...İçme acı düşüyore nan.Ah insan,ah nisyan..Aaaah ah. Düşünce özgür olsa da her kafaya uçacak kadar değil nan. Napsak ki..)) Bknz:Herkes gibisin-el cevabün
Demokrasinin olmazsa olmazıdır. Düşüncenin iplerini koparmak, onu hapsolmuş karanlıklardan aydınlığa ulaştırmaktır. Hiçbir kişiye, hiçbir kuruluşa vs. bağlı kalmadan düşünebilme, araştırabilme ve fikirleri öne sürebilme yetisidir.
Ve her şeyden önce Türkiye bu özgürlüğü tatmamıştır.
düşünmekte özgürsün ama benim istediğimi düşüneceksin tamammı... yoksa cıs yaparlar sana... hadi şimdi düşün bakalım... ama ben neyi düşünecektim... en iyisi bu aferin sana...
kendi görüşüm düşünce özgürlüğü tarafından tecavüzde.fikir hücrelerim basınçtan patlayacak bu gidişle :) ben ecevit'in kendi görüşüyle katılımcı olsam; ' Beynimde ki özgürlüğü hücreme taşıyacağım...! '
Bütün düşündüklerini (yararlı-yararsız, iyi-kötü, acı-tatlı...) özgürce pratiğini gerçekleştirmeden teori olarak söylemeğe özgür düşünce denir. Pratiğe geçirmek istediğimiz düşüncelerimiz insanlığın, doğanın, hayvanların zararına olmamalıdır! ..
hayata bakış açımızı ilkeli korsak daha hümanist bir çizgiye sahip olabileceğimize inanıyorum.Fikirlerimizin amacı nedir,bizi neden bağımlı kılar, neden bu fikre çok bağlı kalırız gibi soruları cevaplamak gerekir.Ben bunların cevabını kendimce bir cümle ile ifade ederim.Cümlem BÜTÜN DİNLER VE İDEOLOJİLERİN TEMEL HEDEFİ İNSANI İNSANİ YAŞAM ŞARTLARINA ULAŞTIRMAKTIR. Bu bakış benim için önemlidir.Bütün felsefi ve dini kaynaklara bakabildiğim kadarı ile bu sonucu analiz etttim.Yani çıkardığım sonuç insanı insanlaştırma dinler ve ideolojiler için temel ideal dir.
bu açıdan baktığım zaman insanın kendini küçümsediğini ve kendine hakaret ettiğini gördüm.İnsan kendine zavalı ve değersiz bir vasıf kazandırmaya özel gayret sarf ediyor.Kendisinin algılama sorununu gizlemek adına kendini küçümseyici analiz ve tahliller sergiliyor.Bu süreçte kendi soyuna yaptığı ihaneti bir türlü algılayamıyor.Bu süreçte kendine tanrılar oluşturmuş ve kendi oluşturduğu tanrıya tapma gereksinimi duymuş,bu tanrıya taparken kendisi ve kendi soyunu yeteneksiz ve beceriksiz,yetersiz bir varlık konumuna getirmiştir.
İnsan tanrısının emirlerine bakdığında hep insani yaşam değerlerine ağırlık verildiğini göremeyecek hale gelmiştir.Bunun bir nedeni de var. Çünkü tanrı onun için kendisinin en düşük (yok derecesinde) yeteneğe sahip olduğunda vardır.tanrı kavramı bu kuraların insani değerler için konulduğunu bilir.Eğer bu tanrı emri insanı insanileştirme ve insanı övücü içerikli olmaz ise insanların itibar edemiyeceğini ve havada kalan gaz molekülleri olacağı sanaliyeti ortadadır.voltaire tanrı kavramı için; Eğer tanrı olmasaydı biz onu icat etmek zorunda kalırdık. demiştir.Tanrısına bağlı insan için bütün insanlar yetersizdir.Bütün insanlar tanrının emirlerine uymak zorundadır,yoksa insanlar insan olmaz.Temelde insanın insani değerler içinde yaşaması gerektiği değil,insanın tanrıya kulluk etmek için varlık içinde olduğuna inanır..Bu arada şunuda belirtmek gerekir, tanrıyı oluşturan insan veya insan gurubu ile tanrıya inanan insan veye insan gurubu farklı guruplardır.Yoksa tez tamamı ile yanlış olur.Bu şekildedirki tanrıya inan tanrının emir ve yasaklarını kendi anladığı şekilde uyguluyor,işte burada dini ritüeller oluşur.Herkesin tanrısı farklı farklı olur
İdeolojik bakış açısı ile dünyaya bakış sanırım üç açıdan irdelenmesi gerekir. Tarihi süreçte emek sermaye ilişkisi sonucu insanların ideolojik fikirlere sahip olması ve insanların bilimsel done ler ışığında gelişen ideolojileri daha bilimsel bulması bir bağımlılık yaratıyor.Bu açıdan ideolojik düşünen insanlar daha fedekar olmakla birlikte ideolojileri; insan sevgisine yer bırakmaycak şekilde gönüllerinde yer kaplıyor.Hümanist duygular zaman içinde sıfır mutlakına yaklaşıyor
Tarihi süreçte ideolojinin gelişimini bilmeden ideolojik düşünmeyi ya bulunduğu ortamda etkilenmek suretiyle veya menfaat ilişkileri içinde kendini ideolojiye kaptırmış olan insanlar en etkin ve en kötü insani değerleri çiğneyenlerdir.Bu tip insanların humanistlik düşüncesinde olmaları zaten beklenmediği gibi,kaba kapitaliz min en sadık elemanlarıdır.insani değerler önünde kapitalizmden daha büyük engeldirler.Kurdun puslu havayı tercih nedeni ne ise bunlarda hep çatışma ortamını isteme nedeni o dur.
3. bakış açısı tabi bilimsel olmayan ideolojiler gibi düşünülsede ne olduğunu bir türlü anlamadığım faşizm de vardır reelde.Faşizm sadece menfaatçı gözüyle bakılmasıda yanlıştır.Faşizmdeki bazı özelikler toplumda silik ve kişilik yetersizliği çeken insanlara hitap ediyor. Emir kulu olmayı kendine yediren insanlar,bunu neden kabul ettiklerini uzun süre düşünmeden sonra buldum.Çünkü bunların toplumda yer edine bilme sorunları vardır.birine ve bir guruba bağlı olmakla o gurubun etkisinden faydalanıp kendine bir yer edinmek ister.işte bu tiplerde hümanizmin ve insanlık gelişiminin engelleridir.
bunların dışında cemaatler mezhepler yerel ve kültürel dinler gibi kavramlar ve daha başka düşünceden insanlar vardır bu engeli taşıyan
kaçırılan temel nokta her ideoloji ve her din insani değerler i geliştirmek iken insanın kendisi asıl amaç insanı amaç olmaktan çıkarmak, tır
asıl amaç olan insanı insana varmak amacıyla öldürebiliyorlar, sen kendi amacını öldürebilirsen ne olursun
hedefi olmayan serseri mayın gibi dolaşırsın ey insan
Peki bu kısır döngü nasıl yenilir. Toplum bunu nasıl yenecektir, Çözüm evrensel insani değerlerinin bir otorite etkisi ile değil insani değerler ölçüsünde temel hedefin insanca yaşam olduğu bir hayat felsefesinin bilimsel yöntemler ışığında yaşanmasıdır. Bunun için otoriter bir düzenin oluşturulmasına gerek yoktur. En büyük otorite bir beşeri ideoloji veya tanrısal bir diktatörlük düzeni etkisine sokulmamış kişilerin içinden gelen insani özdüşün me otoritesidir. Çünkü her insan günlük yaşantıda yaptıklarının doğru ve yanlış olduğunu çevreden aldığı kültürün ışığında bilir. Çevresel bir etki olmadığı sürece kendi kendini o kendi düşünsel fenomeni ışığında dürüst çe yargılayabilir,ve yargılar. İnsanlar bu kendi yargılamasını dışarıya belirtmemesinin nedeni dış çevrenin etkisinden korktuğu için dir. Ne yazık ki insan kendi haksızlığını çevresel faktörler etkisinde saklayan birey bir süre sonra bu hatanın doğruluğuna inanmak için kendini kandırmayı başarabildiğini sanıyorum,işin daha ilginci bir süre sonra bu hatanın yılmaz savunucusu olabilmektedir. Bu tahlilimin sonucunda şu gerçeği kaçırmamalıyım bunun en önemli çevre etkisi menfaat ilişkilerinden oluştuğudur.
Kısacası bu sorunun temel çözümü insani duygulara verilmesi gereken özgürlüktür.
Bir toplumda dini akımlara,ideolojilere, ve ateizme eşit seviyede özgürlük verilmeli. Birine diğerinden fazla özgürlük verirse toplumda bir despotizm oluşturulur. Biri diğerlerinin aleyhine güçlenir ve bu kendi diktatörlüğünü oluşturmak üzere yol alır. Bu tarihte görülmemiş olaylar değildir. Hitler ideolojik diktatörlük oluşturdu,emevi saltanatı dini diktatörlük oluşturdu Bu diktatörlüğe neden olan tarihteki en önemli kurumlar cemaatler ve particilik iken son dönemde buna eklenen faktör medya dır toplumun bu 3 düşmanın etkisinde kalmaması durumunda kendi bireysel fikir leri ışığında hareket eden bireylerin oluşturduğu toplum kendi geleceği konusunda çok olumlu kararlar verecektir. Demokrasi o zaman olacaktır.
Kısacası toplumda düşünce özdürlüğü olmaz ise toplum yolunu şaşırır ve kapitalizmin oyunlarından birinin oyununa düşer. Toplumlar mutsuz ve harap hale gelir insanlık kültürüne katkısız bir hale gelir KAPİTALİZMİN OYUNCAĞI OLUR
Bütün insanlar dogustan günahsizdir. Suç ve ceza mefhumlari ergenlikten itibaren söz konusudur. insanlar Adem'in çocuklari olup esit hak-lara sahip olarak dogarlar. Her dogan canli yasama ve özgürlük hakkina sahiptir. Insanlarin canlari, mallari ve irzlari koruma altinda olup kutsaldir. Adalet dünya hayatinin temelidir. Herkes adaletten pay alma hakkina sahiptir. (Nisa, 58) Insanlarin meskenleri koruma altindadir. Izinsiz girmek yasaktir. (Nur, 27) Baskalarina zarar vermedikçe insanlarin neyle ugrastiklariyla ugrasmak, casusluk yapmak yasaktir. (Hucurat, 12) Ferdi sorumluluk esastir. Kimse kimsenin yaptigindan dolayi sorumlu tutulamaz. (En'am, 164) Herkes, istedigi gibi düsünme ve düsündügünü açiklama hakkina sahiptir. (Kur'an kendisine karsi çikanlara her türlü yolu denemeleri için meydan okur) . Insanlar, inanç özgürlügüne sahiptirler. (Bakara, 256) . Hiçkimsenin mali haksiz yollarla gaspedilemez. (Nisa, 29) . Herkes kazanma hakkina sahiptir. Rantiyecilik yoktur. . Herkes siyaset yapma hakkina sahiptir. (Bakara, 279) . Zulmün, iskencenin ve haksizligin her çesidi yasaklanmistir. Zulüm yasak oldugu gibi, zulme karsi çikmamak ta yasaktir. (Bakara, 283) . Her insan egitim ve ögretim özgürlügüne sahiptir. Ögrendiklerini baskalarina ögretme hakkina da sahiptir. . Haklarin korunmasi için sahitlik yapma ve isteme hakki vardir. (Isra, 23) . Ailede ana-babaya itaat esastir. (Ankebut, 8) . Devlet hizmetinde çalisan ya da özel islerde çalisanlarin devlet ya da isverenleri üzerinde günün kosullarinda normla sartlarda geçinebilecekleri bir ücret alma haklari vardir.
Çagimizda Islam Dini'nin en büyük sanssizliklarindan biri, bugün yasamakta olan müslümanlar arasinda, özellikle dünya milletleri arasinda çok az taninmis olmasi, yahut yeterince taninmamis olmasi, baska bir ifade ile oldugundan farkli tanitlmis olmasidir. Insanlarin ve bilmeyen müslümanlarin kafasinda olusan yanlis imajlari silmek ve katiksiz olarak Islam Dini'ni bütün yönleriyle tanitmak en önemli hizmetlerinden biridir.
Islam'in dünya görüsü son zamanlarda iyice ihmal edilerek, temeli yabancilara uzanan düsünceler hakim kilinmaya çalisilmistir. Islam'in dünya görüsünün aynasi, en önemli sorunlardan olan düsünce ve inanç özgürlügüne getirmis oldugu yaklasimlardir. Uygar dünya uzayi fethetmekle insani fethetmis olmadi. Oysa ki evrendeki en önemli unsur insanogludur. Islam'in insanliga vermis oldugu üstün mesajlar, ona sagladigi genis haklar ne yazik ki hala çagdas insanlara verilmemis durumdadir ve hala insanlar dinlerinden, irklarindan, düsünce ve inançlarindan ötürü bogazlanmakta, kilik kiyafetleriyle ugrasilmakta her gün biraz daha baskilar artmakta, iskence ve izdiraplar dinmek bilmemektedir. Her vesileyle çarenin demokrasi oldugu vurgulanmaktaysa da bunun dertlere çare olmadigi apaçik görülmektedir.
Islam, yaratilisinin geregi insana tüm haklari vermistir. Insanlar arasinda mal-mülk, kabile, renk, cins ayrimi yoktur. Bunlar insani insan olarak degerlendirme-de ölçü olarak kabul edilmemistir. Insana verilen bu deger Kur'an'da ifadesini söyle bulmustur. 'Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir disiden yarattik. Millet ve kabileler halinde topluluklar kildik ki birbirinizi taniyasiniz. Allah katinda en üstün olaniniz ondan en çok sakinaninizdir. '
Islam, Habesli bir köleyi ordularinin basina getirirken, ezilenleri, dislananari koruma mücadelesi verirken, dünya bu alanda düsünmeyi bile aklina getirmiyordu. Bati Dünyasi'ndaki insan haklari düsüncesinin geçmisine baktigimizda, tarihte üç olayin adeta insan haklarinin dönemeçleri kabul edil-digini görürsünüz. Bunlardan birincisi, Ingiltere'de baskaldiran ingiliz baronlari-na haklar tanimak amaciyla Kral Yurtsuz John tarafindan 1215'te çikarilan ferman-dir. 'Büyük Ferman' anlaminda 'Magna C(h) arta' adi verilmistir. Insan haklarinin Avrupa'daki ilk sözlesmesi sayilan Magna Charta hürriyetin besigi sayilan Ingiltere'de 15 Haziran 1215'te istemeyerek te olsa Kral John tarafindan mühürlenip imzalandiktan sonra ilan edil-mistir. Oysa ki bu tarih Hz. Muhammed'-in Medine'de müslüman, yahudi ve müsriklerle anlasarak 47 (veya daha fazla) madde halinde imzaladiklari kar-deslik, yurttaslik ve yardimlasma muka-velesi olan Medine sözlesmesinden tam 593 yil sonradir.
Redhouse sözlügüne baktigimizda Magna Charta su sekilde tanimlanmistir. 'Ingiliz derebeyleri ve Kral John tarafindan 1215'te çikarilan büyük ferman ki halkin sahsi masumiyetini ve sahsi haklarini taniyan ilk siyasi vesikadir, ingiliz demokrasisinin temelini teskil eder; sahsi hürriyeti müdafaa eden bir anayasa' (Redhouse, s.633)
Magna Charta ile insanlara bazi haklarin tanindigi inker edilemez. Ancak batililarin 'insan haklarinin temelini' bu fermanla baslatma iddialari tamamen asilsizdir. Oysa ki yeryüzünde insan hak ve vecibeleri konusnuda ilk yazili belge Hz. Muhammed'in baskanliginda 4 büyük grubu temsil eden yetkilerin 622'de imzaladiklari Medine Sözlesmesi'dir.
Bati'da insan haklarinin ikinci dönemeci kabul edien 'Fransiz insan ve Yurttas Haklari Beyannamesi'dir. Fransiz Ihti-lali'nin (1789) etkisiyle meydana getirilen Fransiz Halkinin Milli Meclis halinde toplanan mümessilleri tarafindan ilan edilen bu beyannameye ancak sinif çatismasi, kan, savas ve buhran sonucu ulasilabilmistir. Oysa ki miladi 622 yilinda Hz. Muhammed çatisma ve kan olmaksizin anlasma saglamisti.
Batinin üçüncü dönemeci ise BM insan Haklari Bildirgesi'dir. BM teskilatina üye olan devletlerce 10 Aralik 1948 tarihinde toplanan Paris Kongresi'nde kabul edilen, bütün insanlara taninan temel haklari belirten bu bildiri de ancak her iki dünya savasinin yarattigi dehset ve meydana getirdigi yikimdan ürkmenin bir sonucu olarak ortaya konulabilmistir. Oysa Islam'in getirdigi insan haklari ayni zamanda fitri haklar olup 15 asirdan bu yana Islam dünyasinin fiilen yasattigi ve uyguladigi haklardir. Halbuki Bati'da insan haklarinin modern anlamda dogusu katolik ve protestanlarin, azinlikta olduklari topluluklarda ve ülkelerde cezalandirilmalari nedeniyle Avrupa'da baslayan Rönesans sonrasi döneme denk düser.
Türkiyede islamiyete ve inanlara başkaldırıp, Türbanlı üniversite öğrencilerinin kapı dışına konulması...veeee 2.sınıf insan muamelesi görmesidir...(irtica kaşesi ile kaşelenmeleride sümen altı olsun.) teferruata gerek yok...
'Düşünce özgürlüğü bütün kötülüklerinm anasıdır'' diyor unutulmaz lider Adolf Hitler eee dogru söze ne denir bu ne kardesim ya her isteyen her istediğini düşünürse dünya ne kadar çekilmez olur demi ama aaaaaaaa ı love my fuhrer
Öyle vahşi bir dünyada yaşıyoruz ki; düşüncenin üstesinden gelemeyen, düşünenin üstesinden gelmeye çalışıyor..
...İçme acı düşüyore nan.Ah insan,ah nisyan..Aaaah ah.
Düşünce özgür olsa da her kafaya uçacak kadar değil nan.
Napsak ki..))
Bknz:Herkes gibisin-el cevabün
Düşünebilen Herkesin İnsan Olması, İnsan Olan Herkesin Düşünebildiği Manasına Gelmiyor Ne Yazık ki...
düşünüyorum...
öyleyse vurun...
ütopya
Bizim ülkeye de uğrarmı acaba bu özgürlük.Bizde henüz düşünce özgürlükten ziyade suç sayılıyorda o yüzden.
Demokrasinin olmazsa olmazıdır. Düşüncenin iplerini koparmak, onu hapsolmuş karanlıklardan aydınlığa ulaştırmaktır.
Hiçbir kişiye, hiçbir kuruluşa vs. bağlı kalmadan düşünebilme, araştırabilme
ve fikirleri öne sürebilme yetisidir.
Ve her şeyden önce Türkiye bu özgürlüğü tatmamıştır.
konuşma özgürğü hatta yaşama özgürlüğü gibi algılanılmaması gereken bişey..herkes düşünsün ne isterse :) :)
düşünmekte özgürsün ama benim istediğimi düşüneceksin tamammı...
yoksa cıs yaparlar sana... hadi şimdi düşün bakalım...
ama ben neyi düşünecektim...
en iyisi bu aferin sana...
Bu topraklarda bir zat özgür ise,bin zat esaretten inim inim inliyordur....
Fm budur işte düşünce özgürlüğü....
(!)
Şu anda düşündüm! bu demek ki özgürüm düşünebilirim ama buraya yazarsam yayınlanmaz bu da demek ki eksik bir şey var ya da aslında fazla...
Düşünebilirsin özgürsün ama söyleme elinde patlar ya da başına :)
kendi görüşüm düşünce özgürlüğü tarafından tecavüzde.fikir hücrelerim basınçtan patlayacak bu gidişle :) ben ecevit'in kendi görüşüyle katılımcı olsam; ' Beynimde ki özgürlüğü hücreme taşıyacağım...! '
aklının ipini koparma...yok öyle bir özgürlük bu dünyada
ruhum özgür bedenim tutsak
Tamamen her konuda gelişmiş toplumlara özgü bir terim.
Demokrasi'yi benimsediğini söyleyen her ülkede; düşünce özgürlüğü, düşündüklerini söyleme özgürlüğü olmalıdır.. Örneğin Türkiyem gibi... :))
Düşünce özgürlüğü mutlu bir millet için şarttır.
Bütün düşündüklerini (yararlı-yararsız, iyi-kötü, acı-tatlı...) özgürce pratiğini gerçekleştirmeden teori olarak söylemeğe özgür düşünce denir. Pratiğe geçirmek istediğimiz düşüncelerimiz insanlığın, doğanın, hayvanların zararına olmamalıdır! ..
FİKİR VE DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ;
hayata bakış açımızı ilkeli korsak daha hümanist bir çizgiye sahip olabileceğimize inanıyorum.Fikirlerimizin amacı nedir,bizi neden bağımlı kılar, neden bu fikre çok bağlı kalırız gibi soruları cevaplamak gerekir.Ben bunların cevabını kendimce bir cümle ile ifade ederim.Cümlem BÜTÜN DİNLER VE İDEOLOJİLERİN TEMEL HEDEFİ İNSANI İNSANİ YAŞAM ŞARTLARINA ULAŞTIRMAKTIR. Bu bakış benim için önemlidir.Bütün felsefi ve dini kaynaklara bakabildiğim kadarı ile bu sonucu analiz etttim.Yani çıkardığım sonuç insanı insanlaştırma dinler ve ideolojiler için temel ideal dir.
bu açıdan baktığım zaman
insanın kendini küçümsediğini ve kendine hakaret ettiğini gördüm.İnsan kendine zavalı ve değersiz bir vasıf kazandırmaya özel gayret sarf ediyor.Kendisinin algılama sorununu gizlemek adına kendini küçümseyici analiz ve tahliller sergiliyor.Bu süreçte kendi soyuna yaptığı ihaneti bir türlü algılayamıyor.Bu süreçte kendine tanrılar oluşturmuş ve kendi oluşturduğu tanrıya tapma gereksinimi duymuş,bu tanrıya taparken kendisi ve kendi soyunu yeteneksiz ve beceriksiz,yetersiz bir varlık konumuna getirmiştir.
İnsan tanrısının emirlerine bakdığında hep insani yaşam değerlerine ağırlık verildiğini göremeyecek hale gelmiştir.Bunun bir nedeni de var. Çünkü tanrı onun için kendisinin en düşük (yok derecesinde) yeteneğe sahip olduğunda vardır.tanrı kavramı bu kuraların insani değerler için konulduğunu bilir.Eğer bu tanrı emri insanı insanileştirme ve insanı övücü içerikli olmaz ise insanların itibar edemiyeceğini ve havada kalan gaz molekülleri olacağı sanaliyeti ortadadır.voltaire tanrı kavramı için; Eğer tanrı olmasaydı biz onu icat etmek zorunda kalırdık. demiştir.Tanrısına bağlı insan için bütün insanlar yetersizdir.Bütün insanlar tanrının emirlerine uymak zorundadır,yoksa insanlar insan olmaz.Temelde insanın insani değerler içinde yaşaması gerektiği değil,insanın tanrıya kulluk etmek için varlık içinde olduğuna inanır..Bu arada şunuda belirtmek gerekir, tanrıyı oluşturan insan veya insan gurubu ile tanrıya inanan insan veye insan gurubu farklı guruplardır.Yoksa tez tamamı ile yanlış olur.Bu şekildedirki tanrıya inan tanrının emir ve yasaklarını kendi anladığı şekilde uyguluyor,işte burada dini ritüeller oluşur.Herkesin tanrısı farklı farklı olur
İdeolojik bakış açısı ile dünyaya bakış sanırım üç açıdan irdelenmesi gerekir.
Tarihi süreçte emek sermaye ilişkisi sonucu insanların ideolojik fikirlere sahip olması ve insanların bilimsel done ler ışığında gelişen ideolojileri daha bilimsel bulması bir bağımlılık yaratıyor.Bu açıdan ideolojik düşünen insanlar daha fedekar olmakla birlikte ideolojileri; insan sevgisine yer bırakmaycak şekilde gönüllerinde yer kaplıyor.Hümanist duygular zaman içinde sıfır mutlakına yaklaşıyor
Tarihi süreçte ideolojinin gelişimini bilmeden ideolojik düşünmeyi
ya bulunduğu ortamda etkilenmek suretiyle veya menfaat ilişkileri içinde kendini ideolojiye kaptırmış olan insanlar en etkin
ve en kötü insani değerleri çiğneyenlerdir.Bu tip insanların humanistlik düşüncesinde olmaları zaten beklenmediği gibi,kaba kapitaliz min en sadık elemanlarıdır.insani değerler önünde kapitalizmden daha büyük engeldirler.Kurdun puslu havayı tercih nedeni ne ise bunlarda hep çatışma ortamını isteme nedeni o dur.
3. bakış açısı tabi bilimsel olmayan ideolojiler gibi düşünülsede ne olduğunu bir türlü anlamadığım faşizm de vardır reelde.Faşizm sadece menfaatçı gözüyle bakılmasıda yanlıştır.Faşizmdeki bazı özelikler toplumda silik ve kişilik yetersizliği çeken insanlara hitap ediyor. Emir kulu olmayı kendine yediren insanlar,bunu neden kabul ettiklerini uzun süre düşünmeden sonra buldum.Çünkü bunların toplumda yer edine bilme sorunları vardır.birine ve bir guruba bağlı olmakla o gurubun etkisinden faydalanıp kendine bir yer edinmek ister.işte bu tiplerde hümanizmin ve insanlık gelişiminin engelleridir.
bunların dışında cemaatler mezhepler yerel ve kültürel dinler gibi kavramlar ve daha başka düşünceden insanlar vardır bu engeli taşıyan
kaçırılan temel nokta
her ideoloji ve her din insani değerler i geliştirmek iken
insanın kendisi asıl amaç insanı amaç olmaktan çıkarmak, tır
asıl amaç olan insanı insana varmak amacıyla öldürebiliyorlar, sen kendi amacını öldürebilirsen ne olursun
hedefi olmayan serseri mayın gibi dolaşırsın ey insan
Peki bu kısır döngü nasıl yenilir. Toplum bunu nasıl yenecektir,
Çözüm evrensel insani değerlerinin bir otorite etkisi ile değil insani değerler ölçüsünde temel hedefin insanca yaşam olduğu bir hayat felsefesinin bilimsel yöntemler ışığında yaşanmasıdır.
Bunun için otoriter bir düzenin oluşturulmasına gerek yoktur. En büyük otorite bir beşeri ideoloji veya tanrısal bir diktatörlük düzeni etkisine sokulmamış kişilerin içinden gelen insani özdüşün me otoritesidir.
Çünkü her insan günlük yaşantıda yaptıklarının doğru ve yanlış olduğunu çevreden aldığı kültürün ışığında bilir. Çevresel bir etki olmadığı sürece kendi kendini o kendi düşünsel fenomeni ışığında dürüst çe yargılayabilir,ve yargılar. İnsanlar bu kendi yargılamasını dışarıya belirtmemesinin nedeni dış çevrenin etkisinden korktuğu için dir.
Ne yazık ki insan kendi haksızlığını çevresel faktörler etkisinde saklayan birey bir süre sonra bu hatanın doğruluğuna inanmak için kendini kandırmayı başarabildiğini sanıyorum,işin daha ilginci bir süre sonra bu hatanın yılmaz savunucusu olabilmektedir. Bu tahlilimin sonucunda şu gerçeği kaçırmamalıyım bunun en önemli çevre etkisi menfaat ilişkilerinden oluştuğudur.
Kısacası bu sorunun temel çözümü insani duygulara verilmesi gereken özgürlüktür.
Bir toplumda dini akımlara,ideolojilere, ve ateizme eşit seviyede özgürlük verilmeli. Birine diğerinden fazla özgürlük verirse toplumda bir despotizm oluşturulur. Biri diğerlerinin aleyhine güçlenir ve bu kendi diktatörlüğünü oluşturmak üzere yol alır. Bu tarihte görülmemiş olaylar değildir. Hitler ideolojik diktatörlük oluşturdu,emevi saltanatı dini diktatörlük oluşturdu
Bu diktatörlüğe neden olan tarihteki en önemli kurumlar cemaatler ve particilik iken son dönemde buna eklenen faktör medya dır toplumun bu 3 düşmanın etkisinde kalmaması durumunda kendi bireysel fikir leri ışığında hareket eden bireylerin oluşturduğu toplum kendi geleceği konusunda çok olumlu kararlar verecektir. Demokrasi o zaman olacaktır.
Kısacası toplumda düşünce özdürlüğü olmaz ise toplum yolunu şaşırır ve kapitalizmin oyunlarından birinin oyununa düşer. Toplumlar mutsuz ve harap hale gelir insanlık kültürüne katkısız bir hale gelir
KAPİTALİZMİN OYUNCAĞI OLUR
varmı özgürlük?
düşündüklerinize karışan yokki!
paylaştıklarınıza kota koyduk!
türkiye de soykırım yapıldı demek özgürlük diildir bunu belirmekte fayda var
Islam'in insanliga sagladigi bazi haklari söyle maddelendirebiliriz:
Bütün insanlar dogustan günahsizdir. Suç ve ceza mefhumlari ergenlikten itibaren söz konusudur.
insanlar Adem'in çocuklari olup esit hak-lara sahip olarak dogarlar.
Her dogan canli yasama ve özgürlük hakkina sahiptir.
Insanlarin canlari, mallari ve irzlari koruma altinda olup kutsaldir.
Adalet dünya hayatinin temelidir. Herkes adaletten pay alma hakkina sahiptir. (Nisa, 58)
Insanlarin meskenleri koruma altindadir. Izinsiz girmek yasaktir. (Nur, 27)
Baskalarina zarar vermedikçe insanlarin neyle ugrastiklariyla ugrasmak, casusluk yapmak yasaktir. (Hucurat, 12)
Ferdi sorumluluk esastir. Kimse kimsenin yaptigindan dolayi sorumlu tutulamaz. (En'am, 164)
Herkes, istedigi gibi düsünme ve düsündügünü açiklama hakkina sahiptir. (Kur'an kendisine karsi çikanlara her türlü yolu denemeleri için meydan okur)
. Insanlar, inanç özgürlügüne sahiptirler. (Bakara, 256)
. Hiçkimsenin mali haksiz yollarla gaspedilemez. (Nisa, 29)
. Herkes kazanma hakkina sahiptir. Rantiyecilik yoktur.
. Herkes siyaset yapma hakkina sahiptir. (Bakara, 279)
. Zulmün, iskencenin ve haksizligin her çesidi yasaklanmistir. Zulüm yasak oldugu gibi, zulme karsi çikmamak ta yasaktir. (Bakara, 283)
. Her insan egitim ve ögretim özgürlügüne sahiptir. Ögrendiklerini baskalarina ögretme hakkina da sahiptir.
. Haklarin korunmasi için sahitlik yapma ve isteme hakki vardir. (Isra, 23)
. Ailede ana-babaya itaat esastir. (Ankebut, 8)
. Devlet hizmetinde çalisan ya da özel islerde çalisanlarin devlet ya da isverenleri üzerinde günün kosullarinda normla sartlarda geçinebilecekleri bir ücret alma haklari vardir.
türkiyede olmadigi kesin
Çagimizda Islam Dini'nin en büyük sanssizliklarindan biri, bugün yasamakta olan müslümanlar arasinda, özellikle dünya milletleri arasinda çok az taninmis olmasi, yahut yeterince taninmamis olmasi, baska bir ifade ile oldugundan farkli tanitlmis olmasidir. Insanlarin ve bilmeyen müslümanlarin kafasinda olusan yanlis imajlari silmek ve katiksiz olarak Islam Dini'ni bütün yönleriyle tanitmak en önemli hizmetlerinden biridir.
Islam'in dünya görüsü son zamanlarda iyice ihmal edilerek, temeli yabancilara uzanan düsünceler hakim kilinmaya çalisilmistir. Islam'in dünya görüsünün aynasi, en önemli sorunlardan olan düsünce ve inanç özgürlügüne getirmis oldugu yaklasimlardir. Uygar dünya uzayi fethetmekle insani fethetmis olmadi. Oysa ki evrendeki en önemli unsur insanogludur. Islam'in insanliga vermis oldugu üstün mesajlar, ona sagladigi genis haklar ne yazik ki hala çagdas insanlara verilmemis durumdadir ve hala insanlar dinlerinden, irklarindan, düsünce ve inançlarindan ötürü bogazlanmakta, kilik kiyafetleriyle ugrasilmakta her gün biraz daha baskilar artmakta, iskence ve izdiraplar dinmek bilmemektedir. Her vesileyle çarenin demokrasi oldugu vurgulanmaktaysa da bunun dertlere çare olmadigi apaçik görülmektedir.
Islam, yaratilisinin geregi insana tüm haklari vermistir. Insanlar arasinda mal-mülk, kabile, renk, cins ayrimi yoktur. Bunlar insani insan olarak degerlendirme-de ölçü olarak kabul edilmemistir. Insana verilen bu deger Kur'an'da ifadesini söyle bulmustur. 'Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir disiden yarattik. Millet ve kabileler halinde topluluklar kildik ki birbirinizi taniyasiniz. Allah katinda en üstün olaniniz ondan en çok sakinaninizdir. '
Islam, Habesli bir köleyi ordularinin basina getirirken, ezilenleri, dislananari koruma mücadelesi verirken, dünya bu alanda düsünmeyi bile aklina getirmiyordu. Bati Dünyasi'ndaki insan haklari düsüncesinin geçmisine baktigimizda, tarihte üç olayin adeta insan haklarinin dönemeçleri kabul edil-digini görürsünüz. Bunlardan birincisi, Ingiltere'de baskaldiran ingiliz baronlari-na haklar tanimak amaciyla Kral Yurtsuz John tarafindan 1215'te çikarilan ferman-dir. 'Büyük Ferman' anlaminda 'Magna C(h) arta' adi verilmistir. Insan haklarinin Avrupa'daki ilk sözlesmesi sayilan Magna Charta hürriyetin besigi sayilan Ingiltere'de 15 Haziran 1215'te istemeyerek te olsa Kral John tarafindan mühürlenip imzalandiktan sonra ilan edil-mistir. Oysa ki bu tarih Hz. Muhammed'-in Medine'de müslüman, yahudi ve müsriklerle anlasarak 47 (veya daha fazla) madde halinde imzaladiklari kar-deslik, yurttaslik ve yardimlasma muka-velesi olan Medine sözlesmesinden tam 593 yil sonradir.
Redhouse sözlügüne baktigimizda Magna Charta su sekilde tanimlanmistir. 'Ingiliz derebeyleri ve Kral John tarafindan 1215'te çikarilan büyük ferman ki halkin sahsi masumiyetini ve sahsi haklarini taniyan ilk siyasi vesikadir, ingiliz demokrasisinin temelini teskil eder; sahsi hürriyeti müdafaa eden bir anayasa' (Redhouse, s.633)
Magna Charta ile insanlara bazi haklarin tanindigi inker edilemez. Ancak batililarin 'insan haklarinin temelini' bu fermanla baslatma iddialari tamamen asilsizdir. Oysa ki yeryüzünde insan hak ve vecibeleri konusnuda ilk yazili belge Hz. Muhammed'in baskanliginda 4 büyük grubu temsil eden yetkilerin 622'de imzaladiklari Medine Sözlesmesi'dir.
Bati'da insan haklarinin ikinci dönemeci kabul edien 'Fransiz insan ve Yurttas Haklari Beyannamesi'dir. Fransiz Ihti-lali'nin (1789) etkisiyle meydana getirilen Fransiz Halkinin Milli Meclis halinde toplanan mümessilleri tarafindan ilan edilen bu beyannameye ancak sinif çatismasi, kan, savas ve buhran sonucu ulasilabilmistir. Oysa ki miladi 622 yilinda Hz. Muhammed çatisma ve kan olmaksizin anlasma saglamisti.
Batinin üçüncü dönemeci ise BM insan Haklari Bildirgesi'dir. BM teskilatina üye olan devletlerce 10 Aralik 1948 tarihinde toplanan Paris Kongresi'nde kabul edilen, bütün insanlara taninan temel haklari belirten bu bildiri de ancak her iki dünya savasinin yarattigi dehset ve meydana getirdigi yikimdan ürkmenin bir sonucu olarak ortaya konulabilmistir. Oysa Islam'in getirdigi insan haklari ayni zamanda fitri haklar olup 15 asirdan bu yana Islam dünyasinin fiilen yasattigi ve uyguladigi haklardir. Halbuki Bati'da insan haklarinin modern anlamda dogusu katolik ve protestanlarin, azinlikta olduklari topluluklarda ve ülkelerde cezalandirilmalari nedeniyle Avrupa'da baslayan Rönesans sonrasi döneme denk düser.
türkiyede olmayan özgürlük...
kemalist rejimin getirisi...
bu ülke hep gizli dikta ile yönetilmekte...
Türkiyede islamiyete ve inanlara başkaldırıp, Türbanlı üniversite öğrencilerinin kapı dışına konulması...veeee 2.sınıf insan muamelesi görmesidir...(irtica kaşesi ile kaşelenmeleride sümen altı olsun.) teferruata gerek yok...
bknz..AYNA...
arabistanda kadının kara çarşafa başkaldırıp............asılmasıdır.........
insan beynine kelepçe takılamaz düşünmesi engellenemez bırakalım beynimizi uçsun sınırsız göklerde.
'Düşünce özgürlüğü bütün kötülüklerinm anasıdır'' diyor unutulmaz lider Adolf Hitler eee dogru söze ne denir bu ne kardesim ya her isteyen her istediğini düşünürse dünya ne kadar çekilmez olur demi ama aaaaaaaa
ı love my fuhrer