Sessizliğin, Sürgünümüzün en karanlık köşesi Nasıl çıkarız güneşin aydınlığına bilmiyorum.. Yokluğunda, Nasıl bulurum görülecek 100 yerin ilkini, Vee nerede bizim gülüşlerimiz bilmiyorum..
Her unutuş, bir hatırlayıştır, kayıp hiçbirşey yoktur, sadece zamanını bekler, dönmek için, işte Niezschenin kayıp gttiğinde gördüğü sonsuz dönüş o, fiilisi değil, zaten hep orda olanı.
Yine düştün aklıma…Çay rengi gözlerimden süzülüyor tonlarca ağırlığındaki iki damla…sol yanım uğulduyor…halsiz,küskün içimdeki çocuk kırdı bütün oyuncaklarını…nerdesin şimdi hangi yıldıza bakıp “ bu çoban yıldızı” diyorsun…hangi kuşa anlatıyorsun beni…yine giydim hüzün elbisemi, sensizliğin tespihini çekerken kopartıp fırlatıyorum onu sesini astığım duvara…işte çöktü yine dizlerinin üstüne umutlarım…sızılarım arttı…içimde sen,parmaklarımda fesleğen kokusu,saçlarımda akasya çiçekleri …neden susturamıyorum içimde ağlayan çocuğu…
illa bir nesneyle/ bir kişiyle ilişkilendirerek mi mümkündür?
__çocukken elinden kitap düşmezdi...ne zaman aklıma sen gelsen beraberinde kitap da geliyor. ne zaman kitap görsem aklıma sen geliyorsun...
öyledir; illa bir çağrışım sözkonusu olacak,... birinin duyduğu diğerlerinin hiç üstünde durmadığı basit bir koku kişiyi sittin sene evveline götürür de bir hatırayla bugüne getirir...
bir paradokstur aslında hatırlamak... hatırlamak için unutmuş olmak gerekir... ama her an onu hatırlatan birşeyler çıkarken karşınıza ve zihniniz reddederken unutmayı...
peki unutmamak nedir? hatırlamayı gerektiren nelerdir? hatırlamak unutmamak ise, unutulmuşları hatırlamak için ihtiyacımız olan nedir?
hatırlamak bana psikoloji öğrancilerini başına experimental deneyi olarak verilen en kötü en sıkıcı ve en zor ödev. tavsiyem psikoloji öğrencisi olmak isteyenler önce araştırsın bölümü
şöyle bir taradım zihnimin ziyaretçi defterini gözümden ve kulağımdan giren görüntü ve sesleri inceledim.. bulamadım fakat sonra üzerine mürekkeb dökülmüş ya da tükenmez kalemle karalanmış bir isim, bir yazı dikkatimi çekti listede; gözden girenler listesinde, tarih ve saat belirtilmemiş isim de yok 'birisi' deniliyor. Dövecekmiş gibi baktı ve gitti diye not düşülmüş.. hatırlayamıyorum..
Bir zamanlar Henry Miller diye bir yazarın kitabını okumuş idim. Kitabın adı “Hatırlamayı Hatırlamak” idi. Çok enteresan bir kitap değil di, öyle ki daha sonra bu yazara ait başka bir kitap okuma heyecanı bile hissedemedim. Kitabı okumaya başlarken kitabın adına dair (bence en ilginç tarafı kitabın adı idi çünkü) doneleri toplayabileceğimi sanıyordum. Kısa bir okuma serüveninin sonunda hiç de toplayamadığım donelerin kitabın en son birkaç sayfasına sıkışmış olduğunu gördüm. O zaman fark ettim ki, hatırlamayı hatırlamak gerçekten de doğru ve güzel bir bakış açısı ile çok da faydalı bir şey olabilir.
Unuttuğumuz ne çok şey var farkında mısınız? Günlük hayatımız o kadar karmaşık ki, bu karmaşanın bize kendimizi unutturduğunu fark ettim en başta. Sonra düşündüm ben neleri hatırlamayı seviyorum, neleri unuttuğum için devinimlerim ruhuma, yüreğime ilişemiyor...
Mesela güneşe bakmayı onu sevmeyi unutuyorum, gökyüzüne bakmayı, bulutları seyretmeyi,ayı, yıldızları unutuyorum, sokaktaki hayvanlarla sohbet etmeyi, onlara yemek vermeyi, onları sevmeyi unutuyorum, ağaçları sevmeyi unutuyorum gibi başladı, hatırlatmak istediklerim kendime. Buradan yola çıkarak insanlarımı hatırlamaya başladım. Onların var olduğu hali hatırlatmaya başladım kendime ki, işte bu en değerli hatırlayışlardan biri oluverdi.
Öyleki onları hatırlamak ve bundan dolayı çoşmak, sevginin ta kendisiydi.......
Selam olsun tüm hatırladıklarıma, doğru yanlış, iyi kötü, acı mutlu.........
Nesneler bizde kalan anılarıyla kendilerini açıklarlar. Bir şeyi hatırlamak -yalnız o anda- onu ilk olarak görmek demektir.
Cesare Pavese/Yaşama Uğraşı
Çok fazla katıldım ve etkilendim bu açıklamadan. Hayatı kabullenişle o kadar alakalı ki bu durum, yaşadıklarımızı kabullenmekle, ve hatta yaşadılarımızdaki beni kabullenmekle...... Hoşuma gitmeyen nesneleri hayatımdan silmeyi tercih ederdim işte tam da bu sebepten bir zamanlar oysa... Her ne olursa olsun sığınacağımı bildiğim nesnelerim var artık. Hatırlamaktan her ne olursa olsun mutluluk duyabileceğim. Hamd olsun.......
Sessizliğin,
Sürgünümüzün en karanlık köşesi
Nasıl çıkarız güneşin aydınlığına bilmiyorum..
Yokluğunda,
Nasıl bulurum görülecek 100 yerin ilkini,
Vee nerede bizim gülüşlerimiz bilmiyorum..
Her unutuş, bir hatırlayıştır, kayıp hiçbirşey yoktur, sadece zamanını bekler, dönmek için, işte Niezschenin kayıp gttiğinde gördüğü sonsuz dönüş o, fiilisi değil, zaten hep orda olanı.
https://www.linkedin.com/posts/giri%C5%9Fimci-kafas%C4%B1_giri%C5%9Fimci-kafas%C4%B1-activity-7053776269993242624-KfWw?utm_source=share&utm_medium=member_desktop
............Bir büyü saklıyorum.
Ölü kuşlar kaplıyor göğü.
Bilmem ki,
Karşılaşsak bile, hatırlayabilir miyiz birbirimizi yeniden?
İkimiz de artık bir başkasıyken...
...
değil bu anılacak şey değil
apansız geliyor aklıma
...
değil unutulur şey değil
çaresiz geliyor aklıma.
(Melih Cevdet Anday)
Bırak hatırlama beni!
Eğer aklından bir an bile çıkacaksam...
O nasıl bir sevgi?
;))
Yine düştün aklıma…Çay rengi gözlerimden süzülüyor tonlarca ağırlığındaki iki damla…sol yanım uğulduyor…halsiz,küskün içimdeki çocuk kırdı bütün oyuncaklarını…nerdesin şimdi hangi yıldıza bakıp “ bu çoban yıldızı” diyorsun…hangi kuşa anlatıyorsun beni…yine giydim hüzün elbisemi, sensizliğin tespihini çekerken kopartıp fırlatıyorum onu sesini astığım duvara…işte çöktü yine dizlerinin üstüne umutlarım…sızılarım arttı…içimde sen,parmaklarımda fesleğen kokusu,saçlarımda akasya çiçekleri …neden susturamıyorum içimde ağlayan çocuğu…
Hatırlamak,yalnız belleğe saklanması için verilmiş bir şeyin muhafaza edilmesidir.
Seneca
' hatırLa ki, bir mezar taşında iki rakam arasına çizilmiş eğreti bir çizgiye indirgenmişsin..'
illa bir nesneyle/ bir kişiyle ilişkilendirerek mi mümkündür?
__çocukken elinden kitap düşmezdi...ne zaman aklıma sen gelsen beraberinde kitap da geliyor. ne zaman kitap görsem aklıma sen geliyorsun...
öyledir;
illa bir çağrışım sözkonusu olacak,...
birinin duyduğu diğerlerinin hiç üstünde durmadığı basit bir koku kişiyi sittin sene evveline götürür de bir hatırayla bugüne getirir...
kıvılcımı gördün mü narı hatırla
damlayı gördün mü ummanı hatırla
bir paradokstur aslında hatırlamak... hatırlamak için unutmuş olmak gerekir... ama her an onu hatırlatan birşeyler çıkarken karşınıza ve zihniniz reddederken unutmayı...
peki unutmamak nedir?
hatırlamayı gerektiren nelerdir?
hatırlamak unutmamak ise, unutulmuşları hatırlamak için ihtiyacımız olan nedir?
bilmiyorun değilim unut gitsin
hatırlamak bana psikoloji öğrancilerini başına experimental deneyi olarak verilen en kötü en sıkıcı ve en zor ödev. tavsiyem psikoloji öğrencisi olmak isteyenler önce araştırsın bölümü
Hatırlayan ve hatırlamayan herkes, sağolsun...
daha önce yaşananların tekrar akla gelmesi. mesela bana güccükkene inatçı geçi dirlerdi. işte hatırlamak böle bişiy.
şöyle bir taradım zihnimin ziyaretçi defterini
gözümden ve kulağımdan
giren görüntü ve sesleri inceledim..
bulamadım
fakat sonra üzerine mürekkeb dökülmüş
ya da tükenmez kalemle karalanmış bir isim, bir yazı dikkatimi çekti listede;
gözden girenler listesinde,
tarih ve saat belirtilmemiş
isim de yok
'birisi' deniliyor. Dövecekmiş gibi baktı ve gitti diye not düşülmüş..
hatırlayamıyorum..
resimlere bak..
mektubumla avun..
şarkılar tut..
kendinden vazgeç..
yastığına sarıl..
korkular tut..
dağılsın kalbin..
öl hatta orda..
lanetler yağdır..
beni hatırla......
erdem bir bilgelik yukleriz bagışlayıcılıkla aciklamaya kalkariz. Acıları
unutarak sarmak ne kolay.... nimettendir unutmak, peki ya hatırlamak?
hatırlıyorum
elimdeydi çocukluğum
kullanabiliyordum
henüz cebimde taşımıyordum
Bir zamanlar Henry Miller diye bir yazarın kitabını okumuş idim. Kitabın adı “Hatırlamayı Hatırlamak” idi. Çok enteresan bir kitap değil di, öyle ki daha sonra bu yazara ait başka bir kitap okuma heyecanı bile hissedemedim. Kitabı okumaya başlarken kitabın adına dair (bence en ilginç tarafı kitabın adı idi çünkü) doneleri toplayabileceğimi sanıyordum. Kısa bir okuma serüveninin sonunda hiç de toplayamadığım donelerin kitabın en son birkaç sayfasına sıkışmış olduğunu gördüm. O zaman fark ettim ki, hatırlamayı hatırlamak gerçekten de doğru ve güzel bir bakış açısı ile çok da faydalı bir şey olabilir.
Unuttuğumuz ne çok şey var farkında mısınız? Günlük hayatımız o kadar karmaşık ki, bu karmaşanın bize kendimizi unutturduğunu fark ettim en başta. Sonra düşündüm ben neleri hatırlamayı seviyorum, neleri unuttuğum için devinimlerim ruhuma, yüreğime ilişemiyor...
Mesela güneşe bakmayı onu sevmeyi unutuyorum, gökyüzüne bakmayı, bulutları seyretmeyi,ayı, yıldızları unutuyorum, sokaktaki hayvanlarla sohbet etmeyi, onlara yemek vermeyi, onları sevmeyi unutuyorum, ağaçları sevmeyi unutuyorum gibi başladı, hatırlatmak istediklerim kendime. Buradan yola çıkarak insanlarımı hatırlamaya başladım. Onların var olduğu hali hatırlatmaya başladım kendime ki, işte bu en değerli hatırlayışlardan biri oluverdi.
Öyleki onları hatırlamak ve bundan dolayı çoşmak, sevginin ta kendisiydi.......
Selam olsun tüm hatırladıklarıma, doğru yanlış, iyi kötü, acı mutlu.........
Birden insanları da nesneleştirdiğimizi farkettim bunları yazarken. Ne acı.........
Nesneler bizde kalan anılarıyla kendilerini açıklarlar. Bir şeyi hatırlamak -yalnız o anda- onu ilk olarak görmek demektir.
Cesare Pavese/Yaşama Uğraşı
Çok fazla katıldım ve etkilendim bu açıklamadan. Hayatı kabullenişle o kadar alakalı ki bu durum, yaşadıklarımızı kabullenmekle, ve hatta yaşadılarımızdaki beni kabullenmekle...... Hoşuma gitmeyen nesneleri hayatımdan silmeyi tercih ederdim işte tam da bu sebepten bir zamanlar oysa... Her ne olursa olsun sığınacağımı bildiğim nesnelerim var artık. Hatırlamaktan her ne olursa olsun mutluluk duyabileceğim. Hamd olsun.......
- mı zor yoksa, unutmak mı kolay...? !
eski dostları hatırlamak.......mı acaba? ? ? ...bekle ve gör! ..dost dost ise? ? ? ...- ;)) ...Pp
ince sızı
genelde benim yaptigim ve karsi tarafin bana karsi unuttugudur....