yalnızlığı yorgun şehirlerden öğrendim ölü kuşlar vururken gece yarıları camlara... şarkılar eski bir anıyı kamçılarken kirpiklerin düşer gözümün aynasına...
yokluğun burdan kaç kilometre kaç dağ, kaç deniz, kim bilir... saysam, sayılmaz ayrılığın ertesi acıtmıyor da içimi artık, o içli keman sesi, unutuyor muyum yoksa seni...
Bizi alçaltan bu kanlı zafer taçları işte Öptüğümüz o pis eller O maymun maskara soytarılar Küçük orospular Kirli zevklerimiz Yatağımıza giren frengili kadınlar...
Aldığını geri vermez bir karanlık Dört yanımızda Hangi perdeyi aralasak gece Hangi taşı kaldırsak çaresizlik...
Ölüm isli bir fener ışığı bu karanlıklarda Ölüm yorgun askerlerin tek umudu sıcak Biz bu ölümlerle yakınız ölümsüzlüğe Bu karanlıklarla uzak...
Ay aydınlık gece kara Gözlerimin ardında karanlık ölesiye Canlı ve cansız ne varsa sımsıkı Bu saat daha yakın daha el ele Şimdi yalnızlığımdan utanıyorum Durdum bekliyorum, gelme.
O gece ben olmayacağım. Utancımdan bakamadığım aynalarda Güldüğünüzü görecek Anlayacaksınız. Her gece birinin olmadığı gecedir. Gecelerinizi karıştıracak gitgide Olmayanlarınızın çoğalması. Benim olmadığımı duyduğunuz bir gece Korkacaksınız.
Kendinde kaybolmuş Geceyarısının saf düşü bu, kabul edilmiş aydınlığı tek başına duruyor karanlığa gömülü, tamamlanmışın sinesinde, masanın üzerinde açık duran bir kitabın solgunluğunda kısırlığını sürdürüyor, bizzat dile getirdiği kadim bir sözün sessizliği haricinde Gecenin alışılmış sayfası ve dekoru ve o sessizliğin içine dönen Geceyarısı fani ve hükümsüz gölgesini şu sözlerle hatırlatıyor, Saattim ben, beni saf kılacak, nicedir ölü, kadim bir düşünce, düşüne zulmeden bir hayalin aydınlığında raslıyor kendine - olduğu haliyle - ve tanıyor kendini, hatırlanmayacak kadar eski, hükümsüz bir hareketin icrasında, kendini bu kutup serabının uzlaşmazlığına bir son vermeye davet edişinde, hayalin aydınlığı ve tekrar kapatılmış metinle birlikte, akamete uğramış karanlığın ve Geceyarısını mutlak kılan sözün Kaosuna karışmaya çağırışında, karanlığa yığılıyor mobilyalar, faydadan yoksun sabit bir daimiliğe bürünüp ağırlaşmış perdeler gibi ve duvar saatinin elmasının saf alevi, sonsuz Gecenin yegane mücevheri, onun tek yadigarı, karanlığa akseden kendi suretinin ürünü sahici bir parıltıyla ışıldarken, saat bir yankıda dile geliyor, Gecede eylediği hareketle açılan kapıların eşiğinde - Elveda, olduğum gece, senin mezarındım, ama, şimdi sağ kalan bir gölgeyim, Sonsuzda başkalaşacak. Zavallı kişi uzanmış yatıyor küllerin üzerine, ailenin bölünmez parçaları, denizlerde eksik hiçlik damlasını içtikten sonra, Hiçlik gitti, geriye kaldı saflığın şatosu.
Stephane MALLARME, Fransız ŞAİR, 1898
Tanrı, sonsuz bir şiirdir. - HÖLDERLİN, Alman Mistik ŞAİR, 1843
Böylece söyledi şarkı kendini, hüzünlü bir ihtiyaçla, ama gizleri çözülemeden kaldı sonsuz gece, uzak bir gücün habercisi kimliğiyle,
Gecenin içimizde açtığı sonsuz gözler çok daha uzağı görebiliyorlar ışığa gereksinim duymaksızın inebiliyorlar derinliklerine
Hissediyorum ölümün, gençleştirici akışını, ve direniyorum fırtınalarının ortasında yaşamın cesaretle, öncesiz zamanlardan beri ayaktaydı gizemli yapısı.
Tanrısal bir armağandı, aşkın esrikliğindeki sevinçler, kutsal bir hizmetiydi, tanrısal güzelliğin. Ve mucize vatan karışıp gitti boşluğa, sonsuz uzaklıkları, parlak dünyalarla doldu. Gece vahiylerin doğurgan rahmine dönüştü. Gizemli bir sarılışın sonsuz meyvesi, kavradı önce yeni zamanın başlangıcını. Hazzın yalnızca tek bir gecesi - sonsuz bir şiir - ve hepimizin güneşidir Tanrının çehresi.
Cenneti açarak geldiğini ve anahtarlarını taşıdığını, kutsanmışların evlerinin, ey sonsuz gizlerin suskun habercisi.
Novalis, Geceye övgüler şiirlerinden bir kısım - 1800 - Hikmet şiirleri, vahiy değil, kolay gelsin.
Gece Gece uçsuz bucaksız bir gökyüzü Asılı kalmış yıldızlar altinda ben. Çakıl taşları üzerinde yürüyen sen Bakıyorum ve görüyorum işte oradasin. Uzat elini tutayım yıldızların şahitliğinde
Gündüzden lambasını hazırlamayan, gecenin karanlığını sineye çekecektir.
Bütün düzeni şaşmış, gecesi gündüzüne karışmıştı. Oysa gece ve gündüz birbirine mesafeli durmalıydı, karıştılar mı bir kere, artık sadece gece vardı.
* Rüyalar Anlatılmaz, Nermin Yıldırım
Gece = Şarap + Şiir + Şarkı + AŞK
yalnızlığı yorgun şehirlerden öğrendim
ölü kuşlar vururken
gece yarıları camlara...
şarkılar eski bir anıyı kamçılarken
kirpiklerin düşer gözümün aynasına...
yokluğun burdan kaç kilometre
kaç dağ,
kaç deniz,
kim bilir...
saysam, sayılmaz ayrılığın ertesi
acıtmıyor da içimi artık,
o içli keman sesi,
unutuyor muyum yoksa seni...
* Yorgun Şehir, İnan Durak Taş
mutlak ıssızlıkla buluştum,
mutlak kopuştum hatıradan.
bir şey değilim ben,
geç benden.
ağaç tutunacaksa bende,
köklerine güvensin
yol gidecekse, varsın gideceği yere.
sabahın sisi ayaklarımı yalıyor
gece de geçecek benden.
* Kim Bağışlayacak Beni, Birhan Keskin
Bizi alçaltan bu kanlı zafer taçları işte
Öptüğümüz o pis eller
O maymun maskara soytarılar
Küçük orospular
Kirli zevklerimiz
Yatağımıza giren frengili kadınlar...
Aldığını geri vermez bir karanlık
Dört yanımızda
Hangi perdeyi aralasak gece
Hangi taşı kaldırsak çaresizlik...
Ölüm isli bir fener ışığı bu karanlıklarda
Ölüm yorgun askerlerin tek umudu sıcak
Biz bu ölümlerle yakınız ölümsüzlüğe
Bu karanlıklarla uzak...
* İki Kişiye Bir Dünya,
Ümit Yaşar Oğuzcan
sen geceyi tutuyorsun, ben nöbetini
uzak dağ kışlalarında
usul usul sis iniyor,
kopmuş yollara...
ışığı hafif, uykusu ağır koğuşlarda
üzerini örtüyorum senin,
bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarımda...
sevgilim sevgilim,
yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin
nöbet kadar yalnızken öğreneceksin
bunu da...
* Gece Nöbeti, Murathan Mungan
Ay aydınlık gece kara
Gözlerimin ardında karanlık ölesiye
Canlı ve cansız ne varsa sımsıkı
Bu saat daha yakın daha el ele
Şimdi yalnızlığımdan utanıyorum
Durdum bekliyorum, gelme.
* Siyah Beyaz, Gülten Akın
Gece, kendi kendine aydınlanan bir dünyadır.
* Antonio Porchia
Gece, efkarı, efkarsa şiiri doğurur.
* Ortak Duygular
Ve şiire çıkar, yalnız geçilen gece…
* Gece Yalnız Geçilmez, Haydar Ergülen
Sonra sen çıktın karşıma.
Ve bitmeyen bir geceye hapsoldu
Ne varsa aşka dair...
* Aşk'ın Sen Hali, Cemal Şenol Can
hala kaymakta olan
yıldızlara uzanırdık her gece...
* Tahta Bavul Şiirleri, Nurullah Genç
garipsi huylar edindim nicedir
garipsi duygular edindim.
(.....)
söndürüp her gece ışıklarımı
-yalancı bir aydınlığı siler gibi-
incecik bir mum yakıyorum.
(.....)
ömrüme benzetip
inceden inceye eriyen mumu,
bakıyorum... bakıyorum.
* Aykırı Yaşamak, Şükrü Erbaş
Gece, yalnızlığımıza çekilen gök perdedir. Şiir ise içerdeki aydınlığımız...
* İnsanın Acısını İnsan Alır,
Şükrü Erbaş
Saatler hüznünle ilerledikçe
Ağır bir kabusu andıran gece
Arttırır ruhunun dinmez yasını...
Ve serper dalarken şehir uykuya
Esen rüzgarlara, ürperen suya
Sonsuz güllerinin rayihasını...
* Gece, Ahmet Hamdi Tanpınar
O gece ben olmayacağım.
Utancımdan bakamadığım aynalarda
Güldüğünüzü görecek
Anlayacaksınız.
Her gece birinin olmadığı gecedir.
Gecelerinizi karıştıracak gitgide
Olmayanlarınızın çoğalması.
Benim olmadığımı duyduğunuz bir gece
Korkacaksınız.
* O Gece, Özdemir Asaf
Allah'ın dinlenmem için yarattığı fakat benim düşünmek için kullandığım vakittir.
Bilge Karasu'nun muhteşem kitabı...GECE
Güneş batmaya başlarken geceye hapseder umutları
Karanlık bir perde gibi çekilirken üzerimize bazen altında kalır eziliriz.
Kendinde kaybolmuş Geceyarısının saf düşü bu, kabul edilmiş
aydınlığı tek başına duruyor karanlığa gömülü, tamamlanmışın
sinesinde, masanın üzerinde açık duran bir kitabın solgunluğunda
kısırlığını sürdürüyor, bizzat dile getirdiği kadim bir sözün sessizliği
haricinde Gecenin alışılmış sayfası ve dekoru ve o sessizliğin içine
dönen Geceyarısı fani ve hükümsüz gölgesini şu sözlerle hatırlatıyor,
Saattim ben, beni saf kılacak, nicedir ölü, kadim bir düşünce, düşüne
zulmeden bir hayalin aydınlığında raslıyor kendine - olduğu haliyle -
ve tanıyor kendini, hatırlanmayacak kadar eski, hükümsüz bir hareketin
icrasında, kendini bu kutup serabının uzlaşmazlığına bir son vermeye
davet edişinde, hayalin aydınlığı ve tekrar kapatılmış metinle birlikte,
akamete uğramış karanlığın ve Geceyarısını mutlak kılan sözün Kaosuna
karışmaya çağırışında, karanlığa yığılıyor mobilyalar, faydadan yoksun
sabit bir daimiliğe bürünüp ağırlaşmış perdeler gibi ve duvar saatinin elmasının
saf alevi, sonsuz Gecenin yegane mücevheri, onun tek yadigarı, karanlığa
akseden kendi suretinin ürünü sahici bir parıltıyla ışıldarken, saat bir yankıda
dile geliyor, Gecede eylediği hareketle açılan kapıların eşiğinde - Elveda,
olduğum gece, senin mezarındım, ama, şimdi sağ kalan bir gölgeyim, Sonsuzda
başkalaşacak. Zavallı kişi uzanmış yatıyor küllerin üzerine, ailenin bölünmez
parçaları, denizlerde eksik hiçlik damlasını içtikten sonra, Hiçlik gitti, geriye kaldı
saflığın şatosu.
Stephane MALLARME, Fransız ŞAİR, 1898
Tanrı, sonsuz bir şiirdir. - HÖLDERLİN, Alman Mistik ŞAİR, 1843
Geceleri ise kutsal ateşte ölüyorum
Böylece söyledi şarkı kendini, hüzünlü bir ihtiyaçla,
ama gizleri çözülemeden kaldı sonsuz gece,
uzak bir gücün habercisi kimliğiyle,
Gecenin içimizde açtığı sonsuz gözler
çok daha uzağı görebiliyorlar
ışığa gereksinim duymaksızın
inebiliyorlar derinliklerine
Hissediyorum ölümün, gençleştirici akışını,
ve direniyorum fırtınalarının ortasında yaşamın
cesaretle, öncesiz zamanlardan beri ayaktaydı
gizemli yapısı.
Tanrısal bir armağandı, aşkın esrikliğindeki sevinçler,
kutsal bir hizmetiydi, tanrısal güzelliğin. Ve mucize vatan
karışıp gitti boşluğa, sonsuz uzaklıkları, parlak dünyalarla
doldu. Gece vahiylerin doğurgan rahmine dönüştü. Gizemli
bir sarılışın sonsuz meyvesi, kavradı önce yeni zamanın
başlangıcını. Hazzın yalnızca tek bir gecesi - sonsuz bir şiir -
ve hepimizin güneşidir Tanrının çehresi.
Cenneti açarak geldiğini ve anahtarlarını taşıdığını,
kutsanmışların evlerinin, ey sonsuz gizlerin suskun habercisi.
Novalis, Geceye övgüler şiirlerinden bir kısım - 1800 - Hikmet şiirleri, vahiy değil, kolay gelsin.
Günün beni anımsatan en güzel saatleri.
"Saatler boyunca,başka saatleri bekleriz."
#cioran
sevgilim sevgilim gece en sevigilim.
"göz kapaklarının
ardında gerçekleşir kimi düşlerimiz
ve gecedir
kimi gerçeklerin evi"
Gece
Gece uçsuz bucaksız bir gökyüzü
Asılı kalmış yıldızlar altinda ben.
Çakıl taşları üzerinde yürüyen sen
Bakıyorum ve görüyorum işte oradasin.
Uzat elini tutayım yıldızların şahitliğinde