Tüm zamanların en cani insanı.Almanya dan yazan arkadaş geniş bir şekilde anlatmış,bir-iki ekleme yapmak gerekirse III. vlad babası esir alındığında osmanlıya mecburen bırakılmış,enderunda yetişmiş Fatih le beraber eğitim almış Eflak a voyvoda tayin edilmiş (vali) .Cezalandırmak istediği kişileri kazığa vurdururdu kazığa oturtan kişi bunu iyi yapamadığındaonuda kazığa oturturdu Niğbolu sancakbeyi Hamza beyide kazığa vuran o dur 1461.Osmanlıdan gelen elçilere değil İtalya dan gelen elçileri (Din adamlarını) takkeye benzeyen başlıklarını inançlarına uymadığı için çıkarmadıklarından kafalarına çivi çakmıştır.Fatih bu beladan kurtulmak için 150 bini aşkın orduyla Eflak a gittiğinde,bu manyak Macaristan a tüymüş Osmanlı ordusunun moralini bozmak için kazığa oturttuğu insanları yol boyunca dizmiş ve cüzzamlı mahkumlarıda salmıştı.Akıl almaz işkenceler yapan bu manyak bence insanlık tarihinin en cani insanıdır. Savaşta kendini sağlama almak için farklı bir yerde dururdu ve bir rivayete göre kendi askerleri yanlışlıkla veya bilerek bunu öldürdüğü ve Fatih in ordusuyla savaşta öldürdüğü söylenir ama sonuçta Bursa ya kellesi getirilir ve bu manyağın artık öldüğünü halka gösterilerek rahat olmaları sağlanır.Drakula filmini çeviren yönetmen Transilvanyalı bu manyaktan esinlendiği biliniyor.
esir aldığı Osmanlı askerlerini kazıklara çakarak işkenceyle öldürmüştür çok trajik bir olaydır bu aynı sonla kendi karşılaşmıştır osmanlıya savaş açan kazıklı voyvoda yenilmiş askerleride kazıklara çakılmıştır ve kendisininde kellesi kopartılmıştır.
Darkula filimlkerine ilham kaynağı olmuş, Osmanlı sarayında yetişmiş ama Osmanlı düşmanlığı hastalığına yakalanmış, Eflak Voyvodası olduktan sonra kendi halkını ve özellikle müslüman Türkleri akılalmaz işkencelerle öldüren, tarihin tanıklık ettiği en cani yaratıklardan biri.
Dünyanın en ünlü şahsiyetlerindendir Drakula. Hakkında bir çok film çekilmiş, bir çok kitap yazılmıştır. Büyük küçük herkese korku saçmıştır. Fakat Drakula sanıldığı gibi bir hayal ürünü değil, gerçekten yaşamış bir karakterdir ve en önemlisi Osmanlının baş düşmanı ve belasıdır.
1441 yılında 2. Murat Eflakı (Wallachia, bugünkü Romanya toprakları) Osmanlı sınırları içerisine katar ve vergiye bağlar. Osmanlı Devleti zamanın voyvodası (Eflak Beyi) Vlad Drakula’yı halkını yönetmesi için tahtından indirmez ve tekrar Eflak halkının başına getirir, ama buna karşılık 3 oğlundan, büyük oğlu Mircea hariç, Vlad ve Radu’yu rehin olarak alır. Drakul ismi “Ejderha” anlamına gelir. Vlad’ın bu isimle anılması, kendi halkı tarafından ona lakap olarak takılmasındandır, çünkü Vlad Ejderha Tarikatine mensuptur ve bu Tarikat 24 kişiden oluşmaktadır. Bu Tarikatın nihayi amacı kutsal haçı en büyük düşmanları olan türklere karşı müdafaa etmektir.
Drakul’un oğulları Vlad ve Radu 2. Murad’ın oğlu Mehmet (Fatih) ile aralarında bir veya iki yaş fark vardır. Bu iki rehine hiçbir şekilde bir esir muamelesi görmezler. Sanki bir müslüman türk evladları gibi görülür ve Mehmet ile medreselerde okuyup, dini ve bátini ilimlerden nasiplerini alırlar. Bu üç çocuk beraber büyür ve Mehmet bilhassa Radu ile çok sıkı bir dostluk kurar.
1453 yılında Mehmet İstanbul’u feth eder ve Fatih ünvanını alır. 1456 yılında Vladın Babası ve ağabeyi Mircea öldürüldükten sonra Fatih, Eflak’ın başına arkdaşı Vlad’ı getirir ve Vlad Eflak’ın yeni voyvodası olur. Vlad’ın eline şimdi büyük bir fırsat geçmiştir, çünkü Vlad babasının kendisini türklere rehin vermesini hazmedememiş ve türklere karşı büyük bir nefret ile büyümüştür. Artık bundan sonra hem Eflak halkını hemde müslümanları acı günler beklemektedir. Vlad’ın içinde büyüyen milliyetçilik duygusu, Eflak’ın Osmanlıdan bağımsız olma hayali ve kendisinin bağımsız Wallachia kralı olma arzusu Eflak’ın karanlık günler geçireceğinin habercisidir.
Akıl almaz işkencelerle insanları öldüren, caniliği ve acımasızlığı onunda “Drakulea” lakabını almasını sağlar. Drakulea, Drakulun oğlu anlamına gelir ve eski romence “Şeytan ve Şeytanın oğlu” manasına gelir. Halk artık onu şeytan lakabıyla anar.
Vlad Drakul artık yavaş yavaş işkencelerine başlar. Mesela ülkesindeki yardıma muhtaç, fakir ve dilencileri ülkesi için bir yük ve sorun olarak gören Vlad bir gün onları yemeğe davet eder. Topluluğa “dertsiz, sorunsuz bir Dünya, kedersiz bir yaşam arzu etmezmisiniz” sorusuna hepsi “evet” cevabını verince salonu ateşe verir ve kimse kurtulamaz. Dehşet içerisinde kalan yardımcılarına verdiği yanıt ise şöyledir: “Ülkemde fakir insan istemiyorum. Fakirliğin önüne geçmek ve engellemek için fakirleri yok etmek gerekir”.
Bir gün Vlad’ın metresi hamile olduğunu söyler. Metresini bir ebeye kontrol ettirir ve hamile olmadığı anlaşılır. Bu yalanı metresinin acı ölümüne sebep olur. Vlad metresini kadınlık uzvundan göğüslerine kadar yardırır, çünkü Vlad meyvesinin nerede olduğunu görmek ve tüm Dünyaya göstermek ister.
Tertip ve düzene çok önem veren Vlad, en küçük hatada insanları diri diri kazığa oturtur. Cezalıyı çıplak bir şekilde yüz üstü yatırır. Bacakları ayrılır ve dört beş kişinin yardımıyla büyük bir kazık arka delikten sokulur ve havaya dogru kaldırılır. Kazığın ucu daha çok acı versin diye sivri yapılmaz. Eğer sivri yapılırsa kazık vücudu delip geçer ve mahkum hemen ölür. Ama sivri olmadığı için kazık vücudun ağırlığıyla yavaş yavaş, sinirleri sıkıştırarak ilerler ve akıl almaz acı verir. Böylelikle mahkum hemen ölmez. Hatta bazı mahkumların bir kaç gün sonra bile kazıkta hala canlı oldukları söylenir. Vladın en büyük zevki ise kazığa oturtulan kişilerin karşısına geçip yemek yemesidir. Bazı rivayetlere göre Vladın iktidarsız olduğu ve kazığa oturtulan kişilerden akan kanların onu tatmin ettiği söylenir ve bazende kanı içtiği rivayet edilir.
Vladın buna benzer birçok akıl almaz işkenceleri vardır. Mesela çingeneleri hiç sevmeyen Vlad, onları kazanda diri diri kaynatır ve çocuklarına onları yedirir. Yeni doğan çocukların annelerinin ğöğüslerini kestirir ve yerlerine bebeklerin kafalarını yerleştirir. Bu zalimliklerden haber alan Fatih bunlara inanmak istemez ve bir elçi heyeti gönderir. Elçilerin Vladın huzuruna vardıklarında Vlad onlardan feslerini çıkarmalarını ister. Elçiler bizim kültürümüzde şapka çıkartma geleneği yoktur, biz kendi sultanımızın karşısında bile feslerimizi çıkarmayız deyip feslerini çıkarmayınca Vlad sinirlenir ve fesleri elçilerin başlarına çiviletir ve geri gönderir. Bunu haber alan Fatih Vlada karşı sefer başlatır ve 100 000 kişilik bir orduyla Vladı yakalamak için yola koyulur. Tabi Vlad kısa sürede bundan haberdar olur ve kaçış yolları arar. Osmanlı ordusu Eflaka vardıginda ormanlık alana yaklaşık bir kilometre kadar yaklaştıklarında burunlarına ağır bir koku gelir. Ormana doğru ilerlediklerinde karşılaştıkları manzaraya inanamazlar. Yirmi bin kazığa oturtulmuş insan, çoğu müslüman, bir ceset ormanı. Fatih bu manzara karşısında dehşete kapılır ve bir an evvel Vladı yakalamak ister. Vlad yardım için macar kralı Matthias Corvinus’a bir mektup yazar, mektuba bir muhasebe ekler ve ınanması için iki çuval dolusu kesilmiş kulak, burun ve kafa gönderir. Muhasebe şöyledir: Oblucitza’dan Novoselo’ya kadar, Tuna nehrinin denize aktığı yerde, 23 884 Türk ve Bulgar katlettik. Evlerinde yaktıklarımız hariç. Ve civar köylerde yaklaşık 20 000 kişi.
Vladı yakalamak çok güçtü. Saklanacağı yerleri çok iyi bilen Vlad türkleri adeta elinde oynatıyordu. Öyleki, birgün Vladın bir kalede gizlendiğini öğrenen Fatih, Vladın kardeşi Radu ile birlikte kaleyi basar. Karanlık bir yerde Vlad ve adamlarıyla karşılaşır, karanlık dar bir boşlukta kılıçlar çekilir. Ama göz gözü gömez pek. Bunu fırsat bilen Vlad bir Osmanlı kıyafetiyle aradan sıyrılır ve türk askerlerinin arasından kimseye birşey sezdirmeden sıyrılıp kaçar, çünkü Vlad çok iyi osmanlıca bilir ve çoğu asker onu tanımadığı için kimse şüphelenmez.
Bütün baskınlar sonuçsuz kalır ve Vlad yakalanamaz. Ama Vlad Tepes (Tepes’in manası kazığa oturtan demek ve halk tarafından böyle anılmaya başlamıştır) işkencelerine devam etmektedir.
Bir gün Vladın hizmetcisi onun bu zalimliklerine dayanamaz ve Vlad çalışma odasında iken arkadan yaklaşıp voyvodanın kellesini uçurur. Türkler arasında kazıklı Voyvoda diye anılan Vlad’ın kellesi Fatih’e yollanır ve kellesi bir kaç gün şehirde dolaştırılır. Kazıklı voyvodanın kellesi Topkapı yakınlarına gömülürken, başsız vücudu Romanya’da gömülür. Vlad Romanyada kimi halk tarafından Şeytan, kimi tarafından milliyetci ve özgürlük savaşcısı bir kahraman olarak anılır. Ama aslında o şeytandan daha zalim, daha gaddar, daha canidir.
2003 yılında bazı gazetelerde çıkan haberlere göre, Vlad Drakulea (Tepes) firarı sırasında iki sene boyunca Kütahya’nın Emet kazasına bağlı Eğrigöz beldesinde bir kalede saklandığı iddia edilmiştir.
bana son derece esrarensiz ve cani bir adamı çağrıştırıyor tıpkı korku filmlerindeki gibi biraz dehşet ve (nedenini bilmiyorum) biraz da hayranlık duyduğum tarihi bir kahraman(yada bilmem katil mi desem) kazığa oturttuğu we katlettiği insanları düşündükce içim ürperiyor acaba gercekten su anda bir yaşayan ölü mü? ?
Vlad Tepeşin yani namı değer kazıklı voyvodanın aslında osmanlı sarayında büyüdüğünü ve Fatih in kan kardeşi olduğunu biliyormuydunuz Yaptığı sapık davranışlara Fatih bir müddet müsama göstermiş inanmak istememizş birkaç defa uyarmış ve en son kavukları başına çivilenmiş elçilerini görünce bu sapığın üzerine sefere çıkmıştır... Şu anda Romanya da halk kahramanı..
Bu muhterem şahıs ülkesi olan Romanyada çook büyük bir kahramandır, Kendisi tarihte sevdiği insanları kazığa oturtmakla meşhur çok iyiliksever bir Hümanist'miş, Bu Drakula efsanesinin esin kaynağıda yine bu yüce zat'mış.....
Kazıklı Voyvoda lakaplı Prens Vlad Tepeş, Fatih Sultan Mehmed ile aynı sarayda endarun eğitimi görmüş ve Fatih'in çocukluk arkadaşıdır..Endarun eğitimi tamamlandıktan sonra Fatih babası 2.Murat'ın aniden ölmesiyle Osmanlı tahtına geçmiştir..Prens Vlad Tepeş ise Sırbistan'a bağlı Transilvanya eyaletinin başkanı olmuş ve Osmanlıya eyaletten toplanan vergileri kendisi vermiştir..Ancak daha sonra Prens Vlad Tepeş sapık davranışlarda bulunmaya başlamış ve bu özelliklerinden dolayı çevresinde 'vampir' olarak anılmaya başlanmıştır..Vlad Tepeş sadistçe bir zevk için esirlerin iç organlarını yiyip kanlarını içmektedir..Özellikle Türklere ve müslümanlara karşı son derece nefret dolu olan Vlad Tepeş yakaladığı Türk esirleri kazığa oturtup akan kanları bardaklara doldurup içince adı 'kazıklı voyvoda'ya çıkmıştır...Fatih kendisini uyarmaları için elçiler gönderince Kazıklı Voyvoda Fatih'in elçilerinin kafasını kesip Fatih'e geri göndermiştir.Bölge halkıda sapık davranışlarından dolayı Kazıklı Voyvoda'yı Fatih'e şikayet edince Fatih Kara Murat adlı akıncıyı Osmanlı ordusu ile Transilvanya'ya göndermiştir..kazıklı voyvoda'yı Osmanlı ordusu ile Transilvanya dağlarına adeta hapseden Kara Murat,kazıklı voyvoda'nın kellesini alıp Fatih'e getirmiştir..Kazıklı voyvoda'ya drakula denmesinin nedeni Amerikalı yönetmen Henry Frederics'in 1956 yılında çektiği ve Kazıklı Voyvoda'Nın hayatını anlatan 'Kont Drakula' adlı filmdir..
kendılerı hakkında bı vampır konulu fılm vardır hatta fatıh sultanla aynı sarayda buyudugu ıddıa edılır o fılmde sadısttır madısttır ama cok cekıcıdır ısyanı
cüneyt arkın abimizin ekürisi, hiç taviz vermez kendisine kazıktan korkmayan cüneyt abi; her filminin sonunda 'bu hede için bu hödö için' diye kılıçtan geçirirdi bunu, ya bu rolü hep bi adam oynardıda adı neydi oda iyi kötü adamlardandı :))
Tüm zamanların en cani insanı.Almanya dan yazan arkadaş geniş bir şekilde
anlatmış,bir-iki ekleme yapmak gerekirse III. vlad babası esir alındığında osmanlıya
mecburen bırakılmış,enderunda yetişmiş Fatih le beraber eğitim almış Eflak a
voyvoda tayin edilmiş (vali) .Cezalandırmak istediği kişileri kazığa vurdururdu
kazığa oturtan kişi bunu iyi yapamadığındaonuda kazığa oturturdu Niğbolu
sancakbeyi Hamza beyide kazığa vuran o dur 1461.Osmanlıdan gelen elçilere
değil İtalya dan gelen elçileri (Din adamlarını) takkeye benzeyen başlıklarını
inançlarına uymadığı için çıkarmadıklarından kafalarına çivi çakmıştır.Fatih bu
beladan kurtulmak için 150 bini aşkın orduyla Eflak a gittiğinde,bu manyak
Macaristan a tüymüş Osmanlı ordusunun moralini bozmak için kazığa oturttuğu
insanları yol boyunca dizmiş ve cüzzamlı mahkumlarıda salmıştı.Akıl almaz
işkenceler yapan bu manyak bence insanlık tarihinin en cani insanıdır.
Savaşta kendini sağlama almak için farklı bir yerde dururdu ve bir rivayete
göre kendi askerleri yanlışlıkla veya bilerek bunu öldürdüğü ve Fatih in ordusuyla
savaşta öldürdüğü söylenir ama sonuçta Bursa ya kellesi getirilir ve bu manyağın
artık öldüğünü halka gösterilerek rahat olmaları sağlanır.Drakula filmini çeviren
yönetmen Transilvanyalı bu manyaktan esinlendiği biliniyor.
esir aldığı Osmanlı askerlerini kazıklara çakarak işkenceyle öldürmüştür çok trajik bir olaydır bu aynı sonla kendi karşılaşmıştır osmanlıya savaş açan kazıklı voyvoda yenilmiş askerleride kazıklara çakılmıştır ve kendisininde kellesi kopartılmıştır.
III. Vlad nam-ı diğer Kont Drakula...
Darkula filimlkerine ilham kaynağı olmuş,
Osmanlı sarayında yetişmiş ama Osmanlı düşmanlığı hastalığına yakalanmış,
Eflak Voyvodası olduktan sonra kendi halkını ve özellikle müslüman Türkleri akılalmaz işkencelerle öldüren,
tarihin tanıklık ettiği en cani yaratıklardan biri.
Kuyucu Murat Pasa ile kanka olurlar...
Drakula Nám-ı diğer Vlad Tepes
Dünyanın en ünlü şahsiyetlerindendir Drakula. Hakkında bir çok film çekilmiş, bir çok kitap yazılmıştır. Büyük küçük herkese korku saçmıştır. Fakat Drakula sanıldığı gibi bir hayal ürünü değil, gerçekten yaşamış bir karakterdir ve en önemlisi Osmanlının baş düşmanı ve belasıdır.
1441 yılında 2. Murat Eflakı (Wallachia, bugünkü Romanya toprakları) Osmanlı sınırları içerisine katar ve vergiye bağlar. Osmanlı Devleti zamanın voyvodası (Eflak Beyi) Vlad Drakula’yı halkını yönetmesi için tahtından indirmez ve tekrar Eflak halkının başına getirir, ama buna karşılık 3 oğlundan, büyük oğlu Mircea hariç, Vlad ve Radu’yu rehin olarak alır.
Drakul ismi “Ejderha” anlamına gelir. Vlad’ın bu isimle anılması, kendi halkı tarafından ona lakap olarak takılmasındandır, çünkü Vlad Ejderha Tarikatine mensuptur ve bu Tarikat 24 kişiden oluşmaktadır. Bu Tarikatın nihayi amacı kutsal haçı en büyük düşmanları olan türklere karşı müdafaa etmektir.
Drakul’un oğulları Vlad ve Radu 2. Murad’ın oğlu Mehmet (Fatih) ile aralarında bir veya iki yaş fark vardır. Bu iki rehine hiçbir şekilde bir esir muamelesi görmezler. Sanki bir müslüman türk evladları gibi görülür ve Mehmet ile medreselerde okuyup, dini ve bátini ilimlerden nasiplerini alırlar.
Bu üç çocuk beraber büyür ve Mehmet bilhassa Radu ile çok sıkı bir dostluk kurar.
1453 yılında Mehmet İstanbul’u feth eder ve Fatih ünvanını alır. 1456 yılında Vladın Babası ve ağabeyi Mircea öldürüldükten sonra Fatih, Eflak’ın başına arkdaşı Vlad’ı getirir ve Vlad Eflak’ın yeni voyvodası olur.
Vlad’ın eline şimdi büyük bir fırsat geçmiştir, çünkü Vlad babasının kendisini türklere rehin vermesini hazmedememiş ve türklere karşı büyük bir nefret ile büyümüştür. Artık bundan sonra hem Eflak halkını hemde müslümanları acı günler beklemektedir.
Vlad’ın içinde büyüyen milliyetçilik duygusu, Eflak’ın Osmanlıdan bağımsız olma hayali ve kendisinin bağımsız Wallachia kralı olma arzusu Eflak’ın karanlık günler geçireceğinin habercisidir.
Akıl almaz işkencelerle insanları öldüren, caniliği ve acımasızlığı onunda “Drakulea” lakabını almasını sağlar. Drakulea, Drakulun oğlu anlamına gelir ve eski romence “Şeytan ve Şeytanın oğlu” manasına gelir. Halk artık onu şeytan lakabıyla anar.
Vlad Drakul artık yavaş yavaş işkencelerine başlar. Mesela ülkesindeki yardıma muhtaç, fakir ve dilencileri ülkesi için bir yük ve sorun olarak gören Vlad bir gün onları yemeğe davet eder. Topluluğa “dertsiz, sorunsuz bir Dünya, kedersiz bir yaşam arzu etmezmisiniz” sorusuna hepsi “evet” cevabını verince salonu ateşe verir ve kimse kurtulamaz. Dehşet içerisinde kalan yardımcılarına verdiği yanıt ise şöyledir: “Ülkemde fakir insan istemiyorum. Fakirliğin önüne geçmek ve engellemek için fakirleri yok etmek gerekir”.
Bir gün Vlad’ın metresi hamile olduğunu söyler. Metresini bir ebeye kontrol ettirir ve hamile olmadığı anlaşılır. Bu yalanı metresinin acı ölümüne sebep olur. Vlad metresini kadınlık uzvundan göğüslerine kadar yardırır, çünkü Vlad meyvesinin nerede olduğunu görmek ve tüm Dünyaya göstermek ister.
Tertip ve düzene çok önem veren Vlad, en küçük hatada insanları diri diri kazığa oturtur. Cezalıyı çıplak bir şekilde yüz üstü yatırır. Bacakları ayrılır ve dört beş kişinin yardımıyla büyük bir kazık arka delikten sokulur ve havaya dogru kaldırılır. Kazığın ucu daha çok acı versin diye sivri yapılmaz. Eğer sivri yapılırsa kazık vücudu delip geçer ve mahkum hemen ölür. Ama sivri olmadığı için kazık vücudun ağırlığıyla yavaş yavaş, sinirleri sıkıştırarak ilerler ve akıl almaz acı verir. Böylelikle mahkum hemen ölmez. Hatta bazı mahkumların bir kaç gün sonra bile kazıkta hala canlı oldukları söylenir. Vladın en büyük zevki ise kazığa oturtulan kişilerin karşısına geçip yemek yemesidir. Bazı rivayetlere göre Vladın iktidarsız olduğu ve kazığa oturtulan kişilerden akan kanların onu tatmin ettiği söylenir ve bazende kanı içtiği rivayet edilir.
Vladın buna benzer birçok akıl almaz işkenceleri vardır. Mesela çingeneleri hiç sevmeyen Vlad, onları kazanda diri diri kaynatır ve çocuklarına onları yedirir. Yeni doğan çocukların annelerinin ğöğüslerini kestirir ve yerlerine bebeklerin kafalarını yerleştirir.
Bu zalimliklerden haber alan Fatih bunlara inanmak istemez ve bir elçi heyeti gönderir. Elçilerin Vladın huzuruna vardıklarında Vlad onlardan feslerini çıkarmalarını ister. Elçiler bizim kültürümüzde şapka çıkartma geleneği yoktur, biz kendi sultanımızın karşısında bile feslerimizi çıkarmayız deyip feslerini çıkarmayınca Vlad sinirlenir ve fesleri elçilerin başlarına çiviletir ve geri gönderir.
Bunu haber alan Fatih Vlada karşı sefer başlatır ve 100 000 kişilik bir orduyla Vladı yakalamak için yola koyulur. Tabi Vlad kısa sürede bundan haberdar olur ve kaçış yolları arar.
Osmanlı ordusu Eflaka vardıginda ormanlık alana yaklaşık bir kilometre kadar yaklaştıklarında burunlarına ağır bir koku gelir. Ormana doğru ilerlediklerinde karşılaştıkları manzaraya inanamazlar. Yirmi bin kazığa oturtulmuş insan, çoğu müslüman, bir ceset ormanı.
Fatih bu manzara karşısında dehşete kapılır ve bir an evvel Vladı yakalamak ister.
Vlad yardım için macar kralı Matthias Corvinus’a bir mektup yazar, mektuba bir muhasebe ekler ve ınanması için iki çuval dolusu kesilmiş kulak, burun ve kafa gönderir. Muhasebe şöyledir: Oblucitza’dan Novoselo’ya kadar, Tuna nehrinin denize aktığı yerde, 23 884 Türk ve Bulgar katlettik. Evlerinde yaktıklarımız hariç. Ve civar köylerde yaklaşık 20 000 kişi.
Vladı yakalamak çok güçtü. Saklanacağı yerleri çok iyi bilen Vlad türkleri adeta elinde oynatıyordu. Öyleki, birgün Vladın bir kalede gizlendiğini öğrenen Fatih, Vladın kardeşi Radu ile birlikte kaleyi basar. Karanlık bir yerde Vlad ve adamlarıyla karşılaşır, karanlık dar bir boşlukta kılıçlar çekilir. Ama göz gözü gömez pek. Bunu fırsat bilen Vlad bir Osmanlı kıyafetiyle aradan sıyrılır ve türk askerlerinin arasından kimseye birşey sezdirmeden sıyrılıp kaçar, çünkü Vlad çok iyi osmanlıca bilir ve çoğu asker onu tanımadığı için kimse şüphelenmez.
Bütün baskınlar sonuçsuz kalır ve Vlad yakalanamaz. Ama Vlad Tepes (Tepes’in manası kazığa oturtan demek ve halk tarafından böyle anılmaya başlamıştır) işkencelerine devam etmektedir.
Bir gün Vladın hizmetcisi onun bu zalimliklerine dayanamaz ve Vlad çalışma odasında iken arkadan yaklaşıp voyvodanın kellesini uçurur. Türkler arasında kazıklı Voyvoda diye anılan Vlad’ın kellesi Fatih’e yollanır ve kellesi bir kaç gün şehirde dolaştırılır. Kazıklı voyvodanın kellesi Topkapı yakınlarına gömülürken, başsız vücudu Romanya’da gömülür. Vlad Romanyada kimi halk tarafından Şeytan, kimi tarafından milliyetci ve özgürlük savaşcısı bir kahraman olarak anılır.
Ama aslında o şeytandan daha zalim, daha gaddar, daha canidir.
2003 yılında bazı gazetelerde çıkan haberlere göre, Vlad Drakulea (Tepes) firarı sırasında iki sene boyunca Kütahya’nın Emet kazasına bağlı Eğrigöz beldesinde bir kalede saklandığı iddia edilmiştir.
Mehmet Kemal Akbaş
21.01.2008 / 2311
bana son derece esrarensiz ve cani bir adamı çağrıştırıyor tıpkı korku filmlerindeki gibi biraz dehşet ve (nedenini bilmiyorum) biraz da hayranlık duyduğum tarihi bir kahraman(yada bilmem katil mi desem) kazığa oturttuğu we katlettiği insanları düşündükce içim ürperiyor acaba gercekten su anda bir yaşayan ölü mü? ?
Vlad Tepeşin yani namı değer kazıklı voyvodanın aslında osmanlı sarayında büyüdüğünü ve Fatih in kan kardeşi olduğunu biliyormuydunuz
Yaptığı sapık davranışlara Fatih bir müddet müsama göstermiş inanmak istememizş birkaç defa uyarmış ve en son kavukları başına çivilenmiş elçilerini görünce bu sapığın üzerine sefere çıkmıştır...
Şu anda Romanya da halk kahramanı..
Bu muhterem şahıs ülkesi olan Romanyada çook büyük bir kahramandır,
Kendisi tarihte sevdiği insanları kazığa oturtmakla meşhur çok iyiliksever bir Hümanist'miş, Bu Drakula efsanesinin esin kaynağıda yine bu yüce zat'mış.....
-hey voyvoda bu kazık varya bu kazık
-eee
-.........
Kazıklı Voyvoda lakaplı Prens Vlad Tepeş, Fatih Sultan Mehmed ile aynı sarayda endarun eğitimi görmüş ve Fatih'in çocukluk arkadaşıdır..Endarun eğitimi tamamlandıktan sonra Fatih babası 2.Murat'ın aniden ölmesiyle Osmanlı tahtına geçmiştir..Prens Vlad Tepeş ise Sırbistan'a bağlı Transilvanya eyaletinin başkanı olmuş ve Osmanlıya eyaletten toplanan vergileri kendisi vermiştir..Ancak daha sonra Prens Vlad Tepeş sapık davranışlarda bulunmaya başlamış ve bu özelliklerinden dolayı çevresinde 'vampir' olarak anılmaya başlanmıştır..Vlad Tepeş sadistçe bir zevk için esirlerin iç organlarını yiyip kanlarını içmektedir..Özellikle Türklere ve müslümanlara karşı son derece nefret dolu olan Vlad Tepeş yakaladığı Türk esirleri kazığa oturtup akan kanları bardaklara doldurup içince adı 'kazıklı voyvoda'ya çıkmıştır...Fatih kendisini uyarmaları için elçiler gönderince Kazıklı Voyvoda Fatih'in elçilerinin kafasını kesip Fatih'e geri göndermiştir.Bölge halkıda sapık davranışlarından dolayı Kazıklı Voyvoda'yı Fatih'e şikayet edince Fatih Kara Murat adlı akıncıyı Osmanlı ordusu ile Transilvanya'ya göndermiştir..kazıklı voyvoda'yı Osmanlı ordusu ile Transilvanya dağlarına adeta hapseden Kara Murat,kazıklı voyvoda'nın kellesini alıp Fatih'e getirmiştir..Kazıklı voyvoda'ya drakula denmesinin nedeni Amerikalı yönetmen Henry Frederics'in 1956 yılında çektiği ve Kazıklı Voyvoda'Nın hayatını anlatan 'Kont Drakula' adlı filmdir..
kendılerı hakkında bı vampır konulu fılm vardır hatta fatıh sultanla aynı sarayda buyudugu ıddıa edılır o fılmde sadısttır madısttır ama cok cekıcıdır ısyanı
VLAD DRAKUL....Eflak Voyvodası....Drakul,lakabı olup Ejder anlamına gelir.Drakula miti bizzat kendisinden doğmuştur.
Bana kalırsa sapık p..ç'in tekiydi.Muhtemelen anne takıntısı vardı..
cüneyt arkın abimizin ekürisi, hiç taviz vermez kendisine kazıktan korkmayan cüneyt abi; her filminin sonunda 'bu hede için bu hödö için' diye kılıçtan geçirirdi bunu, ya bu rolü hep bi adam oynardıda adı neydi oda iyi kötü adamlardandı :))
İlginç idam şekilleri olan bir macar kralı sanıyordum..