Kıbrıs eski cumhurbaşkanının HeybeliRuhban Okulundan mezun olduğunu söyleyen büyük araştırmacı! ! ! Oysa ki; Makarios Atina ruhban okulu mezunudur TurgutÖzakman'la birlikte tüccar yazarlar sınıfına girer.
Dört dörtlük biri… Kanaltürk’ü de seviyorum. H. Cevizoğlu Ankara’dan aday oldu; on bin oy aldı, seçilemedi. Teröristlerin Meclis’e girdiği bir seçim yılında, böylesine Atatürkçü, vatansever birinin milletvekili olamayışı gerçekten üzücü…
Gazeteciliğin kendisine yüklediği bütün sorumlulukları taşıyan,her şeyi sorgulayan,halkı uyaran,konferanslarla insanları bilinçlerdirme görevini en iyi şekilde yerine getiren bir gazeteci.Aynı zamanda esprili ve karizmatik.
Bu iz 'başarının izi' olabilir. Polisiye bir 'kanıt' olabilir. Ya da, bir 'günahın', bir 'suçun' izi olabilir...
Yani, sizin 'nerede olduğunuz' ya da 'neyin peşinde olduğunuz' önemlidir. Bulunduğunuz yerden, aklınızdaki niyetten 'varacağınız yer' bellidir...
Bugün sizlere konunun 'polisiye' yönü hakkında kimi notlar sunmak istiyorum.
Bilimadamlarının incelemelerinden yararlanan güvenlik güçleri, dünyanın pek çok ülkesinde, takip ettikleri izlerden başarılı sonçlara ulaşıyorlar.
Burada, Vergil'in şu sözünü de anımsamak gerekir: 'Başarıyorlar, çünkü başaracaklarını düşünüyorlar.'
William Shakespeare ise, başarının türlerine değiniyor. Buna, 'olumlu başarı' ve 'olumsuz başarı'diyebiliriz. Shakespeare'ın sözü şu: 'Kimileri günahları ile yükselir, kimileri meziyetleri ile kaybeder.'
Bunun örneklerini ülkemizden de verebiliriz.
BAŞARI BİR 'KISKANÇLIK PARATONERİ' OLABİLİR Mİ?
İlk bakışta, sanki insanlar 'sevapları' ile yükselebilirlermiş gibi düşünülüyor. Oysa, örneğin bir terörist 'işlediği günahları' ile örgütü içinde yükseliyor. Hırsız, daha çok günah işleyip, daha çok çalarsa 'usta hırsız' oluyor.
Meziyetlerin de insanları yükselteceği genel inancına ters bir durum ise şudur. İşinizde çok başarılı olabilirsiniz. Ya da çok zengin bir işadamı olabilirsiniz. Bu durumda, 'Başarınız bir kıskançlık paratoneri' görevi de görebilir. Başarınız bir takım asalakları, teröristleri peşinize takabilir
Yasadışı çalışanlar 'günahları ile yükselecekler' siz ise 'meziyetleriniz ve çalışkanlığınızla kaybedeceksiniz! ..'
Böyle bir şey olabilir mi! ..
Ne yazık ki olabiliyor.
Bunun önüne geçecek kişiler ve kurumlar ise 'meziyetleri ve başarıları ile yükselmesi beklenen' güvenlik mensupları ve kurumlarıdır.
'HER TÜRLÜ TEMAS İZ BIRAKIR'
Polisiye konular kimi zaman roman gibi sürükleyici oluyor.
Bakınız bir Fransız kriminolog (suç bilimci) Edmond Locard, 1910 yılında ne demiş:
'Her türlü temas bir iz bırakır.'
Bu sözlerin 'çağdaş adil bilimin temel taşını oluşturduğu' ifade ediliyor. Bir kitaptan alıntı yapıyorum (Evans, Colin; En Şaşırtıcı 100 Polisiye Olay Nasıl Çözüldü? ; Sabah Kitapları, İstanbul, 1997, s. 243.)
'Fiziksel temas gerektiren herhangi bir suç işlendiği zaman, suçu işleyen kişi, olayın geçtiği yerde ya bir şeyler bırakır, ya da birşeyleri alıp götürür. Geride bıraktıkları saç teli, iplik, taş parçası, toz, deri dokusu, düğme, toprak gibi binlerce farklı nesne olabilir ve bu nedenle suç yerini araştıran görevlilerin çok dikkatli davranması gerekir; gözden kaçan bir kanıtın daha sonra ele geçmesi çoğu zaman olanaksızdır. (...) Çok dikkatli bir arama, ya da bazen suç yerinin tümüyle elektrik süpürgesiyle toplanıp temizlenmesi gerekir. Bulunan örnekler derhal sınıflandırılıp etiketlenir ve analiz için laboratuvara gönderilir.
Uzmanlar, 'Her elementin kendine özgü bir spektrumu olduğunu', yani bir 'ışık tayfı' olduğunu vurguluyorlar. Bir anlamda, bilimadamlarının söylediği, 'hiçbir madde kaybolmaz' teorisi bu.
Düşünebiliyor musunuz, her cisim, her madde, her canlı çıplak gözle görülmeyen bir 'ışık izi' çıkarıyor. Ve bu iz doğada kaybolmuyor. Bilimadamları ile onlardan yardım alan güvenlik güçleri, bu 'ışığın izini' laboratuvar ortamında yakalıyorlar.
Alıntıyı sürdürelim: 'Her elementin kendine özgü bir spektrumu olduğunu ve içinden bir ışık geçirdiği zaman bunun ortaya çıktığını keşfetmişler ve bu spektrumu, spektreskop denilen aygıtla, özümleme çizgileri adı verilen bir dizi koyu renk çizgi haline getirmeyi başarmışlardır.
BİNLERCE YIL ÖNCEKİ DaHİ...
Bir kriminolog olmayan ama çok uzak görüşlü bir devlet adamının -sanırım ciddi bir araştırma sonucu- söylediği şu sözlere kulak verelim:
'Tabiatta, biliniz ki hiçbir şey yok olmaz. Ne bir ses, ne bir söz, ne bir hareket... Yarın bizi saran tabiat unsurları içinde, binlerce ve binlerce sene evvel söylenmiş sözleri, olduğu gibi toplayıp tespit etmek imkanına elbette varılacaktır.'
bu adam kanal 6 dayken bi programinda yine birilerine laf sokuyodu.. garip garip sorularla birilerini got ediyodu ki reklam giriverdi.. geri geldiginde 'ben programimi izinsiz kesen bir kanalda bir dakka durmam' tarzi bir beyanatla ayrilmisti studyodan.. dikkat ettim en ufak bi mimik oynamasi bile olmamisti. sasirmistim epey..
iyi ki var dediğim ve hep olmasını istediğim birkaç vatanseverden biri.bizi uykusuz bıraksada keşke sadece cuma değil hergün program yapsada seyretsek diye heveslisi olduğum biri.
Türkiyenin sayılı Aydınlarındandır..Bu sebeple sürekli kanaldan kanala sürgün yer çünkü fikri neyse zikride odur..Maalesef bazıları bu gibi insanları ve programlarını hazmedemiyor..Kendi kuyruğunu kovalayan kediler gibi sürgiden dizilere verilen değerin bu tip kişi ve yapımlarına verilmesine naçar umut ediyorum ve uzaklaşıyorum...
Geçen günlerde 2 ünlü fizikçiyi konuk etmişti.. Kimyasal bir alaşım yaptıklarını..bunun sayesinde 1 verip 4 enerji alabildiklerini söylüyor ve dünyada bunu yapan ilk kişileriz diyorlardı... Profesör..gece boyunca fiziğin temel kuralı..^^hiçbir enerji yoktan var edilemez^^...prensibidir diyerek arayan cahil cüheyla takımına laf anlatmaya çalıştı... En son açıklamayı Quantum fiziğiyle yapsalar da yaranamadılar vesselam...ben de bu arada insanlara laf anlatmanın ne kadar zor olduğuna şaşarak ve milletcek dinlemeyi öğrenmemiz gerektiğine karar vererek kafayı yedim...
eskiden osmanlılarda vardı her daim padişahın yanında gezen,padişahın açıklarını kapatan,padişaha yapacağı ufak tefek işlerde yardımcı olan tipler...bu zamanla öle bi adet haline gelmişti ki halk böyle tiplere osuruk dövücüleri dedi... işte kodaman medya patronlarının osuruk dövücüsüdür hulki cevizoğluı da... bu herif kadar mıymıntı birini daha görmedim ben ömrühayatımda...iki lafı biraraya getirmeyi öğrenirse bişeyler yapacak ama cümle kuracak kabiliyet nerede...?
Sakin bir atmosferde, atraksiyon ve reyting kaygısı taşımadan konusuna tez hazırlar gibi çalışıp gelen, konu hakkında sorulacak tüm soruları soran ve cevaplarını net alan, kaçamak cevaplara ve yumşamaya izin vermeyen, kendi tarafı ne olursa olsun objektifliliği, akıl ve mantığı koruyan, zihni ve aklı açık hayran olduğum biridir.
Sevilen bazı özelliklerinin (sanırım yüzüne karşı methedilmesiyle) abartıya kaçması (bir kelimenin anlamı için yarım saate varan polemik çıkarması gibi) ve daha sonra kamu ilgileniyor sanarak düzeysiz ve hafif konulara, konuklara yönelmesi beni zaman zaman soğutsa da.
Ben aslında bu olayı sadece tavla oynaması bilen insanların (jet sosyetenin) , bir satranç ustasını kendi aralarına çekme çalışması olarak yorumluyorum.
Dolayısıyla bazen yüzeyselleşen programlarına geçiş süreci olarak bakıyordum. Nasıl olsa bir gün yakın çevresini de (sosyeteyi de) kendi seviyesine çıkarır ve programları yine satranç keyfi ile izlenir diye bekliyorum..
Zekeriya Beyaz'la uyumlarına hayran kaldığım, ATV'nin kendisine tahsis ettiği kapısı içerden açılan ve masaya oldukça yakın küçük stüdyodan bir kaç konuğunun pılı pırtıyı toplayıp görgüsüzce, programı yarısında terkettiği, buna rağmen istifini, ciddiyetini ve yüzünün rengini asla ve asla bozmayan, asli görevi konuklarını bozmak olan, Cem Uzan karşısında biraz zorlandığını düşündüğüm kaliteli şahsiyet, gazeteci, yazar, TV programcısı...
Keşke ekranlarda olsa dedirten televizyoncu...
Kıbrıs eski cumhurbaşkanının HeybeliRuhban Okulundan mezun olduğunu söyleyen büyük araştırmacı! ! ! Oysa ki; Makarios Atina ruhban okulu mezunudur TurgutÖzakman'la birlikte tüccar yazarlar sınıfına girer.
muhteşem bir bilgi birikimi...
4/3.98 lik bir insan....
Dört dörtlük biri… Kanaltürk’ü de seviyorum.
H. Cevizoğlu Ankara’dan aday oldu; on bin oy aldı, seçilemedi. Teröristlerin Meclis’e girdiği bir seçim yılında, böylesine Atatürkçü, vatansever birinin milletvekili olamayışı gerçekten üzücü…
Gazeteciliğin kendisine yüklediği bütün sorumlulukları taşıyan,her şeyi sorgulayan,halkı uyaran,konferanslarla insanları bilinçlerdirme görevini en iyi şekilde yerine getiren bir gazeteci.Aynı zamanda esprili ve karizmatik.
Bir iz peşinde...
Bu iz 'başarının izi' olabilir. Polisiye bir 'kanıt' olabilir. Ya da, bir 'günahın', bir 'suçun' izi olabilir...
Yani, sizin 'nerede olduğunuz' ya da 'neyin peşinde olduğunuz' önemlidir. Bulunduğunuz yerden, aklınızdaki niyetten 'varacağınız yer' bellidir...
Bugün sizlere konunun 'polisiye' yönü hakkında kimi notlar sunmak istiyorum.
Bilimadamlarının incelemelerinden yararlanan güvenlik güçleri, dünyanın pek çok ülkesinde, takip ettikleri izlerden başarılı sonçlara ulaşıyorlar.
Burada, Vergil'in şu sözünü de anımsamak gerekir: 'Başarıyorlar, çünkü başaracaklarını düşünüyorlar.'
William Shakespeare ise, başarının türlerine değiniyor. Buna, 'olumlu başarı' ve 'olumsuz başarı'diyebiliriz. Shakespeare'ın sözü şu: 'Kimileri günahları ile yükselir, kimileri meziyetleri ile kaybeder.'
Bunun örneklerini ülkemizden de verebiliriz.
BAŞARI BİR 'KISKANÇLIK PARATONERİ' OLABİLİR Mİ?
İlk bakışta, sanki insanlar 'sevapları' ile yükselebilirlermiş gibi düşünülüyor. Oysa, örneğin bir terörist 'işlediği günahları' ile örgütü içinde yükseliyor. Hırsız, daha çok günah işleyip, daha çok çalarsa 'usta hırsız' oluyor.
Meziyetlerin de insanları yükselteceği genel inancına ters bir durum ise şudur. İşinizde çok başarılı olabilirsiniz. Ya da çok zengin bir işadamı olabilirsiniz. Bu durumda, 'Başarınız bir kıskançlık paratoneri' görevi de görebilir. Başarınız bir takım asalakları, teröristleri peşinize takabilir
Yasadışı çalışanlar 'günahları ile yükselecekler' siz ise 'meziyetleriniz ve çalışkanlığınızla kaybedeceksiniz! ..'
Böyle bir şey olabilir mi! ..
Ne yazık ki olabiliyor.
Bunun önüne geçecek kişiler ve kurumlar ise 'meziyetleri ve başarıları ile yükselmesi beklenen' güvenlik mensupları ve kurumlarıdır.
'HER TÜRLÜ TEMAS İZ BIRAKIR'
Polisiye konular kimi zaman roman gibi sürükleyici oluyor.
Bakınız bir Fransız kriminolog (suç bilimci) Edmond Locard, 1910 yılında ne demiş:
'Her türlü temas bir iz bırakır.'
Bu sözlerin 'çağdaş adil bilimin temel taşını oluşturduğu' ifade ediliyor. Bir kitaptan alıntı yapıyorum (Evans, Colin; En Şaşırtıcı 100 Polisiye Olay Nasıl Çözüldü? ; Sabah Kitapları, İstanbul, 1997, s. 243.)
'Fiziksel temas gerektiren herhangi bir suç işlendiği zaman, suçu işleyen kişi, olayın geçtiği yerde ya bir şeyler bırakır, ya da birşeyleri alıp götürür. Geride bıraktıkları saç teli, iplik, taş parçası, toz, deri dokusu, düğme, toprak gibi binlerce farklı nesne olabilir ve bu nedenle suç yerini araştıran görevlilerin çok dikkatli davranması gerekir; gözden kaçan bir kanıtın daha sonra ele geçmesi çoğu zaman olanaksızdır. (...) Çok dikkatli bir arama, ya da bazen suç yerinin tümüyle elektrik süpürgesiyle toplanıp temizlenmesi gerekir. Bulunan örnekler derhal sınıflandırılıp etiketlenir ve analiz için laboratuvara gönderilir.
Uzmanlar, 'Her elementin kendine özgü bir spektrumu olduğunu', yani bir 'ışık tayfı' olduğunu vurguluyorlar. Bir anlamda, bilimadamlarının söylediği, 'hiçbir madde kaybolmaz' teorisi bu.
Düşünebiliyor musunuz, her cisim, her madde, her canlı çıplak gözle görülmeyen bir 'ışık izi' çıkarıyor. Ve bu iz doğada kaybolmuyor. Bilimadamları ile onlardan yardım alan güvenlik güçleri, bu 'ışığın izini' laboratuvar ortamında yakalıyorlar.
Alıntıyı sürdürelim: 'Her elementin kendine özgü bir spektrumu olduğunu ve içinden bir ışık geçirdiği zaman bunun ortaya çıktığını keşfetmişler ve bu spektrumu, spektreskop denilen aygıtla, özümleme çizgileri adı verilen bir dizi koyu renk çizgi haline getirmeyi başarmışlardır.
BİNLERCE YIL ÖNCEKİ DaHİ...
Bir kriminolog olmayan ama çok uzak görüşlü bir devlet adamının -sanırım ciddi bir araştırma sonucu- söylediği şu sözlere kulak verelim:
'Tabiatta, biliniz ki hiçbir şey yok olmaz. Ne bir ses, ne bir söz, ne bir hareket... Yarın bizi saran tabiat unsurları içinde, binlerce ve binlerce sene evvel söylenmiş sözleri, olduğu gibi toplayıp tespit etmek imkanına elbette varılacaktır.'
seviyorum bu adami yaa (:
• tepkileriyle yaran bir adam ayni zamanda..
bu adam kanal 6 dayken bi programinda yine birilerine laf sokuyodu.. garip garip sorularla birilerini got ediyodu ki reklam giriverdi.. geri geldiginde 'ben programimi izinsiz kesen bir kanalda bir dakka durmam' tarzi bir beyanatla ayrilmisti studyodan.. dikkat ettim en ufak bi mimik oynamasi bile olmamisti. sasirmistim epey..
eksisözlukten alintidir..(:
cetin ceviz..
Güzel sadece güzel olanı. Güzel düşünce, güzel yaklaşım, güzel bakış, güzel savunma,........güzel erkek.
Paşa: Aynen sizin dediğiniz gibi diyorum sayın Cevizoğlu...
Hulki Cevizoğlu: Ben bir şey demedim ki,sizin dediğinizi söyledim...
Herhalde tenezzül edip üniversiteye konferansa geldiğinden...
Tenezzül..aşağı inmek...gibi birşeydir...yani seviyesine inmek...
iyi ki var dediğim ve hep olmasını istediğim birkaç vatanseverden biri.bizi uykusuz bıraksada keşke sadece cuma değil hergün program yapsada seyretsek diye heveslisi olduğum biri.
Parti kurup ülkenin başına geçmesini istediğim biri.
Eskiden tarafsızlıktı ama artık bayağı bir taraf oldu, kutlarım kendisini böylece beni proğramını izleyerek uykusuz kalmaktan da kurtardı. Sağolsun.
Objektif biri.
Bu ülke insanının aydınlanması için mücadele veren insanları unutmadık unutmayacağız.
Saygılarla Uğur Işık.
Türkiyenin sayılı Aydınlarındandır..Bu sebeple sürekli kanaldan kanala sürgün yer çünkü fikri neyse zikride odur..Maalesef bazıları bu gibi insanları ve programlarını hazmedemiyor..Kendi kuyruğunu kovalayan kediler gibi sürgiden dizilere verilen değerin bu tip kişi ve yapımlarına verilmesine naçar umut ediyorum ve uzaklaşıyorum...
türkiye' de gazetecilik mesleğini onuruyla yapan birkaç kişiden biri. gerçek bir vatansever
.............
konuk: sayın cevizkabuğu,
h.c : cevizkabuğu değil efendim cevizoğlu...
(o an için çok gülmüştüm de buna.)
cumartesi geceleri flaş tv de çıkıyo hala
ceviz kabuğunu izlemek zevkliydi.
Geçen günlerde 2 ünlü fizikçiyi konuk etmişti..
Kimyasal bir alaşım yaptıklarını..bunun sayesinde 1 verip 4 enerji alabildiklerini söylüyor ve dünyada bunu yapan ilk kişileriz diyorlardı...
Profesör..gece boyunca fiziğin temel kuralı..^^hiçbir enerji yoktan var edilemez^^...prensibidir diyerek arayan cahil cüheyla takımına laf anlatmaya çalıştı...
En son açıklamayı Quantum fiziğiyle yapsalar da yaranamadılar vesselam...ben de bu arada insanlara laf anlatmanın ne kadar zor olduğuna şaşarak ve milletcek dinlemeyi öğrenmemiz gerektiğine karar vererek kafayı yedim...
eskiden osmanlılarda vardı her daim padişahın yanında gezen,padişahın açıklarını kapatan,padişaha yapacağı ufak tefek işlerde yardımcı olan tipler...bu zamanla öle bi adet haline gelmişti ki halk böyle tiplere osuruk dövücüleri dedi...
işte kodaman medya patronlarının osuruk dövücüsüdür hulki cevizoğluı da... bu herif kadar mıymıntı birini daha görmedim ben ömrühayatımda...iki lafı biraraya getirmeyi öğrenirse bişeyler yapacak ama cümle kuracak kabiliyet nerede...?
Sakin bir atmosferde, atraksiyon ve reyting kaygısı taşımadan konusuna tez hazırlar gibi çalışıp gelen, konu hakkında sorulacak tüm soruları soran ve cevaplarını net alan, kaçamak cevaplara ve yumşamaya izin vermeyen, kendi tarafı ne olursa olsun objektifliliği, akıl ve mantığı koruyan, zihni ve aklı açık hayran olduğum biridir.
Sevilen bazı özelliklerinin (sanırım yüzüne karşı methedilmesiyle) abartıya kaçması (bir kelimenin anlamı için yarım saate varan polemik çıkarması gibi) ve daha sonra kamu ilgileniyor sanarak düzeysiz ve hafif konulara, konuklara yönelmesi beni zaman zaman soğutsa da.
Ben aslında bu olayı sadece tavla oynaması bilen insanların (jet sosyetenin) , bir satranç ustasını kendi aralarına çekme çalışması olarak yorumluyorum.
Dolayısıyla bazen yüzeyselleşen programlarına geçiş süreci olarak bakıyordum. Nasıl olsa bir gün yakın çevresini de (sosyeteyi de) kendi seviyesine çıkarır ve programları yine satranç keyfi ile izlenir diye bekliyorum..
Bir dönem hiç kaçırmadan izlediğim, uykum gelincede bilgisayara kaydetip gündüzleri izlediğim programın yapımcısı...
Dün gece Sırrı Sakık bu sözde vatanseveri iyi benzetti :)
Satın alınmamış,satın alınamaz,sadece milletine hesap veren,gücünü milletinden alan vatansever bir aydın.
Zekeriya Beyaz'la uyumlarına hayran kaldığım, ATV'nin kendisine tahsis ettiği kapısı içerden açılan ve masaya oldukça yakın küçük stüdyodan bir kaç konuğunun pılı pırtıyı toplayıp görgüsüzce, programı yarısında terkettiği, buna rağmen istifini, ciddiyetini ve yüzünün rengini asla ve asla bozmayan, asli görevi konuklarını bozmak olan, Cem Uzan karşısında biraz zorlandığını düşündüğüm kaliteli şahsiyet, gazeteci, yazar, TV programcısı...
En iyi tartışma programını sunan, ÇOK GÜZEL CÜMLE KURUP,KONUŞTUĞU KİŞİLERİN AÇIĞI BULAN, bazı olayları aydınlatan.AYDIN BİR KİŞİDİR.
Türkiyedeki en iyi televizyonculardan birisi.
Belki de en iyisi.
bir fotoğrafını tişörte bastırıp, o tişörtle özgürce dolaşmak istiyorum..cumhurbaşkanlık yakışır ona