Hülasa anda kaybolmalıydınız ve yine ondan doğmalıydınız. O zaman her şey hallolurdu. Masallarda dikkat etmediniz mi? Hep kaybolurlar… kaybolmak yani ölmek, sonra tekrar dirilmek… Bir kompleksten kurtulmak için bundan daha emin çare yoktur. ”
turkce dili şu kelimeden cektigi kadar hiçbir kelimeden cekmemiştir ve akabinde bizide bilimum seyleri cekmeye itelemiştir cektirmistir.. bakınız efenim..sorulamayacak sorular basında birinciligi ipleyen bu nacizhane kelimemizin su gibi kullanışsız yonleri vardır..mesela diyelim sokakta bi çocuk gordunuz,kaybolmus..emin olmak için soruyorsunuz:
-aa cocuk kayıp mı oldun sen? -aa cocuk kayboldun mu sen? -aa cocuk (işte buna bayılıyorum) kaymıboldun sen?
bu soru o kişiye sorulamayacagi gibi sorulamamanın karsısında bi cevapta alınmaz..alınılırsa da sallanmaz heralde artık..tek çare 'cocuklar kaybolmasın'..bi çocukta siz yakın
nerede olduğunu, ne yaptığını, bir sonraki adımın nereye götüreceğini bilmememek. hiç öyle bilmediğin şehirlerin tanımadığın caddelerinde yolunu bulamamak değildir kaybolmak. o olsa olsa aramak olabilir... kaybolmak tamamen içindedir insanın. tam da odasında, bilgisayarın önünde, oturduğu o sandalyede, kulağında aynı ezgi varken, en bildik yerde, ne yaptığını, ne istediğini, ne kadar cesareti olduğunu sorar, bekleyip de cevap alamaz ya insan bazen, işte odur kaybolmak. sorduğunuz soruların yanıtını verecek kimse yoktur bu sefer... gideceğiniz yönü gösterecek bir ok, bir söz, bir ses bulunmaz o anda. yapayalnız o odanın içinde, ya da tam en ortasında kalabalığın, kendi içinde kaybolur insan kimi zaman. işte en zoru o anlarda bulmaktır kendi yolunu yapayalnız... korkuyla cesaret, cesaretle delilik arasındaki o daracık yolda...
bazen kaybolmak güzeldir çünkü insan ancak kaybolduğunda belki hiç göremeyeceği yerleri görür, belki hiç tanışamayacağı insanlarla tanışır, belki hiç hissetmeyeceği duyguları hisseder, hatta bazen sadece kaybolursan kendini bulabilirsin ya da tanışırsın kendinle.
kaybolmanın iyisi vardır birde kötüsü.. kaybolan kaybettiği birşey için çıkmışsa yola kaybettiğini hissedebiliyorsa onun kaybolması bir kayboluş değildir.. bu bir kendini buluş serüvenidir.. sonunda kaybolması yanına kardır ve en azından nerede olmadığını öğrenmiştir
ancaaak bazı kayıplar vardırki kaybolmuşlardır fakat kaybolduklarını kabul etmezler birtürlü amaçları aradıkları birşeylerde yoktur kızmışlardır birilerine ve kayboluş serüvenlerinin tek sebebi kızdıklarına uzak olmaktan ibarettir...
insan nereye gideceğini bilirken kaybolmuş olur mu? biliyordum nereye gideceğimi.. ne yapacağımı... düştüm yollara.. adım adım geçtim ter kokan, çöp kokan, hayat kokan, insan kokan sokaklardan... her adımda yüzümdeki gergin gülümseme hafifledi.. taha bir oturdu üstüme sanki.... kaybolmuştum... yalnızdım. nereye gideceğimi biliyordum.... ilk terkedilişim değildi bu... ama son olacaktı... ben de terkediyordum artık kendimi.. hayatımın en anlamlı en güzel yolu beni terketmişti... yanından mavi ırmaklar akan.. mis gibi papatya kokan... en uzun yolum.. gitmişti... yolsuzdum.. kaybolmuştum... uzun süre aradım yeni bir yol.. hep karanlık hep karanlık... kötü ve zor yollar çıktı karşıma... yorulduğum anda.. en kaybolduğum anda buldum yolumu... biliyorum nereye gideceğimi... sessiz melodiler yükseliyordu içimden yüzümdeki deli gülümsemeden.. insan kaybolunca delirebiliyormuş işte... sessiz.. sakin.. yürüdüm onca yolu.. tek başıma.. yolsuz... köprünün başına geldiğimde iyice aydınlanmıştı yolum...... daha bi sıklaştı adımlarım... daha yumuşadı gülümsemem.. önce içimde kalmış tüm kelimeleri çıkardım cebimden..... savurdum boğazdan esen serin rüzgara doğru.. belki yerlerine ulaşırlar bir bir.... belki... aman boşversene... körünün korkuluğuna tırmandığımda saldım içimdeki içinde boğulduğum denizi..... bir hışımla hıçkırdım... boşaldı... ferahladım.... sonra.... sonra kendimi buldum.. kaybolmuştum.. denizim denize buluştuğunda... kendim uzun bir yoldum aslında.... sonuna gelmiştim.... son bir teşekkürle hayatımdaki herşeye... kendimi de saldım denize..... uçuyordum.. uçtukça kaçıyordum... sonra kendimi buldum denizde.. denizimde..... sonra.. sonra ne mi oldu...? bendenim denizde kayboldu.... bulunmamacasına......
kısa bir anda
uzun uzun kalmak . .
Ya göğe yükselmektir ya yerin en dibine alçalmaktır, soyutlanmaktir,etraftan en çokta kendinden
içimin tünellerine girer girmez, bir fener alıyorum elime.
Buralar çok karışık. Kaç defa geldim gene de hep kayboluyorum.
Herkese nasip olmayan farkındalık seviyesi. Bir level sonrasında psikomotor davranışları yeniden öğreniyorsunuz.
'o kadar ötekidir ki, ben bir başkasıdır.'
bilmediğin şehirdesin
kabul et.
Bulamamak
Doğru yolu
Hülasa anda kaybolmalıydınız ve yine ondan doğmalıydınız. O zaman her şey hallolurdu. Masallarda dikkat etmediniz mi? Hep kaybolurlar… kaybolmak yani ölmek, sonra tekrar dirilmek… Bir kompleksten kurtulmak için bundan daha emin çare yoktur. ”
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
KÜÇÜKKEN KAYBOLMAKTAN KORKARDIM şimdiyse KAYBETMEKTEN....
mesafelere güvenmek.
paran yoksa Kayboldun.. paran varsa KayBuldun...kay kay da olabülü
turkce dili şu kelimeden cektigi kadar hiçbir kelimeden cekmemiştir ve akabinde bizide bilimum seyleri cekmeye itelemiştir cektirmistir..
bakınız efenim..sorulamayacak sorular basında birinciligi ipleyen bu nacizhane kelimemizin su gibi kullanışsız yonleri vardır..mesela diyelim sokakta bi çocuk gordunuz,kaybolmus..emin olmak için soruyorsunuz:
-aa cocuk kayıp mı oldun sen?
-aa cocuk kayboldun mu sen?
-aa cocuk (işte buna bayılıyorum) kaymıboldun sen?
bu soru o kişiye sorulamayacagi gibi sorulamamanın karsısında bi cevapta alınmaz..alınılırsa da sallanmaz heralde artık..tek çare 'cocuklar kaybolmasın'..bi çocukta siz yakın
ben kimim söyle kayboldum
dönmedim kaldım anılarda
her sabah bir çöl masalında uyanırdım
belki de yanlış bir leyla
nerede olduğunu, ne yaptığını, bir sonraki adımın nereye götüreceğini bilmememek. hiç öyle bilmediğin şehirlerin tanımadığın caddelerinde yolunu bulamamak değildir kaybolmak. o olsa olsa aramak olabilir... kaybolmak tamamen içindedir insanın. tam da odasında, bilgisayarın önünde, oturduğu o sandalyede, kulağında aynı ezgi varken, en bildik yerde, ne yaptığını, ne istediğini, ne kadar cesareti olduğunu sorar, bekleyip de cevap alamaz ya insan bazen, işte odur kaybolmak. sorduğunuz soruların yanıtını verecek kimse yoktur bu sefer... gideceğiniz yönü gösterecek bir ok, bir söz, bir ses bulunmaz o anda. yapayalnız o odanın içinde, ya da tam en ortasında kalabalığın, kendi içinde kaybolur insan kimi zaman. işte en zoru o anlarda bulmaktır kendi yolunu yapayalnız... korkuyla cesaret, cesaretle delilik arasındaki o daracık yolda...
bazen kaybolmak güzeldir çünkü insan ancak kaybolduğunda belki hiç göremeyeceği yerleri görür, belki hiç tanışamayacağı insanlarla tanışır, belki hiç hissetmeyeceği duyguları hisseder, hatta bazen sadece kaybolursan kendini bulabilirsin ya da tanışırsın kendinle.
...isterdim yokluğunun dehlizlerinde
Varolmanın tadına varmak için...
aldığın nefesin hesabını yapamayacak kadar umursuz...
şuursuz...
herşeyden vazgeçmenin verdiği rahatlık ve bi o kadar derin bi boşluk...
nasıl doldurulacağı bilinmeyen boşluk...
atacak adımı kalmadığını bile bile koşmak için son bir hamle diye bağıran bi ses...
sana gelen hangi yoldayım bilmiyorum...tut elimi kayboluyorum...
sakız kayboluyor.........kaybolmayan sakız istiyoruz.....burdan yetkililere sesleniyorum......
hayallerde...
Bu aralar en çok istediğim.....
sey yap ya yerlere ekmek kirii falan at dönüste kolaylik olur sana...kargalara dikkat et ama ;)
kendine ait labirentlerde..
Ulu caminin içinde..
Kapalı çarşıda
Topkapı sarayında...
ya da
çanakkale şehitliğinde
er
siperlerinin içinde...
korkulan,hüzün veren yada yüzleşmek istemediginiz birşeylerden uzaklaşmak ve görünmemek
kaybolmanın iyisi vardır birde kötüsü..
kaybolan kaybettiği birşey için çıkmışsa yola
kaybettiğini hissedebiliyorsa onun kaybolması bir kayboluş değildir..
bu bir kendini buluş serüvenidir..
sonunda kaybolması yanına kardır
ve en azından nerede olmadığını öğrenmiştir
ancaaak
bazı kayıplar vardırki kaybolmuşlardır fakat kaybolduklarını kabul etmezler birtürlü
amaçları aradıkları birşeylerde yoktur
kızmışlardır birilerine
ve kayboluş serüvenlerinin tek sebebi kızdıklarına uzak olmaktan ibarettir...
minik:
-Anne bişey diycem...Benim silgim yine kayboldu..:(
-nasıl kayboldu?
-kendiliğinden! ! ? ..
..... ;)
''önüme çıkan bütün yollar yürünebilir... kaybolmuş olabilirmiyim acaba''
diye bir söz okudum ki gönlün hangi perdesinden vurur bilinmez...
Okudunuz mu bilmem ama Alice Harikalar Diyarında'da, Caroll Lewis (yazım hatası olabilir) tavşanla Alice'in ilk karşılaşmasını şöyle diyaloglar..;
tavşan: nereye gidiyorsun? ?
Alice: bilmiyorum.. kayboldum..
tavşan: nereye gittiğini bilmiyorsan kaybolmuş sayılmazsın! ! ! ! !
sokaklarda kaybolurken oraya buraya serpiştirilmiş cevaplar bulmak.
insan nereye gideceğini bilirken kaybolmuş olur mu?
biliyordum nereye gideceğimi.. ne yapacağımı...
düştüm yollara.. adım adım geçtim ter kokan, çöp kokan, hayat kokan, insan kokan sokaklardan... her adımda yüzümdeki gergin gülümseme hafifledi.. taha bir oturdu üstüme sanki.... kaybolmuştum... yalnızdım. nereye gideceğimi biliyordum....
ilk terkedilişim değildi bu... ama son olacaktı... ben de terkediyordum artık kendimi.. hayatımın en anlamlı en güzel yolu beni terketmişti... yanından mavi ırmaklar akan.. mis gibi papatya kokan... en uzun yolum.. gitmişti... yolsuzdum.. kaybolmuştum... uzun süre aradım yeni bir yol.. hep karanlık hep karanlık... kötü ve zor yollar çıktı karşıma... yorulduğum anda.. en kaybolduğum anda buldum yolumu... biliyorum nereye gideceğimi...
sessiz melodiler yükseliyordu içimden yüzümdeki deli gülümsemeden.. insan kaybolunca delirebiliyormuş işte...
sessiz.. sakin.. yürüdüm onca yolu.. tek başıma.. yolsuz...
köprünün başına geldiğimde iyice aydınlanmıştı yolum......
daha bi sıklaştı adımlarım... daha yumuşadı gülümsemem..
önce içimde kalmış tüm kelimeleri çıkardım cebimden..... savurdum boğazdan esen serin rüzgara doğru.. belki yerlerine ulaşırlar bir bir.... belki... aman boşversene...
körünün korkuluğuna tırmandığımda saldım içimdeki içinde boğulduğum denizi..... bir hışımla hıçkırdım... boşaldı... ferahladım....
sonra....
sonra kendimi buldum..
kaybolmuştum..
denizim denize buluştuğunda...
kendim uzun bir yoldum aslında....
sonuna gelmiştim....
son bir teşekkürle hayatımdaki herşeye...
kendimi de saldım denize..... uçuyordum.. uçtukça kaçıyordum...
sonra kendimi buldum denizde.. denizimde.....
sonra..
sonra ne mi oldu...?
bendenim denizde kayboldu....
bulunmamacasına......