ah dedi fare..dünya hergeçen gün daha da daralıyor..önceleri o kadar genişti ki bu beni korkuturdu.yürümeye devam ettim mutluydum nihayet uzaklarda sağlı sollu gördüm fakat bu uzun duvarlar birbiri ardısıra o denli hızla üstüme geliyorlar ki ben şimdiden son odadayım bile...ve orada köşede kendisine doğru yürümekte olduğum bir kapan dururyor.. _sadece istikametini değiştirmelisin...dedi kedi ve onu yedi...franz kafka
minör edebiyat, polonyalı yahudi. hasta. yıkımla eşgüdümlüdür kafka. kendini yıkmak yani. ama bana milena'yı daha çok hatırlatıyor... milena'yı güzelleştiriyor onun sevgisi. bir kadını güzel kılmak budur sanırım. sen güzel değildin. seni ben güzel ettim der bir şair.
kaf dağında oturan bir fransız sanırsam. ben bi filmini izlemiştim.çok zor şartlar altında yaşıyordu. robinson gibi bir hayatı vardı.üstelik ondan daha zor şartların adamıydı. burnunu kaf dağına gönderenlerlede uğraşmak zorunda kalıyordu.bu kötü bi durum tabe.
ve bazende bir sabah kapınıza dayanıp 'suçlusun' derler..halbu ki suçunun ne olduğunu daha onlar bile bilmiyordur.. musevi, ve çektir tıpkı albert camus chopin, george orwell, weber ve cat stevens gibi tüberküloz hastasıydı.. gregor samsa (dönüşüm) ve josef K. (dava) en önemli karakterleridir... ve birde en az kafka kadar fun a sahip milenası vardır...milenaya mektuplar adlı kitapta en çok satan romanlarından biridir...ayrıca almanca konuştuğu için çekler, yahudi olduğu içinde almanalr tarafından sevilmiyor ve aidiyetsizlik hissini kitaplarda hissettiriyordu
bizim buralarda okuma işleri dar kot pantolonun modası geçtiği için giyilmemesi gibi kenara atılan kitaplardan arta kalanlardan ibarettir .. nasıl bir cümle oldu bu.. kafkayı pekçe okumuştum.. tavsiye etmeye kalkamam ne kafkayı nede başka birini.. kimin neyi alıp neyi bırakacağını bilemiyorum çünkü.. keyifle okurdum.. keyifle başkalaşırdım diyorum..
Doğru yol gergin bir ip boyunca gider; yükseğe değil de, hemen yerin üzerine gerilmiştir bu ip. Üzerinde yürünmek değil de insanı çelmelemek içindir sanki. .... Sen ödevsin. Ama görünürde öğrenci yok ... İnsan ancak olabildiğinde az yalan söylediğinde olabildiğince az yalan söylemiş olur, yoksa olabildiğince az yalan söyleme fırsatını bulduğunda değil. ...
Değişim adındaki kitabının biraz kısaltılmış halini okumuştum. Morali bozuluyor insanın tavsiye etmem ailenize karşı tavrınız değişebilir kitabın amacı budur belki değişim. Yalnız bu olumsuz bir değişim.
Çek asıllı Alman... Gregor ile JosefK nın bunalımdan hiç çıkamayan yazarı... Duyduğuma göre yengeç burcuyuş (hani benimkinden) ... Hayatta olsaydı peşinden koşacağım tiplerden biri olurdu muhterem... Tek kelimeyle insana...........sıkışmışlık..........hissi veriyor. Şiddetle tavsiye ediyorum ki DAVA sını okuyun.
eserleri: Bir savaşın betimlemesi, Gözlem, Dava, Değişim, Ceza sömürgesi, Şarkıcı Josefine yada fareler ulusu ölümünden sonra yayınlanan eserleri: Şato, Amerika, Çin seddi
edebiyat tarihinin güzide eserlerinden biri sayılacak olan 'Milena'ya Mektupları'da Kafka şöyle dile getirir durumunu; 'En çok seni seviyorum diyorum ama gerçek sevgi bu değil sanırım, sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki...'
Milena bu mektupları 1939 yılında yayınlaması için yakın arkadaşı Willy Haas'a verdi ve kendisi 17 Mayıs 1944'te Almanya'da toplama kampında öldü.
Katka dostu Max'ten, ölümünden sonra yazdıgı her şeyi yakmasını istedi. Yazdıklarının gereğinden fazla kişisel ve değersiz olduğunu düşünüyordu. Tabii Max onunla aynı fikirde değildi ve Kafka'nın ölümünden sonra, karışık halde bulunan binlerce sayfa metni toplayıp düzenleyerek yayınladı. (Yani bir Kafka yazısı yazarken Max Brod'u da saygıyla anmak gerekir.) ,
1917 Ağustosu'nda başlayan kanlı öksürükler Franz Kafka'yı yedi yıl sonra Viyana yakınlarında bir sanatoryumda öldürdü. Ölürken tuhaf bir huzur içindeydi. Belki de yanında kendisinden oldukça küçük bir kadın olan Dora Diamant olduğu içindi bu, öyle ya ilk defa mektup yazmadan konuşabileceği bir kadına sahipti ama ne acı ki ölmek üzere olan bir adam için bunun fazla bir değeri yoktu.
3 Temmuz 1883 yılında doğan Franz Kafka, Praglı bir yahudiydi. Yahudi olduğu için Almanlar tarafından sevilmiyor ve Almanca konuştuğu içinse Çek'ler tarafından hor görülüyordu. İriyarı ve sağlıklı babası Hermann Kafka içinse, Kafka ancak bir böcekti. Tüm çocukluğu boyunca kendisini 'hiçbirşey' gibi hisseden Kafka, bir yetişkin oldugu zamanda bu düşüncesinden vazgeçmedi. Babasıyla başlayan otorite fobisi onun hemen hemen tüm kitaplarına sızmıştır. Otorite karşısında, zaten zayıf olan bedeninin iyice küçülmeye, yok olmaya başladığına inanır. Bu düşünce Kafka’yı ömür boyu bırakmadı.
Albert Camus'nün taş olmak istemesi gibi Kafka da, kara saplanmış yararsız bir odun parçası olmak ister. Ona göre ne kadar küçük ve basit bir yaşamı olursa o kadar mutlu ve sorunsuz olacaktır. Çünkü bir insan olarak yaşamak ve doğru yolda ilerlemek hemen hemen imkansızdır. Şöyle gerekçelendirir bu durumu; 'Doğru yol yerden bir karış yüksekte bulunan gergin bir ip gibidir. Fakat bu ip, üstünde yürümek için değil de insanın ayağının takılıp tökezlenmesi için vardır ancak..'
ah dedi fare..dünya hergeçen gün daha da daralıyor..önceleri o kadar genişti ki bu beni korkuturdu.yürümeye devam ettim mutluydum nihayet uzaklarda sağlı sollu gördüm fakat bu uzun duvarlar birbiri ardısıra o denli hızla üstüme geliyorlar ki ben şimdiden son odadayım bile...ve orada köşede kendisine doğru yürümekte olduğum bir kapan dururyor..
_sadece istikametini değiştirmelisin...dedi kedi ve onu yedi...franz kafka
değişim şato güzeldir,buhranlı ve karışık bir ruh haline sahiptir
tüm hayatını bi baba korkusu yönlendirmiş garip adam, onu seviyorum, onu gibi olanıda seviyorum
değişimmm
güzel kitaptı hatta çokm güzelllll........
'ellerim gece yatısına çağrılmış ve telaşsız görünmeye çalışan bir kafka gibi'
(Cemal SÜREYYA)
minör edebiyat, polonyalı yahudi. hasta. yıkımla eşgüdümlüdür kafka. kendini yıkmak yani. ama bana milena'yı daha çok hatırlatıyor... milena'yı güzelleştiriyor onun sevgisi. bir kadını güzel kılmak budur sanırım. sen güzel değildin. seni ben güzel ettim der bir şair.
kaf dağında oturan bir fransız sanırsam. ben bi filmini izlemiştim.çok zor şartlar altında yaşıyordu. robinson gibi bir hayatı vardı.üstelik ondan daha zor şartların adamıydı. burnunu kaf dağına gönderenlerlede uğraşmak zorunda kalıyordu.bu kötü bi durum tabe.
prag'ta her kaldırım taşında kokusu var...
bir de müdavimi olduğu cafe...
seveni var sevmiyeni var..ama bilmeyen yok gibi :)
delidir kafka...
iyidir iyii :)
ve bazende bir sabah kapınıza dayanıp 'suçlusun' derler..halbu ki suçunun ne olduğunu daha onlar bile bilmiyordur..
musevi, ve çektir
tıpkı albert camus chopin, george orwell, weber ve cat stevens gibi tüberküloz hastasıydı..
gregor samsa (dönüşüm) ve josef K. (dava) en önemli karakterleridir...
ve birde en az kafka kadar fun a sahip milenası vardır...milenaya mektuplar adlı kitapta en çok satan romanlarından biridir...ayrıca almanca konuştuğu için çekler, yahudi olduğu içinde almanalr tarafından sevilmiyor ve aidiyetsizlik hissini kitaplarda hissettiriyordu
bizim buralarda okuma işleri dar kot pantolonun modası geçtiği için giyilmemesi gibi kenara atılan kitaplardan arta kalanlardan ibarettir .. nasıl bir cümle oldu bu.. kafkayı pekçe okumuştum.. tavsiye etmeye kalkamam ne kafkayı nede başka birini.. kimin neyi alıp neyi bırakacağını bilemiyorum çünkü..
keyifle okurdum.. keyifle başkalaşırdım diyorum..
Doğru yol gergin bir ip boyunca gider; yükseğe değil de, hemen yerin üzerine gerilmiştir bu ip. Üzerinde yürünmek değil de insanı çelmelemek içindir sanki.
....
Sen ödevsin. Ama görünürde öğrenci yok
...
İnsan ancak olabildiğinde az yalan söylediğinde olabildiğince az yalan söylemiş olur, yoksa olabildiğince az yalan söyleme fırsatını bulduğunda değil.
...
mezarında samsalar
Milenaya aşık olması kaçınılmazdı.
bir sabah kalkıp böcek olmaktan korkutan..vurucu darbe yazarı..
gregor samsa....
Aşağılık kompleksleriyle boğulan bir adam...
Sana bu DAVAyla mahkum oldum
'Belli bir noktanın ötesinde artık geri dönüş yoktur, işte o noktaya da ulaşmak gerekir.'
'İnsanı ısıran, sokan kitaplar okumalıyız, okuduğumuz kitap bir yumruk indirerek bizi uyandırmıyorsa, okuyup da ne olacak sanki.'
FRANZ KAFKA
güzel bi arkadaşımın tavsiyesiii...kesinlikle inceliyeceğim...
Değişim adındaki kitabının biraz kısaltılmış halini okumuştum. Morali bozuluyor insanın tavsiye etmem ailenize karşı tavrınız değişebilir kitabın amacı budur belki değişim. Yalnız bu olumsuz bir değişim.
Çek asıllı Alman...
Gregor ile JosefK nın bunalımdan hiç çıkamayan yazarı...
Duyduğuma göre yengeç burcuyuş (hani benimkinden) ...
Hayatta olsaydı peşinden koşacağım tiplerden biri olurdu muhterem...
Tek kelimeyle insana...........sıkışmışlık..........hissi veriyor.
Şiddetle tavsiye ediyorum ki DAVA sını okuyun.
babası ilginç bi adamdır
Ben onu tanımadan evvel korkularını tanıdım..
eserleri:
Bir savaşın betimlemesi, Gözlem, Dava, Değişim, Ceza sömürgesi, Şarkıcı Josefine yada fareler ulusu
ölümünden sonra yayınlanan eserleri:
Şato, Amerika, Çin seddi
edebiyat tarihinin güzide eserlerinden biri sayılacak olan 'Milena'ya Mektupları'da Kafka şöyle dile getirir durumunu; 'En çok seni seviyorum diyorum ama gerçek sevgi bu değil sanırım, sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki...'
Milena bu mektupları 1939 yılında yayınlaması için yakın arkadaşı Willy Haas'a verdi ve kendisi 17 Mayıs 1944'te Almanya'da toplama kampında öldü.
Katka dostu Max'ten, ölümünden sonra yazdıgı her şeyi yakmasını istedi. Yazdıklarının gereğinden fazla kişisel ve değersiz olduğunu düşünüyordu. Tabii Max onunla aynı fikirde değildi ve Kafka'nın ölümünden sonra, karışık halde bulunan binlerce sayfa metni toplayıp düzenleyerek yayınladı. (Yani bir Kafka yazısı yazarken Max Brod'u da saygıyla anmak gerekir.) ,
1917 Ağustosu'nda başlayan kanlı öksürükler Franz Kafka'yı yedi yıl sonra Viyana yakınlarında bir sanatoryumda öldürdü. Ölürken tuhaf bir huzur içindeydi. Belki de yanında kendisinden oldukça küçük bir kadın olan Dora Diamant olduğu içindi bu, öyle ya ilk defa mektup yazmadan konuşabileceği bir kadına sahipti ama ne acı ki ölmek üzere olan bir adam için bunun fazla bir değeri yoktu.
3 Temmuz 1883 yılında doğan Franz Kafka, Praglı bir yahudiydi. Yahudi olduğu için Almanlar tarafından sevilmiyor ve Almanca konuştuğu içinse Çek'ler tarafından hor görülüyordu. İriyarı ve sağlıklı babası Hermann Kafka içinse, Kafka ancak bir böcekti. Tüm çocukluğu boyunca kendisini 'hiçbirşey' gibi hisseden Kafka, bir yetişkin oldugu zamanda bu düşüncesinden vazgeçmedi. Babasıyla başlayan otorite fobisi onun hemen hemen tüm kitaplarına sızmıştır. Otorite karşısında, zaten zayıf olan bedeninin iyice küçülmeye, yok olmaya başladığına inanır. Bu düşünce Kafka’yı ömür boyu bırakmadı.
Albert Camus'nün taş olmak istemesi gibi Kafka da, kara saplanmış yararsız bir odun parçası olmak ister. Ona göre ne kadar küçük ve basit bir yaşamı olursa o kadar mutlu ve sorunsuz olacaktır. Çünkü bir insan olarak yaşamak ve doğru yolda ilerlemek hemen hemen imkansızdır. Şöyle gerekçelendirir bu durumu; 'Doğru yol yerden bir karış yüksekte bulunan gergin bir ip gibidir. Fakat bu ip, üstünde yürümek için değil de insanın ayağının takılıp tökezlenmesi için vardır ancak..'
Kafka bana grinin icinde
daima kizili tasidigini; monotonlugun icinde
selalelerin cagladigini; kucuk, los odalarin, dar
koridorlarin, basik tavanlarin, sIkI sIkIya kapali
pencerelerin isiga, atese acildigini anlatiyor. Butun
bunlarin yaninda insanin kendisini gorus bicimiyle
gorulus bicimi arasinda ki farki, yanilsama denen
seyin ne olabilecegini, hayalgucu denen seyin insani
nerelere goturebilecegini, aslinda bir sandalyede
degil hanlar hamamlar saraylar satolar kurulu bir
boslugun uzerinde oturdugumuzu anlatiyor...