Ey arkadaşlar! Tanrı birdir, büyüktür; tanrısal inanışların belirtisine bakarak diyebiliriz ki: İnsanlar iki sınıfta, iki devirde mütalâa olunabilir. İlk devir, insanlığın çocukluk ve gençlik devridir. İkinci devir, beşeriyetin erginlik ve olgunluk devridir. İnsanlık birinci devirde tıpkı bir çocuk gibi, tıpkı bir genç gibi yakından ve maddî vasıtalarla kendisiyle meşgul olunmayı gerektirir. Allah, kullarının lâzım olan olgunlaşma noktasına erişinceye kadar içlerinden vasıtalarla dahi kullarıyla meşgul olmayı tanrılık özelliğinin gereklerinden saymıştır. Onlara Hazreti Âdem Aleyhisselâm’dan itibaren bilinen ve bilinmeyen sayısız denecek kadar çok nebiler, peygamberler ve elçiler göndermiştir. Fakat Peygamberimiz vasıtasıyla en son dini, medenî gerçekleri verdikten sonra artık insanlıkla aracı ile temasta bulunmaya lüzum görmemiştir. İnsanlığın kavrayış, aydınlanış ve olgunlaşma derecesi, her kulun doğrudan doğruya, tanrısal ilhamlarla temas kabiliyetine eriştiğini kabul buyurmuştur ve bu sebepledir ki, Cenabı Peygamber, peygamberlerin sonuncusu olmuştur ve kitabı, en eksiksiz kitaptır.”
Mustafa Kemâl ATATÜRK - 1922 Kaynak: Nutuk III s. 1241
'Buyukluk odur ki, hic kimseye iltifat etmeyeceksin, hic kimseyi aldatmayacaksin, memleket icin gercek ulku neyse onu gorecek, o hedefe yuruyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktir, herkes seni yolundan cevirmeye calisacaktir. Iste sen burada direneceksin. Onunde sonsuz engeller yigilacaktir. Kendini buyuk degil kucuk, aracsiz, hic telakki edecek, kimseden yardim gelmeyecegine inanarak o engelleri asacaksin. ondan sonra sana buyuksun derlerse, bunu diyenlere de guleceksin.'
'...Butun bu seraitten daha elim ve daha vahim olmak uzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hiyanet icinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri sahsi menfaatlerini, mustevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret icinde harap ve bitap dusmus olabilir.
Ey Turk istikbalinin evladı! Iste, bu ahval ve serait icinde dahi, vazifen; Turk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktir! Muhtac oldugun kudret, damarlarindaki asil kanda, mevcuttur! '
'Efendiler! Avrupa'nin butun ilerlemesine, yukselmesine ve medenilesmesine karsilik Turkiye tam tersine gerilemiş ve dusus vadisine yuvarlanadurmustur. artik vaziyeti duzeltmek icin mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, butun isleri Avrupa'nin emellerine gore yapmak, butun dersleri Avrupa'dan almak gibi bir takim zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardir ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlariyla yukselebilsin? ... Tarih boyle bir hadiseyi kaydetmemistir! '
'Hakimiyet ve saltanat hic kimse tarafindan, hic kimseye ilim icabidir diye, muzakere ile, munakasa ile verilmez. Hakimiyet, saltanat, kuvvetle, kudretle ve zorla alinir.'
'Inanip baglanmakla mutlu oldugumuz Islam dinini, yuzyillardan beri alisilageldigi gibi bir siyaset araci haline dusmekten kurtarip yuceltmenin pek gerekli oldugu gercegini goruyor ve biliyoruz.'
'Calismadan, yorulmadan, ogrenmeden rahat yasama yollarini itiyat haline getiren milletler; once haysiyetlerini, sonra istikballerini, daha sonra da hurriyetlerini kaybetmeye mahkumdurlar.'
“Bu memleketin topraklarinda kanlarini doken Ingiliz, Fransiz, Avustralyali, Yeni Zelandali, Hintli kahramanlar! Burada, dost bir vatanin topragindasiniz. Huzur ve sukun icinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetciklerle yanyana koyun koyunasiniz.
Uzak diyarlardan evlatlarini harbe gonderen analar! Gozyaslarinizi dindiriniz. evlatlariniz bizim bagrimizdadır. Huzur icindedirler ve rahat uyuyacaklardir. Onlar bu toprakta canlarini verdikten sonra, artik bizim evlatlarimiz olmuslardir.”
Efendiler biliniz ki,Türkiye Cumhuriyet’i (şeyhler,o dönem milletvekilleri arasında 6-7 şeyh sıfatlı kişil mevcuttu.Örn:dersim milletvekili Diyap ağa) dervişler,müritler,meczuplar memleketi olamaz.
ulu onder mustafa kemalin her bir sozu bana sosyalizmi paylasimi dostlugu kardesligi guzel yarinlari cagristiriyor cunku o bir devletci halkci cumhuriyetci sosyalis paylasimci (sarhosken kurdugu dedikleri ulkeyi simdi ayik baskanlar yonetemiyor bile)
Bundan başka,bu şartların istediği adamın,başka bir çok bakımlardan da,mutlaka benim sahsım olabileceği bir iddia söz konusu değildir.Benden başka bir arkadaşta düşünülebilir.Yeter ki,o arkadaş bu günkü durumun kendisinden beklediği şekilde harekete evet diyebilsin. Nutuk,Cilt1s.31
'Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipler, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunmaktayız.'
İngiliz Kralı VIII. Edward, İstanbul'a Atatürk'ü ziyarete geldiği zaman, Atatürk, kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. ziyafetten önce: 'Bana İngiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen birisini, yahut bir aşçı bulunuz...! Dedi. ve nihayet bu sofra merasimini bilen bir zattan öğrenerek sofrayı o şekilde düzene koydular... Akşam kral sofraya oturunca kendisini kral sarayında zannederek, memnun oldu. Atatürk'e dönerek: 'Sizi tebrik eder ve teşekkür ederim. Kendimi İngiltere'de zannettim.' diyerek memnuniyetini bildirdi. Sofraya hep Türk garsonlar hizmet etmekte idi. Bunlardan birisi heyecanlanarak, elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlandı. Misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler. Fakat Atatürk Kral'a:
'BU MİLLETE HERŞEYİ ÖĞRETTİM, FAKAT UŞAKLIĞI ÖĞRETEMEDİM.'
dedi. Bütün sofradakiler Atatürk'ün bu sözlerine hayran oldular. Atatürk, garsona da 'Vazifene devam et.' emrini verdi.'
''Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı islâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, imanladır.'' ...............................................(Mustafa Kemal ATATÜRK)
''Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı islâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, imanladır.'' ...............................................(Mustafa Kemal ATATÜRK)
tek söyleyebileceğim şey [NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! ]
BİR EŞİ DAHA YOK
ATATÜRK’TEN!
Ey arkadaşlar! Tanrı birdir, büyüktür; tanrısal inanışların belirtisine bakarak diyebiliriz ki: İnsanlar iki sınıfta, iki devirde mütalâa olunabilir. İlk devir, insanlığın çocukluk ve gençlik devridir. İkinci devir, beşeriyetin erginlik ve olgunluk devridir. İnsanlık birinci devirde tıpkı bir çocuk gibi, tıpkı bir genç gibi yakından ve maddî vasıtalarla kendisiyle meşgul olunmayı gerektirir. Allah, kullarının lâzım olan olgunlaşma noktasına erişinceye kadar içlerinden vasıtalarla dahi kullarıyla meşgul olmayı tanrılık özelliğinin gereklerinden saymıştır. Onlara Hazreti Âdem Aleyhisselâm’dan itibaren bilinen ve bilinmeyen sayısız denecek kadar çok nebiler, peygamberler ve elçiler göndermiştir. Fakat Peygamberimiz vasıtasıyla en son dini, medenî gerçekleri verdikten sonra artık insanlıkla aracı ile temasta bulunmaya lüzum görmemiştir. İnsanlığın kavrayış, aydınlanış ve olgunlaşma derecesi, her kulun doğrudan doğruya, tanrısal ilhamlarla temas kabiliyetine eriştiğini kabul buyurmuştur ve bu sebepledir ki, Cenabı Peygamber, peygamberlerin sonuncusu olmuştur ve kitabı, en eksiksiz kitaptır.”
Mustafa Kemâl ATATÜRK - 1922
Kaynak: Nutuk III s. 1241
Ben size taaruzu emretmiyorum,ölmeyi emrediyorum.
Nice 86 yillara....
Cumhuriyet Bayraminiz kutlu olsun...
'Turkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktir...'
Ne mutlu Türküm diyene! ! ! ! !
'Buyukluk odur ki, hic kimseye iltifat etmeyeceksin, hic kimseyi aldatmayacaksin, memleket icin gercek ulku neyse onu gorecek, o hedefe yuruyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktir, herkes seni yolundan cevirmeye calisacaktir. Iste sen burada direneceksin. Onunde sonsuz engeller yigilacaktir. Kendini buyuk degil kucuk, aracsiz, hic telakki edecek, kimseden yardim gelmeyecegine inanarak o engelleri asacaksin. ondan sonra sana buyuksun derlerse, bunu diyenlere de guleceksin.'
'...Butun bu seraitten daha elim ve daha vahim olmak uzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hiyanet icinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri sahsi menfaatlerini, mustevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret icinde harap ve bitap dusmus olabilir.
Ey Turk istikbalinin evladı! Iste, bu ahval ve serait icinde dahi, vazifen; Turk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktir! Muhtac oldugun kudret, damarlarindaki asil kanda, mevcuttur! '
'Efendiler! Avrupa'nin butun ilerlemesine, yukselmesine ve medenilesmesine karsilik Turkiye tam tersine gerilemiş ve dusus vadisine yuvarlanadurmustur. artik vaziyeti duzeltmek icin mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, butun isleri Avrupa'nin emellerine gore yapmak, butun dersleri Avrupa'dan almak gibi bir takim zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardir ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlariyla yukselebilsin? ... Tarih boyle bir hadiseyi kaydetmemistir! '
ileri görüşlülüğü sonsuza uzanır! ! ?
''benimnaçiz vücudum bigün elbet toprak olacaktıır
ama TC ilelebet payidar kalacaktır''
'Hakimiyet ve saltanat hic kimse tarafindan, hic kimseye ilim icabidir diye, muzakere ile, munakasa ile verilmez. Hakimiyet, saltanat, kuvvetle, kudretle ve zorla alinir.'
'Inanip baglanmakla mutlu oldugumuz Islam dinini, yuzyillardan beri alisilageldigi gibi bir siyaset araci haline dusmekten kurtarip yuceltmenin pek gerekli oldugu gercegini goruyor ve biliyoruz.'
'Gozunuzle sadece ufku gorebilirsiniz, ama beyninizle ufkun otesini de gorebilirsiniz. O zaman olaylar sizi degil, siz olaylari yonlendirebilirsiniz.'
'Calismadan, yorulmadan, ogrenmeden rahat yasama yollarini itiyat haline getiren milletler; once haysiyetlerini, sonra istikballerini, daha sonra da hurriyetlerini kaybetmeye mahkumdurlar.'
“Bu memleketin topraklarinda kanlarini doken Ingiliz, Fransiz, Avustralyali, Yeni Zelandali, Hintli kahramanlar! Burada, dost bir vatanin topragindasiniz. Huzur ve sukun icinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetciklerle yanyana koyun koyunasiniz.
Uzak diyarlardan evlatlarini harbe gonderen analar! Gozyaslarinizi dindiriniz. evlatlariniz bizim bagrimizdadır. Huzur icindedirler ve rahat uyuyacaklardir. Onlar bu toprakta canlarini verdikten sonra, artik bizim evlatlarimiz olmuslardir.”
'Beni gormek demek, mutlaka yuzumu gormek demek degildir. Benim fikirlerimi, benim duygularimi anliyorsaniz ve hissediyorsaniz, bu, kafidir.'
Efendiler biliniz ki,Türkiye Cumhuriyet’i (şeyhler,o dönem milletvekilleri arasında 6-7 şeyh sıfatlı kişil mevcuttu.Örn:dersim milletvekili Diyap ağa) dervişler,müritler,meczuplar memleketi olamaz.
Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.M.Kemal Atatürk
' Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, imanladır.'
) Mustafa Kemal ATATÜRK)
ulu onder mustafa kemalin her bir sozu bana sosyalizmi paylasimi dostlugu kardesligi guzel yarinlari cagristiriyor cunku o bir devletci halkci cumhuriyetci sosyalis paylasimci (sarhosken kurdugu dedikleri ulkeyi simdi ayik baskanlar yonetemiyor bile)
hicbir mucadele yokturki ahlak esaslarina dayanmadan yuruye bilsin.
ulu onder.
ey kahraman türk kadini,sen yerde sürünmeye degil,omuzlar
üzerinde göklere yükselmeye layiksin...
ATAMIZ kadinlara aydin olun,yükselin,boynunus bükük kalmasin tepeye bakin,ezilmeyin
ve ezdirmeyin kendinisi.....
Kızlarını okutmayan ulus, çocuklarını manevi öksüzlüğe itmiş demektir.Mustafa Kemal ATATÜRK
Bundan başka,bu şartların istediği adamın,başka bir çok bakımlardan da,mutlaka benim sahsım olabileceği bir iddia söz konusu değildir.Benden başka bir arkadaşta düşünülebilir.Yeter ki,o arkadaş bu günkü durumun kendisinden beklediği şekilde harekete evet diyebilsin.
Nutuk,Cilt1s.31
Atatürk dindardı diyen Müslümanlara ithafen!
'Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipler, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunmaktayız.'
Mustafa Kemal ATATÜRK
İngiliz Kralı VIII. Edward, İstanbul'a Atatürk'ü ziyarete geldiği zaman, Atatürk, kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. ziyafetten önce:
'Bana İngiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen birisini, yahut bir aşçı bulunuz...! Dedi.
ve nihayet bu sofra merasimini bilen bir zattan öğrenerek sofrayı o şekilde düzene koydular...
Akşam kral sofraya oturunca kendisini kral sarayında zannederek, memnun oldu. Atatürk'e dönerek:
'Sizi tebrik eder ve teşekkür ederim. Kendimi İngiltere'de zannettim.' diyerek memnuniyetini bildirdi. Sofraya hep Türk garsonlar hizmet etmekte idi. Bunlardan birisi heyecanlanarak, elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlandı. Misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler. Fakat Atatürk Kral'a:
'BU MİLLETE HERŞEYİ ÖĞRETTİM, FAKAT UŞAKLIĞI ÖĞRETEMEDİM.'
dedi. Bütün sofradakiler Atatürk'ün bu sözlerine hayran oldular. Atatürk, garsona da 'Vazifene devam et.' emrini verdi.'
Atatürk dinsizdi diyen Ateistlere ithafen! .
''Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı islâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, imanladır.''
...............................................(Mustafa Kemal ATATÜRK)
Atatürk dinsizdi diyen Ateistlere ithafen! .
''Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı islâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, imanladır.''
...............................................(Mustafa Kemal ATATÜRK)