efendim bknz:laf söyledi bal kabağı lafzına mazhar olmuş, yapılmış olmak için yapılmış edebi söylem idir.üzerinde durulup düşünülesi üç beş satır yazmak için başta kalem olmak üzre kasılma gerektirici ehemmiyetli bir durum değil idir.tamamiyle ehven-i şer idir... saygı ilen...
yaşamın mevcut hızından kopuşu anlatıyor.. insanlar çevrenizde koşuşturuken kendi içinize dönmüşsünüzdür.. kimileri dalıp gitmek diyor.. yalnızlığınız da dans ediyorsunuzdur düşüncelerinizle.. zaman ve insalar yanınızdan akar gider hatta onların arasında sohbetlerinin dışına bırakırsınız kendinizikendinize düşlerinize ve düşüncelerinizin savrulmasına.. çoğu zaman derin dalışlardır derinliklerinizde yeniden keşfedersiniz kendinizi.. kendinle yüzleşme der bazıları ve yanlış derler.az çok bilinenle yüzleşilir bilinmezmiş gibi gelinenle... kalabalıklarda yalnız kalmayı başaranlar bilmedikleri kendilerini tanırlar..
havada kar kokuyor ve simsiyah isine bulanıyor içi kundaklanmakta olan dışı soğuk duvarların hiçbir 'ise' içeren cümle çözümsüzlükten sağ çıkamıyor yağmalanmış viranelerim tenha kalabalığım havada kar kokuyor.. şehir hiçbir kokuyu canlı bırakmamacasına soluklanıyor
-^^Kendinden kaçmaktan yorgun düşmüş...sisler içindeki ürkek bir tavşandan farksız^^...diye cevap verdim...
-^^Nasıl yani? ^^..dedi..
-^^Kötü hissettiğin bir anda...bana bunu sen söylemiştin...şimdi tam da o mooddayım^^...dedim...
-^^Ne güzel demişim^^...dedi...ukalalıktan uzak tatlı bir edayla...^^Ama sen öyle olma...kalbinin sıcaklığı ile bütün buzdağlarını eriten yorulmaz bir albatros olmak yakışır sana^^....dedi...
-^^Mum sadece etrafını aydınlatırmış....kendine faydası yokmuş^^...diyesim geldi.....
Boğuluyordu.. Nefessiz kalıyordu bu şehirde…. Eve her gelişinde bütün pencereleri açıyordu hemen..ve sigara bağımlısı bir astımlı gibi havadaki oksijeni derin derin…nefes almak istercesine….sudan çıkmış ve nefes alamayan…sanki biraz daha geçse öleceğini bilmekte olan küçük bir Japon balığı edasıyla…
Yetmiyordu işte… Kalbi mengeneler arasında sıkıştırılırken.. Ona içine düştüğü devasa hortumdan kurtulmaya çalışma endişesi düşüyordu..
Hayatın anlamını sorgulamak için çok geçti.. Ölmek içinse henüz hayatta olduğuna göre erken..
Ne yapacağını bilemez bir halde önce sağına….sonra soluna bakındı… Gördüğü tek şey kalabalıklardaki yalnızlığıydı..
İçinde yitip gittiği kayıp şehir…
^^Bilmezler yalnız yaşamayanlar^^ mısraları geldi aklına….
Yalnızım merak etme,
hali vakti yerinde bütün acılarımın..!
Sessizlik duvarını yıkmaya cesaret edemeyen topluluk..
ben yalnızım,yanımda biri olmadığı için değil..
yalnızlığımı söyleyeceğim biri olmadığı için yalnızım
efendim
bknz:laf söyledi bal kabağı lafzına mazhar olmuş, yapılmış olmak için yapılmış edebi söylem idir.üzerinde durulup düşünülesi üç beş satır yazmak için başta kalem olmak üzre kasılma gerektirici ehemmiyetli bir durum değil idir.tamamiyle ehven-i şer idir...
saygı ilen...
Shangri-Las - I Can Never Go Home Anymore...
kimsenin birbirine bakmadığı kalabalık şehirlerde..gürültüden mi duyamıyoruz birbirimizi? ışıklar mı kamaştırıyor da görmüyoruz?
yaşamın mevcut hızından kopuşu anlatıyor..
insanlar çevrenizde koşuşturuken kendi içinize dönmüşsünüzdür..
kimileri dalıp gitmek diyor..
yalnızlığınız da dans ediyorsunuzdur düşüncelerinizle..
zaman ve insalar yanınızdan akar gider hatta onların arasında sohbetlerinin dışına bırakırsınız kendinizikendinize düşlerinize ve düşüncelerinizin savrulmasına..
çoğu zaman derin dalışlardır derinliklerinizde yeniden keşfedersiniz kendinizi..
kendinle yüzleşme der bazıları ve yanlış derler.az çok bilinenle yüzleşilir bilinmezmiş gibi gelinenle...
kalabalıklarda yalnız kalmayı başaranlar bilmedikleri kendilerini tanırlar..
yapmak isteyip te yapamnadıklarımızı gizli yollardan yapmak ve yanlızlıklardan kurtulmak
olur ya..
Herkesin dönem dönem uğrak yerleri...
Yalnızlık sığ sulardaydı... Sığ sular ise çelik gibi bir irade ve ölümüne cesaret isterdi...
havada kar kokuyor
ve simsiyah isine bulanıyor
içi kundaklanmakta olan
dışı soğuk duvarların
hiçbir 'ise' içeren cümle
çözümsüzlükten sağ çıkamıyor
yağmalanmış viranelerim
tenha kalabalığım
havada kar kokuyor..
şehir hiçbir kokuyu canlı bırakmamacasına soluklanıyor
“adralkılabalak kılzınalyus”
sağolsun Gulasordan öğrendim :)))
-^^Nasılsın...iyi misin? ^^...diye sordu..
-^^Kendinden kaçmaktan yorgun düşmüş...sisler içindeki ürkek bir tavşandan farksız^^...diye cevap verdim...
-^^Nasıl yani? ^^..dedi..
-^^Kötü hissettiğin bir anda...bana bunu sen söylemiştin...şimdi tam da o mooddayım^^...dedim...
-^^Ne güzel demişim^^...dedi...ukalalıktan uzak tatlı bir edayla...^^Ama sen öyle olma...kalbinin sıcaklığı ile bütün buzdağlarını eriten yorulmaz bir albatros olmak yakışır sana^^....dedi...
-^^Mum sadece etrafını aydınlatırmış....kendine faydası yokmuş^^...diyesim geldi.....
Dudaklarıma takılı kaldı kelimeler....Diyemedim....
Flame
İstanbul'da sık yaşanır...
Bu kalabalık içinde
Yapayalnız hissetmektense
Bu dünyanın bir ucunda tek başımayım.
hayatım
Boğuluyordu..
Nefessiz kalıyordu bu şehirde….
Eve her gelişinde bütün pencereleri açıyordu hemen..ve sigara bağımlısı bir astımlı gibi havadaki oksijeni derin derin…nefes almak istercesine….sudan çıkmış ve nefes alamayan…sanki biraz daha geçse öleceğini bilmekte olan küçük bir Japon balığı edasıyla…
Yetmiyordu işte…
Kalbi mengeneler arasında sıkıştırılırken..
Ona içine düştüğü devasa hortumdan kurtulmaya çalışma endişesi düşüyordu..
Hayatın anlamını sorgulamak için çok geçti..
Ölmek içinse henüz hayatta olduğuna göre erken..
Ne yapacağını bilemez bir halde önce sağına….sonra soluna bakındı…
Gördüğü tek şey kalabalıklardaki yalnızlığıydı..
İçinde yitip gittiği kayıp şehir…
^^Bilmezler yalnız yaşamayanlar^^ mısraları geldi aklına….
Sustu…
bazen konuşmak gelmez içinden, kimseyi üzmemek için susarsın,bazen neyi nasıl anlatacağını bilemez susarsın..susarsın işte..duyacakların düşündüklerindir zaten..yalnızlığa bırakırsın kendini..kapatırsın kapılarını,hapsedersin kendini kendine..susarsın..