… Şemsiye taşımak istemiyorum Islanmak daha güzelmiş Yitik kalbini arayan Bir şairin gözyaşlarıyla Yaktım sana dair isteklerimi Tutunmayacağım bulutlarına Avuçlamayacak yıldızlarını Gökkuşağına dokunmayacağım Ben Samanyolu bedevisiyim artık.
Sevgili N.Gün,Sokaklarda bir çok lamba var.Sen tüm lambaların ışıgından faydalanmak istedin,halbuki bir lambanın altında dursan tüm ışık sana yansıyacak ve pırıl pırıl olcaktın.Yine de sen tabiiki en iyisini bilirsin!
Bu ağıdı öldüğün için söylemiyorum Sen ölmedin Rüveyda; at vuruldu; ben öldüm Her hamlesi bir tabut şimdi bakışlarının Yıkayıp kefenledin; mehtabına gömüldüm Her iklime kanatlı bir haberci salsınlar Çağır âşıklarını; namazımı kılsınlar Duysun âlem ateşin dağı erittiğini Bu illetin taşları bile çürüttüğünüGün olur da, ayrılık yumağı çözülür mü Bergüzârım ayaklar altında ezilir mi Rüveyda, görür müyüm yeşil ufuklarını Seninle bir sonsuzluk bulur muyum Rüveyda Yoksa hep bu kabirde kalır mıyım Rüveyda..
Yatağımın karşısında bir pencere var. Odanın duvarları bomboş. Nasıl yaşadım on yıl bu evde? Bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? Ben ne yaptım? Kimse de uyarmadı beni. İşte sonunda anlamsız biri oldum. İşte sonum geldi. Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım..
Bütün pencerelerde bekleyen benim, Ve O çalmayan bütün telefonlarda Aylardır konuşan da. Kabul. Bir kez yolda karşılaşalım Onunla da avunacağım. Adımı, sesinde duymaktan vazgeçtim, Sesini duysam, susacağım. Yel esiyor ama Değirmen dönmüyor. Kuraklık bu, Adın ekmeğe dönüşmüyor...
Ben rüzgâr değilim, dokunmam çiçeklere Ben kara parmaklı insan değilim Kirpik uçlarımdan kayar yıldızlar Bilemezsin, hayal akşamlarında Renklerini kuşatan Damıtılmış gözyaşıdır ömrümün
Ben boşluğa üfleyen cellat değilim Karayele verdim ayaklarımı Söyle bana, eceli kim tutar perçeminden Hangi ölü bilmez nereye gittiğini Sen miydin o mehpâre, o memnû, o dilruba Söyle bana hindiba
Sen nasıl bu kadar bulut gülmesi Sen nasıl bu kadar bıldırcın sesi Sen nasıl bu kadar pencere önü Sen nasıl bu kadar gök gürlemesi
binlerce göz, binlerce yüz, binlerce biçim aradığım yerde yoktun, sormadığım yerde var etimdeki acı sendin, kanımdaki kuşku sen nere gitsem karşımdaydın, ama sen yoktun sen sahi, niçin yoktun?
ellerin ellerimdeydi, ellerin yoktu gözlerin gözlerimdeydi, gözlerin yoktu iki portre gibi yanyanaydık albümde uykunda sevmiştin, haberin yoktu bir kaçağı tanır gibi tanıdım seni, ancak tanımadım kendimi...
şarkılarda buldum seni, yitirdim yılgılarda buldum seni, yitirdim resimler bir türlü konuşmuyordu fotoğraflar kaçıyordu ben yaklaştıkça bir yalanı anlar gibi anladım seni, ancak anlamadım kendimi...
Kendime.. Canım kendim acaba şu an hangi cehennemde hangi iblisle zar atıyorsun da beni bu bahtsız yer yatağında kendi başıma bile bırakamıyorsun. Oysa ben seninle sarılıp uyumak isterdim kaygısız bir yarına. Yada fark etmez yanacaksak beraber yanalım o cehennemin bilmem kaç bin santigrat derece sıcağında. Yeter ki birlikte olalım. Bak tanımadığın bir yerde olmak zordur bilirsin ait olduğun yerden koparılıp alınmak. Peki senin senden sökülüp alınmasını ? Sen bu acıya nasıl dayanıyorsun sen beni hiç özlemiyor musun amına koyayım ben geberiyorum lan burada. Ve unutuyorum adım adım kim olduğumu. Ne severdim ben ? Neyde iyiydim? Ve gittikçe canımı acıtıyor adım. Şimdi ya geri gel ve birlikte kaldıralım bu enkazı çünkü kalan nefesim hayli bir sayılı. Yada siktir git bir daha da gelme adını anarsam namerdim. Karar ver, çabuk ol. Tek canım var.
Anne, içinde bulunduğum sıkıntılı durumu görmen için illa ki bağırarak ağlamam mı gerekiyor? Baba, gerçekten yaptıklarından dolayı yüzün hiç kızardı mı? Sanmam. Kardeşlerim, sizler birer çiçeksiniz. Keşke size dünyaları verebilsem. Yiğit, sen ve ben, bu kadar farklıyken bakışlarını çek benden. Çünkü ben kapılmaktan kendimi alıkoyamıyorum. Acı bana, merhamet et!
Sımsıcak konuşurdun konuşunca ırmak gibi rüzgar gibi konuşurdun yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki çiğdemler güller mor menevşeler açardı Sımsıcak konuşurdun konuşunca Hâlâ koynumda resmin
Dağları anlatırdın ve dostluğu bir ceylan gibi sekerdi kelimeler Sesini duymasam çölleşirdi dünya dağlar yarılır ırmaklar kururdu bulutlar çökerdi yüreğime Hâlâ koynumda resmin …
Ne giydiğini yaz bana! Sıcak tutuyor mu? Nasıl uyuduğunu yaz bana! Yatağın yumuşak mı? Nasıl göründüğünü yaz bana! Hep aynı mısın? Neyi özlediğini yaz bana! Kolumu mu? Nasılsın, yaz bana! Hoş tutuyorlar mı seni? Cesaretin yetiyor mu? Ne yaptığını yaz bana! Yaptığın şey iyi mi? Neyi düşündüğünü yaz bana! Beni mi?
Elbette sorulardır sana bütün verebildiğim. Ve gelen yanıtları kabullenmeliyim, mecburum buna. Yorgunsan, uzatamam sana elimi. Ya da açsan, seni besleyemem. Sanki yaşamamışım bu dünyada, hiç yokmuşum. Unutmuşum sanki seni...
28 yıl oldu benden gideli...daha dün gibi acın.. 14 mart, saatler sabahı vururken can evinden 1995'te..
SENİ HALA SEVİYORUM
Biliyor musun?
Beni terk edişinin izlerini taşıyorum hala.Terk edişinden öte seni yaşıyorum.. Saçlarına dokunuşlarımı,kokunu içime çekişimi,sabahları seninle sesinle uyanışlarım…öpüşlerin beni.
Bu ihaneti,bu terk edilişi hak etim mi gerçekten de ben?
Oysa ki ben senin için gelmiştim yeniden bu şehre.Geleceğimi bir kenara bırakıp sana koşmuştum. Seninle geçen günlerimiz hep aklımda..Ve o son zamanlar o son aylar….sen uyurken bile dizlerinin dibinden ayrılmadım, en ufak bir sesinle bile fırladım uykularımdan bir ok gibi.
Her gece sana uyuyor,sabahlara senin için günaydın diyordum.Senin için,beni bırakıp gitmemen için neler yaptığımı sende çok iyi biliyorsun. Hep beraber olalım diye nasıl çırpındığımı inkar edemezsin.Herşeyimi terk edip senin için geldim oysa bu körolası yere, geleceğimi sensiz hiç düşünmedim çünkü….
Hiç kimsenin saçlarına dokunmadım senin saçlarına dokunduğum gibi.Kimseyi öpmedim seni öptüğüm gibi. Kimsenin gözlerine bakmadım senin gözbebeklerine baktığım gibi.Kimseye sarılmadım sana sarıldığım gibi…
Ve hiç kimsenin kokusunu içime çekmedim senin kokunu içime çektiğim gibi.
O çok sevdiğin çiçeklerin hepsini kaldırdım evimizden senden sonra.Begonyaları,yasemenleri her görüşümde bir külçe sen düşüyorsun yüreğime.
Neden gittin benden? Neden çıktın böyle apansız hayatımdan? Oysa nasılda doluydum sana..
Adımı senin ağzından duymak beni o kadar çok mutlu ediyordu ki…dudaklarından o anda kelimeler değil inciler dökülüyordu sanki.
Yokluğuna kırgın hayata kızgınım senden sonra.!
Sensiz hiçbir hayalim olmamıştı.
Sende beni çok seviyordun biliyorum..Giderken bile beni çok seviyordun bundan adım gibi eminim.
Bunca yıl oldu sen gideli…Ama hala içimde yüreğimdesin..Canımdasın ve can gibi atmaktasın..
Tek tesellim, gittiğin yerde mutlu ve rahatta olman. Ve her gece uykularıma doğru yola çıkarken dualarımın ilk başındasın. Resmin ise gözlerimin ucunda…
Bugün yine senin yanına geldim..sen oradaydın biliyorum.Seni göremesemde,sesini duyamasamda ordaydın. Beni görüyor ve duyuyordun.Ve ben sana konuşmanın ve sana yeniden yakın olabilmenin huzurunu ve güzelliğini bir kez daha doyasıya yaşadım.
Gidişinin 11.yılında ben seni sevmeye devam ediyorum ve sana susuyorum.
Ruhun şad,mekanın cennet,anneler günün kutlu olsun canım anneciğim.
İçime kazır gibi, alnıma yazı gibi sevdim seni... Buğusu gibi ekmeğin, kokusu gibi toprağın, sesi gibi yaprağın, sevdim ben seni... Sevdim seni... Günüme güneş, geceme ay gibi... Yürek atışı gibi, ruhumun yoldaşı gibi sevdim seni...
İçime kazır gibi, alnıma yazı gibi sevdim seni... Buğusu gibi ekmeğin, kokusu gibi toprağın, sesi gibi yaprağın, sevdim ben seni... Sevdim seni... Günüme güneş, geceme ay gibi... Yürek atışı gibi, ruhumun yoldaşı gibi sevdim seni...
Seni düşünürken Bir çakıl taşı ısınır içimde Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar Bir gelincik açılır ansızın Bir gelincik sinsi sinsi kanar
Seni düşünürken Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır Deliler gibi dönmeye başlar Döndükçe yumak yumak çözülür Çözüldükçe ufalır küçülür Çekirdeği henüz süt bağlamış Masmavi bir erik kesilir ağzımda Dokundukça yanar dudaklarım
"Kimse görmedi, saçlarım uzamadı yıllardır."
…
Şemsiye taşımak istemiyorum
Islanmak daha güzelmiş
Yitik kalbini arayan
Bir şairin gözyaşlarıyla
Yaktım sana dair isteklerimi
Tutunmayacağım bulutlarına
Avuçlamayacak yıldızlarını
Gökkuşağına dokunmayacağım
Ben Samanyolu bedevisiyim artık.
N.Genç
Kararsız
ışıyorsun
uzağımda.
Kulağımda
belirsiz
sesin.
Güneş
senin
gölgen.
Sözün
söylen
diğinde
senin de
bulutlanır
mı
gözün?
Sesim
yoğunlaşsa,
ağırlaşır mı
gözkapağın
senin de?
Kapanır
mı
gözün?
Söz!
Oruç Aruoba
Aklımdasın...
Sevgili N.Gün,Sokaklarda bir çok lamba var.Sen tüm lambaların ışıgından faydalanmak istedin,halbuki bir lambanın altında dursan tüm ışık sana yansıyacak ve pırıl pırıl olcaktın.Yine de sen tabiiki en iyisini bilirsin!
Bu ağıdı öldüğün için söylemiyorum
Sen ölmedin Rüveyda; at vuruldu; ben öldüm
Her hamlesi bir tabut şimdi bakışlarının
Yıkayıp kefenledin; mehtabına gömüldüm
Her iklime kanatlı bir haberci salsınlar
Çağır âşıklarını; namazımı kılsınlar
Duysun âlem ateşin dağı erittiğini
Bu illetin taşları bile çürüttüğünüGün olur da, ayrılık yumağı çözülür mü
Bergüzârım ayaklar altında ezilir mi
Rüveyda, görür müyüm yeşil ufuklarını
Seninle bir sonsuzluk bulur muyum Rüveyda
Yoksa hep bu kabirde kalır mıyım Rüveyda..
N.Genç
Senden sonra sana yazdığım şiirlerden
Haberin bile yok...
Değerli arkadaşım Us,
Sesine ses vermeyen olduktan sonra karşısındaki insan.
Seslenmeyi gectim nara atsan nafile ;-)
Sen gittin...
Peki bu bendeki kim?
İki ayrı can, iki ayrı yürek, bir tek acı
Bilemedim ki şimdi, kim, kimden ayrı ?
"Sende ne var ne yok nasıl gidiyor hayat / Yine çat-kapı geliyor mu heyheylerin???? " diye seslendi adam..
Yatağımın karşısında bir pencere var.
Odanın duvarları bomboş. Nasıl yaşadım on yıl bu evde?
Bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? Ben ne yaptım? Kimse de uyarmadı beni. İşte sonunda anlamsız biri oldum. İşte sonum geldi. Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım..
Oğuz Atay , Tutunamayanlar
Bütün pencerelerde bekleyen benim,
Ve
O çalmayan bütün telefonlarda
Aylardır konuşan da.
Kabul.
Bir kez yolda karşılaşalım
Onunla da avunacağım.
Adımı, sesinde duymaktan vazgeçtim,
Sesini duysam, susacağım.
Yel esiyor ama
Değirmen dönmüyor.
Kuraklık bu,
Adın ekmeğe dönüşmüyor...
Turgut Uyar
Ben rüzgâr değilim, dokunmam çiçeklere
Ben kara parmaklı insan değilim
Kirpik uçlarımdan kayar yıldızlar
Bilemezsin, hayal akşamlarında
Renklerini kuşatan
Damıtılmış gözyaşıdır ömrümün
Ben boşluğa üfleyen cellat değilim
Karayele verdim ayaklarımı
Söyle bana, eceli kim tutar perçeminden
Hangi ölü bilmez nereye gittiğini
Sen miydin o mehpâre, o memnû, o dilruba
Söyle bana hindiba
Sen nasıl bu kadar bulut gülmesi
Sen nasıl bu kadar bıldırcın sesi
Sen nasıl bu kadar pencere önü
Sen nasıl bu kadar gök gürlemesi
N.Genç
binlerce göz, binlerce yüz, binlerce biçim
aradığım yerde yoktun, sormadığım yerde var
etimdeki acı sendin, kanımdaki kuşku sen
nere gitsem karşımdaydın, ama sen yoktun
sen sahi, niçin yoktun?
SEN
SAHİ
NİÇİN
YOKTUN?
H. H. Korkmazgil
ellerin ellerimdeydi, ellerin yoktu
gözlerin gözlerimdeydi, gözlerin yoktu
iki portre gibi yanyanaydık albümde
uykunda sevmiştin, haberin yoktu
bir kaçağı tanır gibi tanıdım seni, ancak
tanımadım kendimi...
Hasan Hüseyin Korkmazgil
şarkılarda buldum seni, yitirdim
yılgılarda buldum seni, yitirdim
resimler bir türlü konuşmuyordu
fotoğraflar kaçıyordu ben yaklaştıkça
bir yalanı anlar gibi anladım seni, ancak
anlamadım kendimi...
Hasan Hüseyin Korkmazgil
Kendime..
Canım kendim acaba şu an hangi cehennemde hangi iblisle zar atıyorsun da beni bu bahtsız yer yatağında kendi başıma bile bırakamıyorsun. Oysa ben seninle sarılıp uyumak isterdim kaygısız bir yarına. Yada fark etmez yanacaksak beraber yanalım o cehennemin bilmem kaç bin santigrat derece sıcağında. Yeter ki birlikte olalım. Bak tanımadığın bir yerde olmak zordur bilirsin ait olduğun yerden koparılıp alınmak. Peki senin senden sökülüp alınmasını ? Sen bu acıya nasıl dayanıyorsun sen beni hiç özlemiyor musun amına koyayım ben geberiyorum lan burada. Ve unutuyorum adım adım kim olduğumu. Ne severdim ben ? Neyde iyiydim? Ve gittikçe canımı acıtıyor adım. Şimdi ya geri gel ve birlikte kaldıralım bu enkazı çünkü kalan nefesim hayli bir sayılı. Yada siktir git bir daha da gelme adını anarsam namerdim. Karar ver, çabuk ol. Tek canım var.
Anne, içinde bulunduğum sıkıntılı durumu görmen için illa ki bağırarak ağlamam mı gerekiyor?
Baba, gerçekten yaptıklarından dolayı yüzün hiç kızardı mı? Sanmam.
Kardeşlerim, sizler birer çiçeksiniz. Keşke size dünyaları verebilsem.
Yiğit, sen ve ben, bu kadar farklıyken bakışlarını çek benden. Çünkü ben kapılmaktan kendimi alıkoyamıyorum. Acı bana, merhamet et!
Sımsıcak konuşurdun konuşunca
ırmak gibi rüzgar gibi konuşurdun
yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki
çiğdemler güller mor menevşeler açardı
Sımsıcak konuşurdun konuşunca
Hâlâ koynumda resmin
Dağları anlatırdın ve dostluğu
bir ceylan gibi sekerdi kelimeler
Sesini duymasam çölleşirdi dünya
dağlar yarılır ırmaklar kururdu
bulutlar çökerdi yüreğime
Hâlâ koynumda resmin …
A.Telli
"Bıraktığım gibi misin hala,
Yoksa beni bıraktığın gibi mi?"
Ne giydiğini yaz bana!
Sıcak tutuyor mu?
Nasıl uyuduğunu yaz bana!
Yatağın yumuşak mı?
Nasıl göründüğünü yaz bana!
Hep aynı mısın?
Neyi özlediğini yaz bana!
Kolumu mu?
Nasılsın, yaz bana!
Hoş tutuyorlar mı seni?
Cesaretin yetiyor mu?
Ne yaptığını yaz bana!
Yaptığın şey iyi mi?
Neyi düşündüğünü yaz bana!
Beni mi?
Elbette sorulardır
sana bütün verebildiğim.
Ve gelen yanıtları kabullenmeliyim,
mecburum buna.
Yorgunsan, uzatamam sana elimi.
Ya da açsan, seni besleyemem.
Sanki yaşamamışım bu dünyada,
hiç yokmuşum.
Unutmuşum sanki seni...
Bertolt Brecht
Senin gönlün daima meshur ve musahhardır,
Mazursun...
Sen gamın ne olduğunu hiç bilmedin,
Mazursun...
Ben sensiz bin gece kan yuttum,
Sen bir gece sensiz kalmadın,
Mazursun..!
Ahmet Gazali…
28 yıl oldu benden gideli...daha dün gibi acın..
14 mart, saatler sabahı vururken can evinden 1995'te..
SENİ HALA SEVİYORUM
Biliyor musun?
Beni terk edişinin izlerini taşıyorum hala.Terk edişinden öte seni yaşıyorum..
Saçlarına dokunuşlarımı,kokunu içime çekişimi,sabahları seninle sesinle uyanışlarım…öpüşlerin beni.
Bu ihaneti,bu terk edilişi hak etim mi gerçekten de ben?
Oysa ki ben senin için gelmiştim yeniden bu şehre.Geleceğimi bir kenara bırakıp sana koşmuştum.
Seninle geçen günlerimiz hep aklımda..Ve o son zamanlar o son aylar….sen uyurken bile dizlerinin dibinden ayrılmadım,
en ufak bir sesinle bile fırladım uykularımdan bir ok gibi.
Her gece sana uyuyor,sabahlara senin için günaydın diyordum.Senin için,beni bırakıp gitmemen için neler yaptığımı sende çok iyi biliyorsun.
Hep beraber olalım diye nasıl çırpındığımı inkar edemezsin.Herşeyimi terk edip senin için geldim oysa bu körolası yere,
geleceğimi sensiz hiç düşünmedim çünkü….
Hiç kimsenin saçlarına dokunmadım senin saçlarına dokunduğum gibi.Kimseyi öpmedim seni öptüğüm gibi.
Kimsenin gözlerine bakmadım senin gözbebeklerine baktığım gibi.Kimseye sarılmadım sana sarıldığım gibi…
Ve hiç kimsenin kokusunu içime çekmedim senin kokunu içime çektiğim gibi.
O çok sevdiğin çiçeklerin hepsini kaldırdım evimizden senden sonra.Begonyaları,yasemenleri her görüşümde bir külçe sen düşüyorsun yüreğime.
Neden gittin benden? Neden çıktın böyle apansız hayatımdan? Oysa nasılda doluydum sana..
Adımı senin ağzından duymak beni o kadar çok mutlu ediyordu ki…dudaklarından o anda kelimeler değil inciler dökülüyordu sanki.
Yokluğuna kırgın hayata kızgınım senden sonra.!
Sensiz hiçbir hayalim olmamıştı.
Sende beni çok seviyordun biliyorum..Giderken bile beni çok seviyordun bundan adım gibi eminim.
Bunca yıl oldu sen gideli…Ama hala içimde yüreğimdesin..Canımdasın ve can gibi atmaktasın..
Tek tesellim, gittiğin yerde mutlu ve rahatta olman. Ve her gece uykularıma doğru yola çıkarken dualarımın ilk başındasın.
Resmin ise gözlerimin ucunda…
Bugün yine senin yanına geldim..sen oradaydın biliyorum.Seni göremesemde,sesini duyamasamda ordaydın.
Beni görüyor ve duyuyordun.Ve ben sana konuşmanın ve sana yeniden yakın olabilmenin huzurunu ve güzelliğini bir kez daha doyasıya yaşadım.
Gidişinin 11.yılında ben seni sevmeye devam ediyorum ve sana susuyorum.
Ruhun şad,mekanın cennet,anneler günün kutlu olsun canım anneciğim.
Evladın
Abdullah Artaç ARSLAN
Bil ki,
Seni anarken, dağlar düşer
Gökler düşer, yerler düşer, üşümem
Bil ki,
Bir sen kalır, bir gözlerin
Durur zaman, üşümem...
Sen de beni anarken,
Güller büyüt, kuşlar uçur
Gülsün yüzün, üşüme...
Sen de beni anarken,
Bir düş büyüt, dolsun GÜNEŞ evine...
İçime kazır gibi, alnıma yazı gibi sevdim seni...
Buğusu gibi ekmeğin, kokusu gibi toprağın, sesi gibi yaprağın, sevdim ben seni...
Sevdim seni... Günüme güneş, geceme ay gibi...
Yürek atışı gibi, ruhumun yoldaşı gibi sevdim seni...
Ya sen beni?
İçime kazır gibi, alnıma yazı gibi sevdim seni...
Buğusu gibi ekmeğin, kokusu gibi toprağın, sesi gibi yaprağın, sevdim ben seni...
Sevdim seni... Günüme güneş, geceme ay gibi...
Yürek atışı gibi, ruhumun yoldaşı gibi sevdim seni...
Demedim mi sana gönül?
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar
Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeye başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bedri Rahmi Eyüboğlu