Erzincan'da Poşa'da denirdi. Kendi hallerinde, göçebe biçiminde yaşarlar. Dolayısyla ev kirası yok, ev sahibi derdi yok, elektrik su parası, otoban, yol ve köprü parası yok, Bakkal market, kentkart, akbil vs derdi yok. Onlar şe olmasında kim olsun. Daha nolsun.
14o6.1934 tarihli ve 2510 sayılı İskan Kanununun 4.maddesi'Ç'bendind de'Göçebe Çingeneler'terimiyle'Akrabaları Türkiye'de yaşayan göçmen Çingenelerin ülkeye girmesi yasaklanmıştır.
çingene=yeryüzünde ne kadar kötülük varsa kendi bünyesinde bulunduran bir kavramdır diyenlerimiz olacaktır.bunu yüzeysel kulaktan dolma bilgilerle değilde biraz araştırarak,net bilgilere ulaşma çabasında olursak daha somut ve insancıl yorumlara ulaşmış oluruz.ör/kişiler arasında sataşmalarda kızgın olan tarafın karşısındakine hakaret etme amacıyla çingene kelimesini kullanır 'sen çingenesin, ç,ngeneden farkın yok'böyle tanımlamalara girmrk kesinkes yanlıştır.acaba çingene olmak bir suç mu çingene cemiyetine mensup olmak suç mu? bunları derinlemesine irdelersek daha somut bir sonuca ulaşmış oluruz. acaba onlarn sosyalleşme sürecinde karşılaştıkları sorunlarla güçlüklerle karşılaşsaydık bizim yaşam tarzımız nasıl olurdu. bence aynılarına bizde maruz kaırdık.belkide onların şimdi yapmadıklarını bile yapardık.çingenelrin suç potansiyeline sahip olmalarındaki parametrelerde bence geçmiş medeniyetler sorumludur.
bi gün çingenenin birine fal baktırmaya gittik.kadının elinde 3 tane bakla yere rasgele yere attı hımmmmm çekti başladı sallamaya.efenim 3 cocuun olcak ikisi oğlan biri kız olcak,evlencen ömür boyu mutlu olcan kocan zengin olcak dedi başkada bişi sölemedi sadece 2 dk sürdü bu olay 30 milyonu cebe indirdi.öle dışardan fakir gibi görmeyin bu çingeneleri emin olun sizi satın alcak kadar paraları vardır
çingeneler diyince aklıma ilk gelen şey bunlarhiç bişeyi kafalarına takmayan günü birlik yaşıyan anlık yaşamaktan zevk alan insanlar topluluğu aklıma geliyor
merhaba? cingenelerle ilgili anlatılanlar ve tartışılanlar devamlı onlar dan olmayanlar tarafından yapılır cünkü onlar bunu tartışamaz lar bıle bazılarınca ama artık bu son buldu çünkü onlarda bir sivil top lumörgütü oluş turdular iyi veya artniyet ile yapılan bu tartışmaları gözlem leyip yanşı veya yanılgıyı cevap lamaya hazırız. edcinkay olarak tüm olumlu olumsuz düşüncelerinizi e_mail adresimizle paylaşın..
bence insanlar bilmeden fikir yurutuyorlar cingeneler bi irk degildir cingenenin anlami:pis,hirsizlik,arsizlik,keyfi dilencilik utanmazlik yuzsuzluk iste bunlar kimlerde varsa onlar cingenedir yani her rktan cingene cikabilir.cingeneler hindistandan dunyaya acilmistir.Acaba hic dusundunuzmu biz bunlara cingene diyoruz ama oylemiler bilmiyoruz size emine senlikoglunun cingene isimli kitabini tavsiye ederim cok guzel bisekilde cingenenin neoldugun anlatilmis.
Aaa bide unutuyordum az daha '' Çingeneler Zamanı'' isimli bir film war ödüllü bir film, müziği çok tanıdık melodisini çıkarmakta hala zorlanırım ama oldukça enteresan bir film.
Oyyyy Oyyyy Oyyyy dünyanın en eğlenceli kişileridirler yanlarında canınız hiç sıkılmaz :)) Romandır onlar çingeneyi duyunca kızarlar :)) Çok keyiflidirler dehşet oynarlar dünyanına düzenini göbek atarak protesto ederler :) p
Birde 'şakşuka' çıktı bayıldım parca zaten duraksız, söyleyen ayrı şirin hele dansına diyecek bir laf yok süper,perfect :)
Herkeste biraz çigan ruhu olmalı, bunu yaşamalı :))
ohhh ohhh yarımmm haaaa yarım awaaaa yarım haaaaaa :))
sokaklarda metal kutu görmemizi engellerler. uygun fiyata çiçek bulmamızı sağlarlar. ve buna benzer onlarca aktivite ile uğraşırlar. yani toplumun hamallarıdır.
Avrupa’da yakın zamana kadar, çingenelere ilişkin politikalar olumsuzdu. Bugünkü zamanın politikların özelliği ise kararsızlıktır.
Çingeneler göçebe olarak bir toprak üzerine kök salmış yerleşik toplulukların karşısında yer almakta ve ilgili devletce örgütlenmeye ve kontrol edilmeye çalışılmaktadır. Başkalarına benzememleri ve kötü şöhretleri hemen bir güvensizlik, korku ve yoksayma duygusu yaratmaktadır. Yoksayma, önceleri yerel çerçevede kalırken zamanla devlet politikası haline geldi. En ağır cezalardan biri de, bedeni cezalarla (kamçılama, dağlama) tehdit ederek sürgün veya toplum dışına atma cezalarıdır. Bu tip bir politika kendi içine kapanarak direnmekten başka bir çare bulamayan bir toplumun üstünde ürkütücü etkiler yaratmıştır. Ancak bunlar devleti etkilemedi, çünkü komşu devletler de, topraklarında bulunan Çingenelerdi sürmektedir. Çingene ne yaparsa yapsın suç sayıldığından ”sabıkalılar” sürgüne gönderilse gerekti. Bu sürgünler sonucu ucuz işgücü kaybeden devlet yeni yollara başvurur; ağır hapis cezası. Sürgün ile yapılmak istenen coğrafi uzaklaştırma bu kez, dört duvar arasında kapama ve grubun parçalanmasıyla sosyal yokoluşa dönüşür: 17. – 18. Yüzyıllarda sağlam erkeklerin kürek cezasına çarptırılması, nufüs artışını sağlamak için kolonilere ve 18. Yüzyılda imalathanelere işçi temin eden hastanelere yollama, Rumen Prenslikler’inde kölelik gibi… Yoksayma çok daha etkili şekillere de girebiliyor: kontrol mekanizmasının gelişmesiyle, göçebelerin fişlenmesi (Fransa’da 1912 yılından 1970 yılına kadar) uyumsuz olarak kabul edilen kişinin günlük bütün hareket ve yerdeğişmelerinin kontrolüne olanak sağlayan ”Çingene olduklarını belirten bir kimlik taşıma” zorunluluğu gibi… Yoksayma, ayrıca grubun kültürünede zarar vermektedir. Çingene giysilerinin ve dilinin yasaklanması,18. Yüzyılda aydın despotluk döneminde ve daha yakın geçmişte 1926 yılından 1973 yılına kadar İsviçre’de Pro Juventute topluluğunun çabaları sonucu Çingene çocuklarının ailelerinden koparılıp alınması olayları. Nazi rejiminde toplum dışı ve soysuz oldukları için 800 bin Çingenenin öldürülmesi, Avrupada’ki neredeyse bütün Çingene aileleirni derinden etkilemiş ve yaralamıştır.
Humanizmin izlerini taşıyan 20. Yüzyılının ikinci yarısında gelişen düşünceler, teknokratik bir yöntemle birleşmesinin sonucu olarak, Çingeneleri bir ”kapsam içine alma politikası” oluşmasına yol açtı. Bu, sosyal problemlere nedem olan toplu dışı ”Çingene’nin eritilmesi politikası”ydı: artık yasak yoktur, ama etrafı çevrilidir; artık yoksayma yoktur, ama toplum içinde erime vardır. Kültürel sorunlara sosyal çözümler getirildi. Bir kültürün ve dinamizmin varlığı görmezden gelinerek uyum projeleri ve sosyal yardımların genişletilmesiyle olanların yerine girişimde bulunmak, hak ve görev sayıldı.
Eritme politikası istenilen sonuçları vermedi. Bu durum diğer etkenlerin (Batı Avrupa devletlerindeki göçlerden dolayı ortaya çıkan çoğulcu kültür, bölgesel isteklerin artması, Avrupalı kurumların girişimleri) de etkilenmesiyle,1980’li yılların sonunda, yeni soru ve yeni cevaplara açık, politik projelerin koptuğu bir kararsızlık dönemi başlattı.
Türkçede Çingen, Çingene, Kıptî, Boşa veya Poşa gibi, pek çok hoş karşılanmayan adlandırmaların yanı sıra, son zamanlarda yaygınlaşan Roman tanımının içnde yer alan bu topluluğun sayısının 90’larda 500 bini bulduğu tahmin edilmekteydi. En çok Marmara bölegesinde, özellikle Trakya’da yaşarlar. Bir kısmı yerleşik düzene geçerken, geri kalanlar konargöçerliği sürdürmektedir. Bunlar yerleşim yerlerinin dışında kurdukları çadırlarda yaşarlar. Eskicilik, hurdacılık, çiçekçilik, sepetçilik, kalaycılık, maşacılık, ayakkabı boyacılığı, ayı oynatıcılığı (yasaklandı) , falcılık yaparlar. Çingenelerin müzik yeteneği onlara, şarkıcılık, çalgılıcık, çengilik gibi alanları açmıştır. Türkiye’deki Çingeneler Müslümanlığı benimsemiştir; İstanbul Türkçesine yakın kendine özgü bir dil konuşurlar; Türk argosunu pek çok kelime kazandırmışlardır. Yerleşik Çingeneler, İsatnbul’daki Surdibi, Sulukule, Ayvansaray, Selamsız gibi belli semtlerde toplanmıştır. ____________________________________
Kitap: Başka Dünyanın İnsanları / Çingeneler Nazım Alpman - Ozan Yayıncılık;
Elinizdeki Kitap dünyanın çeşitli yerlerinde dışlanmışlığın kadersizliğin içindeki Çingenelerin yaşamlarını konu alan 'neşeli' bir belgeseldir. Onlar ki, toplumsal dokunun 'aykırı' renkleridir. Birlikte yaşadıkları bireylerin sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerden yoksundurlar. Horlanırlar, aşağılanırlar ve genellikle de yergi sözcükleriyle anılırlar. Oysa Çingene gerçeği bundan çok farklıdır. Nazım Alpman bu gerçeği yakalayabilmek için aylar boyunca Çingenelerle birlikte oldu. Adapazarı'ndan Trakya'ya, Sulukule'den Selamsız'a çeşitli Çingene semtlerini ve kentlerini dolaştı. Kendisini sadece Türkiye ile sınırlamadı. Varna'da, Olbukin'de, Üsküp'te, Belgrad'da ve Kafkasya'da onların yaşamlarına tanıklık etti. Dış yüzleri aynalarla süslenmiş Çingene evlerinden, hala göçer geleneğini sürdürenlerin derme-çatma çadırlarına kadar 'konuk' olmadığı yer kalmadı. Kitapta yer alan Çingenelerin dili ve edebiyatı, Çingene olmanın felsefesi, Kakava ve Hıdırellez bayramları, düğünleri, kavgaları, davulcular, çiçekçiler, demirciler, müzisyenler ve ayıcılarla ilgili bölümler, yadsınıp yadırganan Çingenelerin onurlu yaşamının günışığına çıkmasını sağlıyor. Bu kitap Osman Cemal Kaygılı'nın 1938 yılında yayınlanan 'Çingeneler'inden sonra konu ile ilgilenenlere kaynak olabilecek en geniş kapsamlı çalışmadır. (Arka Kapak) __________________________________
Çingene göçü,9. yüzyıldan itabaren, Hindistan’da başlamış ve dalgalar halinde yayılmıştır.940’da bir Arap yazar Çingeneler’in İsfahan’a gelişlerini anlatır. Aynı zamanda Bohemya kralı olan imparartor Lüksemburglu Sigmmond’un kendilerine verdiği koruma mektuplarından dolayı Bohemien (Bohemyalı) de denilen Çingeneler,1418’de Almanya’yı baştanbaşa geçtiler.14. yüzyılda Romanya’da devletin, ruhban sınıfının ve senyörlerin kölesi oldular; bu kölelik ancak 1856’da sona erdi.1419’da Fransa’da Macon’a geldiler ve o zamandan beri ülkede devamlı dolaşıyorlar.1422’de Bolongna’dan geçerek Papa V. Martinus’u görmeye gittiler. İspanya’da candan bir karşılamadan sonra, yerleşik yaşama mecbur edildiler ve pek çoğu Amerika’daki kolonilere sürgüne gönderildi. Kaynak: Ansiklopedik ____________________________________
Çingenleri herkes bilir, ama iyi tanımaz. Bir topluluğa bağlı olma duygusuyla aralarında ilişkiler bulunan çeşitli grupların bir mozaği olan Çingeneler, bütün dünyaya yayılmış, gelişme halinde, sayıca çok ve genç bir toplum oluşturmaktadır: 12 Avrupa Topluluğu devletindeki sayıları (90’lılarda) tahminen 1,200,000’ü bulan Çingenelerin yarısı 16 yaşın altındadır.
Yüzyıllar boyu kendilerine karşı geliştirilen olumsuz politikaya direnmeyi bilen Çingenelerin bir çok özelleği vardır. Yüzyıllardır süre gelen göçmenlikleri hiçbir zaman belli bir yerden başlamamıştır; Çingeneler için “vatana dönüş” de bir anlam taşımaz. “Toprağa bağlı” denilen toplumlardan farklı ve ülkenin sadece uyruğu olan Çingeneler çoğu zaman göçmendirler veya göçebeliğe eğlimleri vardır; yerleşik toplumlar gibi bağımlıkları yoktur, gittikleri yer onlarındır, sınırları sosyal ve psikolojiktir. “Toprağa bağlı olmayan” toplumlardan da farklı olarak, şimdiye kadar, ne çevrelerindeki topluma sosyal, ekonomik ve mesleki bakımdan katılmış, ne de yerel idarelerle siyasi bir ilişki kurmayı düşünmüşlerdir. Bir kenarda yaşar, başkalarında tedirginlik uyandırır ve yabancı olarak kalırlar.
Çingenelere, günümüzde kendilerine bir kimlik tanımaya ancak daha çok donup kalmış geçmişe bağlı folklor bağlamında bir kimlik tanımaya daha yatkın bir çevreyi şaşırtrak, kendi varlık ve kültürlerini dini (çingene Bayramı) ve siyasi (Çingene kurumlarının geliştirilmesi) temel hareketlerle açıklıyor ve koruyorlar. Kendini bugüne kadar pek belli etmeyen azınlık 20. yüzyılın sonlarında su yüzüne çıkmaya başlamıştır…
Çingene esas olarak göçebe bir toplumdur. Yer değiştirmekte kullandıkları araçlar, çok ender olarak moderndir; yerel yönetimlerin kendilerine ayırdığı yerlerde kamp kurarlar. Her zaman ev sahiplerinin bağnazlık ve hoşgörüsüzlüğünün kurbanı olmuşlardır. Onlar için en kötü dönemlerden biri nazi soykırım dönemidir; yüzbinlerce Çingene bütün batı Avrupa’dan kamplara, özellikle Auschwitz kampına sürgün edildi; şimdi Almanya’dan bunun onarılmasını istiyorlar. Bugün Çingene kültürü din alanında bir yenilenme yaşıyor.
Çingeler hakkında Larousse'den ve Jean-Pirre Liegois’ten bilgiler aktarmaya devam edeceğim. Türkiye ve Avrupadiki çingelerden, yaşam biçimlerine kadar tarihsel, politik ve sosyal açıdan bahsetmeye çalışcağım. ____________________________________________
Erzincan'da Poşa'da denirdi.
Kendi hallerinde, göçebe biçiminde yaşarlar.
Dolayısyla ev kirası yok,
ev sahibi derdi yok,
elektrik su parası,
otoban, yol ve köprü parası yok,
Bakkal market, kentkart, akbil vs derdi yok.
Onlar şe olmasında kim olsun.
Daha nolsun.
En imrendiğim topluluk..
14o6.1934 tarihli ve 2510 sayılı İskan Kanununun 4.maddesi'Ç'bendind de'Göçebe Çingeneler'terimiyle'Akrabaları Türkiye'de yaşayan göçmen Çingenelerin ülkeye girmesi yasaklanmıştır.
çingene=yeryüzünde ne kadar kötülük varsa kendi bünyesinde bulunduran bir kavramdır diyenlerimiz olacaktır.bunu yüzeysel kulaktan dolma bilgilerle değilde biraz araştırarak,net bilgilere ulaşma çabasında olursak daha somut ve insancıl yorumlara ulaşmış oluruz.ör/kişiler arasında sataşmalarda kızgın olan tarafın karşısındakine hakaret etme amacıyla çingene kelimesini kullanır 'sen çingenesin, ç,ngeneden farkın yok'böyle tanımlamalara girmrk kesinkes yanlıştır.acaba çingene olmak bir suç mu çingene cemiyetine mensup olmak suç mu? bunları derinlemesine irdelersek daha somut bir sonuca ulaşmış oluruz. acaba onlarn sosyalleşme sürecinde karşılaştıkları sorunlarla güçlüklerle karşılaşsaydık bizim yaşam tarzımız nasıl olurdu. bence aynılarına bizde maruz kaırdık.belkide onların şimdi yapmadıklarını bile yapardık.çingenelrin suç potansiyeline sahip olmalarındaki parametrelerde bence geçmiş medeniyetler sorumludur.
bi gün çingenenin birine fal baktırmaya gittik.kadının elinde 3 tane bakla yere rasgele yere attı hımmmmm çekti başladı sallamaya.efenim 3 cocuun olcak ikisi oğlan biri kız olcak,evlencen ömür boyu mutlu olcan kocan zengin olcak dedi başkada bişi sölemedi sadece 2 dk sürdü bu olay 30 milyonu cebe indirdi.öle dışardan fakir gibi görmeyin bu çingeneleri emin olun sizi satın alcak kadar paraları vardır
ben çingene dediğim zaman aklıma adem hoca geliyor başka hiçbir şey gelmiyor
çingeneler kapı gıcırtısı duyunca oynayan kendileri yoksul ama kalpleri zengin insanlar
çingeneler diyince aklıma ilk gelen şey bunlarhiç bişeyi kafalarına takmayan günü birlik yaşıyan anlık yaşamaktan zevk alan insanlar topluluğu aklıma geliyor
Hindistan kökenli oldukları söyleniyor.
merhaba? cingenelerle ilgili anlatılanlar ve tartışılanlar devamlı onlar dan olmayanlar tarafından yapılır cünkü onlar bunu tartışamaz lar bıle bazılarınca ama artık bu son buldu çünkü onlarda bir sivil top lumörgütü oluş turdular iyi veya artniyet ile yapılan bu tartışmaları gözlem leyip yanşı veya yanılgıyı cevap lamaya hazırız. edcinkay olarak tüm olumlu olumsuz düşüncelerinizi e_mail adresimizle paylaşın..
bence insanlar bilmeden fikir yurutuyorlar cingeneler bi irk degildir cingenenin anlami:pis,hirsizlik,arsizlik,keyfi dilencilik utanmazlik yuzsuzluk iste bunlar kimlerde varsa onlar cingenedir yani her rktan cingene cikabilir.cingeneler hindistandan dunyaya acilmistir.Acaba hic dusundunuzmu biz bunlara cingene diyoruz ama oylemiler bilmiyoruz size emine senlikoglunun cingene isimli kitabini tavsiye ederim cok guzel bisekilde cingenenin neoldugun anlatilmis.
Aaa bide unutuyordum az daha '' Çingeneler Zamanı'' isimli bir film war
ödüllü bir film, müziği çok tanıdık melodisini çıkarmakta hala zorlanırım ama oldukça enteresan bir film.
Oyyyy Oyyyy Oyyyy dünyanın en eğlenceli kişileridirler yanlarında canınız hiç sıkılmaz :))
Romandır onlar çingeneyi duyunca kızarlar :))
Çok keyiflidirler dehşet oynarlar dünyanına düzenini göbek atarak protesto ederler :) p
Birde 'şakşuka' çıktı bayıldım parca zaten duraksız, söyleyen ayrı şirin hele dansına
diyecek bir laf yok süper,perfect :)
Herkeste biraz çigan ruhu olmalı, bunu yaşamalı :))
ohhh ohhh yarımmm haaaa yarım awaaaa yarım haaaaaa :))
sokaklarda metal kutu görmemizi engellerler.
uygun fiyata çiçek bulmamızı sağlarlar.
ve buna benzer onlarca aktivite ile uğraşırlar.
yani toplumun hamallarıdır.
Bir İnkarın Tarihi
Avrupa’da yakın zamana kadar, çingenelere ilişkin politikalar olumsuzdu. Bugünkü zamanın politikların özelliği ise kararsızlıktır.
Çingeneler göçebe olarak bir toprak üzerine kök salmış yerleşik toplulukların karşısında yer almakta ve ilgili devletce örgütlenmeye ve kontrol edilmeye çalışılmaktadır. Başkalarına benzememleri ve kötü şöhretleri hemen bir güvensizlik, korku ve yoksayma duygusu yaratmaktadır. Yoksayma, önceleri yerel çerçevede kalırken zamanla devlet politikası haline geldi. En ağır cezalardan biri de, bedeni cezalarla (kamçılama, dağlama) tehdit ederek sürgün veya toplum dışına atma cezalarıdır. Bu tip bir politika kendi içine kapanarak direnmekten başka bir çare bulamayan bir toplumun üstünde ürkütücü etkiler yaratmıştır. Ancak bunlar devleti etkilemedi, çünkü komşu devletler de, topraklarında bulunan Çingenelerdi sürmektedir. Çingene ne yaparsa yapsın suç sayıldığından ”sabıkalılar” sürgüne gönderilse gerekti. Bu sürgünler sonucu ucuz işgücü kaybeden devlet yeni yollara başvurur; ağır hapis cezası. Sürgün ile yapılmak istenen coğrafi uzaklaştırma bu kez, dört duvar arasında kapama ve grubun parçalanmasıyla sosyal yokoluşa dönüşür: 17. – 18. Yüzyıllarda sağlam erkeklerin kürek cezasına çarptırılması, nufüs artışını sağlamak için kolonilere ve 18. Yüzyılda imalathanelere işçi temin eden hastanelere yollama, Rumen Prenslikler’inde kölelik gibi… Yoksayma çok daha etkili şekillere de girebiliyor: kontrol mekanizmasının gelişmesiyle, göçebelerin fişlenmesi (Fransa’da 1912 yılından 1970 yılına kadar) uyumsuz olarak kabul edilen kişinin günlük bütün hareket ve yerdeğişmelerinin kontrolüne olanak sağlayan ”Çingene olduklarını belirten bir kimlik taşıma” zorunluluğu gibi… Yoksayma, ayrıca grubun kültürünede zarar vermektedir. Çingene giysilerinin ve dilinin yasaklanması,18. Yüzyılda aydın despotluk döneminde ve daha yakın geçmişte 1926 yılından 1973 yılına kadar İsviçre’de Pro Juventute topluluğunun çabaları sonucu Çingene çocuklarının ailelerinden koparılıp alınması olayları. Nazi rejiminde toplum dışı ve soysuz oldukları için 800 bin Çingenenin öldürülmesi, Avrupada’ki neredeyse bütün Çingene aileleirni derinden etkilemiş ve yaralamıştır.
Humanizmin izlerini taşıyan 20. Yüzyılının ikinci yarısında gelişen düşünceler, teknokratik bir yöntemle birleşmesinin sonucu olarak, Çingeneleri bir ”kapsam içine alma politikası” oluşmasına yol açtı. Bu, sosyal problemlere nedem olan toplu dışı ”Çingene’nin eritilmesi politikası”ydı: artık yasak yoktur, ama etrafı çevrilidir; artık yoksayma yoktur, ama toplum içinde erime vardır. Kültürel sorunlara sosyal çözümler getirildi. Bir kültürün ve dinamizmin varlığı görmezden gelinerek uyum projeleri ve sosyal yardımların genişletilmesiyle olanların yerine girişimde bulunmak, hak ve görev sayıldı.
Eritme politikası istenilen sonuçları vermedi. Bu durum diğer etkenlerin (Batı Avrupa devletlerindeki göçlerden dolayı ortaya çıkan çoğulcu kültür, bölgesel isteklerin artması, Avrupalı kurumların girişimleri) de etkilenmesiyle,1980’li yılların sonunda, yeni soru ve yeni cevaplara açık, politik projelerin koptuğu bir kararsızlık dönemi başlattı.
Referans: Jean-Pirre Liegois
__________________________________
Türkiye’de Çingeneler
Türkçede Çingen, Çingene, Kıptî, Boşa veya Poşa gibi, pek çok hoş karşılanmayan adlandırmaların yanı sıra, son zamanlarda yaygınlaşan Roman tanımının içnde yer alan bu topluluğun sayısının 90’larda 500 bini bulduğu tahmin edilmekteydi. En çok Marmara bölegesinde, özellikle Trakya’da yaşarlar. Bir kısmı yerleşik düzene geçerken, geri kalanlar konargöçerliği sürdürmektedir. Bunlar yerleşim yerlerinin dışında kurdukları çadırlarda yaşarlar. Eskicilik, hurdacılık, çiçekçilik, sepetçilik, kalaycılık, maşacılık, ayakkabı boyacılığı, ayı oynatıcılığı (yasaklandı) , falcılık yaparlar. Çingenelerin müzik yeteneği onlara, şarkıcılık, çalgılıcık, çengilik gibi alanları açmıştır. Türkiye’deki Çingeneler Müslümanlığı benimsemiştir; İstanbul Türkçesine yakın kendine özgü bir dil konuşurlar; Türk argosunu pek çok kelime kazandırmışlardır. Yerleşik Çingeneler, İsatnbul’daki Surdibi, Sulukule, Ayvansaray, Selamsız gibi belli semtlerde toplanmıştır.
____________________________________
Kitap: Başka Dünyanın İnsanları / Çingeneler
Nazım Alpman - Ozan Yayıncılık;
Elinizdeki Kitap dünyanın çeşitli yerlerinde dışlanmışlığın kadersizliğin içindeki Çingenelerin yaşamlarını konu alan 'neşeli' bir belgeseldir.
Onlar ki, toplumsal dokunun 'aykırı' renkleridir. Birlikte yaşadıkları bireylerin sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerden yoksundurlar. Horlanırlar, aşağılanırlar ve genellikle de yergi sözcükleriyle anılırlar.
Oysa Çingene gerçeği bundan çok farklıdır.
Nazım Alpman bu gerçeği yakalayabilmek için aylar boyunca Çingenelerle birlikte oldu. Adapazarı'ndan Trakya'ya, Sulukule'den Selamsız'a çeşitli Çingene semtlerini ve kentlerini dolaştı. Kendisini sadece Türkiye ile sınırlamadı. Varna'da, Olbukin'de, Üsküp'te, Belgrad'da ve Kafkasya'da onların yaşamlarına tanıklık etti. Dış yüzleri aynalarla süslenmiş Çingene evlerinden, hala göçer geleneğini sürdürenlerin derme-çatma çadırlarına kadar 'konuk' olmadığı yer kalmadı.
Kitapta yer alan Çingenelerin dili ve edebiyatı, Çingene olmanın felsefesi, Kakava ve Hıdırellez bayramları, düğünleri, kavgaları, davulcular, çiçekçiler, demirciler, müzisyenler ve ayıcılarla ilgili bölümler, yadsınıp yadırganan Çingenelerin onurlu yaşamının günışığına çıkmasını sağlıyor.
Bu kitap Osman Cemal Kaygılı'nın 1938 yılında yayınlanan 'Çingeneler'inden sonra konu ile ilgilenenlere kaynak olabilecek en geniş kapsamlı çalışmadır.
(Arka Kapak)
__________________________________
Avrupa’da Çingeneler
Çingene göçü,9. yüzyıldan itabaren, Hindistan’da başlamış ve dalgalar halinde yayılmıştır.940’da bir Arap yazar Çingeneler’in İsfahan’a gelişlerini anlatır. Aynı zamanda Bohemya kralı olan imparartor Lüksemburglu Sigmmond’un kendilerine verdiği koruma mektuplarından dolayı Bohemien (Bohemyalı) de denilen Çingeneler,1418’de Almanya’yı baştanbaşa geçtiler.14. yüzyılda Romanya’da devletin, ruhban sınıfının ve senyörlerin kölesi oldular; bu kölelik ancak 1856’da sona erdi.1419’da Fransa’da Macon’a geldiler ve o zamandan beri ülkede devamlı dolaşıyorlar.1422’de Bolongna’dan geçerek Papa V. Martinus’u görmeye gittiler. İspanya’da candan bir karşılamadan sonra, yerleşik yaşama mecbur edildiler ve pek çoğu Amerika’daki kolonilere sürgüne gönderildi.
Kaynak: Ansiklopedik
____________________________________
Çingenleri herkes bilir, ama iyi tanımaz. Bir topluluğa bağlı olma duygusuyla aralarında ilişkiler bulunan çeşitli grupların bir mozaği olan Çingeneler, bütün dünyaya yayılmış, gelişme halinde, sayıca çok ve genç bir toplum oluşturmaktadır: 12 Avrupa Topluluğu devletindeki sayıları (90’lılarda) tahminen 1,200,000’ü bulan Çingenelerin yarısı 16 yaşın altındadır.
Yüzyıllar boyu kendilerine karşı geliştirilen olumsuz politikaya direnmeyi bilen Çingenelerin bir çok özelleği vardır. Yüzyıllardır süre gelen göçmenlikleri hiçbir zaman belli bir yerden başlamamıştır; Çingeneler için “vatana dönüş” de bir anlam taşımaz. “Toprağa bağlı” denilen toplumlardan farklı ve ülkenin sadece uyruğu olan Çingeneler çoğu zaman göçmendirler veya göçebeliğe eğlimleri vardır; yerleşik toplumlar gibi bağımlıkları yoktur, gittikleri yer onlarındır, sınırları sosyal ve psikolojiktir. “Toprağa bağlı olmayan” toplumlardan da farklı olarak, şimdiye kadar, ne çevrelerindeki topluma sosyal, ekonomik ve mesleki bakımdan katılmış, ne de yerel idarelerle siyasi bir ilişki kurmayı düşünmüşlerdir. Bir kenarda yaşar, başkalarında tedirginlik uyandırır ve yabancı olarak kalırlar.
Çingenelere, günümüzde kendilerine bir kimlik tanımaya ancak daha çok donup kalmış geçmişe bağlı folklor bağlamında bir kimlik tanımaya daha yatkın bir çevreyi şaşırtrak, kendi varlık ve kültürlerini dini (çingene Bayramı) ve siyasi (Çingene kurumlarının geliştirilmesi) temel hareketlerle açıklıyor ve koruyorlar. Kendini bugüne kadar pek belli etmeyen azınlık 20. yüzyılın sonlarında su yüzüne çıkmaya başlamıştır…
Çingene esas olarak göçebe bir toplumdur. Yer değiştirmekte kullandıkları araçlar, çok ender olarak moderndir; yerel yönetimlerin kendilerine ayırdığı yerlerde kamp kurarlar. Her zaman ev sahiplerinin bağnazlık ve hoşgörüsüzlüğünün kurbanı olmuşlardır. Onlar için en kötü dönemlerden biri nazi soykırım dönemidir; yüzbinlerce Çingene bütün batı Avrupa’dan kamplara, özellikle Auschwitz kampına sürgün edildi; şimdi Almanya’dan bunun onarılmasını istiyorlar. Bugün Çingene kültürü din alanında bir yenilenme yaşıyor.
Çingeler hakkında Larousse'den ve Jean-Pirre Liegois’ten bilgiler aktarmaya devam edeceğim. Türkiye ve Avrupadiki çingelerden, yaşam biçimlerine kadar tarihsel, politik ve sosyal açıdan bahsetmeye çalışcağım.
____________________________________________