' Hayatta mutluluk veren şeyler çok küçük parçalardır. Bir iyilik, bir gülümseme, tatlı bir bakış, iyi bir dilek... Aslında mutlu olanlar, bu küçük şeylerin huzuruna varmış olanlardır..'
attığınız tokata karşılık vermeyen kişiden sakının.o hem sizi affetmez,hem de sizin kendinizi affetmenize olanak bırakmaz. bernard shaw bir gün bahçeyle uğraşırken bir dostu gelmiş.yazarı tanımamış ve sormuş; size ne kadar ücret veriyorlar? shaw:sadece karın tokluğuna çalışıyorum. eğer bize de bahçevanlık yaparsan sana iyi bir ücret öderim demiş kadın. shaw:üzgünüm hanımefendi ama ben bayan shaw'a ömür boyu bağlıyım. kadın:fakat nasıl olur? bu resmen kölelik. shaw:hayır bayan buna kölelik değil,evlilik deniyor.
Yaşam benim için küçük bir mum değil.. O, elimde tuttuğum muhteşem bir meşale gibi ve onu gelecek nesillere geçirmeden önce olabildiğince çok ışık saçmasını istiyorum....
George Bénard Shaw, bir yerde şöyle söylüyor: “Akıllı kişi kendini dünyaya uyarlar; akıllı olmayan ise dünyayı kendine uyarlamakta direnir. Dolayısıyla bütün gelişme akıllı olmayana bağlıdır.”
Kilise, günümüzde dualara katılımı sağlamak için sıradan olmak zorundadır; ama sıradan oldukça, insanlar daha az gidiyor kiliseye. Töreleri de, törenleri de çağdışıdır kilisenin; rahiplerde öyle şeylere kulak asmazlar, onlar da çağdışıdırlar çünkü. Düğün törenleri de, ölüm törenleri de çekilmez durumdadır...
•••
Kiliseler, alçak gönüllülüğü öğrettikleri gibi, öğrenmelidirlerde...
•••
Çalışan sınıfın psikolojisini, sıradan gel-git işlerinde çalışan bir çocuk kadar bilmiyordu, Marx
•••
İnancın bulunmadığı yerde, ikiyüzlülük uyumluluk olur; bilginin bulunmadığı yerde ise, bilgisizliğin adı bilim olur.
•••
Bilmeyince ne kadar kolaydır konuşmak.
•••
Köle gibi yetiştirilenler, köle gibi yönetilebilir ancak.
Yaptığım on şeyden dokuzunun başarısızlıkla sonuçlandığını gördüm gençken. Başarısız olmak istemiyordum, onun için ben de on kat daha çok çalıştım.
•••
Noel, çirkin bir konu; acımasızlıkla, açgözlülükle ilgili bir konu; sarhoşlukla, serserilikle ilgili bir konu; kötülükle, dilencilikle, yalancılıkla, pislikle, küfürle ilgili, ahlâka aykırı bir konu... İsteksiz ve bıkkın bir ulusa, Noel, dükkân sahipleriyle basının zorla benimsettikleri bir konudur.
İkinci dünya savaşı’nı takip eden günlerde İngiliz gazetelerinde Bernard Shaw’a atfen, avrupa’nın İslâmlaşmakta olduğuna ve gelecek yüzyıl içinde İngilterenin İslâmiyeti veya ona benzer bir din kabûl edeceğine dair bir haber yayınlandı. Bir takım tartışmalara sebeb olan bu haber, bazı İslâm âlimlerinin de alâkalarını çekmekten de geri kalmadı.
1950 senesinde ölen Bernard Shaw, ölümünden bir müddet evvel, bir dünya seyahatihe çıkmıştı. Bombay’dan geçerken “THE LIGHT” gazetesi “İslâmlaşmak” tabiriyle ne kastettiğini bizzat kendisinden öğrenmek üzere, meşhur yazardan bir röportaj talep etti. Bu husustaki görüşlerini Bernard Shaw The Light muhabirine, şu şekilde izah etti:
“– Hayret verici bir canlılığa sahip olduğu için, Muhammed’in (a.s.m.) dinine karşı öteden beri yüksek bir hürmet beslerim. Bana öyle geliyor ki, daima değişmekte olan hayatın değişik safhalarında ve her devre uyacak bir görüntüsü olan yegâne dindir. Benim gibi, oldukça şöhret kazanmış kimselerin gelecek hakkındaki kanaatlarına önem vermek gerekir. Ben İslâmiyet için, yarınki Avrupa tarafından kabûl edileceğini söyledim. Nitekim bugünkü Avrupa, İslâmiyeti böyle görmeye başlamıştır. Ortaçağda kilise, tabilerine, taassub veya cehalet yüzünden İslâmiyeti karanlık renklerle tasvir etmişti. Onlar Muhammed’den (a.s.m.) de, dininden de nefret etmek üzere yetiştiriliyorlardı. Onların nazarında Muhammed (a.s.m.) “Ante-Christ” (İsa aleyhtarı iblis) idi.
Muhammed’in (a.s.m.) bu harikulâde adamın hayatını inceledim. O İsa aleyhtarı değil, bütün insanlığın kurtarıcısı olarak bilinmelidir. Onun gibi bir adam, bugün dünyanın idaresini eline alsa, eminimki dünyayı, hasretini çektiğimiz barış ve saadete kavuşturur.
Sırasıyla söyleyelim. Ondokuzuncu yüzyılda Charlyle, Goethe, Gibbon gibi namuslu düşünürler, Muhammed’in (a.s.m.) dininde hakiki bir kıymet gördüler ve bu sayede Avrupa İslâmiyete karşı daha müsait bir vaziyet almaya başladı. Bugünkü Avrupa bu yolda daha ileri gitti. Muhammed’in (a.s.m.) dinine aşık olmaya başlıyor. Gelecek yüzyılda daha da ileri gidecek. Avrupa içine düştüğü zorluklardan kurtulmak için, bu dinin ne kadar kıymetli bir vasıta olduğunu takdir edecektir. Bemin iddiamı bu yolda anlamalısınız. Halihazırda bile vatandaşlarımdan ve diğer Avrupalılardan bir çok kimseler, Muhammed’in (a.s.m.) dinini kabul etmişlerdir. Sorunuzdaki “İslâmlaşmak” tabiriyle ne demek istediğimi izah etmiş olduğum kanaatindeyim.
MUTLULUK
' Hayatta mutluluk veren şeyler çok küçük parçalardır.
Bir iyilik,
bir gülümseme,
tatlı bir bakış,
iyi bir dilek...
Aslında mutlu olanlar,
bu küçük şeylerin huzuruna varmış olanlardır..'
Bernard Shaw
çok şirin bi adam
attığınız tokata karşılık vermeyen kişiden sakının.o hem sizi affetmez,hem de sizin kendinizi affetmenize olanak bırakmaz.
bernard shaw bir gün bahçeyle uğraşırken bir dostu gelmiş.yazarı tanımamış ve sormuş; size ne kadar ücret veriyorlar?
shaw:sadece karın tokluğuna çalışıyorum.
eğer bize de bahçevanlık yaparsan sana iyi bir ücret öderim demiş kadın.
shaw:üzgünüm hanımefendi ama ben bayan shaw'a ömür boyu bağlıyım.
kadın:fakat nasıl olur? bu resmen kölelik.
shaw:hayır bayan buna kölelik değil,evlilik deniyor.
Yaşam benim için küçük bir mum değil..
O, elimde tuttuğum muhteşem bir meşale gibi ve onu gelecek nesillere geçirmeden önce olabildiğince çok ışık saçmasını istiyorum....
dürüst insan her zaman gerçeği söyler, akıllı ise yalnız zamanında...adam söylemiş..
'çok zor bir şeyi yapmakla uğraşan ve çok iyi yapan bir kişi,kendisine saygısını hiçbir zaman yitirmez.'
George Bénard Shaw, bir yerde şöyle söylüyor: “Akıllı kişi kendini dünyaya uyarlar; akıllı olmayan ise dünyayı kendine uyarlamakta direnir. Dolayısıyla bütün gelişme akıllı olmayana bağlıdır.”
Kilise, günümüzde dualara katılımı sağlamak için sıradan olmak zorundadır; ama sıradan oldukça, insanlar daha az gidiyor kiliseye. Töreleri de, törenleri de çağdışıdır kilisenin; rahiplerde öyle şeylere kulak asmazlar, onlar da çağdışıdırlar çünkü. Düğün törenleri de, ölüm törenleri de çekilmez durumdadır...
•••
Kiliseler, alçak gönüllülüğü öğrettikleri gibi, öğrenmelidirlerde...
•••
Çalışan sınıfın psikolojisini, sıradan gel-git işlerinde çalışan bir çocuk kadar bilmiyordu, Marx
•••
İnancın bulunmadığı yerde, ikiyüzlülük uyumluluk olur; bilginin bulunmadığı yerde ise, bilgisizliğin adı bilim olur.
•••
Bilmeyince ne kadar kolaydır konuşmak.
•••
Köle gibi yetiştirilenler, köle gibi yönetilebilir ancak.
•••
Kendi dilini bilmeyen, başka dili öğrenemez.
•••
Modalar, düzenlenmiş salgın hastalıklardır aslında. Satıcıların salgınlar başlatabileceğini kanıtlar bu...
•••
Yaptığım on şeyden dokuzunun başarısızlıkla sonuçlandığını gördüm gençken. Başarısız olmak istemiyordum, onun için ben de on kat daha çok çalıştım.
•••
Noel, çirkin bir konu; acımasızlıkla, açgözlülükle ilgili bir konu; sarhoşlukla, serserilikle ilgili bir konu; kötülükle, dilencilikle, yalancılıkla, pislikle, küfürle ilgili, ahlâka aykırı bir konu... İsteksiz ve bıkkın bir ulusa, Noel, dükkân sahipleriyle basının zorla benimsettikleri bir konudur.
Bernard Shaw ve İslamiyet
İkinci dünya savaşı’nı takip eden günlerde İngiliz gazetelerinde Bernard Shaw’a atfen, avrupa’nın İslâmlaşmakta olduğuna ve gelecek yüzyıl içinde İngilterenin İslâmiyeti veya ona benzer bir din kabûl edeceğine dair bir haber yayınlandı. Bir takım tartışmalara sebeb olan bu haber, bazı İslâm âlimlerinin de alâkalarını çekmekten de geri kalmadı.
1950 senesinde ölen Bernard Shaw, ölümünden bir müddet evvel, bir dünya seyahatihe çıkmıştı. Bombay’dan geçerken “THE LIGHT” gazetesi “İslâmlaşmak” tabiriyle ne kastettiğini bizzat kendisinden öğrenmek üzere, meşhur yazardan bir röportaj talep etti. Bu husustaki görüşlerini Bernard Shaw The Light muhabirine, şu şekilde izah etti:
“– Hayret verici bir canlılığa sahip olduğu için, Muhammed’in (a.s.m.) dinine karşı öteden beri yüksek bir hürmet beslerim. Bana öyle geliyor ki, daima değişmekte olan hayatın değişik safhalarında ve her devre uyacak bir görüntüsü olan yegâne dindir. Benim gibi, oldukça şöhret kazanmış kimselerin gelecek hakkındaki kanaatlarına önem vermek gerekir. Ben İslâmiyet için, yarınki Avrupa tarafından kabûl edileceğini söyledim. Nitekim bugünkü Avrupa, İslâmiyeti böyle görmeye başlamıştır. Ortaçağda kilise, tabilerine, taassub veya cehalet yüzünden İslâmiyeti karanlık renklerle tasvir etmişti. Onlar Muhammed’den (a.s.m.) de, dininden de nefret etmek üzere yetiştiriliyorlardı. Onların nazarında Muhammed (a.s.m.) “Ante-Christ” (İsa aleyhtarı iblis) idi.
Muhammed’in (a.s.m.) bu harikulâde adamın hayatını inceledim. O İsa aleyhtarı değil, bütün insanlığın kurtarıcısı olarak bilinmelidir. Onun gibi bir adam, bugün dünyanın idaresini eline alsa, eminimki dünyayı, hasretini çektiğimiz barış ve saadete kavuşturur.
Sırasıyla söyleyelim. Ondokuzuncu yüzyılda Charlyle, Goethe, Gibbon gibi namuslu düşünürler, Muhammed’in (a.s.m.) dininde hakiki bir kıymet gördüler ve bu sayede Avrupa İslâmiyete karşı daha müsait bir vaziyet almaya başladı. Bugünkü Avrupa bu yolda daha ileri gitti. Muhammed’in (a.s.m.) dinine aşık olmaya başlıyor. Gelecek yüzyılda daha da ileri gidecek. Avrupa içine düştüğü zorluklardan kurtulmak için, bu dinin ne kadar kıymetli bir vasıta olduğunu takdir edecektir. Bemin iddiamı bu yolda anlamalısınız. Halihazırda bile vatandaşlarımdan ve diğer Avrupalılardan bir çok kimseler, Muhammed’in (a.s.m.) dinini kabul etmişlerdir. Sorunuzdaki “İslâmlaşmak” tabiriyle ne demek istediğimi izah etmiş olduğum kanaatindeyim.
Es'ad Fuad Tugay