Ey Aşk Güneşim.. Etrafımdaki gölgeler kalabalığına bakma...! onlar gölge, onlar sis. Onlar yanımda,onlar yanıbaşımda, Ama; Yaram'da kimse yok. Senden başka kimse yok...
AŞK BİR KELEBEKTİR...BAHARDA ÇİÇEKTEN ÇİÇEĞE KONAN...DÜNYAYA YENİ GELMİŞ BİR BEBEĞİN ÇIĞLIĞIDIR...VE O ÇOCUK KADAR DEMİZ..SAF...AŞK BİR İNSANI DELİLER GİBİ SEVİP ONSUZ NE YAPACAĞINI BİLEMEMEKTİR.
Aşk; baktığım göz Duyduğum ses Dinlediğim müzik İzlediğim film...
O kadar ucuzladı ki aşk Sokağa çıktığın an Sağdan soldan arkadan Bağıran seslenen gülen
O kadar ucuzladı ki aşk Bir kere kullandın mı bozulan En ufak darbede yok olan Yenisinin her zaman bulunacağı sanılan AŞK... O kadar ucuzladı ki aşk....
Tek kelime ömür Üç harf ile Vurulur mühür Yaş ile Mum gibi düşer Gözler ile Görünmeze erer Gönül ile Bulunur düşler Yar ile Ağyar biter Aşk ile Tüm hayaller Hamd ile Hakk'a erer...
Amerika’da yaşayan genç bir adam varmış. Bu genç o kadar yakışıklıymış ki bebek gibi bembeyaz bir yüzü kocaman mavi gözleri varmış. Bir gün dergi almaya gittiğinde dergicide bir kitap görmüş ve o kitabı almış. Okuduktan sonra kitaptaki düşünceler resmen adamın düşünceleriyle aynıymış. Yazarın adı Amy’ymiş. Adam bu kitabı yazan kişinin adresini bulmuş ve ona mektup göndermiş. Kitabını çok beğendiğini ve her yönde aynı fikirde olduklarını söylemiş. Aylar geçmiş, bunlar hala mektuplaşmaya devam ediyorlarmış. Adam her geçen gün bu kadına aşık oluyormuş, kadın da adama. Resmen RUH İKİZİ olduklarını düşünüyorlamış. Bir gün buluşmaya karar vermiş ve bir yer belirlemişler. Kadın yakasında kırmızı bir gül olacağını söylemiş. Adam kadına öyle aşıkmış ki gözü başka birşey görmüyormuş. Buluşcakları gün eli ayağı titriyor, kalbi yerinden çıkacak gibi atıyormuş. Zaman geldiğinde genç adam buluşacakları yere gitmiş. Aman Tanrım…! ! Uzun boylu, beyaz tenli, mavi gözlü hayatında görmediği kadar güzel bir kız… Bu kızın gerçek olup olmadığına bile inanamıyormuş. Altın sarısı beline kadar uzayan saçları dalgalanıyor ve göz kamaştırıyormuş. Adam “Ne olur sen o kız ol, Ne olur sen o kız ol” diye içinden haykırıyormuş. Kız bankın üzerine oturmuş ve adama bakmaya başlamış. Adam arkasını döndüğünde bir de ne görsün kısa boylu yaşlı, çirkin ve şişman bir bayan yakasında da kırmızı bir gül var. İki kadının arasında kalan genç, ya çirkin ama hayatında tanıdığı en mükemmel olan kadının yanına gidecekmiş ya da dünyalar güzeli bir kadının yanına. Çirkin olanı yani sevdiği kadınını seçmiş, yanına gitmiş ve - Merhaba Amy… Kadın yabancı gözlerle ona bakmış: - Ben Amy değilim, şu karşı bankta oturan bayan bana bu gülü verdi ve bunun hayatının sınavı olduğunu söyledi. Şimdi seni orda bekliyor… Gerçekten aşk hayatımızda ki en büyük sınavlardan birisi,bu sınavdan kalmamanız dileğiyle...
Bazı insanlar ölümsüz olduklarına inanırlar. Aslında bir açıdan doğru. Çünkü aşkı yaşayan karşılıklı iki birey yaşamış olduğu aşkla buluşamadığı zaman, genelde romanlara türkülere döküldükleri için insan nesli devam edene kadar dillerden düşmediğiden dolayı ölümsüz olurlar. Bazı insanlarda aşkın olmadığını, göreceli bir kavram olduğunu inanırlar. Aşkı, sevginin temel taşı olduğu için sevgi aslında aşktır, derler. Bazı insanlarda aşkla, sevgi arasında gidip gelirler...
“Bahçenin birinde güneşe sevdalı bir gündöndü yaşarmış.Onun dibinde de gündöndüye sevdalı bir sarmaşık…Sevdalı sarmaşık gündöndünün gövdesine sımsıkı sarılır,yüzünü ona dönsün,onu sevsin diye her gün umutla beklermiş.Gündöndü ise her sabah güneş doğduğunda yüzünü sevdayla göğe çevirir hayran hayran güneşi seyredermiş.Sarmaşık çaresiz,daha bir sıkı sarılırmış gündöndüye ama nafile,gündöndünün aklı güneşteymiş.Akşam olup güneş battığında sevdiğini yitiren gündöndü boynunu büker, içine kapanır kalırmış kederinden…Zavallı sarmaşık daha sıkı,daha sıkı yapışırmış o zamanlar..Gelgelelim sabah olduğunda, gündöndünün yüzünü kendisine çevirmeyeceğini güneşle onun arasına giremeyeceğini bir daha anlarmış bu çaresiz sarmaşık. Ama günlerden bir gün,minik sarmaşık uyanınca bir de ne görsün; ilk defa sevgili gündöndüsünün yüzü güneşe değil,kendisine dönükmüş.Sevinçten az kalsın çığlık atacakmış ki gündöndüsünün güneşe baktığı gibi bakmadığını görmüş ve o an öldügünü anlamış.Çünkü sarmaşık,sevdiğinin yüzünü kendisine çevirmek için onun gövdesine sarıldıkça, yavaş yavaş onu boğduğunu, öldürdüğünü hiç farketmemiş.Gündöndü ölünce sarmaşığın da sarılacağı bir sey de kalmamış,zamanla o da sararıp solmuş. Sonra çiftçinin biri gelmiş,ikisini de koparıp bir kenara fırlatmış.” Demem o ki,hepimizin sevginin dozunu ayarlayamadığımız dönemler olmuştur bu hayatta.Bir şeyler yaparız,karşımızdakine zarar verebilecek şeyler, ama ‘sevgimden yapıyorum’ deriz.Sanki içimizde beslediğimiz sevgiyle her şeyi yapabilme yetkimiz varmış gibi bunun arkasına sığınırız.Oysa sevmek başlı başına bir lütuftur kalplere verilen,anlamayız.Sonra ummadık bir anda her şeyin sarpasardığını farkederiz ki bu kez de iş işten geçmiş olur.Ne bir seven kalır ne de sevilen…Çünkü sevgisizlik kadar aşırı sevgiler de yorar bazen kalpleri,insanları… Yormamak-yorulmamak,sevmenin-sevilmenin kıymetini bilip,sarmaşık olmamak dileğiyle…
Kalbin gönülde erimesi, sevginin kemale ermesi, sevgilinin sır olması...
Fani aşk yoktur hepsi baki olandır.
tek farkı şudur,
kimi sanatı görür kimi sanatcıyı
rumi
Aşk beklenmedik anda gelen tatlı bir misafir gibidir.
Hoş karşılanır ama vakti geldiğinde hüzünlü bir yol alır.
-Cihat Eşin
Karşılık bekleyememektir sırf o üzülmesin etkilenmesin diye kendinden vazgeçmektir.
Hiçmi hiç mutluluk görünmeyen yolun başı sanki
gelmiyeceğini bile bile beklemek saflık deyildir işte o aşk tır
Ey Aşk Güneşim..
Etrafımdaki gölgeler kalabalığına bakma...!
onlar gölge, onlar sis.
Onlar yanımda,onlar yanıbaşımda,
Ama;
Yaram'da kimse yok.
Senden başka kimse yok...
Mevlânâ Celaleddin-i Rumi
İlahi ve Mecazi aşk diye ikiye ayrılır benim gibi acizler daha çok mecazi olanda takılıp kalır,leyladan mevlaya geçemez.
AŞK BİR KELEBEKTİR...BAHARDA ÇİÇEKTEN ÇİÇEĞE KONAN...DÜNYAYA YENİ GELMİŞ BİR BEBEĞİN ÇIĞLIĞIDIR...VE O ÇOCUK KADAR DEMİZ..SAF...AŞK BİR İNSANI DELİLER GİBİ SEVİP ONSUZ NE YAPACAĞINI BİLEMEMEKTİR.
birgün kara bir diken yuttum..
ve o diken benim kalbimi parçaladı,
artık hiç birşey eskisi gibi olmayacak.
İntizar – Su Gibi Gözlerin Yağmur Bahar Şarkı Sözleri
Su gibi gözlerin yağmur bahar
Bin hayat getirdin aşksız ömrüme
Kalbim ebediyen bağlıymış sana
Her parçam seninle
Yüreğimi söküp aldı yerinden
Gözlerin tesadüf değil ki bana
Öbür yarım kaldı senin yanında
Ne konuşur nede susar
Aşk tutuşur elime dokunmadan
Söz geçmez kalbime yar
Ah tut beni her yanım paramparça
Kaderim elinde yar
Ne kalır ne gider
Ne başlar ne biter
Ne zaman seni görsem
Aklım nevinden gider
Erkan Petekkayanın Okuduğu (söylediği) Şiir:
Bir uçurum hüzünü belki aşk
Paramparça yere çakılacağını bile bile
Sanki elini uzatsan avuçlarında
Sanki kilometrelerce uzak
Öyle imkansız öyle mümkün
Kim baksa yüzümde seni görecek
Ben gitmek istesem aşkım sürecek
Hayat aynı yerden bağladı bizi
Ve asla çözülmeyecek
Dur dedim bu gece dur şu gönlüme
Kalbin ince ince damlar üstüme
Kederli halimde aklım bu gece
Uyutmaz saatlerce
AŞK:Sandığın kadar değil..yandığın kadardır.
Aşk,
biri gelip ona anlam yükleyene dek
sadece bir kelimedir
dünyaları verseler kar etmez, olmaz ki sen denginde..
aşktır ruhumda yankılanan..
Aşk, aşk deyip sadece susmaktır.
Aşk; her ağızda sakız
Tattığım yemek
İçtiğim su
Kadığım yalan
Aşk; dilenciye verdiğim bozuk para
Ucuz bir elbise
Herkesin kolayca ulaşıp
Herkesin rahatça yaşadığı
Yaşadığını sandığı...
Hayat
Aşk; çocuğun elindeki oyuncak
Okunup yıpranmış kitap
Yazılmamış mektuplar
Söylenmemiş sözler...
Aşk; baktığım göz
Duyduğum ses
Dinlediğim müzik
İzlediğim film...
O kadar ucuzladı ki aşk
Sokağa çıktığın an
Sağdan soldan arkadan
Bağıran seslenen gülen
O kadar ucuzladı ki aşk
Bir kere kullandın mı bozulan
En ufak darbede yok olan
Yenisinin her zaman bulunacağı sanılan
AŞK...
O kadar ucuzladı ki aşk....
Aşk olsun!
o sonsuz bir sevdadır,
Üç harf; Ayn ~ Şın ~ Gaf'tır..
Tek kelime ömür
Üç harf ile
Vurulur mühür
Yaş ile
Mum gibi düşer
Gözler ile
Görünmeze erer
Gönül ile
Bulunur düşler
Yar ile
Ağyar biter
Aşk ile
Tüm hayaller
Hamd ile
Hakk'a erer...
***
Yüreğiniz (A) yn, (Ş) ın, (K) af'siz kaLmasın.
VesseLam
Aşk; şairin dilidir...
Her Mecnun'a kendi Leyla'sıdır...
yeniden doğmak
'Bir muammadır aşk...
Kiminin vicdanına atılan taş...
Kiminin fakir gönlüne katılan aş...
Kiminin de gözünden akıtılan yaştır aşk...'
Bence;
(A) cıya (Ş) ikayetsiz (K) atlanmak...
Aşk kalbin sancısıdır..
çok hain bir duygu âşk. tekil.
yoğun sevgi
Amerika’da yaşayan genç bir adam varmış. Bu genç o kadar yakışıklıymış ki bebek gibi bembeyaz bir yüzü kocaman mavi gözleri varmış.
Bir gün dergi almaya gittiğinde dergicide bir kitap görmüş ve o kitabı almış. Okuduktan sonra kitaptaki düşünceler resmen adamın düşünceleriyle aynıymış. Yazarın adı Amy’ymiş. Adam bu kitabı yazan kişinin adresini bulmuş ve ona mektup göndermiş. Kitabını çok beğendiğini ve her yönde aynı fikirde olduklarını söylemiş.
Aylar geçmiş, bunlar hala mektuplaşmaya devam ediyorlarmış. Adam her geçen gün bu kadına aşık oluyormuş, kadın da adama. Resmen RUH İKİZİ olduklarını düşünüyorlamış.
Bir gün buluşmaya karar vermiş ve bir yer belirlemişler. Kadın yakasında kırmızı bir gül olacağını söylemiş. Adam kadına öyle aşıkmış ki gözü başka birşey görmüyormuş. Buluşcakları gün eli ayağı titriyor, kalbi yerinden çıkacak gibi atıyormuş.
Zaman geldiğinde genç adam buluşacakları yere gitmiş. Aman Tanrım…! ! Uzun boylu, beyaz tenli, mavi gözlü hayatında görmediği kadar güzel bir kız… Bu kızın gerçek olup olmadığına bile inanamıyormuş. Altın sarısı beline kadar uzayan saçları dalgalanıyor ve göz kamaştırıyormuş. Adam “Ne olur sen o kız ol, Ne olur sen o kız ol” diye içinden haykırıyormuş.
Kız bankın üzerine oturmuş ve adama bakmaya başlamış. Adam arkasını döndüğünde bir de ne görsün kısa boylu yaşlı, çirkin ve şişman bir bayan yakasında da kırmızı bir gül var.
İki kadının arasında kalan genç, ya çirkin ama hayatında tanıdığı en mükemmel olan kadının yanına gidecekmiş ya da dünyalar güzeli bir kadının yanına. Çirkin olanı yani sevdiği kadınını seçmiş, yanına gitmiş ve
- Merhaba Amy…
Kadın yabancı gözlerle ona bakmış:
- Ben Amy değilim, şu karşı bankta oturan bayan bana bu gülü verdi ve bunun hayatının sınavı olduğunu söyledi. Şimdi seni orda bekliyor…
Gerçekten aşk hayatımızda ki en büyük sınavlardan birisi,bu sınavdan kalmamanız dileğiyle...
Bazı insanlar ölümsüz olduklarına inanırlar. Aslında bir açıdan doğru. Çünkü aşkı yaşayan karşılıklı iki birey yaşamış olduğu aşkla buluşamadığı zaman, genelde romanlara türkülere döküldükleri için insan nesli devam edene kadar dillerden düşmediğiden dolayı ölümsüz olurlar.
Bazı insanlarda aşkın olmadığını, göreceli bir kavram olduğunu inanırlar. Aşkı, sevginin temel taşı olduğu için sevgi aslında aşktır, derler.
Bazı insanlarda aşkla, sevgi arasında gidip gelirler...
“Bahçenin birinde güneşe sevdalı bir gündöndü yaşarmış.Onun dibinde de gündöndüye sevdalı bir sarmaşık…Sevdalı sarmaşık gündöndünün gövdesine sımsıkı sarılır,yüzünü ona dönsün,onu sevsin diye her gün umutla beklermiş.Gündöndü ise her sabah güneş doğduğunda yüzünü sevdayla göğe çevirir hayran hayran güneşi seyredermiş.Sarmaşık çaresiz,daha bir sıkı sarılırmış gündöndüye ama nafile,gündöndünün aklı güneşteymiş.Akşam olup güneş battığında sevdiğini yitiren gündöndü boynunu büker, içine kapanır kalırmış kederinden…Zavallı sarmaşık daha sıkı,daha sıkı yapışırmış o zamanlar..Gelgelelim sabah olduğunda, gündöndünün yüzünü kendisine çevirmeyeceğini güneşle onun arasına giremeyeceğini bir daha anlarmış bu çaresiz sarmaşık.
Ama günlerden bir gün,minik sarmaşık uyanınca bir de ne görsün; ilk defa sevgili gündöndüsünün yüzü güneşe değil,kendisine dönükmüş.Sevinçten az kalsın çığlık atacakmış ki gündöndüsünün güneşe baktığı gibi bakmadığını görmüş ve o an öldügünü anlamış.Çünkü sarmaşık,sevdiğinin yüzünü kendisine çevirmek için onun gövdesine sarıldıkça, yavaş yavaş onu boğduğunu, öldürdüğünü hiç farketmemiş.Gündöndü ölünce sarmaşığın da sarılacağı bir sey de kalmamış,zamanla o da sararıp solmuş. Sonra çiftçinin biri gelmiş,ikisini de koparıp bir kenara fırlatmış.”
Demem o ki,hepimizin sevginin dozunu ayarlayamadığımız dönemler olmuştur bu hayatta.Bir şeyler yaparız,karşımızdakine zarar verebilecek şeyler, ama ‘sevgimden yapıyorum’ deriz.Sanki içimizde beslediğimiz sevgiyle her şeyi yapabilme yetkimiz varmış gibi bunun arkasına sığınırız.Oysa sevmek başlı başına bir lütuftur kalplere verilen,anlamayız.Sonra ummadık bir anda her şeyin sarpasardığını farkederiz ki bu kez de iş işten geçmiş olur.Ne bir seven kalır ne de sevilen…Çünkü sevgisizlik kadar aşırı sevgiler de yorar bazen kalpleri,insanları…
Yormamak-yorulmamak,sevmenin-sevilmenin kıymetini bilip,sarmaşık olmamak dileğiyle…
Yok öyle bir şey.
Aşk, rüzgarın ağaçların arasında dolaşırken çıkardığı sesi dinleyip sevgilisinin yanında olmadığına hayıflanmaktır. Yalnızlıktır.