Bence kıskançlığın kendine güvenle hiç ilgisi olamaz.çünkü insan ne kadar mükemmel olsada farklı olanlar basitlere cazip gelebilir yani senden daha az iyi birçok kişi o anda o insana çekici gelebilir.şeytan dürtebilir bence.Ben böyle düşünüyorum Nefsini tamamen yenmiş bir insana tam olarak güvenilebilir bence.Yani psikopatça olacak belki ama karşı cinsten kaç kişiye sonuna kadar gerçekten güvenebilirsiniz.Ama iyice düşünün lütfen..
Galiba en sonunda en genel yargıyı buldum. Kıskançlık kişilik yapısı ve genel toplum yargısı ile alakalıdır..
Kıskanmayan erkek sevmiyor demektir. (Eğer kıskanmıyorsa umursamıyordur. Çekici gelmiyordur)
Eğer kıskanmıyorsa güveniyordur. (Kıskanılması gereken, sağlam karakterlidir, ne kadar nefis olursa olsun, sahip olan onun ne yapacağını zaten bilir)
Eğer kıskanmıyorsa bir bit yeniği vardır. (Kız birlikte olmaya başladıktan sonra başkalarına yakınlaşıp erkeği sinir etmek isteyebilir, bu durumda erkek umursamaz davranıp, beklenen tepkiyi alamayan kızın bu huyundan vazgeçmesini umabilir.)
Hasetten sakınınız. Çünkü haset, ateşin odunu yemesi gibi iyilikleri yer.
TANIM: Hadis-i Şerif KAYNAK: Müttefakün Aleyh
AÇIKLAMA: Haset, iyi ve güzel şeyleri imrenerek istemek değil; huzursuzluk duyarak çekiştirmektir bir anlamda. Onun için haset edenin pozitif düşündüğü ya da pozitif hali olduğu düşünülemez. Bu gibi durumlarda kendini muhafaza, yapılabilecek en güzel davranıştır.
Kur’an-ı Kerim’de Felak Suresi’nde de özetle “Haset edenin haset ettiği zaman şerrinden Allah’a sığınırım” denilmektedir.
Mü’min bir kulun gönlü Allah’ın Nur’u ile dolduğundan; orada haset bir oluşum bulunması mümkün olmayacağını düşünüyorum.
güzel konu vallahi öncelikle kıskanclık cok yönlüdür.eger bahsedilen eşi veya sevgiliyi kıskanma ise,çok sacma eger sevgili seni seviyorsa aldatmaz zaten yani kıskanmaya gerek yoktur ama eger sevmiyosa aldatırsa veya aldatabılrse de ayrılırsın olur biter bundan daha ötesini düşünmek ve ya uygulamak saçmalıktan öteye gitmez
Ask; insanlarda 'sahip olma' duygusu dogurur; sevdali esler birbirlerine 'ait olduklarini' hisseder ve düsünürler. Böyle çiftler için cinsel birlesme de bir sahip olma eylemidir; sevisme sirasinda en çok kullandiklari ask sözcükleri; 'benimsin', 'seninim' dir. Eslerinin bir baskasiyla duygusal ya da cinsel bir iliskiye girmesi, onlara mülkiyet haklarinin ihlal edilmesi gibi gelir.Sevgi ve askin en önemli yönleri; kabullenme, saygi duyma, takdir etme ve hayran olma'dir. Basarili evlilikler konusunda yapilan bir ankette birisi ' Insanin evi, utanmadan zayifliklarini ortaya koyabildigi, garipsenme korkusu duymadan övünebildigi, asagilanmadan yanlis yapabildigi yerdir' demis. Kisaca, evinde ve evlilik iliskilerinde oldugu gibi kabul edildigini söylemek istemistir. Insanlari olduklari gibi kabul etmek; dogal olarak eksikliklerini görmemek anlamina gelmez. Aksine bunlarin bilincinde olmak ve kabul etmek anlamina gelir. Ask iliskisinde insan 'kisilik zirhlarini' terkeder ama bir sartla: eslerinin kendilerini olduklari gibi kabul edeceklerine inanirlarsa. Esini belli bir kaliba sokma istegi ask degil sahip olma tutkusudur. Ask, insanin karsisindakini idealine tipatip uymasa da her yönüyle kabul etmesi demektir. Esler ilk kez sevisecekleri zaman, birbirlerinin karsisinda soyunmakta çekingenlik gösterirler. Bunun nedeni, karsilarindaki kisinin fiziki güzellik açisindan düs kirikligina ugramasi korkusudur. Oysa gerçek ask bu konuda da, bir benimsemeyi gerektirir. Filozof Ortegay Gasset bu konuda söyle diyecek kadar ileri gitmistir.
'Ask, bize karsi olan tutumundan bagimsiz olarak, karsindakini benimsemektir.' Bu dinsel ya da romantik bir ask tanimidir. Sövalyenin sevgilisinin ilgisizligine ragmen duydugu ask, ya da yasami boyunca aci ve yoksulluk çekmesine ragmen insanin tanriya duydugu ask gibi. Ama romantik ya da dinsel yanlari olmasada gerçek ask benimsemeyi içerir. Iste bu benimseme ilk sahip olma tutkusu arasindaki farktir ki, asktan kiskançliga giren yolu açar. Insanlar birbirlerini mülkleri olarak görmeseler de, hatta bu düsünceye teorik olarak karsi çiksalar da, sonuçta kiskançlik ve mutsuzluga dönüsen bu tutkuyu çogu hiç olmazsa bir dönem yasamistir. Sahiplenme, kaçinilmaz olarak kiskançligi da beraberinde getirir. Kuskusuz, modern toplumlarda ve modern iliskiler içinde hiç kimse, bir baskasini kendi mülkiyeti olarak göremez.
Ne var ki, bir çok insan, kafasiyla bu görüse katildigi halde, yüreginde kiskançlik denilen o yikici duyguyu hssetmistir. Kiskançlik, mantikla açiklanabilecek veya giderilebilecek bir duygu degildir. Yine de tek çözüm, kiskançliga kapilan kisinin esiyle bütün iliskisini basindan itibaren gözden geçirmesi, aksayan ve üçüncü bir kisiye gerek duyulmasina yol açan yönlerini arastirmasidir. Eger esiyle bagi, onarilmayacak ölçüde parçalanmis, kopmussa, iliskiyi zorlamaninanlami yoktur. Kaybedilmis bir askin yerini kolayca yikici bir kiskançlik ve nefret duygusu doldurabilir. Bu, iki taraf içinde ruh sagligi yönünen iyi olmaz. Bütün çaglarda ve ataerkil ailenin egemen oldugu bütün toplumlarda, evlilik sirasinda baska bir insanla cinsel iliski, evlilik öncesi cinsel iliskiden daha büyük bir suç sayilmistir. Bunun nedeni,
evlilik disi cinsel iliskinin ailenin ve özellikle çocuk bakiminin güvenligini tehlikeye atmasidir. Yine de çogu toplumlar, erkegin 'çapkinliklarina' belli bir hosgörüyle bakabilmislerdir; buna karsilik, kadinin evlilik disi iliskilerine 'fahiselik' damgasini yapistirmayan pek az toplum vardir. Buna gerekçe olarak, erkegin karisindan olan çocuklarin kendi dölünden geldiginden emin olma zorunlulugu gösterilmistir: eger, çocuk kocadan degil de kadinin asigindan olmussa, miras ve onunla birlikte bütün bir mülkiyet düzeni sarsilmis olacaktir. Ancak, böyle bir gerekçe, etkin dogum kontrolu yöntemleriyle birlikte eski inandiriciligini ve geçerliligini yitirmistir: artik kadin, çocuk yapmadan da, bir baska erkekle iliski kurabilme olanagina sahiptir.
ABD'li cinsel bilimci Alfred Kinsey, 1948 ve 1953 yilinda yayimladigi 'Erkegin Cinsel Tepkisi' ve 'Kadinin Cinsel Tepkisi' adli arastirmalarinda, erkek ve kadinlarin evlilik disi iliskileri konusunda bazi istatistiklere yer vermistir. Bu istatistiklere göre Amerikan toplumunda erkeklerin yüzde 50'si evlilik disi cinsel iliski kurmaktadir. Ayrica, sosyoekonomik düzeyi daha yüksek erkekler, evliliklerinin ilk yillarinda degil, daha sonraki yillarinda evlilik disi sekse yönelirken, daha düsük gelir gruplarinda ve düsük sosyoekonomik düzeylerdeki erkekler evlilik disi iliskilerini gençlik yillarinda yasamakta ve evliliklerinin ilerlemesiyle birlikte bu tür iliskilerden kaçinma egilimi içine girmektedirler. Kadinlarin evlilik disi iliskileri ise, gelire ve sosyoekonomik düzeye göre önemli bir farklilik göstermemektedir. Bulgulara göre, Amerikali kadinlarin yüzde 3'ü, 20 yaslarindayken evlilik disi seksi yasamakta, 30 yaslarina gelince bu oran büyük ölçüde artmaktadir. Bunun bir nedeni, kadinin cinsel dürtülerinin erkeginkinden daha geç gelismesi olabilir. Bir baska neden de, 30 yaslarindaki kadinin çocuklariyla olan baginin bir ölçüde zayiflamasidir.
Ama en önemli neden, hiç kuskusuz kadinin evlilik yasaminda ruhsal ve cinsel doyumu bulamamasidir: çogu kadinlar, artik kocalarindan göremedikleri ilgi ve sevgiyi yeniden bulmak için baska asiklara yöneldiklerini bildirmislerdir.Kinsey'in arastirmasinda evlilik disi iliski kurmus kadinlarin yüzde 42'si, kocalarindan çok asiklariyla orgazma ulastiklarini söylemislerdir; geri kalanlarin çogunlugu da arada bir fark olmadigini söylerken, ancak çok küçük bir azinlik asil cinsel doyumu kocalariyla birlikte tattiklarini bildirmislerdir. Kadinlarin evlilik disi iliski kurmasinin çok sik rastlanan diger nedenleri de, kadinin bir toplumsal statü kazanma istegi, kocanin sadakatsizligine karsi tepki, bagimsizligini ortaya koyma çabasi, sevilen ve sayilan bir erkek dostun istegini kiramamak ve yeni bir duygusal doyum ve serüven kaynagi bulma çabasidir. Arastirmaya giren kadinlarin önemli bir bölümü, evlilik disi iliskiye kocalari tarafindan tesvik edilmistir. Çogu zaman bunun nedeni, kocanin da ayni seyi yapma istegidir; kimi zaman da erkek, karisinin zaten böyle bir iliskide bulundugunu veya buna egilimli oldugunu ögrenince, bu gerçegi kabullenmekte ve izin vermektedir. Bununla birlikte, evlilik disi iliski ne kadar kabullenilmis ve esler arasinda bir anlasmaya baglanmis olursa olsun, yine de tehlikelidir, çünkü kiskançlik, mülkiyet duygusu ve utanç gibi bastirildiklari sanilan duygular aniden patlak verebilir.
Insanlar ne kadar olgun ve gelismis olursa olsun, mülkiyet duygusunun cinsel askin bir boyutu, tatsiz ama kaçinilmaz bir boyutu oldugu kabul edilmelidir.Bu, en azindan bugün için böyledir. Asik, sevgilisinin kendisine ait oldugunu ya da kendisinin bir parçasi oldugunu düsünecektir. Bu yüzden, sevgilisinin kendisinden uzaklasmasi, ona bir hirsizlik gibi gelecek ve kisisel bütünlük ve dengesinin bozulmasina, parçalanmasina yol açacaktir. Bu, kiskançligin bir türüdür. Bir baska kiskançlik türü de güvensizlikten ve kisinin kendisiyle ilgili kuskularindan kaynaklanir. Nasil ask ve sevgi bir kisiligi güçlendirip gelistirebiliyorsa, askin yokolmasi ve sevgilinin kaçirilmasi da çok agir ruhsal sarsintilara neden olabilir. Psikiyatristlere basvuran erkek ve kadinlarin önemli bir bölümü, esleri tarafndan birakilmis yada aldatilmis kisilerdir. Bu yüzden, eger kisi hem evlilik disi iliskilere girmek hem de evliligini sürdürmek istiyorsa, son derece dikkatli hatta suskun olmak zorundadir. ABD'de ve Ingiltere'de evlilik danismanlarinin çogu, erkek ve kadinlara, evlilik disi iliskilerini eslerinden saklamalarini ögütlemektedirler; evlilik danismanlarina göre, kisinin kendi vicdanini rahatlatmak amaciyla esini sarsmasi ve evliligini bozmasi gereksiz bir 'lüks'tür.
4276 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: 'Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: 'Allah kıskançtır, mü'min de kıskançtır. Allah'ın kıskanması, mü'minin Allah'ın haram ettiği şeyi yapmasıdır.'
4277 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: 'Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı işittim, şöyle diyordu: 'Allah'dan daha kıskanç kimse yoktur. Bu sebeptendir ki fevahişin açığını da kapalısını da haram kıldı. Medihten Allah kadar hoşlanan bir kimse de yoktur. Bu sebeptendir ki nefsini medhetmiştir.'
4278 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: 'Sa'd İbnu Ubade radıyallahu anh dedi ki: 'Ey Allah'ın Resulü, ben zevcemle birlikte bir adam yakalasam, dört şahid getirinceye kadar ona mühlet mi tanıyacağım? '
'Evet! ' buyurdu Aleyhissalatu vesselam. Sa'd:
'Asla dedi, seni hakla gönderen Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun, şahid aramazdan önce kılıncımı indiririm.'
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
'Şu efendinizin söylediğine bakın! Evet (biliyoruz ki) o kıskanç bir adamdır. Ama ben ondan da kıskancım, Allah da benden kıskanç.'
4279 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: 'Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir gece yanımdan çıkıp gitmişti. (Benim nöbetimde) hanımlarından birinin yanına gitmiş olabilir diye içime kıskançlık düştü. Geri gelince halimi anladı ve:
'Kıskandın mı yoksa? ' dedi. Ben de:
'Evet! Benim gibi biri senin gibi birini kıskanmaz da ne yapar? ' dedim. Aleyhissalatu vesselam:
'Sana yine şeytanın gelmiş olmalı' dedi. Ben:
'Benimle şeytan mı var? ' dedim.
'Şeytanı olmayan kimse yoktur' dedi.
'Seninle de var mı? ' dedim
'Evet, Ancak ona karşı Allah bana yardımcı oldu da müslüman oldu! ' buyurdu.'
4280 - Yine Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: 'Safiyye radıyallahu anha gibi güzel yemek yapanı görmedim. (Bir defasında) Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm benim odamda iken, Safiyye ona yemek yapıp (göndermişti) . Çok şiddetli bir kıskançlık hissettim. Öyle ki beni bir titreme sardı. (Gidip) kabını kırdım, sonra da pişman oldum ve:
'Ey Allah'ın Resûlü dedim, yaptığım bu hareketin keffâreti nedir? '
Not: Gereksiz yer kıskançlık, dinimizcede hoş görülmemiştir. Yani su-i zana varan bir kıskançlık ise bu doğru değildir. Ama uygun olan kıskançlıkta ifade edilmiştir.
Kıskançlıkta kadınların verdiği tepkiler küsme, kırılma, ağlama şeklinde kenini göstermektedir. Erkeklerde sie dellendirmeyin lan beni :-) şeklinde tezahür etmektedir Peygamber EFendimizin bir sözü: -her ne kadar kıskançlık güvensilzik olarka görülsede, aile içi iç denge açısından anlam ifade eder. Neyse sözü söylemeyeyim. Yanlış anlaşılmalara sebeiyet verir... Çünkü hassas bir konudan bahsediyoruz.
Kıskançlığın türlü türlü çeşitleri vardır. Kardeş kıskançlığı, amel kıskançlığı, makam kıskançlığı, not kıskançlığı :) , para kıskançlığı vs... vs... bunların sayısını arttırmak mümkün ne yapmanız gerektiğine artık siz karar vermelisiniz. Aslıdna bu konuyu buraya ileten arkadaşımız bunu alt başlıklarına indirgese idi daha güzel olurdu..... Kıskanırım seni ben, kıskanırım kendimden bu nasıl aşk Allah2ım ölecğim derdinden türü bir kıskançlığa düştü iseniz vaysizin halinize derim.... Kıskançlık bazen yaşam için kötü bir vaziyet olur... Çocuğunuz olur eşinizden kıskanırsınız. Onu sevmesine dayanamazsınız... Evlilere sesleniyorum :) Yalan deyin bakalım.... Ben karşılaştığım için bunları sizlerle paylaşıyorum... Birde dini çevre için mühim bir önem arz eden bir kıskançlık var tabii:Allah Resulü Hz.Muhammed, “ Kendinizi kıskançlıktan uzak tutunuz; çünkü ateşin odunu yakıp kül ettiği gibi, iyi davranışları yer bitirir.” demiştir. Bu uyarı; kıskançlık denen illetin ne kadar berbat bir şey olduğunu sanırım çok açık bir biçimde ortaya koyuyor. İnsan gibi yaşamasını benimsemeyip, kendiyle özdeşleşemeyen, en önemlisi de güzelleşme için çaba göstermeyenin, bu duygudan sıyrılması beklenebilir mi? Bu konuda sevgi önemli bir faktör; bazen artı bazen ise eksi yönden. Araya sevgi girmeyince, bir insanın neler yapabileceğine tanık olabileceğimiz gibi, sevenin sevdiğine yaptıkları da bir hayli şaşırtıcı! .. Sanırım bunları detaylandırmaya gerek yok, zaten örnekleri ortada.... Olayları sarmalayan değerlerin temelinde, hiç şüphesiz kıskançlık duygusu yatıyor. İnsan ömrünün büyük bir kısmı, kendisine yapışıp kalan bu duyguyu def etme çabasıyla geçer. Kıskançlığın sebep olduğu hadiseler adeta bir düğüm haline gelir; uzun süre çözülemez. Kimliğimizi şekillendiren bu olgunun önemini özellikle vurgulamakta yarar var... Birçok ocakların sönmesine sebep olan bu olumsuz faktörün nerede, nasıl ve kimden zuhur edeceği pek belli olmaz. Bazen tertemiz yüzlü, masum görünüşlü insanların ortaya koyduğu davranış biçimleri o denli çirkin olur ki, bundan iğrenir, onu görmeye bile tahammül edemezsiniz. Dolayısıyla toplumsal ilişkilerde fiziki güzellikle beraber, insanın içinin- ruhunun- da güzel olması aranır. Dimağınızda canlılığını koruyan olumsuz olaylara bir bakın; göreceksiniz ki, aşağı yukarı hepsi aynı kaynağa, çekememezliğe yani kıskançlığa dayanıyor... Kıskançlık sadece eylemde değil, konuşmalarda bile hissedilen, farkına varılabilen bir olgu… Yaşadığımız her menfi olayın, hemen hemen tamamı yine bu duygu ile alâkalı... Basit bir olayda neler olduğunu, kimden söz edildiğini anlamayıp, aniden kendinizi bu duygunun tam ortasında buluvermeniz olası... Düşünmeden yapılan, insanı nerelere götüreceği meçhul olan olumsuz bu aksiyonun frenlenebilmesi ise bir hayli zor! .. Belki de en zor şey! .. Kıskançlıktan kıvranan bir yığın insan var. Bu duygu herkeste doğuştan mevcut. Durdurabilmek, en azından büyük boyutlara ulaşmasını önleyebilmek insanın elinde. İlacı ise, insanları beklentisiz, karşılıksız sevebilmek. Onlarla gönül bağı kurabilmek. Böylece, kıskançlık denen duygu pek derinlere uzanamaz! ..
İnsanın sahip olduğu şeylere karşı, az veya çok da olsa zaafının olduğu bir gerçek. Şayet bu durum onu boğuyorsa, bu hal tasavvuf lisanıyla; beşeriyet çukuruna düşme, dağıtma tanımına dahil olur... Oysa, insanın varoluş gayesi kesinlikle bu değildir. Evrensel kitap Kur’an-ı Kerim, insanın yaratılışında kıskançlığın varolduğunu belirtiyor. Yaşamın hassas anlarında ön plana çıkarak, bizleri acayip şekilde etkileyen bu duygunun getirileri ile sallanıp duruyoruz. Önem verilmesi gereken nokta şudur: Çok güçlü, olumsuz ve önlenmesi zor bir his olduğu için, bir yere kadar, hiç kimse bu hali yaşayanı basit görmemeli, kınamamalı, kişinin davranışlarını engin bir hoşgörüyle karşılamalı; ancak tehlikeli bir noktaya uzanırsa buna “DUR” demenin yolları da bulunmalıdır.
Evet, belki bütün olumlu edinimler, insanın zamanla ve bin bir güçlükle kazandığı şeyler, bu duygu ile bir anda kaybolup gidebilir. Kıskançlık kötü bir şey! .. Zararları da yabana atılacak cinsten değil. Akıllı insanın yapacağı şey, ilk hamlede kendisini tarumar eden bu duygudan kendini kurtararak, aklın ışığında insanca yaşamaktır... Aksini kimse onaylamaz! ..
Kıskançlık kimisine göre olması gereken bir duygu, kimine göreyse ilişki için yıpratıcı, tehdit edici bir hale gelebilir. Kıskançlık ruhumuzu teslim almadan önce, onu kontrol altına alabilmekse mümkün. İşte, Dr. Ayala Malach Pines'den kıskançlıkla baş edebilmenin ipuçları.
Kızgınlık, öfke, hızlı kalp atışları, titreme, terleme, kendine acıma ve suçlama, saldırganlık, dışlanmışlık, öç alma. Kıskançlığın ruhumuzda ve bedenimizde yaratttığı hislerden sadece bir kısmı. Shakespeare'nin, Othello'da 'Ah efendim, sakının kıskançlıktan! Kıskançlık, beslendiği avla oynayan yeşil gözlü bir canavardır' diye tanımladığı kıskançlık duygusu, çoğumuzun yaşadığı bir durum. Bu yeşil gözlü canavarla baş edebilmek kolay olmasa da imkansız değil. Okuyan Us Yayınları'ndan çıkan Dr. Ayala Malach Pines'in 'Aşk ve Kıskançlık' kitabı bunun için iyi bir başlangıç olabilir. Dr.Pines kıskançlığı, 'Değerli bir ilişkiye veya onun niteliğine tehdit algılanması durumunda verilen karmaşık bir tepki' diye tanımlıyor. İşte Ayala Malach Pines'in kitabından, örneklediğimiz kıskançlık halleri.
Kontrol kaybı
'Kendimi çalıların arasına kıvrılıp oturmuş onun, ışıklı penceresinin perdesi arkasından görünen her hareketi izlerken buldum. Erkek arkadaşının orada olduğunu biliyordum ve bu bana dayanılmaz acı veriyordu. Soğuk bir kış gecesiydi ve yağmur çiseliyordu. Kendi kendime 'Aklı başında, uyumlu, sorumlu bir yetişkin olduğumu biliyorum. Bana ne oluyor? Aklımı mı oynatıyorum? ' diyordum. Yine de çalıların arasında saatlerce oturdum. Işıklar sönünceye kadar orada kaldım. Benden daha güçlü bir şey beni ışığa ve ona hipnotize ediyordu. Hiçbir zaman kendimi deliliğe bu kadar yakın hissetmedim.' Dr. Pines, kontrol kaybı sonucu oluşan delirme hissinin kıskançlığın önemli özelliklerinden biri olduğunu söylüyor. Pines'e göre kadın da, erkek de eşlerine incindiklerini belirtir, ancak bunu farklı yollar kullanarak yaparlar. Kadın ağlamak, küsmek, incinmiş görünmek gibi tepkiler verirken, erkekler ani bir hiddetle tepkilerini gösterirler. 'Ben kıskancım' demeyin 'Ben kıskancım' diyen kişiler, bunu karakter özellikleriyle açıklıyorlar. Kıskançlık doğuran duruma tepki olarak duygular, düşünceler ve fiziksel belirtiler gösterdiklerinde, 'Ben bu belirtileri yaşıyorum çünkü kıskancım' diyorlar. Yani, 'Ben böyleyim ve bunu değiştirebilecek bir şey yok' demek istiyorlar. Aynı duruma karşı aynı belirtileri yaşayan başka bir kişi; 'Kıskançlık belirtileri yaşıyorum, çünkü eşim yasak bir ilişki yaşıyor' diyerek olayı duruma göre değerlendiriyor. Karşılaştırma yapıldığında, kıskançlıklarını karakter özelliği olarak açıklayanlar değişime daha az açık görülüyor. Bu durumda kıskanç kişiye, 'Tüm yakın ilişkilerinde bu kadar kıskançlık duydun mu? ' ya da, 'Bu ilişkide hep böyle kıskanç mıydın? ' türü sorular soruluyor. Dr. Pines, yanıtın çoğunlukla 'Hayır' olduğunu vurguluyor:
'Ancak eğer kişi sıradışı bir tane kıskançlık durumu hatırlarsa, bu o kişinin kıskanç olduğunu değil, bazı durumlarda diğerlerine göre daha kolay kıskançlık duyan bir kişi olduğunu gösterir.' Eski sevgiliye anlayış Dr. Pines, yakın ilişkilerde kıskançlığı azaltmanın yollarından da söz ediyor. Pines, çiftlerin kıskançlık yaratan olaylar üzerinde konuşmalarını ve birlikte kıskançlık uyandırmamak için yapmaları gereken şeyleri araştırmaları gerektiğini savunuyor. Ayrıca birbirlerine cinsellik içermeyen sevgi, şefkat ve ilgi göstermeyi ihmal etmemelerini, bunun ilişkideki güvenlik duygusunu artıracağını söylüyor. Peki ya, şiddete varabilecek kıskançlıkları fark ettiğimizde ne yapacağız? Dr. Pines bu durumda, bağımlı partnere 'Sevdiğim başkasını buldum, seni bırakıyorum' denmemesini tavsiye ediyor. 'Umutsuzca seven ve bağımlı partnere konuyu konuşma imkanı bile vermeden onu yüzüstü bırakmak şiddete davetiye çıkartmaktır. Şiddet, eski sevgiliye anlayışlı ve saygılı davranarak önlenebilir' diyor. Ayala Malach Pines, romantik kıskançlıkların olumlu sonuçlarından da söz ediyor. 'Örneğin duyguları yoğunlaştırır, ilişkilere heyecan katar, kişilerin ilişkilerini gözden geçirmelerine neden olur, yaşamı daha ilginç kılar.'
ilişkide güvenmediğin birine gereksiz yere duyduğun bir his sevdiğinin kanıtı olabilir ama güvensiziğin daha büyük kanıtı...genel olarak bakarsak olmaması gereken bir kavram..bencil olmayalım...
sel gibi, önüne geçilemez...
kimde olursa olsun GÜZELDİR..
bence sevginin ispatıdır...
sevmediğimi neden kıskanayım ki! ! !
kıskansamda bu bi ayıpmış gibi..asla kabul etmediğim terim...
Bence kıskançlığın kendine güvenle hiç ilgisi olamaz.çünkü insan ne kadar mükemmel olsada farklı olanlar basitlere cazip gelebilir yani senden daha az iyi birçok kişi o anda o insana çekici gelebilir.şeytan dürtebilir bence.Ben böyle düşünüyorum Nefsini tamamen yenmiş bir insana tam olarak güvenilebilir bence.Yani psikopatça olacak belki ama karşı cinsten kaç kişiye sonuna kadar gerçekten güvenebilirsiniz.Ama iyice düşünün lütfen..
insanin kendine olan guvensizligidir
Galiba en sonunda en genel yargıyı buldum. Kıskançlık kişilik yapısı ve genel toplum yargısı ile alakalıdır..
Kıskanmayan erkek sevmiyor demektir. (Eğer kıskanmıyorsa umursamıyordur. Çekici gelmiyordur)
Eğer kıskanmıyorsa güveniyordur. (Kıskanılması gereken, sağlam karakterlidir, ne kadar nefis olursa olsun, sahip olan onun ne yapacağını zaten bilir)
Eğer kıskanmıyorsa bir bit yeniği vardır. (Kız birlikte olmaya başladıktan sonra başkalarına yakınlaşıp erkeği sinir etmek isteyebilir, bu durumda erkek umursamaz davranıp, beklenen tepkiyi alamayan kızın bu huyundan vazgeçmesini umabilir.)
kıskanmak hoş bir acı,kıskanılmak acı bir hoşluk.kıskancız,kıskanç!
yakaya bu kadar kolaymı yapıştırılır....bi barkod gibi, vurdu sırtıma...
Sevgi gösterminin değişik bi versiyonu.
çıldırtan bir his, insanı delirtir içini kemirir, saçma sapan şeyler yaptırır
mantıklı ve yıpratıcı ve kısıtlayıcı olmadığı sürece güzel ama bazılarıda olayı abartıyor canım
deliiii oluyorrrrummmm...olummm bilerek yapıyo lann bunlarr...nedir ulen bizim karı milletinden çektiğimizz......
Kıskanmayanın aklına şaşarım.
Hasetten sakınınız. Çünkü haset, ateşin odunu yemesi gibi iyilikleri yer.
TANIM: Hadis-i Şerif
KAYNAK: Müttefakün Aleyh
AÇIKLAMA:
Haset, iyi ve güzel şeyleri imrenerek istemek değil; huzursuzluk duyarak çekiştirmektir bir anlamda. Onun için haset edenin pozitif düşündüğü ya da pozitif hali olduğu düşünülemez. Bu gibi durumlarda kendini muhafaza, yapılabilecek en güzel davranıştır.
Kur’an-ı Kerim’de Felak Suresi’nde de özetle “Haset edenin haset ettiği zaman şerrinden Allah’a sığınırım” denilmektedir.
Mü’min bir kulun gönlü Allah’ın Nur’u ile dolduğundan; orada haset bir oluşum bulunması mümkün olmayacağını düşünüyorum.
haset demektir...
SADECE SEVDİĞİM İNSANI KISKANIRIM ODA DİREK BELLİ ETMEM SADECE ALT ALTDAN LAF SOKARIM OKADAR ŞIMARMASIN DİMİ
Evet kıskancım hemde cok.. ama mılletin parasında pulunda,giyimi kuşamında,işi gücünde gözüm yok kasmam kendımı banane :))) sadece Sevdiklerimi başkalarıyla paylaşamıyorum paylaşmam...
güzel konu vallahi öncelikle kıskanclık cok yönlüdür.eger bahsedilen eşi veya sevgiliyi kıskanma ise,çok sacma eger sevgili seni seviyorsa aldatmaz zaten yani kıskanmaya gerek yoktur ama eger sevmiyosa aldatırsa veya aldatabılrse de ayrılırsın olur biter bundan daha ötesini düşünmek ve ya uygulamak saçmalıktan öteye gitmez
sevgiliniz uzaktaysa onu kıskandırmaya çalışmayın, ters teper...
KISKANÇLIK
Ask; insanlarda 'sahip olma' duygusu dogurur;
sevdali esler birbirlerine 'ait olduklarini' hisseder ve düsünürler.
Böyle çiftler için cinsel birlesme de bir sahip olma eylemidir;
sevisme sirasinda en çok kullandiklari ask sözcükleri; 'benimsin',
'seninim' dir. Eslerinin bir baskasiyla duygusal ya da cinsel bir iliskiye girmesi,
onlara mülkiyet haklarinin ihlal edilmesi gibi gelir.Sevgi ve askin en önemli yönleri;
kabullenme, saygi duyma, takdir etme ve hayran olma'dir. Basarili evlilikler konusunda
yapilan bir ankette birisi ' Insanin evi, utanmadan zayifliklarini ortaya koyabildigi,
garipsenme korkusu duymadan övünebildigi, asagilanmadan yanlis yapabildigi yerdir' demis.
Kisaca, evinde ve evlilik iliskilerinde oldugu gibi kabul edildigini söylemek istemistir.
Insanlari olduklari gibi kabul etmek; dogal olarak eksikliklerini görmemek anlamina gelmez.
Aksine bunlarin bilincinde olmak ve kabul etmek anlamina gelir. Ask iliskisinde insan 'kisilik
zirhlarini' terkeder ama bir sartla: eslerinin kendilerini olduklari gibi kabul edeceklerine
inanirlarsa. Esini belli bir kaliba sokma istegi ask degil sahip olma tutkusudur. Ask,
insanin karsisindakini idealine tipatip uymasa da her yönüyle kabul etmesi demektir. Esler
ilk kez sevisecekleri zaman, birbirlerinin karsisinda soyunmakta çekingenlik gösterirler.
Bunun nedeni, karsilarindaki kisinin fiziki güzellik açisindan düs kirikligina ugramasi korkusudur.
Oysa gerçek ask bu konuda da, bir benimsemeyi gerektirir. Filozof Ortegay Gasset bu konuda
söyle diyecek kadar ileri gitmistir.
'Ask, bize karsi olan tutumundan bagimsiz olarak, karsindakini benimsemektir.'
Bu dinsel ya da romantik bir ask tanimidir. Sövalyenin sevgilisinin ilgisizligine
ragmen duydugu ask, ya da yasami boyunca aci ve yoksulluk çekmesine ragmen insanin
tanriya duydugu ask gibi. Ama romantik ya da dinsel yanlari olmasada gerçek ask benimsemeyi içerir.
Iste bu benimseme ilk sahip olma tutkusu arasindaki farktir ki, asktan kiskançliga giren yolu açar.
Insanlar birbirlerini mülkleri olarak görmeseler de, hatta bu düsünceye teorik olarak karsi çiksalar da,
sonuçta kiskançlik ve mutsuzluga dönüsen bu tutkuyu çogu hiç olmazsa bir dönem yasamistir.
Sahiplenme, kaçinilmaz olarak kiskançligi da beraberinde getirir. Kuskusuz, modern toplumlarda
ve modern iliskiler içinde hiç kimse, bir baskasini kendi mülkiyeti olarak göremez.
Ne var ki, bir çok insan, kafasiyla bu görüse katildigi halde, yüreginde kiskançlik
denilen o yikici duyguyu hssetmistir. Kiskançlik, mantikla açiklanabilecek
veya giderilebilecek bir duygu degildir. Yine de tek çözüm, kiskançliga kapilan
kisinin esiyle bütün iliskisini basindan itibaren gözden geçirmesi, aksayan ve
üçüncü bir kisiye gerek duyulmasina yol açan yönlerini arastirmasidir.
Eger esiyle bagi, onarilmayacak ölçüde parçalanmis, kopmussa, iliskiyi zorlamaninanlami yoktur.
Kaybedilmis bir askin yerini kolayca yikici bir kiskançlik ve nefret duygusu doldurabilir.
Bu, iki taraf içinde ruh sagligi yönünen iyi olmaz. Bütün çaglarda ve ataerkil
ailenin egemen oldugu bütün toplumlarda, evlilik sirasinda baska bir insanla cinsel iliski,
evlilik öncesi cinsel iliskiden daha büyük bir suç sayilmistir. Bunun nedeni,
evlilik disi cinsel iliskinin ailenin ve özellikle çocuk bakiminin güvenligini tehlikeye atmasidir.
Yine de çogu toplumlar, erkegin 'çapkinliklarina' belli bir hosgörüyle bakabilmislerdir;
buna karsilik, kadinin evlilik disi iliskilerine 'fahiselik' damgasini yapistirmayan pek az
toplum vardir. Buna gerekçe olarak, erkegin karisindan olan çocuklarin kendi dölünden geldiginden
emin olma zorunlulugu gösterilmistir: eger, çocuk kocadan degil de kadinin asigindan olmussa,
miras ve onunla birlikte bütün bir mülkiyet düzeni sarsilmis olacaktir. Ancak, böyle bir gerekçe,
etkin dogum kontrolu yöntemleriyle birlikte eski inandiriciligini ve geçerliligini yitirmistir:
artik kadin, çocuk yapmadan da, bir baska erkekle iliski kurabilme olanagina sahiptir.
ABD'li cinsel bilimci Alfred Kinsey, 1948 ve 1953 yilinda yayimladigi
'Erkegin Cinsel Tepkisi' ve 'Kadinin Cinsel Tepkisi' adli arastirmalarinda,
erkek ve kadinlarin evlilik disi iliskileri konusunda bazi istatistiklere yer vermistir.
Bu istatistiklere göre Amerikan toplumunda erkeklerin yüzde 50'si evlilik disi cinsel iliski kurmaktadir.
Ayrica, sosyoekonomik düzeyi daha yüksek erkekler, evliliklerinin ilk yillarinda degil,
daha sonraki yillarinda evlilik disi sekse yönelirken, daha düsük gelir gruplarinda ve
düsük sosyoekonomik düzeylerdeki erkekler evlilik disi iliskilerini gençlik
yillarinda yasamakta ve evliliklerinin ilerlemesiyle birlikte bu tür iliskilerden kaçinma
egilimi içine girmektedirler. Kadinlarin evlilik disi iliskileri ise, gelire ve sosyoekonomik
düzeye göre önemli bir farklilik göstermemektedir. Bulgulara göre, Amerikali kadinlarin
yüzde 3'ü, 20 yaslarindayken evlilik disi seksi yasamakta, 30 yaslarina gelince bu oran
büyük ölçüde artmaktadir. Bunun bir nedeni, kadinin cinsel dürtülerinin erkeginkinden
daha geç gelismesi olabilir. Bir baska neden de, 30 yaslarindaki kadinin çocuklariyla olan
baginin bir ölçüde zayiflamasidir.
Ama en önemli neden, hiç kuskusuz kadinin evlilik yasaminda ruhsal ve cinsel doyumu bulamamasidir:
çogu kadinlar, artik kocalarindan göremedikleri ilgi ve sevgiyi yeniden bulmak için baska asiklara
yöneldiklerini bildirmislerdir.Kinsey'in arastirmasinda evlilik disi iliski kurmus kadinlarin
yüzde 42'si, kocalarindan çok asiklariyla orgazma ulastiklarini söylemislerdir; geri kalanlarin
çogunlugu da arada bir fark olmadigini söylerken, ancak çok küçük bir azinlik asil cinsel
doyumu kocalariyla birlikte tattiklarini bildirmislerdir. Kadinlarin evlilik disi iliski
kurmasinin çok sik rastlanan diger nedenleri de, kadinin bir toplumsal statü kazanma istegi,
kocanin sadakatsizligine karsi tepki, bagimsizligini ortaya koyma çabasi, sevilen ve sayilan
bir erkek dostun istegini kiramamak ve yeni bir duygusal doyum ve serüven kaynagi bulma çabasidir.
Arastirmaya giren kadinlarin önemli bir bölümü, evlilik disi iliskiye kocalari tarafindan tesvik edilmistir.
Çogu zaman bunun nedeni, kocanin da ayni seyi yapma istegidir; kimi zaman da erkek, karisinin zaten böyle bir
iliskide bulundugunu veya buna egilimli oldugunu ögrenince, bu gerçegi kabullenmekte ve izin vermektedir.
Bununla birlikte, evlilik disi iliski
ne kadar kabullenilmis ve esler arasinda bir anlasmaya baglanmis olursa olsun, yine de
tehlikelidir, çünkü kiskançlik, mülkiyet duygusu ve utanç gibi bastirildiklari sanilan
duygular aniden patlak verebilir.
Insanlar ne kadar olgun ve gelismis olursa olsun, mülkiyet duygusunun cinsel askin bir boyutu,
tatsiz ama kaçinilmaz bir boyutu oldugu kabul edilmelidir.Bu, en azindan bugün için böyledir.
Asik, sevgilisinin kendisine ait oldugunu ya da kendisinin bir parçasi oldugunu düsünecektir.
Bu yüzden, sevgilisinin kendisinden uzaklasmasi, ona bir hirsizlik gibi gelecek ve kisisel bütünlük ve
dengesinin bozulmasina, parçalanmasina yol açacaktir. Bu, kiskançligin bir türüdür.
Bir baska kiskançlik türü de güvensizlikten ve kisinin kendisiyle ilgili kuskularindan kaynaklanir.
Nasil ask ve sevgi bir kisiligi güçlendirip gelistirebiliyorsa, askin yokolmasi ve sevgilinin
kaçirilmasi da çok agir ruhsal sarsintilara neden olabilir. Psikiyatristlere basvuran
erkek ve kadinlarin önemli bir bölümü, esleri tarafndan birakilmis yada aldatilmis kisilerdir.
Bu yüzden, eger kisi hem evlilik disi iliskilere girmek hem de evliligini sürdürmek istiyorsa,
son derece dikkatli hatta suskun olmak zorundadir. ABD'de ve Ingiltere'de evlilik
danismanlarinin çogu, erkek ve kadinlara, evlilik disi iliskilerini eslerinden saklamalarini
ögütlemektedirler; evlilik danismanlarina göre, kisinin kendi vicdanini rahatlatmak amaciyla
esini sarsmasi ve evliligini bozmasi gereksiz bir 'lüks'tür.
takmışım..kendimden kıskanmaya...
4276 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: 'Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: 'Allah kıskançtır, mü'min de kıskançtır. Allah'ın kıskanması, mü'minin Allah'ın haram ettiği şeyi yapmasıdır.'
Buhari, Nikah 107, Müslim, Tevbe 36, (2761): Tirmizi, Rada' 14, (1168) .
4277 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: 'Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı işittim, şöyle diyordu: 'Allah'dan daha kıskanç kimse yoktur. Bu sebeptendir ki fevahişin açığını da kapalısını da haram kıldı. Medihten Allah kadar hoşlanan bir kimse de yoktur. Bu sebeptendir ki nefsini medhetmiştir.'
Buhari, Nikah 107, Tefsir, en'am 7, Tefsir, A'raf 1, Tevhid 15; Müslim, Tevbe 33, (2760): Tirmizi, Daavat 97, (3520) .
4278 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: 'Sa'd İbnu Ubade radıyallahu anh dedi ki: 'Ey Allah'ın Resulü, ben zevcemle birlikte bir adam yakalasam, dört şahid getirinceye kadar ona mühlet mi tanıyacağım? '
'Evet! ' buyurdu Aleyhissalatu vesselam. Sa'd:
'Asla dedi, seni hakla gönderen Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun, şahid aramazdan önce kılıncımı indiririm.'
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
'Şu efendinizin söylediğine bakın! Evet (biliyoruz ki) o kıskanç bir adamdır. Ama ben ondan da kıskancım, Allah da benden kıskanç.'
Müslim, Li'an 16, (1498): Muvatta, Akdiye 17, (2, 737): Ebu Davud, Diyat 12, (4532) .
4279 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: 'Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir gece yanımdan çıkıp gitmişti. (Benim nöbetimde) hanımlarından birinin yanına gitmiş olabilir diye içime kıskançlık düştü. Geri gelince halimi anladı ve:
'Kıskandın mı yoksa? ' dedi. Ben de:
'Evet! Benim gibi biri senin gibi birini kıskanmaz da ne yapar? ' dedim. Aleyhissalatu vesselam:
'Sana yine şeytanın gelmiş olmalı' dedi. Ben:
'Benimle şeytan mı var? ' dedim.
'Şeytanı olmayan kimse yoktur' dedi.
'Seninle de var mı? ' dedim
'Evet, Ancak ona karşı Allah bana yardımcı oldu da müslüman oldu! ' buyurdu.'
Müslim, Münafikün 70, (2815): Nesai, İşretü'n-Nisa 4, (7, 72) .
4280 - Yine Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: 'Safiyye radıyallahu anha gibi güzel yemek yapanı görmedim. (Bir defasında) Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm benim odamda iken, Safiyye ona yemek yapıp (göndermişti) . Çok şiddetli bir kıskançlık hissettim. Öyle ki beni bir titreme sardı. (Gidip) kabını kırdım, sonra da pişman oldum ve:
'Ey Allah'ın Resûlü dedim, yaptığım bu hareketin keffâreti nedir? '
'Tabağa aynıyla tabak, yemeğe misliyle yemek! ' buyurdular.'
Ebu Davud, Büyü 91, (3568): Nesai, İşretu'n-Nisa 4, (7, 71) .
Not: Gereksiz yer kıskançlık, dinimizcede hoş görülmemiştir. Yani su-i zana varan bir kıskançlık ise bu doğru değildir. Ama uygun olan kıskançlıkta ifade edilmiştir.
Kıskançlıkta kadınların verdiği tepkiler küsme, kırılma, ağlama şeklinde kenini göstermektedir.
Erkeklerde sie dellendirmeyin lan beni :-) şeklinde tezahür etmektedir
Peygamber EFendimizin bir sözü:
-her ne kadar kıskançlık güvensilzik olarka görülsede, aile içi iç denge açısından anlam ifade eder. Neyse sözü söylemeyeyim. Yanlış anlaşılmalara sebeiyet verir... Çünkü hassas bir konudan bahsediyoruz.
Kıskançlığın türlü türlü çeşitleri vardır. Kardeş kıskançlığı, amel kıskançlığı, makam kıskançlığı, not kıskançlığı :) , para kıskançlığı vs... vs... bunların sayısını arttırmak mümkün ne yapmanız gerektiğine artık siz karar vermelisiniz. Aslıdna bu konuyu buraya ileten arkadaşımız bunu alt başlıklarına indirgese idi daha güzel olurdu.....
Kıskanırım seni ben, kıskanırım kendimden bu nasıl aşk Allah2ım ölecğim derdinden türü bir kıskançlığa düştü iseniz vaysizin halinize derim....
Kıskançlık bazen yaşam için kötü bir vaziyet olur... Çocuğunuz olur eşinizden kıskanırsınız. Onu sevmesine dayanamazsınız... Evlilere sesleniyorum :) Yalan deyin bakalım.... Ben karşılaştığım için bunları sizlerle paylaşıyorum... Birde dini çevre için mühim bir önem arz eden bir kıskançlık var tabii:Allah Resulü Hz.Muhammed, “ Kendinizi kıskançlıktan uzak tutunuz; çünkü ateşin odunu yakıp kül ettiği gibi, iyi davranışları yer bitirir.” demiştir.
Bu uyarı; kıskançlık denen illetin ne kadar berbat bir şey olduğunu sanırım çok açık bir biçimde ortaya koyuyor.
İnsan gibi yaşamasını benimsemeyip, kendiyle özdeşleşemeyen, en önemlisi de güzelleşme için çaba göstermeyenin, bu duygudan sıyrılması beklenebilir mi?
Bu konuda sevgi önemli bir faktör; bazen artı bazen ise eksi yönden. Araya sevgi girmeyince, bir insanın neler yapabileceğine tanık olabileceğimiz gibi, sevenin sevdiğine yaptıkları da bir hayli şaşırtıcı! .. Sanırım bunları detaylandırmaya gerek yok, zaten örnekleri ortada....
Olayları sarmalayan değerlerin temelinde, hiç şüphesiz kıskançlık duygusu yatıyor. İnsan ömrünün büyük bir kısmı, kendisine yapışıp kalan bu duyguyu def etme çabasıyla geçer. Kıskançlığın sebep olduğu hadiseler adeta bir düğüm haline gelir; uzun süre çözülemez. Kimliğimizi şekillendiren bu olgunun önemini özellikle vurgulamakta yarar var...
Birçok ocakların sönmesine sebep olan bu olumsuz faktörün nerede, nasıl ve kimden zuhur edeceği pek belli olmaz. Bazen tertemiz yüzlü, masum görünüşlü insanların ortaya koyduğu davranış biçimleri o denli çirkin olur ki, bundan iğrenir, onu görmeye bile tahammül edemezsiniz. Dolayısıyla toplumsal ilişkilerde fiziki güzellikle beraber, insanın içinin- ruhunun- da güzel olması aranır.
Dimağınızda canlılığını koruyan olumsuz olaylara bir bakın; göreceksiniz ki, aşağı yukarı hepsi aynı kaynağa, çekememezliğe yani kıskançlığa dayanıyor...
Kıskançlık sadece eylemde değil, konuşmalarda bile hissedilen, farkına varılabilen bir olgu…
Yaşadığımız her menfi olayın, hemen hemen tamamı yine bu duygu ile alâkalı...
Basit bir olayda neler olduğunu, kimden söz edildiğini anlamayıp, aniden kendinizi bu duygunun tam ortasında buluvermeniz olası... Düşünmeden yapılan, insanı nerelere götüreceği meçhul olan olumsuz bu aksiyonun frenlenebilmesi ise bir hayli zor! .. Belki de en zor şey! ..
Kıskançlıktan kıvranan bir yığın insan var. Bu duygu herkeste doğuştan mevcut. Durdurabilmek, en azından büyük boyutlara ulaşmasını önleyebilmek insanın elinde. İlacı ise, insanları beklentisiz, karşılıksız sevebilmek. Onlarla gönül bağı kurabilmek. Böylece, kıskançlık denen duygu pek derinlere uzanamaz! ..
İnsanın sahip olduğu şeylere karşı, az veya çok da olsa zaafının olduğu bir gerçek. Şayet bu durum onu boğuyorsa, bu hal tasavvuf lisanıyla; beşeriyet çukuruna düşme, dağıtma tanımına dahil olur... Oysa, insanın varoluş gayesi kesinlikle bu değildir.
Evrensel kitap Kur’an-ı Kerim, insanın yaratılışında kıskançlığın varolduğunu belirtiyor. Yaşamın hassas anlarında ön plana çıkarak, bizleri acayip şekilde etkileyen bu duygunun getirileri ile sallanıp duruyoruz.
Önem verilmesi gereken nokta şudur: Çok güçlü, olumsuz ve önlenmesi zor bir his olduğu için, bir yere kadar, hiç kimse bu hali yaşayanı basit görmemeli, kınamamalı, kişinin davranışlarını engin bir hoşgörüyle karşılamalı; ancak tehlikeli bir noktaya uzanırsa buna “DUR” demenin yolları da bulunmalıdır.
Evet, belki bütün olumlu edinimler, insanın zamanla ve bin bir güçlükle kazandığı şeyler, bu duygu ile bir anda kaybolup gidebilir.
Kıskançlık kötü bir şey! .. Zararları da yabana atılacak cinsten değil. Akıllı insanın yapacağı şey, ilk hamlede kendisini tarumar eden bu duygudan kendini kurtararak, aklın ışığında insanca yaşamaktır...
Aksini kimse onaylamaz! ..
Az önce gelen kıskançlık eş kıskançlığı
Kıskançlık kimisine göre olması gereken bir duygu, kimine göreyse ilişki için yıpratıcı, tehdit edici bir hale gelebilir. Kıskançlık ruhumuzu teslim almadan önce, onu kontrol altına alabilmekse mümkün. İşte, Dr. Ayala Malach Pines'den kıskançlıkla baş edebilmenin ipuçları.
Kızgınlık, öfke, hızlı kalp atışları, titreme, terleme, kendine acıma ve suçlama, saldırganlık, dışlanmışlık, öç alma. Kıskançlığın ruhumuzda ve bedenimizde yaratttığı hislerden sadece bir kısmı. Shakespeare'nin, Othello'da 'Ah efendim, sakının kıskançlıktan! Kıskançlık, beslendiği avla oynayan yeşil gözlü bir canavardır' diye tanımladığı kıskançlık duygusu, çoğumuzun yaşadığı bir durum. Bu yeşil gözlü canavarla baş edebilmek kolay olmasa da imkansız değil. Okuyan Us Yayınları'ndan çıkan Dr. Ayala Malach Pines'in 'Aşk ve Kıskançlık' kitabı bunun için iyi bir başlangıç olabilir. Dr.Pines kıskançlığı, 'Değerli bir ilişkiye veya onun niteliğine tehdit algılanması durumunda verilen karmaşık bir tepki' diye tanımlıyor. İşte Ayala Malach Pines'in kitabından, örneklediğimiz kıskançlık halleri.
Kontrol kaybı
'Kendimi çalıların arasına kıvrılıp oturmuş onun, ışıklı penceresinin perdesi arkasından görünen her hareketi izlerken buldum. Erkek arkadaşının orada olduğunu biliyordum ve bu bana dayanılmaz acı veriyordu. Soğuk bir kış gecesiydi ve yağmur çiseliyordu. Kendi kendime 'Aklı başında, uyumlu, sorumlu bir yetişkin olduğumu biliyorum. Bana ne oluyor? Aklımı mı oynatıyorum? ' diyordum. Yine de çalıların arasında saatlerce oturdum. Işıklar sönünceye kadar orada kaldım. Benden daha güçlü bir şey beni ışığa ve ona hipnotize ediyordu. Hiçbir zaman kendimi deliliğe bu kadar yakın hissetmedim.'
Dr. Pines, kontrol kaybı sonucu oluşan delirme hissinin kıskançlığın önemli özelliklerinden biri olduğunu söylüyor. Pines'e göre kadın da, erkek de eşlerine incindiklerini belirtir, ancak bunu farklı yollar kullanarak yaparlar. Kadın ağlamak, küsmek, incinmiş görünmek gibi tepkiler verirken, erkekler ani bir hiddetle tepkilerini gösterirler.
'Ben kıskancım' demeyin
'Ben kıskancım' diyen kişiler, bunu karakter özellikleriyle açıklıyorlar. Kıskançlık doğuran duruma tepki olarak duygular, düşünceler ve fiziksel belirtiler gösterdiklerinde, 'Ben bu belirtileri yaşıyorum çünkü kıskancım' diyorlar. Yani, 'Ben böyleyim ve bunu değiştirebilecek bir şey yok' demek istiyorlar. Aynı duruma karşı aynı belirtileri yaşayan başka bir kişi; 'Kıskançlık belirtileri yaşıyorum, çünkü eşim yasak bir ilişki yaşıyor' diyerek olayı duruma göre değerlendiriyor. Karşılaştırma yapıldığında, kıskançlıklarını karakter özelliği olarak açıklayanlar değişime daha az açık görülüyor. Bu durumda kıskanç kişiye, 'Tüm yakın ilişkilerinde bu kadar kıskançlık duydun mu? ' ya da, 'Bu ilişkide hep böyle kıskanç mıydın? ' türü sorular soruluyor. Dr. Pines, yanıtın çoğunlukla 'Hayır' olduğunu vurguluyor:
'Ancak eğer kişi sıradışı bir tane kıskançlık durumu hatırlarsa, bu o kişinin kıskanç olduğunu değil, bazı durumlarda diğerlerine göre daha kolay kıskançlık duyan bir kişi olduğunu gösterir.'
Eski sevgiliye anlayış
Dr. Pines, yakın ilişkilerde kıskançlığı azaltmanın yollarından da söz ediyor. Pines, çiftlerin kıskançlık yaratan olaylar üzerinde konuşmalarını ve birlikte kıskançlık uyandırmamak için yapmaları gereken şeyleri araştırmaları gerektiğini savunuyor. Ayrıca birbirlerine cinsellik içermeyen sevgi, şefkat ve ilgi göstermeyi ihmal etmemelerini, bunun ilişkideki güvenlik duygusunu artıracağını söylüyor. Peki ya, şiddete varabilecek kıskançlıkları fark ettiğimizde ne yapacağız? Dr. Pines bu durumda, bağımlı partnere 'Sevdiğim başkasını buldum, seni bırakıyorum' denmemesini tavsiye ediyor. 'Umutsuzca seven ve bağımlı partnere konuyu konuşma imkanı bile vermeden onu yüzüstü bırakmak şiddete davetiye çıkartmaktır. Şiddet, eski sevgiliye anlayışlı ve saygılı davranarak önlenebilir' diyor.
Ayala Malach Pines, romantik kıskançlıkların olumlu sonuçlarından da söz ediyor. 'Örneğin duyguları yoğunlaştırır, ilişkilere heyecan katar, kişilerin ilişkilerini gözden geçirmelerine neden olur, yaşamı daha ilginç kılar.'
KISKANÇ
Sakın bir söz söyleme, yüzüme bakma sakın,
Sesini duyan olur, sana göz koyan olur.
Düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın
Anan bile okşarsa benim bağrım kan olur.
Dilerim Tanrı’dan ki sana açık kucaklar
Bir daha kapanmadan kara toprakla dolsun,
Kan tükürsün adını candan anan dudaklar
Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun.
Faruk Nafiz
Sahiplenme duygusu, Karşıt cinsler kıskanımaktan hiç de mutsuz olmazlar. Ama abartmış olanın mağduruna geçmişler olsun ki yetmez ne kadar söylesem...
ilişkide güvenmediğin birine gereksiz yere duyduğun bir his sevdiğinin kanıtı olabilir ama güvensiziğin daha büyük kanıtı...genel olarak bakarsak olmaması gereken bir kavram..bencil olmayalım...