* Uzak durun benden uzak, insan sesleri yasak, benim meskenim dağlardır dağlar demesine rağmen Sezen Aksu'nun hala kaçmaya korktuğu yerler. Herhalde şarkı icabı bir durum söz konusuydu zamanında ya şimdi?
güneydoğuda bi radyodan istek parçası istenmiş BAŞINA BİR HAL GELİRSE CANIM DAĞLARA GEL DAĞLARAAA. polis hemen karşı atakta gecikmemiş tabi onlarda istemiş aynı radyodan DAĞLAR SENİ DELİK DELİK DELERİMMMM
Bir ayette dağların göründükleri gibi sabit olmadıkları, sürekli hareket halinde bulundukları şöyle bildirilmektedir:
Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler... (Neml Suresi, 88)
Dağların bu hareketi, üzerinde bulundukları yer kabuğunun hareketinden kaynaklanır. Yer kabuğu kendisinden daha yoğun olan manto tabakası üzerinde adeta yüzer gibi hareket etmektedir. İlk olarak 20. yüzyılın başlarında Alfred Wegener isimli Alman bir bilim adamı, yeryüzündeki kıtaların Dünya'nın ilk dönemlerinde birarada bulunduklarını, daha sonra farklı yönlerde sürüklenerek birbirlerinden ayrılıp uzaklaştıklarını öne sürmüştü.
Ancak jeologlar, Wegener'in haklı olduğunu onun ölümünden 50 yıl sonra yani 1980'li yıllarda anlayabildiler. Wegener'in, 1915 yılında yayınlanan bir makalesinde belirtmiş olduğu gibi; yeryüzündeki kara parçaları yaklaşık 500 milyon yıl önce birbirlerine bağlılardı ve Pangaea ismi verilen bu büyük kara parçası Güney Kutbu'nda bulunuyordu. Yaklaşık 180 milyon yıl önce Pangaea ikiye ayrıldı. Farklı yönlere sürüklenen bu iki dev kıtadan birincisi Afrika, Avustralya, Antarktika ve Hindistan'ı kapsayan Gondwana idi. İkincisi ise, Avrupa, Kuzey Amerika ve Hindistansız Asya'dan oluşan Laurasia idi. Bu bölünmeyi izleyen yaklaşık 150 milyon yıl içindeki çeşitli zamanlarda Gondwana ve Laurasia daha küçük parçalara ayrıldılar.
İşte Pangaea'nın parçalanmasıyla ortaya çıkan bu kıtalar sürekli olarak kara ve deniz arasındaki dağılımı değiştirerek, yılda birkaç santimetrelik hızlarla Dünya yüzeyinde sürüklenmektedirler.
20. yüzyılın başlarında yapılan jeolojik araştırmalar sonucunda keşfedilen yer kabuğunun bu hareketi bilimsel kaynaklarda şöyle açıklanmaktadır:
Yer kabuğu ve üst mantodan oluşan 100 km kalınlığındaki Dünya yüzeyi 'tabaka' adı verilen parçalardan oluşmuştur. Dünya yüzeyini oluşturan altı büyük tabaka ve sayısız küçük tabaka vardır. 'Tabaka tektoniği' adı verilen teoriye göre bu tabakalar kıtaları ve okyanus tabanını da beraberinde taşıyarak Dünya üzerinde hareket ederler... Kıtasal hareketin yılda 1 ile 5 cm civarında olduğu hesaplanmıştır. Tabakalar bu şekilde hareket ettikçe Dünya coğrafyasında değişiklikler meydana gelir. Örneğin, Atlantik Okyanusu her sene biraz daha genişlemektedir. 20
Burada belirtilmesi gereken önemli bir nokta da şudur: Allah dağların hareketini ayette 'sürüklenme' olarak bildirmiştir. Nitekim bilim adamlarının bugün bu hareket için kullandıkları İngilizce terim de 'continental drift' yani 'kıtasal sürüklenme'dir. 21
Kıtaların kayması Kuran'ın indirildiği dönemde gözlemlenemeyecek bir bilgidir ve Allah ayette geçen 'dağları görürsün de, donmuş sanırsın' ifadesiyle insanların bu konuyu ne şekilde değerlendireceklerini önceden bildirmiştir. Ancak bunun ardından bir gerçeği açıklamış ve dağların bulutların sürüklendikleri gibi sürüklendiklerini haber vermiştir. Görüldüğü gibi ayette dağların bulunduğu tabakanın hareketliliğine açıkça dikkat çekilmiştir.
Bilimin çok yeni keşfettiği bu bilimsel gerçeğin, Kuran'da bildirilmiş olması kuşkusuz Kuran'ın mucizelerinden biridir.
Kuran'da dağların önemli bir jeolojik işlevine dikkat çekilmektedir:
Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık... (Enbiya Suresi, 31)
Dikkat edilirse ayette, dağların yeryüzündeki sarsıntıları önleyici özelliğinin olduğu haber verilmektedir. Kuran'ın indirildiği dönemde hiçbir insan tarafından bilinmeyen bu gerçek, günümüzde modern jeolojinin bulguları sonucunda ortaya çıkarılmıştır.
Eskiden dağların sadece yeryüzünün yüzeyinde kalan yükseltiler olduğu düşünülmekteydi. Ancak bilim adamları dağların sadece yüzey yükseltileri olmadıklarını, dağ kökü adı verilen kısımları ile kimi zaman kendi boylarının 10-15 katı kadar yerin altına doğru uzandıklarını fark ettiler. Bu özellikleriyle dağlar, tıpkı bir çivinin ya da kazığın çadırı sıkıca yere bağlamasına benzer bir role sahiptir. Örneğin zirvesi yeryüzünden 9 km yukarıda olan Everest Dağı'nın 125 km'den fazla kökü vardır. 13
-Dağların toprak seviyesinin oldukça derinlerinde kökleri vardır.14
-Şematik kesit. Kazık şeklindeki dağların toprağın içerisine iyice yerleşmiş kökleri vardır.15
-Dağların derin kökleri dolayısıyla şekil olarak kazıklara benzediklerini gösteren diğer bir resim.16
Ayrıca dağlar, yeryüzü kabuğunu oluşturan çok büyük tabakaların hareketleri ve çarpışmaları sonucunda meydana gelir. İki tabaka çarpıştığı zaman daha dayanıklı olanı ötekinin altına girer. Üstte kalan tabaka kıvrılarak yükselir ve dağları meydana getirir. Altta kalan tabaka ise yeraltında ilerleyerek aşağıya doğru derin bir uzantı meydana getirir. Dolayısıyla daha evvel de belirttiğimiz gibi dağların yeryüzünde gördüğümüz kütleleri kadar, yeraltına doğru ilerleyen derin bir uzantıları daha vardır. Bilimsel bir kaynakta dağların bu yapısı şöyle tarif edilir:
Kıtaların daha kalın olduğu dağlık bölgelerde yer kabuğu mantoya derinlemesine saplanır. 17
Dünyaca ünlü deniz altı jeologlarından biri olan Prof. Siaveda ise, dağların yeryüzüne kökler şeklinde saplı olduklarından bahsederken, şöyle bir yorumda bulunmuştur:
Kıtalardaki dağlar ve okyanuslardaki dağlar arasındaki temel fark materyalindedir... Fakat her ikisinde de dağları destekleyen kökler vardır. Kıtalardaki dağlarda, hafif ve yoğunluğu az madde yerin içine doğru kök olarak uzanır. Okyanuslardaki dağlarda da, dağı kök gibi destekleyen hafif madde vardır… köklerin fonksiyonu, Arşimed kanununa göre dağları desteklemek içindir. 18
Ayrıca halen Amerikan Bilim Akademisi Başkanı olan Frank Press'in dünya çapında pek çok üniversitede ders kitabı olarak okutulan Earth (Dünya) adlı kitabında, dağların kazık şeklinde oldukları ve yeryüzüne derinlemesine gömülü oldukları ifade edilmektedir. 19
Başka Kuran ayetlerinde ise, dağların bu işlevine, 'kazık' benzetmesi yapılarak şöyle işaret edilir:
Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık? (Nebe Suresi, 6-7)
Yine bir başka ayette Allah 'Dağlarını dikip-oturttu' (Naziat Suresi, 32) şeklinde bildirmektedir. Bu ayette geçen 'ersayha' kelimesi 'köklü kıldı, sabit yaptı, demirledi, yere çaktı' anlamlarına gelmektedir. Bu özellikleri sayesinde dağlar, yeryüzü tabakalarının birleşim noktalarında yer üstüne ve yer altına doğru uzanarak bu tabakaları birbirine perçinler. Bu şekilde, yer kabuğunu sabitleyerek magma tabakası üzerinde ya da kendi tabakaları arasında kaymasını engeller. Kısacası dağları, tahtaları birarada tutan çivilere benzetebiliriz.
Bugün biliyoruz ki, yeryüzünün kayalık olan dış katmanı derin faylarla kırılmıştır ve erimiş magma üzerinde yüzen plakalar halinde parçalanmıştır. Dünya'nın kendi ekseni çevresindeki dönüş hızının çok yüksek olmasından ötürü, yüzen plakalar eğer dağların sabitleştirici etkisi olmasaydı, hareket halinde olacaklardı. Böyle bir durumda yeryüzü üzerinde toprak birikmeyebilir, toprakta hiç su depolanmayabilir, hiçbir bitki filizlenmeyebilir, hiçbir yol, ev inşa edilemeyebilirdi; kısacası Dünya üzerinde hayat mümkün olmayabilirdi. Ancak Allah'ın rahmetiyle dağlar tıpkı çiviler gibi görev yaparak, yeryüzündeki hareketliliği büyük ölçüde engellerler.
Görüldüğü gibi, modern jeolojik ve sismik araştırmalar sonucunda keşfedilen dağların çok hayati bir işlevi, yüzyıllar önce indirilmiş olan Kuran-ı Kerim'de Allah'ın yaratmasındaki üstün hikmete bir örnek olarak verilmiştir. Bir başka ayette şöyle buyrulur:
... Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı... (Lokman Suresi, 10)
Dünyalara değişemem sandığım Bahçelerden çiçekleri çaldığım Onun için ateşlere yandığım Bir zalimin ihanetiyle yandım
Dağlar, dağlar Geceleri benim için kim ağlar
Bu gece ben ölmezsem ölmem ölmem hiç bir vakit Dağ gibi bir yiğide kıydı geçti sanki vakit Ne demeli şu zalime kal bu gece kal yada git Azrail'im şu canımı al bu gece al yada git
Güvendiğim şu dağlara kar yağdı Ayrılık pusuda kaldı gün saydı Azrail'im şu canımı alsaydı Bir zalimin ihanetiyle yandım
Dağlar, dağlar Geceleri benim için kim ağlar Bu gece ben ölmezsem ölmem ölmem hiç bir vakit Dağ gibi bir yiğide kıydı geçti sanki vakit Ne demeli şu zalime kal bu gece kal yada git Azrail'im şu canımı al bu gece al yada git
DAĞLAR, enginlik ve özgürlük
baktıkça ne kadar ufakım sendromuna girdiğim koca kütle :)
ve doruklar.
Komünist radyosunda
'Dağlara gel dağlara'
çalarken halk radyosunda
'Dağlar seni delik delik delerim'
isimli parçanın çalınması..
* Uzak durun benden uzak, insan sesleri yasak, benim meskenim dağlardır dağlar demesine rağmen Sezen Aksu'nun hala kaçmaya korktuğu yerler. Herhalde şarkı icabı bir durum söz konusuydu zamanında ya şimdi?
güneydoğuda bi radyodan istek parçası istenmiş BAŞINA BİR HAL GELİRSE CANIM DAĞLARA GEL DAĞLARAAA. polis hemen karşı atakta gecikmemiş tabi onlarda istemiş aynı radyodan DAĞLAR SENİ DELİK DELİK DELERİMMMM
ERCİYYESS.
Ne zaman dağlarıma gelsen kahramanım olursun...
Nurhak
Dört bir yana haber salsam,
Öldü desem inanır mı?
Dağlar bana geri verin
Kadir'imi, Sinan'ımı...
Jandarma kurşunu çaldı,
Canımı tenimden aldı
DAĞLARIN HAREKET ETMESİ
Bir ayette dağların göründükleri gibi sabit olmadıkları, sürekli hareket halinde bulundukları şöyle bildirilmektedir:
Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler... (Neml Suresi, 88)
Dağların bu hareketi, üzerinde bulundukları yer kabuğunun hareketinden kaynaklanır. Yer kabuğu kendisinden daha yoğun olan manto tabakası üzerinde adeta yüzer gibi hareket etmektedir. İlk olarak 20. yüzyılın başlarında Alfred Wegener isimli Alman bir bilim adamı, yeryüzündeki kıtaların Dünya'nın ilk dönemlerinde birarada bulunduklarını, daha sonra farklı yönlerde sürüklenerek birbirlerinden ayrılıp uzaklaştıklarını öne sürmüştü.
Ancak jeologlar, Wegener'in haklı olduğunu onun ölümünden 50 yıl sonra yani 1980'li yıllarda anlayabildiler. Wegener'in, 1915 yılında yayınlanan bir makalesinde belirtmiş olduğu gibi; yeryüzündeki kara parçaları yaklaşık 500 milyon yıl önce birbirlerine bağlılardı ve Pangaea ismi verilen bu büyük kara parçası Güney Kutbu'nda bulunuyordu. Yaklaşık 180 milyon yıl önce Pangaea ikiye ayrıldı. Farklı yönlere sürüklenen bu iki dev kıtadan birincisi Afrika, Avustralya, Antarktika ve Hindistan'ı kapsayan Gondwana idi. İkincisi ise, Avrupa, Kuzey Amerika ve Hindistansız Asya'dan oluşan Laurasia idi. Bu bölünmeyi izleyen yaklaşık 150 milyon yıl içindeki çeşitli zamanlarda Gondwana ve Laurasia daha küçük parçalara ayrıldılar.
İşte Pangaea'nın parçalanmasıyla ortaya çıkan bu kıtalar sürekli olarak kara ve deniz arasındaki dağılımı değiştirerek, yılda birkaç santimetrelik hızlarla Dünya yüzeyinde sürüklenmektedirler.
20. yüzyılın başlarında yapılan jeolojik araştırmalar sonucunda keşfedilen yer kabuğunun bu hareketi bilimsel kaynaklarda şöyle açıklanmaktadır:
Yer kabuğu ve üst mantodan oluşan 100 km kalınlığındaki Dünya yüzeyi 'tabaka' adı verilen parçalardan oluşmuştur. Dünya yüzeyini oluşturan altı büyük tabaka ve sayısız küçük tabaka vardır. 'Tabaka tektoniği' adı verilen teoriye göre bu tabakalar kıtaları ve okyanus tabanını da beraberinde taşıyarak Dünya üzerinde hareket ederler... Kıtasal hareketin yılda 1 ile 5 cm civarında olduğu hesaplanmıştır. Tabakalar bu şekilde hareket ettikçe Dünya coğrafyasında değişiklikler meydana gelir. Örneğin, Atlantik Okyanusu her sene biraz daha genişlemektedir. 20
Burada belirtilmesi gereken önemli bir nokta da şudur: Allah dağların hareketini ayette 'sürüklenme' olarak bildirmiştir. Nitekim bilim adamlarının bugün bu hareket için kullandıkları İngilizce terim de 'continental drift' yani 'kıtasal sürüklenme'dir. 21
Kıtaların kayması Kuran'ın indirildiği dönemde gözlemlenemeyecek bir bilgidir ve Allah ayette geçen 'dağları görürsün de, donmuş sanırsın' ifadesiyle insanların bu konuyu ne şekilde değerlendireceklerini önceden bildirmiştir. Ancak bunun ardından bir gerçeği açıklamış ve dağların bulutların sürüklendikleri gibi sürüklendiklerini haber vermiştir. Görüldüğü gibi ayette dağların bulunduğu tabakanın hareketliliğine açıkça dikkat çekilmiştir.
Bilimin çok yeni keşfettiği bu bilimsel gerçeğin, Kuran'da bildirilmiş olması kuşkusuz Kuran'ın mucizelerinden biridir.
DAĞLARIN GÖREVİ
Kuran'da dağların önemli bir jeolojik işlevine dikkat çekilmektedir:
Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık... (Enbiya Suresi, 31)
Dikkat edilirse ayette, dağların yeryüzündeki sarsıntıları önleyici özelliğinin olduğu haber verilmektedir. Kuran'ın indirildiği dönemde hiçbir insan tarafından bilinmeyen bu gerçek, günümüzde modern jeolojinin bulguları sonucunda ortaya çıkarılmıştır.
Eskiden dağların sadece yeryüzünün yüzeyinde kalan yükseltiler olduğu düşünülmekteydi. Ancak bilim adamları dağların sadece yüzey yükseltileri olmadıklarını, dağ kökü adı verilen kısımları ile kimi zaman kendi boylarının 10-15 katı kadar yerin altına doğru uzandıklarını fark ettiler. Bu özellikleriyle dağlar, tıpkı bir çivinin ya da kazığın çadırı sıkıca yere bağlamasına benzer bir role sahiptir. Örneğin zirvesi yeryüzünden 9 km yukarıda olan Everest Dağı'nın 125 km'den fazla kökü vardır. 13
-Dağların toprak seviyesinin oldukça derinlerinde kökleri vardır.14
-Şematik kesit. Kazık şeklindeki dağların toprağın içerisine iyice yerleşmiş kökleri vardır.15
-Dağların derin kökleri dolayısıyla şekil olarak kazıklara benzediklerini gösteren diğer bir resim.16
Ayrıca dağlar, yeryüzü kabuğunu oluşturan çok büyük tabakaların hareketleri ve çarpışmaları sonucunda meydana gelir. İki tabaka çarpıştığı zaman daha dayanıklı olanı ötekinin altına girer. Üstte kalan tabaka kıvrılarak yükselir ve dağları meydana getirir. Altta kalan tabaka ise yeraltında ilerleyerek aşağıya doğru derin bir uzantı meydana getirir. Dolayısıyla daha evvel de belirttiğimiz gibi dağların yeryüzünde gördüğümüz kütleleri kadar, yeraltına doğru ilerleyen derin bir uzantıları daha vardır. Bilimsel bir kaynakta dağların bu yapısı şöyle tarif edilir:
Kıtaların daha kalın olduğu dağlık bölgelerde yer kabuğu mantoya derinlemesine saplanır. 17
Dünyaca ünlü deniz altı jeologlarından biri olan Prof. Siaveda ise, dağların yeryüzüne kökler şeklinde saplı olduklarından bahsederken, şöyle bir yorumda bulunmuştur:
Kıtalardaki dağlar ve okyanuslardaki dağlar arasındaki temel fark materyalindedir... Fakat her ikisinde de dağları destekleyen kökler vardır. Kıtalardaki dağlarda, hafif ve yoğunluğu az madde yerin içine doğru kök olarak uzanır. Okyanuslardaki dağlarda da, dağı kök gibi destekleyen hafif madde vardır… köklerin fonksiyonu, Arşimed kanununa göre dağları desteklemek içindir. 18
Ayrıca halen Amerikan Bilim Akademisi Başkanı olan Frank Press'in dünya çapında pek çok üniversitede ders kitabı olarak okutulan Earth (Dünya) adlı kitabında, dağların kazık şeklinde oldukları ve yeryüzüne derinlemesine gömülü oldukları ifade edilmektedir. 19
Başka Kuran ayetlerinde ise, dağların bu işlevine, 'kazık' benzetmesi yapılarak şöyle işaret edilir:
Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık? (Nebe Suresi, 6-7)
Yine bir başka ayette Allah 'Dağlarını dikip-oturttu' (Naziat Suresi, 32) şeklinde bildirmektedir. Bu ayette geçen 'ersayha' kelimesi 'köklü kıldı, sabit yaptı, demirledi, yere çaktı' anlamlarına gelmektedir. Bu özellikleri sayesinde dağlar, yeryüzü tabakalarının birleşim noktalarında yer üstüne ve yer altına doğru uzanarak bu tabakaları birbirine perçinler. Bu şekilde, yer kabuğunu sabitleyerek magma tabakası üzerinde ya da kendi tabakaları arasında kaymasını engeller. Kısacası dağları, tahtaları birarada tutan çivilere benzetebiliriz.
Bugün biliyoruz ki, yeryüzünün kayalık olan dış katmanı derin faylarla kırılmıştır ve erimiş magma üzerinde yüzen plakalar halinde parçalanmıştır. Dünya'nın kendi ekseni çevresindeki dönüş hızının çok yüksek olmasından ötürü, yüzen plakalar eğer dağların sabitleştirici etkisi olmasaydı, hareket halinde olacaklardı. Böyle bir durumda yeryüzü üzerinde toprak birikmeyebilir, toprakta hiç su depolanmayabilir, hiçbir bitki filizlenmeyebilir, hiçbir yol, ev inşa edilemeyebilirdi; kısacası Dünya üzerinde hayat mümkün olmayabilirdi. Ancak Allah'ın rahmetiyle dağlar tıpkı çiviler gibi görev yaparak, yeryüzündeki hareketliliği büyük ölçüde engellerler.
Görüldüğü gibi, modern jeolojik ve sismik araştırmalar sonucunda keşfedilen dağların çok hayati bir işlevi, yüzyıllar önce indirilmiş olan Kuran-ı Kerim'de Allah'ın yaratmasındaki üstün hikmete bir örnek olarak verilmiştir. Bir başka ayette şöyle buyrulur:
... Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı... (Lokman Suresi, 10)
başına bir hal gelirse canım
dağlara gel dağlara...
beni alıp büyüten,heybetiyle eğiten,bereketiyle yaşatan,bakınca içimi bi çocuk sevincine boğan bi garip toprak.
Yüce dağlar, ne kararır, pusarsın,
Aştı mı ola kömür gözlüm başından?
Azıcık derdime dert mi katarsın?
Alem sele gitti gözüm yaşından!
Ey Karadağ melul melul kalasın,
Ateş düşe cayır cayır yanasın,
Dilerim Allahtan bana dönesin.
Ayrılasın gül memeli eşinden!
Zalim taşçılar taşın kessin,
Başında kızgın sam yeli essin,
Evvel benim idi, dert, senin olsun,
İnilesin burçların borandan, kıştan!
Karacaoğlan der ki, hani meralim,
Dağlar, sana söyle var mı zararım?
Yarimi yitirdim, ararım,
Gümanım var, koyağında, taşında!
Karacaoğlan
Sana diyom Bulgar dağı,
Senden özge dağ olmaz mı?
Sende yaylayan güzelin,
Al yanağı bal olmaz mı?
Bulgar dağı iki çatal,
Sularında güller biter,
Bir yar sevdim bana yeter,
İki seven deli olmaz mı?
Bulgar Dağı para para,
Kimi al giyer, kimi kara,
Selam söylen nazlı yara,
Ayrılanlar dert görmez mi?
Yol üstünde iki hanlar,
Hani sana konan canlar?
Sevip sevip ayrılanlar,
Yanar yanar kül olmaz mı?
Mahın Karacaoğlan mahın,
Dünyalarda kalmaz ahın,
Senin gibi padişahın,
Bencilen kulu olmaz mı?
Karacaoğlan
daglarin eteginde köyler var,
ölümün kollari beni sarar,
simdi nerede o gecmis yillar?
DAĞLAR DAĞLAR
Başımda saçlarım karlı
Deli rüzgarlarım vardı
Ovalar bana çok dardı
Benim meskenim dağlardır dağlar
Şehirler bana bir tuzak
İnsan sohbetleri yasak
Uzak olun benden uzak
Benim meskenim dağlardır dağlar
Kalbime benzer taşları
Heybetli öter kuşları
Göğe yakındır başları
Benim meskenim dağlardır dağlar
Yarimi ellere verin
Sevdamı yellere verin
Yelleri bana gönderin
Benim meskenim dağlardır daglar
Bir gün kadrim bilinirse
İsmim ağza alınırsa
Yerim soran bulunursa
Benim meskenim dağlardır dağlar
Sezen Aksu
Dağlar Dağlar
Ellerimle büyüttüğüm
solarken dirilttiğim
Çiçeğimi kopardın sen
ellere verdin
Çiçeğimi kopardın sen
ellere verdin
Dağlar dağlar
Kurban olam yol ver geçem
sevdiğimi son bir olsun
yakından görem
Dağlar dağlar
Kurban olam yol ver geçem
sevdiğimi son bir olsun
yakından görem
Kuşlar ötmez güller soldu
yüce dağlar duman oldu
Belli ki gittiğin yerden
kara haber var
Belli ki gittiğin yerden
kara haber var
Dağlar dağlar
Kurban olam yol ver geçem
sevdiğimi son bir olsun
yakından görem
Dağlar dağlar
Kurban olam yol ver geçem
sevdiğimi son bir olsun
yakından görem
Barış Manço
dağlar duvar olsa önüme
yollar kör düğüm düğümlense
dönmem gözümü dağlasalar
ipe götürseler
sen bir kuş uçur yeter... :)
Dağın başı duman olmuş
Dağda ufuk belli değil
Bu yıl kışı yaman olmuş
Bayırları güllü değil
Üçbaş Tepesi yan yana
İç suyunu kana kana
Yuva olmuş türlü cana
Bak çevresi telli değil
Kekik döşeli eteği
Doruklar yiğit yatağı
Düzlerde arı peteği
Vardır ama ballı değil
Göğsü hasret kalmış çama
Salar Hürdemi’yi gama
Dertle baş ederiz ama
Bu dertler kırk elli değil
18 Mart 2000 - Demirci Köyü
'göğsü güzel kaba dağlara gün değende' (Dede Korkut)
'başınızdan duman eksilmesin Gavurdağları' (Attila İlhan -Cebbar oğlu Mehemmed-)
Ey benim divane gönlüm
Dağlara düştüm yalınız
Bu cefayı kendi özüm
Pek mail gördüm yalınız
Dağlar var dağlardan yüce
Dağ mı dayanır bu güce
Derdimi üç gün üç gece
Söylerim bitmez yalınız
Şahın ayağına varsam
Hayırlı gülbengin alsam
Kızılırmak'a garkolsam
Çağlasam aksam yalınız
Pir Sultanım hey erenler
Erine niyaz edenler
Üçler kırklar yediler
Mürvete geldim yalınız
Dağlara çıkam dedim
Dosta ulaşam dedim
Dost ben senin derdinden
Dağlara mekan dedim
Söz: Hasan Hüseyin
DAĞLAR
Söz: Servet Kocakaya
Dünyalara değişemem sandığım
Bahçelerden çiçekleri çaldığım
Onun için ateşlere yandığım
Bir zalimin ihanetiyle yandım
Dağlar, dağlar
Geceleri benim için kim ağlar
Bu gece ben ölmezsem ölmem ölmem hiç bir vakit
Dağ gibi bir yiğide kıydı geçti sanki vakit
Ne demeli şu zalime kal bu gece kal yada git
Azrail'im şu canımı al bu gece al yada git
Güvendiğim şu dağlara kar yağdı
Ayrılık pusuda kaldı gün saydı
Azrail'im şu canımı alsaydı
Bir zalimin ihanetiyle yandım
Dağlar, dağlar
Geceleri benim için kim ağlar
Bu gece ben ölmezsem ölmem ölmem hiç bir vakit
Dağ gibi bir yiğide kıydı geçti sanki vakit
Ne demeli şu zalime kal bu gece kal yada git
Azrail'im şu canımı al bu gece al yada git