Her insan bir risktir ve sonuna kadar da öyle kalır, çözüm yeri burası değildir, ondan sağlığını ve mutluluğunu korumak isteyen önce lüzumsuz yük taşımamalıdır, bu seçme olgusu da hayatidir, kendinden kaybettiğni yerine koyamıyabilirsin, ve geçip gider çoğu, ondan zaten hiç güvenmediğim bir türe, açık liman olmak, ancak süzmelerin işidir, ve sonunda iş ağır kayıplara kadar gider, ve telafi de edemez, baştan önünü kesersen, sağlığına da korumaya almışın demektir, yoksa sana ne olduğu hiç kimsenin umurunda değildir, en yakınlarım dediklerin dahil, seni tek koruyacak olan gene sensindir, Ortega Gasset in dediği gibi insan gerçekte tek başınadır, ama, kendini kalabalıkta sanır, yani Erkin Babanın altını çizdiği, - Kara ki yazı yazıldı sanma sakın, insanın da kaderi böyle, kimse kimseye yardım edemez, ancak bunu kendin yapabilirsin, ondan kaderlerini gayretlerine bıraktık der, Kuranda, ve buna boyun eğişte de özgürlük var der Hallac da, yani kalıcı özgürlük arayanlar önce girişi burdan yapacak, bir mahkumiyetten, işte artık önünde hiçbir engel yok.
Dost demek bir can bir yürek parçası demek.ona her şeyini anlatırsın,verirsin.Yanında bir yoldaşın,dostun olduğu sürece her kapıdan geçersin. Yeterki bir yoldaşın dostun olsun...
' Büyümek; üşümektir..' demişti şair bir dizesinde.. Ben büyüdükçe üşüdüm.. üşüdükçe inançlarımın karanlıklarına gömüldüm.. Dostluğa olan inancımı yitirdim artık.. Üşüyorum...
Zamanın birinde, bir oduncu ormanda odun keserken çalı arasında bir yılana rastlamış. Elindeki baltayı kaldırıp yılanın başını vurmak üzereyken bir an gözgöze gelmiş. Yaradana olan aşkı -yılan bile olsa- yaratılana yansımış ve yılana vurmaya kıyamamış. Yılanda duygulanmış ve dile gelmiş. 'Ey insanoglu, sen bana kıyamadın, bende sana iyilik edecegim' demiş. Bir kör kuyuya dalmış ve kaybolmuş. Biraz sonra agzında bir altın lira ile dönmüş ve 'Bundan böyle ömür boyu sana hergün bir altın lira verecegim! ' demiş. Oduncu altını bozdurmuş ve evinde ogün şenlik olmuş. Aileside dahil hiç kimseye olanı biteni anlatmamış. Herkes sadece oduncunun çok çalıştıgı için durumunun düzeldigini zannetmiş. Oduncu yıllar boyu hergün o kör kuyunun başına gitmiş, yılan ile buluşmuş ve altınını almış. Birgün oduncu agır hastalanmış. Kuyunun başına gidemez olmuş. Birkaç gün geçince bolluğa alışmış evinde darlık başlamış. Oduncu oğlunu yanına çağırmış ve yılanın sırrını anlatmış. 'Kör kuyunun başına git ve oğlum oldugunu söyle; yılan sana altın verecek! ' demiş. Oğlu inanmamış ama gitmiş. Yılan önce saklanmış, sonra ortaya çıkmış. Onun oduncunun oğlu olduğuna iyice kanaat getirince de kuyuya inip bir altın getirmiş. Oğlan önce inanmadıgı hikayenin gerçek olduğunu görünce hırsa kapılmış, 'Kimbilir daha ne kadar altın var kuyunun içinde! ' diye düşünmüş. Hırsla yılanı öldürmek için bir hamle yapmış, ıskalamış ama yılanın kuyrugunu koparmış. Yılan da can havliyle dönüp oğlanı sokmuş ve öldürmüş. Akşam yaklaşıp da oglu gelmeyince oduncu iyice endişelenmiş. Hasta yatagından sürünerek bile olsa kalkmış. Kuyunun başına gitmiş ki oglu cansız yatıyor. Yılanda o anda görünmüş; kuyrugu yok ve kanlar içinde. Oduncu durumu anlamış ve çok üzülmüş. Canının parçası oğlu yerde cansız, yıllardır velinimeti olan yılanda yaralı... 'Hatalı olan oğlum olmalı! ' demiş ve yılandan özür dilemiş. 'Tekrar dost olalım! ' demiş. Yılan ise acı acı gülümsemiş:
'Çok isterdim ama sende bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı varken biz artık dost olamayız! ' demiş.
dostluk nedir bunu kimseye anlatamazsın herkesin yaşaması lazım hani bir söz vardır HAYATTA BİR DOSTUN OLSUN BİRDE CANIN HER CAN DOST OLMAZ HABERİN OLSUN CANDAN DOSTLARA SLM OLSUNNNN........
bir zamanlar iki dost varmış birisi uyanık diğeri ise saf'mış birgün uyanık olan saf arkadaşından borç para istemiş saf olan ise işleri iyi olduğu için cebindeki son parasını vermiş birgün uyanık olan arkadaş yine gelmiş ve bizim saf tan nişanlısından ayrılıp onla evlenmek istediğini söylemiş bizim saf üzülerekte olsa nişanlısından vazgeçmiş uyanık olan arkadaşını kırmadan kabul etmiş.Bizim safın işleri kötüye gidince uyanık olan arkadaşının yanına gitmiş ve ondan çalışmak için iş istemiş ama uyanık olan ona iş vermemiş.Bizim saf birgün yolda giderken yaşlı bir adama rastlar adam çok aç olduğunu ve ilaç almak için parasının olmadığını söyler bizim saf'ta hiç düşünmeden adama yardım eder.Günler geçer ve birgün bir mektup gelir bizim saf'a yardım ettiği yaşlı adam ölmüştü saf buna çok üzülür fakat yaşlı adam çok zengindir ve bütün mirasını bizim saf'a bırakır.Bizim safta biraz kırgınlığıylada olsa uyanık arkadaşının işyerinin karşısında çok güzel bir ev satın alır.Bir gün bizim saf'ın kapısı çalar yaşlı bir kadın aç olduğunu söyler bizim saf yine hiç düşünmeden dayanamayıp kadını içeri alır ve ona yemek verir.Yaşlı kadın bizim saf'a evde işlere yardım etmesini bunun karşılığındada evde kalmasını önerir bizim saf kabul eder.Birgün yaşlı kadın bizim saf'a evlenmesi gerektiğini söyler bizim safta nerden bulacaz öyle iyibir kızı der ve bizim yaşlı kadın bir tanıdığının kızı olduğunu söyler ve kızla onu tanıştırır.Bizim saf kızı çok sever kızda onu güngelir iki genç evlenmeye karar verirler.Güngelir ve nikah tarihidir bizim saf uyanık olan arkadaşınada bir davetiye gönderir gelde gör nasıl bir seviyeye ulaştım dercesine.Ogün sabah nikahtan önce bizim saf mikrofonu alır ve başlar başında geçenleri anlatmaya anlatır anlatır.Uyanık olan dayanamaz alır ve başlar konuşmaya; bir zamanlar benimde bir dostum vardı onu çok severdim birgün ondan işlerimin yolunda olmadığını söyledim ve borç para istedim cebindeki son parasını çıkarıp verdi ve yine birgün ona gittim ve nişanlısını çok beğendiğimi ve onla evlenmek istediğimi söyledim oda kabul etti.Birgün bana geldi ve benden iş istedi nasıl olurda kendi arkadaşımı emirim altında çalıştıra bilirdim nişanlısını istememin sebebi o kadının arkadaşıma yakışmaması ve okadının iyi birisi olmamasıdır yolda karşılaştığı benim babamdı onu ona ben gönderdim mirasını ona bırakması için kapısını çalan yaşlı kadın benim annemdi ona bakması ve yemekyapması için ben gönderdim şu anda evlenmek olduğu kız ise benim kızkardeşimdir onu arkadaşımla evlenmesi için ben ikna ettim deyince diğer saf olan dayanamaz ve uyanık olan arkadaşına sarılır İŞTE BİZ BÖYLE DOSTLARIZ derler......
Dostluk,hakkında çok konuşulan,çok düşünülen,hatta temcit pilavına dönüştürülmüş ama gerçekte var olmayan birşey.Dostluk belki bir ideal,belki bir hayal.Nasıl anlatsam bilmem ki,sanki zaman makinesi yapma hayali gibi,sanki uzayda dünya benzeri bir gezegen bulup oraya yerleşmek gibi bir hayal.Belki gerçekleşir, ama kimbilir ne zaman, cinsinden bir hayal.Oysa biz bu bencillik denizi toplumunda hepimizin hayali olan dostluk idealinden her geçen gün daha çok uzaklaşıyoruz.Peki nasıl olur,bu ne saçma şey diyeceksiniz.Herkes istiyorsa niye gerçekleşmez bir hayal.Çünkü herkes kendine bir dost edinmeyi hayal ediyor,kimse ideal bir dost olmayı hayal etmiyor.Ya da herkes dostluğunu,çok iyi bir dost olmanız karşılığında vermek istiyor.Kimse karşılıksız dostluk sunmuyor. DOST Dinler DOST Yargılamaz. DOST Paylaşır Kıskanmaz Yardım eder ama isterseniz Samimidir Asla arkanızdan iş çevirmez,hakkınızda dedikodu yapmaz. DOST Yapıcı öğütler verir,ihtiyaç duyarsanız. DOST Dingince ve saatlerce susar,öyle gerekiyorsa. DOST Saatlerce konuşur,sohbet istiyorsanız DOST Yine de bütün kararları size bırakır,karışmaz,müdahale etmez,gerekiyorsa sizi size bırakır.Bazen yalnızca onun varolduğunu bilmeniz yeterlidir çünkü... Var mı arkadaşlar içinizde böyle bir dost olabilirim diyen.Her yiğidin harcı değil di mi?
DOSTLUĞUN BUZ TUTMUŞ KANIYLA DAMARLARI DAĞLANMIŞ, DOST İHANETİNİN EFKARIYLA SAÇLARI AĞARMIŞ,DOSTA VEFANIN SADAKATİYLE GAMZELERİNDE MENEKŞELER AÇMIŞ,YAŞADIĞIM HER SAHNEYE EN CANLI ŞAHİR GÖSTEREBİLECEĞİM BİR VİRANE-İ HANA DAVET ETTİĞİM NADİR İNSANLARDIR... DOSTLUK İÇİN BİNLERCE TARİF VARDIR GÖNÜLLERDE ÇÜNKÜ HER İNSAN İÇİN 'DOST' TARİFİ ŞAHSA MÜNHASIRDIR... BAZEN AZGIN SULARDA SIĞINACAK BİR LİMAN, HASTA İKEN İLAÇ, YANAN YÜREĞİNE SERPİLEN BERRAK BİR SU DAMLASIDIR... ÇIKARSIZ, RİYASIZ, İKİCİHANDA UNUTMADIĞIN, UNUTAMADIĞIN İNSANDIR...
Her insan bir risktir ve sonuna kadar da öyle kalır, çözüm yeri burası değildir, ondan sağlığını ve mutluluğunu
korumak isteyen önce lüzumsuz yük taşımamalıdır, bu seçme olgusu da hayatidir, kendinden kaybettiğni yerine
koyamıyabilirsin, ve geçip gider çoğu, ondan zaten hiç güvenmediğim bir türe, açık liman olmak, ancak süzmelerin işidir, ve sonunda iş ağır kayıplara kadar gider, ve telafi de edemez, baştan önünü kesersen, sağlığına da korumaya almışın demektir, yoksa sana ne olduğu hiç kimsenin umurunda değildir, en yakınlarım dediklerin dahil, seni tek koruyacak olan gene sensindir, Ortega Gasset in dediği gibi insan gerçekte tek başınadır, ama, kendini kalabalıkta sanır, yani Erkin Babanın altını çizdiği, - Kara ki yazı yazıldı sanma sakın, insanın da kaderi böyle, kimse kimseye yardım edemez, ancak bunu kendin yapabilirsin, ondan kaderlerini
gayretlerine bıraktık der, Kuranda, ve buna boyun eğişte de özgürlük var der Hallac da, yani kalıcı özgürlük
arayanlar önce girişi burdan yapacak, bir mahkumiyetten, işte artık önünde hiçbir engel yok.
dostluk nedir
HIÇ DOSTLARIN GÜVENME ÇÜNKÜ KİMSE İNANMA HAYAT ÇOK ZOR GİÇYOR DOSTLARI GÜVENME
Şarap gibi olmalı..
En yaşanmışından, en kırmızısından...
Dost demek bir can bir yürek parçası demek.ona her şeyini anlatırsın,verirsin.Yanında bir yoldaşın,dostun olduğu sürece her kapıdan geçersin. Yeterki bir yoldaşın dostun olsun...
Bilim adamlarından neden iki karşı cinsin dost olamadığını açıklamalarını rica ediyorum..
Hormonel deyip kestirip atmayın.Daha daha açıklayıcı olun:)
Arapların güzel bir söylemi vardır; ' evvel refik bade'l tarık'
-Önce yoldaş, sonra yol..
“Dostluk iki yürek arasında akan bir nehir gibidir;
Gittiği yeri de temizler, geldiği yeri de.”
Ey Can dostluk illa yan yana, diz dize olmak değildir asıl dostluk CAN CANA, KALB KALBE olmaktır.. Hz. Mevlana
İyi ve kötü günde yüksek fedakarlık gösterilen, karşılığı beklenmeyen,ve doğal güven ortamının oluştuğu arkadaşlık
İyi ve kötü günde yüksek fedakarlık gösterilen, karşılığı beklenmeyen,ve doğal güven ortamının oluştuğu arkadaşlık
Hâkiki dostlukta, bayağı yaratılışta olanların tadamayacağı lezzet vardır...
Dostluklar şarap gibidir. Eskidikçe değerlenir.
lekesiz bir gökyüzünden,bereketli kılmak için insanın tarlasına inen yağmurdur...
Şöyle dediler;
'gerçek dostluk, sükûnete ermiş ve bekâ bulmuş aşktır..'
' Büyümek; üşümektir..' demişti şair bir dizesinde.. Ben büyüdükçe üşüdüm.. üşüdükçe inançlarımın karanlıklarına gömüldüm.. Dostluğa olan inancımı yitirdim artık.. Üşüyorum...
Zamanın birinde, bir oduncu ormanda odun keserken çalı arasında bir yılana rastlamış. Elindeki baltayı kaldırıp yılanın başını vurmak üzereyken bir an gözgöze gelmiş. Yaradana olan aşkı -yılan bile olsa- yaratılana yansımış ve yılana vurmaya kıyamamış. Yılanda duygulanmış ve dile gelmiş. 'Ey insanoglu, sen bana kıyamadın, bende sana iyilik edecegim' demiş. Bir kör kuyuya dalmış ve kaybolmuş. Biraz sonra agzında bir altın lira ile dönmüş ve 'Bundan böyle ömür boyu sana hergün bir altın lira verecegim! ' demiş. Oduncu altını bozdurmuş ve evinde ogün şenlik olmuş. Aileside
dahil hiç kimseye olanı biteni anlatmamış.
Herkes sadece oduncunun çok çalıştıgı için durumunun düzeldigini zannetmiş. Oduncu yıllar boyu hergün o kör kuyunun başına gitmiş, yılan ile buluşmuş ve altınını almış. Birgün oduncu agır hastalanmış. Kuyunun başına gidemez olmuş. Birkaç gün geçince bolluğa alışmış evinde darlık başlamış. Oduncu oğlunu yanına çağırmış ve yılanın sırrını anlatmış. 'Kör kuyunun başına git ve oğlum oldugunu söyle; yılan sana altın verecek! ' demiş. Oğlu inanmamış ama gitmiş. Yılan önce saklanmış, sonra ortaya çıkmış. Onun oduncunun oğlu olduğuna iyice kanaat getirince de kuyuya inip bir altın getirmiş. Oğlan önce inanmadıgı hikayenin gerçek olduğunu görünce hırsa kapılmış, 'Kimbilir daha ne kadar altın var kuyunun içinde! ' diye düşünmüş. Hırsla yılanı öldürmek için bir hamle yapmış, ıskalamış ama yılanın kuyrugunu koparmış. Yılan da can havliyle dönüp oğlanı sokmuş ve öldürmüş. Akşam yaklaşıp da oglu gelmeyince oduncu iyice endişelenmiş. Hasta yatagından sürünerek bile olsa kalkmış. Kuyunun başına gitmiş ki oglu cansız yatıyor. Yılanda o anda görünmüş; kuyrugu yok ve kanlar içinde. Oduncu durumu anlamış ve çok üzülmüş. Canının parçası oğlu yerde cansız, yıllardır velinimeti olan yılanda yaralı...
'Hatalı olan oğlum olmalı! ' demiş ve yılandan özür dilemiş. 'Tekrar dost olalım! ' demiş. Yılan ise acı acı gülümsemiş:
'Çok isterdim ama sende bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı varken biz artık dost olamayız! ' demiş.
dostluk nedir bunu kimseye anlatamazsın herkesin yaşaması lazım hani bir söz vardır HAYATTA BİR DOSTUN OLSUN BİRDE CANIN HER CAN DOST OLMAZ HABERİN OLSUN CANDAN DOSTLARA SLM OLSUNNNN........
bir zamanlar iki dost varmış birisi uyanık diğeri ise saf'mış birgün uyanık olan saf arkadaşından borç para istemiş saf olan ise işleri iyi olduğu için cebindeki son parasını vermiş birgün uyanık olan arkadaş yine gelmiş ve bizim saf tan nişanlısından ayrılıp onla evlenmek istediğini söylemiş bizim saf üzülerekte olsa nişanlısından vazgeçmiş uyanık olan arkadaşını kırmadan kabul etmiş.Bizim safın işleri kötüye gidince uyanık olan arkadaşının yanına gitmiş ve ondan çalışmak için iş istemiş ama uyanık olan ona iş vermemiş.Bizim saf birgün yolda giderken yaşlı bir adama rastlar adam çok aç olduğunu ve ilaç almak için parasının olmadığını söyler bizim saf'ta hiç düşünmeden adama yardım eder.Günler geçer ve birgün bir mektup gelir bizim saf'a yardım ettiği yaşlı adam ölmüştü saf buna çok üzülür fakat yaşlı adam çok zengindir ve bütün mirasını bizim saf'a bırakır.Bizim safta biraz kırgınlığıylada olsa uyanık arkadaşının işyerinin karşısında çok güzel bir ev satın alır.Bir gün bizim saf'ın kapısı çalar yaşlı bir kadın aç olduğunu söyler bizim saf yine hiç düşünmeden dayanamayıp kadını içeri alır ve ona yemek verir.Yaşlı kadın bizim saf'a evde işlere yardım etmesini bunun karşılığındada evde kalmasını önerir bizim saf kabul eder.Birgün yaşlı kadın bizim saf'a evlenmesi gerektiğini söyler bizim safta nerden bulacaz öyle iyibir kızı der ve bizim yaşlı kadın bir tanıdığının kızı olduğunu söyler ve kızla onu tanıştırır.Bizim saf kızı çok sever kızda onu güngelir iki genç evlenmeye karar verirler.Güngelir ve nikah tarihidir bizim saf uyanık olan arkadaşınada bir davetiye gönderir gelde gör nasıl bir seviyeye ulaştım dercesine.Ogün sabah nikahtan önce bizim saf mikrofonu alır ve başlar başında geçenleri anlatmaya anlatır anlatır.Uyanık olan dayanamaz alır ve başlar konuşmaya; bir zamanlar benimde bir dostum vardı onu çok severdim birgün ondan işlerimin yolunda olmadığını söyledim ve borç para istedim cebindeki son parasını çıkarıp verdi ve yine birgün ona gittim ve nişanlısını çok beğendiğimi ve onla evlenmek istediğimi söyledim oda kabul etti.Birgün bana geldi ve benden iş istedi nasıl olurda kendi arkadaşımı emirim altında çalıştıra bilirdim nişanlısını istememin sebebi o kadının arkadaşıma yakışmaması ve okadının iyi birisi olmamasıdır yolda karşılaştığı benim babamdı onu ona ben gönderdim mirasını ona bırakması için kapısını çalan yaşlı kadın benim annemdi ona bakması ve yemekyapması için ben gönderdim şu anda evlenmek olduğu kız ise benim kızkardeşimdir onu arkadaşımla evlenmesi için ben ikna ettim deyince diğer saf olan dayanamaz ve uyanık olan arkadaşına sarılır İŞTE BİZ BÖYLE DOSTLARIZ derler......
HERKES DOST BULAMAZ AMA HERKES ÇOK KOLAY DOST KAYBEDER... BENCE DOSTLAR SAYILIDIR.
HERKES DOST BULAMAZ AMA HERKES ÇOK KOLAY DOST KAYBEDER... BENCE DOSTLAR SAYILIDIR.
bekleyen omuz
açık kucak
ağlamaları dindiren
yaraları sağaltan
acıları azaltan
dost diye bir şey yok malesef artık her şey gibi bununda anlamını harcadılar anlamını yitirmiş kelimelerden biri bence başkada bir şey değil! ! !
Bölmektir ikiye,ekmeği.Dosta vermektir yağmurlu havada şemsiyeyi.Çay içmektir aynı bardaktan.Başımız dertteyken sarıldığımız,baktığımızda geriye dönüp anımsadığımız şeydir dostluk.Tanıdık bakış,gülümseyen yüzdür...
Dostluk bir nevi karşılıklı güven olmalı,İki dost derler ya işte öyle..
Dostluğu çok severim eğer gerçek olursa
KEDERLİ GÜNLERİMDE ARAR BENİ BULURSA...
dostluk içten sevmektir o kadar...
bence dostluk bir insanın can yoldaşıdır
Dostluk,hakkında çok konuşulan,çok düşünülen,hatta temcit pilavına dönüştürülmüş ama gerçekte var olmayan birşey.Dostluk belki bir ideal,belki bir hayal.Nasıl anlatsam bilmem ki,sanki zaman makinesi yapma hayali gibi,sanki uzayda dünya benzeri bir gezegen bulup oraya yerleşmek gibi bir hayal.Belki gerçekleşir, ama kimbilir ne zaman, cinsinden bir hayal.Oysa biz bu bencillik denizi toplumunda hepimizin hayali olan dostluk idealinden her geçen gün daha çok uzaklaşıyoruz.Peki nasıl olur,bu ne saçma şey diyeceksiniz.Herkes istiyorsa niye gerçekleşmez bir hayal.Çünkü herkes kendine bir dost edinmeyi hayal ediyor,kimse ideal bir dost olmayı hayal etmiyor.Ya da herkes dostluğunu,çok iyi bir dost olmanız karşılığında vermek istiyor.Kimse karşılıksız dostluk sunmuyor.
DOST
Dinler
DOST
Yargılamaz.
DOST
Paylaşır
Kıskanmaz
Yardım eder ama isterseniz
Samimidir
Asla arkanızdan iş çevirmez,hakkınızda dedikodu yapmaz.
DOST
Yapıcı öğütler verir,ihtiyaç duyarsanız.
DOST
Dingince ve saatlerce susar,öyle gerekiyorsa.
DOST
Saatlerce konuşur,sohbet istiyorsanız
DOST
Yine de bütün kararları size bırakır,karışmaz,müdahale etmez,gerekiyorsa sizi size bırakır.Bazen yalnızca onun varolduğunu bilmeniz yeterlidir çünkü...
Var mı arkadaşlar içinizde böyle bir dost olabilirim diyen.Her yiğidin harcı değil di mi?
DOSTLUĞUN BUZ TUTMUŞ KANIYLA DAMARLARI DAĞLANMIŞ,
DOST İHANETİNİN EFKARIYLA SAÇLARI AĞARMIŞ,DOSTA VEFANIN SADAKATİYLE GAMZELERİNDE MENEKŞELER AÇMIŞ,YAŞADIĞIM HER SAHNEYE EN CANLI ŞAHİR GÖSTEREBİLECEĞİM BİR
VİRANE-İ HANA DAVET ETTİĞİM NADİR İNSANLARDIR...
DOSTLUK İÇİN BİNLERCE TARİF VARDIR GÖNÜLLERDE ÇÜNKÜ HER İNSAN İÇİN 'DOST' TARİFİ ŞAHSA MÜNHASIRDIR...
BAZEN AZGIN SULARDA SIĞINACAK BİR LİMAN, HASTA İKEN İLAÇ, YANAN YÜREĞİNE SERPİLEN BERRAK BİR SU DAMLASIDIR...
ÇIKARSIZ, RİYASIZ, İKİCİHANDA UNUTMADIĞIN, UNUTAMADIĞIN İNSANDIR...
Dostluk iki yürek arasında akan nehir gibidir; gittiği yeride temizler, geldiği yeride.