Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? sizce ne demek, Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? size neyi çağrıştırıyor?
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Bazen küçücük bir gaz lambası güzelim gelincik tarlasını yakarmış.
Aslı Birer
“Ölçülü olmak” doğru dediniz Hüseyin bey.
Orta yol en mutedili en güzeli... ölçüp tartmak sevgide tartıda kavgada vesair... ölçülü olmak...
Yürekler dağlamadan gözden yaş akmaz...
Oğlak burcunun en değerli özelliğini olan sabr’ı bünyemde taşıyorum hakikaten…
Ve karakterin en zayıf örneklerinin önünde bile bu duruşumu bozmadan durabilmenin verdiği onur çok güzel.
Bu karaktersiz tavırların en güzel örneği de şudur; ( çoğu insan bununla hayatının bir evresinde tanışmıştır)
Bir arkadaş, eş, dost, akraba olabilir ve size, hayatınızda iken, sizi bile mahcup eder nitelikte övgüler yağdırırken, bir sebeple sizin hayatınızdan çıktığında, hiçbir zaman hakkında konuşmadan, kötülemeden, aşağılayıcı tavırlar takınmadan sessizce durduğunuz halde! İnanılmaz kışkırtıcı ve hakarete varan sözler sarfeden insanlar hakkında ne düşünülebilir ki? İkiyüzlü oldukları mı? Menfaat peşinde oldukları mı? Yalancı oldukları mı? Ne düşünülebilir hakikaten?
Ben ne düşünüyorum onu söyleyeyim. İyi ki bu insanlar ile karşılaşmışım ve iyi ki hayatımdan çıkarmışım. İnsanları en çok kötü örnekler kamçılar ve geliştirir. Sevgi dolu ve güzel yürekli dostlar ise bu inşaatın her zaman temel taşlarıdır ve onlar hep yürek evinde otururlar.
Siz siz olun insanın sabrını sınayıp varolan saygınızı yitirmeyin.
Beklenen ebabil kuşları pazar akşamı Türkiye semalarına uğramış ve hainleri helak etmiştir.
:)))
İnsanın, zaman zaman sebepsiz yere zihinsel yorgunlukları olur.
Aslında bana göre tam olarak öyle değildir. Çünkü her yorgun hissedişin geçmişle bir bağlantısı varolduğunu düşünüyorum.
Sebebin bilinmemesi ise sadece derinlerde saklı olması. Derinlerde kumsallarımız var ve istiridyelerde saklı incilerin yanında birikmiş çamurlar da var. Suyun yüzü berrak olsa da çamurlar illaki hissedilirler ve bir türlü sebebini bulamayız. Ta ki, onu oradan çıkartacak görüntü tekerrür edene kadar. İşte bu yüzden belki de anın değerini bilip ona göre yaşamak ve hayatı yaşanır kılmak için çok da kendimizi yormamak en iyisidir.
Aslı Birer
Kanadı kesilir kuşun
Dalları kırar da yel
Tam bittim dediğim anda
Bana umutlarla gel
Yeter artık taş kaya
Yağmur azgın, hırçın sel
Bir son ver fırtınaya
Bana çiçeklerle gel
bş
“Allah Muradını gözünde koymasın”
Çok güzel oldu her şey… :)))
?si=XLTTTx3kDgiCncHI
Ay niye bu kadar sevinçliyim allâm:))
Silifke’nin Taşucu ilçesinde bir ailenin lakabı Hamalis olarak bilinirmiş. Hamalisin oğlu, Hamalisin kızı derken Doğan Cüceloğlu merak eder, sorar; bu lakap nereden geliyor diye?
Anlatırlar;
Rahmetti Atatürk, Taşucu’ nu ziyaret eder, gemilerden yük indirip boşaltan hamallara idare temiz iş elbiseleri giydirir, Ata’yı karşılamak için sıraya dizdirir. En baştaki hamal başı, mevkinin öneminden haberdar olduğu için mümkün olduğu kadar kibar görünmeyi aklına koymuş.
Atatürk, sıraya dizilmiş temiz giyimli bu kişileri görünce, “ siz ne iş yapıyorsunuz?” Diye sormuş.
Hamalbaşı yerli şivesini kullanarak cevap verse,” hamalbaşıyız gomutanım” demesinin kaba olacağını düşünerek.
“Hamalis, paşam “ diye kibarlaştırarak cevap vermiş. O günden sonra lakapları, hamalis kalmış.
Kibarlık özentisi kişilerin nasıl kötü göründüğünü kendilerinden başka herkes görür.
Yani şunu söylemek istedim.( Bu arada hikaye Doğan Cüceloğlu “insan insana” kitabından alıntıdır.)
İnsan nasılsa öyle olmalı elbette ki çünkü diğer türlüsü hikayedeki gibi sırıtıyor. Entelektüel olmadan öyle gözükmeye çalışan kişinin gerçek zihniyetinin öyle olmadığını kurduğu cümlelerden anlayabiliyoruz, ne yazıktır ki bunun farkında bile olamıyorlar. İnsan yöresinin zihniyetini benimsemişken, şehirde oradaki insanlardan daha çok şehirli olmaya kalkıştığında tıpkı üzerine oturmayan ceket gibi gözüküyor. Oysaki gerçek kibarlık ve asalet şivelerde ya da köylü, kentli olmakta değil, üzerine yakışanı giymek gibi ruhuna kendini giydirmektir.
Aslı Birer
Şair sayfamda siyasi içerikli reklam istemiyorum bilmem anlatabildim mi?
Emekçim bir kova salla kör kuyuya belki su çıkar bahtına…
?si=xctaDYkWm3V3x4bI
Hep sana, hep seni yazdım, ne kış bitti, ne bahar geldi, mevsim hep bizdi, biz ne bahardan bir çiçek ne yazdan güneş toplayabildik..
MASUM GELİNCİK
Gümüş renkli benim sırça köşk bu gece, ve yıldızlar kayıp,
Gökkubbeden dökülüyor çocuktan ayıplı çığlıklar,
Sanki döşenmiş herbirinin yerine
Yağıyor suratlarımıza
okkalı bir tokat çarparcasına gelincik renginde bir ağıt,
Sağılmış saflığı, satılmış haraç mezat
Ey insanlar neredesiniz!?
Ses geçirmeyen kalın duvarlar kadar
ses / sizdiniz.
Sustunuz.
Sustuk
Aslı Birer
Mutluluk kaynakları ne kadar da değişken. Piramidin zirvesi, temelini oluşturan gerçek duyguların ayırılması ile başlar.
Aslı Birer
?si=P_nMwZkevfpEaE-q
Abraham Maslow
İhtiyaçlar hiyerarşisine kısa bir bakış.
Anlamlanmak,
Aslında bireysel olarak düşünmek ve o kişinin psikolojisini oluşturan yaşamışlıklarından yola çıkılarak belirlenmesi gereken kendini gerçekleştirme olmalıdır. Bana göre bu şartlar değişken ve herkesin ihtiyaç piramidi başlıkları aynı olmak şartıyla ayrıntılarda farklıdır. Kişiler de kendilerine göre her basamakta ihtiyaçlarını çok iyi belirleyip bir üst basamağa öyle çıkmalı. Aksi halde bir tiyatro oyuncusu gibi başkalarının ihtiyaçlarını içselleştirip çıktığı basamakta saygınlık kazansa da gerçek anlamda kendini gerçekleştirmiş olamadığı için, mutlu olamaz. Geldiği yer gösterişten ibaret kalır.
Aslı Birer
Şair olarak bilindim
Oysa
Senin bilinmeliydim…
Eksikleri, gedikleri hakkında kafa yoruyorsun ama
O’nun aşamadığı sensin
Bir süreç sonunda bu hâle gelmedi
İlk andan itibaren bu böyleydi...
Orta direk çöktü, sıra kobilerde açlıkla sınandığınızda görücem sizin dindarlığınızı.
En ünlü sanatkarlar ve düşünürler neden öldükten sonra değerlenir sorusunun cevabı o kadar açık ki,” artık ortada kıskanılacak, haset edilecek
“Ayşe, Fatma, Ali,” kalmamıştır çünkü. Sadece eserleri kalmıştır ve artık onları inkar edecek sebepler ortadan kalkmıştır. İnsan bedeni diğer insanların akıllarına ağır gelir çünkü herkes kendisinin en olduğunu düşünür. Oysa gerçek ve objektif bakış açısına sahip olan kişiler her şeyi kendilerine hak görmezler. Bilirler ki “akıl akıldan üstündür” ne yazık ki bu insanlar azınlıktadır. İşte dünyanın çöplüğe dönmesinin asıl sebebi de buradan kaynaklanıyor. Tıpkı bugün dünyanın en zeki en adil adamına (Atatürk) bile saygısızca tavır alabilen çoğunluk gibi. Artık insanların ben davası çığrından çıktı, sonuçlar ise dünyayı yok ediyor. İnsanın, insana olan haksız davası, ülkenin, ülkeye olan haksız davasına dönüştü. Ardında yatan gerçek yine insan değil mi?
Yine ağaçlar çiçeğe durdu,
kumrular sevişiyor kiraz dalında
?si=yC_PVWiRQ_SN-lFn
Bakın vezir bey, konuşmaya çalıştığınız kişiler hakkında kendinizce ön intiba yaratıyorsunuz.,ben yazdığım yazıları bilinçsiz yazmıyorum herhalde! Ne yazdığımı da ne için yazdığımı da çok farkındayım. Evet tereciye tere satmak niyetindesiniz ve yazılarınızda benden edepsiz diye imalarda bunuyorsunuz. Yapmayın, ne edepsizliliği yaptım? İnsanlardan tek beklentim herkes gibi saygı sadece. Bakın eylemleriniz size doğru geliyor olabilir. Bugün benim yazdıklarımı sayfama yazıp, bir de bana ait olduğundan bile haberim olmadığını vurgulamanız ne kadar saygısızca. Ben kimseden iltifat beklemiyorum. Böylesi beğenilme kaygım da yok. Yeter ki şahsıma ve yazdıklarıma saygısızlık olmasın. Allah aşkınıza beni sorgulama hakkını kendinizde nasıl buldunuz? Yazdıklarım bilinçlidir. Okuduğumu değil sadece insanın kirpik hareketlerini ve bedensel hareketlerini inceleyerek konuşmadan ne düşündüğünü bilirim ona göre konuşmayı bilen birisiyim. Lütfen sizden ricam hakkımda fikir yürütmekten vazgeçiniz. Benim kurnaZlık diye tabir edilen davranışlara hiç tahammülüm yoktur. Beni lütfen zorlamayın. Teşekkür ederim yine de.
Aşağıdaki yazıda sadece Edison hikayesi alıntıdır kalan tamamı kendi düşüncelerim ve tespitlerimdir. Ayrıca; (“Ne kadar bilsek de mutlaka kaçırdığımız bir ayrıntı vardır.”) cümle bu şekilde neden imla hatasıyla tekrar ettiniz anlamadım? Ya; “ne kadar bisek de.” Ya da; “ne kadar da bilsek” olmalı.
Yani yaşamak sadece çiçek toplamak değildir. Yaşamak bazen de kum çimento harç karıştırmaktır.
Aslı Birer
belirlediğimiz dışarıya dönük doğru engellemelerle aslında aklımızın bize koyduğu engelleri aşabiliriz.
Aslı Birer
Hayat boyu öğrencilik farkındalıklarımızı artırır.
Ne güzel anlatılmış aşağıdaki sözde aslında sınırı kendimize yine biz koyarız. Oysa bilgi güncellenmeden olduğu yerde kalırsa, elimizde bir çekiç bir çividen başka bir şey kalmaz.
Hatta şiir türleriyle bunu örnekleyelim.
Geleneksel şiir tekniklerinin dışında serbest nazım şekliyle benimsenmeyen hala daha yazarlarını da şiirlerini de kabul etmeyen takılı kalmış zihinleri verebilirim.
“Sahip olduğunuz tek şey bir çekiçse, her şeyi bir çivi olarak görmeye başlarsınız.” Abraham Maslow
Ve çok insan elmadaki kurdu fark edemez ancak ısırdığında görür, çünkü dışı kıpkırmızı ve pürüzsüzdür. Ancak farkındalığı yüksek insanlar fark eder elmanın kurtlu olduğunu mutlaka bir nokta şeklinde de olsa emaresi görünür o pürüzsüz kıpkırmızı yüzünde.
İnsan içindekileri kendisi besler. Tıpkı elmanın kurdu besleyip fiziki varlığını yok etmesi gibi.
İnsan, her iyi durumdan kazanç yaratır ve bunun sonucunda kötüye evirilen sonuçları da yaratır.
Aslı Birer
Organ bağışıyla hayat kurtarır buluş yapıldı. Ama insan aklının kötü yüzü! Bunu organ mafyasıyla sağlam insanları öldürerek kazanca dönüştürdü.
Öğrenmekten vazgeçtiğin gün bütün duyguların körelir. Vicdan da buna dahil.
Aslı Birer
Hayatın neresindeyiz?
Hangi köşesinde, hangi karesindeyiz?
Neyi nasıl keşfedeceğiz?
Neyi nasıl yapacağımız sadece bizim elimizde.”ben bilirim” demeden önce düşünelim.
Ne kadar bilsek de mutlaka kaçırdığımız bir ayrıntı vardır. Mesela annesinden yemek yapmayı öğrenen bir çocuk aynısını yapıyor ama gözünden kaçırdığı ufacık bir ayrıntı yüzünden asla annesinin yaptığı yemek kadar lezzetli olmuyor. Bir de;
“ben bunları zaten biliyorum “ demek, maalesef hayat okulunda öyle de olsa böyle de olsa bu okulu bitireceğiz. Ama bu düşünce bizim hayatımızı sekteye uğratacak ve sınıfta kalmamıza sebep olacak. Etrafımızda her şeyi bilen her konuda bilgisi olan ne çok insan var değil mi?
Bakınız;
Edison çalışma odasında kedileri kapıyı tırmalayıp dışarı çıkmak isteyince ikide bir kalkıp kapıyı açmaktan rahatsız olup dikkatinin dağılması üzerine bir marangoz çağırıp kapıya iki delik açmasını ister biri büyük kedi diğeri yavrusu için. Marangoz; bir tane büyük delik ikisine de yeterli olur.
Deyince, Edison o an kendisinin de bazen düşünemediğini fark eder. Evet bizler ne kadar bilgi sahibi olsak da insanız ve öğrenmek ömür boyu olduğu gibi farkındalık da bazen dumura uğrayabilir.
Öğrenme isteği her daim baki kalsın ve öğrenme isteği bittiğinde kişilerde maalesef ki ruhsal ölüm gerçekleşir. Bunun sebebi de “her şeyi ben biliyorum” hastalığıdır. Kendimizi köreltmeyelim.
Dedim bugün de.
Aslı Birer