Aslında onu anlatmakla onu tanımanızı sağlamak çok zor! Bu denli kıymetli bir insanı, hayatını, görüşlerini ve hala gece-gündüz uğraştığı yüce davasını takip etmelisiniz. Gelecekte dünyada ve Türkiye'de; onun deyimiyle dini ve milli beraberliği tesis ettiğimiz takdirde; hiçbir bunalım,sorun kalmayacaktır ki çözülmesin! Onu meltem tv den özellikle takip edin arkadaşlar!
İşte BİOGRAFİSİ --- Prof. Dr. Haydar Baş 1947 yılında Trabzon’da doğmuştur. İlk, orta ve lise tahsilini Trabzon’da tamamlamasının ardından; 1970 senesinde, Kayseri’deki Erciyes Üniversitesi’ne bağlı Yüksek İslam Enstitüsü’nden mezun olmuştur.
Lisansüstü eğitimini ve doktorasını “Veda Hutbesinde İnsan Hakları” konusundaki tezi ile Bakü Devlet Üniversitesi’nde tamamlamış ve bu üniversitede göreve başlamıştır. Doktora sonrası akademik çalışmalarına devam ederek “İslam ve Hz. Mevlana”, “Tasavvuf Tarihi”, “Din Sosyolojisi” ve “Din Psikolojisi” konularındaki tezleri neticesinde “Profesörlük” unvanını da aynı üniversiteden almıştır.
Dokuz yıldır Bakü Devlet Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışan Sayın Baş, halen Doğu Dilleri ve Edebiyatlarını Araştırma Fakültesi, Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde vazifesini sürdürmektedir.
Akademik kariyerini eğitim sahasında yapmasına rağmen, aynı zamanda bir araştırmacı, yazar, işadamı, sanayici ve tüccar olan Prof. Dr. Haydar Baş’ın hayatından bazı kesitler şöyledir:
a) Mefkureci Öğretmenler Derneği’nin Trabzon Şubesi Başkanlığını yapmıştır. b) Beş yıl Devlet Liselerinde, iki yıl Ticaret Liselerinde ve İmam Hatip Liselerinde olmak üzere yedi öğretim yılı öğretmenlik yapmıştır. c) İPA A.Ş.’nin Bölge Müdürlüğünü yürütmüştür. d) BAŞ Şirketler Grubunun, BAŞ Çelik Fabrikalarının, BAŞ Ticaret A.Ş.’nin ve BAŞ Isı Sanayi’nin kurucusudur. e) Halen başyazarlığını yapmakta olduğu İCMAL, ÖĞÜT ve MESAJ dergilerinin kurucusudur. f) Milli Basın Kurultayları’nı tertip eden Basın Kurulu’nun başkanıdır. g) Bağımsız Türkiye Partisi’nin (BTP) Genel Başkanı’dır.
Kendisi Fransızca, Arapça, Farsça ve Azerice bilmektedir. Prof. Dr. Haydar Baş’ın görüşleri ve tezleri dünyada ve Türkiye’de çeşitli üniversitelerde lisansüstü tezlere ve akademik araştırmalara konu edilmiştir.
* Illinois Universitesi (University of Illinois at Urbana- Champaign) Intensive English Institute “Prof. Dr. Haydar BAŞ” Urbana-2001
* Dallas Üniversitesi İşletme Fakültesi. “An Alternative Prescription to the IMF’s Model for Economic Growth in Turkey (IMF Metoduna Alternatif olarak Türkiye’deki Ekonomik Büyümeye bir Reçete) ” Dallas-2002
* ODTÜ (Saciology of Religion Fall Semester 1993 İCMAL, 1994)
* Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü (Haydar Baş’a göre İdeal İnsan ve İdeal İnsanın Topluma Yansıması, 1999)
* Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi (Prof. Dr. Haydar Baş ve Tasavvuf, 1993)
* Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi (Prof. Dr. Haydar Baş’ın Tasavvufî Görüşleri, 1997)
Prof. Dr. Haydar Baş, yurt dışındaki araştırma ve düşünce kuruluşlarında otuzun üzerinde ödüle layık görülmüştür. Verilen uluslararası ödüllerden bazıları şunlardır:
1- Dünya Barışına, İnsan Haklarına ve Ekonomiye katkılarından ötürü verilen Saygın Liderlik Ödülü. Amerikan Biyografi Enstitüsü, bu ödülle Prof. Dr. Haydar Baş’ı “Uluslararası Seçkin Liderler Ansiklopedisi”nin 5. baskısında yer almak üzere seçmiştir.
2- İnsan Haklarına yapmış olduğu hizmetlerden dolayı verilen Şeref Sertifikası. Bu sertifika Uluslararası Biyografi Merkezi tarafından verilmiştir.
3- “1994 Zirvede Kim Kimdir” ödülü. Bu sertifika Amerikan Biyografi Enstitüsü tarafından yılda bir kere, belli sahada hizmet veren sadece bir ilim adamına verilmektedir.
4- Modern Ekonomik Görüşe hizmetlerinden dolayı verilen Uluslararası Liyakat Topluluğu Sertifikası. Bu ödül Uluslararası Biyografi Merkezi’nce verilmiştir.
5- İletişim Endüstrisine katkılarından dolayı verilen Saygın Liderlik Ödülü. Amerikan Biyografi Enstitüsü tarafından layık görülmüştür.
6- Uluslararası Araştırmacı Üyelik Ödülü. Amerikan Biyografi Enstitüsü tarafından verilen bu madalya, yapmış olduğu bilimsel araştırmalar ve Modern Ekonomik Görüşe olan hizmetleri nedeniyle enstitünün araştırmacı üyesi olduğunu belgelemektedir.
7- Uluslararası Liyakat Topluluğu Excellantia (Mükemmel Şahsiyet) Ödülü: Bu ödül bulundukları ülkelerde Uluslararası Biyografi Merkezi’ni yaşamları, şahsiyetleri ve sosyal ilişkileri ile temsil eden ilim adamlarına verilmektedir.
Fikir ve tezlerindeki bilimsel tutarlılığı ve isabeti, tarihi süreç içerisinde her zaman müşahade edilen Sayın Baş’ın, Türkiye ve dünyadaki gelişmelerle alakalı bazı önemli çıkışları şunlardır:
Prof. Dr. Haydar Baş, “Milli Birlik ve Beraberliğin Temel Unsurları” isimli konferanslar dizisiyle Türkiye’de ve Avrupa’da milli birlik ve beraberliğin önemini anlatmıştır.
Türkiye’nin AB üyeliğinin çokça gündem edildiği 1980’li yıllarda akademik çevrelerin ve iş dünyasının kesin gözüyle baktığı üyeliğimiz ile ilgili olarak, yalnızca Sayın Baş farklı bir yorumda bulunmuştur. 1986 yılında Berlin’de “AB Topluluğu bizi aralarına kabul etmeyecektir” tezini savunmuştur. Yıl, 2004 Türkiye halen üyelik müzakereleri için dahi tarih alamamıştır.
90’lı yılların başında ülkemizdeki politikacılar ve aydınlar, Gümrük Birliği’ne girişimizi bir zafer olarak gösterirken; Prof. Dr. Haydar Baş, “AB’ye girmeden, Gümrük Birliği’ne dahil olmak Türkiye’nin aleyhinedir” demiştir. Her yıl 20 milyar doların üstünde dış ticaret açığı veren ülkemiz, Gümrük Birliği’nden dolayı 150 milyar dolara yakın zarar etmiştir.
Özellikle 2000 yılından sonra kronikleşen ekonomik kriz ve enflasyon ortamından çıkışı IMF ve Dünya Bankası'nın talimatları ve kredileri ile aşma çabasındaki siyasi iradeye tek yanıt da Prof. Dr. Haydar Baş’tan gelmiştir: “Mevcut ekonomi politikalarıyla enflasyonun düşmesi mümkün değildir. Bu gidişatla Türkiye’yi batıracaklar. Türk coğrafyasını pazarlık konusu haline getirecekler.” Ülkemizin siyasi ve iktisadi talepler doğrultusunda bugün taşındığı nokta Prof. Dr. Haydar Baş’ın tespitleriyle aynı istikamettedir.
Amerika’nın 1991 yılındaki Irak çıkarmasında, o tarihte “Bu çıkarma her ne kadar Irak’a yapılıyorsa da nihai hedef Türkiye’yi parçalamaya yöneliktir” şeklinde ikazda bulunmuştur. Bugün hayata geçirilen ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nden maksat da budur. İslam coğrafyasını ele geçirmek, Türkiye coğrafyasını parçalamaktır.
Son dönemde, özellikle ülkemizin siyasi, kültürel ve stratejik kuşatma altına alınması, ekonomik kriz ve çıkış yolları üzerine eserler veren Prof. Dr. Haydar Baş’ın basılmış ve basılmakta olan eserleri şunlardır:
1- Milli Ekonomi Modeli ve Kalkınma Projeleri, 2- Dar Bölge Yaygın Kalkınma Modeli, 3- Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler, 4- Veda Hutbesinde İnsan Hakları, 5- İslam’da Kadın Hakları, 6- Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (sav) , 7- Makalat, 8- Mektubat, 9- İslam ve Mevlana, 10- İslam’da Zikir, 11- İslam’da Tevhid, 12- İman ve İnsan, 13- İnsan-ı Kamil ve Nefs Mertebeleri, 14- Hacc’ın Hikmetleri, 15- Hikmetin Sırları, 16- Dua ve Evrad, 17- Hıristiyanlık ve Yahudilik, 18- Din Tahripçilerine Kur’an-ı Kerim’in Cevabı, 19- Birliğe Doğru, 20- Veda Hutbesi ve Evrensel Beyanname, 21- Nefs Terbiyesi, 22- Varoluşun Gayesi: Zikrullah.
Haydar Başı önceleri dikkate almıyordum. Şubat soğuğu dizisindeki ŞAHVELİ karakterini görünce araştırmaya karar verdim. Adam tam dizide anlatıldığı gibi.
Aylar öncesi medyaya yansıyan bu aşağıdaki haberler dizide anlatılan olayların ne kadar gerçeği yansıttığını gösteriyor.
Tayyip Erdogan Düşmanı Tarikat 01.02.2005 08:10 Bir tarikat, Tayyip Erdoğan’ın mahvolması için, ‘kahır halkaları’ oluşturdu. Günlerce toplu halde Tayyip Erdoğan’a beddua edildi… İşte Türkiye’yi sarsacak Aktifhaber’in özel haberi….
Şeyh H.B'nin Haremi 02.02.2005 07:17 Tarikatının kız evlerine gece ziyaretleri, sürekli evlenip boşandığı ama hep dörde tamamladığı birbirinden güzel karıları… İşte Tayyip Erdoğan ve AB düşmanı şeyhin haremi…
Geniş sınırlı haremi görüntülenen Şeyh H.B’nin, kasetleri kimde? Bu kasetler neden yayınlanmadı? H.B. hangi tavizleri verdi, kimlerle ittifak yaptı? Akifhaber farkıyla okuyun…
Hasan Songür'ün HAYDAR BAŞ'IN GERÇEK YÜZÜNÜ GÖSTEREN KİTABI
Hasan Songür dokuz yıl boyunca Kadiri tarikatında Haydar Baş'ın müridi oldu. Tarikatın dergi, gazete ve televizyonlarında çalıştı. Sonunda sömürüldüğünü, aldatıldığını düşündü. Ayrılmaya karar verdi. Yaşadıkları, gördükleri, duydukları hakkında yüzlerce sayfa not aldı. Ve sonunda kendi imkanlarıyla bir kitap çıkardı: 'ALLAH RIZASI ANONİM AŞ.'
1966 doğumlu olan Songür kitabında; TARİKAT-TİCARET-SİYASET-CİNSELLİK ilişkileri üzerine çarpıcı ve düşündürücü bir tablo çiziyor.
İşte kitabın yazılış nedeni;
Tarikattan ayrıldım çünkü şeyhim SAPIKTI.
Sorgulamadan, irdelemeden, kendini göksel bir varlıkmış gibi lanse eden, gerçekte karanlıklar ülkesinin kötülük kralı bir ikona bağlanmanın sonucunda hayatımın alt üst olduğunu ayrımsadığımda, içimde kırılıp dökülmüş onarılması zor bir şeylerin varlığını hissettim.
Ey okuyucu, şunu söylemek zorundayım ki, sana HAYDAR BAŞ'ın kadın zaafıyla ilgili olarak anlattığım sadece bir denizin dalgalarının köpükleri kadardır. Denizin kendisini anlatmamamın nedeni mi? KALEM TİTRİYOR, AR DAMARINDAN ÇATLIYOR!
Ama bu kitabı bugün piyasada bulma imkanı yok. Ancak 2. el kitap satan kitapçılardan belki bulunabilir. Çünkü, Mafya gibi çalışan tarikat, bu kitabı basan Ankara’ daki ÇIRA YAYINCILIK’ ın sahibini tehdit etti, bu kitabın tekrar basılmasına engel oldu. Piyasadaki mevcut kitapları da, müritlerine satın aldırtarak, bu kitabın piyasada kalmamasını sağladılar.
Bu kitapla ilgili Milliyet Gazetesi, 07.11.2002 tarihinde, Hasan Songür’le yapılan röportajı yayınlamaya başladı. Ama mafya gibi çalışan tarikat, hemen ertesi gün bu yayını durdurttu ve kendilerine ait yamuklukların kamuoyuna yansımasına engel oldular.
Gulen terimindeki karalamalara bakip ibret almayan kardeslerim ayni hataya dusmekten geri kalmadiklari bir terim.
Kotuluge kotuluk ile cevap veren cocuklar gibi durumu dengelendigi saniliyor amayaniliyorlar. Ofkeniz sagduyunuzu golgelerse sizi de mahveder. Ne demisler seytanla yatan seytanla kalkar. Ne de olsa camur savasini yeneyim derken her iki tarafta bu adamin bedavadan reklamini yapmasi tesaduf degil.
Farkinda degiliz ama dinimiz ne guzel ogutluyor bize: Ya hayrli bir sey soyle ya da sus... Insallah hayirli bir seyler iletebilmisimdir...
Yanımdaki dostlarıma sordum. Haydar BAŞ deyince size neyi hatırlatıyor? Haydar BAŞ deyince aklıma BİRLİK, BERABERLİK, MİLLET ve DEVLET BÜTÜNLÜĞÜ. BAYRAK, SANCAK, VATAN SEVDALISI, PEYGAMBER SEVDALISI, ALLAH SEVDALISI, KURAN SEVDALISI, Milletinin bekası, Vatanının bölünmez bütünlüğünü canı pahasına müdafaa eden ER KİŞİ geliyor aklımıza.
Prof. Dr. Haydar BAŞ'a yapılan saldırıların altındaki sebepler şunlardır.
Güncel bir şekilde devam eden bir mücadele var Türkiye'de. Haddı zatında aslında bu mücadele Türkiye ile sınırlı değil. Dünyayı yeniden şekillendirmeye çalışan ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesini ortaya atmıştır. Bu projenin siyasi, dini, kültürel ayakları vardır. Bu manada Milletine ve Milli değerlerine, Dinine ve Manevi değerlerine ve de Vatanına aşık insanlarla BOP çatısı altında Ilımlı İslamcıların savaşıdır bu.
Bu manada Fettullah Gülen BOP'un Türkiye ayağıdır. Nasıl mı? Şimdi siz düşünün ABD kalkıp Türkiye okullar, dershaneler açsa, televizyon kursa gazete çıkarsa kim buna itibar eder. Çocuğunu kim teslim eder. Gazeteyi TV’yi kim izler. Elcevap hiç kimse. Fettullah Gülen ABD'nin yani Haçlının Türkiye Ayağıdır. Ben iddiamın ne kadar büyük olduğunun farkındayım. İşte delillerimden sadece bir kaçı.
Fettullah Gülen'in Papa'ya yazmış olduğu ZAMAN Gazetesi ve AKSİYON Dergisinin yayınladığı Mektupta 'Papalık konseyi misyonunun bir parçası olmak üzere' orada bulunduğunu ifade ediyor. Bunun yanında 'Üç büyük dinin mensupları arasında kardeşlik ve hoşgörü' yayılması gerektiğini ifadeyle Kur'an daki 'Allah İndinde Gerçek Din sadece İslam'dır' ve de 'Ancak Müminler kardeştir' ayetlerini inkâr etmiş oluyor. Kur’an-ın bir ayetini veya tamamını inkar arasında hiç bir fark yoktur. 'Allah katında İslam'dan başka hiç bir din kabul edilemez.' Ayetinden anlaşılan odur ki Ehli Kitap’ın İslam la ilgisi yoktur. Ehli Kitapla ilgili Kuranda Onların Kâfir olduğunu, Müşrik olduğunu, necaset (Pislik) olduğunu ve ebedi olarak cehennemde kalacaklarını bildiren ayetler mevcuttur. Allah Ehli Kitaba lanet ediyor. Bu kadar açık ayetler varken Fettullah Gülen'in Küresel barışa Doğru eserinde Kurandaki Ehli Kitapla ilgili ayetlerin sert olduğunu ve o dönemdeki ehli Kitapla ilgili olduğunu yazıyor. Halbuki Kur’an-daki ayetler hem o dönemi hem de bu dönemi kapsamaktadır. Aksini düşünmek küfürdür.
Yine Kur’an-da Allah’a ve Resulüne itaatin şart olduğunu peygamber olmazsa dinin olamayacağını, peygamberin vahiyden başka hiçbir şey konuşmayacağını bildirmesine rağmen Fettullah Gülen’in Küresel Barışa Doğru eserinde Lailaheillallah demenin iman için yeterli olduğunu Muhammederresululah bölümüne gerek olmadığını ve bunun kemal noktası olduğunu ifade ile Peygamberimizi Peygamber olarak kabul etmeyenlere merhamet gözüyle bakmamız gerektiğini ifadeyle Kurandaki ayetleri inkâr etmiş oldu. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi Kurandaki bir ayeti inkar etmek dinden çıkmak için yeterlidir. Kimliği, şahsiyeti ne olursa olsun herkesin Kuran ve sünnete karşı tutum ve davranışları Allah’ın istediği şekilde olmalıdır. Kuran ve Sünnete karşı gelen her kim olursa olsun (Hoca, Hacı vs.) Buz gibi kâfirdir.
Savcıdan; Haydar Baş’ın Trabzon’daki Yerel TV si; Kadırga TV’ye provokasyon soruşturması
13.04.2005
Trabzon’da 6 Nisan’da 5 kişinin bildiri dağıtmasıyla başlayan olayların artmasında etkili olduğu ileri sürülen yerel televizyonlar hakkında Cumhuriyet Savcılığı’nca soruşturma başlatıldı.
RTÜK de ulaştırılan kasetleri incelemeye aldı.
Trabzon’da geçtiğimiz hafta bildiri dağıtımıyla başlayan olaylarda yerel televizyonların halkı kışkırttığı iddia edilmişti. Olayların başlaması ile birlikte yerel televizyonlar flaş gelişme olarak yayınlarını keserek telefon bağlantılarıyla yaşananları kamuoyuna aktarmaya başlamıştı. “Trabzon Uzunsokak’ta Türk bayrağına hain saldırı, Trabzon Uzunsokak’ta PKK bayrağı açan bir gruba linç girişimi, PKK bayrağı açan bir gruba Trabzonlunun tepkisi” şeklindeki altyazılarla canlı yayında olayı kamuoyuna duyuran ve ana haberlerde de bu şekilde program yapan televizyonlar hakkında Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlattı. Trabzon’da bölgesel yayın yapan Kadırga TV, Zigana TV, Trabzon TV ve Kuzey TV’nin alt yazıları ve yayınlarıyla, vatandaşların olay yerine akın etmesine neden olduğu belirtiliyor.
RTÜK’e frekans tahsisi için Öz Karadeniz Televizyon ve Radyo Yayın Tic. AŞ şirket adıyla müracaat eden Kadırga TV’nin bir siyasi partinin eski il başkanına ait olduğu bildirildi. Kadırga TV’nin yayına ilk olarak Kasırga ismiyle başladığı da öğrenildi.
Tahrik ve tahrikçiler
Ali Bayramoğlu-Yeni Şafak-12.04.2005
http://www.yenisafak.com.tr/abayramoglu.html
Trabzon Valisi, kentte yaşanan olayları, bazı çevrelerin, daha doğrusu bildiri dağıtmak isteyen TAYAD üyelerinin kamu düzenini olumsuz etkileyecek tutum ve davranışlarıyla açıklamış. Şöyle diyor: 'Sivil toplum örgütleri hangi amacı gerçekleştirmek için kurulursa kurulsun, ortak payda bu ülkenin birliği, bütünlüğü ve güvenliğidir. Vazgeçilmez dengeleri kimse zedeleyemez...'
İlginç bir açıklama bu.
Yanlış hatırlamıyorsak Trabzon'da, sözü edilen sivil toplum örgütünün, TAYAD'ın üyeleri linç etmeye çalışanlar değil, linç edilmeye çalışılanlardı. Yaptıkları ise hapishanelerin durumu hakkında bildiri dağıtmaktı. Hukuk devletlerinde görüş bildirmek, görüş açıklamak, bildiri dağıtmak gibi eylemler en tabii demokratik haklardan kabul edilirler. Bu hakkı onu kullananlara teslim etmek için onlar gibi düşünmek gerekmez. Kamu otoritesinin bu tür tutum ve açıklamaları talihsiz tesadüf olmanın ötesine geçmiş bulunuyor. Bir gösteri sırasında genç bir kızın kafasına atılan tekmenin bizzat Başbakan tarafından genç kız ve arkadaşlarının tahrikleriyle açıklanması...
Sütlüce Kaymakamı'nın Orhan Pamuk'un kitaplarını toplatma kararı vermesi ve bu eyleminden dolayı hiçbir idari soruşturmaya uğramaması... En nihayet linç girişimine maruz kalanların Trabzon Valisi tarafından bölücü ve tahrikçi olarak suçlanması... Bunların hepsi kısa bir süre içinde arka arkaya gelen, kamu otoritesinin otoriter-ataerkil zihniyetine işaret eden ve sistematik bir görüntü içeren gelişmelerdir. Bu tür girişim ve açıklamalar, gerekçeleri ne olursa olsun yüksek sesle dile getirildiği andan itibaren ise doğrudan doğruya 'özgürlükleri sakıncalı ilan eden bir anlayış'ı ortaya koyarlar. Nitekim ifade, yürüyüş, bildiri dağıtma temel hak ve özgürlüklerin ayrılmaz parçalarıdır, suç ve suçluluk bu özgürlüklerin kullanılmasıyla değil, kullanılmasının engellenmesiyle ortaya çıkar.
Kamu otoritesi düzeni temel hak ve özgürlükleri kollayarak sağlamak zorundadır. Trabzon örneğinde olduğu gibi bildiri dağıtma eyleminin belirli koşullarda ve belirli bir zaman içinde kamu düzeni için tehlike yaratacağı düşünülüyorsa, o eylemi yasaklamak, önünü almak gibi bir yetkisi vardır kamu otoritesinin... Bu yetki zamanında ve yerinde kullanılmamışsa, tahrike ilişkin sorumluluk yine kamu otoritesine ait olur.
Ortada bir tahrik olduğu doğrudur...
Örneğin 'TAYAD'lıların dağıttığı bildiri öncesi Trabzon'daki yerel Kasırga televizyonunun üç kez alt yazı geçerek bayrak yakıldığını, PKK bayrağı açıldığını kamuoyuna duyurmasını' nasıl açıklıyor Trabzon Valisi?
Daha olaylar başlamadan önce Trabzon'un kimi çevre ilçelerinden gelen, bayrağı kim yaktı telefonlarını nasıl izah ediyor?
Trabzonlular bilir... Kasırga TV daha önce önceden Kadırga TV adını taşırdı. Kadırga TV, MGK'nın bir dönem devşirdiğini açıkladığı, özellikle Trabzon bölgesinde yapılan her toplantıda, benim de birkaç kez şahit olduğum üzere provokasyon yapmayı adet haline getirmiş, bir dini cemaatin, Haydar Baş'ın televizyonuydu.
Trabzon Valisi tahrik ve tahrikçi arıyorsa merceğini bu çevreye, benzer çevrelere yöneltmelidir.
Nitekim sadece Trabzon Valisi değil, diğer illerin sorumluları da bu tür tahrik gruplarının faaliyetlerini iyi takip etmeliler...
Bunun yerine o çevreleri doğrulayan ve besleyen, mağduru suçlu ilan eden fütursuz açıklamalar ülkeyi sadece demokrasiden geri bırakmaz, etnik çatışmaya dahi sürükler... Soruları çözecek, tahrikleri kontrol altına almaya imkan verecek olan kimilerinin arkasına saklandığı milliyetçi rüzgar değildir, hukuk ve demokrasidir.
Haydar Baş şeyh olduğunu söyleyen ama mitingine katılıp %42 oy alacağı yalanını duyduğum,kendisinden ve taraftarlarından başka müslüman bırakmayan,falancalar hakkında CD hazırlatıp dağıttıran,delikanlı,şerfli,iddiasında samimi ve mert olmadığı için bu CD'yi ben hazırladım diyemeyen acıdığım bir zavallı.
Haydar BAŞ deyince aklıma vatanını canından çok seven, milletine aşık, devletini KAİNAT DEVLETİ yapmaya yemin etmiş zirve bir şahsiyet geliyor aklıma. Haydar BAŞ deyince yoksulun elinden tutan hiç bir haksızlağa boyun eğmeyen, Boyun eğmediği için çeşitli saldırılara maruz kalan ama yine de yılmayan bir şahsiyet geliyor aklıma. Haydar BAŞ deyince sahasında dünya çapında ödüller almış Türk'ün adını zirveye taşıyan bir şehit torunu geliyor aklıma. Selam sana ey Türk büyüğü.
belli bir grubun çifte uygulamalarına maruz kalan biri sana yapılınca tu kaka müslüman ona yapılınca nedir hakmı etmiş olur Allahım sen akılver bize başka bir şey istemem sadece akıl yoksa iman da yoktur bknz iman
HAYDAR BAŞ bana islam dinini ve ülkemizi yozlastırıp bozmak isteyenlerin karsısında bir kale gibi duran.Onlara hiçbir zaman fırsat vermeyecek bir şahsiyeti anımsatıyor.
yıllardan beri asla büyük olamamanın getirdiği ezikliği fethullah gülen ve erbakan gibi büyük islam önderlerine saldırarak gidermeye çalışan şahıs.
Aslında onu anlatmakla onu tanımanızı sağlamak çok zor! Bu denli kıymetli bir insanı, hayatını, görüşlerini ve hala gece-gündüz uğraştığı yüce davasını takip etmelisiniz.
Gelecekte dünyada ve Türkiye'de; onun deyimiyle dini ve milli beraberliği tesis ettiğimiz takdirde; hiçbir bunalım,sorun kalmayacaktır ki çözülmesin!
Onu meltem tv den özellikle takip edin arkadaşlar!
İşte BİOGRAFİSİ
---
Prof. Dr. Haydar Baş 1947 yılında Trabzon’da doğmuştur. İlk, orta ve lise tahsilini Trabzon’da tamamlamasının ardından; 1970 senesinde, Kayseri’deki Erciyes Üniversitesi’ne bağlı Yüksek İslam Enstitüsü’nden mezun olmuştur.
Lisansüstü eğitimini ve doktorasını “Veda Hutbesinde İnsan Hakları” konusundaki tezi ile Bakü Devlet Üniversitesi’nde tamamlamış ve bu üniversitede göreve başlamıştır. Doktora sonrası akademik çalışmalarına devam ederek “İslam ve Hz. Mevlana”, “Tasavvuf Tarihi”, “Din Sosyolojisi” ve “Din Psikolojisi” konularındaki tezleri neticesinde “Profesörlük” unvanını da aynı üniversiteden almıştır.
Dokuz yıldır Bakü Devlet Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışan Sayın Baş, halen Doğu Dilleri ve Edebiyatlarını Araştırma Fakültesi, Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde vazifesini sürdürmektedir.
Akademik kariyerini eğitim sahasında yapmasına rağmen, aynı zamanda bir araştırmacı, yazar, işadamı, sanayici ve tüccar olan Prof. Dr. Haydar Baş’ın hayatından bazı kesitler şöyledir:
a) Mefkureci Öğretmenler Derneği’nin Trabzon Şubesi Başkanlığını yapmıştır.
b) Beş yıl Devlet Liselerinde, iki yıl Ticaret Liselerinde ve İmam Hatip Liselerinde olmak üzere yedi öğretim yılı öğretmenlik yapmıştır.
c) İPA A.Ş.’nin Bölge Müdürlüğünü yürütmüştür.
d) BAŞ Şirketler Grubunun, BAŞ Çelik Fabrikalarının, BAŞ Ticaret A.Ş.’nin ve BAŞ Isı Sanayi’nin kurucusudur.
e) Halen başyazarlığını yapmakta olduğu İCMAL, ÖĞÜT ve MESAJ dergilerinin kurucusudur.
f) Milli Basın Kurultayları’nı tertip eden Basın Kurulu’nun başkanıdır.
g) Bağımsız Türkiye Partisi’nin (BTP) Genel Başkanı’dır.
Kendisi Fransızca, Arapça, Farsça ve Azerice bilmektedir.
Prof. Dr. Haydar Baş’ın görüşleri ve tezleri dünyada ve Türkiye’de çeşitli üniversitelerde lisansüstü tezlere ve akademik araştırmalara konu edilmiştir.
* Illinois Universitesi (University of Illinois at Urbana- Champaign) Intensive English Institute “Prof. Dr. Haydar BAŞ” Urbana-2001
* Dallas Üniversitesi İşletme Fakültesi. “An Alternative Prescription to the IMF’s Model for Economic Growth in Turkey (IMF Metoduna Alternatif olarak Türkiye’deki Ekonomik Büyümeye bir Reçete) ” Dallas-2002
* ODTÜ (Saciology of Religion Fall Semester 1993 İCMAL, 1994)
* Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü (Haydar Baş’a göre İdeal İnsan ve İdeal İnsanın Topluma Yansıması, 1999)
* Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi (Prof. Dr. Haydar Baş ve Tasavvuf, 1993)
* Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi (Prof. Dr. Haydar Baş’ın Tasavvufî Görüşleri, 1997)
Prof. Dr. Haydar Baş, yurt dışındaki araştırma ve düşünce kuruluşlarında otuzun üzerinde ödüle layık görülmüştür. Verilen uluslararası ödüllerden bazıları şunlardır:
1- Dünya Barışına, İnsan Haklarına ve Ekonomiye katkılarından ötürü verilen Saygın Liderlik Ödülü.
Amerikan Biyografi Enstitüsü, bu ödülle Prof. Dr. Haydar Baş’ı “Uluslararası Seçkin Liderler Ansiklopedisi”nin 5. baskısında yer almak üzere seçmiştir.
2- İnsan Haklarına yapmış olduğu hizmetlerden dolayı verilen Şeref Sertifikası.
Bu sertifika Uluslararası Biyografi Merkezi tarafından verilmiştir.
3- “1994 Zirvede Kim Kimdir” ödülü.
Bu sertifika Amerikan Biyografi Enstitüsü tarafından yılda bir kere, belli sahada hizmet veren sadece bir ilim adamına verilmektedir.
4- Modern Ekonomik Görüşe hizmetlerinden dolayı verilen Uluslararası Liyakat Topluluğu Sertifikası.
Bu ödül Uluslararası Biyografi Merkezi’nce verilmiştir.
5- İletişim Endüstrisine katkılarından dolayı verilen Saygın Liderlik Ödülü.
Amerikan Biyografi Enstitüsü tarafından layık görülmüştür.
6- Uluslararası Araştırmacı Üyelik Ödülü.
Amerikan Biyografi Enstitüsü tarafından verilen bu madalya, yapmış olduğu bilimsel araştırmalar ve Modern Ekonomik Görüşe olan hizmetleri nedeniyle enstitünün araştırmacı üyesi olduğunu belgelemektedir.
7- Uluslararası Liyakat Topluluğu Excellantia (Mükemmel Şahsiyet) Ödülü:
Bu ödül bulundukları ülkelerde Uluslararası Biyografi Merkezi’ni yaşamları, şahsiyetleri ve sosyal ilişkileri ile temsil eden ilim adamlarına verilmektedir.
Fikir ve tezlerindeki bilimsel tutarlılığı ve isabeti, tarihi süreç içerisinde her zaman müşahade edilen Sayın Baş’ın, Türkiye ve dünyadaki gelişmelerle alakalı bazı önemli çıkışları şunlardır:
Prof. Dr. Haydar Baş, “Milli Birlik ve Beraberliğin Temel Unsurları” isimli konferanslar dizisiyle Türkiye’de ve Avrupa’da milli birlik ve beraberliğin önemini anlatmıştır.
Türkiye’nin AB üyeliğinin çokça gündem edildiği 1980’li yıllarda akademik çevrelerin ve iş dünyasının kesin gözüyle baktığı üyeliğimiz ile ilgili olarak, yalnızca Sayın Baş farklı bir yorumda bulunmuştur. 1986 yılında Berlin’de “AB Topluluğu bizi aralarına kabul etmeyecektir” tezini savunmuştur. Yıl, 2004 Türkiye halen üyelik müzakereleri için dahi tarih alamamıştır.
90’lı yılların başında ülkemizdeki politikacılar ve aydınlar, Gümrük Birliği’ne girişimizi bir zafer olarak gösterirken; Prof. Dr. Haydar Baş, “AB’ye girmeden, Gümrük Birliği’ne dahil olmak Türkiye’nin aleyhinedir” demiştir. Her yıl 20 milyar doların üstünde dış ticaret açığı veren ülkemiz, Gümrük Birliği’nden dolayı 150 milyar dolara yakın zarar etmiştir.
Özellikle 2000 yılından sonra kronikleşen ekonomik kriz ve enflasyon ortamından çıkışı IMF ve Dünya Bankası'nın talimatları ve kredileri ile aşma çabasındaki siyasi iradeye tek yanıt da Prof. Dr. Haydar Baş’tan gelmiştir: “Mevcut ekonomi politikalarıyla enflasyonun düşmesi mümkün değildir. Bu gidişatla Türkiye’yi batıracaklar. Türk coğrafyasını pazarlık konusu haline getirecekler.” Ülkemizin siyasi ve iktisadi talepler doğrultusunda bugün taşındığı nokta Prof. Dr. Haydar Baş’ın tespitleriyle aynı istikamettedir.
Amerika’nın 1991 yılındaki Irak çıkarmasında, o tarihte “Bu çıkarma her ne kadar Irak’a yapılıyorsa da nihai hedef Türkiye’yi parçalamaya yöneliktir” şeklinde ikazda bulunmuştur. Bugün hayata geçirilen ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nden maksat da budur. İslam coğrafyasını ele geçirmek, Türkiye coğrafyasını parçalamaktır.
Son dönemde, özellikle ülkemizin siyasi, kültürel ve stratejik kuşatma altına alınması, ekonomik kriz ve çıkış yolları üzerine eserler veren Prof. Dr. Haydar Baş’ın basılmış ve basılmakta olan eserleri şunlardır:
1- Milli Ekonomi Modeli ve Kalkınma Projeleri,
2- Dar Bölge Yaygın Kalkınma Modeli,
3- Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler,
4- Veda Hutbesinde İnsan Hakları,
5- İslam’da Kadın Hakları,
6- Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (sav) ,
7- Makalat,
8- Mektubat,
9- İslam ve Mevlana,
10- İslam’da Zikir,
11- İslam’da Tevhid,
12- İman ve İnsan,
13- İnsan-ı Kamil ve Nefs Mertebeleri,
14- Hacc’ın Hikmetleri,
15- Hikmetin Sırları,
16- Dua ve Evrad,
17- Hıristiyanlık ve Yahudilik,
18- Din Tahripçilerine Kur’an-ı Kerim’in Cevabı,
19- Birliğe Doğru,
20- Veda Hutbesi ve Evrensel Beyanname,
21- Nefs Terbiyesi,
22- Varoluşun Gayesi: Zikrullah.
Haydar Başı önceleri dikkate almıyordum. Şubat soğuğu dizisindeki ŞAHVELİ karakterini görünce araştırmaya karar verdim. Adam tam dizide anlatıldığı gibi.
Aylar öncesi medyaya yansıyan bu aşağıdaki haberler dizide anlatılan olayların ne kadar gerçeği yansıttığını gösteriyor.
Tayyip Erdogan Düşmanı Tarikat
01.02.2005 08:10
Bir tarikat, Tayyip Erdoğan’ın mahvolması için, ‘kahır halkaları’ oluşturdu. Günlerce toplu halde Tayyip Erdoğan’a beddua edildi… İşte Türkiye’yi sarsacak Aktifhaber’in özel haberi….
http://www.aktifhaber.com/read_news.php? nID=25341
___________________________________________________
Şeyh H.B'nin Haremi
02.02.2005 07:17
Tarikatının kız evlerine gece ziyaretleri, sürekli evlenip boşandığı ama hep dörde tamamladığı birbirinden güzel karıları… İşte Tayyip Erdoğan ve AB düşmanı şeyhin haremi…
http://www.aktifhaber.com/read_news.php? nID=25449
__________________________________________________
ŞEYH H.B’NİN KASETLERİ KİMDE?
02.02.2005 06:32
Geniş sınırlı haremi görüntülenen Şeyh H.B’nin, kasetleri kimde? Bu kasetler neden yayınlanmadı? H.B. hangi tavizleri verdi, kimlerle ittifak yaptı? Akifhaber farkıyla okuyun…
http://www.aktifhaber.com/read_news.php? nID=25543&is_flash=yes
ALLAH RIZASI A.Ş.
Hasan Songür'ün HAYDAR BAŞ'IN GERÇEK YÜZÜNÜ GÖSTEREN KİTABI
Hasan Songür dokuz yıl boyunca Kadiri tarikatında Haydar Baş'ın müridi oldu. Tarikatın dergi, gazete ve televizyonlarında çalıştı. Sonunda sömürüldüğünü, aldatıldığını düşündü. Ayrılmaya karar verdi. Yaşadıkları, gördükleri, duydukları hakkında yüzlerce sayfa not aldı. Ve sonunda kendi imkanlarıyla bir kitap çıkardı: 'ALLAH RIZASI ANONİM AŞ.'
1966 doğumlu olan Songür kitabında; TARİKAT-TİCARET-SİYASET-CİNSELLİK ilişkileri üzerine çarpıcı ve düşündürücü bir tablo çiziyor.
İşte kitabın yazılış nedeni;
Tarikattan ayrıldım çünkü şeyhim SAPIKTI.
Sorgulamadan, irdelemeden, kendini göksel bir varlıkmış gibi lanse eden, gerçekte karanlıklar ülkesinin kötülük kralı bir ikona bağlanmanın sonucunda hayatımın alt üst olduğunu ayrımsadığımda, içimde kırılıp dökülmüş onarılması zor bir şeylerin varlığını hissettim.
Ey okuyucu, şunu söylemek zorundayım ki, sana HAYDAR BAŞ'ın kadın zaafıyla ilgili olarak anlattığım sadece bir denizin dalgalarının köpükleri kadardır. Denizin kendisini anlatmamamın nedeni mi? KALEM TİTRİYOR, AR DAMARINDAN ÇATLIYOR!
Ama bu kitabı bugün piyasada bulma imkanı yok. Ancak 2. el kitap satan kitapçılardan belki bulunabilir. Çünkü, Mafya gibi çalışan tarikat, bu kitabı basan Ankara’ daki ÇIRA YAYINCILIK’ ın sahibini tehdit etti, bu kitabın tekrar basılmasına engel oldu. Piyasadaki mevcut kitapları da, müritlerine satın aldırtarak, bu kitabın piyasada kalmamasını sağladılar.
Bu kitapla ilgili Milliyet Gazetesi, 07.11.2002 tarihinde, Hasan Songür’le yapılan röportajı yayınlamaya başladı. Ama mafya gibi çalışan tarikat, hemen ertesi gün bu yayını durdurttu ve kendilerine ait yamuklukların kamuoyuna yansımasına engel oldular.
http://www.kasiye.com/download/Allah_Rizasi_Anonim_Sirketi.pdf
Gulen terimindeki karalamalara bakip ibret almayan kardeslerim ayni hataya dusmekten geri kalmadiklari bir terim.
Kotuluge kotuluk ile cevap veren cocuklar gibi durumu dengelendigi saniliyor amayaniliyorlar. Ofkeniz sagduyunuzu golgelerse sizi de mahveder. Ne demisler seytanla yatan seytanla kalkar. Ne de olsa camur savasini yeneyim derken her iki tarafta bu adamin bedavadan reklamini yapmasi tesaduf degil.
Farkinda degiliz ama dinimiz ne guzel ogutluyor bize: Ya hayrli bir sey soyle ya da sus... Insallah hayirli bir seyler iletebilmisimdir...
Yanımdaki dostlarıma sordum. Haydar BAŞ deyince size neyi hatırlatıyor?
Haydar BAŞ deyince aklıma BİRLİK, BERABERLİK, MİLLET ve DEVLET BÜTÜNLÜĞÜ. BAYRAK, SANCAK, VATAN SEVDALISI, PEYGAMBER SEVDALISI, ALLAH SEVDALISI, KURAN SEVDALISI, Milletinin bekası, Vatanının bölünmez bütünlüğünü canı pahasına müdafaa eden ER KİŞİ geliyor aklımıza.
Şimdi yazdıklarımı herkes iyi okusun ve anlasın.
Prof. Dr. Haydar BAŞ'a yapılan saldırıların altındaki sebepler şunlardır.
Güncel bir şekilde devam eden bir mücadele var Türkiye'de. Haddı zatında aslında bu mücadele Türkiye ile sınırlı değil. Dünyayı yeniden şekillendirmeye çalışan ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesini ortaya atmıştır. Bu projenin siyasi, dini, kültürel ayakları vardır. Bu manada Milletine ve Milli değerlerine, Dinine ve Manevi değerlerine ve de Vatanına aşık insanlarla BOP çatısı altında Ilımlı İslamcıların savaşıdır bu.
Bu manada Fettullah Gülen BOP'un Türkiye ayağıdır. Nasıl mı? Şimdi siz düşünün ABD kalkıp Türkiye okullar, dershaneler açsa, televizyon kursa gazete çıkarsa kim buna itibar eder. Çocuğunu kim teslim eder. Gazeteyi TV’yi kim izler. Elcevap hiç kimse. Fettullah Gülen ABD'nin yani Haçlının Türkiye Ayağıdır. Ben iddiamın ne kadar büyük olduğunun farkındayım. İşte delillerimden sadece bir kaçı.
Fettullah Gülen'in Papa'ya yazmış olduğu ZAMAN Gazetesi ve AKSİYON Dergisinin yayınladığı Mektupta 'Papalık konseyi misyonunun bir parçası olmak üzere' orada bulunduğunu ifade ediyor. Bunun yanında 'Üç büyük dinin mensupları arasında kardeşlik ve hoşgörü' yayılması gerektiğini ifadeyle Kur'an daki 'Allah İndinde Gerçek Din sadece İslam'dır' ve de 'Ancak Müminler kardeştir' ayetlerini inkâr etmiş oluyor. Kur’an-ın bir ayetini veya tamamını inkar arasında hiç bir fark yoktur. 'Allah katında İslam'dan başka hiç bir din kabul edilemez.' Ayetinden anlaşılan odur ki Ehli Kitap’ın İslam la ilgisi yoktur. Ehli Kitapla ilgili Kuranda Onların Kâfir olduğunu, Müşrik olduğunu, necaset (Pislik) olduğunu ve ebedi olarak cehennemde kalacaklarını bildiren ayetler mevcuttur. Allah Ehli Kitaba lanet ediyor.
Bu kadar açık ayetler varken Fettullah Gülen'in Küresel barışa Doğru eserinde Kurandaki Ehli Kitapla ilgili ayetlerin sert olduğunu ve o dönemdeki ehli Kitapla ilgili olduğunu yazıyor. Halbuki Kur’an-daki ayetler hem o dönemi hem de bu dönemi kapsamaktadır. Aksini düşünmek küfürdür.
Yine Kur’an-da Allah’a ve Resulüne itaatin şart olduğunu peygamber olmazsa dinin olamayacağını, peygamberin vahiyden başka hiçbir şey konuşmayacağını bildirmesine rağmen Fettullah Gülen’in Küresel Barışa Doğru eserinde Lailaheillallah demenin iman için yeterli olduğunu Muhammederresululah bölümüne gerek olmadığını ve bunun kemal noktası olduğunu ifade ile Peygamberimizi Peygamber olarak kabul etmeyenlere merhamet gözüyle bakmamız gerektiğini ifadeyle Kurandaki ayetleri inkâr etmiş oldu. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi Kurandaki bir ayeti inkar etmek dinden çıkmak için yeterlidir.
Kimliği, şahsiyeti ne olursa olsun herkesin Kuran ve sünnete karşı tutum ve davranışları Allah’ın istediği şekilde olmalıdır. Kuran ve Sünnete karşı gelen her kim olursa olsun (Hoca, Hacı vs.) Buz gibi kâfirdir.
TAHRİKÇİ ve PROVAKASYONCU HAYDAR BAŞ
Savcıdan; Haydar Baş’ın Trabzon’daki Yerel TV si; Kadırga TV’ye provokasyon soruşturması
13.04.2005
Trabzon’da 6 Nisan’da 5 kişinin bildiri dağıtmasıyla başlayan olayların artmasında etkili olduğu ileri sürülen yerel televizyonlar hakkında Cumhuriyet Savcılığı’nca soruşturma başlatıldı.
RTÜK de ulaştırılan kasetleri incelemeye aldı.
Trabzon’da geçtiğimiz hafta bildiri dağıtımıyla başlayan olaylarda yerel televizyonların halkı kışkırttığı iddia edilmişti. Olayların başlaması ile birlikte yerel televizyonlar flaş gelişme olarak yayınlarını keserek telefon bağlantılarıyla yaşananları kamuoyuna aktarmaya başlamıştı. “Trabzon Uzunsokak’ta Türk bayrağına hain saldırı, Trabzon Uzunsokak’ta PKK bayrağı açan bir gruba linç girişimi, PKK bayrağı açan bir gruba Trabzonlunun tepkisi” şeklindeki altyazılarla canlı yayında olayı kamuoyuna duyuran ve ana haberlerde de bu şekilde program yapan televizyonlar hakkında Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlattı. Trabzon’da bölgesel yayın yapan Kadırga TV, Zigana TV, Trabzon TV ve Kuzey TV’nin alt yazıları ve yayınlarıyla, vatandaşların olay yerine akın etmesine neden olduğu belirtiliyor.
RTÜK’e frekans tahsisi için Öz Karadeniz Televizyon ve Radyo Yayın Tic. AŞ şirket adıyla müracaat eden Kadırga TV’nin bir siyasi partinin eski il başkanına ait olduğu bildirildi. Kadırga TV’nin yayına ilk olarak Kasırga ismiyle başladığı da öğrenildi.
Tahrik ve tahrikçiler
Ali Bayramoğlu-Yeni Şafak-12.04.2005
http://www.yenisafak.com.tr/abayramoglu.html
Trabzon Valisi, kentte yaşanan olayları, bazı çevrelerin, daha doğrusu bildiri dağıtmak isteyen TAYAD üyelerinin kamu düzenini olumsuz etkileyecek tutum ve davranışlarıyla açıklamış. Şöyle diyor: 'Sivil toplum örgütleri hangi amacı gerçekleştirmek için kurulursa kurulsun, ortak payda bu ülkenin birliği, bütünlüğü ve güvenliğidir. Vazgeçilmez dengeleri kimse zedeleyemez...'
İlginç bir açıklama bu.
Yanlış hatırlamıyorsak Trabzon'da, sözü edilen sivil toplum örgütünün, TAYAD'ın üyeleri linç etmeye çalışanlar değil, linç edilmeye çalışılanlardı. Yaptıkları ise hapishanelerin durumu hakkında bildiri dağıtmaktı. Hukuk devletlerinde görüş bildirmek, görüş açıklamak, bildiri dağıtmak gibi eylemler en tabii demokratik haklardan kabul edilirler. Bu hakkı onu kullananlara teslim etmek için onlar gibi düşünmek gerekmez. Kamu otoritesinin bu tür tutum ve açıklamaları talihsiz tesadüf olmanın ötesine geçmiş bulunuyor. Bir gösteri sırasında genç bir kızın kafasına atılan tekmenin bizzat Başbakan tarafından genç kız ve arkadaşlarının tahrikleriyle açıklanması...
Sütlüce Kaymakamı'nın Orhan Pamuk'un kitaplarını toplatma kararı vermesi ve bu eyleminden dolayı hiçbir idari soruşturmaya uğramaması... En nihayet linç girişimine maruz kalanların Trabzon Valisi tarafından bölücü ve tahrikçi olarak suçlanması... Bunların hepsi kısa bir süre içinde arka arkaya gelen, kamu otoritesinin otoriter-ataerkil zihniyetine işaret eden ve sistematik bir görüntü içeren gelişmelerdir. Bu tür girişim ve açıklamalar, gerekçeleri ne olursa olsun yüksek sesle dile getirildiği andan itibaren ise doğrudan doğruya 'özgürlükleri sakıncalı ilan eden bir anlayış'ı ortaya koyarlar. Nitekim ifade, yürüyüş, bildiri dağıtma temel hak ve özgürlüklerin ayrılmaz parçalarıdır, suç ve suçluluk bu özgürlüklerin kullanılmasıyla değil, kullanılmasının engellenmesiyle ortaya çıkar.
Kamu otoritesi düzeni temel hak ve özgürlükleri kollayarak sağlamak zorundadır. Trabzon örneğinde olduğu gibi bildiri dağıtma eyleminin belirli koşullarda ve belirli bir zaman içinde kamu düzeni için tehlike yaratacağı düşünülüyorsa, o eylemi yasaklamak, önünü almak gibi bir yetkisi vardır kamu otoritesinin... Bu yetki zamanında ve yerinde kullanılmamışsa, tahrike ilişkin sorumluluk yine kamu otoritesine ait olur.
Ortada bir tahrik olduğu doğrudur...
Örneğin 'TAYAD'lıların dağıttığı bildiri öncesi Trabzon'daki yerel Kasırga televizyonunun üç kez alt yazı geçerek bayrak yakıldığını, PKK bayrağı açıldığını kamuoyuna duyurmasını' nasıl açıklıyor Trabzon Valisi?
Daha olaylar başlamadan önce Trabzon'un kimi çevre ilçelerinden gelen, bayrağı kim yaktı telefonlarını nasıl izah ediyor?
Trabzonlular bilir... Kasırga TV daha önce önceden Kadırga TV adını taşırdı. Kadırga TV, MGK'nın bir dönem devşirdiğini açıkladığı, özellikle Trabzon bölgesinde yapılan her toplantıda, benim de birkaç kez şahit olduğum üzere provokasyon yapmayı adet haline getirmiş, bir dini cemaatin, Haydar Baş'ın televizyonuydu.
Trabzon Valisi tahrik ve tahrikçi arıyorsa merceğini bu çevreye, benzer çevrelere yöneltmelidir.
Nitekim sadece Trabzon Valisi değil, diğer illerin sorumluları da bu tür tahrik gruplarının faaliyetlerini iyi takip etmeliler...
Bunun yerine o çevreleri doğrulayan ve besleyen, mağduru suçlu ilan eden fütursuz açıklamalar ülkeyi sadece demokrasiden geri bırakmaz, etnik çatışmaya dahi sürükler... Soruları çözecek, tahrikleri kontrol altına almaya imkan verecek olan kimilerinin arkasına saklandığı milliyetçi rüzgar değildir, hukuk ve demokrasidir.
Haydar Baş şeyh olduğunu söyleyen ama mitingine katılıp %42 oy alacağı yalanını duyduğum,kendisinden ve taraftarlarından başka müslüman bırakmayan,falancalar hakkında CD hazırlatıp dağıttıran,delikanlı,şerfli,iddiasında samimi ve mert olmadığı için bu CD'yi ben hazırladım diyemeyen acıdığım bir zavallı.
Haydar BAŞ deyince aklıma vatanını canından çok seven, milletine aşık, devletini KAİNAT DEVLETİ yapmaya yemin etmiş zirve bir şahsiyet geliyor aklıma. Haydar BAŞ deyince yoksulun elinden tutan hiç bir haksızlağa boyun eğmeyen, Boyun eğmediği için çeşitli saldırılara maruz kalan ama yine de yılmayan bir şahsiyet geliyor aklıma. Haydar BAŞ deyince sahasında dünya çapında ödüller almış Türk'ün adını zirveye taşıyan bir şehit torunu geliyor aklıma. Selam sana ey Türk büyüğü.
ben sana dedim hocam fazla şunların ayaklarına basma darwincilerin nereden geldiğiyle sana ne ama anlamadın bak kusasım geldi şimdi
belli bir grubun çifte uygulamalarına maruz kalan biri
sana yapılınca tu kaka müslüman ona yapılınca nedir hakmı etmiş olur
Allahım sen akılver bize başka bir şey istemem
sadece akıl yoksa iman da yoktur
bknz iman
büyük adam vesselam darvine takmış haydar hocam bırak bunları ben biliyorum nerden geldiğimi gerisi boş
haydar baş akademik kariyer yapmadan prof.dr ünvanını kullanan büyk sahtekar...
HAYDAR BAŞ bana islam dinini ve ülkemizi yozlastırıp bozmak isteyenlerin karsısında bir kale gibi duran.Onlara hiçbir zaman fırsat vermeyecek bir şahsiyeti anımsatıyor.
Hased, İftira...
Hased en önce hâsidi yer bitirir
Allah affetsin.
menfaat para siyaset kirlilik kendibi bi şey zannedip gaza gelme
işte haydar baş.
yazıklar olsun bu adama
senin siyasette ne işin var
Bir zamanlar kendisi ve çevresindekiler hakkında hüsn-ü zan beslerdim ama maymun gözünü açtı.
Makam, mansıp ve şöhret hırsı ile gözleri kör olmuş bir zavallı. Din düşmanları ile birlik olup müslümanlara saldıran yolunu şaşırmış bir müfsid.