Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Ezelden Ebed'e sizce ne demek, Ezelden Ebed'e size neyi çağrıştırıyor?

Ezelden Ebed'e terimi Ahde Vefa tarafından tarihinde eklendi

  • Özgen Dk
    Özgen Dk



    HZ. MEVLÂNA’YA GÖRE ÂŞK, e SEVGİ
    DÜNYAYA ÂİT BİR DUYGU DEĞİLDİR.
    ÂŞK ve SEVGİ İNSANLARA ÂİT DEĞİL,
    ALLAH'Û TEÂLA'YA ÂİT'TİR;

    -Ancak Allah(c.c) İnsanı Halifesi Olarak İlan Edip Ruhuna Üfledikten Sonra,

    -Kendisindeki Bu'duyguyu,
    İnsanın'da Mayasına Karıştırmıştır.

    -Kimin Gönlüne Âşk Sevgi Tohumu Düşerse, Sarmaşık Gibi İnsanın Bütün Duygularını Sarar, Sarmalar.

    -Kimin Gönlüne'de Âşk ve Sevgi Ateşi Düşerse, Âşktan Sevgiden Gayrı Ne Varsa,
    Hepsini Yakar Yandırır Der, Âşıklar Sultanı Hz.Mevlâna…

    -Âşık Olan Seven İnsanın Bütün Hayatı, Sevdiceğine Adanmıştır.

    -Seven İnsan Herşeye Sevdiceği İle Bakar,
    O'nunla Görür, O'nunla Konuşur Hayatındaki Herşeyi O'na Göre Ayarlar,

    -Çünkü İnsanın Sevdiği Mutluluk
    Ve Huzur İçindeyse, Seven'de Ancak
    O'zaman Mutlu
    Ve Huzurlu Olur.

    -Gerçek Âşkta Seven Yoktur Sadece Sevilen Vardır.

    -O'nedenle Sevenin Gözü'kör Kulağı'sağır Olur, Derler.
    Yani Seven;Sevdiğinden Gayrı Hiçbir'şeyi Ne'duyar, Ne'görür.

    -Ortada Bir'adanmışlık Vardır, Kişinin Kendisi Yoktur, Geriye Sadece Sevilen Kalmıştır.

    -Âşk Sevdiğine Teslim Olmaktır.
    Âşk Sevdiğini Memnun Etmektir.

    -Onun İçin Hz. Mevlâna bir Divanı Kebir Beytinde Şöyle der;
    -Âşk Dileği İsteği Yapıp Yapmama Arzusunu İrâdeyi Tümüyle Terketmektir.
    Bu İlâhi Âşkın Değil, Bizâtihi Âşkın Tanımıdır.

    -Çünkü Karşı Cinse Duyulan Beşeri Âşk İle Cenâbı Hakk’a Duyulan İlâhi Âşk, Özü İtibâri İle Aynıdır.
    Bir'kızı Veya'erkeği Sevdiğimizde Aslında Biz O'yüzün Arkasındaki Onun Yaratıcısını Seviyoruzdur Çünkü.

    -Ama Bilmeden Sadece Simâya, Sûrete, Şekle Takılır Kalırız.
    -Aslında İşin Hakikatı Bizler Sevdiğimizde Onu Yaratanı Görür, O'nu Severiz,
    Onu Yaratana Âşık Oluruz Bilmesekte… bilsekte

    -Kâmil İnsanlar İse; Kimin İçin Sevdiklerini Bildikleri İçin,
    -Direk Rabbâni aşkın Sevginin İçine Düşerler.

    -Hz.Mevlâna, Âşk Nasip'işidir, Hesap'işi Değil.
    Âşk Adayıştır,
    Arayış Değil'der.

    -Cenâb Allah’ın
    Bir'kula En'büyük Lûtfu Keremi Ona Âşk’ı Nasip İşidir.

    -Âşk’a İnanmayanlar Bunun İçin İnanmıyor.
    AllahûTeâla Âşk’ı Herkese Nasip Etmiyor.

    ÂŞK ALLAH’TAN (C.C) GELENE RAZI OLMAKTIR...!!


    -ÂŞK İbâdet, Şükür, Kanaattir.

    -Hz. Mevlâna, Ayn İbâdet, Şın Şükür Ve

    -Kanaat Edebilmek İçin Şükür,
    -Şükredebilmek İçin İse İnanç Ve Teslimiyet Olması Lâzımdır.

    -Kanaat Anladığımız Mânada, Kıt'kanaat Geçinmek Bir'lokma, Bir'hırka Demek Değildir.

    -Kanaat Her Ama Herşeyin, Allah’tan(c.c) Geldiğini Bilerek O’ndan Gelene Razı Olmaktır.

    -Hüsnü"zan İle Yapılan Her'güzellik Hak'katında İbâdettir.
    -Âşk Sevgiliyi Memnun Etmektir.

    -BİZ ANCAK ŞÜKREDEREK KANAAT ETTİĞİMİZ ZAMAN ALLAH'TAN C.C)RAZI,OLABİLİRİZ.
    Bir önceki yazımda belirttiğim gibi herkes bir sevgi bir kalptir tutturmuş gidiyor,henüz ne olduğunu bilmeden bilinçle yönlendirerek onu..Aynanın insanı hem nasıl gösterdiğine bakmak lazım hemde arkasındaki sırra.Görünüm değişebilir lakin sır hep göründüğünüz böründüğünüz halınızı gösterir.
    Sevgiyle??

  • Nilüfer Aksu
    Nilüfer Aksu

    “Aklın yoksa yandın,ya kalbin yoksa o zaman sen zaten yoksun ki.”

    ~Mevlana


    Hayırlı olsun,Sevgili Tuba
    Değerli paylaşımlara…

  • Ahde Vefa
    Ahde Vefa

    Beden viranesinde kalp hazinedir. Duyguların yoğunluğunu, vicdan ve merhameti dolayısıyla sevgiyi taşıyan kalptir.
    Göz görür fakat yürek hisseder.

    Kalp bir et parçası olmasına rağmen içi ilâhîdir. Allah-u Teâlâ’yı bilme ve sevme makamıdır. Kalbin büyük şânı ve fazileti bu özelliğindendir.

    Sayın Özgen
    Katkılarınız için teşekkür ederim
    Yazınızın son satırları Stefan Zweıg "Korku" romanındaki şefkat ve yargılama karşısında bocalayan Irene'yi hatırlattı.

    "Anlamak derin sular ister. Anlamaya çalışırken, severken ayaklarının kolayca bulduğu dibi, bazen boy versen de bulamazsın."
    Saygılarımla

  • Özgen Dk
    Özgen Dk

    "Herkes bir kalp, bir sevgi tutturmuş gidiyor. Üstelik henüz ne olduğunu anlayamadığımız bilinçle ilişkilendirerek yapıyor bunu. Ben ise anlamak istiyorum. Ve bir şeyi anlamak için sevgiye gerek olduğunu düşünmüyorum. Duygularımızı emmeye çalışan şeye karşı geliştirdiğimiz kavrayışın adaşıdır anlamak. Anlayış çoğaldıkça, tüm duygular yavaş yavaş elden ayaktan düşmeye başlar. Zira anlamak, başımızın bir köşesine sinmiş aklımızın rehberliğine ihtiyaç duyarken, bedenimizin geri kalanında hüküm süren duyguları usulca uykuya yatırmaktır. Sevgiyi, nefreti, acımayı uyuturken, bağışlayıcılığı uyandırmaktır.

    Bazen sadece anlaşılmak yeter insana. Sevilmekten bile vazgeçebileceği, sadece anlaşılmanın ona yeteceği anlar olur. Zira anlaşılmak, bir şanstır sevilmeye kıyaslanınca. Anlamaya gelince, bir şeyi anlamak için sevmek gerekmez çoğu zaman, anlayabilmenin ön koşulu sevgi değildir zaten. Ama anlayınca sevebilirsin, kararını sana bıraktığı böyle bir zenginliği de vardır. Bir şeyi sevdiysen çok düşünmezsin, öylece sevebilirsin. Fakat, bir şeyi öylece kendiliğinden anlayamazsın. Anlamak derin sular ister. Anlamaya çalışırken, severken ayaklarının kolayca bulduğu dibi, bazen boy versen de bulamazsın."

  • Ahde Vefa
    Ahde Vefa

    Gönül aynasının hududu yoktur. Burada akıl ya susar veya şaşırıp kalır. Sebebi de şu; Gönül mü Tanrı'dır, Tanrı mı gönül?
    Hem sayılı hem sayısız olan (hem kesrete dalan hem kesreti bulan) gönülden başka her nakşın aksi silinip gider. Fakat ezelden ebede kadar zuhur edegelen her yeni nakış gönle akseder, orada perdesiz, apaçık surette tecelli eder. Gönüllerini cilalamış olanlar, renkten, kokudan kurtulmuslardır. Her nefeste zahmetsizce bir güzellik görürler.

    Aşk estetiği kitabından Mesnevi alıntısıdır.

  • Ahde Vefa
    Ahde Vefa

    Ezelden Ebed'e
    Ezel her ne kadar yaşanmış da olsa bazı zamanlar varsayım Ebed ise sonsuzluk yani bilinmezliktir.
    Varsayım ve bilinmezlik arasında kalan yaşamımız bazen tatlı bazen ise acı devam ederken belirsizlik insanı nisyana sürükler.
    İnsan=Unutan yani nisyan..
    Unutur insan; bazen uzanan eli,bazen seven kalbi,bazen gördüğü hürmeti..
    İnsan ezelden ebede giden yolculukta nelerle karşılaşacağını bilmeden yürür.
    Yürürken yanında olması gereken mantık ve kalp arasındaki ölçüdür.
    Yunus Emre'nin güzel sözlerinden biriyle sözümü bitirmek istiyorum. "İlim ilim bilmektir ilim kendini bilmektir. Sen kendini bilmez isen ya nice okumaktır..
    Saygılarımla