Bazı rivayetler İshak Peygamberin soyundan olduğunu söyler. 9. ila 11. yüzyıllarda Türkistan'ın Aral gölü bölgesinde Sir-Derya nehrinin Aral Gölüne döküldüğü yerde doğduğu, Ürgeç Dede adında bir oğlu olduğu ve bu bölgelerde hüküm süren Türk hakanlarına danışmanlık yaptığı destanlarından anlaşılmaktadır.Oğuzların bayat boyundan olduğu bilinir. 570-632 yılları arasında (Muhammed zamanında) yaşadığı da rivayet edilir. Kıpçakların Oğuz Türkleriyle yaptığı mücadeleler Dede Korkut Hikayeleri'nin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Dede Korkut; değişik kıtalarda tarih yazan fakat tarihini yazmayan bir milletin konuşturduğu kişi.Dara düştüğünde danışdığı ak saçlı ihtiyar.İçinde yaşadığı topluma yol gösteren akil adam.
Dede Korkut, soyu hakkında çeli,şkili bilgiler vardır. :Bazı rivayetlerde İshak peygamberin soyundan olduğu belirtilir. Bazı rivayetlerde ise, Hırıstiyan Aziz Kirkor'dur. Destanların ilk anlatıcısı olduğu kabul edilir. Destanlar dikkate alındığında; kutsal ve bilge kişi oluşu göze çarpar.
Bazı rivayetler İshak Peygamberin soyundan olduğunu söyler. 9. ila 11. yüzyıllarda Türkistan'ın Aral gölü bölgesinde Sir-Derya nehrinin Aral Gölüne döküldüğü yerde doğduğu, Ürgeç Dede adında bir oğlu olduğu ve bu bölgelerde hüküm süren Türk hakanlarına danışmanlık yaptığı destanlarından anlaşılmaktadır.Oğuzların bayat boyundan olduğu bilinir. 570-632 yılları arasında (Muhammed zamanında) yaşadığı da rivayet edilir. Kıpçakların Oğuz Türkleriyle yaptığı mücadeleler Dede Korkut Hikayeleri'nin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Adın kökeni Korkut sözcüğünün bir unvan olduğu görülmektedir. Dede sözcüğünün ise ata manasında kullanıldığı tahmin edilmektedir genelikle dede manası alevilerde kullanılmaktadır. Fakat destanlarda daha çok halk arasında büyük hürmet ve kutsallık kazanmış halk bilgini anlamında kullanılmıştır.
Dede Korkut'un Bayburt'ta yaşadığı bilinmesine rağmen bu kesin değildir.Dede Korkut'un gerçek ismi, hayatı, yaşadığı çağ ve coğrafyayı kesin olarak aydınlatmak eldeki kaynaklar ve rivayet ile mümkün değildir. Destanlardan çıkarılabildiği kadarıyla ise Dede Korkut iki ayrı kişilik olarak ön plana çıkar:
1 Kutsal kişiliği dir
2 Bilge kişiliği dir
Başka kaynaklarda devlet adamı kişiliğinin de bulunduğu belirtilmektedir. Dede Korkut'un çok kişilikli olarak karşımıza çıkması farklı zaman, hatta farklı mekânda yaşamış benzer şahsiyetlerin destanlarda tek isim altında toplanmış olabileceğini düşündürse de bu kişiliklerin halkın eklentisi olma ihtimali de vardır
Ana madde: Dede Korkut hikâyeleri Dede Korkut öykeleri, Oğuz Türkleri'nin 9-11. yüzyıllardaki yaşayışları, inançları ve toplumları hakkında önemli ipuçları içerir. Oğuz Türklerini, onların inanışlarını, yaşayışlarını, gelenek ve göreneklerini, yiğitliklerini, sağlam karakteri ve ahlâkını, ruh enginliğini, saf, arı-duru bir Türkçe ile dile getirir. Destanlarındaki şiirlerinde, çalınan kopuzların kıvrak ritmi, yanık havası vardır.
Dede Korkut hikayeleri günümüze kadar nasıl gelmiştir? Dede Korkut, Türk sözlü edebiyatının önemli öğelerindendir. Destanları uzun süre boyunca sözlü aktarılmış, 16.yüzyılda Akkoyunlular Devleti zamanında yazıya dökülmüştür.Ancak bu yüzyıllardan sonra hem sözlü, hem de yazılı gelenekte bu hikayelerin unutulmaya başlandığı tahmin edilebilir.Zira yazıya geçirilmiş olan metin de çoğaltılmamış, yaygınlık kazanmamıştır. Yazdığı Türk Destanları'nın iki orijinal kopyası vardır. Bu kopyalardan birincisi ve ilk bulunanı Almanya'da Dresden Kraliyet kütüphanesinde olup H.O. Fleischer tarafından bulunmuştur.Bu nüshayı 19.yüzyılın ilk çeyreğinde bilim dünyasına tanıtan ve ilk defa ondan faydalanan ise H.F. von Diez'dir.Diez, bu nüshanın bir kopyasını kendi eliyle çıkarak Berlin Kütüphanesine bırakmıştır.Türkiye'de ilk yayım ise, Diez'in yayımından yaklaşık yüz sene sonradır.Kilisli Rifat, 1916 yılında Diez'in eliyle yazdığı Berlin Kütüphanesindeki nüshaya dayanarak Dede Korkut Hikayelerini yayımlamış; bundan sonra Türkiye'deki araştırmacılar da konuya eğilmişlerdir.Günümüz Türk alfabesiyle, daha bilimsel ve ayrıntılı ilk yayım ise Orhan Şaik Gökyay tarafından 1938'de yapılmıştır.
1950 yılı ise Dede Korkut Hikayeleri açısından yeni bir buluşa sahne oldu.İtalyan türkolog Ettore Rossi, Vatikan Kütüphanesinde Dede Korkut Hikayelerini içeren yeni bir nüsha bularak bunu bilim dünyasına tanıttı ve 1952 yılında bunu yayımladı.
Böylece bugün bilim dünyası tarafından tanınmakta ve yararlanılmakta olan iki nüsha da ortaya çıkmış oldu.Bütün araştırmalar bu iki nüshaya dayanmaktadır.Ne yazık ki, daha başka, daha eski bir nüsha günümüze kadar ulaşmamış, ulaştıysa da ortaya çıkarılmış değildir.
Dresden nüshasında bir mukaddime ve on iki hikaye yer alırken, Vatikan nüshasında bir mukaddime ve altı hikaye yer almakta..
okunmali ogrenilmeli taninmali....insan geldigi yeri bilmez ise gidecegi yeri bulamaz...bir elimiz gelecegin MILLIYETCI TURKIYE sinde ise //YAVUZUN beyaz atinin ak yelesinde olmali diger elimiz...
Orta okulda, öğretmenlerin genelde yaptığı taktikle 'Sınavda sorucam bütün dede korkut hikayelerini ezberleyin' demişlerdi ki sınava sadece 2 gün kalmıştı.Biz de saf saf oturup bölüştük o parçaların hepsini, sonra özet çıkardık, ardından da çoğaltıp birbirimizle değiştirmiştik.vaybea! .. Ne teşkilat ama...bayaa stres olmuştuk.Sonunda ne oldu? Tabikide sınavda çıkmadı :))
20. yüzyıl sözlü geleneğinde Dede Korkut boylarının en canlı olarak yaşadığı yer Türkmenistandır. Yüzyılın ortalarında Ata Rahmanov’un derlediği metinler el yazmaları hâlinde Türkmenistan’ın Kol Yazmaları Enstitüsü’nde saklanmaktadır. Ayrıca Nurmırat Esenmıradov’un derlediği iki metin de vardır. Bu metinler 1980’lerin sonundan itibaren Türkmenistan’da yayımlanmaya başlamıştır.Ata Rahmanov’un derlemelerinden anlaşıldığına göre Dede Korkut kitabındaki 12 boydan 7’si Türkmenistan sözlü geleneğinde 20. yüzyıla kadar ulaşmıştır. Bunlar Iza berilediren Nesilsiz (Dirse Han oğlu Boğaç Han boyu) , Makav (Deli Dumrul boyu) , Yekegöz (Basat’ın Tepegöz’ü öldürdüğü boy) , Töreli Bey (Kan Turalı boyu) , Bamsım Birek (Bamsı Beyrek boyu) , Salır (Salur Kazan’ı oğlu Uruz’un tutsaklıktan çıkardığı boy) , Imra (Begil oğlu Emren boyu) adlı hikâyelerdir. Bu hikâyelerde farklılıklar olsa da Dede Korkut yazmalarındaki boyların konuları temel olarak korunmuştur; hatta kahramanların adları da küçük değişikliklerle aynı kalmıştır.Ata Rahmanov’un derlediği üç hikâye ile Nurmırat Esenmıradov’un derlediği iki hikâye Dede Korkut kitabında yoktur. Bunlar İgdir, Dışoğuzların Gever Hanlıkına Karşı Köreşi, Oğuzların Melâllaşmakı, Tekemuhammet, Salır Gazan ve İtemcek Hekâyası’dır. Dede Korkut kitabındaki 12 boy, bu 5 hikâye ile 17’ye çıkmaktadır.Dede Korkut kitabındaki üç boy, Azerbaycan, Anadolu ve Balkanlar coğrafyasında, sözlü gelenekte masallaşmış olarak yaşamaya devam etmektedir.Bunlardan en yaygını Bamsı Beyrek boyunun Bey Böyrek adıyla söylenen masallaşmış biçimidir. Bu masalın Azerbaycan’dan; Anadolu’nun Trabzon, Bayburt, Erzurum, Erzincan, Urfa, Kilis, Kahraman Maraş, Sivas, Yozgat, Amasya, Sinop, Bartın, Zonguldak, Kırşehir, Kayseri, Konya, Osmaniye, Afyon, Eskişehir, Kütahya, İstanbul şehirlerinden derlenmiş varyantları vardır. Masalın 1791’de yazıya geçirilmiş eksik bir varyantı ise Türk Dil Kurumu Kütüphanesinde saklanmaktadır. Aynı masalın 1730-31 tarihli tam bir nüshası ise Mısır’da bulunmuştur.Masallaşmış olan ikinci boy Tepegöz boyudur. Bu masalın da Azerbaycan’dan; Iğdır, Posof, Bayburt, Erzurum, Siirt, Yozgat, Kastamonu, Çorum, Çankırı, Ankara, Konya, Aydın, İstanbul, Kırklareli şehirlerinden ve Dobruca’dan derlenmiş varyantları vardır.Üçüncü olarak Deli Dumrul boyunun masallaşmış varyantları Tokat, Konya, Antalya, Bolvadin ve Üsküp’ten derlenmiştir.Ferruh Arsunar’ın 1962’de Gaziantep’ten yaptığı bir derleme ise çok ilgi çekicidir. Salur Kazan’ın evinin yağmalandığı boyun bir özeti gibi olan hikâyede kahramanlar birbirine karışmış olmakla beraber, Türkmenistan’daki rivayetlerde olduğu gibi temel konu aynıdır.Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan’da sözlü gelenekten derlenen bir rivayet ise doğrudan doğruya Dede Korkut’un kendisiyle ilgilidir. Bu rivayetlere göre Korkut Ata, Azrail’den kaçmak ve ölümden kurtulmak ister; nereye giderse kabrinin kazıldığını görür ve sonunda ölür.
Aklımda kalan Dede Korkut (teyzemin kızı düzeltir hemen Dedem Korkut diyeceksin) gelir boy boylar, soy soylar bir de isimleri 7 - 8 yaşından sonra maharetlerine göre o verir.
19. yüzyılın başlarında Dresden’de bulunmuş olan Dede Korkut yazması, “Kitâb-ı Dedem Korkud Alâ Lisân-ı Tâife-i Oğuzân” adını taşır; “Oğuz boyunun diliyle Dedem Korkud Kitabı” demektir. 20. yüzyılın ortalarında Vatikan’da bulunmuş olan yazmanın adı ise “Hikâyet-i Oğuznâme, Kazan Beğ ve Gayrı”dır; “Oğuzname hikâyesi, Kazan Bey ve diğerleri” demektir. Dresden nüshası bir giriş ve 12 destanî hikâyeden oluşur. Vatikan nüshasında ise girişle birlikte sadece 6 destanî hikâye vardır. Bu nüshadaki giriş ve destanî hikâyeler, Dresden nüshasında bulunanlardan farklı değildir. O hâlde Dede Korkut mirasından yazma olarak elimizde bir giriş ve 12 destanî hikâye bulunmaktadır. Destanî hikâyelerin her biri Dresden nüshasında “boy” olarak adlandırılmaktadır
Eski türk masallarında derlenmiş bir hikaye kitabıdır.Bu hikayelerin önceleri oğuz türkleri arasında söylendiği 16.yüzyılın sonlarında ya da 15.yy da yazılarak tespit edildiği sanılıyor.
Dede Korkut, Oğuz boylarının destanlaşmış hikayelerim derli toplu bir biçimde aktaran bir anlatıcıdır. Dede Korkut'un anlattığı hikayeler ancak XV. yüzyılda yazıya geçirilebilmiştir. Türk edebiyatının ilk ürünlerinden olan Dede Korkut Hikayeleri, Türk boylarının Kafkasya ve Azerbaycan yörelerindeki yerleşme, yurt kurma uğraşlarım ve akınlarım konu alır. Oğuz boylarının çeşitli kahramanlık öyküleri, akıncıların töreleri ve gelenekleri doğal çevre içinde hikaye edilmektedir. Dede Korkut hikayeleri yer yer şiir biçiminde yer yer düzyazı biçiminde yazıya geçirilmiştir. Bu eşsiz değerdeki yazılar Almanya'nın Dresden Kitaplığında bulunmuş ve Türkçe’ye ilk kez Kilisli Rifat Bilge tarafından kazandırılmıştır. Mahir Ünlü ve Seyit Kemal Karalioğlu, Dede Korkut adlı incelemelerinde tam metin ve konuya ilişkin ayrıntılı bilgiler vermektedirler.
Dede korkut basat piramit tepegöz tek göz
Çok güzel tavsiye ederim
arkadaşlar ben furkan yaman kanalından acilen dede korkut kaç tarihinde doğdu kaç tarihinde öldü türkçr projesi
DEDE KORKUT
Bazı rivayetler İshak Peygamberin soyundan olduğunu söyler. 9. ila 11. yüzyıllarda Türkistan'ın Aral gölü bölgesinde Sir-Derya nehrinin Aral Gölüne döküldüğü yerde doğduğu, Ürgeç Dede adında bir oğlu olduğu ve bu bölgelerde hüküm süren Türk hakanlarına danışmanlık yaptığı destanlarından anlaşılmaktadır.Oğuzların bayat boyundan olduğu bilinir. 570-632 yılları arasında (Muhammed zamanında) yaşadığı da rivayet edilir. Kıpçakların Oğuz Türkleriyle yaptığı mücadeleler Dede Korkut Hikayeleri'nin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Dede Korkut; değişik kıtalarda tarih yazan fakat tarihini yazmayan bir milletin konuşturduğu kişi.Dara düştüğünde danışdığı ak saçlı ihtiyar.İçinde yaşadığı topluma yol gösteren akil adam.
Dede Korkut, soyu hakkında çeli,şkili bilgiler vardır.
:Bazı rivayetlerde İshak peygamberin soyundan olduğu belirtilir.
Bazı rivayetlerde ise, Hırıstiyan Aziz Kirkor'dur.
Destanların ilk anlatıcısı olduğu kabul edilir.
Destanlar dikkate alındığında; kutsal ve bilge kişi oluşu göze çarpar.
DEDE KORKUT
Bazı rivayetler İshak Peygamberin soyundan olduğunu söyler. 9. ila 11. yüzyıllarda Türkistan'ın Aral gölü bölgesinde Sir-Derya nehrinin Aral Gölüne döküldüğü yerde doğduğu, Ürgeç Dede adında bir oğlu olduğu ve bu bölgelerde hüküm süren Türk hakanlarına danışmanlık yaptığı destanlarından anlaşılmaktadır.Oğuzların bayat boyundan olduğu bilinir. 570-632 yılları arasında (Muhammed zamanında) yaşadığı da rivayet edilir. Kıpçakların Oğuz Türkleriyle yaptığı mücadeleler Dede Korkut Hikayeleri'nin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
.........................................................................................................
Adın kökeni Korkut sözcüğünün bir unvan olduğu görülmektedir. Dede sözcüğünün ise ata manasında kullanıldığı tahmin edilmektedir genelikle dede manası alevilerde kullanılmaktadır. Fakat destanlarda daha çok halk arasında büyük hürmet ve kutsallık kazanmış halk bilgini anlamında kullanılmıştır.
Dede Korkut'un Bayburt'ta yaşadığı bilinmesine rağmen bu kesin değildir.Dede Korkut'un gerçek ismi, hayatı, yaşadığı çağ ve coğrafyayı kesin olarak aydınlatmak eldeki kaynaklar ve rivayet ile mümkün değildir. Destanlardan çıkarılabildiği kadarıyla ise Dede Korkut iki ayrı kişilik olarak ön plana çıkar:
1 Kutsal kişiliği dir
2 Bilge kişiliği dir
Başka kaynaklarda devlet adamı kişiliğinin de bulunduğu belirtilmektedir. Dede Korkut'un çok kişilikli olarak karşımıza çıkması farklı zaman, hatta farklı mekânda yaşamış benzer şahsiyetlerin destanlarda tek isim altında toplanmış olabileceğini düşündürse de bu kişiliklerin halkın eklentisi olma ihtimali de vardır
Ana madde: Dede Korkut hikâyeleri
Dede Korkut öykeleri, Oğuz Türkleri'nin 9-11. yüzyıllardaki yaşayışları, inançları ve toplumları hakkında önemli ipuçları içerir. Oğuz Türklerini, onların inanışlarını, yaşayışlarını, gelenek ve göreneklerini, yiğitliklerini, sağlam karakteri ve ahlâkını, ruh enginliğini, saf, arı-duru bir Türkçe ile dile getirir. Destanlarındaki şiirlerinde, çalınan kopuzların kıvrak ritmi, yanık havası vardır.
.........................................................................................................
Dede Korkut hikayeleri günümüze kadar nasıl gelmiştir? Dede Korkut, Türk sözlü edebiyatının önemli öğelerindendir. Destanları uzun süre boyunca sözlü aktarılmış, 16.yüzyılda Akkoyunlular Devleti zamanında yazıya dökülmüştür.Ancak bu yüzyıllardan sonra hem sözlü, hem de yazılı gelenekte bu hikayelerin unutulmaya başlandığı tahmin edilebilir.Zira yazıya geçirilmiş olan metin de çoğaltılmamış, yaygınlık kazanmamıştır. Yazdığı Türk Destanları'nın iki orijinal kopyası vardır. Bu kopyalardan birincisi ve ilk bulunanı Almanya'da Dresden Kraliyet kütüphanesinde olup H.O. Fleischer tarafından bulunmuştur.Bu nüshayı 19.yüzyılın ilk çeyreğinde bilim dünyasına tanıtan ve ilk defa ondan faydalanan ise H.F. von Diez'dir.Diez, bu nüshanın bir kopyasını kendi eliyle çıkarak Berlin Kütüphanesine bırakmıştır.Türkiye'de ilk yayım ise, Diez'in yayımından yaklaşık yüz sene sonradır.Kilisli Rifat, 1916 yılında Diez'in eliyle yazdığı Berlin Kütüphanesindeki nüshaya dayanarak Dede Korkut Hikayelerini yayımlamış; bundan sonra Türkiye'deki araştırmacılar da konuya eğilmişlerdir.Günümüz Türk alfabesiyle, daha bilimsel ve ayrıntılı ilk yayım ise Orhan Şaik Gökyay tarafından 1938'de yapılmıştır.
1950 yılı ise Dede Korkut Hikayeleri açısından yeni bir buluşa sahne oldu.İtalyan türkolog Ettore Rossi, Vatikan Kütüphanesinde Dede Korkut Hikayelerini içeren yeni bir nüsha bularak bunu bilim dünyasına tanıttı ve 1952 yılında bunu yayımladı.
Böylece bugün bilim dünyası tarafından tanınmakta ve yararlanılmakta olan iki nüsha da ortaya çıkmış oldu.Bütün araştırmalar bu iki nüshaya dayanmaktadır.Ne yazık ki, daha başka, daha eski bir nüsha günümüze kadar ulaşmamış, ulaştıysa da ortaya çıkarılmış değildir.
Dresden nüshasında bir mukaddime ve on iki hikaye yer alırken, Vatikan nüshasında bir mukaddime ve altı hikaye yer almakta..
Bize hikaye anlatan adam.
okunmali ogrenilmeli taninmali....insan geldigi yeri bilmez ise gidecegi yeri bulamaz...bir elimiz gelecegin MILLIYETCI TURKIYE sinde ise //YAVUZUN beyaz atinin ak yelesinde olmali diger elimiz...
Dede Korkut Kitabı'nı bence okuyun,çok eğlenceli bir kitap.üslubu harika.Türk halk edebiyatının çok önemli bir eseridir ayrıca.
TÜRKLERİN BİLGE ATASINI
bende dede korkut ile ilgili bilgi kızımdan istenilmiş
Malatya'da kuzenimin evinin karşısındaki park...Limonata,mısır falan da satıyorlar. Kafesi havuzu falan da var. Güzel bir yer...
çağının ilerisinde olmak ve dünyanın sonunun gelebileceği üzerine kehanette bulunabilecek kadar farkında bir kişilik olmak
Sitenizi yeni buldum. Henüz incelemedim. Beğenirsem görüşeceğiz inşallah.
...ma çoluu çucuu! sakalından utan...
Dede yaşından başından utanmıyor musun?
yaşından başından utan...utanmıyomusun el kadar çocukları korkutmaya...delikanlıysan gel beni korkut...................:P
dede nolur korkutma
Orta okulda, öğretmenlerin genelde yaptığı taktikle 'Sınavda sorucam bütün dede korkut hikayelerini ezberleyin' demişlerdi ki sınava sadece 2 gün kalmıştı.Biz de saf saf oturup bölüştük o parçaların hepsini, sonra özet çıkardık, ardından da çoğaltıp birbirimizle değiştirmiştik.vaybea! .. Ne teşkilat ama...bayaa stres olmuştuk.Sonunda ne oldu? Tabikide sınavda çıkmadı :))
20. yüzyıl sözlü geleneğinde Dede Korkut boylarının en canlı olarak yaşadığı yer Türkmenistandır. Yüzyılın ortalarında Ata Rahmanov’un derlediği metinler el yazmaları hâlinde Türkmenistan’ın Kol Yazmaları Enstitüsü’nde saklanmaktadır. Ayrıca Nurmırat Esenmıradov’un derlediği iki metin de vardır. Bu metinler 1980’lerin sonundan itibaren Türkmenistan’da yayımlanmaya başlamıştır.Ata Rahmanov’un derlemelerinden anlaşıldığına göre Dede Korkut kitabındaki 12 boydan 7’si Türkmenistan sözlü geleneğinde 20. yüzyıla kadar ulaşmıştır. Bunlar Iza berilediren Nesilsiz (Dirse Han oğlu Boğaç Han boyu) , Makav (Deli Dumrul boyu) , Yekegöz (Basat’ın Tepegöz’ü öldürdüğü boy) , Töreli Bey (Kan Turalı boyu) , Bamsım Birek (Bamsı Beyrek boyu) , Salır (Salur Kazan’ı oğlu Uruz’un tutsaklıktan çıkardığı boy) , Imra (Begil oğlu Emren boyu) adlı hikâyelerdir. Bu hikâyelerde farklılıklar olsa da Dede Korkut yazmalarındaki boyların konuları temel olarak korunmuştur; hatta kahramanların adları da küçük değişikliklerle aynı kalmıştır.Ata Rahmanov’un derlediği üç hikâye ile Nurmırat Esenmıradov’un derlediği iki hikâye Dede Korkut kitabında yoktur. Bunlar İgdir, Dışoğuzların Gever Hanlıkına Karşı Köreşi, Oğuzların Melâllaşmakı, Tekemuhammet, Salır Gazan ve İtemcek Hekâyası’dır. Dede Korkut kitabındaki 12 boy, bu 5 hikâye ile 17’ye çıkmaktadır.Dede Korkut kitabındaki üç boy, Azerbaycan, Anadolu ve Balkanlar coğrafyasında, sözlü gelenekte masallaşmış olarak yaşamaya devam etmektedir.Bunlardan en yaygını Bamsı Beyrek boyunun Bey Böyrek adıyla söylenen masallaşmış biçimidir. Bu masalın Azerbaycan’dan; Anadolu’nun Trabzon, Bayburt, Erzurum, Erzincan, Urfa, Kilis, Kahraman Maraş, Sivas, Yozgat, Amasya, Sinop, Bartın, Zonguldak, Kırşehir, Kayseri, Konya, Osmaniye, Afyon, Eskişehir, Kütahya, İstanbul şehirlerinden derlenmiş varyantları vardır. Masalın 1791’de yazıya geçirilmiş eksik bir varyantı ise Türk Dil Kurumu Kütüphanesinde saklanmaktadır. Aynı masalın 1730-31 tarihli tam bir nüshası ise Mısır’da bulunmuştur.Masallaşmış olan ikinci boy Tepegöz boyudur. Bu masalın da Azerbaycan’dan; Iğdır, Posof, Bayburt, Erzurum, Siirt, Yozgat, Kastamonu, Çorum, Çankırı, Ankara, Konya, Aydın, İstanbul, Kırklareli şehirlerinden ve Dobruca’dan derlenmiş varyantları vardır.Üçüncü olarak Deli Dumrul boyunun masallaşmış varyantları Tokat, Konya, Antalya, Bolvadin ve Üsküp’ten derlenmiştir.Ferruh Arsunar’ın 1962’de Gaziantep’ten yaptığı bir derleme ise çok ilgi çekicidir. Salur Kazan’ın evinin yağmalandığı boyun bir özeti gibi olan hikâyede kahramanlar birbirine karışmış olmakla beraber, Türkmenistan’daki rivayetlerde olduğu gibi temel konu aynıdır.Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan’da sözlü gelenekten derlenen bir rivayet ise doğrudan doğruya Dede Korkut’un kendisiyle ilgilidir. Bu rivayetlere göre Korkut Ata, Azrail’den kaçmak ve ölümden kurtulmak ister; nereye giderse kabrinin kazıldığını görür ve sonunda ölür.
İlkokul ve orta okulda tüm hikayelerini okudum.
Aklımda kalan Dede Korkut (teyzemin kızı düzeltir hemen Dedem Korkut diyeceksin) gelir boy boylar, soy soylar bir de isimleri 7 - 8 yaşından sonra maharetlerine göre o verir.
19. yüzyılın başlarında Dresden’de bulunmuş olan Dede Korkut yazması, “Kitâb-ı Dedem Korkud Alâ Lisân-ı Tâife-i Oğuzân” adını taşır; “Oğuz boyunun diliyle Dedem Korkud Kitabı” demektir. 20. yüzyılın ortalarında Vatikan’da bulunmuş olan yazmanın adı ise “Hikâyet-i Oğuznâme, Kazan Beğ ve Gayrı”dır; “Oğuzname hikâyesi, Kazan Bey ve diğerleri” demektir. Dresden nüshası bir giriş ve 12 destanî hikâyeden oluşur. Vatikan nüshasında ise girişle birlikte sadece 6 destanî hikâye vardır. Bu nüshadaki giriş ve destanî hikâyeler, Dresden nüshasında bulunanlardan farklı değildir. O hâlde Dede Korkut mirasından yazma olarak elimizde bir giriş ve 12 destanî hikâye bulunmaktadır. Destanî hikâyelerin her biri Dresden nüshasında “boy” olarak adlandırılmaktadır
Eski türk masallarında derlenmiş bir hikaye kitabıdır.Bu hikayelerin önceleri oğuz türkleri arasında söylendiği 16.yüzyılın sonlarında ya da 15.yy da yazılarak tespit edildiği sanılıyor.
Dede Korkut, Oğuz boylarının destanlaşmış hikayelerim derli toplu bir biçimde aktaran bir anlatıcıdır. Dede Korkut'un anlattığı hikayeler ancak XV. yüzyılda yazıya geçirilebilmiştir.
Türk edebiyatının ilk ürünlerinden olan Dede Korkut Hikayeleri, Türk boylarının Kafkasya ve Azerbaycan yörelerindeki yerleşme, yurt kurma uğraşlarım ve akınlarım konu alır.
Oğuz boylarının çeşitli kahramanlık öyküleri, akıncıların töreleri ve gelenekleri doğal çevre içinde hikaye edilmektedir.
Dede Korkut hikayeleri yer yer şiir biçiminde yer yer düzyazı biçiminde yazıya geçirilmiştir.
Bu eşsiz değerdeki yazılar Almanya'nın Dresden Kitaplığında bulunmuş ve Türkçe’ye ilk kez Kilisli Rifat Bilge tarafından kazandırılmıştır.
Mahir Ünlü ve Seyit Kemal Karalioğlu, Dede Korkut adlı incelemelerinde tam metin ve konuya ilişkin ayrıntılı bilgiler vermektedirler.