Yukarlara çıkmak istiyorsanız, kendi bacaklarınızı kullanmalısınız. Kendinizi taşıtmayasınız, yabancıların sırtına, kafasına binmeyesiniz. Ama, gerçek insanlarım yok daha, Bu benim sabahım, benim gündüzüm başlıyor, gel artık, gel, ey büyük öğle.
Yani gerçek insan güneşi dorukta deneyimleyen insan, bunu da kendi gücüyle yapmak zorunda modern evrede, çünkü, tarımsal dönemin dayanışma içeren ortamı çekiliyor sahneden, herkes tek başına, zaten kazanmanın, geçimin zorlaştığı ortamda, iyice tek başınasın, demek ki, sanılanın aksine değerlere eskisinden daha çok ihtiyacın var, hiççiliğin değil, değerlerin dünyasının çıkış yolu olabileceğinin manifestosudur aslında, ama, eski yaşanılan alışkanlıkların yöntemi olanlarla değil, yeni aşamanın getirdiği duruma uyumla, değeri bünyene sindirerek, onlar zaten zamanın başından beri her coğrafyada, her aşamada aynı, farkı yeni sınav dönemlerinde farklılaşan durumlarla, soruların başkalaşması, aynı soruları, yeni biçimlerle cevaplama yeteneğine katkı yapıyor, yani - ipe sıkı sarılma - esasında değişen bir şey yok, sadece yeni konumun farklı, daha çok istismarın görüldüğü bu aşamada öldürdüğün Tanrı, aslında, her yerde sinmiş varlığını, gerçek boyutuna taşıyacak doğallığı koruyabilirsen gene görünüm alanında olacak, ama üstüme çeker yorganı yatarım, görmem olur biter, işime bakarım dediğinde, işine bakılır gerçekten, hiçbir şeyi örtemezsin çünkü, varolan hep vardır, sen var mısın meçhul olan o, ama, olabilirsin o da ne kadar görünür sende, görünür kalman için, olayın anahtarı bu, yoksa hiçbir kapının açılacağı falan yok, sen açmanın gayretine girince başlayacak, başkalaşım, süresizlik, adım atmakla, kendi patikasını işaret ediyor. Kolay gelsin.
Değer yaratırsan değerli. İnsanların verdiği değerin bir önemi yoktur, kalıcı değildir, bugün verir, yarın kaprisine uymayanı geri alır, hiçbir zaman güvenilmez, ama, O kolay kolay değer vermez, verirse de geri almaz, ebedidir, hedefi ona göre belirlemek sana yarar.
Kendimi vitrinlerde seyrederken, bir aşk tüccarının rafında kalmış alelade bir çerçeve olduğumu anlayamamışım. Ne zormuş insanın sevildiğini sanması. Tırnaklarıyla kazıdığı bir aşkta, tırnak kadar değerinin olmaması…
her nesne bir değer taşır özü itibariyle fakat tüm müesseselerde 'eder' önemlidir. değere göre değil edere göre muamele. insafsızlık mı? o sizin hüsnü kuruntunuz der geçerler.
bazen de değmez. değdiğini zannedersiniz ama yakınınızdan bile geçmemiştir. kolunuzda kalan yara izi gözyaşlarınızın açtığı yoldur sadece.. her nehir yatağı gibi o da kurur, o da dolar.. büyük sözler kalır geriye, söylenmiş.. ve cemal süreya çıkıp gelir:
sen tutar kendini incecik sevdirirdin bir umuttum bir misillemeydin yalnızlığa şanssızım diyemem kendi payıma hain bir aşk bu kökü dışarda olur böyle şeyler ara sıra olur ara sıra
'Değer vermeye değer mi acaba? ' düşünceleriyle boğuşurken insan kendini neden kandırıyor ki? Objektif olmak neden zorlaşıyor? Haddinden fazla değer verme özelliğine sahip insanlar mutsuzluğa neden mahkum?
karşınızdakine bir değer yükler, pratikte de bunu gösterecek girişimler de bulunursunuz. bu değeri iliklerine kadar hisseden karşınızda ki, hukuğu geliştirip, zenginleştirmek yerine anlaşılmaz bir şekilde hoyratlaşarak, özeni, inceliği elinden bırakıp, ilişkiyi köreltmeye başlar! ne oluyor ya, deyip, yaşananların adını koymaya çalışırsınız: sizi elde etmenin dayanılmaz hafifliği, kaçan- kovalayan paradoksu, heyecan bitti vs.vs. sonuçta her ne menemse, ilişkiniz yıpranır ve gözden geçirmek zorunda kalırsınız. üç vakte kadar iki yol gözükür, ya by-pass yada ilişki mezarlığına mevtayı sessizce gömmek…
göğsüm daralıyor yüreğim kanıyor, olmasaydı sonumuz böyle… mırıl mırıl. ama geçtir hem de çok geç, bunu daha önce düşünüp, buna uygun davranacaktın a merkepinoğlu/kızı.
Değer kelimesini; şu kocaman dünya üzerinde,tartabilecek kadar teknolojiye sahip,hiç bir Mizan aletinin olduğunu sanmıyorum.olsa olsa,yürek denilen eşsiz kıyas olgusuyla ölçebiliriz diyebilmekteyim ancak.Ve,bu Kıyas olgusuna sahip olan canlı sayısı ise,bir elin parmakları sayısınca çıkabilmekte maalesef.... Değerli user justyche'e saygılarımla....
İşine geliyorsa, değer, o zaman, değmez, işine bak.
Kendine biçtiğin değeri biçen O değilse, bir biçilme vardır, ve kaynağı da ayetlere dayanır, değer kazanmanın, kolay gelsin.
Yukarlara çıkmak istiyorsanız, kendi bacaklarınızı kullanmalısınız. Kendinizi taşıtmayasınız, yabancıların sırtına, kafasına binmeyesiniz. Ama, gerçek insanlarım yok daha, Bu benim sabahım, benim gündüzüm başlıyor, gel artık,
gel, ey büyük öğle.
Yani gerçek insan güneşi dorukta deneyimleyen insan, bunu da kendi gücüyle yapmak zorunda modern evrede, çünkü, tarımsal dönemin dayanışma içeren ortamı çekiliyor sahneden, herkes tek başına, zaten kazanmanın, geçimin zorlaştığı ortamda, iyice tek başınasın, demek ki, sanılanın aksine değerlere eskisinden daha çok ihtiyacın var, hiççiliğin değil, değerlerin dünyasının çıkış yolu olabileceğinin manifestosudur aslında, ama, eski yaşanılan alışkanlıkların yöntemi olanlarla değil, yeni aşamanın getirdiği duruma uyumla, değeri bünyene sindirerek, onlar zaten zamanın başından beri her coğrafyada, her aşamada aynı, farkı yeni sınav dönemlerinde farklılaşan durumlarla, soruların başkalaşması, aynı soruları, yeni biçimlerle cevaplama yeteneğine katkı yapıyor, yani - ipe sıkı sarılma - esasında değişen bir şey yok, sadece yeni konumun farklı, daha çok istismarın görüldüğü bu aşamada öldürdüğün Tanrı, aslında, her yerde sinmiş varlığını, gerçek boyutuna taşıyacak doğallığı koruyabilirsen gene görünüm alanında olacak, ama üstüme çeker yorganı yatarım, görmem olur biter, işime bakarım dediğinde, işine bakılır gerçekten, hiçbir şeyi örtemezsin çünkü, varolan hep vardır, sen var mısın meçhul olan o, ama, olabilirsin o da ne kadar görünür sende, görünür kalman için, olayın anahtarı bu, yoksa hiçbir kapının açılacağı falan yok, sen açmanın gayretine girince başlayacak, başkalaşım, süresizlik, adım atmakla, kendi patikasını işaret ediyor. Kolay gelsin.
Değer yaratırsan değerli. İnsanların verdiği değerin bir önemi yoktur, kalıcı değildir, bugün verir, yarın kaprisine uymayanı geri alır, hiçbir zaman güvenilmez, ama, O kolay kolay değer vermez, verirse de geri almaz, ebedidir, hedefi ona göre belirlemek sana yarar.
.
.
“ değer miydi peki ?
.
.
Bir kara kalın, bir kara gözün, değer dünya malına...
ölçülüp tartılacak bir şey değildir. Gönül biçer insanın değerini
ve sözler de asla o ölçüyü ifade edemez...
bir fatih yeşil kolay yetişmiyor..
Canın Yana Yana Ögrenirsin Kime Çok Değer Verdigini
Değer verdiğin insan, senin değerini bilmiyorsa; bırak kendi değeri ile kalsın...! ! ! !
Kendimi vitrinlerde seyrederken, bir aşk tüccarının rafında kalmış alelade bir çerçeve olduğumu anlayamamışım. Ne zormuş insanın sevildiğini sanması. Tırnaklarıyla kazıdığı bir aşkta, tırnak kadar değerinin olmaması…
ne ya da ne değil? ve kime göre neye göre?
her nesne bir değer taşır özü itibariyle fakat tüm müesseselerde 'eder' önemlidir. değere göre değil edere göre muamele. insafsızlık mı? o sizin hüsnü kuruntunuz der geçerler.
bazen de değmez. değdiğini zannedersiniz ama yakınınızdan bile geçmemiştir. kolunuzda kalan yara izi gözyaşlarınızın açtığı yoldur sadece.. her nehir yatağı gibi o da kurur, o da dolar.. büyük sözler kalır geriye, söylenmiş.. ve cemal süreya çıkıp gelir:
sen tutar kendini incecik sevdirirdin
bir umuttum bir misillemeydin yalnızlığa
şanssızım diyemem kendi payıma
hain bir aşk bu kökü dışarda
olur böyle şeyler ara sıra
olur ara sıra
artık değerler sözde özde bir değer yok onun içni düşüncem hiç yokk
Herkeste olması gereken şey, bir eşyanın bile...
kalbinizde elleri olan.
...
onun maddî değeri kaybolmamıştır...
...
belki manevî bir bedel olmuştur...
'Değer vermeye değer mi acaba? ' düşünceleriyle boğuşurken insan kendini neden kandırıyor ki?
Objektif olmak neden zorlaşıyor?
Haddinden fazla değer verme özelliğine sahip insanlar mutsuzluğa neden mahkum?
Kimseye hak ettiginden fazla deger vermeyin. Onlar önce sizi hak etmeyi ögrensin.
İnsanın, değerleri olmalı...
psikolojik açılımlarla, minibüs yazılarının arasından;
karşınızdakine bir değer yükler, pratikte de bunu gösterecek girişimler de bulunursunuz. bu değeri iliklerine kadar hisseden karşınızda ki, hukuğu geliştirip, zenginleştirmek yerine anlaşılmaz bir şekilde hoyratlaşarak, özeni, inceliği elinden bırakıp, ilişkiyi köreltmeye başlar! ne oluyor ya, deyip, yaşananların adını koymaya çalışırsınız: sizi elde etmenin dayanılmaz hafifliği, kaçan- kovalayan paradoksu, heyecan bitti vs.vs. sonuçta her ne menemse, ilişkiniz yıpranır ve gözden geçirmek zorunda kalırsınız. üç vakte kadar iki yol gözükür, ya by-pass yada ilişki mezarlığına mevtayı sessizce gömmek…
göğsüm daralıyor yüreğim kanıyor, olmasaydı sonumuz böyle… mırıl mırıl. ama geçtir hem de çok geç, bunu daha önce düşünüp, buna uygun davranacaktın a merkepinoğlu/kızı.
(bkz. hayat ne tuhaf vapurlar filan)
senin için her şey değer, ey yüce mevlam.
ışığınızla dünyayı aydınlatıyorsanız siz bir değersiniz.
bazan birşeyi söylemeden önce iki kere düşünmek gerek..
deger hayatımızda pay bıcılebılecek bır olay bence; bılınc teraparısı gıbı bır olay
iyiliği, güzelliği, kıymeti,annemiiiiiii
Değer kelimesini; şu kocaman dünya üzerinde,tartabilecek kadar teknolojiye sahip,hiç bir Mizan aletinin olduğunu sanmıyorum.olsa olsa,yürek denilen eşsiz kıyas olgusuyla ölçebiliriz diyebilmekteyim ancak.Ve,bu Kıyas olgusuna sahip olan canlı sayısı ise,bir elin parmakları sayısınca çıkabilmekte maalesef....
Değerli user justyche'e saygılarımla....
değer paha biçilemiyecek kadar değerlidir
Herşey işleviyle eşdeğer,
İşlevsellik ise,değişimi belgeler...
Soyut, ama soyutlanmadan,
Herşey beraberken bir değer...
sonrasındaki baharlar hatırına alacakaranlıklara...Değer!