Kazanmak yahut kaybetmek ölçü değildir, Önemli olan kazanmak için bir şeyler yapabilmektir. Gerekeni yaptıktan sonra kaybetmek, hiç bir şey yapmadan beklemekten her zaman daha iyidir.
En korktüğum şey.İnsanı,evcil hayvanı,doğayı,kitaplarımı,el emeği göznuru döktüklerimi kısacası iyi ve güzel herşeyi kabetmek yaşantımı durdurur gibi geliyor bana.çok acı verir.
LİSE 1.SINIF Ingilizce dersinde yanımda bir kız oturuyordu onun için 'benim en iyi arkadaşım' diyordum..Ama ben onun ipek gibi saçlarına bakıp onun benim olmasını istiyordum.. Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum, dersten sonra kalktı ve geçen gün sınıfta olmadığı için o günün notlarını istedi. Ona notları verirken bana teşekkür etti ve yanağımdan öptü.
Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum..
LİSE 2.SINIF Telefonum çaldı, arayan oydu ve ağlıyordu bana aşkın nasıl kalbini kırdığını anlattı, beni evine çağırdı, yalnız kalmak istemediğini söyledi, ben de tabiki gittim, koltuğa, onun yanına oturdum, güzel gözlerine bakmaya basladım ve onun benim olmasını diledim 2 saat sonra Drew Barrymore'un bir filmi başladı ve onu izledik filmi izledikten sonra uyumaya karar verdi, bana her şey için teşekkür etti ve yanağımdan öptü.
Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum..
SON SINIF Mezuniyet balosundan bir gün önce yanıma geldi ve çıktığım çocuk hasta ve partiye gelemeyecek' dedi, benim de çıktığım biri yoktu ve 7. sınıfta birbirimize söz vermiştik eğer çıktığımız biri olmazsa partilere birlikte gidecektik, 'en iyi arkadaş' olarak. Ve partiye birlikte gittik, o akşam çok güzeldi, her şey yolunda gitti, partiden sonra onu evine kapısının önüne kadar bıraktım, kapının önünde ona baktım o da bana o güzel gözleriyle gülümseyerek baktı.
Onun benim olmasını istiyordum.. Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum, bana 'hayatımın en güzel zamanını geçirdiğini' söyledi ve yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum..
Günler, haftalar, aylar geçti ve mezuniyet günü geldi çattı.. Sürekli onu izledim onun mükemmel vücudunu seyrettim. Diplomasını almak için sahneye çıkarken sanki havada süzülen bir melek gibiydi.
Onun benim olmasını istiyordum.. Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Herkes evine gitmeden önce yanıma geldi ve ağlayarak bana sarıldı, sonra başını omzuma koydu ve 'sen benim en iyi arkadaşımsın, teşekkürler' deyip yanağımdan öptü.
Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum. Ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum..
Aradan yıllar geçti.. Bir gün bir nikah dairesinde ve o kızın nikahını izliyorum.. Evet artık evleniyordu, onun 'evet, kabul ediyorum' demesini, yeni hayatına girmesini izledim, başka bir adamla evli olarak.
Onun benim olmasını istiyordum.. Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Yeni hayatına girmeden önce yanıma geldi ve nikahıma geldiğin için teşekkürler' deyip yanağımdan öptü.
Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum..
Yıllar çok çabuk geçti.. Şu an benim bir zamanlar en iyi arkadaşım olan kızın tabutuna bakıyorum, eşyaları toplanırken lise yıllarında yazdığı günlüğü ortaya çıktı.. Hemen günlüğünü aldım ve günlükte okuduğum satırlar şöyleydi..
'ONUN GÖZLERİNE BAKARAK ONUN BENİM OLMASINI DİLEDİM.. AMA O BANA BENİM ONA BAKTIĞIM GÖZLE BAKMIYORDU BUNU BİLİYORDUM. ONU SADECE ARKADAŞ OLARAK İSTEMEDİĞİMİ BİLMESİNİ İSTİYORDUM, ONU ÇOK SEVİYORDUM AMA SÖYLEYEMİYORDUM NEDENİNİ BİLMİYORUM AMA ÇOK UTANIYORDUM.. KEŞKE BANA BENİ BİR KEZ SEVDİĞİNİ SÖYLESEYDİ..
' Böyle kaybetmektense sevdiğinizi söyleyerek kaybedin'
Son 3 gündür, ben de her baba gibi, her ana gibi, her insan gibi, içimde kekremsi bir buruklukla geziyorum. Nereye gitsem, hangi yöne dönsem, morarmış bedeniyle yürümekte zorlanan o 17 aylık bebeğin hali geliyor gözümün önüne... Hastane odasında 'Anne' diye ağlayışını işitiyorum. 36 yaşındaki annesinin gözetiminde başına çöreklenmiş 40-41-69 yaşında 3 adamın ona musallat oluşunu düşünüyorum. Sonra kendimi bir çocuk pornosu filminin setinde yakalamışçasına silmeye çalışıyorum bu görüntüyü hafızamdan... Utanıyorum. * * * Biliyorum öfkelisiniz. Bu vahşeti almıyor beyniniz... Daha ne olduğu kesinleşmeden yolladığınız mesajlarınız beddua dolu: Sapıkların yargılanmadan asılmasını, ibreti âlem için ortaya bırakılmasını istiyorsunuz. Onlar yaptıklarının cezasını çekse, acılar içinde darağacına gitse bir nebze rahatlayacak, 'Belalarını buldular' diye teskin olacaksınız. Ben olamıyorum. 'Asalım' diye ilenen koroya katılamıyorum. Savcılık kapısında suratlarını gizleyen bu adamlara bakarken hiddetten, nefretten çok derin bir yenilmişlik duygusu sızlıyor içimde... Sanki insanlık yolunda bir meydan savaşını yitirmişiz, vicdan kalesini tek mızrak atmadan teslim etmişiz gibi bir mağlubiyet hissi bu... Bir ricat haletiruhiyesi... * * * 'Canavarlar' diye kükremek, sizi saplandığımız balçıktan kurtarıyor, vicdanınızı rahatlatıyorsa deyin, rahatlayın. Daha geçen hafta 7 kişiyi sebepsiz öldüren 2'liyi lanetlediğiniz gibi lanetleyin bunları da... İdam cezasını geri isteyin. Ama şunu bilin ki, bu gördüklerimiz, yen açılınca içinden dökülen kırık kollardır. Ve ulaşılmadık çocuk odalarında, sübyan koğuşlarında, yetiştirme yurtlarında, varoş kuytularında, anakent zulalarında daha nice bebenin çığlığı vardır. Saflığın son kalesine, uyku vaktinde bir bebeğe tasallut edenlerin bilinçaltını kazısak, mazilerine dalsak, belki benzer bir tasallutun acısı çıkacaktır altından; belki asırlık ten yasakları, belki müşterisi bol internet tuzakları, uyuşturucu batakları... Belki de işsizliğin, yoksulluğun, umutsuzluğun darağaçları... 'Mayamız sağlam' masalıyla üstü örtülmüş aile günahları... Cehaletin şiddete, nefrete giderek cinnete dönüşmüş karanlığı... * * * O yüzdendir ki ben, o küçük bedendeki her bir morluktan mesulmüşüm gibi acı çekiyorum günlerdir... Sokağa atılmış kadınlar için, onların çaresiz çocukları için, sefalet uçurumunda tarumar olmuş hayatlar için hiçbir şey yapamamış olmanın acısıyla burkuluyor yüreğim... Bir fail yakalanınca, üzerimizdeki cümle laneti onlara yıkan koca bir suçlular ordusuyuz biz... Kuru pastalı günlerde olaya lanet okurken günde 1 saatini bir yuvada yetim kulağına ninni söylemeye, bir öksüzün başını okşamaya ayırmayan, sokağa düşmüş kadınlara barınak, kundaksız çocuklara kucak, işsiz yığınlara umut kapısı açamamışken bu naçarlığın sonuçları karşısında afallayan, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik üçgenine dayalı sosyal devlet harcanırken kılını kıpırdatmayan, televizyonda eğitimi gömüp teşhiri alkışlayan koca bir suçlular ordusuyuz. * * * İşte sonuç: Balçık kokuyor ortalık... Pompalı tüfekle gözünden vurulmuş günahsız bir genç, kuytuda taciz edilmiş masum bir bebek, 'Kaybettiniz' diye bağırıyor bize... Hiçbir linç ya da idam hafifletemez acımızı... İyisi mi, bu tokatla kendimize gelelim. Vicdan kalesini tek mızrak atmadan teslim ettik. Ve kaybettik. Yen içinden dökülecek kırık kolları sarmanın zamanıdır şimdi... Can Dündar.
Teşekkürler. Kalemine yüreğine sağlık... Yeni yazılarda buluşmak üzere...
önce kelimeleri kaybetti, ardından olmayan dizilimleri. imge? o müzmin sorunuydu zaten. ahhh.! 'en olmak' ahhh.! burdayım çığlıkları, ahhh.! ki, ne ahh... yapma be ezik insan. gel vazgeç. ? -- soru işareti unutulmasın tabi............hohoho yyy
'bilmek'den 'olmak' haline geçiş de böyle olmalı...
ANda olmak...
tıpkı sıcak, sımsıcak bir günde bir pınardan avuçladığın su gibi... hemen o anda içersen VARdır su senin için. biraz oyalandığında su kayıp gider parmaklarının arasından...farklı bir devinime dahil olur... güneş kurutur avucundaki son damlayı da...hiç iz kalmamıştır o ANa dair avucunda.....öylece kalakalırsın...........
"Kaybettim diye hayıflandığın şeyler
sahiden senin olmuş olsaydı
onları asla kaybetmezdin..
" Felsefenin Tesellisi_ Boethius
"Bir amaca bağlanmayan ruh,
yolunu kaybeder ;
çünkü ,
-her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır- "
Denemeler_Montaigne
bulmadığımızı da kaybedebiliyoruz.
'Sihirbaz deildik belki..Ama çok sey kaybettik'
ilişkiyi az seven yönetir. çünkü çok seven kaybetmemek için herşeye olur der.
Çok sevdiğiniz
Birisini
Kaybettiğiniz
An
Acılar içinde
Başlangıça
Geri dönmüşüz
Demektir...
Yitirmek...
Bulduklarınızı yitirmeden, yitirdiklerinizi bulamazsınız.
'kaybettiğin her şey başka bir surette geri döner'
BENİ KAYBETMEYİ SEÇENİ BEN KAZANMAK İÇİN UĞRAŞMAM...!
....
'Ve kaybetmek daha zor bulamamaktan'
lafını en çok ettiğimiz şey muhtemelen hiç anlamadığımz şeydir!
bknz:söylemiş olmak için söylenmiş laflar
ayrıca bknz:artistik laflar
illaki bknz:özentiler
Kazanmak yahut kaybetmek ölçü değildir,
Önemli olan kazanmak için bir şeyler yapabilmektir.
Gerekeni yaptıktan sonra kaybetmek, hiç bir şey yapmadan beklemekten her zaman daha iyidir.
Hala hayatta olduğumuza göre kaybetmiş sayılmayız..
En korktüğum şey.İnsanı,evcil hayvanı,doğayı,kitaplarımı,el emeği göznuru döktüklerimi kısacası iyi ve güzel herşeyi kabetmek yaşantımı durdurur gibi geliyor bana.çok acı verir.
Kaybeden rolünü bu kadar benimsersen, sana daima kaybetmek düşer!
İclal Aydın
...böylesi daha iyi derken dedigime de inanmak isterdim...
kaybetmek için sahibi olmak gerekir...
neyin sahibiyiz ki neyi kaybedelim?
başıma bir kez gelen..beni yıkan...beni benden alan. Biz kaybettik, sadece ben değil, sende. ikimizde.
Rabbini kaybeden neyi bulur,
Rabbinni bulan neyi kaybeder....! !
kaybetmek bir yok oluştur dünüşü olmayan çaresizliktir ve yanlızlıktır
acı ve kederdir benim için şimdilik büyledir
haklarımı yahut fırsatlarımı..
LİSE 1.SINIF Ingilizce dersinde yanımda bir kız oturuyordu onun için 'benim en iyi arkadaşım' diyordum..Ama ben onun ipek gibi saçlarına bakıp onun benim olmasını istiyordum.. Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum, dersten sonra kalktı ve geçen gün sınıfta olmadığı için o günün notlarını istedi. Ona notları verirken bana teşekkür etti ve yanağımdan öptü.
Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum..
LİSE 2.SINIF Telefonum çaldı, arayan oydu ve ağlıyordu bana aşkın nasıl kalbini kırdığını anlattı, beni evine çağırdı, yalnız kalmak istemediğini söyledi, ben de tabiki gittim, koltuğa, onun yanına oturdum,
güzel gözlerine bakmaya basladım ve onun benim olmasını diledim 2 saat sonra Drew Barrymore'un bir filmi başladı ve onu izledik filmi izledikten sonra uyumaya karar verdi, bana her şey için teşekkür etti ve yanağımdan öptü.
Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum..
SON SINIF Mezuniyet balosundan bir gün önce yanıma geldi ve çıktığım çocuk hasta ve partiye gelemeyecek' dedi, benim de çıktığım biri yoktu ve 7. sınıfta birbirimize söz vermiştik eğer çıktığımız biri olmazsa partilere birlikte gidecektik, 'en iyi arkadaş' olarak. Ve partiye birlikte gittik, o akşam çok güzeldi, her şey yolunda gitti, partiden sonra onu evine kapısının önüne kadar bıraktım, kapının önünde ona baktım o da bana o güzel gözleriyle gülümseyerek baktı.
Onun benim olmasını istiyordum.. Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum, bana 'hayatımın en güzel zamanını geçirdiğini' söyledi ve yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum..
Günler, haftalar, aylar geçti ve mezuniyet günü geldi çattı..
Sürekli onu izledim onun mükemmel vücudunu seyrettim. Diplomasını almak için sahneye çıkarken sanki havada süzülen bir melek gibiydi.
Onun benim olmasını istiyordum.. Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Herkes evine gitmeden önce yanıma geldi ve ağlayarak bana sarıldı, sonra başını omzuma koydu ve 'sen benim en iyi arkadaşımsın, teşekkürler' deyip yanağımdan öptü.
Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum,
onu çok seviyordum. Ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum..
Aradan yıllar geçti.. Bir gün bir nikah dairesinde ve o kızın nikahını izliyorum.. Evet artık evleniyordu, onun 'evet, kabul ediyorum' demesini,
yeni hayatına girmesini izledim, başka bir adamla evli olarak.
Onun benim olmasını istiyordum.. Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Yeni hayatına girmeden önce yanıma geldi ve nikahıma geldiğin için teşekkürler' deyip yanağımdan öptü.
Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum
ama çok utanıyordum..
Yıllar çok çabuk geçti.. Şu an benim bir zamanlar en iyi arkadaşım olan kızın tabutuna bakıyorum, eşyaları toplanırken lise yıllarında yazdığı günlüğü ortaya çıktı.. Hemen günlüğünü aldım ve günlükte okuduğum satırlar şöyleydi..
'ONUN GÖZLERİNE BAKARAK ONUN BENİM OLMASINI DİLEDİM.. AMA O BANA BENİM ONA BAKTIĞIM GÖZLE BAKMIYORDU BUNU BİLİYORDUM. ONU SADECE ARKADAŞ OLARAK İSTEMEDİĞİMİ BİLMESİNİ İSTİYORDUM, ONU ÇOK SEVİYORDUM AMA SÖYLEYEMİYORDUM NEDENİNİ BİLMİYORUM AMA ÇOK UTANIYORDUM.. KEŞKE BANA BENİ BİR KEZ SEVDİĞİNİ SÖYLESEYDİ..
' Böyle kaybetmektense sevdiğinizi söyleyerek kaybedin'
Alıntıdır
hiç bulamadığını kaybedemez insan....
Utanç, Kaybettik Biz.
Son 3 gündür, ben de her baba gibi, her ana gibi, her insan gibi, içimde kekremsi bir buruklukla geziyorum.
Nereye gitsem, hangi yöne dönsem, morarmış bedeniyle yürümekte zorlanan o 17 aylık bebeğin hali geliyor gözümün önüne... Hastane odasında 'Anne' diye ağlayışını işitiyorum.
36 yaşındaki annesinin gözetiminde başına çöreklenmiş 40-41-69 yaşında 3 adamın ona musallat oluşunu düşünüyorum.
Sonra kendimi bir çocuk pornosu filminin setinde yakalamışçasına silmeye çalışıyorum bu görüntüyü hafızamdan...
Utanıyorum.
* * *
Biliyorum öfkelisiniz.
Bu vahşeti almıyor beyniniz...
Daha ne olduğu kesinleşmeden yolladığınız mesajlarınız beddua dolu:
Sapıkların yargılanmadan asılmasını, ibreti âlem için ortaya bırakılmasını istiyorsunuz.
Onlar yaptıklarının cezasını çekse, acılar içinde darağacına gitse bir nebze rahatlayacak, 'Belalarını buldular' diye teskin olacaksınız.
Ben olamıyorum.
'Asalım' diye ilenen koroya katılamıyorum. Savcılık kapısında suratlarını gizleyen bu adamlara bakarken hiddetten, nefretten çok derin bir yenilmişlik duygusu sızlıyor içimde...
Sanki insanlık yolunda bir meydan savaşını yitirmişiz, vicdan kalesini tek mızrak atmadan teslim etmişiz gibi bir mağlubiyet hissi bu...
Bir ricat haletiruhiyesi...
* * *
'Canavarlar' diye kükremek, sizi saplandığımız balçıktan kurtarıyor, vicdanınızı rahatlatıyorsa deyin, rahatlayın.
Daha geçen hafta 7 kişiyi sebepsiz öldüren 2'liyi lanetlediğiniz gibi lanetleyin bunları da...
İdam cezasını geri isteyin.
Ama şunu bilin ki, bu gördüklerimiz, yen açılınca içinden dökülen kırık kollardır. Ve ulaşılmadık çocuk odalarında, sübyan koğuşlarında, yetiştirme yurtlarında, varoş kuytularında, anakent zulalarında daha nice bebenin çığlığı vardır.
Saflığın son kalesine, uyku vaktinde bir bebeğe tasallut edenlerin bilinçaltını kazısak, mazilerine dalsak, belki benzer bir tasallutun acısı çıkacaktır altından; belki asırlık ten yasakları, belki müşterisi bol internet tuzakları, uyuşturucu batakları...
Belki de işsizliğin, yoksulluğun, umutsuzluğun darağaçları... 'Mayamız sağlam' masalıyla üstü örtülmüş aile günahları... Cehaletin şiddete, nefrete giderek cinnete dönüşmüş karanlığı...
* * *
O yüzdendir ki ben, o küçük bedendeki her bir morluktan mesulmüşüm gibi acı çekiyorum günlerdir...
Sokağa atılmış kadınlar için, onların çaresiz çocukları için, sefalet uçurumunda tarumar olmuş hayatlar için hiçbir şey yapamamış olmanın acısıyla burkuluyor yüreğim...
Bir fail yakalanınca, üzerimizdeki cümle laneti onlara yıkan koca bir suçlular ordusuyuz biz...
Kuru pastalı günlerde olaya lanet okurken günde 1 saatini bir yuvada yetim kulağına ninni söylemeye, bir öksüzün başını okşamaya ayırmayan, sokağa düşmüş kadınlara barınak, kundaksız çocuklara kucak, işsiz yığınlara umut kapısı açamamışken bu naçarlığın sonuçları karşısında afallayan, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik üçgenine dayalı sosyal devlet harcanırken kılını kıpırdatmayan, televizyonda eğitimi gömüp teşhiri alkışlayan koca bir suçlular ordusuyuz.
* * *
İşte sonuç:
Balçık kokuyor ortalık...
Pompalı tüfekle gözünden vurulmuş günahsız bir genç, kuytuda taciz edilmiş masum bir bebek, 'Kaybettiniz' diye bağırıyor bize...
Hiçbir linç ya da idam hafifletemez acımızı... İyisi mi, bu tokatla kendimize gelelim.
Vicdan kalesini tek mızrak atmadan teslim ettik.
Ve kaybettik.
Yen içinden dökülecek kırık kolları sarmanın zamanıdır şimdi...
Can Dündar.
Teşekkürler. Kalemine yüreğine sağlık...
Yeni yazılarda buluşmak üzere...
önce
kelimeleri
kaybetti,
ardından
olmayan
dizilimleri.
imge?
o
müzmin
sorunuydu
zaten.
ahhh.!
'en olmak'
ahhh.!
burdayım çığlıkları,
ahhh.! ki,
ne ahh...
yapma
be
ezik
insan.
gel
vazgeç.
?
--
soru işareti unutulmasın tabi............hohoho yyy
'bilmek'den 'olmak' haline geçiş de böyle olmalı...
ANda olmak...
tıpkı sıcak, sımsıcak bir günde bir pınardan avuçladığın su gibi... hemen o anda içersen VARdır su senin için. biraz oyalandığında su kayıp gider parmaklarının arasından...farklı bir devinime dahil olur... güneş kurutur avucundaki son damlayı da...hiç iz kalmamıştır o ANa dair avucunda.....öylece kalakalırsın...........
farkındaysan bulma yolundasındır...
yolun başı!
Kazanmanın başlangıcıdır, düşünebilene! ! !
asla kaybetmemektir