıs zamiri geçişli fiillerde farklıca kullanılmaktadır. Bu özelliğinden dolayı Kürtçe ergatif bir dildir. Kurmanci için örnek: Min nan xwar (Ben ekmek yedim) . Ez nên dixwim (Ben ekmek yiyorum) . Kirmancki (Zazaki) için örnek: Min nan werd (Ben ekmek yedim) . Ez nanî wena (Ben ekmek yiyorum) . Kısacası, Kürtçede şahıs zamirlerinde erillik ve dişillik vardır ama, Farsçada böyle bir durum yoktur. Ayrıca Kürtçede iki grup işaret zamiri vardır. Ama Farsçada böyle bir özellik bulunmaz. Bu iki dilin birçok ayrı özelliğinden söz edebiliriz, ancak biz sözü Vlademir Minorsky’ye bırakırsak daha yerinde olur. Kürdolog Minorsky, Kürtçe ve Farsçanın birbirlerinden ayrı ve bağımsız diller olduğunu söyleyerek bu ayrılıkları beş başlık altında toplar: 1) Fonetik bakımdan: Kürt dilinin fonetiği Farsçanınkinden ayrıdır. 2) Ses değişmeleri: Farsça ve Kürtçede bulunan ortak kelimeler ses bakımından büyük bir değişime uğramışlardır. 3) Şekil ayrılıkları: Zamirlerden tutalım fiil çekim ve bükümlerine, aitlik takılarından isim tamlamalarına kadar birçok ayrılık mevcuttur. 4) Sözdizimi farkları. 5) Kelime ayrılıkları. (08.12.2008 21:39)
aslında benim türklerle herhangi bir sorunum yok şu anda üniversitedeki bir çok arkadaşım asker çoçuğu ve miliyetçi falanda değilim ve miliyetçiliğe her zaman için karşı olacam. ama burdaki bazı yazıları görünce kendim zor tutuyorum çünkü okadar saçma ve boş iddillar varki bunları yazanların ne kadar sağlıklı düşündükleri hemen kendini belli ediyor...bin defa söyledik artık karşınızda elli yıl önceki otuz yıl önceki kürtler yok bomba gibi bir gençlik geliyor nerdemi biliyorum çünkü şu anda üniversitede hangi bölüme bakarsanız bakın kürt gençleri var ve bu sayı hiç azımsanmayak kadar çok şimdi bazı filozoflar bunuda saçma bulup akıllıca bir yorum yazarlar ama inanın hiç bir şekilde takmıyorum çünkü yazılan şeyler genelde kişisel görüşler ve bilimsel gerçeklerle hiç bir şekilde örtüşmüyor...kanıtınz varsa buyrun bol bol tartışalım yazalım hatta kürt olmama rağmen kürtlerin olmadığını kanıtlarsanız size söz veriyorum bunu ıspatlamak için en çok ben çalışacam ama nafile çünkü bu tür boş şeyler(boş iddiallar) bazı kişilerin içindeki kini ve nefreti bir nebze olsun olsun dindiriyor onun için biz ne kadar kürlerin olduğunu kanıtlamak için ciltlerce kitap yazsakda bazıları bazıları zaman öldürmek için hep iddilları dilendirmeye devam edecek son olarak otuz yıl öncesine kadar dağda yürüdükleri için kart kurt seslerini çıkardıkları için adları kürt olarak kaldı diyen bütün bütün ağbabalarınız varlığımızı kabul etti onun için ben birkaç kişinin kürt yoktur demesiyle kürtler yok olmaz...ve ebediyen va olcaklardır ister inanın ister inanmayın...
yilarca korktular gercekleri sakladilar asmile etmek icin bu halki her turlu oyuna basvurdular ne oldu ellerine gecti kan dokulmekten inkar etseniz ve bu halki bir tarihi caglara uzantisini kabuletmemek ne isinize yariadi bu halki inkar edenler siz bu halkin varligini kabul etmediginiz surece hep zararda olursunuz senin milleteni yoktur boyle millet yoktur deseler hosuna gider mi ozaman soyle derim insallah sizde bu halkin dustugu duruma dusesiniz ve bunlarin cektigi izdirabi sizlerde cekesiniz ve bu haklin derdini anlayabilesiniz nankorler omuza cankaleyi kurttaran istanbulu fetehmesine yardimci olan alparsalana malazgirte yardim eden kim mal herifler kuskafali sovenistler haklisniz bu millet kutulus savasinda bu vatani kurtarmayackti diger devletler gibi kendisi icin savasacakti soylerim kazim karabekir kimdir o olmasaydi onun birligi olmasaydi halimiz nice olurdu somurge ulkelerin elinde kazim karabekir dagitmadi ordusunu o civanmert insan kurt degilmiydi
Biz roman yazarlarindan dgl,devrin Tarihcilerinden bahsediyoruz.
geçmişi olmayan bir milletin geleceğinin de olmayacağına inanıyorum.kürtler bugün varsa geçmişte de varlardı ama soruyorum anadoluda yaşayan tüm uygarlıklar kendilerinden mutlaka bir eser bırakmıstır örneğin doğu anadolunun asıl sahipleri olan urartular van ovasını sulamak ıcın sulam kanalları yapmıslar. hititler ivriz yazılıkaya kabartmaları gunumuze ulasan kalıntılardır neden bunlardan bahsedıyorum yasadıysan bır eser bırakırsın kurtlerın 5000 yıllık tarıhıvarsa eger bu kadar yıllık gecmıse sahıp bır mıllet nasıl oluyorda bır kalıntı bırakmıyor? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? tarıhte varlardı ama soz sahıbı degıllerdı azınlıkta ve bır devlet hımayesınde yasadılar belkı ama bugun varlar bızlerde varlıklarını kabullenmelıyız. son olarak çanakkale savasını hatırlatmak ısterım herkese o topraklar urfalı,diyarbakırlı,mardinlı ali,ahmet; manisalı,ankaralı,kayserili alinin kanlarıyla kazanılmadımı.... eger burada anadoluda yasıyorsak bu bayrak altında nefes alıyorsak bırlık olmalıyız.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.Senede, 7 bin kişinin sürekli kitap okuduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bu konuda Cemşit Bender'in kitaplarını okuyup bilgi sahibi olunabilinir.
doğrudur on iki eylülde sadece kürtler ölmedi 'türk'lerde öldü. Ama ama onlara insan dışkısı yedirilip, copla tecavüz edildimi çok merak ediyorum? bide o, iki eylülde'ki işkenceleri öğrenmek istiyorsan git, Ertuğrul mavioğlunun yazdığı Asılmayıp beslenenler adlı kitaba
bak, adamlar orda herşeyi anlatmış nasıl işkencelere uğradıklarını, hatta bazen türkiyedeki işkence yöntemleri yetersiz kalınca cellatlar gidip yurt dışından yeni işkence yöntemleri alınmış.hatta bir askere sormuşlar siz bunların komünist olduklarını nerden anlyorsunuz cevap: demokrasi'den,özgürlükten bahsediyorsa başka ne olur.
Sence 12 eylülde de Kürd ölmüsmüdür? Bence ölmüstür,sizler meseleye cok yanli bakiyorsunuz... 12 eylül dedik devam edelim..Bu tarihteki olayi tarihten hic anlamayana sorsaniz size
-sag-sol savasi nitekim türkiyenin 10 yil geriye gitmesi diye cevap verir...
Sizler bu olayda ölen Kürdlerdir diye kendi kendinize pay cikariyor sonrada devlete düsman oluyorsunuz veya devlete düsman olabilmek icin bahaneler geziyorsunuz...
Kuyucu Murad Pasa'nin yaptigi sey de ayniydi cünkü gaye Devletin ve milletin Bekasiydi... Bu millete kalkan el kimin eli olursa olsun kirilacakti ve Kuyucu'da bunu yapti,ama ölenlerde kürd cok veya türk cok önemli degildir... lV. Murad Han ordunun savas meydaninda dahi isyan cikaramasina ragmen susmus ve sabretmistir ama sadrazamina kdr kendisinin kuyusunu kazdigini anlayinca tüm isyan edenleri öldürmüs (2binden fazla) cesetlerini de denize atmistir... Eger bunu yapmasaydi zaman Osmanli yikilmis ve cökmüs olacakti... Ayni sey cennet mekan Yavuz Sultan Selim Han icinde gecerlidir... Veliyullah oldugu ispatlanmis bir zattir... Simdi Bedir savasina gidelim..Bedir savasi islamin ilk kardes-kardese olan savasidir... esirler arasinda Peygamber amcasi Abbas var..Kimisi babasiyla karsi-karsiya gelmis kimisi amcasiyla kimisi abisiyle veya akrabasiyla... Herbirinin isimlerini verebilirim... Peki Hz.Peygamber kardes kani dökülmesin diye savastan vaz mi gecti? ? Elbette Hayir...Cünkü gaye bu dinin bekasiydi ve Allah az olan ordusuna elbette yardim edecekti... Bu misallerin cogunu Osmanlida görebilirsiniz... Bu millet mübarek millettir 6 asir Allah'in dininin ve Kuran'inin bayraktarligini yapmistir... Bu millet derken sadece Türk milleti anlasilmasin kürdüyle-türküyle bu bayrak kita asiri ülkelere götürülmeye calisilmis...
Bizleri bir catinin altinda toplayan dine mensup olmak ve bu gaye icin devlete sahip cikmak ne kürd ne de türk ile alakalidir..Fakat görünen o ki tanidigim bütün kürdler devlete düsman... Gaye parcalayip bölmek ise Allah bizlere yardim eder inancindayim... Cünkü '''Ey iman edenler, ALLAH'a itaat edin, Resüle itaat edin ve sizden olan buyruk sahibi yöneticilere itaat edin'
evet hasankeyfe onaca insanın karşı çıkmasına rağmen neden hala baraj yapmaya çalışıyorlar? ? ? çünkü orda atalarımızdan kalan bir çok tarihi eser olduğu için. sen önca yoket sonra kürt tarihi yok diye millete masal anlat...
bugun turkiyede milyonlarca kurt asimle olmustur ve kendi kurtluklerinden haberleri yoktur,peki neden? neden kurt tarihide anlatilmiyor kurd halkina,bence kurd halki asimle olmamali ve kendi tarini arastirmali gercekten kurtler var ve cok eskiye dayanan buyuk bir tarihi vardir.tarihi yok etmek icin kurtlere onca katliyamlar yapildi ornegin 1938 de dersim katliyami 90 bin kurt katliyamdan gecmistir,
ve ona benzer nice katliyamlar...
keske tarihin dili olsaydi o bile kendinden utanirdi...
tarihteki bir kac tane kürt devleti
1:ALAMUT-ZIYAR DEVLETI
2:HAMDANI DEVLETI
3:KÜRT.BÜVEYOGULLARI DEVLETI
4:MERVANI DEVLETI
5:SEDADI DEVLETI
6:HASANVEYH DEVLETI
7:EYUBI HANEDANLIGI DEVLETI (SELAHATTIN EYÜBI TARAFINDAN KRULMUSTUR
8:ALAMUT DEVLETI
9:GOR DEVLETI
10:MEDYA IMPARATORLUGU
11: MAHABAT KÜRT CUMHURIYETI IRANINKUZEYINDE KURULDU YAKIN TARIH ICERISINDE HUMEYNI TARAFINDAN YIKILDI VE DAHA ISMINI SAYAMADIGIM NICE DEVLETLER
KÜRTLERIN DEVLETI OLMADIGNI IDDA EDEN TARIHTEN HABERI OLMADAN TARIH HAKINDA KONSAN ARKADASLAR ICINDIR BU MESAJ
kürt tarihi benim en büyük eğlencem(ilgi alanım) ve ilerdede kürdolog olmayı düşünüyorum(olacamda) ...bişiyler yazmışsın ama eminim sende ne yazdığını bilmiyorsundur herşey ayan beyan ortadayken nasıl olurda bu kadar...siz türklerin tarihinde bazı şeyler kalıplaşmıştır osmanlı hoşgörüsü gibi... birileri çıkıp bunların tersini söylediği zaman hezeyanalar geçiriyorsunuz.
şimdi gelelim kürtlerin türk olduğu hikayesine bu o kadar saçma bir iddiaki neresinden tutup başlayacağımı bilmiyorum...kenan evren gibi bir insan eğer kürtlerin varlığını kabul etmişsa bundan öte bişey söylenemez. TRT şeş açıldı yakında üniversitelerde kürdoloji bölümü açılacak eğer biz aynı soydan geldiysek neden herşeyimiz ayrı
TELLAFUZ:bu gün bazı dillerde osmanlının adı otmanlı diye okunuyor(tellafuza göre her dilde faklılıklar arzeder.bitek ingilizce değil) . şimdi bende senin mantığınla gidiyorum eğer senin dediğin gibi karduklar kürd değilse otmanlıda türk değildir bana görede türk değildir.
eğer benim kitaplarım yanımda olsaydı sana daha güzel cevaplar yazardım. ben şu anda kendimi yetiştiriyorum ve türk tarihi beni zerre kadar ilgilendirmiyor. Çünkü benim tarihim değil.
Orta Doğu'da Kürtlerin tarih boyunca yaşadığı coğrafî bölge için kullanılan Kürdistan terimine ilk kez Selçuklular döneminde rastlanır; [13] 12. yüzyıldan itibaren Selçuklular bugün güney Kürdistan olarak görülen bölgeyi Kürdistan olarak anmaya başlamışlar ve bilinen literatürde ilk kez Kürdistan terimini kullananlar olmuşlardır.[14][15] Bölge bu dönemde Selçuklular hakimiyetindeydi.
Bugün Kürtlerin yoğun olarak Toros ve Zagros dağlarının kesiştiği, Mezopotamyayı da içine alan, Türkiye'nin Doğu Anadolu, Güneydoğu bölgeleri, Irak'ın kuzeyi, İran'ın Kurdistan, Batı Azerbaycan, Kermanşah ve Loristan eyaletleri ve Azerbaycan'ın Zengilan, Laçin, Qubadlı (Kubadli) , Kelbecer rayonlarında yaşarlar. Kürtlerin yoğunlukta yaşadıkları Orta Doğu'daki bu bölge için hâlen Kürdistan terimi de kullanılmaktadır ve her ne kadar göçlerle oluşmuş bir Kürt diasporası mevcutsa da, Kürt nüfûsunun ezici çoğunluğu bu coğrafyada yaşamaktadır; bazı tahminler coğrafyadaki Kürt nüfusunu 22 milyon olarak telaffuz etmiştir
DİL
Kürtçe, Hint-Avrupa dil ailesinin Hint-İrani kolunun kuzey-batı İrani grubuna ait bir dildir. Her ne kadar çeşitli bilim adamları ve Kürt milliyetçileri çağdaş Kürtçenin, İran-öncesi öncesi kalıntılara sahip olacağını umut etmiş veya iddia etmiş olsalar da, bilimsel olarak bunu gösteren hiçbir kanıt bulunmamaktadır.[48] İranî diller, özellikle de Kürtçe uzmanı olan David MacKenzie, çeşitli fonolojik tahliller sonrasında, Kürtçeyi köken açısından proto-Beluci ve Farsça arasına koyar ve Kürtçe ile Beluci dili arasında yaptığı karşılaştırmalarla, proto-Kürtçenin Güney Farsçası ile oldukça yakın temas halinde olduğunu ileri sürer[48]
Kürtçe, dünyada tahminen 16[49][50][51]-26 milyon[52] insan tarafından konuşulmaktadır. Encyclopaedia Britannica'ya göre Kürtçenin iki ana lehçesi vardır: kuzey lehçesi olarak Kurmanci ve merkez lehçesi olarak Sorani.[53] Oxford'un yayımladığı Uluslararası Dilbilim Ansiklopedisi (International Encyclopedia of Linguistics) de bu şekilde bir ayrıma gitmiştir.[54] Kurmanci özellikle Musul'dan Kafkaslara doğru olan bölgede yerleşmiş Kürt halkları tarafından konuşulurken, Sorani Urmiye'den Kürdistan coğrafî bölgesinin daha güneyde kalan bölgelerine kadar uzanan bir coğrafyada yoğunluktadır. Aynı kaynağa göre, Zazaca ve Goranice de Kürtçenin alt-lehçeleri sayılırlar.[53] Bununla birlikte, hangi dillerin Kürtçenin lehçesi kabul edilip edilemeyeceği tartışma konusu olmuştur. Örneğin, bazı kaynaklara göre Zazaca bir lehçe değildir.[55]. Zazacayı Kürtçe lehçesi olarak ele alanlar genelde Goranice ile birlikte üçüncü bir lehçe kolu, güney lehçe kolu gibi görürler.[56] Ortaya atılmış Güney Kürtçe lehçeleri gruplandırmalarından biri de şöyledir: Kelhuri, Feyli ve Goranice. Zazacadaki durumun bir benzeri Goranice için de geçerlidir; Goraniceyi Kürtçenin bir lehçesi olarak değil de ayrı bir dil olarak gören birçok dilbilimci mevcuttur.[48]
Kürtçenin en yaygın konuşulan lehçesi olan Kurmancinin yaklaşık olarak 15-17 milyon kişi tarafından konuşulduğu tahmin edilmektedir.[57] Türkiye başta olmak üzere Suriye, Ermenistan ve Azerbaycan gibi ülkelerde yaşayan Kürtlerin ve bu ülkelerden göçmüş olan Kürt diasporasının çoğunluğu Kurmanci konuşur. Kurmanci ayrıca İran ve Irak'taki Kürt topluluklarında nadiren konuşulur; Irak ve İran'daki Kürtlerin çoğunluğu Sorani lehçesini konuşmaktadır. Sorani lehçesinin Irak'ta yaklaşık olarak 4-6 milyon kişi tarafından, İran'da ise yaklaşık olarak 5-6 milyon kişi tarafından konuşulduğu düşünülmektedir.[57]
Kürtçe, Irak'ta resmî dil statüsü kazanmıştır.[58] Suriye'de ise Kürtçe yasaklanmıştır ve örneğin Kürtçe yayın yapılması yasaktır.[59] İran'da resmî dil statüsüne sahip olmasa da yasaklı değildir; Kürtçe yayın üretilmesi serbesttir. Her ne kadar Kürtçe yerel gazete ve benzeri yayınlarda kullanılsa da, okullarda kullanılmamaktadır.[60][61] Bunun da etkisiyle, İran'daki bazı Kürtler ana dillerinde eğitim görmek amacıyla Irak'a gitmişlerdir.[62] Türkiye'de Kürtçe uzun yıllar yasaklı kaldıktan sonra 90'lı yıllarla birlikte yasaklar gevşemiştir. Kürtçe Türkiye'de resmî dil statüsünde olmamasına[63] ve ülkenin ana yasasına göre Türkçe dışında herhangi dilin eğitimde kullanılmasının yasak olmasına[64] karşın, özel televizyonlarda çeşitli sınırlamalar dahilinde Kürtçe yayın yapılmasına 2006 yılından itibaren izin verilmiş, 2009 yılında ise devletin resmî televizyonu olan TRT, 24 saat Kürtçe yayın yapan bir kanal (TRT 6) açmıştır.
EDBİYAT
Kürt edebiyatı
Ana madde: Kürt edebiyatı
Kürt edebiyatının başlangıcı tartışmalı ve muğlaktır zira İslam öncesi Kürt edebiyatına dair bilimsel bulgu ve bilgi bulunmamaktadır.[21] Bunun sebebi olarak bilim adamları çeşitli fikirler öne sürmüşlerse de kesin olarak düşünülen sebeplerden birisi Kürtlerin yaşadığı bölgenin coğrafî konumu sebebiyle Doğu ve Batı arasında kalması ve sıklıkla istilalara ve istilacılara sahne olması, birçok yıkım yaşamış olmasıdır.[21] Bununla birlikte, özellikle İslam sonrasındaki döneme dair bilgiler birçok Kürt yazarının varlığına işaret eder. Bu yazarların hepsi Kürtçe eserler vermemişlerdir; bölgenin kültürel çeşitliliğinin bir sonucu olarak diğer farklı etnik grupların yazarları gibi Farsça, Arapça ve zaman içerisinde Türkçe çeşitli eserler kaleme almışlardır.[65] Bunlara bir örnek, 13. yüzyılda yaşamış ve eserlerini Arapça kaleme almış olan Kürt tarihçi ve biyografi yazarı İbn el-Esir'dir.[21] Kürt edebiyatının erken dönemlerinde Kürtçeye ağırlık vermiş edebiyatçılara dair pek fazla bilgi bugüne ulaşmamıştır ve bu kişilere Kürtler hakkında yazılmış olan eski eserlerde pek rastlanmaz; örneğin Bitlisli Şeref Han'ın Kürt tarihini anlattığı Şerefname isimli eserinde herhangi bir Kürt şairine rastlanmaz.[66] Bazılarına göre Kürt edebiyatının ilk tanınmış şairi olan[61] ve 15. yüzyılda yaşamış olduğu düşünülen Ali Hariri'den Şerefname'de bahsedilmez; bununla birlikte 17. yüzyılda yaşamış olan tanınmış Kürt şairi Ahmed-i Hani kendisinden bahseder. Ahmed-i Hani'nin bahsetmiş olduğu diğer iki şair de Molla Ahmed-i Cezirî (Melayê Cizîrî; 1570-1640) ve Faki Tayran'dır (Feqîyê Teyran; 1590-1660) . Sufi olan Ahmed Cezirî ismini memleketi olan Cizre'den almaktadır; nitekim yıllarca Cizre'deki Kızıl Medrese'de (Medresa Sor) ders vermiştir.[65] Divanı, Dîwanî Melayê Cezîrî, bugün hâlâ okunmaktadır ve 100'den fazla şiir, birkaç tane de rubai barındırır. Bugüne ulaşmış tek eseri olan divanı, yoğun Sufi imgeler taşır ve oldukça metafiziksel bir şiir örneği sunar ki şiirleri bu tür (metafiziksel konulu) yazında ünlü olan İranlı şair Hafız'ın eserleriyle karşılaştırılmıştır.[65] Ahmed-i Hani'nin zikrettiği bir diğer isim olan Faki Tayran Ahmed Cezirî ile aynı dönemde yaşamıştır ki bu iki şairin birbirleriyle tanıştığı bilinmekte, Hakkarili olan Faki Tayran'ın Cizre'de Ahmed Cezirî'den ders aldığı düşünülmektedir.[67] Eserlerinde özellikle Kürt folkloründen öğeler ağırlıkta olan Faki Tayran'ın Qewlê Hespê Reş (Siyah Atın Ölümü) , Şêxê Senan (Senan Şeyhi) ve Qiseya Bersiyayî (Bersiyay'ın Öyküsü) adındaki eserleri en önemli yapıtlarıdır.[68] Faki Tayran'ın 17. yüzyılda Kürtler ile Safeviler arasında gerçekleşmiş olan Dimdim Savaşı'na dair eseri ise birçoğuna göre bu savaşın ilk edebî anlatısıdır ve bugün hâlen okunan epik bir eserdir.[69] Ahmed Hariri, Cezirî ve Tayran gibi isimleri, Kürt edebiyatının en ünlü eserlerinden olan,[70] Mem ü Zîn ('Mem ve Zin') isimli klasik, epik şiirinin önsözünde zikreden Ahmed-i Hani veya Ehmedê Xanî, Kürt edebiyatı açısından çok önemli bir rol oynamış ve genel kanıya göre eserlerinde Kürt bağımsızlığından bahseden ilk Kürt şairi olmuştur.[61] Şairin ünlü eseri Mem ü Zîn, Mem ile Zîn isimlerindeki iki aşığı konu eden bir mesnevidir ki Sufi öğeler de taşır.[71]
Çağdaş Kürt şairlerinden Şeyhmus Dağtekin.Bunların dışında, dinî bir akım olan Ehl-i Hakk tarafından tercih edilen Gorani dilinde (Goranicede) Kürt edebiyatı açısından önemli birçok eser kaleme alınmıştır. Özellikle bugünkü İran Kürdistanı'nda kalan bölgede etkin olmuş bağımsız Kürt liderleri Goraniceyi öncelemiştirler ki bu da bu dilde edebî eserlerin verilmesine ve bu dilde yazmayı tercih eden şairlerin türemesi yardımcı olmuştur; örnek olarak 14. yüzyılda yaşamış ve bu dilde eserler vermiş Molla Perişan (Mele Perîşan) zikredilebilir.[21] Nitekim bu dil etkinliğini uzun bir süre devam ettirmiş ve örneğin 19. yüzyılda yaşamış olan bir başka şair Molla Abdürrahim Mevlevi (1806-1881) de bu dilde eserler vermiştir. Ayrıca, Batı'da Süleymaniye ve çevresinde de 18. yüzyılla birlikte bölgedeki egemen Kürt siyasî isimlerin teşvikiyle Sorani dilinde edebî bir gelişim ortaya çıkmıştır.[21]
19. ve 20. yüzyıllarda Kürt edebiyatı, Kürt dili ile birlikte, özellikle yazılı Kürt edebiyatı, çok büyük bir ilgi ve gelişmeye sahne olmuştur. Bunda 19. yüzyılda temelleri atılan Kürt basınının önemli bir payı vardır.[21] İlk Kürt basın yayını, dergisi, Kürdistan Kahire'de 1898 yılında yayımlanmıştır.[21] Birinci Dünya Savaşı sonrasında Kürtlerin yaşadığı toprakların Türkiye, İran, Irak ve Suriye sınırları içerisinde kalmasıyla birlikte Kürt dili ve edebiyatı farklı bir döneme girmiş ve her Kürt topluluğu içinde bulunduğu ülkedeki eğilimlerden etkilenmiş ve bu etkileşim dile ve edebiyata da yansımıştır. Örneğin Kürtçenin yazımında 1920'lere kadar Arap harfleri tercih edilmişken, 1920'lerle birlikte bölgedeki ülkeler Batıcı politikaları benimsemeye başlayınca, birçok Kürt topluluğu Latin harfleriyle Kürtçeyi yazmaya başlamışlardır.[12][21] Ek olarak, Kürt edebiyatının bu topraklardaki gelişim süreci ve Kürt edebî eserlerinin ortaya çıkması sıklıkla bu ülkelerdeki azınlık politikalarıyla doğrudan ilgili olmuş; örneğin zaman zaman bu ülkelerde Kürtçenin yasaklanmasıyla birlikte Kürt edebiyatının yavaşladığı, bu tip yasaklamaların kalktığı veya rahatladığı zamanlarda ise hızlı bir şekilde geliştiği ve yeni eserlerin ortaya çıktığı gözlemlenmiştir.[21][67][16] 20. yüzyılda Irak'ta Abdullah Süleyman (1904-1962) ve İbrahim Ahmed gibi isimler öne çıkarken, Suriye'de İkinci Dünya Savaşı sonrasında Suriye'nin bağımsızlığını almasına dek, başta Emir Celadet Bedirhan ve kardeşi Emir Kâmuran'ın gayretlerinin etkisiyle Kürt edebî faaliyetleri yoğunluğunu korumuştur.[21] İkinci Dünya Savaşı sonrası Suriye'de Kürtlerin haklarının birçoğunu kaybetmesiyle edebî faaliyetler de durma noktasına gelmiştir.[21] Türkiye'de Kürtçe yasağı sebebiyle uzun yıllar Kürt edebiyatında fazla çalışma yapılamamış olsa da, özellikle 90'larda siyasî iradenin Kürtçe üzerindeki yasakları kaldırması ve Kürtçe yayıncılığın rahatlamasıyla birlikte Kürt edebiyatı hızlı bir şekilde gelişmeye başlamıştır.[12] Ayrıca çeşitli baskılar ve ihtilaflar sebebiyle Kürdistan bölgesinden ayrılıp başta Avrupa olmak üzere farklı yerlere göç eden Kürtlerden oluşan Kürt diasporası Kürt edebiyatı açısından 20. yüzyılda birçok önemli başarıya imza atmıştır.[21][61][12] Başta devletin azınlıklara basın ve yayın alanında maddî yardımlarda bulunduğu İsveç olmak üzere birçok Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde yaşayan Kürt toplulukları kendi basın yayın kuruluşlarını kurmuşlardır.[21][12] Zaroken Ihsan ('İhsan'ın Çocukları') , Helin ('Yuva') , Gundike Dono ('Dono Köyü') gibi eserleriyle tanınan Mahmut Baksi ve Tu ('Sen') , Mirina Kaleki Rind ('Yaşlı Rind'in Ölümü') , Siya Evine ('Yitik Bir Aşkın Gölgesinde') gibi eserleriyle tanınan Mehmed Uzun gibi tanınmış Kürt yazarları ortaya çıkmış ve örneğin bu iki yazar da İsveç Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu'nda yer almışlardır.[21] Çağdaş dönemdeki diğer bazı Kürt yazarlar ise şunlardır: Pîremêrd, Abdulla Goran, Osman Sabri, Şêrko Bêkes, Şeyhmus Dağtekin
Din
Büyük Camii. Erbil, Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Irak. 2007.
Sincar Dağında Yezidîler. Irak-Suriye sınırı, 1920'ler.Kürtler, dini bakımdan heterojen bir halk olup aralarında birçok farklı dine mensup gruplar vardır. Bununla birlikte Kürt kültüründeki baskın dinî yönelim Sünnî İslamdır; nitekim bugün Kürtlerin çoğunluğu Sünni Müslümanlardır.[87] Özellikle, Türkiye ve İran sınırları içinde yaşayan Kürtler'in çoğunluğu Sünni mezhebine bağlı (Şafii ağırlıklı) olup bir kısmı ise Alevidir. Ayrıca Şii, Ehl-i Hak, Yezidi ve Yahudi[88][89] Kürtleri de mevcuttur. Büyük sayılarda Zerdüşt veya Hristiyan Kürt gruplarına rastlanmaz; bununla birlikte Zerdüştlükten, Manihaizme veya Hristiyanlığa kadar birçok farklı dinî akım Kürt topluluklarının dinî anlayışını etkilemiştir ve çağdaş Kürtlerin dinî inanışlarında ve ibadetlerinde bu farklı dinlerin çeşitli imgelerine rastlamak mümkündür.[87]
İlk Kürtlerin dinî inançları üzerinde çok fazla bilgi bulunmamakta; diğer İranî halklarla birlikte, Hint-Aryan antik inançlarına inandığı düşünülmektedir.[87] Bu ilk inancın belirgin bir elemanı da kozmogonisi, yani evrenin yaratılışına ilişkin anlayış, inanç ve anlatısıdır. Bu kozmogoniye göre, tanrı evreni embriyonik bir formda yaratmıştır. Embriyonik haldeki evreni doğuran ise ateş tanrısı Mithra (Hint kültüründe Mitra) dır ve bunu gerçekleştirmek için bir boğayı kurban etmiştir.[87] Daha sonraları İranî inanç sistemlerinin evrilmesiyle, bu halklarla yanyana yaşayan ilk Kürtlerin de bu inanç sistemlerine yöneldiği düşünülmektedir. Özellikle Zerdüştlük Kürtlerin dinî inancını çok etkilemiştir; öyle ki bugünkü çoğu Kürt dinî akımlarında, örneğin Ehl-i Hakk ve Yezidilikte, Zerdüştlükteki çeşitli öğelere, liturjik (ibadetsel, ritüelle ilişkili) elemanlara rastlanmaktadır.[87] Dinî anlayışın yazılı değil de sözlü bir kültüre dayanıyor olması ve çeşitli diğer etkenler sebebiyle bugün genel kanı Kürtlerin dinî anlayışının oldukça senkretik olduğuna yöneliktir; bu sebeple bilim adamları Zerdüştlüğün ilk Kürtlerin o dönemdeki inançlarına karışarak, senktretik bir şekilde Kürt kültürüne girdiğini düşünmektedir.[87] Bunun tek taraflıdan ziyade çift taraflı bir etkileşim oluşturduğu düşünülmektedir; Zerdüşlüğün Batı İranî dinî akımlardan etkilenmiş olduğu bilinmektedir. Klasik Zerdüştlükten farklı olarak, Batı İranlılar arasında türeyen Zurvanizmin de Kürt inancında çeşitli etkileri olmuş olabilir; örneğin bu dinde çok önemli ve temel bir anlam ve değere sahip olan dört rakamı Ehl-i Hakk ve Yezidilikte de benzeri bir şekilde ele alınır.[87]
Erken dönemde Kürtleri özellikle etkilemiş bir başka din de Museviliktir. Yahudi Kürtlerin anlatılarında, İsrail ve Juda'nın Asurlu krallarının döneminde Yahudilerin Filistin'den sürgün edildiği geçer. Bu dönem yaklaşık olarak MÖ 8. yüzyıla denk gelmektedir ki bilim adamları da genellikle bu tarihi onaylamaktadırlar.[90] Nitekim Kürdistan'da yüzyıllarca Yahudi toplulukları yaşamış, büyük sayılarda Kürt Yahudi toplulukları bulunmuştur. Bununla birlikte, İsrail devleti kurulduktan sonra Kürt Yahudilerin çoğu bu yeni devlete göç etmişlerdir.[87]
İslamın Kürtlerin bulunduğu coğrafyayı fethetmesiyle birlikte Kürt topluluklar arasında İslam yayılmaya başlamıştır. Bununla birlikte, bu yayılmanın ne şekilde ne ölçüde olduğu yönünde bilgi kısıtlıdır.[87] Çeşitli Kürt topluluklarına İslamın yayılmasının senkretik bir şekilde gerçekleştiği düşünülmüştür; Kürtlerin antik inançlarını hemen terk etmedikleri açıktır ki, örneğin, çeşitli kaynaklarda İslamın yayılışından yüzyıllar sonra, 13. yüzyılda dahi antik İranî dinleri devam ettiren Kürt kabilelerinin olduğundan bahsedilmektedir.[91]
Müslüman Kürtlerin çoğunluğu Sünnidirler ve amelde Şafiidirler. Özellikle amelî mezhepleri olan Şafiilik zaman içerisinde Sünni Kürt kimliği açısından önemli bir yer edinmiştir; sonradan bölgede oluşan Osmanlı Devleti'nin Hanefi mezhebini benimsemesiyle Hanefilik bölgede yayılmış özellikle Kürt olmayan Sünni Müslümanların çoğunluğu Hanefi olmuşlardır.[87] Ayrıca Müslüman Kürtlerde tasavvuf oldukça yaygındır ve sufi kültürü ve inançları Kürtlerin dinî anlayışlarını büyük ölçüde etkilemiştir.[87] Bugün Kürtler arasındaki en yaygın tarikatlar Kadirilik ve Nakşibendiliktir. Her ne kadar birçok tarikat Kürtler arasında ve Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı Kürdistan bölgesinde aktif olmuşlarsa da, bugün özellikle bu iki tarikat öne çıkmakta, bu iki tarikat arasında da en yaygın ve güçlü olanı Nakşibendilik olmaktadır. Kadiriliğin Kürtlerin yaşadığı topraklara oldukça eski bir zamanda, Nakşibendilikten önce, geldiği ve uzun bir süre çok güçlü kaldığı bilinmektedir. Kadiri Kürtler çileciliğe çok büyük bir önem verdikleri gibi, bu Kadiri kolu özellikle de genelin dışına çıkan ateşte yürüme, cam yeme gibi çile eylemleriyle dikkat çekmiştir.[87] Gerek Kadirilik olsun gerekse Nakşibendilik, bölgedeki diğer dinî akımlarla, örneğin ve özellikle Ehl-i Hakk ve Yezidilikle etkileşime girmiştir.[87] Nitekim Ehl-i Hakk da Yezidilik de sıkı tasavvufî köklere sahiptirler; örneğin Yezidiliğin kökeni bir sufi şeyhi olan Adi bin Misafir'e dayanır.[87] Tasavvufun Kürt toplumundaki en önemli özelliklerinden birisi de birçok önemli Kürt Sufinin aynı zamanda önemli siyasî liderler olması, ve sufi liderler ile tasavvufun bazı siyasî düşünce ve akımlarda büyük rol oynamasıdır.[87] Her ne kadar çoğunluğu Sünni de olsa Müslüman Kürtlerin içinde Şiiler de mevcuttur. Başta İran olmak üzere, Irak sınırı, Kerkük ve Erbil bölgelerinde İsnaaşeriyye kolundan Şii Kürt gruplar mevcuttur ki İsnaaşeriyye 16. yüzyıldan itibaren İran'daki resmî dinî yönelimdir.[87] Birçok bilim adamına göre Şii Kürtler dahilinde ele alınabilecek diğer iki grup da Türkiye'deki Kürt Aleviler ve Ehl-i Hak grubudur; bununla birlikte bu dinî yönelimlerin ayrı bir din mi teşkil ettiği, İslam içinde birer Şii kolu olarak ele alınıp alınamayacağı tartışmalıdır. Bu topluluklarda temel çeşitli Şii unsurlar bulunmakla birlikte, antik, İslam-öncesi inançlardan da çeşitli imge ve öğeler bulunmaktadır.[87]
Sayin arkadasim Karduklar'in kürd oldugunu ileri sürüyorsun...Peki senin mantikla gidelim....
Öyleyse Türklerde Kürd...Onlarada yanlis telafuz ile Kürd yerine Türk denmis...Senin mantikla gidiyorum...Karduklar nere Kürd nere.... ama Türk ile Kürd arasinda telafuz olarak bir yakinlik var...
Ingiizlerin tarihe müdahelesi gibi tipki sizde tarihe müdahele etmeye calisiyor ve kendinizi bir kaliba sokmaya calisiyorsunuz,,,Bence bu kaliptan cikin ve ecdadinizi ecdadimiz ile birlikte kardes olarak yad edin...Dogru olan da budur...Gecmiste devlet kuramamak bir eksiklik degildir...
Karduklar, yazar, filozof, tarihçi ve komutan Xenophon’un (Ksenefon) MÖ 401 yılında yazdığı Anabasis adlı eserinin üçüncü kitabında yer alırlar.
Yunanlı Xenophon 10 bin kişiyi aşkın ordusuyla Pers ordusuna yenildikten sonra geri dönerken Kardukhilerin ülkesinden geçer ve Kardukhilerin saldırısına uğradığından bahseder.
Kard: Kürd demek. Kürdçedeki u harfini Yunanlılar telaffuz edemiyorlar. Bundan dolayı da a olmuş. -ukh eki eski Ermenice çoğul ekidir yani Türkçedeki -ler ile -lar eki karşılığıdır. Ermeniler Kürdlere Kurd-ukh/Gurd-ukh diyorlardı eski çağlarda bu da Kürd-ler demektir.
Yani Ksenefonun kullandığı Kard-ukh Kürd-ler; demek. Bunu Ermenilerden duymuş.
Ama Ksenefon bu kelimeye bir de yunanca çoğul eki olan Kardukh-i'yi ekleyerek KARD-UKH-i demiş. Bugünkü Türkçeye de Kard-ukh-lar olarak çevrilmiş.
Yani KARD-UKH-i KÜRD-LER demek.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Karduklar
Kürtlerin ayrı bir millet olduğunu, Kürtçe'nin Farsça-Türkçe-Arapçanın karşımı bir dil olmayıp bağımsız ve orijinal bir dil olduğunu savunanlar çok şeyler söylüyorlar ama, tarihten hiçbir yazılı belge gösteremiyorlar.
İçinde 'kürt', sözü geçen bir yazılı belge, hangi tarihi belgedir? Sadece Osmanlılar, Selçuklular ve hemen öncesinde Türklerin yeni müslüman olduğu dönemlerdeki yaşadığı yerlerde (İran-Anadolu-Ortadoğu üçgeninde) geçiyor.
'Türk' sözü ise, Köktürk Yazıtlarında (M.S. 740'lı yıllar) geçiyor, ondan sonra Türklerin varlığından bahsedilebilir. Ondan önceki dönemlerde aynı dili kullanan Hunlar'ın da Türklerin kökü olduğu anlaşılıyor.
Peki, hangi tarihi yazılı belgede, 'kürt' ifadesi geçiyor? Kürt ırkçısı olan bölücü arkadaşlar lütfen önce buna cevap versinler. (bengübeg) (
Bende Türküm ama Kürt'lerin asimile edilmeye çalışıldığı doğrudur Kürt kardeşlerimizin yaşadığı yerleşkelerde Kürt isimli köylerin Türkçe'ye çevrildiği bir gerçektir.Hatta 80'li yıllarda bu köylerde Kürtçe konuşmak yasakmış.Ya Türk Askerlerine kendi eliyle çay ve yemek servisi yapan babama Adıyamanlı olduğu için 'Kaç tane asker öldürdün' diyen komutanlar var.Böyle bir söylemle karşılaşan babamda tabiii ki haklı olarak tepki verecektir,vermiştirde herkese teşekkür ederim....
esSELAMUN ALEYKÜM değerli kardeşlerim yapılan yorumlar çok acı verici daha doğrusu gereksiz... çünkü üzerinde yaşadığımız topraklar ne türklerin nede kürtlerin fevri çabalarıyla kazanılmadı. malazgirttte de çanakkalede de lazlar çerkezler türkler kürtler omuz omuza ÜMMET BİLİNCİYLE şavaştı ve canlarını feda ettiler ve emin olun o mukemmel makamlarından bizi üzülerek seyretmektedirler.bu ayrımcı fikirler bizi bölmek isteyenlerin oyunları.gelin kukla olmayalım insanlığın ilmin dinin ırkı olmaz hepimiz müslümanız bu kardeşçe yaşamamıza yeter.. üç günlük dünyada yapılacak daha önemli görevleimiz var..EY MÜSLÜMAN UYAN ARTIK...
mel-lez-girt(biz çabuk tutuk) malazgirt isminin kürtçe karşılığı.
tarih boyunca yaptıkları en büyük şey türklerin başına bela olmaktır..böyle varoldular.
tabi biz kimin evden çıkıp kendi isteğiğle gelmediğini. kiminse zoraki bir şekild alındığı biliniyor..
Kardesim olayi kisilestirip evden cikip geri dönmeyenlere inmene gerek ne? Bizim sehidimiz kadar sizin ruhunuz yok sen neden bahsediyorsun?
pardon ama asit çukurlarında kim eritildi, köşe başlarında kim öldürüldü, evlerinden çoluk çocuğunun gözü önünde evinden zorla alınıp bir daha evine dönemeyen insanlar şimdi nerde bütün bunları yapan kimdi...ve en önemliside kim, kime kucak açmış kürtler türklerden çok daha önceleri bu topraklardaydı. eğer kucak açan birileri varsa oda kürtlerdir.asimilasyona gelince bunu biz kürtler değil eskiden bunları yapmış olan kişler bir itiraf ediyor...
arkadaşların bazıları türklerin kendilerini asimile etmeye çalıştıklarınaı söylemiş eğer biz türkler kürtleri asimile etmeye çalışsaydık bunu binlerce yıldır hakim olduğumuz toprak larda illa ki yapardık ama büyük türk halkı bunu yapmak yerine siz kürtlere binlerce yıldır kucak açmış ve asimile etmeye çalışmamıştır kürtler bugün olduğu gibi geçmiştede sizi kollayan türk halkını hep sırtında vurmanıza rağmen acaba kürtleri tekrar kazanabilirmiyiz bunun uğraşına girmiştir ama kürtler her fırsatta uzanan elleri geri çevirmiştir özal döneminde saddamın halepçede yaptığı olaydan sonra türk halkı kürtlere yine kucak açmış ve onlara olaylar durulana kadar sığınma evi tahsis etmiştir olaylar bittikten sonra bu sığınan kürtlr tekrar kuzey ıraka giderken tc nin tahsis ettiği evleri yağmalamıştır bu örnekte görüldüğü gibi uzanan yardımı böyle unutmuştur kürtler,dil dediniz trt6 yı açtık imkan dediniz bizden daha iyi imkanlara sahipsiniz...siz ne istiyorsunuz canımızı seve seve vereceğimiz toprak larımızımı.her ihtiyacınıza yardım ettik ama asla vermeyiz topraklarımızı...........
ben kürt değilim kürtlere ve kürt tarıhıne merakımda benım için önemlı olan kürt arkadaşımdır açıkçası daha öncede bı antı patım yoktu anlamadığım aramızdakı kürt turk ayrımı buna gerek duymuyorum yuzyıllardır aynı topraklarda yaşamış aynı değerler için çalışmış ve savaşmış toplumuz bu son yıllardakı ayrım bu ıkı taraftakı mıllıyetçılık neden aynı okullarda okuyoruz aynı topraklarda yaşıyoruz yasak yok engel yok sorun nneden bıtmeyen bır terör ikiş taraftan ölen gençler bağrı yanna analar ne gerek var her şeyden önce dın kardeşiyız vatandaşız ve kardeşiz kardeşiz kardeşiz
'Ben kökü mazide bir atiyim' Yahya Kemal.. Yani kökü olmayanin atisi de yoktur herkes köküyle atasi-ecdadiyla vardir.. Renklerini belli etmeyen insanlarin yazmis olduklari fuzuli bilgilere inat rengimi belli ettim... Herkes rengine sahip cikmali ama baskalarina haksizlik etmeden... Tarih belge ister hatirlatayim... Ortada kimden oldugu belli olmayan bir cocuk varsa eger ve eger siz bunun DNA testiyle babasini bulamiyorsaniz bu cocuga herkes sahip cikabilir ve himayesi altina alabilir.Onu büyütüp besleye bilir... O cocuk arkasindan kuyusunu kazmis olsa bile vicdani duygulari vardir...Nereye kadar sabir eder onu bilemiyecem..
ben bişiy yaptığımda hiç eskiyi düşünmem önemli olan içinde bulunduğum andır gerisi fasa fiso okadar atalarımın ne yaptığıda beni hiç ilgilendirmez(atalarımı sevip saymadığım anlamına gelmesin) .ha bu arada bazen buraya çok fuzuli şeyler yazılıyor lütfen lütfen yazmıyalım çünkü yazılanlardan kimin ne olduğu hemen anlaşılıyor...
Eski Kürd agalari yani BEN KÜRDÜM diyen kisilerin dedeleri zamaninda Yavuz Sultan Selim'e yazdiklari mektubu aynen yaziyorum.. Bu mektup topkapi sarayinda halka aciktir isteyen zahmet edip okusun...
'Bu muhlis ve size itaat eden bendelere yardim ediniz.Bizim BELDELERIMIZ Kizilbas (sia lik) diyarina yakindir,komsudur ve hatta karisiktir.Nice yillar bu mülhidler bizim evlerimizi yikmislar ve bizimle savasmislardir.Sadece Islam Sultani'a muhabbet üzere oldugumuz icin bu INANCI SAF insanlari o zalimlerin zulmünden kurtarmayi merhametinizden bekliyoruz.Sizin inayetiniz olmazsa biz kendi basimiza müstakil olarak bunlara karsi cikamayiz'
Biz Türk milleti olarak sizin icin bile sehit verdik... Idris-i bitlis kürd evet Said Nursi Hazretleri de kürd ama BUNLARI TARAFINA CEKME ONLAR SENIN GIBI KÜRD DGL...
diroknas2008
bir halk yaşıyorsa veya tarihin belli bir döneminde yaşamışsa onun bir dili ve kültürü olduğu gibi hiç kuşkusuz onun bir de tarihi vardır.Devletlerin tarihi ile halkların tarihi bir birine karıştırılmamalıdır.Halkların tarihi devletlerin tarihinden çok daha eski ve köklüdür. Yaşayan ve hemde insanlık tarihinin en önemli halkalarından birini oluşturan bir halkın varlığının; dilinin, edebiyatının, tarihinin varlığı yokluğu tartışılmaz.Yani Kürt halkının tarihi var mı yok mu diye değil, Kürt tarihine ilişkin ileri sürülen tezler tartışılabilir.Öncelikle kürt tarih olgusuna yaklaşımı iyi çözümlemeliyiz. bunu tartışabiliriz.
malesef tarihimiz türk tarih kurumunun dilimiz türk dil kurumunun insiyatifine bırakıldıgı için kimi dar beyinler hala tutturmus bi asiret,yok kürt diye bir millet yoktur diye. ahhhh welataminnnn.eger ben kürt halkım için bir hizmette bulunamazsam gözlerim açık gidicem.ahhhhhh u ahhhhhhhhhh welatamin.....
ARKADAŞLAR GERÇEKTEN ÖĞRENMEK İSTEYENLER OKUYABİLİR
Herhangi bir siyasi kaygı taşımadan sadece NEDİR...
1/1
Kürtçenin Yapısı
Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde, Kürtçeden ve Kürtçenin lehçelerinden söz eder. Kürtçenin zengin ve kadim bir dil olduğunu; Farça, İbranice ve “Derice”den ayrı olduğunu vurgular.
Şemsettin Sami Kamus’ül Alâm adlı eserinde, Ziya Gökalp de çeşitli makalele ve demeçlerinin yanı sıra Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler adlı eserinde, Kürtçenin diğer dillere benzemediğini ve bağımsız, zengin bir dil olduğunu söyler.
Öte yandan Kürtler ve Farslar Ari kökenlidirler. Dilleri aynı grup içinde yer alır, ama her biri bağımsız bir dildir. Kürtler geçmiş dönemlerde kendi dilleriyle eğitim ve öğretim yapmışlardır.
Medreselerde matematik, mantık, gramer, fıkıh ve benzeri konularda eğitim ve öğretim,
Kürtçe ve Arapça yapılırdı. Ama öğretim birliği (tevhidi tedrisat) kanunuyla bu medreseler
kapatıldı ve yeni sistemde Kürtçe öğretim ve eğitime yer verilmedi.
Kürtçede lehçe ve şivelerin varlığı bir gerçekliktir. Bu gerçeklik yalnızca Kürtçeye ait
bir özellik de değildir. Tüm dillerde lehçe, şive ve ağızlar vardır. Dilde standartlaşmadan söz
ediliyorsa bu, yazı dilinde aranır. Hangi dilde hem konuşma, hem de yazı dilinde birlik
sağlanmıştır ki! Standart bir dil için ise her açıdan elverişli koşullara ve zamana, modern
kurum ve kuruluşlara ihtiyaç vardır.
Kürtler Mezopotamya’nın yerleşik halkı olup zengin bir kültüre sahiptirler. Kürtlerin
atalarından birçok kültürel ve tarihi miras kalmıştır. Bu tarihi miras ve kalıntıların bir kısmı
da yazılı belgelerdir. Mevcut belgelerden anlaşılıyor ki Kürtler, öteden beri yazıyı
kullanagelmişlerdir.
Kürtlerin Kullandığı Alfabeler*
Sümerlerin çivi yazisini m.ö. 3000 yılından millata yakın zamanlara kadar dünyadaki bir çok millet tarafından kullanıldı.
Kürtler de örneğin Hurri, Mitanni, Kaşi ve Med devletleri döneminde çivi yazısını kullanmışlar ve kendi fonetiklerine göre ses ve harflere eklemeler yada düzeltmeler yapmışlardır.
Mesela Medler bu yazıyı kulanmaya başlayınca 36 harfliydi. Medler kendi fonetiklerine göre 6 harf eklemişler. Bununla harf sayısı 42’ye çıkmış. Çivi yazısı bütün kürtçe seslere elverişli ve uygun olmuştur. Çünkü önce bu sistemi bütün seslerine göre kullanmışlar.
sümerlerin kelimeleri bazıları tek hece bazıları birden fazla sözcükten meydana geliyor. Sümerlerin bu kelimeleri ile bu günkü kürtçe sözcükler arasında bazı ortak noktalar var.
Biraç örnek:
sümerce bugünkü kürtçe ile
Ga-meş Gamêş
Pa-bil-ga Bapîr
Lu-kal Mêrê kal
A-nê-nê Awane
Gu Guh, go
Gal Gel
Mi Mê
Nuh Tufanı Tabletleri
Hazim Hacani arapça kitabında “Sefehatun Min Tarîxi'l-Kurd we Kurdistan” şöyle nakleder: Nuh tufanından bahseden çivi yazısı ile Kürtçe yazılmış ve günümüze gelmiş en eski belgelerden diyebileceğmiz tabletler var. Bu tabletler şu an londra müzesinde korunuyor. Bu alanda “Sewtu'r-Rafideyn” gazetesinde bir makale yayınlandı. Ama günümüzde kullanılan bir dil ile yazılmış bir çivi yazısı belgesi çok büyük bir olaydır(yeteri kadar tanıtılmaması ise talihsiz bir olaydır) . Bu kürtçenin tarihinin, kadimliğinin göstergesidir.
Arami ve Yunan alfabeleri
Kürtler M.Ö. 4. yüzyılın sonlarında Ixmînî imparatorluğunun çöküşünden sonra çivi yazısını kullanmayı bırakıp Yunan ve Arami alfabesini kullanmışlar. Bu alfabelerle yazılıp günümüze gelen Kürtçe tekstler “Hewramî Kitabeler”dir. Bazı kürt ve avrupalı tariçiler bu konuda çok önemli tespitlerde bulunmuşlar: 1909 senesinde Hewramanda bir mağaranın içinde Kürtçenin hawramani lehçesiyle yunan ve arami yazısı ile yazılmış kitabeler bulunmuştur.bunlar çok eski tarihlere dayanır ve genelde ceylan derisi özerine yazılmışlardır. Dr. Se’id el-Kurdistani bunlardan 3 tane kitabeyi İngiltereye götürüp Prof. Minns’e teslim etmiştir. Bu 3 kitabe m.ö. 88,22,11 de Aşkaniler zamanında yazılmış. Bunlardan biri arami alfabesi ile diğer ikisi ise yunan alfabesi ile yazılmış. Prof. Minns yunan alfabesi ile kürtçe yazılmış iki kitabe hakında araştırma yapmış ve sonuçlarını 1915’de “Helenistik Araştırmalar” dergisinde yayınlamış. Prof. Minns arami alfabesi ile yazılanı ise 1919’da “JRAS” dergisinde yayınlamış.
Aşağida da vereceğim 8 satırlık ticaret anlaşması niteliğindeki belgenin hem arapça alfabesine göre hemde orijinalini Cemal Reşîd Ehmed “Zuhûru’l-Kurd Fi’t-Tarîx” eserinde vermiş. Kitabede bağ ve bahçelerin kiralanması ve satın alınmasından bahseder. Ayrıca bu anlaşmaya şahit olanlarında isimleri tek tek metinde geçiyor.
Aşağıdaki tabloda hem eski tablonun orijinaline yakın telafuzunu hemde kürmanci lehçesine çevirisi verilmiş.
Orjinal kitabeye yakın telafuz:
1) Şenet /// Qi Yerexa Erwetet Meybenû Pitispik berî Turîn.
2) /// 1.. û? yekî kerma esmek men Ebîkuşkun Piliz yat.
3) Rezbenû Erîl berî Bişnîn dad ehî kula zewzen 10, 20, 20, 5.
4) Me men Bûmxûtî E…X hemî edlû qedemte
5) Şehdîn: Tîrîk berî Epînî berî Reşno berî Eriştet
6) Berî Ebnû Gerîpnehî berî Mitrapedî Sînik berî Matbeng
7) …Kerma esmetin kerma zînet? Erîl men
8) Pitispik kula zewzen 10, 20, 20, 5
Günümüz Kürmanci’siyle:
1) Sal 3000, meh Erwetet, havîn. Xwediyê şeravê Pitispik kurê Turîn
2) 201 wekî buhayê yek rezê tirî da ku nîvê malê wî bê zivirandin.
3) Xwediyê rez Erîlê kurê Bişnîn e. Temamê pere ku 55 zewzîn e da wî
4) Da xwediyê erdê. Vî kesî ev tişt qebûl kiriye di hizûra şahidan de.
5) Şahid ev in: Tirîk kurê Epînî, kurê Reşno kurê Eriştet
6) Kurê Ebnû û Gerîpnehî kurê Mîtrapedî, Sînik kurê Matbeng
7) Pereyê rezê tirî yê Esmetin. Ew ê rez ji Erîl re bê dayîn ji aliyê
8) Pitispik ve. Hemû li ser hev 55 zewzen e.
Bînû Şad û Masîsûratî Alfabesi
Bu alfabe kürtlere ait bir alfabedir.Alfabe 37 harften meydana geliyor ve sağdan sola doğru yazılıyor. Arap alfabesinde olmayan “P, Ç, J, G' harfleri bu alfabede bulunur. Celadet Bedirxan’ın latin alfabesinde olmayan 'Ğ' harfi bu afabede vardır. İki tane “k” iki tane “ç” iki tane de “p” harfleri vardir bu alfabede. Kürtlerden başka kimse Bînû Şad û Masîsûratî alfabesini kullanmamıştır. Bînû Şad ve Masîsûratî iki Kürt aşiretidir. Kürtlerin bu alfabesinden bahseden en eski kitap arapça olan 'Şewqu'l-Musteham Fî Ma'rifeti Rumûzi'l-Eqlam' dir. Kitabın yazarı İbn-i Wehşiye’dir. Kendisi keldanidir ve Kürtçede biliyordu. Bu kitabını Endülüs hükümdarı Abdurrahman oğlu Abdulmelikin isteği üzerine yazmıştır. Abdulmelik kendi zamanına kadar kaç alfabe yazıldığını öğrenmek istemiş. İbnu Wahşiye bu istek üzerine hicri 241/ miladi 856’da yazmıştır. Yazar 'Sifetu qelemin axere mine'l-eqlami'l-qedîmeti' (eski kalem şekillerinden başka bir kalem) başlılı yazısında şöyle der: “Bînu Şad ve Masîsuratî Kürtleri bütün bilimsel ve sanatsal eserlerini bu alfabeyle yazmışlar. Bu alfabede olan harf ve şekiller çok yabancı ve eskidirler ve başka alfabelerde bulunmazlar.
Bağdatta isevilerin makberlerinde bu alfabeyle yazılmış 30 kitap buldum ve iki tanesi şuan da yanında Şam’da. Bunlarda biri üzüm ve hurma toplamak biri de yerin altından su çıkarmakla ilgilidir. İnsanlar faydalansın diye Kürtçeden Arapçaya çevirisini yaptım” der İbn-i Wehşiye. Ayrıca alfabenin orijinalini de adı geçen kitabında kaydetmiştir. Muhemmed Mela Ebdulkerîm el-Muderris bu kitaptan bir nusha ele geçirmiş ve 134 ve 135 sayfalarının fotokopisini apça “Gülan” dergisinde bir makale ile yayınlamış. Söz konusu 134 ve 135 sayfalarında bu alfabeden bahsedilir. Makalenin ismi şudur: 'Kane li'l-ekradi eyden hurûfun yektubûne biha'(Kürtlerinde alfabesi ve harfleri vardı ve bunlarla yazarlardı) . Hogir Tahir Tewfîq’de “el-Elifbau'l-Kurdiyye”(kürtlerin alfabeleri) bazı bilgilerle beraber adı gecen sayfaları alfabeyle kaydeder.
Avesti Alfabe
A Â Î i u û i İ İ
O Ö ü a e k x xw G
Ğ İ i ç c z j s T
S d Z n p f b w M
Y y R v v s ş ş H
Avesta kürtçenin mukri lehçesine çok yakın bir dille yazılmış. Bundan dolayı Mukri’ye Avestayi lehçesi de denir.
44 harften meydana gelir. Kürtler ve Farslardan başka diğer irani topluluklarda kullanmış olabilirler bu alfabeyi. Arapçada olmayan 'P, Ç, J, G' harfleri bu alfabedeb yer alır.
Pehlevi alfabesi
Sasaniler Devletinde Kürtçenin Feyli lehçesi resmiydi. Miladi üçüncü ve yedinci yüzyılları arasında çok sayıda eser ve arşiv bu lehçeyle yazıldı. Birkaç örnek: Zend Avesta, Dinkerd (Soranî dinkerd) , Bondhişın, Pendnamegi Zaraduşt ve Minoki Xired bu lehçeyle yazılmışlar. Abasiler döneminde Feyli lehçesinden arapçaya çevrilen ama asılları yanlışlıkla Farsça kabul edilen eserler şunlardır:. Denizin Sinbadı, Bin Bir Gece, Xudayname, Karname,Ayiname, Kelile ve Dimne(Kereteke û Demeneke) .
Sır Alfabesi
30 harften meydana geliyor.
a (e) -b-p-t-c-ç-h-x-d- z -r-j-s-ş- s-d- t- z-e-ğ-f-q-k-g-l-m-n-w-h-y
bu alfabe Yezidi (Êzidi) kürtler arasında kullanılmış. Başta yezidi olmayan Kürtler, Araplar ve Farslar bu alfabenin harflerinden bir şey anlamadıkları için bu alfabeye “alfabeya sır” (sır alfabesi) denilmiş. Yezidilerin kutsal kitapları Mıshefa Reş ile Cêlve ‘nin bu alfabeyle yazıldıkları soylenir.
Alfabe sağdan sola doğru yazılır ve okunur. “j” harfi bazen “z” harfiyerine kullanulır ve bu özellik halada kürtler arasında var bu harfleri birbirinin yerine kullanırlar. Örnek “e ji” bazıları “e zi” aynı şekilde “v” yerine “w”, “û” yerine “y” kullanılır. Arapçada olmayan 'P, Ç, J, G” harfleri bu alfabede bulunur.
Kiril-Kürtçe alfabesi
Bu alfabelerin dışında, İran’ın Kürdistan eyaletindeki Zêwê mıntıkasında, gümüş bir
tepsi üzerinde bir çeşit yazıya rastlanmıştır. Araştırmacılara göre bu yazı milattan önce 8.yüzyıldan kalmadır ve Medler tarafından kullanılmıştır.
Arap harflerinden oluşan Kürtçe alfabesi.
Latin-Kürtçe Alfabesi
Kürtçenin Dünya Dilleri İçindeki Yeri
Birçok dilbilimci ve Kürdoloğun belirttiği gibi, Kürt dili Hint-Avrupa dil ailesi içinde
yer almaktadır. Bu ailede yer alan İran dil grubu, Kürtçeyi de içermektedir. Kürtçe, bu
grubun kuzeybatı bölümünde yer almaktadır. Bu dil grubunda yer alan bazı dilleri şöyle
sıralayabiliriz:
Farsça, Kürtçe, Belucice, Osetçe, Yexnubçe, Peştûca, Pamirce vd.
Dilbilimciler,genel olarak dili iki yönden; biçimine (morfolojik) ve akrabalık ilişkilerine (genetik) göre ayırırlar.
Kürtçe de bükümlü bir dil olduğu için, büküm üzerine birkaç şey söylememiz gerekir3.
Dilbilimciler bükümü şöyle ifade ederler: “Çekim sırasında kökün, özellikle de fiil kökündeki
ünlünün değişmesi.”
Bükümlü diller için Arapça iyi bir örnektir. Arapçada ünsüzler (konsonant) değişmeyip,
sözcüğün başına ve ortasına gelen ünlülerden sözcükler oluşur. Örneğin “ktp” ünsüzlerinden
kitap, mektep, kâtip vb sözcükler ünlülerin değişmesiyle oluşurlar. Yine “chl” ünsüzlerinden
cahil, cehele sözcükleri oluşur.
Kürtçede sözcükler yüklendikleri göreve göre değişkenlik gösterirler ve bükülürler. Bu
kurala göre, değişiklik bazen fiilin köküne kadar yansır. Örneğin, “kirin” fiili birinci tekil
şahıs takısını alıp şimdiki zaman kipine göre çekimlendiğinde, di-k-im (yapıyorum) olur. Bu
örnekte görüldüğü gibi, fiil kökünden sadece “k” sesi değişmiyor. Bir başka örnekle,
“parastin” (korumak) fiilini şimdiki zaman birinci tekil şahısa göre çekimlediğimizde, ez diparêz-
im durumuna geliyor. Ez birinci tekil, yalın şahıs zamiridir; di- şimdiki zaman takısı;
parêz, emir halindeki fiil kökü; -im, birinci tekil şahıs zamiri ekidir.
Aynı fiili di’li geçmiş zamana göre çekimlediğimizde, min parast oluyor. Min, birinci
tekil, bükümlü şahıs zamiri; parast, geçmiş zaman halindeki fiil köküdür.
Örneklerden anlaşıldığı gibi, Kürtçede yalnızca ünsüzler değil, ünlüler de değişip
bükülmektedirler.
“Parastin” fiili şimdiki zaman kipinde çekimlendiğinde, fiilin kökünde (p a r a s t)
bulunan “a” “ê”ye; “s” de “z”ye dönüşüyor.
Türkçede çekim sırasında fiil kökü değişmez ve böyle bir vakaya rastlamayız. Örneğin
Türkçedeki “gitmek” fiilini değişik zaman köklerine göre çekimlediğimizde, fiilin sonuna
birçok çekim eki gelir ama, kurallı olarak bir ünlü veya ünsüz bükümüne rastlamayız. Gittim,
gidildi, gidecek, gitmişlerdi: Örneklerde sadece ünsüz yumuşamasına rastlamaktayız.
Hint-Avrupa dil grubu incelendiğinde, bu gruba dahil dillerde birçok ortak ve yakın sözcük görülür. Bu durum aynı dil grubunda yer alan tüm diller için söz konusudur. Bu yakınlık için, hazırladığımız örnek tabloya bakmakta yarar vardır:
Kürtçe İngilizce Almanca Fransızca Farsça Grekçe
stêr star stern astre sitare astron
kurt short kurz court - -
lêv lip lippe levre leb -
jenû - - geneou - -
dilop dropp tropfen - - -
nav name name nom name -
no/na no nein non - -
tu - du tu/te - -
nû/niwe new neu neu - -
neh nine neun neuf - -
dot douther - - - -
bira brother - - brader -
Bu konuyla ilgili olarak Minorsky şöyle der:
“Kürtçe de Farsça gibi Batı İran dillerinden biridir. Andreas, Salamann, O. Monn,
Meillet, Lent ve T. Tedesco da Batı İran dillerinin iki gruba ayrıldığını söylerler. Bunlar
Güney ve Kuzeybatı İran dilleridir ki, iki grup da birbirlerinden çok etkilenmişlerdir.
Bu etkileşim ve benzerliklere rağmen, günümüz İran dillerinin birbirlerine yabancı
gelen birçok özellikleri vardır. Kürtçe ve Farsça özgün niteliklere sahiptirler. Kürtçe
Kuzeybatı İran kolunda yer almaktadır.”
Kürtçe ve Farsça Arasındaki Farklılıklar
En belirgin ayrılık Kürtçede olup da Farsçada olmayan “cinsiyet”liktir. Kürtçeyi
Farsçadan ayıran önemli özeliklerden biri olan “cinsiyet” özelliğine çalışmamızın ileriki
aşamalarında ayrıntılı olarak değineceğiz.
Kürtçede iki grup şahıs zamiri bulunmasına rağmen, Farsçada böyle bir özellik
görmüyoruz. Bu iki grup şahıs zamiri geçişli fiillerde farklıca kullanılmaktadır. Bu
özelliğinden dolayı Kürtçe ergatif bir dildir.
Kurmanci için örnek:
Min nan xwar (Ben ekmek yedim) .
Ez nên dixwim (Ben ekmek yiyorum) .
Kirmancki (Zazaki) için örnek:
Min nan werd (Ben ekmek yedim) .
Ez nanî wena (Ben ekmek yiyorum) .
Kısacası, Kürtçede şahıs zamirlerinde erillik ve dişillik vardır ama, Farsçada böyle bir
durum yoktur. Ayrıca Kürtçede iki grup işaret zamiri vardır. Ama Farsçada böyle bir özellik
bulunmaz.
Bu iki dilin birçok ayrı özelliğinden söz edebiliriz, ancak biz sözü Vlademir
Minorsky’ye bırakırsak daha yerinde olur. Kürdolog Minorsky, Kürtçe ve Farsçanın
birbirlerinden ayrı ve bağımsız diller olduğunu söyleyerek bu ayrılıkları beş başlık altında
toplar:
1) Fonetik bakımdan: Kürt dilinin fonetiği Farsçanınkinden ayrıdır.
2) Ses değişmeleri: Farsça ve Kürtçede bulunan ortak kelimeler ses bakımından büyük
bir değişime uğramışlardır.
3) Şekil ayrılıkları: Zamirlerden tutalım fiil çekim ve bükümlerine, aitlik takılarından
isim tamlamalarına kadar birçok ayrılık mevcuttur.
4) Sözdizimi farkları.
5) Kelime ayrılıkları. (08.12.2008 21:39)
(ALINTIDIR)
aslında benim türklerle herhangi bir sorunum yok şu anda üniversitedeki bir çok arkadaşım asker çoçuğu ve miliyetçi falanda değilim ve miliyetçiliğe her zaman için karşı olacam. ama burdaki bazı yazıları görünce kendim zor tutuyorum çünkü okadar saçma ve boş iddillar varki bunları yazanların ne kadar sağlıklı düşündükleri hemen kendini belli ediyor...bin defa söyledik artık karşınızda elli yıl önceki otuz yıl önceki kürtler yok bomba gibi bir gençlik geliyor nerdemi biliyorum çünkü şu anda üniversitede hangi bölüme bakarsanız bakın kürt gençleri var ve bu sayı hiç azımsanmayak kadar çok şimdi bazı filozoflar bunuda saçma bulup akıllıca bir yorum yazarlar ama inanın hiç bir şekilde takmıyorum çünkü yazılan şeyler genelde kişisel görüşler ve bilimsel gerçeklerle hiç bir şekilde örtüşmüyor...kanıtınz varsa buyrun bol bol tartışalım yazalım hatta kürt olmama rağmen kürtlerin olmadığını kanıtlarsanız size söz veriyorum bunu ıspatlamak için en çok ben çalışacam ama nafile çünkü bu tür boş şeyler(boş iddiallar) bazı kişilerin içindeki kini ve nefreti bir nebze olsun olsun dindiriyor onun için biz ne kadar kürlerin olduğunu kanıtlamak için ciltlerce kitap yazsakda bazıları bazıları zaman öldürmek için hep iddilları dilendirmeye devam edecek son olarak otuz yıl öncesine kadar dağda yürüdükleri için kart kurt seslerini çıkardıkları için adları kürt olarak kaldı diyen bütün bütün ağbabalarınız varlığımızı kabul etti onun için ben birkaç kişinin kürt yoktur demesiyle kürtler yok olmaz...ve ebediyen va olcaklardır ister inanın ister inanmayın...
yilarca korktular gercekleri sakladilar asmile etmek icin bu halki her turlu oyuna basvurdular ne oldu ellerine gecti kan dokulmekten inkar etseniz ve bu halki bir tarihi caglara uzantisini kabuletmemek ne isinize yariadi bu halki inkar edenler siz bu halkin varligini kabul etmediginiz surece hep zararda olursunuz
senin milleteni yoktur boyle millet yoktur deseler hosuna gider mi ozaman soyle derim insallah sizde bu halkin dustugu duruma dusesiniz ve bunlarin cektigi izdirabi sizlerde cekesiniz ve bu haklin derdini anlayabilesiniz nankorler omuza cankaleyi kurttaran istanbulu fetehmesine yardimci olan alparsalana malazgirte yardim eden kim mal herifler kuskafali sovenistler haklisniz bu millet kutulus savasinda bu vatani kurtarmayackti diger devletler gibi kendisi icin savasacakti soylerim kazim karabekir kimdir o olmasaydi onun birligi olmasaydi halimiz nice olurdu somurge ulkelerin elinde kazim karabekir dagitmadi ordusunu o civanmert insan kurt degilmiydi