Ünlü güftekâr ve tamburî Osman Nihat Beyefendi çapkınlığı ile pek meşhurmuş. Ankara'da bulunduğu sıralarda güzel bir günde Kızılay'a doğru yürümekte iken hemen önü sıra da çok güzel endâmlı, alımlı, çalımlı bir bayan yürüyormuş. Osman Nihat Bey kadına biraz yaklaşarak başlamış dil dökmeye: - Aman Ya Rabbi! Ne güzel endamınız var! Şu belin inceliğine bakın. Ya saçların omuzlara dökülüşü. Kadın omuzunun üzerinden arkasına söyle bir bakıp, kafasını çevirmiş ve de sinirli sinirli yoluna devam etmiş. Fakat Osman Nihat Bey kadının peşini bırakmamış ve dil dökmeye devam etmiş: - Bacaklarınızın güzelliği, keklik gibi sekisiniz ne de hoş... Sizinle birlikte olmak her halde hayata bedeldir...' Ve daha neler ne dil dökmeler... Tam bu sırada Kızılay Meydanı' na yaklaşmışlar. Dört yol ağzına ve polisin olduğu yere geldiklerinde kadın bütün sinirli haliyle Osman Nihat Bey'e dönerek: -Şimdi polise veririm! Deyince: Osman Nihat, masumane bir tavır takınıp, ses tonunu yumuşatarak - Aman hanımefendi, ben bir saattir yalvarıyorum. Niye polise
garip bi şey fıkra anlatmak.... hiç bi zaman anlatılan fıkralara yoğunlaşamamışımdır.... çünki o fıkra anlatırken.... ben de ondan sonra anlatacağım fıkra ne olmalı diye düşünmüşümdür.... bu arayışlarla bir fıkra gelir bir fıkra geçer... sonuç anlayamam...tekrar ederler.....
Amerika'da ölen bir kadın için kilisede cenaze töreni düzenlenmişti. Tören sonunda cenaze görevlileri tabutu taşırken, tabutun ön bölümünü yanlışlıkla kilisedeki sütunlardan birine çarptılar. Bu olaydan sonra tabuttan bır inilti sesi duyuldu. Tabut açıldı ve öldüğü sanılan kadının yaşadığı anlaşıldı. Bir süre hastanede tedavi edilen kadın iyileşti ve bir 10 yıl daha yaşadı.
10 yıl sonra öldüğünde ise cenaze töreni yine aynı kilisede yapıldı. Tören sonrası görevliler tabutu taşırken kilisedeki aynı sütunun önüne geldiklerinde, ölen kadının kocası bağırdı: -Lütfen sütunlara dikkat edelim! '
Kadinin biri kocasini 3 erkekle aldatiyormus, hergün kocasi evden gidince 3 adam eve gelir ve kadinla yatarmis. Kadin yine böyle bir günün sonunda adamlardan birisine demis ki 'Sen yarin gelirken bir tepsi dolma yaptirip getir'; digerine - 'Sen de bir büyük kap ayran getir.' demis. Diger adam çok fakir oldugu için ona - 'Sen de...Bosver, sen hiç bir sey getirme'demis. Ertesi gün gelmis fakat kadin bugünün günlerden Pazar oldugunu unutmus, etegi tutusmaya baslamis - 'Eyvaah' diyerek kocasinin yanina gitmis. - 'Sen bugün kahveye filan gitmeyecekmisin? Ben evde temizlik yapacagim'deyip kocasini zar zor da olsa evden yollamis. Kocasi gittigi gibi 3 adam da eve gelmis. Kadin demis ki - 'Siz hemen gidin. Kocam buralarda! ' Tam bunu söylerken zil çalmis. Kadin - 'Eyvah' demis, ' geldi galiba! ' Adamlari saga sola saklamis ve kapiya bakmaya gitmis. Kocasini karsisinda görünce 'Ne oldu? ' diye sormus. Adam da - 'Yahu karnim çok acikti. Bana dolma yapsana, canim çok istedi'demis. Kadin - ' Allah'im bir tepsi dolma olsa da yesek! ' demis. Elinde dolma tepsisi olan adam çikip yanlarina gelmis. Kadinin kocasi sasirmis. -'Sen kimsin yahu? ! ' diye sormus. Adam sakin bir sekilde- 'Ben Allah tarafindan geliyorum. Kariniz dolma istedi.' demis. Ve hemen çikip gitmis kadinin kocasi olayin sokunu atlatamadan.. - 'Yaa tamam da..' demis bu sefer koca, - 'Bu ayransiz gitmez Sen bari bi ayran yap' Kadin büyük bir sevinçle - 'Allah'im bir damacana ayran olsa da içsek' demis. Ayrani getiren adam çikip gelmis.Kocasi tabii çok sasirmis. - 'Sen de kimsin? ' demis. Adam da digeri gibi - 'Ben Allah tarafindan gönderildim. Kariniz ayran istedi' diyerek çikmis gitmis. Kocasi hayretler içinde, kendi kendine 'Bizim kari ermis mi oldu ki? 'diye söylenmis. Kadinla kocasi yemekleri yemisler ama 3.adam hâlâ saklaniyormus. 1 saat geçmis, 2 saat geçmis. 3 saat derken, adam dayanamayip çikmis yerinden. Kadinin kocasi bagirmis - 'Ulan sen de kimsin? ! ! ' Adamin agzindan su laflar dökülmüs: - 'Ben Allah tarafindan geliyorum.Boslari alacam! '
İzmir'den trene binen yaslı teyze, kondüktöre Ege sivesiyle:
- 'Menimen'e gelence beni haber et yavrııım, unutma'
der.
Gecenin ilerleyen saatlerinde Menemen'i gecer gecmez yaslı teyzenin Menemen'de inecegi kondüktörün aklına gelir hemen makiniste gidip haber verir. Makinist de:
- 'Gecenin bu saatinde teyzeyi buralarda indiremiyecegimize göre geri geri gidecegiz soran olursa 'tren makas degiştiriyor deriz'
diyor.
Bir yarım saat geri geri giderek Menemen'e geliniyor ve Kondüktör, teyzeye gidip haber verir:
Temel, Amerikanin durduk yerde Irak'a saldirmasindan rahatsiz olmustur. Bir yolunu bulup baskan Bush'a telefon eder: 'Alooo! Ben, Temel olarak size savas acayrum haberunuz olsun! ' Bush, gülerek yanitlar: 'Hehehe...kac kisilik bir ordun var ki? ' Temel düsünür: 'Hmmm...kayinpirader Idrus, halaogli Tursun, kaavedeki arkadaslar...' ve yanit verir: '9 kisidur daa! ' Bush icinden kis kis güler ve ciddi olmaya calisarak: 'Temel bey, sizin 9 kisilik ordunuza karsilik Amerikan ordusu tam 2 milyon askerden olusmaktadir! ' der. 'Hmmm...' der Temel: 'Sizu pir süre sonra arayacagum.' Aradan birkac gün gecer ve Temel, Bush'u yeniden arar: 'Baskan, savas ilanimuz gecerlidur. Bir miktar ekipman hazirladuk size karsi! ' Bush, ilgiyle sorar: 'Neymis bunlar? ' 'Hacan, bizim Tursun'un tiraktörü, benim cakaralmaz tüfek bi de kavedeki arkadaslardan birinin bicerdöveri...' Bush güler: 'Iyi ama benim tam 150 bin tankim, 30 bin ucagim ve 10 bin askeri gemim var! Haaa, ayrica bu arada askerlerimizin sayisi da 3 milyon oldu! ' Temel yeni gelisme karsisinda biraz sıkılmıstır: 'Tamam, bir müddet sonra sizu yeniden arayacagum.' Birkac hafta sonra Temel, Bush'u yeniden arar: 'Baskan, savas ilanumuzu ceri alayrum.' Bush merakla sorar: 'Neden? ' Temel, moralsiz bicimde yanitlar: 'Cenevre anlasmasinu incelemisuzdur. 3 milyon savas esirini barinduracak yerimiz yoktur! '
temel bir gün arapça kur'an okuyordu.ordan geçmekte olan dursun'da temelin arapça kur'an okuduğunu görünce takılmadan edemedi.'ula temel haçan sen ne anlayisunde arapça kur'an okiyayisun.' dedi.temel'de başını kaldırıp şöyle dedi' haçan pen ne eteyum tursin anamten papamten poyle işittum poyle kördum.' dursun bu cevabı alınca temelin aklını başına getirmek için bir plan yaptı.ve alelacele bir kitapçıdan ingilizce kur'an kapıp geldi.baktı temel orda oturuyor çaktırmadan karşısına geçip başladı ingilizce kur'an'ı okumaya? bir iki ayet derken temel işitip yanına geldi ve dursuna sordu; 'ula tursin haçan sen ne okiyayisun oyle pakayum' dedi.dursunda başını kaldırıp; 'haçan pen inciluzce kur'an okiyayirum' dedi.temel dayanamayıp sordu; 'haçan sen incilizmisunde inciluzce okiyayisun oyle.' dedi.dursun tamda düşündüğü sorunun sorulduğunu işitince; ' haçan sen arapmisunki arapça okiyayisunde,kelmiş pana puni sorayisun'temel aldığı cevap karşısında bir şey söyleyemeyince şöyle dedi; 'haçan keşkem anam papam arap olsaidude pen o saman bu arapça kur'an'in ne tetuğuni anlasaidum' dedi.
While waiting for the plane to take off, the passenger sitting next to him spoke to the man: 'I read somewhere that if you start a conversation with your co-passenger, it makes the flight seem shorter' The man who had opened his book to read, slowly closed it and asked: 'What subject would you like to talk about? ' 'I don't know …… what about nuclear energy? ' 'Possibly, it could be an interesting subject. But before you start on nuclear energy, can I ask you one question? A horse, a cow and a goat, although they all feed on grass, the goat's solid excretion is shaped like pebbles, cow's is liquid and the horse's is like dry straw. Do you know why? ' The man who wanted to chat, looked bewildered: 'I don't know, I cannot think of anything' The man who wanted to read his book: 'If you have no idea about any shit, why do you want to talk about nuclear energy'.
Bir hanım TV Programcısı 'Deli Dana' hastalığı üzerine bir çiftçiyle program yapmaktadır ve sorar:
'- İyi akşamlar bayım, 'Deli Dana' hastalığının sebebini araştırmak için buradayız. Sizce bu hastalığın sebebi ne olabilir? '
Çiftçi cevap verir:
'-Biliyorsunuz hanımefendi, boğalar danaları senede bir defa becerirler.'
Program yapımcısı biraz şaşırır ve:
'- Evet, beyefendi bunu bilmiyorduk, ancak bu durumla 'Deli Dana' hastalığının ne ilgisi var?
Çiftçi kadına bakar ve: '- Biliyorsunuz, bir de biz danaları günde 4 kez sağarız! '
Kadın sunucu biraz kızar ve: ' - Evet, ama tüm bunların konumuzla ne alakası var?
Çiftçi:' - Konuya geliyorum efendim'der ve '- Biri sizin günde 4 kez göğüslerinizle oynasa ve senede bir kez birlikte olsa, size ne olurdu? ' diye sorar.
Aralarında Temel'in de bulunduğu üç mahkum cezaevi yolundadır. Herbirine, hapiste geçirecekleri günler için bir eşya getirilmesine izin verilmistir. Otobüste, biri diğerine döner ve sorar: - Eeee sen ne getirdin? Diğer mahkum bir boya kutusu çıkarır ve bununla her şeyi boyayabileceğini söyler. İkinci mahkum bir deste iskambil kağıdı çıkarır: - Bunlarla poker oynayabilir, fal bakabilir veya herhangi bir kağıt oyunu oynayabilirim.
Üçüncü mahkuma merakla sorarlar: - Sen ne getirdin? Temel bir kutu çıkarır ve gülerek 'Bu tamponları getirdim.' der. Kafası karışan diğer iki mahkum merakla sorarlar: - Bunlarla ne yapabilirsin ki? Temel sırıtır ve elindeki kutuyu göstererek şöyle der: - Kutuda yazdığına göre, bunlarla ata binebilir, yüzmeye gidebilir, hatta paten kayabilirmişim.
Tursun arkadaşlarına sormuş. Ula uşaklar.... Sari saçli kiz ellerini pencerenun pervazına dayayup dişari pakti ve güldü' cümlesini kim bana kisaltip söyler? Temel hemen ayağa kalkmış ve şöyle demiş. 'Orospi'
Otelci Temel'in kapisini bir gece bir İspanyol asilzedesi çalmiş. Odaniz var mi? Kimsunuz? Jose de Santana de Monte Cristo de Santa Cruzo. Haa, pu katar uşağu alacak yerum yok!
ingiliz alman bite bizim temel çocuk doğurtturma yarışmasi ıçın...bir araya gelmişler... yarışmanın kuralıda şöyle herkese dışı bir maymun verilecek issiz bir adaya götürülecekler ve belli bir süre sonra en çok maymun yavrusu kim doğurturabilirse birinci olacak... neyse yarışma başlar aradan epey bır zaman geçer ingiliz 3 maymun yavrusuyla gelir ardından alman 4 yavruyla gelır...tabi herkez temel kesın bırıncı olmuştur gözüyle temelı beklerken temel gelır bakmışlar 1 tane maymun vavrusu... sormuşlar ya temel noldu neden bukadar az? EE DEDI VERDİĞİNİZ ERKEK MAYMUNDAN ANCAK BU KADAR OLMUŞ DEMIŞ :)))
Üç Amerikan askeri Iraklı bir amcanın bakkalına girerler alış veriş yaparken 'kahrolsun Amerika' diye ses duyarlar. Etrafa bakınırlar ve sesin bir papağandan geldiğini görürler.
Bunun üzerine Iraklı bakkal amcaya 'bu papağanı buradan yok et yarın geldiğimizde görürsek seni mahvederiz' derler.
Askerler gittikten sonra bakkal amca kara kara düşünmeye başlar çünkü papağan kuşunu çok sevmektedir. Derken aklına cami imamlarının papağanı gelir. Hemen imamın yanına koşar başından geçenleri anlatır ve 'Hocam eğer sakıncası yoksa papağanları değişelim' der Hoca kabul eder ve değişim gerçekleşir. Ertesi gün işgalci Amerikan askerleri gelir, papağanı görürler ve kızarak: 'biz sana bunu yok edeceksin demedik mi? ' Amca bu papağan o değil dese de inandıramaz. Sivri zekalı askerin biri ben şimdi anlarım bunun dünkü papağan olup olmadığını der ve papağanın tekrarlamasını umarak bağırır: 'Kahrolsun Amerika! ! ses çıkmayınca bakkal amca dahil hep birlikte bağırmalarını söyler: -Kahrolsun Amerika! (ses yok) -Kahrolsun Amerika! (ses yok) -Kahrolsun Amerika!
Adamın bir bir gün diye başlar ya hep; öyle komiklikleri ciddi ciddi yaşadım ki; anılarımdan ne zaman bahsetsem bir gün ben nakşii iken bir gün ben chatte iken bir gün ben şeklinde başlarım hep :)
Saygılarımla size açıklama özgürlüğümü kullanarak bazı şeyleri bildirmek istiyorum.
Umarım bu durumu en kısa zamanda açıklığa kavuşturursunuz.. Su günlerde askerliğe çağırılacağım.
Yasım 24 ve 44 yasında bir dul bayanla evlendim, kendisinin de bir kızı var 25 yasında. Babam ise bu bahs etmis oldugum kizi ile evlendi. Böylelikle Babam, karimin kizi ile evlendigi icin damadim olmus oldu. Bunun üzerine kizim da üvey annem olmus oldu babamla evlendigi icin..
Hanimimin ve benim gecen sene bir oglumuz oldu. Oglum hanimimin kizinin erkek kardesi oldu, ayni zamanda Babamin da enistesi. Bir de üveyannemin erkek kardesi oldugu icin dayi oldu. Anliyacaginiz benim oglum benim dayim oldu..
Babamin esi sene sonunda dünyaya bir erkek cocugu getirdi. O babamin oglu oldugu icin benimde erkek kardesim, vede kizimin oglu oldugu icin de torunum. Yani beni torunumun erkek kardesiyim. Ayrica bir Annenin evladinin babasi esi olduguna göre bende Esimin Kizinin babasiyim vede kizimin erkek cocugunun erkek kardesiyim. Kisacasi kendimin büyükbabasiyim..
Sayin Hakim Bey, sizden ricam beni Askerlik görevimden azl etmenizdir,siz de biliyorsunuz ki kanunlarimizda Baba, Ogul ve Torun ayni zamanda askerlik yapamazlar.. :))
Dünya Genetik Projeler Yarismasi yapiliyormus. Tüm ülkelerden genetik profesörleri yarismaya çalismalari ile katilmis. Ilk Fransiz profesörün çalismasinin basina gelmisler. Jüri baskani çalismasinin ne oldugunu sormus. Fransiz profesör baslamis anlatmaya: - Ben inek genleri ile tavuk genlerini birlestirdim, Ortaya çikan mahlukatin eti kirmizi et kadar lezzetli, beyaz et kadar saglikli oldu demis.... Ardindan diger çalismalari ülke ülke gezmeye baslamislar. Sira gelmis Türkiye'den bizim Laz profesöre, Jüri baskani: -Sizin çalismaniz nedir? diye sormus. Laz profesör anlatmis: Ben demis, karpuz genleri ile hamamböcegi genlerini birlestirdim! , Birden tüm jüri üyelerinden bir kahkaha kopmus ve baskan Laz profesöre - Bu çalisma ne ise yarar? diye sormus. Laz profesör: - Acayip ise yariyor abicim, karpuzu kesiyosun, çekirdekleri kaçisiyo!
Temel, yosma olarak bilinen köyün en işveli en cilveli kızıyla evlenmiş. Ama Temel evde yokken evin önünde uzun kuyruklar oluyormuş.
Birgün Dursun'un yüreği el vermemiş Temel'i bu karıdan ayırayım demiş. - E Temel'ciğim sen yokken bu evin önünde uzun kuyruklar oluyor. Boşan artık bundan demiş. Temel'de; - Neden ula demiş. Ne zorum var, kuyruğa girip para vermek için mi boşanayım demiş.
Temel in 3 tane sevgilisi vardir.Biri ögretmen, biri doktor, biri de santralcidir. Fakat ögretmenle evlenmeye karar verir. Bunu bilen arkadasi sorar 'Niye ögretmen de digerleri degil? ' diye. Temel de ona döner: -Ula der, bilmez misin doktorlar 'bugün git yarin gel' der, santralci de 'su an mesgul daha sonra tekrar deneyin' der. Ama ögretmen ne der? Hadi bir daha tekrarliyalim... :)))
adamın birisi oğlunu okuldan almış eve gitmek için bir taksiye binmişler.yolda kırmızı ışıkta taksici durmuş.tam karşıdada genelev varmış.çocuk şaşırmış babasına sormuş. -baba bu evler nasıl evler baba cevap vermiş normal evler oğlum. taksici hemen atılmış -yok onlar normal evler değil obiçim evler çocuk tekrar sormuş baba bu evler neden mavi baba cevap vermiş -mavi rengi sevdikleri için o renge boyamışlar oğlum taksici hemen atılmış -yok yok onlar maviyi sevdiklerinden değil o biçim ev olduklarından mavi boyalı çocuk eve doğru giden süslenmiş kadınları görmüş tekrar babasına sormuş -baba bu kadınlar neden bu evlere gidiyor -evleri orası olduğu için oğlum taksici tekrar atılır -yok yok onların evi orası değil başka bir şey için gidiyor onlar oraya -baba bu kadınlar neden süslenmişler -öylesine süslenmişler oğlum bizim taksici yine araya girer -yok yok onlar başka sebepten süslenmişler çocuk sorar -baba bu kadınların çocuları varmıdır -vardır oğlum taksici atılır -onların o biçim çocukları vardır çocuk tekrar sorar -baba bu kadınların çocukları büyüdüklerinde ne olurlar bizim taksici tam atılacak adam ondan önce davranır ve cevap verir -taksici olurlar oğlum taksici...
hitler, stalin ve mussolini bir masanın etrafında oturmuş ve hararetli hararetli yeni kıyım planlarını tartışmaktalar.. derken içeri sıradan bir vatandaş girer.. onların kafa kafaya verrmiş ne planladıklarını sorar.. hitler adama döner ve cevap verir; - 30.000 yahudi ve bir de bisiklet tamircisini öldürmeyi planlıyoruz.. vatandaş şaşkınlıkla sorar; - ne bisiklet tamircisi mi? hitler masadaki arkadaşlarına döner ve; -ben size demiştim 30.000 yahudiyi kimse önemsemez.. :)
aslında yaşanmış bir olayın üzerine,yahut sohbetler sırasında bir olayı örneklendirirken eğlenmek amaçlı anlatılması gereken küçük hikayelerdir kanaatimce..ancak bizler yerli yersiz haydi bir gülelim diye bir fıkra anlatıp,fıkra kültürünüde yanlış kullanmaktayız diye düşünüyorum...
Nazi kampından kaçan iki Yahudi bir mevzide saklanmış kendilerine doğru yaklaşan SS subaylarını endişeyle izlemektedirler. Yahudi’nin biri diğerine “Şimdi ne olacak? ” diye sormuş. Diğeri şöyle cevap vermiş: “İki olasılık var. Ya bizi yakalayacaklar ya da yakalayamayacaklar. Eğer yakalayamazlarsa iyi, ama yakalarlarsa yine iki olasılık var; ya bizi öldürürler ya da kampa geri gönderirler. Eğer kampa gönderirlerse iyi, ama öldürürlerse yine iki olasılık var; ya hemen öldürürler ya da ham madde olmak üzere fabrikalara gönderirler. Eğer hemen öldürürlerse iyi, ama ham madde olmak üzere fabrikalara gönderirlerse yine iki olasılık var; ya sabun fabrikasına gönderirler ya da kağıt fabrikasına gönderirler. Eğer sabun fabrikasına gönderirlerse iyi, ama kağıt fabrikasına gönderirlerse yine iki olasılık var; bizi ya evrak kağıdı yaparlar ya da tuvalet kağıdı, evrak kağıdı olursak iyi ama tuvalet kağıdı olursak... İşte o zaman boku yedik! ”
Temel Sehir disinda bir yolda hizla araba kullaniyormus. Bakmis birtabela 'YAVASLA 80 km'. Temel hizini 80'e indirmis. Birazdan baska bir tabela 'YAVASLA 60 '. Temel hizini 60' a indirmis.Merakla giderken yeniden bir tabela ' YAVASLA 40 '. Temel 40 km'ye inmisbir yandan da acaba yolda calisma mi var? diye dusunuyormus.Epey gittikten sonra bakmis yine bir tabela ' YAVASLA 15 '.Temel hizini 15 km'ye indirmis yolun en sagindan tingir mingir gitmeyebaslamis ama meraktan da catlayacak. Uflaya puflaya bir saat dahagittikten sonrayeni bir tabela gormus: 'YAVASLA'YA HOS GELDINIZ, NUFUS:2500 '
Temelle Fadime evlenmişler ve geceleri birlikte oluyorlarmış. Bir sabah Temel işe gitmek üzere tam kapıdaymış ki Fadime gelmiş ve demiş ki: 'ula Temelum haçan biz boyle her gece her gece beraber oliyruk ama ben bi kadun programında dinledum kadunların zevk alabilmeleri için önceden uyarılmaları gerekiymuş da' Temel ayakkabılarını giymiş kapıdan tam çıkacak geri dönmüş ve Fadimeye demiş ki: 'bağa bak Fadime! akşama gelince seni edeceğum önceden uyarmadı demeyesun'
Ateist bir adam bir gün ormanda geziyor ve etrafındaki güzelliklere bakıyormuş. 'Evrim ne güzellikler yaratıyor! ' diye düşünüp mest oluyormuş. Birden arkasında kocaman bir ayı belirmiş ve onu kovalamaya başlamiş. Adam bütün gücüyle kaçıyormuş ama her arkasına bakışta ayının daha yaklaşmış olduğunu farkediyormuş. Dakikalarca süren bir kaçışın sonunda adamın ayağı yerdeki dala takılmış, ayi adamın üzerine atlamış, pençesini kaldırmış. Tam vurmaya hazırlanırken adam 'TANRIM! ! ! ' diye bağırmış. Bir anda zaman durmuş, ayı donmuş, ormandaki nehir bile akmaz olmuş. Bir anda orman kararmış ve gökyüzünden bir ışık hüzmesi adamın üzerine parlamiş. Çok derinden gelen ilahi bir ses adama: - 'Yıllarca bana inanmadın, yaratılışı kozmik bir kazaya bağladın, sana bu durumda yardım etmemi mi istiyorsun? Seni sevgili bir kulum mu saymalıyım? ' demiş. Adam utanç içinde: - 'Biliyorum bunca yıldan sonra dindar biri olmayı istemem haksızlık, ama belki AYIYI dindar yapabilirsiniz.' demiş. Ses: - 'Peki.' diye karşılık vermiş ve ışık kaybolmuş. Nehir tekrar akmaya baslamis. Herşey eski haline dönmüş. Ayı pençesini indirmiş, iki pençesini de göğe doğru çevirmiş, ve konuşmaya başlamiş: - 'Tanrım, senin rızkınla orucumu açıyorum, hamdolsun verdiğin nimetlere.'
80'lik bir dede 20 lik bir genç ile evlenmiş.Bunlar bir çocuk sahibi olmak istiyorlarmış.(Tabiiki doktor başvurusuyla) Gitmişler doktora doktor demiş ki 'Amca,baba olmak için deneme olarak şu kavanoza sperm akıtmanız lazım'.Adam soyunma kabinine girmiş 'ahhhhh uuhhhh'diye sesler gelmeye başlamış.Adam çırılçıplak olduğu için sadece kafasını dışarı çıkarmış ve demişki 'Doktor bey karımda buraya gelebilirmi? ' demiş.Doktor tabiiki demiş.Karısı gitmiş yanına bu sefer hem adamdan hem kadından 'aaaaahhh uhhhh'diye sesler gelmiş.Adam doktoru çağırmış demişki doktor bey yapamıyoruz! Sağ elimle denedim olmadı sol elimle denedim olmadı iki elimle denedim olmadı karım sağ eli ile denedi olmadı sol eli ile denedi olmadı hatta ağzı ile bile denedi olmadı demiş! 'Doktor bey biz bukavanozun kapağını açamıyoruz' :)))))))))))))))
Ünlü güftekâr ve tamburî Osman Nihat Beyefendi çapkınlığı ile pek meşhurmuş. Ankara'da bulunduğu sıralarda güzel bir günde Kızılay'a doğru yürümekte iken hemen önü sıra da çok güzel endâmlı, alımlı, çalımlı bir bayan yürüyormuş. Osman Nihat Bey kadına biraz yaklaşarak başlamış dil dökmeye:
- Aman Ya Rabbi! Ne güzel endamınız var! Şu belin inceliğine bakın. Ya saçların omuzlara dökülüşü. Kadın omuzunun üzerinden arkasına söyle bir bakıp, kafasını çevirmiş ve de sinirli sinirli yoluna devam etmiş. Fakat Osman Nihat Bey kadının peşini bırakmamış ve dil dökmeye devam etmiş:
- Bacaklarınızın güzelliği, keklik gibi sekisiniz ne de hoş... Sizinle birlikte olmak her halde hayata bedeldir...' Ve daha neler ne dil dökmeler... Tam bu sırada Kızılay Meydanı' na yaklaşmışlar. Dört yol ağzına ve polisin olduğu yere geldiklerinde kadın bütün sinirli haliyle Osman Nihat Bey'e dönerek:
-Şimdi polise veririm! Deyince: Osman Nihat, masumane bir tavır takınıp, ses tonunu yumuşatarak
- Aman hanımefendi, ben bir saattir yalvarıyorum. Niye polise
garip bi şey fıkra anlatmak....
hiç bi zaman anlatılan fıkralara yoğunlaşamamışımdır....
çünki o fıkra anlatırken....
ben de ondan sonra anlatacağım fıkra ne olmalı diye düşünmüşümdür....
bu arayışlarla bir fıkra gelir bir fıkra geçer...
sonuç anlayamam...tekrar ederler.....
Amerika'da ölen bir kadın için kilisede cenaze töreni düzenlenmişti.
Tören sonunda cenaze görevlileri tabutu taşırken, tabutun ön bölümünü
yanlışlıkla kilisedeki sütunlardan birine çarptılar.
Bu olaydan sonra tabuttan bır inilti sesi duyuldu. Tabut açıldı ve
öldüğü sanılan kadının yaşadığı anlaşıldı. Bir süre hastanede tedavi
edilen kadın
iyileşti ve bir 10 yıl daha yaşadı.
10 yıl sonra öldüğünde ise cenaze töreni yine aynı kilisede yapıldı.
Tören sonrası görevliler tabutu taşırken kilisedeki aynı sütunun önüne
geldiklerinde, ölen kadının kocası bağırdı:
-Lütfen sütunlara dikkat edelim! '
- Sanığı sorguladınız mı? ..
- Evet efendim..
- İtiraf etti mi?
- Hayır efendim..
- Ona sürekli aynı soruları sorun, sürekli suçlayın, bunaltın,
anlamsız şeylere kafasını takıp sinirlendirin...çin işkencesi yapin..
- ııı..İşe yaramaz efendim..
- Neden? ..
- eee..adam evli efendim..
HASTA GEYIK
Yaşlı bir geyik hasta düşer ve daha rahat otlayabilmek
için güzel otlarla dolu bir çalılıkta yaşamaya başlar.
Her hayvanla iyi geçindiği için pek çok
hayvan sık sık geyiğin ziyaretine gelir.
Zamanla her gelen hayvan bu güzel otlardan tatmaya
başlayınca kısa süre sonra tüm otlar biter.
Geyik hastalıktan kurtulur ama yiyecek hiçbir şeyi
kalmadığı için bir süre sonra açlıktan ölür.
Kadinin biri kocasini 3 erkekle aldatiyormus, hergün kocasi
evden gidince 3 adam eve gelir ve kadinla yatarmis. Kadin yine
böyle bir günün sonunda adamlardan birisine demis ki
'Sen yarin gelirken bir tepsi dolma yaptirip getir';
digerine
- 'Sen de bir büyük kap ayran getir.'
demis. Diger adam çok fakir oldugu için ona
- 'Sen de...Bosver, sen hiç bir sey
getirme'demis.
Ertesi gün gelmis fakat kadin bugünün
günlerden Pazar oldugunu unutmus, etegi tutusmaya baslamis
- 'Eyvaah' diyerek kocasinin yanina gitmis.
- 'Sen bugün kahveye filan gitmeyecekmisin?
Ben evde temizlik yapacagim'deyip kocasini zar zor da olsa evden yollamis.
Kocasi gittigi gibi 3 adam da eve gelmis. Kadin demis ki
- 'Siz hemen gidin. Kocam buralarda! '
Tam bunu söylerken zil çalmis.
Kadin - 'Eyvah' demis, ' geldi galiba! '
Adamlari saga sola saklamis ve kapiya bakmaya gitmis.
Kocasini karsisinda görünce 'Ne oldu? ' diye sormus.
Adam da - 'Yahu karnim çok acikti. Bana dolma yapsana, canim çok
istedi'demis.
Kadin - ' Allah'im bir tepsi dolma olsa da yesek! ' demis.
Elinde dolma tepsisi olan adam çikip yanlarina gelmis.
Kadinin kocasi sasirmis.
-'Sen kimsin yahu? ! ' diye sormus. Adam
sakin bir sekilde- 'Ben Allah tarafindan geliyorum. Kariniz dolma istedi.'
demis. Ve hemen çikip gitmis kadinin
kocasi olayin sokunu atlatamadan..
- 'Yaa tamam da..' demis bu sefer koca,
- 'Bu ayransiz gitmez Sen bari bi ayran yap' Kadin büyük bir sevinçle
- 'Allah'im bir damacana ayran olsa da içsek' demis.
Ayrani getiren adam çikip gelmis.Kocasi tabii çok sasirmis.
- 'Sen de kimsin? ' demis. Adam da digeri gibi
- 'Ben Allah tarafindan gönderildim. Kariniz ayran istedi'
diyerek çikmis gitmis.
Kocasi hayretler içinde, kendi kendine
'Bizim kari ermis mi oldu ki? 'diye söylenmis.
Kadinla kocasi yemekleri yemisler ama
3.adam hâlâ saklaniyormus.
1 saat geçmis, 2 saat geçmis. 3 saat derken, adam dayanamayip çikmis
yerinden.
Kadinin kocasi bagirmis
- 'Ulan sen de kimsin? ! ! '
Adamin agzindan su laflar dökülmüs:
- 'Ben Allah tarafindan geliyorum.Boslari alacam! '
:)
Uluslararasi ölçekte bir kadin arastirmasi yapan sosyolog, dünyanin çesitli ülkelerinde
kadinlara bir soru sormus.
Kocanizi baska bir kadinla yakalarsaniz ne yaparsiniz? ? ?
Isveçli: Neyimi begenmedigini sorarim.
Rus: Evi terk ederim.
Fransiz: Sesimi çikarmam, sevgilime gider beni teselli
etmesini isterim.
italyan: Kadini vururum.
Ispanyol: Kocami vururum.
Yunanli: Her ikisini de vururum.
Türk: Benim kocam yapmaz
İzmir'den trene binen yaslı teyze, kondüktöre Ege sivesiyle:
- 'Menimen'e gelence beni haber et yavrııım, unutma'
der.
Gecenin ilerleyen saatlerinde Menemen'i gecer gecmez yaslı teyzenin Menemen'de inecegi kondüktörün aklına gelir hemen makiniste gidip haber verir. Makinist de:
- 'Gecenin bu saatinde teyzeyi buralarda indiremiyecegimize göre geri geri gidecegiz soran olursa 'tren makas degiştiriyor deriz'
diyor.
Bir yarım saat geri geri giderek Menemen'e geliniyor ve Kondüktör, teyzeye gidip haber verir:
' Hadi teyze Menemen'e geldik'
Teyzem:
- 'saol yavrııım'
deyip çantasından hapını cıkarıp iciyor
:))) ha ha cok komikti...
Temel, Amerikanin durduk yerde Irak'a saldirmasindan rahatsiz
olmustur. Bir yolunu bulup baskan Bush'a telefon eder:
'Alooo! Ben, Temel olarak size savas acayrum haberunuz olsun! '
Bush, gülerek yanitlar:
'Hehehe...kac kisilik bir ordun var ki? '
Temel düsünür:
'Hmmm...kayinpirader Idrus, halaogli Tursun, kaavedeki arkadaslar...' ve
yanit verir: '9 kisidur daa! '
Bush icinden kis kis güler ve ciddi olmaya calisarak:
'Temel bey, sizin 9 kisilik ordunuza karsilik Amerikan ordusu tam
2 milyon askerden olusmaktadir! ' der.
'Hmmm...' der Temel:
'Sizu pir süre sonra arayacagum.'
Aradan birkac gün gecer ve Temel, Bush'u yeniden arar:
'Baskan, savas ilanimuz gecerlidur. Bir miktar ekipman hazirladuk size
karsi! '
Bush, ilgiyle sorar:
'Neymis bunlar? ' 'Hacan, bizim Tursun'un tiraktörü, benim cakaralmaz tüfek
bi de kavedeki arkadaslardan birinin bicerdöveri...'
Bush güler:
'Iyi ama benim tam 150 bin tankim, 30 bin ucagim ve 10 bin askeri gemim
var! Haaa, ayrica bu arada askerlerimizin sayisi da 3 milyon oldu! '
Temel yeni gelisme karsisinda biraz sıkılmıstır:
'Tamam, bir müddet sonra sizu yeniden arayacagum.'
Birkac hafta sonra Temel, Bush'u yeniden arar:
'Baskan, savas ilanumuzu ceri alayrum.'
Bush merakla sorar:
'Neden? '
Temel, moralsiz bicimde yanitlar:
'Cenevre anlasmasinu incelemisuzdur. 3 milyon savas esirini barinduracak
yerimiz yoktur! '
TEMEL İLE DURSUN
temel bir gün arapça kur'an okuyordu.ordan geçmekte olan dursun'da temelin arapça kur'an okuduğunu görünce takılmadan edemedi.'ula temel haçan sen ne anlayisunde arapça kur'an okiyayisun.' dedi.temel'de başını kaldırıp şöyle dedi' haçan pen ne eteyum tursin anamten papamten poyle işittum poyle kördum.' dursun bu cevabı alınca temelin aklını başına getirmek için bir plan yaptı.ve alelacele bir kitapçıdan ingilizce kur'an kapıp geldi.baktı temel orda oturuyor çaktırmadan karşısına geçip başladı ingilizce kur'an'ı okumaya? bir iki ayet derken temel işitip yanına geldi ve dursuna sordu; 'ula tursin haçan sen ne okiyayisun oyle pakayum' dedi.dursunda başını kaldırıp; 'haçan pen inciluzce kur'an okiyayirum' dedi.temel dayanamayıp sordu; 'haçan sen incilizmisunde inciluzce okiyayisun oyle.' dedi.dursun tamda düşündüğü sorunun sorulduğunu işitince; ' haçan sen arapmisunki arapça okiyayisunde,kelmiş pana puni sorayisun'temel aldığı cevap karşısında bir şey söyleyemeyince şöyle dedi; 'haçan keşkem anam papam arap olsaidude pen o saman bu arapça kur'an'in ne tetuğuni anlasaidum' dedi.
While waiting for the plane to take off, the passenger sitting next to
him spoke to the man:
'I read somewhere that if you start a conversation with your
co-passenger, it makes the flight seem shorter'
The man who had opened his book to read, slowly closed it and asked:
'What subject would you like to talk about? '
'I don't know …… what about nuclear energy? '
'Possibly, it could be an interesting subject. But before you start on
nuclear energy, can I ask you one question? A horse, a cow and a goat,
although they all feed on grass, the goat's solid excretion is shaped
like pebbles, cow's is liquid and the horse's is like dry straw. Do you
know why? '
The man who wanted to chat, looked bewildered:
'I don't know, I cannot think of anything'
The man who wanted to read his book:
'If you have no idea about any shit, why do you want to talk about
nuclear energy'.
Deli Dana
Bir hanım TV Programcısı 'Deli Dana' hastalığı üzerine bir çiftçiyle program yapmaktadır ve sorar:
'- İyi akşamlar bayım, 'Deli Dana' hastalığının sebebini araştırmak için buradayız. Sizce bu hastalığın sebebi ne olabilir? '
Çiftçi cevap verir:
'-Biliyorsunuz hanımefendi, boğalar danaları senede bir defa becerirler.'
Program yapımcısı biraz şaşırır ve:
'- Evet, beyefendi bunu bilmiyorduk, ancak bu durumla 'Deli Dana' hastalığının ne ilgisi var?
Çiftçi kadına bakar ve: '- Biliyorsunuz, bir de biz danaları günde 4 kez sağarız! '
Kadın sunucu biraz kızar ve: ' - Evet, ama tüm bunların konumuzla ne alakası var?
Çiftçi:' - Konuya geliyorum efendim'der ve '- Biri sizin günde 4 kez göğüslerinizle oynasa ve senede bir kez birlikte olsa, size ne olurdu? ' diye sorar.
TAMPON - :)))))
Aralarında Temel'in de bulunduğu üç mahkum cezaevi yolundadır. Herbirine, hapiste geçirecekleri günler için bir eşya getirilmesine izin verilmistir. Otobüste, biri diğerine döner ve sorar:
- Eeee sen ne getirdin?
Diğer mahkum bir boya kutusu çıkarır ve bununla her şeyi boyayabileceğini söyler. İkinci mahkum bir deste iskambil kağıdı çıkarır:
- Bunlarla poker oynayabilir, fal bakabilir veya herhangi bir kağıt oyunu oynayabilirim.
Üçüncü mahkuma merakla sorarlar:
- Sen ne getirdin?
Temel bir kutu çıkarır ve gülerek 'Bu tamponları getirdim.' der.
Kafası karışan diğer iki mahkum merakla sorarlar:
- Bunlarla ne yapabilirsin ki?
Temel sırıtır ve elindeki kutuyu göstererek şöyle der:
- Kutuda yazdığına göre, bunlarla ata binebilir, yüzmeye gidebilir, hatta paten kayabilirmişim.
Tursun arkadaşlarına sormuş.
Ula uşaklar.... Sari saçli kiz ellerini pencerenun pervazına dayayup dişari pakti ve güldü' cümlesini kim bana kisaltip söyler?
Temel hemen ayağa kalkmış ve şöyle demiş.
'Orospi'
Otelci Temel'in kapisini bir gece bir İspanyol asilzedesi
çalmiş.
Odaniz var mi?
Kimsunuz?
Jose de Santana de Monte Cristo de Santa Cruzo.
Haa, pu katar uşağu alacak yerum yok!
ingiliz alman bite bizim temel çocuk doğurtturma yarışmasi ıçın...bir araya gelmişler...
yarışmanın kuralıda şöyle herkese dışı bir maymun verilecek issiz bir adaya götürülecekler ve belli bir süre sonra en çok maymun yavrusu kim doğurturabilirse birinci olacak...
neyse yarışma başlar aradan epey bır zaman geçer ingiliz
3 maymun yavrusuyla gelir ardından alman 4 yavruyla gelır...tabi herkez temel kesın bırıncı olmuştur gözüyle temelı beklerken temel gelır bakmışlar 1 tane maymun vavrusu...
sormuşlar ya temel noldu neden bukadar az?
EE DEDI VERDİĞİNİZ ERKEK MAYMUNDAN ANCAK BU KADAR OLMUŞ DEMIŞ :)))
Üç Amerikan askeri Iraklı bir amcanın bakkalına girerler alış veriş yaparken
'kahrolsun Amerika' diye ses duyarlar. Etrafa bakınırlar ve sesin bir papağandan geldiğini görürler.
Bunun üzerine Iraklı bakkal amcaya 'bu papağanı buradan yok et yarın geldiğimizde görürsek seni mahvederiz' derler.
Askerler gittikten sonra bakkal amca kara kara düşünmeye başlar çünkü papağan kuşunu çok sevmektedir. Derken aklına cami imamlarının papağanı gelir. Hemen imamın yanına koşar başından geçenleri anlatır ve 'Hocam eğer sakıncası yoksa papağanları değişelim' der Hoca kabul eder ve değişim gerçekleşir. Ertesi gün işgalci Amerikan askerleri gelir, papağanı görürler ve kızarak:
'biz sana bunu yok edeceksin demedik mi? '
Amca bu papağan o değil dese de inandıramaz. Sivri zekalı askerin biri ben şimdi anlarım bunun dünkü papağan olup olmadığını der ve papağanın tekrarlamasını umarak bağırır:
'Kahrolsun Amerika! !
ses çıkmayınca bakkal amca dahil hep birlikte bağırmalarını söyler:
-Kahrolsun Amerika!
(ses yok)
-Kahrolsun Amerika!
(ses yok)
-Kahrolsun Amerika!
papağan dile gelir
-Amin evlatlarım.. :-)))
Adamın bir bir gün diye başlar ya hep; öyle komiklikleri ciddi ciddi yaşadım ki; anılarımdan ne zaman bahsetsem
bir gün ben nakşii iken
bir gün ben chatte iken
bir gün ben şeklinde başlarım hep :)
Saygıdeğer Hakim Bey..
Saygılarımla size açıklama özgürlüğümü kullanarak bazı
şeyleri bildirmek istiyorum.
Umarım bu durumu en kısa zamanda açıklığa
kavuşturursunuz..
Su günlerde askerliğe çağırılacağım.
Yasım 24 ve 44 yasında bir dul bayanla evlendim,
kendisinin de bir kızı var 25 yasında.
Babam ise bu bahs etmis oldugum kizi ile evlendi.
Böylelikle Babam, karimin kizi ile evlendigi icin
damadim olmus oldu.
Bunun üzerine kizim da üvey annem olmus oldu babamla
evlendigi icin..
Hanimimin ve benim gecen sene bir oglumuz oldu.
Oglum hanimimin kizinin erkek kardesi oldu, ayni
zamanda Babamin da enistesi.
Bir de üveyannemin erkek kardesi oldugu icin dayi oldu.
Anliyacaginiz benim oglum benim dayim oldu..
Babamin esi sene sonunda dünyaya bir erkek cocugu getirdi.
O babamin oglu oldugu icin benimde erkek kardesim,
vede kizimin oglu oldugu icin de torunum.
Yani beni torunumun erkek kardesiyim.
Ayrica bir Annenin evladinin babasi esi olduguna göre
bende Esimin Kizinin babasiyim vede kizimin erkek
cocugunun erkek kardesiyim.
Kisacasi kendimin büyükbabasiyim..
Sayin Hakim Bey, sizden ricam beni Askerlik görevimden
azl etmenizdir,siz de biliyorsunuz ki kanunlarimizda
Baba, Ogul ve Torun ayni zamanda askerlik yapamazlar..
:))
Dünya Genetik Projeler Yarismasi yapiliyormus. Tüm ülkelerden genetik profesörleri yarismaya çalismalari ile katilmis. Ilk Fransiz profesörün çalismasinin basina gelmisler. Jüri baskani çalismasinin ne oldugunu sormus. Fransiz profesör baslamis anlatmaya:
- Ben inek genleri ile tavuk genlerini birlestirdim, Ortaya çikan mahlukatin eti kirmizi et kadar lezzetli, beyaz et kadar saglikli oldu demis....
Ardindan diger çalismalari ülke ülke gezmeye baslamislar. Sira gelmis Türkiye'den bizim Laz profesöre, Jüri baskani:
-Sizin çalismaniz nedir? diye sormus. Laz profesör anlatmis:
Ben demis, karpuz genleri ile hamamböcegi genlerini birlestirdim! , Birden tüm jüri üyelerinden bir kahkaha kopmus ve baskan Laz
profesöre
- Bu çalisma ne ise yarar? diye sormus. Laz profesör:
- Acayip ise yariyor abicim, karpuzu kesiyosun, çekirdekleri kaçisiyo!
Temel, yosma olarak bilinen köyün en işveli en cilveli kızıyla evlenmiş. Ama Temel evde yokken evin önünde uzun kuyruklar oluyormuş.
Birgün Dursun'un yüreği el vermemiş Temel'i bu karıdan ayırayım demiş.
- E Temel'ciğim sen yokken bu evin önünde uzun kuyruklar oluyor. Boşan artık bundan demiş.
Temel'de;
- Neden ula demiş. Ne zorum var, kuyruğa girip para vermek için mi boşanayım demiş.
Temel in 3 tane sevgilisi vardir.Biri ögretmen, biri doktor, biri de santralcidir.
Fakat ögretmenle evlenmeye karar verir. Bunu bilen arkadasi sorar 'Niye
ögretmen de digerleri degil? ' diye. Temel de ona döner:
-Ula der, bilmez misin doktorlar 'bugün git yarin gel' der, santralci de 'su an
mesgul daha sonra tekrar deneyin' der. Ama ögretmen ne der? Hadi bir daha
tekrarliyalim...
:)))
adamın birisi oğlunu okuldan almış eve gitmek için bir taksiye binmişler.yolda kırmızı ışıkta taksici durmuş.tam karşıdada genelev varmış.çocuk şaşırmış babasına sormuş.
-baba bu evler nasıl evler
baba cevap vermiş
normal evler oğlum.
taksici hemen atılmış
-yok onlar normal evler değil obiçim evler
çocuk tekrar sormuş
baba bu evler neden mavi
baba cevap vermiş
-mavi rengi sevdikleri için o renge boyamışlar oğlum
taksici hemen atılmış
-yok yok onlar maviyi sevdiklerinden değil o biçim ev olduklarından mavi boyalı
çocuk eve doğru giden süslenmiş kadınları görmüş tekrar babasına sormuş
-baba bu kadınlar neden bu evlere gidiyor
-evleri orası olduğu için oğlum
taksici tekrar atılır
-yok yok onların evi orası değil başka bir şey için gidiyor onlar oraya
-baba bu kadınlar neden süslenmişler
-öylesine süslenmişler oğlum
bizim taksici yine araya girer
-yok yok onlar başka sebepten süslenmişler
çocuk sorar
-baba bu kadınların çocuları varmıdır
-vardır oğlum
taksici atılır
-onların o biçim çocukları vardır
çocuk tekrar sorar
-baba bu kadınların çocukları büyüdüklerinde ne olurlar
bizim taksici tam atılacak adam ondan önce davranır ve cevap verir
-taksici olurlar oğlum taksici...
hitler, stalin ve mussolini bir masanın etrafında oturmuş ve hararetli hararetli yeni kıyım planlarını tartışmaktalar.. derken içeri sıradan bir vatandaş girer.. onların kafa kafaya verrmiş ne planladıklarını sorar.. hitler adama döner ve cevap verir;
- 30.000 yahudi ve bir de bisiklet tamircisini öldürmeyi planlıyoruz..
vatandaş şaşkınlıkla sorar;
- ne bisiklet tamircisi mi?
hitler masadaki arkadaşlarına döner ve;
-ben size demiştim 30.000 yahudiyi kimse önemsemez..
:)
aslında yaşanmış bir olayın üzerine,yahut sohbetler sırasında bir olayı örneklendirirken eğlenmek amaçlı anlatılması gereken küçük hikayelerdir kanaatimce..ancak bizler yerli yersiz haydi bir gülelim diye bir fıkra anlatıp,fıkra kültürünüde yanlış kullanmaktayız diye düşünüyorum...
Nazi kampından kaçan iki Yahudi bir mevzide saklanmış kendilerine doğru yaklaşan SS subaylarını endişeyle izlemektedirler. Yahudi’nin biri diğerine “Şimdi ne olacak? ” diye sormuş. Diğeri şöyle cevap vermiş: “İki olasılık var. Ya bizi yakalayacaklar ya da yakalayamayacaklar. Eğer yakalayamazlarsa iyi, ama yakalarlarsa yine iki olasılık var; ya bizi öldürürler ya da kampa geri gönderirler. Eğer kampa gönderirlerse iyi, ama öldürürlerse yine iki olasılık var; ya hemen öldürürler ya da ham madde olmak üzere fabrikalara gönderirler. Eğer hemen öldürürlerse iyi, ama ham madde olmak üzere fabrikalara gönderirlerse yine iki olasılık var; ya sabun fabrikasına gönderirler ya da kağıt fabrikasına gönderirler. Eğer sabun fabrikasına gönderirlerse iyi, ama kağıt fabrikasına gönderirlerse yine iki olasılık var; bizi ya evrak kağıdı yaparlar ya da tuvalet kağıdı, evrak kağıdı olursak iyi ama tuvalet kağıdı olursak... İşte o zaman boku yedik! ”
Temel Sehir disinda bir yolda hizla araba kullaniyormus. Bakmis birtabela
'YAVASLA 80 km'. Temel hizini 80'e indirmis. Birazdan baska bir tabela
'YAVASLA 60 '. Temel hizini 60' a indirmis.Merakla giderken yeniden bir
tabela ' YAVASLA 40 '. Temel 40 km'ye inmisbir yandan da acaba yolda calisma
mi var? diye dusunuyormus.Epey gittikten sonra bakmis yine bir tabela '
YAVASLA 15 '.Temel hizini 15 km'ye indirmis yolun en sagindan tingir mingir
gitmeyebaslamis ama meraktan da catlayacak. Uflaya puflaya bir saat
dahagittikten sonrayeni bir tabela gormus: 'YAVASLA'YA HOS GELDINIZ,
NUFUS:2500 '
Temelle Fadime evlenmişler ve geceleri birlikte oluyorlarmış. Bir sabah Temel işe gitmek üzere tam kapıdaymış ki Fadime gelmiş ve demiş ki: 'ula Temelum haçan biz boyle her gece her gece beraber oliyruk ama ben bi kadun programında dinledum kadunların zevk alabilmeleri için önceden uyarılmaları gerekiymuş da' Temel ayakkabılarını giymiş kapıdan tam çıkacak geri dönmüş ve Fadimeye demiş ki: 'bağa bak Fadime! akşama gelince seni edeceğum önceden uyarmadı demeyesun'
ATEİST
Ateist bir adam bir gün ormanda geziyor ve etrafındaki güzelliklere
bakıyormuş. 'Evrim ne güzellikler yaratıyor! ' diye düşünüp mest
oluyormuş. Birden arkasında kocaman bir ayı belirmiş ve onu
kovalamaya
başlamiş. Adam bütün gücüyle kaçıyormuş ama her arkasına bakışta
ayının daha yaklaşmış olduğunu farkediyormuş. Dakikalarca süren bir
kaçışın sonunda adamın ayağı yerdeki dala takılmış, ayi adamın
üzerine
atlamış, pençesini kaldırmış. Tam vurmaya hazırlanırken adam
'TANRIM! ! ! ' diye bağırmış. Bir anda zaman durmuş, ayı donmuş,
ormandaki nehir bile akmaz olmuş. Bir anda orman kararmış ve
gökyüzünden bir ışık hüzmesi adamın üzerine parlamiş. Çok derinden
gelen ilahi bir ses adama: - 'Yıllarca bana inanmadın, yaratılışı
kozmik bir kazaya bağladın, sana bu durumda yardım etmemi mi
istiyorsun? Seni sevgili bir kulum mu saymalıyım? ' demiş. Adam utanç
içinde: - 'Biliyorum bunca yıldan sonra dindar biri olmayı istemem
haksızlık, ama belki AYIYI dindar yapabilirsiniz.' demiş. Ses: -
'Peki.' diye karşılık vermiş ve ışık kaybolmuş. Nehir tekrar akmaya
baslamis. Herşey eski haline dönmüş. Ayı pençesini indirmiş, iki
pençesini de göğe doğru çevirmiş, ve konuşmaya başlamiş: - 'Tanrım,
senin rızkınla orucumu açıyorum, hamdolsun verdiğin nimetlere.'
80'lik bir dede 20 lik bir genç ile evlenmiş.Bunlar bir çocuk sahibi olmak istiyorlarmış.(Tabiiki doktor başvurusuyla) Gitmişler doktora doktor demiş ki 'Amca,baba olmak için deneme olarak şu kavanoza sperm akıtmanız lazım'.Adam soyunma kabinine girmiş 'ahhhhh uuhhhh'diye sesler gelmeye başlamış.Adam çırılçıplak olduğu için sadece kafasını dışarı çıkarmış ve demişki 'Doktor bey karımda buraya gelebilirmi? ' demiş.Doktor tabiiki demiş.Karısı gitmiş yanına bu sefer hem adamdan hem kadından 'aaaaahhh uhhhh'diye sesler gelmiş.Adam doktoru çağırmış demişki doktor bey yapamıyoruz! Sağ elimle denedim olmadı sol elimle denedim olmadı iki elimle denedim olmadı karım sağ eli ile denedi olmadı sol eli ile denedi olmadı hatta ağzı ile bile denedi olmadı demiş! 'Doktor bey biz bukavanozun kapağını açamıyoruz' :)))))))))))))))