Hazret-i Kur’ân’da ALLAH’ın bildirdiği imanın şartlarına inanarak ve inancının samimiyeti ve sadakati kadar yaşadığı nisbette rahmet-i ilâhiyenin ihsanı ile iman kalbine yerleşir. Aciz kul mü’min, ittika sahibi (müttaki) , olur. Hal ve ahvalinin ilâhi aşka dönüştüğü her icraatında görülür. Müşahede zevki ile imanın zirvesine, ALLAH ve resulüne şehadetle varılır. Şehadet zevki, İhsan-ı İlâhi ile imanlı kul, HU (O) esması ile şirkin barınacak yer bulamayacağı hazret-i insan olur.
hu dünyanın anlamlarından sadece birisi ve terim anlamı ise aslında ' dünyanın kendi ekseni etrafında dönüşünün cıkardıgı ses olarakda ifade edilir ' hu bu nedenle zikirlerde, allah'ın (c.c.) kidabında vede belli başlı müslümanların isimlerinin baş harflerindede yer almıştır VS.
Kurnalardan Hu akar 'Hu' kokar bahçelerde Gönüller 'Hu'ya meftun 'Hu' sinmiştir gülün dikenine Ayrılık 'Hu'dan bir kor Vuslatın alnımı 'Hu'dan yakar 'Hu' açar kapının tokmağını 'Hu' bakar evin sahibi de.. 'Hu'dur alem vesselam..
Adını sordular. Söyledim. 'Tanımıyoruz, kimmiş o? ' dediler. Az kaldı perdeyi çekip seni onlara gösterecektim; fakat ihtiyatkar olmayı yine Senden öğrendiğim için vazgeçtim ve düşündüm ki, gösterseydim de göremeyeceklerdi; zira perdelerin kalktığı ezel gününde onlar Seni görmüşlerden olsalardı, şimdi burada, 'Tanımıyoruz' demezler ve demir asa demir çarık, bu kainatın tek görülecek görülmemişini arar ve bulurlardı..
Hû” Sûfilere göre, Allah (CC) Hz.leri’nin zâtına işaret eden ismidir. Arapça'da üçüncü tekil şahıs zamiri olan hû (hüve) ilk tasavvuf kaynaklarında, cem' halini yaşayan sâlikin tevhid anlayışını ifade etmek amacıyla “Hû bilâ Hû” ifadesi içinde kullanılmıştır.[1] Baklî de bu ifadeyi “aynü'lcem' makamı” anlamında yorumlamıştır.[2]
Muhyiddin-i Arabi (RA) Hz.leri’ne göre “Hû”, hiçbir varlığın müşahede edemeyeceği Allah (CC) Hz.leri’nin mutlak gayb ve sır olan zâtına işaret eder ki, bu da Hadis-i Şerif’lerde ifade edilen ihsan makamının karşılığıdır.[3]
Hu çekmeyi... Gençlik yılları deşarjları belli bir olgunluktan sonra ayıp olarak karşılanan toplumlarda maçlara gidip yu çekilirek tatmin edilebilirken. Bu alışkanlık aynı zamanda küfürlerin de dans ettiği bu ortamlarda kadınlar tarafından uygulanabilir değildir. O yüzden büyük çoğunluğu eve kapalı olarak vakit geçiren kadınlar evlerde toplanarak hu çekerler. Bu hu çekme ayinleri esnasında aşırı oksijenin etkisi ile büyük translara gidip extazi, eroin almışçasına kendilerini kaybederler. Ve ayrılırlarken terden sırılsıklam bir biçimde tekrar yapılacak ayinin tarihini belirleyip deşarj olmuş şekilde evlerine dönerler.
Şimdi bu konuya tam açıklık getirmek için İlah ve Allah kelimesindeki Sırra birazcık değineceğiz. Allah’ın izniyle... Allah ve İlah kelimesindeki asıl harf -H- harfidir. Bu nedenle insan nefes alırken de, verirken de Hı-He-Ha sesi çıkarır. Buna Tasavvuf’ta “Sır” derler ve “Sırra vukuf tut”, yani; “nefesini say, şuurunu nefesine ver” derler. Bu tabii ve en yüce bir zikirdir. Uykuda uyanıklıkta 24 saat, insan Allah’ı Hu ismiyle zikretmektedir. Zikri daim ve Selat-ı daim de budur. Tabii ki o kişinin kalbi de, Ruhu da, Sırrı da, Letaifleri de önceden Allah’ın zikrini yapmış olacaklar, yoksa bir türlü bu yüce zikre vukuf olamaz, başaramaz. Vukuf olmazsa da bu kendi tabii Hu zikrinden gafil olur, ona “zikri gafilin” derler. Gafillerin zikri de Hak katında geçerli değildir. Ancak o tabii bir zikirdir. Rüzgar da Hu diye eser, ses çıkarır, su da, motorlar da hep Huuu diye çalışır, ses çıkarırlar. Doğanın tamamı Hu çeker, Hu Hu diye dönerler, aşklarından semah-hareket ederler. Işte bu Allah ve İlah kelimesindeki He-Hu’dur.
Hu-O demektir. Kimlik-Hüviyet yani varlık - Vücut ifade eder. Gerçek Vücut ise Allah’tır, diğer muhdes-sonradan olan şeyler-hep kendi nurundan, Nur’un-Enerjinin tekasüfünden yoğunlaşmasından oluşmaktadır. Kesret-çokluk alemi, geometrik-şekli alem de böyle oluşmaktadır. Deniz ve sonradan oluşan köpükler gibi... Nasıl ki köpüklerin gerçek varlıkları yoktur, deniz ile vardırlar, Eşya-şeyler-alemler de Allah ile varlardır. Hakikatte varlıkları vücutları yoktur. Allah’ın Vücudu gerçek vücuttur, diğerlerinin varlıkları izafi-geçicidir. Ve Vücud -u İlahi Nurdur. Ve kenarsızdır. O nedenle de eşsiz Birdir, Mutlak Vahiddir. Diğer birler, birbirlerinin eşdeğerlisi benzerleridir, başka birler de vardır. Örneğin 10 rakamında on tane bir vardır. Her bir, mutlak bir değillerdir. Mutlak bir, mutlak mevcut olandır. Zira iki kenarsız var (vücut) düşünülemez.Tek İlah Allah’tır, Hu’dur, Mutlak Mevcut ve Mutlak Birdir.
İşte Allah kelimesindeki He-Hu-O: Vücut-Varlık, kimlik- hüviyet, zatiyet ifade ettiğinden, Allahü Taâlâ’dan, Huu’dan, İlahtan başkasında gerçek varlık, vücud, hüviyet, kimlik, zâtiyet bulunmaz. Bu nedenle Allahu Taala kuluna ve nesnelere kendi sıfatlarını vermiştir. Zaten bütün eşya-nesneler Esma-i Hüsna’sının mazharıdırlar. Ancak sadece ilahlık (Uluhiyyet) sıfatını vermez. Olmaz, çünkü... Hakiki Varlık, ezeli olan Varlığa aittir. Allah’tan başka ikinci bir gerçek vücut-varlık olmaz ve düşünülemez. Hakiki Vücut birdir. Ve ancak vücut sahibi olanın Uluhiyyet-Mabudiyet sıfatı olur. Allah’tan başkasının varlığı-hüviyeti geçicidir. Vücut sahibi olmayanda da Uluhiyet-Mabudiyet olamaz. Allah’tan başka ilah yoktur, İlah Allah’dır, La ilahe illa huu... Kadim-Ezeli Vücut Nurdur ve sınırsızdır. iki sınırsız var ise olmaz, Allah’ın -gerçek varın- varlığı zorunlu olduğu gibi kenarsızlığı nedeni ile Mutlak Birliği de zorunludur. Alem-Adem-Ruh-Melek, her nesne hakikatte Hu’dur, O’dur. Ama hakikatte, hüviyette değil... Allah’ın hüviyeti alemlerden müstağnidir. Çünkü O Ezeli-Ebedi-Daim-Kadim vardır. Diğer varlar, nesneler, Allah’ın varlığı ile var görünen izafi-geçici nesnelerdir. Denizin üstündeki köpüklerin geçiciliği gibi. Unutulmamalıdır ki köpüklerin aslı da denizdir, hakiki varlıkları yoktur. Allah, Mevcud-el Mevcudattır. Varların varı, varların özü, özümüz... Hu-O Bir’dir... Allah’ın Birliği de Varlığı gibi zorunludur. Allah Zatını da hiç kimseye vermez, verilemez. Zat Bir’dir, kenarsızdır, bölünemez. Ama diğer Esma Sıfatlarından Aleme-Ademe verir. “Ve alleme Ademel Esmae külleha- Bütün isimleri Ademe öğrettim.” (Bakara, 31) Adem Allah’ın Zatının aynası ve Esması’nın - Sıfatının mahzarıdır. Diğer nesneler ise, bazı isimlerinin (sıfatlarının) mazharıdır. Adem (İnsan-ı Kamil) , İlah değildir ancak İlahi vasıflar taşır. “Allah’ın Huyları (Sıfatları) ile huylanınız” (Hadis-i Şerif) . “Sıbğatellah - Allah’ın Rengi-. En güzel renk Allah’ın rengidir. Yani Allah’ın huyu, Allah’ın sıfatı, Allah’ın rengi en güzeldir.” (Bakara: 138) Kâzım YARDIMCI (Adıyaman'lı) www.varliktanveriler.com
..
'Hiç ile kırk oluruz..' der bir güzel.Rahmetin en ganisi O'na olsun..
..
..
'Gayrisini İstemem..İstemeyi de istemem..'
İllâ Hû..
..
ŞEHADET-İ İMANIN ASLI
Hazret-i Kur’ân’da ALLAH’ın bildirdiği imanın şartlarına inanarak ve inancının samimiyeti ve sadakati kadar yaşadığı nisbette rahmet-i ilâhiyenin ihsanı ile iman kalbine yerleşir. Aciz kul mü’min, ittika sahibi (müttaki) , olur. Hal ve ahvalinin ilâhi aşka dönüştüğü her icraatında görülür. Müşahede zevki ile imanın zirvesine, ALLAH ve resulüne şehadetle varılır. Şehadet zevki, İhsan-ı İlâhi ile imanlı kul, HU (O) esması ile şirkin barınacak yer bulamayacağı hazret-i insan olur.
Pir-i Galibi H.Galip Hasan KUŞÇUOĞLU
www.galibi.com / Metafizik2 adlı kitabından
Bir Halvetî şeyhi'nin gönülcüğünden sefer eylemiş...Biz dahî öpüp alnımıza götürdük...
Siz dahî aşk ediniz Efendiciğim..Aşk ile semâ eyleyiniz..
'Kesrette buldu vahdeti mihnette buldu rahatı
Firkatte buldu vuslatı her bârı Hû Yâ Hû ile..'
..
Bir suret bir fikirden ibarettir insan
Bilinçte görünüp bellekle yaşanan
Hayy´dan gelmiş Hu´ya gitmiş
Bir hatıradır sadece geriye kalan
'Gerçeklerle Yüzleşmek' kitabından alıntı:
hu dünyanın anlamlarından sadece birisi ve terim anlamı ise
aslında ' dünyanın kendi ekseni etrafında dönüşünün cıkardıgı ses olarakda ifade edilir ' hu bu nedenle zikirlerde, allah'ın (c.c.) kidabında vede belli başlı müslümanların isimlerinin baş harflerindede yer almıştır VS.
Komşu komşu hu, oğlun geldi mi? geldi, ne getirdi?
Kurnalardan Hu akar
'Hu' kokar bahçelerde
Gönüller 'Hu'ya meftun
'Hu' sinmiştir gülün dikenine
Ayrılık 'Hu'dan bir kor
Vuslatın alnımı 'Hu'dan yakar
'Hu' açar kapının tokmağını
'Hu' bakar evin sahibi de..
'Hu'dur alem vesselam..
Adını sordular. Söyledim. 'Tanımıyoruz, kimmiş o? ' dediler. Az kaldı perdeyi çekip seni onlara gösterecektim; fakat ihtiyatkar olmayı yine Senden öğrendiğim için vazgeçtim ve düşündüm ki, gösterseydim de göremeyeceklerdi; zira perdelerin kalktığı ezel gününde onlar Seni görmüşlerden olsalardı, şimdi burada, 'Tanımıyoruz' demezler ve demir asa demir çarık, bu kainatın tek görülecek görülmemişini arar ve bulurlardı..
Hû” Sûfilere göre, Allah (CC) Hz.leri’nin zâtına işaret eden ismidir. Arapça'da üçüncü tekil şahıs zamiri olan hû (hüve) ilk tasavvuf kaynaklarında, cem' halini yaşayan sâlikin tevhid anlayışını ifade etmek amacıyla “Hû bilâ Hû” ifadesi içinde kullanılmıştır.[1] Baklî de bu ifadeyi “aynü'lcem' makamı” anlamında yorumlamıştır.[2]
Muhyiddin-i Arabi (RA) Hz.leri’ne göre “Hû”, hiçbir varlığın müşahede edemeyeceği Allah (CC) Hz.leri’nin mutlak gayb ve sır olan zâtına işaret eder ki, bu da Hadis-i Şerif’lerde ifade edilen ihsan makamının karşılığıdır.[3]
O = Allah (c.c.)
Bu da Geçer Ya HU..
işaret sıfatlarından biri... bu... şu... hu.......................:P
ALLAH
allah demek
Hu çekmeyi...
Gençlik yılları deşarjları belli bir olgunluktan sonra ayıp olarak karşılanan toplumlarda maçlara gidip yu çekilirek tatmin edilebilirken. Bu alışkanlık aynı zamanda küfürlerin de dans ettiği bu ortamlarda kadınlar tarafından uygulanabilir değildir.
O yüzden büyük çoğunluğu eve kapalı olarak vakit geçiren kadınlar evlerde toplanarak hu çekerler. Bu hu çekme ayinleri esnasında aşırı oksijenin etkisi ile büyük translara gidip extazi, eroin almışçasına kendilerini kaybederler. Ve ayrılırlarken terden sırılsıklam bir biçimde tekrar yapılacak ayinin tarihini belirleyip deşarj olmuş şekilde evlerine dönerler.
Who? Me? You must be joking! ..
NEFESTEKi HUU SIRRI
Şimdi bu konuya tam açıklık getirmek için İlah ve Allah
kelimesindeki Sırra birazcık değineceğiz. Allah’ın izniyle... Allah ve İlah
kelimesindeki asıl harf -H- harfidir. Bu nedenle insan nefes alırken de,
verirken de Hı-He-Ha sesi çıkarır. Buna Tasavvuf’ta “Sır” derler ve
“Sırra vukuf tut”, yani; “nefesini say, şuurunu nefesine ver” derler. Bu tabii
ve en yüce bir zikirdir. Uykuda uyanıklıkta 24 saat, insan Allah’ı Hu ismiyle
zikretmektedir. Zikri daim ve Selat-ı daim de budur. Tabii ki o kişinin
kalbi de, Ruhu da, Sırrı da, Letaifleri de önceden Allah’ın zikrini yapmış
olacaklar, yoksa bir türlü bu yüce zikre vukuf olamaz, başaramaz. Vukuf olmazsa
da bu kendi tabii Hu zikrinden gafil olur, ona “zikri gafilin” derler.
Gafillerin zikri de Hak katında geçerli değildir. Ancak o tabii bir zikirdir.
Rüzgar da Hu diye eser, ses çıkarır, su da, motorlar da hep Huuu diye çalışır,
ses çıkarırlar. Doğanın tamamı Hu çeker, Hu Hu diye dönerler, aşklarından
semah-hareket ederler. Işte bu Allah ve İlah kelimesindeki He-Hu’dur.
Hu-O demektir. Kimlik-Hüviyet yani varlık - Vücut ifade
eder. Gerçek Vücut ise Allah’tır, diğer muhdes-sonradan olan şeyler-hep kendi
nurundan, Nur’un-Enerjinin tekasüfünden yoğunlaşmasından oluşmaktadır.
Kesret-çokluk alemi, geometrik-şekli alem de böyle oluşmaktadır. Deniz ve
sonradan oluşan köpükler gibi... Nasıl ki köpüklerin gerçek varlıkları yoktur,
deniz ile vardırlar, Eşya-şeyler-alemler de Allah ile varlardır. Hakikatte
varlıkları vücutları yoktur. Allah’ın Vücudu gerçek vücuttur, diğerlerinin
varlıkları izafi-geçicidir. Ve Vücud -u İlahi Nurdur. Ve kenarsızdır. O nedenle
de eşsiz Birdir, Mutlak Vahiddir. Diğer birler, birbirlerinin eşdeğerlisi
benzerleridir, başka birler de vardır. Örneğin 10 rakamında on tane bir vardır.
Her bir, mutlak bir değillerdir. Mutlak bir, mutlak mevcut olandır. Zira iki
kenarsız var (vücut) düşünülemez.Tek İlah Allah’tır, Hu’dur, Mutlak Mevcut
ve Mutlak Birdir.
İşte Allah kelimesindeki He-Hu-O: Vücut-Varlık, kimlik- hüviyet,
zatiyet ifade ettiğinden, Allahü Taâlâ’dan, Huu’dan, İlahtan başkasında gerçek
varlık, vücud, hüviyet, kimlik, zâtiyet bulunmaz. Bu nedenle Allahu Taala kuluna
ve nesnelere kendi sıfatlarını vermiştir. Zaten bütün eşya-nesneler Esma-i
Hüsna’sının mazharıdırlar. Ancak sadece ilahlık (Uluhiyyet) sıfatını vermez.
Olmaz, çünkü... Hakiki Varlık, ezeli olan Varlığa aittir. Allah’tan başka
ikinci bir gerçek vücut-varlık olmaz ve düşünülemez. Hakiki Vücut birdir. Ve
ancak vücut sahibi olanın Uluhiyyet-Mabudiyet sıfatı olur. Allah’tan başkasının
varlığı-hüviyeti geçicidir. Vücut sahibi olmayanda da Uluhiyet-Mabudiyet olamaz.
Allah’tan başka ilah yoktur, İlah Allah’dır, La ilahe illa huu...
Kadim-Ezeli Vücut Nurdur ve sınırsızdır. iki sınırsız var ise olmaz,
Allah’ın -gerçek varın- varlığı zorunlu olduğu gibi kenarsızlığı nedeni ile
Mutlak Birliği de zorunludur. Alem-Adem-Ruh-Melek, her nesne hakikatte Hu’dur, O’dur. Ama hakikatte, hüviyette değil... Allah’ın hüviyeti alemlerden
müstağnidir. Çünkü O Ezeli-Ebedi-Daim-Kadim vardır. Diğer varlar, nesneler,
Allah’ın varlığı ile var görünen izafi-geçici nesnelerdir. Denizin üstündeki
köpüklerin geçiciliği gibi. Unutulmamalıdır ki köpüklerin aslı da denizdir, hakiki varlıkları yoktur. Allah, Mevcud-el Mevcudattır. Varların varı, varların özü, özümüz... Hu-O Bir’dir... Allah’ın Birliği de Varlığı gibi zorunludur. Allah Zatını da hiç kimseye vermez, verilemez. Zat Bir’dir, kenarsızdır, bölünemez. Ama diğer Esma Sıfatlarından Aleme-Ademe verir. “Ve alleme Ademel Esmae külleha- Bütün isimleri Ademe öğrettim.” (Bakara, 31)
Adem Allah’ın Zatının aynası ve Esması’nın - Sıfatının mahzarıdır. Diğer
nesneler ise, bazı isimlerinin (sıfatlarının) mazharıdır. Adem (İnsan-ı Kamil) ,
İlah değildir ancak İlahi vasıflar taşır. “Allah’ın Huyları (Sıfatları) ile
huylanınız” (Hadis-i Şerif) . “Sıbğatellah - Allah’ın Rengi-. En güzel
renk Allah’ın rengidir. Yani Allah’ın huyu, Allah’ın sıfatı, Allah’ın rengi en
güzeldir.” (Bakara: 138)
Kâzım YARDIMCI (Adıyaman'lı)
www.varliktanveriler.com
H2u :)