Alevilik bir anne babadan doğmak değildir.aynı toplumda yaşamakta değildir.kötü her yerde kötüdür.ne olursa olsun dünyaya dar bakan geçmişe saplanan bu dünyaya ayak uyduramayan bir toplumda alevi değildir.hiç bir şeyi inkar etmiş değilim.alevilik hakkında sitelerdeki yazıları takip ediyorum.geçmişimize zulm eden unutulmayacak binlerce olay vardır.unutmuşta değilim.bunun kini ile yaşamakta alevilik değildir.bunları unutmak için böyle söylemiyorum.yanlış anlaşılmasın.alevilik affedendir.anlatmak istediğim kinin nefretin karamsarlığın ümitsizliğin yani kin ile yaşamanın bizi emelimize götüremeyeceğidir.hacı bektaş veli yaradanı hor görme yaradandan ötürü diye söyler.bu aleviliğin özüdür.daima iyilerin güzellerin sevginin barışın kötülüğe karşı durmanın iyilerin ve güzelliklerin insanlığa sunulan bütün iyiliklerin ayağına taşımaktır alevilik.geçmişte yaşadığımız ve şehit verdiğimiz bütün alevilerde bunun için şehit olmuşlardır davasını sürmek için bizlerde doğru bildiğimiz yolda şehit olmaya razı olmak vedüşüncelerimiz ile savaşmaktır alevilik.alevilik düşünce felsefeyaşam biçimi bir kültürdür.kötü her yerde kötüdür.öylede olmalı alevi sünli farketmez kem düşüncelere vurulacak en büyük silahi nsan düşüncesi ve akıldır.ve insanlığa böyle bir silah gereklidir.ben şunu düşünüyorum güney afrikada şehre inmemiş zulu kabilesi vardır.bizlerden daha medeni olduklarını düşünüyorum çünki diledikleri gibi yaşıyorlar.çünki insanlığa bu gereklidir.dilediği gibi yaşamak her insanın her toplumundüşüncesinde olmalıdır.
alevilik okuyan yazan düşünen ileri gören yönlü ilimden bilimden yana dönmüş günahlarını sevaplarını yüreğinde taşıyan insan ve doğa sevgisini her şeyin üstünde tutan insan yapısıyla mümkündür.alevilik bin olup bir görünmektir.
alevilik bir yaşam biçimi bir felsefe bir kültürdür bir din değildirolmamalıda ALEVİLİK.dogruluk dürüstlük mertlik bütün canlıları din dil ırk ayrımı yapmadan sevgisini gösteren özüne baktığımızdakendi toplumunu kendi içinde yargılayan ilimden bilimden yana cepesini dönmüş ilkelliği ğeri plana atan atalarına sahip çıkan saygı duyup ğeçmişini unutmayan içinde bullundugu kültürü insan duygusuna ğözüne ve sevgisine hitap eden bir yaşam biçimidir bunun için bütün dünya milletlerinin örnek alıp barışa gidecek örnek alınacak bir yaşam biçimidir.kimse aksini idda edemez ve etmememelidir.dini açıdan baktığımızda bizi diğerinden ayıran alevi ya da sünli diye birşey olmadığını görürüz.bu tarihin bi ayıbıdır.geçmişte yapılan iyiliklerin bastırılıp kötülerin sunulmasıyla çıkan bir kargaşanın hediyesidir.bana göre derine indikçe içinden çıkılamayan bir geçmiş tarih vardır.içine fazla giren batmış çıkamamaktadır.iabdet insanın allah ile kulu arasındadır.biz bunu böyle biliriz.doğrusuda budur.kimse giremez.bizim ibadetimiz yaşadığımız dünyaya ve gizemlerine bilmediğimize saygı göstermek bildiğimize sevgi göstermektir.insan yaşadığı dünyaya saygı sevgi gösterdiği zaman zaten tanrısına en büyük ibadeti yapmış olur.allahta bunu böyle ister.içinde kötülük olmayan bir düşünceyi hangi din hangi toplum hangi ırk hangi tanrı karşı çıkar.çıkarsa o tanrıdan şüphemiz olması lazım.lafı fazla uzatmak istemiyorum.bizi bizden ayıran tek bişey vardır iyi ve kötüdür öylede olmuştur.iyi kötüyü anladığımız sürece öylede olacaktır.bu kötü giden dünyamıza bu güzel duyguları anlatamayan düzen suçludur.bu güzel duyguları anlamayan toplumda suçludur.din kötülerin elinde çomak olmuş bizi bize kırdıran en büyük silahtır.elimize silahı veren toplumlarnamluyu kendimize doğru yapmıştır.biz bunu göremiyoruz ve göremeyeceğiz.bu gidişe gelin kafamızı kaldırıp biraz düşünelim.ben bu yazıyı yazmakla alevi olarak kötü bişey mi yaptım.içinde kötülükmü var.düşüncelerimiz kimsye çamur atmaz.çamur atanlarada karşıyız çünki kötülerdir.bizim düşüncemiz insanın kendi cennet ve cehennemi yarattığıdır.zaten bu düşüncede yaşayan bir toplum kendi cennetini yaratmış olur.aksi düşünceler verakta olduğu gibi bütün düzeni olmayan islam aleminin yarattığı cehennemde içinde bulunduğu kargaşa savaş yoksulluk sefalet kendi ateşi içinde yanmaya devam edecektir.barış için sevgi için kardeşlik için insanlık için bu düşüncelerimizi bir daha gözden geçirin.bu bir insanlık çağrısıdır.
Her ne kadar bazıları bir yanılgı içine girip Kızılbaşlığı Alevilik içinde bir kol olarak görseler de esasında Kızılbaşlık Aleviliğin ta kendisidir.Kızılbaş kelimesi kızıl başlık takan anlamına geliyor. Tarihçesi Uhut savaşına kadar uzanır. Uhut savaşında Hz. Ali kendisini Hz. Peygambere siper ettiği sırada başından yaralanır. Bu savaştan sonra Hz. Ali’ye Kızılbaş denmiştir.
Burada bahsedilen şey kızıl saçlı olmak değil tabi... :) Şii mezhebinin bir koluna mensub olan bu topluluğa «mum söndürenler»(ben inanmıyorum böyle bişeye) «tavşan yemezler» «Ali Allahiler» adı da verilir. Kızılbaş adı Şiiliğin bu koluna mensup olanların ilk zamanlarda kızıl taç ve hırka giymelerinden dolayı veriliyor. Aslında bu kıyafetin aslı Zerdüşt dinine bağlı Mazdek'ler, İslâmiyetten sonra Bâtıniler tarafından kabul ediliyor bundan dolayı bunlara kırmızı elbise giyenler deniyor.
[Görüşlerim]
Alevilik Nedir?
Kanber Gürbüzdal
Alevilik bir anne babadan doğmak değildir.aynı toplumda yaşamakta değildir.kötü her yerde kötüdür.ne olursa olsun dünyaya dar bakan geçmişe saplanan bu dünyaya ayak uyduramayan bir toplumda alevi değildir.hiç bir şeyi inkar etmiş değilim.alevilik hakkında sitelerdeki yazıları takip ediyorum.geçmişimize zulm eden unutulmayacak binlerce olay vardır.unutmuşta değilim.bunun kini ile yaşamakta alevilik değildir.bunları unutmak için böyle söylemiyorum.yanlış anlaşılmasın.alevilik affedendir.anlatmak istediğim kinin nefretin karamsarlığın ümitsizliğin yani kin ile yaşamanın bizi emelimize götüremeyeceğidir.hacı bektaş veli yaradanı hor görme yaradandan ötürü diye söyler.bu aleviliğin özüdür.daima iyilerin güzellerin sevginin barışın kötülüğe karşı durmanın iyilerin ve güzelliklerin insanlığa sunulan bütün iyiliklerin ayağına taşımaktır alevilik.geçmişte yaşadığımız ve şehit verdiğimiz bütün alevilerde bunun için şehit olmuşlardır davasını sürmek için bizlerde doğru bildiğimiz yolda şehit olmaya razı olmak vedüşüncelerimiz ile savaşmaktır alevilik.alevilik düşünce felsefeyaşam biçimi bir kültürdür.kötü her yerde kötüdür.öylede olmalı alevi sünli farketmez kem düşüncelere vurulacak en büyük silahi nsan düşüncesi ve akıldır.ve insanlığa böyle bir silah gereklidir.ben şunu düşünüyorum güney afrikada şehre inmemiş zulu kabilesi vardır.bizlerden daha medeni olduklarını düşünüyorum çünki diledikleri gibi yaşıyorlar.çünki insanlığa bu gereklidir.dilediği gibi yaşamak her insanın her toplumundüşüncesinde olmalıdır.
alevilik okuyan yazan düşünen ileri gören yönlü ilimden bilimden yana dönmüş günahlarını sevaplarını yüreğinde taşıyan insan ve doğa sevgisini her şeyin üstünde tutan insan yapısıyla mümkündür.alevilik bin olup bir görünmektir.
alevilik bir yaşam biçimi bir felsefe bir kültürdür bir din değildirolmamalıda ALEVİLİK.dogruluk dürüstlük mertlik bütün canlıları din dil ırk ayrımı yapmadan sevgisini gösteren özüne baktığımızdakendi toplumunu kendi içinde yargılayan ilimden bilimden yana cepesini dönmüş ilkelliği ğeri plana atan atalarına sahip çıkan saygı duyup ğeçmişini unutmayan içinde bullundugu kültürü insan duygusuna ğözüne ve sevgisine hitap eden bir yaşam biçimidir bunun için bütün dünya milletlerinin örnek alıp barışa gidecek örnek alınacak bir yaşam biçimidir.kimse aksini idda edemez ve etmememelidir.dini açıdan baktığımızda bizi diğerinden ayıran alevi ya da sünli diye birşey olmadığını görürüz.bu tarihin bi ayıbıdır.geçmişte yapılan iyiliklerin bastırılıp kötülerin sunulmasıyla çıkan bir kargaşanın hediyesidir.bana göre derine indikçe içinden çıkılamayan bir geçmiş tarih vardır.içine fazla giren batmış çıkamamaktadır.iabdet insanın allah ile kulu arasındadır.biz bunu böyle biliriz.doğrusuda budur.kimse giremez.bizim ibadetimiz yaşadığımız dünyaya ve gizemlerine bilmediğimize saygı göstermek bildiğimize sevgi göstermektir.insan yaşadığı dünyaya saygı sevgi gösterdiği zaman zaten tanrısına en büyük ibadeti yapmış olur.allahta bunu böyle ister.içinde kötülük olmayan bir düşünceyi hangi din hangi toplum hangi ırk hangi tanrı karşı çıkar.çıkarsa o tanrıdan şüphemiz olması lazım.lafı fazla uzatmak istemiyorum.bizi bizden ayıran tek bişey vardır iyi ve kötüdür öylede olmuştur.iyi kötüyü anladığımız sürece öylede olacaktır.bu kötü giden dünyamıza bu güzel duyguları anlatamayan düzen suçludur.bu güzel duyguları anlamayan toplumda suçludur.din kötülerin elinde çomak olmuş bizi bize kırdıran en büyük silahtır.elimize silahı veren toplumlarnamluyu kendimize doğru yapmıştır.biz bunu göremiyoruz ve göremeyeceğiz.bu gidişe gelin kafamızı kaldırıp biraz düşünelim.ben bu yazıyı yazmakla alevi olarak kötü bişey mi yaptım.içinde kötülükmü var.düşüncelerimiz kimsye çamur atmaz.çamur atanlarada karşıyız çünki kötülerdir.bizim düşüncemiz insanın kendi cennet ve cehennemi yarattığıdır.zaten bu düşüncede yaşayan bir toplum kendi cennetini yaratmış olur.aksi düşünceler verakta olduğu gibi bütün düzeni olmayan islam aleminin yarattığı cehennemde içinde bulunduğu kargaşa savaş yoksulluk sefalet kendi ateşi içinde yanmaya devam edecektir.barış için sevgi için kardeşlik için insanlık için bu düşüncelerimizi bir daha gözden geçirin.bu bir insanlık çağrısıdır.
Kanber Gürbüzdal
Her ne kadar bazıları bir yanılgı içine girip Kızılbaşlığı Alevilik içinde bir kol olarak görseler de esasında Kızılbaşlık Aleviliğin ta kendisidir.Kızılbaş kelimesi kızıl başlık takan anlamına geliyor. Tarihçesi Uhut savaşına kadar uzanır. Uhut savaşında Hz. Ali kendisini Hz. Peygambere siper ettiği sırada başından yaralanır. Bu savaştan sonra Hz. Ali’ye Kızılbaş denmiştir.
Burada bahsedilen şey kızıl saçlı olmak değil tabi... :)
Şii mezhebinin bir koluna mensub olan bu topluluğa «mum söndürenler»(ben inanmıyorum böyle bişeye) «tavşan yemezler» «Ali Allahiler» adı da verilir.
Kızılbaş adı Şiiliğin bu koluna mensup olanların ilk zamanlarda kızıl taç ve hırka giymelerinden dolayı veriliyor. Aslında bu kıyafetin aslı Zerdüşt dinine bağlı Mazdek'ler, İslâmiyetten sonra Bâtıniler tarafından kabul ediliyor bundan dolayı bunlara kırmızı elbise giyenler deniyor.
ayniii benzeduuuun kiiiiziiiil başlaraa
ah babannne ahhh :)
Alevilerin diğer adı diye biliyorum ben..
yıllar, yıllar önce...
pireler berber iken, develer tellal iken...
bu işin esasını söylen doğru çıkmadı ki, şahidide doğru olsun...
yıllar öncesi bir alevi arkadaşımdan; (onun yalancısıyım :)
osmanlı zamanında -en çok baskı gören- kırsalda yaşayan alevilere denirmiş....
aynı dönemde, şehirli olan alevilere de 'bektaşi' denirmiş..