"Kazı Bilim tanımıyla bakıldığında arkeoloji; çoğu insanın algısında tarih ve sanat ile sınırlı kalmaktadır. Oysa modern arkeoloji; biyolojiden genetiğe, fizikten kimyaya, hukuktan sosyolojiye, antropolojiden uzay bilimlerine hatta Okultizmden parapsikolojiye uzanan geniş kapsama sahiptir. Günüzde nerdeyse tüm bilimler için arkeoloji temel alt birim teşkil etmektedir."
Arkeoloji bir bilim dalı olarak, XIX. yüzyıldan beri kendi içinde tarihsel gelişim ve değişim geçirerek, diğer bilim dalları arasında yerini almıştır. Eski toplumların bütün yapıp etmeleri (beslenme tarzları, ürettikleri ürünler, savaşları...) maddi kalıntıları, maddi kalıntılara bağlı olarak ilişkileri. arkeolojinin konusunu oluşturur. Bu yüzden arkeolojinin uğraştığı, ele aldığı bütün sorular ve sorunlara 'arkeolojik metin' diyebiliriz. Eski Yunanca’nın 'Arkhaios' (eski) ve 'Logos' (bilim) kelimelerinden türetilmiş olan arkeoloji kelime olarak (Osmanlıca 'Atikiyat') 'Eskinin Bilimi' anlamına gelirse de diğer bütün bilim dallarının kaynağı durumundadır.
^endulus^ rumuzlu arkadaşa katılıyorum.beni her zaman içine çeken gizemiyle bin türlü soru işaretleri ve tezler aklıma getiren araştırmaya eğilten bir blimdir. yaşasın arkeoloji ve arkeologlar! ! ! ! ! ! ! ! !
Liseyi bitir,üniversite sınavlarına gir,dört yıllık bir üniversiteyi kazan,bu süre boyunca sınavlar,sınavlar ve finaller okulu bitir,tamam oldun sen..! ne oldu oğlumuz yada kızımız? ' mektepli mezar kazıcısı...'! ! ! Liseyi birlikte okuduğum iki arkadaşım vardı...ikiside Hacettepe'yi bitirdi...Birisi arkeoloji prof.'u,diğeri sanat tarihi...bu yazdıklarım ise kendi yorumları...her ikisine de saygılar...
Arkeoloji eski kültür ve uygarlıklarıve onlardan kalan maddi kalıntıları açısından inceleyen yer ve zaman saptamakla uğraşan bir bilimdir.Bana göre arkeoloji toplumun geçmişini tanımasına ve insanların benliklerine sahip çıkmasını sağlamak için oluşmuş bilim dalıdır.
Arkeoloji arkeos logos kelimelerinden türetilmiştir.arkeos:eski logos da: bilimdir.Yani arkeoloji kazı bilimi değil eskinin bilimidir.prehistorya prohistorya ve klasik arkeoloji olarak bölümleri vardır.Arkeoloji biliminde ingilizcenin aksine Almanca önemlidir.Literatürün çoğu almancadır.Yazları hocaların yaptığı kazılara katılınabilir.ama hayal edildiği gibi maceralı değil amelelik işleriyle vaktiniz geçer.Okuması zevkli bölümdür ama okul bitince iş alanı oldukça kısıtlıdır.Ama yurt dışında birine arkeoloji okuyorum dedğinizde inanılmaz itibar görürsünüz.
ya yıllar önce maralarda, dağlarda, yaşayan atalarımız nasıl teknolojiyi geliştirdikleri hakkında becerilerini görüyorsun onlara dokunuyorsun cok mükemmel bir zevk en önemliside onu cıkartırken yaşanan heyecanı hic bir şeye değişmem
en son binlerce yıl önce yaşamış birinin dokunduğu bir objeye ilk kez sen dokunuyorsun, onu binlerce yıl sonra ilk kez sen görüyorsun.. yeryüzünde sen den başka hiç kimse onu bilmiyor.. sen göstereceksin sen öğreteceksin bu eşsiz bir deneyim.
bi süre sonra... -yoktun yine... -arazideydim. -aynı yerde mi? -evet :) -senin meslektaşlarınla ilgili bi film var, büyü, izledin mi? -? ? ! ! -sizin de işiniz zor be, arkeolog bu ablan turgay biliyon mu? - :))))))))))))))
okumakta olduğum bölüm...idealleri peşinde koşan insanlar okur bizim memlekette genelde...böyle yazılmış benim ülkemde mesleğimin kaderi...değişir bir gün elbet... değiştirilir...
genelde herkesin kıyısından bucağından ilgilendiğini söylediği hatta ben de arkeolog olmak isterdim gibi bir tümceyle taçlandırdığı bilim dalı... arkeoloji okuyorum ben de... her şeye rağmen, her şey güzel...
arkeolog olmayı chok istiyordum halada istiyorum mesleğimi yanlısh sechtim ama memnunum mesleğimden yinede ileride birgün tekrar bir üniversiteyi düşünüyorum ve arkeolog olmayı kafaya koydum inşallah olucam
İstanbul arkeoloji müzeleri nin 'Çağlar Boyu Anadolu ve Troia ' adlı sergi salonunda teşhir edilmekte olan troia buluntuları içinde yer alan hazine eserleri; Heinrich Schliemann ve Carl Blegen tarafından yapılan kazılarda ele geçen buluntulardır.Bu buluntular, 2 -8 tabakalr içinde olup M.Ö 2550 den M.Ö.6. yüzyıla kadar uzanan geniş bir zaman aralığına tarihlenmektedir...
Türkiyede kazı yapan onlarca arkeolog ekibi çıkan eserleri kendi ülkelerine kaçırmaktadırlar.. Bir örnek vereyim; Bu hikayeyi Pamukkalede bir otelciden duydum..Denizli Valisi birgün Hierapolis Antik kentini kazan İtalyan ekipten bir Prof un evine davet edilir İtalya da..Burada gördüklerine inanamaz; herifin evi Pamukkale müzesinden daha zengin eserleri barındırmaktadır..Memlekete dönünce ilk işi bu ekibi kovmak olur...Yanlız İtalyan sposorlar bunun üzerine kazı desteğini çekerler.... Ben bu olaylara çok üzülüyorum,Efes e gidiyorsunuz yerler ortalıkta duran binlerce parça kırmızı keramik ve atık su borusu parçalarıyla kaplıdır... Çok yazık hemde çok..
Arkeoloji bir bilim dalı olarak, XIX. yüzyıldan beri kendi içinde tarihsel gelişim ve değişim geçirerek, diğer bilim dalları arasında yerini almıştır. Eski toplumların bütün yapıp etmeleri (beslenme tarzları, ürettikleri ürünler, savaşları...) maddi kalıntıları, maddi kalıntılara bağlı olarak ilişkileri... vb. arkeolojinin konusunu oluşturur. Bu yüzden arkeolojinin uğraştığı, ele aldığı bütün sorular ve sorunlara 'arkeolojik metin' diyebiliriz.
O halde öncelikle arkeolojik bir metnin yorumlanmasının ne olup olmadığı ve arkeolojik yorumlamanın niteliğini incelememiz gerekiyor.
Arkeologun arkeolojik metinle arasındaki tarihsel uçurumun varlığı, yorumu kaçınılmaz bir hale getirir. Ama hemen belirtmemiz gerekir ki; yorum sadece tamamlanmamış parçaları tamamlamak için yapılan bir uygulama değildir. Yorum; arkeolojik metni anlamlandıran, metnin konuşmasına kulak veren ve ona katılan bir uygulamadır. Öte yandan en betimleyici, işlevsel açıklamalar
bile belirli bir zihinsel işlemden (çeviri, analoji, düzenleme, sınıflama...) geçtiğinden dolayı yorumlamanın kaçınılmaz olduğu söylenebilir. Yorumlamada bizim 'görme ve algılama' biçimimiz, yargılarımız önemli rol oynar. Böylelikle yorumlamanın epistemolojik yönüne değinmiş oluruz. Yorumun kendine ait işleyişi ve yasası vardır. Bir arkeolojik metne uygulanırken de bunlar işlemeye devam eder. Örneğin; bir çanak-çömlek parçası bulduğumuzda bunun öküzlere takılıp toprağı eşmekte kullanıldığınısöyleyemeyiz.(1)
Arkeolojik yorumlamayı eşsüremli ve artsüremli yorumlama olarak inceleyebiliriz. Eşsüremli yorumlama; içine betimlemeyi-açıklamayı da alarak arkeolojik buluntu öğelerin kendi içinde gelişimsel, değişimsel ve ilişkisel düzeylerini yorumlama uygulamasıdır. Artsüremli yorumlama ise; arkeolojik bir metnin yöntembilimsel-kuramsal olarak diğer bilim dallarının yardımıyla yorumlamaya girişme çabasıdır. Bugün jeomorfolojiden antropolojiye kadar birçok bilim dalları arkeolojiye yardım etmekte. Tüm bu bilim dallarının yardımından elde edilmeye çalışılan amaçsa, arkeologun arkeolojik bir metni daha sağlam verilerle yorumlamaya girişmesi olabilir.
Yoruma bir katkı sağlayabileceğini düşündüğümüz dilin tanıklığına değinelim: Ferdinand de Saussure, dilin, insanbilime, tarihöncesi bilimine pek de aydınlatıcı bilgiler sağladığına inanmaz: '...Dil ortaklığına bakarak kan birliği bulunduğu sonucuna varılabileceği, bir dil ailesinin insanbilimsel bir aileye denk düştüğünü sanmak yanılgı olur...'
Farklı toplumların aynı dili konuştukları, farklı dillerin aynı toplum içinde konuşulduğu tarihsel bir olgu olarak gözlemlenebilir. Ayrıca dilin türsel özelliği olan morfo-sentaksına bakarak, toplumun nesneleri düzenleyiş biçimini ve sıralayışını öğrenemeyiz. Latince, Grekçe gibi belirli bir söz dizim kuralı olmayan dilleri konuşan toplumların, nesneleri gelişigüzel düzenlediğini, nesnelerin gelişimsel ve değişimsel durumlarının bu yönde ilerlediğini söyleyemeyiz. Dil söz konusu olduğunda paradoks gibi görünen durumlar ortaya çıkar. Mircea Eliede eski toplumlarda Üretim araç ve gereçlerinin kullanımını kısaca nesnelere ilişkin tutumun 'mitler' aracılığıyla yani dil sayesinde aktarıldığını söyler. aynı biçimde Vladimir Propp folklorun gerçeklikten kaynaklandığını ve bir 'gerçek' olduğunu belirtir. Dil belirli bir yoruma ulaştığında nesnelere ilişkin tutum ve davranışın aktarıcısı olur. Gerçekten de bugünkü tüketim mantığımızın, nesnelere bakış açımızı değiştirmediğini söylemek saçma olurdu. Tüm bunlardan çıkan sonuç; arkeolojik bir metnin çok bilinmeyenli denklem gibi olduğu, konuya nasıl bakarsak bakalım bazı öğelerin karanlıkta kaldığını söyleyebiliriz. Zaten arkeoloji bu karanlık noktaları aydınlatmak için kazmıyor mu?
Hans George Gadamer'in hayatı boyunca cevap aradığı 'Bir metni anlamak ne demektir? ' sorusunu, biz 'Bir arkeolojik metni anlamak ne demektir? ' şeklinde tekrar sorabiliriz. Soruya başladığımız yer, arkeolojinin toprağa ilk çapa vurduğu yerle aynı.
Arkeoloji: gecmisi bulmak, eski tarihi bulmak, eski kazilari ve kemikleri anlamak fosileri incelemek, dinasorlarin nerde geldigini bilmek. Ve Charles Darwin evolutionu bulmak gibi bir sey.
"Kazı Bilim tanımıyla bakıldığında arkeoloji; çoğu insanın algısında tarih ve sanat ile sınırlı kalmaktadır. Oysa modern arkeoloji; biyolojiden genetiğe, fizikten kimyaya, hukuktan sosyolojiye, antropolojiden uzay bilimlerine hatta Okultizmden parapsikolojiye uzanan geniş kapsama sahiptir. Günüzde nerdeyse tüm bilimler için arkeoloji temel alt birim teşkil etmektedir."
Arkeoloji bir bilim dalı olarak, XIX. yüzyıldan beri kendi içinde tarihsel gelişim ve değişim geçirerek, diğer bilim dalları arasında yerini almıştır. Eski toplumların bütün yapıp etmeleri (beslenme tarzları, ürettikleri ürünler, savaşları...) maddi kalıntıları, maddi kalıntılara bağlı olarak ilişkileri. arkeolojinin konusunu oluşturur. Bu yüzden arkeolojinin uğraştığı, ele aldığı bütün sorular ve sorunlara 'arkeolojik metin' diyebiliriz. Eski Yunanca’nın 'Arkhaios' (eski) ve 'Logos' (bilim) kelimelerinden türetilmiş olan arkeoloji kelime olarak (Osmanlıca 'Atikiyat') 'Eskinin Bilimi' anlamına gelirse de diğer bütün bilim dallarının kaynağı durumundadır.
kazı kazan
milii piyangonun markası olması yanında
arkeolojinin de sloganıdır
HAYATIMIN ANLAMI BİRİCİK HAYALİMMM
eski tarihi çağlara ait kalıntı buluntu bulabilmek için özelliklede köylerde yapılan çalışmalarını içine alan bir kazı bilimi myada bir bilim dalıdır.
burda büyük bir hata var.arkeoloji kazıbilimi deildir.sadece bulguları elde etmek için kazı yöntemini kullanır.bilginize.
^endulus^ rumuzlu arkadaşa katılıyorum.beni her zaman içine çeken gizemiyle bin türlü soru işaretleri ve tezler aklıma getiren araştırmaya eğilten bir blimdir.
yaşasın arkeoloji ve arkeologlar! ! ! ! ! ! ! ! !
meraklısı olduğum ve beni gizemiyle herzaman çeken bir bilim.
akeolojiye bakıs
Sadece kazı bilimi değil.
Insanı büyüleyen, bambaşka bir dünyaya götürebilecek, en büyülü bilim..Benim ise en büyük hayalim arkeoloji profesörü olmak..
Liseyi bitir,üniversite sınavlarına gir,dört yıllık bir üniversiteyi kazan,bu süre boyunca sınavlar,sınavlar ve finaller okulu bitir,tamam oldun sen..! ne oldu oğlumuz yada kızımız? ' mektepli mezar kazıcısı...'! ! ! Liseyi birlikte okuduğum iki arkadaşım vardı...ikiside Hacettepe'yi bitirdi...Birisi arkeoloji prof.'u,diğeri sanat tarihi...bu yazdıklarım ise kendi yorumları...her ikisine de saygılar...
arkeolojiyi bana söyler misiniz...
Arkeoloji eski kültür ve uygarlıklarıve onlardan kalan maddi kalıntıları açısından inceleyen yer ve zaman saptamakla uğraşan bir bilimdir.Bana göre arkeoloji toplumun geçmişini tanımasına ve insanların benliklerine sahip çıkmasını sağlamak için oluşmuş bilim dalıdır.
kazı bilimi. yazının bulunmadığı dönemlerde arkeolojinin borusu öter :)
Arkeoloji arkeos logos kelimelerinden türetilmiştir.arkeos:eski logos da: bilimdir.Yani arkeoloji kazı bilimi değil eskinin bilimidir.prehistorya prohistorya ve klasik arkeoloji olarak bölümleri vardır.Arkeoloji biliminde ingilizcenin aksine Almanca önemlidir.Literatürün çoğu almancadır.Yazları hocaların yaptığı kazılara katılınabilir.ama hayal edildiği gibi maceralı değil amelelik işleriyle vaktiniz geçer.Okuması zevkli bölümdür ama okul bitince iş alanı oldukça kısıtlıdır.Ama yurt dışında birine arkeoloji okuyorum dedğinizde inanılmaz itibar görürsünüz.
kazı bilimi.geçmişten gelen bilgi
ya yıllar önce maralarda, dağlarda, yaşayan atalarımız nasıl teknolojiyi geliştirdikleri hakkında becerilerini görüyorsun onlara dokunuyorsun cok mükemmel bir zevk en önemliside onu cıkartırken yaşanan heyecanı hic bir şeye değişmem
beni sadece değerli olanlar alakadar ediyor neden mi çnkü benim için hepside cok degerli
en son binlerce yıl önce yaşamış birinin dokunduğu bir objeye ilk kez sen dokunuyorsun, onu binlerce yıl sonra ilk kez sen görüyorsun.. yeryüzünde sen den başka hiç kimse onu bilmiyor.. sen göstereceksin sen öğreteceksin bu eşsiz bir deneyim.
kuaförle muhabbet...
-nerdeydin kız?
-antalyada :)
-tatil ha...
-yooo, araziye gittim.
-nereye?
-termessosa :)
bi süre sonra...
-yoktun yine...
-arazideydim.
-aynı yerde mi?
-evet :)
-senin meslektaşlarınla ilgili bi film var, büyü, izledin mi?
-? ? ! !
-sizin de işiniz zor be, arkeolog bu ablan turgay biliyon mu?
- :))))))))))))))
okumakta olduğum bölüm...idealleri peşinde koşan insanlar okur bizim memlekette genelde...böyle yazılmış benim ülkemde mesleğimin kaderi...değişir bir gün elbet...
değiştirilir...
genelde herkesin kıyısından bucağından ilgilendiğini söylediği hatta ben de arkeolog olmak isterdim gibi bir tümceyle taçlandırdığı bilim dalı...
arkeoloji okuyorum ben de...
her şeye rağmen, her şey güzel...
arkeolog olmayı chok istiyordum halada istiyorum mesleğimi yanlısh sechtim ama memnunum mesleğimden yinede ileride birgün tekrar bir üniversiteyi düşünüyorum ve arkeolog olmayı kafaya koydum inşallah olucam
İstanbul arkeoloji müzeleri nin 'Çağlar Boyu Anadolu ve Troia '
adlı sergi salonunda teşhir edilmekte olan troia buluntuları içinde yer alan hazine eserleri; Heinrich Schliemann ve Carl Blegen tarafından yapılan kazılarda ele geçen buluntulardır.Bu buluntular, 2 -8 tabakalr içinde olup M.Ö 2550 den M.Ö.6. yüzyıla kadar uzanan geniş bir zaman aralığına tarihlenmektedir...
arkeolog lar geliyo aklıma doğal olarak....
diplomalı müze bekçileri yanii....
türkiye için tebiii...
Türkiyede kazı yapan onlarca arkeolog ekibi çıkan eserleri kendi ülkelerine kaçırmaktadırlar..
Bir örnek vereyim; Bu hikayeyi Pamukkalede bir otelciden duydum..Denizli Valisi birgün Hierapolis Antik kentini kazan İtalyan ekipten bir Prof un evine davet edilir İtalya da..Burada gördüklerine inanamaz; herifin evi Pamukkale müzesinden daha zengin eserleri barındırmaktadır..Memlekete dönünce ilk işi bu ekibi kovmak olur...Yanlız İtalyan sposorlar bunun üzerine kazı desteğini çekerler....
Ben bu olaylara çok üzülüyorum,Efes e gidiyorsunuz yerler ortalıkta duran binlerce parça kırmızı keramik ve atık su borusu parçalarıyla kaplıdır...
Çok yazık hemde çok..
Arkeoloji bir bilim dalı olarak, XIX. yüzyıldan beri kendi içinde tarihsel gelişim ve değişim geçirerek, diğer bilim dalları arasında yerini almıştır. Eski toplumların bütün yapıp etmeleri (beslenme tarzları, ürettikleri ürünler, savaşları...) maddi kalıntıları, maddi kalıntılara bağlı olarak ilişkileri... vb. arkeolojinin konusunu oluşturur. Bu yüzden arkeolojinin uğraştığı, ele aldığı bütün sorular ve sorunlara 'arkeolojik metin' diyebiliriz.
O halde öncelikle arkeolojik bir metnin yorumlanmasının ne olup olmadığı ve arkeolojik yorumlamanın niteliğini incelememiz gerekiyor.
Arkeologun arkeolojik metinle arasındaki tarihsel uçurumun varlığı, yorumu kaçınılmaz bir hale getirir. Ama hemen belirtmemiz gerekir ki; yorum sadece tamamlanmamış parçaları tamamlamak için yapılan bir uygulama değildir. Yorum; arkeolojik metni anlamlandıran, metnin konuşmasına kulak veren ve ona katılan bir uygulamadır. Öte yandan en betimleyici, işlevsel açıklamalar
bile belirli bir zihinsel işlemden (çeviri, analoji, düzenleme, sınıflama...) geçtiğinden dolayı yorumlamanın kaçınılmaz olduğu söylenebilir. Yorumlamada bizim 'görme ve algılama' biçimimiz, yargılarımız önemli rol oynar. Böylelikle yorumlamanın epistemolojik yönüne değinmiş oluruz. Yorumun kendine ait işleyişi ve yasası vardır. Bir arkeolojik metne uygulanırken de bunlar işlemeye devam eder. Örneğin; bir çanak-çömlek parçası bulduğumuzda bunun öküzlere takılıp toprağı eşmekte kullanıldığınısöyleyemeyiz.(1)
Arkeolojik yorumlamayı eşsüremli ve artsüremli yorumlama olarak inceleyebiliriz. Eşsüremli yorumlama; içine betimlemeyi-açıklamayı da alarak arkeolojik buluntu öğelerin kendi içinde gelişimsel, değişimsel ve ilişkisel düzeylerini yorumlama uygulamasıdır. Artsüremli yorumlama ise; arkeolojik bir metnin yöntembilimsel-kuramsal olarak diğer bilim dallarının yardımıyla yorumlamaya girişme çabasıdır. Bugün jeomorfolojiden antropolojiye kadar birçok bilim dalları arkeolojiye yardım etmekte. Tüm bu bilim dallarının yardımından elde edilmeye çalışılan amaçsa, arkeologun arkeolojik bir metni daha sağlam verilerle yorumlamaya girişmesi olabilir.
Yoruma bir katkı sağlayabileceğini düşündüğümüz dilin tanıklığına değinelim: Ferdinand de Saussure, dilin, insanbilime, tarihöncesi bilimine pek de aydınlatıcı bilgiler sağladığına inanmaz: '...Dil ortaklığına bakarak kan birliği bulunduğu sonucuna varılabileceği, bir dil ailesinin insanbilimsel bir aileye denk düştüğünü sanmak yanılgı olur...'
Farklı toplumların aynı dili konuştukları, farklı dillerin aynı toplum içinde konuşulduğu tarihsel bir olgu olarak gözlemlenebilir. Ayrıca dilin türsel özelliği olan morfo-sentaksına bakarak, toplumun nesneleri düzenleyiş biçimini ve sıralayışını öğrenemeyiz. Latince, Grekçe gibi belirli bir söz dizim kuralı olmayan dilleri konuşan toplumların, nesneleri gelişigüzel düzenlediğini, nesnelerin gelişimsel ve değişimsel durumlarının bu yönde ilerlediğini söyleyemeyiz. Dil söz konusu olduğunda paradoks gibi görünen durumlar ortaya çıkar. Mircea Eliede eski toplumlarda Üretim araç ve gereçlerinin kullanımını kısaca nesnelere ilişkin tutumun 'mitler' aracılığıyla yani dil sayesinde aktarıldığını söyler. aynı biçimde Vladimir Propp folklorun gerçeklikten kaynaklandığını ve bir 'gerçek' olduğunu belirtir. Dil belirli bir yoruma ulaştığında nesnelere ilişkin tutum ve davranışın aktarıcısı olur. Gerçekten de bugünkü tüketim mantığımızın, nesnelere bakış açımızı değiştirmediğini söylemek saçma olurdu. Tüm bunlardan çıkan sonuç; arkeolojik bir metnin çok bilinmeyenli denklem gibi olduğu, konuya nasıl bakarsak bakalım bazı öğelerin karanlıkta kaldığını söyleyebiliriz. Zaten arkeoloji bu karanlık noktaları aydınlatmak için kazmıyor mu?
Hans George Gadamer'in hayatı boyunca cevap aradığı 'Bir metni anlamak ne demektir? ' sorusunu, biz 'Bir arkeolojik metni anlamak ne demektir? ' şeklinde tekrar sorabiliriz. Soruya başladığımız yer, arkeolojinin toprağa ilk çapa vurduğu yerle aynı.
Arkeoloji Arkhaios ve logos sözcüklerinin birleşmesinden türemiş greekce kökenli bir szöcüktür, eskinin bilimi anlamına gelir.
Arkeoloji: gecmisi bulmak, eski tarihi bulmak, eski kazilari ve kemikleri anlamak fosileri incelemek, dinasorlarin nerde geldigini bilmek. Ve Charles Darwin evolutionu bulmak gibi bir sey.