Seninle aşk dilinden konuşmayı bilemedik Şu üç günlük dünyada bir gün yüzü göremedik Bu ayrılık sebebini boşver benden bilsinler Demek çabuk unutursun senin huyunu sevsinler
Aramazsan arama yar Aramazsan arama Zaten merhem olamazsın sen Benim gönül yarama
Aramanın sonucu var gibi gözükür. Ama bazen, yalnızca bulduğunu sanırsın. İçinde bulunduğun duygu ve düşünce tanımaz değişim, “işte doğru bu” diye bulduğun sonuçları bir buldozer gibi ezip geçiyor. Çevrene ayak uydurmaya çalışmak, genelleşip toplum olmaya kadar gider. Oysa yaptığın tek şey zamanına ulaşmak, değişimin hızını yakalamak olur. Toplum içinde sivrilmeden, yani kusursuz bir şekilde “genelleşmiş” kalmak içinse bu hızın her zaman korunması gerekir. Bir adım geride olsan bile yarışın çok uzağındasındır. Ve bundan sonra yapman gereken tek şey senden bir adım önde olan zamanı, onun seni içine alıp toz haline getirmeden önce yakalamaya çalışmaktır. Bu yarışın alt kulvarlarında düşündüğüm tek şey bu oldu. Geleceğimi “kendim” şekillendirme çabalarında, önüme çıkan her engel ömrümden bir parçayı söküp sonsuz boşluğa fırlatıyor. Uğraşma, didinmede koca bir hiçle sonuçlanınca “neden bütün bunlar,neden? ” soruları sorulmaya başlanıyor. Pişmanlık mazeret kabul etmez ama ağırlığı bir tüy kadar az. Yani eğer pişman olsam bile değişecek hiçbir şeyin olmadığını biliyorum. Sadece karanlıkta kalan, birkaç merak unsurları aydınlığa kavuşacak, ya da ben sanki kendimi bilmiyormuşum gibi taklit bir avunmayla tatmin yoluna gideceğim. O yüzden her zaman için birer mazeret bulmak, ya da kafada şekilleyip uydurmak daha cazip ve mantıklı geliyor. En azından sonunda “hiç” den farklı birşeyler elde edeceğimi biliyorum. Bunun iyi olma olasılığı çok düşük olsa bile(çünkü insanlar mazeretlere pek inanmaz) kaybedecek can dahil hiçbir şeyin olmayışı, beni bir çeşit kumar oynamaya özendiriyor. Biliyorum kendimi hiçbir zaman kandıramam,ya da kandıramayacağım. Çünkü mazeretim ne kadar gerçekçi olursa olsun gerçek “gerçek” beynimin bir köşesinde duruyor olacak. Ve her kandırma girişimimde onu görecek, bazende hissedeceğim. Kesin olmayansa bunun ne zaman olacak oluşu. Avunma ve umursamama aslında mazeretinin koca bir parçasıdır. En başta, kaybettiklerinin gerçektende değersiz oldukları düşüncesi sende inanca dönüştüğünde, tıpkı bir din gibi sorgulaması imkansız hale gelir. Ve aslında “kendini kandırdığın” gerçeğinin görülmesini uzun süre geciktirir. Bazen bu süre hayatının hepsini kapsar. Ve sen pişman bile olamadan sana sonsuz gelen bu yaşamdan kopup gidersin. Arkanda ise yapılmamış onca iş, gerçekleştirilmemiş onca düş ağlamaklı gözlerle bir etrafı birde seni gözlerler.
Senin uzağında hayat çok hüzünlü Ama seni unutmayı hala bilemedim. Ağlamaklı görüyor herkes beni Lodosun gözü yaşlı ki! Ay ışığı yansımış sakin sularda gibi Masum gözlerini arıyorum, o tüm içtenliğini...
Sensiz kaldığım ilk günden beri içimde bir umut vuslata dair Akşamları imzaladım gözyaşlarımla. Seni aramıyor seni sormuyorsam. Bu senden vazgeçtim demek değildir. Bir daha böyle sevecek olsam bir kalemde silerdim seni...
aramak bence yalnızlıktır yalnız insanlar arar birşeyleri yani aramak birşeyleri paylaşmak istemektir bir bakıma aramak istediğin birşeyi bilerek ama.......
Seninle aşk dilinden konuşmayı bilemedik
Şu üç günlük dünyada bir gün yüzü göremedik
Bu ayrılık sebebini boşver benden bilsinler
Demek çabuk unutursun senin huyunu sevsinler
Aramazsan arama yar
Aramazsan arama
Zaten merhem olamazsın sen
Benim gönül yarama
by gökhan özen
Aramanın sonucu var gibi gözükür. Ama bazen, yalnızca bulduğunu sanırsın. İçinde bulunduğun duygu ve düşünce tanımaz değişim, “işte doğru bu” diye bulduğun sonuçları bir buldozer gibi ezip geçiyor. Çevrene ayak uydurmaya çalışmak, genelleşip toplum olmaya kadar gider. Oysa yaptığın tek şey zamanına ulaşmak, değişimin hızını yakalamak olur. Toplum içinde sivrilmeden, yani kusursuz bir şekilde “genelleşmiş” kalmak içinse bu hızın her zaman korunması gerekir. Bir adım geride olsan bile yarışın çok uzağındasındır. Ve bundan sonra yapman gereken tek şey senden bir adım önde olan zamanı, onun seni içine alıp toz haline getirmeden önce yakalamaya çalışmaktır.
Bu yarışın alt kulvarlarında düşündüğüm tek şey bu oldu. Geleceğimi “kendim” şekillendirme çabalarında, önüme çıkan her engel ömrümden bir parçayı söküp sonsuz boşluğa fırlatıyor. Uğraşma, didinmede koca bir hiçle sonuçlanınca “neden bütün bunlar,neden? ” soruları sorulmaya başlanıyor. Pişmanlık mazeret kabul etmez ama ağırlığı bir tüy kadar az. Yani eğer pişman olsam bile değişecek hiçbir şeyin olmadığını biliyorum. Sadece karanlıkta kalan, birkaç merak unsurları aydınlığa kavuşacak, ya da ben sanki kendimi bilmiyormuşum gibi taklit bir avunmayla tatmin yoluna gideceğim. O yüzden her zaman için birer mazeret bulmak, ya da kafada şekilleyip uydurmak daha cazip ve mantıklı geliyor. En azından sonunda “hiç” den farklı birşeyler elde edeceğimi biliyorum. Bunun iyi olma olasılığı çok düşük olsa bile(çünkü insanlar mazeretlere pek inanmaz) kaybedecek can dahil hiçbir şeyin olmayışı, beni bir çeşit kumar oynamaya özendiriyor. Biliyorum kendimi hiçbir zaman kandıramam,ya da kandıramayacağım. Çünkü mazeretim ne kadar gerçekçi olursa olsun gerçek “gerçek” beynimin bir köşesinde duruyor olacak. Ve her kandırma girişimimde onu görecek, bazende hissedeceğim. Kesin olmayansa bunun ne zaman olacak oluşu.
Avunma ve umursamama aslında mazeretinin koca bir parçasıdır. En başta, kaybettiklerinin gerçektende değersiz oldukları düşüncesi sende inanca dönüştüğünde, tıpkı bir din gibi sorgulaması imkansız hale gelir. Ve aslında “kendini kandırdığın” gerçeğinin görülmesini uzun süre geciktirir. Bazen bu süre hayatının hepsini kapsar. Ve sen pişman bile olamadan sana sonsuz gelen bu yaşamdan kopup gidersin. Arkanda ise yapılmamış onca iş, gerçekleştirilmemiş onca düş ağlamaklı gözlerle bir etrafı birde seni gözlerler.
Senin uzağında hayat çok hüzünlü
Ama seni unutmayı hala bilemedim.
Ağlamaklı görüyor herkes beni
Lodosun gözü yaşlı ki!
Ay ışığı yansımış sakin sularda gibi
Masum gözlerini arıyorum, o tüm içtenliğini...
Bundan sonra aramakla bulamıyacağın biriyim...
aramakla bulunmaz;
lakin
bulanlar arayanlardır....
Bu diyar baska diyar
Diyarda sevdigim var
Toprak anam yandim yandim
Daglarinda zulüm var
Aramadi sormadilar beni
Kendime vermediler beni
Aha geldim gidiyorum ben
Dünyada görmediler beni
Gözümden ceyhan akti
özümden alev bakti
Eski dostlar nerde nerde
gül gibi diken çikti
Aklimbana dargin oldu
Deli diye birakti
Ben mahsuni daglarin
Nesesi yok baglarin
Yaprak dökmüs gazel gazel
Benim eski baglarim
Bir sabah rüzgari giibi
Akip gider çaglarim
kudusun kuseni antolociye üye olur, kudusun gene uyuzluğu tutar kusenine nickini direkt söylemez, bi terimi kopya olarak verir ;)
christinamaggilera-selay mısın?
kudus-hayııır :)
christinamaggilera-britnici?
kudus-hayıııırr :)
christinamaggilera-kuduzotu?
kudus-yep ;)
gözümün teki yeşil diğeri mavi mavi lens aldım biri düşmüş her yeri aradım anasını satim bulamadım,şaşı olacam...hay aksi nerdesin? ? ?
Sensiz kaldığım ilk günden beri içimde bir umut vuslata dair
Akşamları imzaladım gözyaşlarımla.
Seni aramıyor seni sormuyorsam.
Bu senden vazgeçtim demek değildir.
Bir daha böyle sevecek olsam bir kalemde silerdim seni...
buluncaya dek onları ararsınız ve bulduğunuzda aramaya değmez olurlar
..ve bulamamak...; (
gitmiş herkes...yazmaya keyif mi kalır? ?
o kadar çok yapıyorum ki bu faaliyeti! ! !
olanı tekrar bulmak yıtırmek zamanını gerı kazanmak bos seyler
ne aradigini bilmeyen, buldugunu anlayamaz...
bakıpta beğenmediğin şeydir...
yazılacak terim...
bir şekilde arayış içinde olmalı insan
ki gerçeğini bulabilsin..
bir yazardan bahsediyorum aslında, bu ona haksızlık ama adı hatrımda değil...
hayatın anlamıdır aramak
ve hatta aramamak yaşamamaktır..
ne aradığını bilmeyen bulduğunu anlayamaz....
ey hep bir kelime arayan kalbim...
sonra arayan tekrar arayan kalbim...
Farkinda olmadan özlenenin disinda baska kaybolmuslari bulmanin yardimcisi.
aramak bence yalnızlıktır yalnız insanlar arar birşeyleri yani aramak birşeyleri paylaşmak istemektir bir bakıma aramak istediğin birşeyi bilerek ama.......
-Bulmaya çaışmak....
-Çok arayanlara atalarımız ''arayan mevlasını da bulur belasını da ''demişlerdir...
ARAMAK, İNSANĞLUNUN KAYBETTİĞİ SANDIĞI, AMA ASLINDA HER AN KARŞISINDA OLAN ŞEYLER İÇİN KENDİNCE OLUŞTURDUĞU ZİHİNSEL BİR KURAMDIR.