Şunu anlamak çok önemli, bütün felsefe yürütmeler, tarihi değerlendirmeler, sadece kendi ağzından konuştukları ki sadece ve sadece onlar sonsuza kadar bağlar, buraya beşer giremez, nokta, hepsi anlamanızı genişletmek için, bu bilgiler değildir nas olan, o sözlerdir, kendi ağzından çıkanlar, özellikle yazıyorum - KENDİ, - diye onu hiçbir şey aşamaz, görmezden gelemez, kenara atamaz, yapar da ödemesiyle, onu kabul etmiştir ve iş görmeye kalmıştır, ama, yaışta ipi göğüslemek isteyip ciddiye alanlar, bu ağzından çıkan sözleri yapmak zürunda, yoksa hiç bir hayrı yok, benim de kandırmakla bir işim yok, bir çıkarım zaten yok, dediklerim de hep başkasına hayrınız olursa size yarar diyeydi ve hiç ciddiye alan da çıkmadı, ne yapıyım yani, sana sen yardım edeceksin, işte katkı yapacak bilgiler dedik umursayan çıkmadı, yararı da o olur, çocuk bile anlar, başaramadık. iş yüzleşmeye kaldı, görünen o, keyfiniz bilir, bana ne, sınav da sizin, sonuç da.
Hiçbir şey anlamayanın en özel yeteneği herşeyi anlamış olmasıdır, benim öyle yeteneklerim hiç olamadı, hala ipin ucu nerde kayıp onu merak edip dururum, bitmeyen bir rüyanın tekrar tekrar aynı sahneyi açık etmesi gibi, görünürde olup ortaya hiç çıkmayanın peşinde. Öteki türlüsü süreç diye bir şeyin olmadığını, sadece bir nokta olduğumuzu söylerdi, iyi ki öyle değil.
Yağmur ekerken seni biçtim, yitik yüreğimin yamalarını söküp attım. Uzaktaki bir yıldız yada bir bulutun çıkardığı gürültüydün. Akışına bırakırken her şeyi sonsuzluğun ellerini yakamda hissettim. Veda sözleridir konuşmadıklarım, yalancı baharlardır içime çektiğim. Hep hüzün veren sonlardır yaşadığım. Kaybolup gitmek isterken izimi süren yüreğime yenik düştüm. Kabuğuna çekilmiş beklerken fırtınalarda oradan oraya sürüklendim. Farkında değildim mevsimlerin bile. Hangi mevsimdeyiz, saat kaç, ben kimim, neredeyim ben. Tek hatırladığım seni seviyorum ben. Tuzaklar uzak olsun istedim hep. Geceler bitsin. Yeni doğan günle hatırlarım belki her şeyi yeniden seni unutmaya başlayarak. Unutmanın anlamsızlığını unuttum ama hep. Unutmak aslında az hatırlamaktı. Tutsak olduğumu unuttum anılara, yarınlara muhtaç olduğumuda. Keşkelerin yerini çıkardım hayatımdan. Anladım ki yaptıklarımın hiçbir zaman alamadığım ödülü ve yine yaptıklarımın hak etmediğim cezasıyla hayatıma devam ediyorum...
Bu çiçeklerin alında, hafif bir lir sesi hayal ediyorum, kendim çalmasam bile. Beni anlayanların elinde, konuşan dost olurum. Ey yolcu, Yanımdan uzaklaşmadan, dene bir... Benimle ne kadar gayret edersen, o kadar güzel tınılar veririm sana. - Robert Schumann ın mezar taşındaki ifade. Bütün büyük sanatçıların ortak kaderi, anlaşılmak.
bilgisayar klavyesine bir bardak çikolatalı sütü döken 10 yaşındaki oğlumun o an düşündüğü tek şeyin ' oyunumu nasıl oynacağım şimdi' sorusu olduğunu anlamak.... üzüntüsüne kıyamayıp..'artık klavyen daha güçlü, bak bir bardak süt içti ve uykusu geldi ' dediğimde... 'yaşasın ' diye sevinçle boynuma sarılırken aslında bunun kızmamam için bir oyun olduğunu anlamak....ve gülümsemek... tabi yeni bir klavye alacağımı da anlamak: :))
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, Neden hiç ağlamadığını anladım.. Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş, Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.. can yücel
anlamak kendi kimliğinle bakabilmenin dışındadır herkez derinliğiyle işin çözülecegine inanır ama tanrıyı anlamakla kendini bulmak arasında bilmediğin çok fark olabilir çünkü sende arif yada ermişşş değilsin anlasanda yaşamış değilsin tıkanmışsın.. o yüzden bi farkımız yoktur anlamakta....
anlamak koca bir dünyadan terk edilmiş küçük bir kayığa binmek gibi herşeyden vaz geçecek kadar tutkuyla bağlanmak. gerçeği görecek kadar yürekli olabilmek ..kendini bilmekle sevebilmek arasında oyniyan uçurumu anliyabilmek...öyledirki bir anneye sarılabilmek kadar küçüktür anlamak.......
Bir şeyi gerçek anlamda kavramak istiyorsanız, bu dünyadaki her şeyi ihtimaller önünde bulundurmanız gerekir.. Yoksa şartlanmış kafalarla sadece anlamanız istenildiği şekilde anlamış olursunuz.. :))
Her gün hayatın bir saniye bile çekilemeyeceğini,yeri geldiğinde üstüne düşen sorumluluklaı bile yerine getirmek istemeyeceğin anlardaki bıkkınlık ve geçen günlerin sonunda gökyüzüne baktığında hayatın garip olduğunu hissetmektir: anlamak...
Şunu anlamak çok önemli, bütün felsefe yürütmeler, tarihi değerlendirmeler, sadece kendi ağzından konuştukları ki sadece ve sadece onlar sonsuza kadar bağlar, buraya beşer giremez, nokta, hepsi anlamanızı genişletmek için, bu bilgiler değildir nas olan, o sözlerdir, kendi ağzından çıkanlar, özellikle yazıyorum - KENDİ, - diye onu hiçbir şey aşamaz, görmezden gelemez, kenara atamaz, yapar da ödemesiyle, onu kabul etmiştir ve iş görmeye kalmıştır, ama, yaışta ipi göğüslemek isteyip ciddiye alanlar, bu ağzından çıkan sözleri yapmak zürunda, yoksa hiç bir hayrı yok, benim de kandırmakla bir işim yok, bir çıkarım zaten yok, dediklerim de hep başkasına hayrınız olursa size yarar diyeydi ve hiç ciddiye alan da çıkmadı, ne yapıyım yani, sana sen yardım edeceksin, işte katkı yapacak bilgiler dedik umursayan çıkmadı, yararı da o olur, çocuk bile anlar, başaramadık.
iş yüzleşmeye kaldı, görünen o, keyfiniz bilir, bana ne, sınav da sizin, sonuç da.
Anlamadığından incinme. - Hallac ı Mansur.
Ezberle solan bir güldür.
Tarihin çıkmaz sokağı, bir de kötü niyet ekle, tadından yenmez, hayat da oyununu tam da orda oynar, yani sepet havası, gayretsiz olmuyor dünya.
Hiçbir şey anlamayanın en özel yeteneği herşeyi anlamış olmasıdır, benim öyle yeteneklerim hiç olamadı, hala ipin ucu nerde kayıp onu merak edip dururum, bitmeyen bir rüyanın tekrar tekrar aynı sahneyi açık etmesi gibi, görünürde olup ortaya hiç çıkmayanın peşinde. Öteki türlüsü süreç diye bir şeyin olmadığını, sadece bir nokta olduğumuzu söylerdi, iyi ki öyle değil.
Anladım
Yağmur ekerken seni biçtim,
yitik yüreğimin yamalarını söküp attım.
Uzaktaki bir yıldız
yada bir bulutun çıkardığı gürültüydün.
Akışına bırakırken her şeyi
sonsuzluğun ellerini yakamda hissettim.
Veda sözleridir konuşmadıklarım,
yalancı baharlardır içime çektiğim.
Hep hüzün veren sonlardır yaşadığım.
Kaybolup gitmek isterken izimi süren
yüreğime yenik düştüm.
Kabuğuna çekilmiş beklerken
fırtınalarda oradan oraya sürüklendim.
Farkında değildim mevsimlerin bile.
Hangi mevsimdeyiz, saat kaç,
ben kimim, neredeyim ben.
Tek hatırladığım seni seviyorum ben.
Tuzaklar uzak olsun istedim hep.
Geceler bitsin.
Yeni doğan günle hatırlarım belki her şeyi yeniden
seni unutmaya başlayarak.
Unutmanın anlamsızlığını unuttum ama hep.
Unutmak aslında az hatırlamaktı.
Tutsak olduğumu unuttum anılara,
yarınlara muhtaç olduğumuda.
Keşkelerin yerini çıkardım hayatımdan.
Anladım ki
yaptıklarımın hiçbir zaman alamadığım ödülü
ve yine yaptıklarımın hak etmediğim cezasıyla
hayatıma devam ediyorum...
Mahir Türkyılmaz
Bu çiçeklerin alında, hafif bir lir sesi hayal ediyorum, kendim çalmasam bile. Beni anlayanların elinde, konuşan dost olurum. Ey yolcu, Yanımdan uzaklaşmadan, dene bir... Benimle ne kadar gayret edersen, o kadar güzel tınılar veririm sana. - Robert Schumann ın mezar taşındaki ifade. Bütün büyük sanatçıların ortak kaderi, anlaşılmak.
Her şeyi anlamak hastalıktır,gerçek tam manasıyla bir hastalıktır.
ve sonunda anlıyorsun; olduğun gibiysen, olmamışların gönlünde barınamazsın...
bilgisayar klavyesine bir bardak çikolatalı sütü döken 10 yaşındaki oğlumun o an düşündüğü tek şeyin ' oyunumu nasıl oynacağım şimdi' sorusu olduğunu anlamak....
üzüntüsüne kıyamayıp..'artık klavyen daha güçlü, bak bir bardak süt içti ve uykusu geldi ' dediğimde...
'yaşasın ' diye sevinçle boynuma sarılırken aslında bunun kızmamam için bir oyun olduğunu anlamak....ve gülümsemek...
tabi yeni bir klavye alacağımı da anlamak: :))
An'dan gelmesine rağmen hep geç gelir..
Peki..
anlamak masraflı iştir; emek,gayret,samimiyet ister....
yanlış anlamak kolaydır oysa....
biraz kötü niyet biraz da cahillik yeter...
Hep eksik kalan anlamak tarihin devamlılığının sigortasıdır.
Onu neden sevdiğimi
bir türlü anlamıyor.
Ağzı temmuz sıcağı,
bakışları sonbahar.
Anlamak için değer sabretmeye..anlatan da sabrediyor çoktan beri!
Farz et ki,
Yazdıklarımı anlayabildin.
Ya anlayamadıkların?
Ya yazıp da sildiklerim?
Ya yazamadıklarım?
Hz. Mevlana
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..
Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..
can yücel
Beni anla, bana vakıf ol, beni oku. Sesim sana ulaşsın, sende çoğalayım, sende yankılanayım, sana bölüneyim. Daha ne isterim, ne olsun daha?
'Kelebek misalidir aşk; Anlamayana ömrü günlük, Anlayana bir ömürlük! '
anlamak kendi kimliğinle bakabilmenin dışındadır herkez derinliğiyle işin çözülecegine inanır ama tanrıyı anlamakla kendini bulmak arasında bilmediğin çok fark olabilir çünkü sende arif yada ermişşş değilsin anlasanda yaşamış değilsin tıkanmışsın.. o yüzden bi farkımız yoktur anlamakta....
anlamak koca bir dünyadan terk edilmiş küçük bir kayığa binmek gibi herşeyden vaz geçecek kadar tutkuyla bağlanmak. gerçeği görecek kadar yürekli olabilmek ..kendini bilmekle sevebilmek arasında oyniyan uçurumu anliyabilmek...öyledirki bir anneye sarılabilmek kadar küçüktür anlamak.......
'anlamanın ilk işaretlerinden biri ölme isteğidir'
Bir şeyi gerçek anlamda kavramak istiyorsanız, bu dünyadaki her şeyi ihtimaller önünde bulundurmanız gerekir.. Yoksa şartlanmış kafalarla sadece anlamanız istenildiği şekilde anlamış olursunuz.. :))
ANLAMAK
Anlamak yok çocuğum, anlar gibi olmak var;
Akıl için son tavır, saçlarını yolmak var... N.FAZIL
Ben herkesi anlıyorum, bir de herkes beni anlasa :))
söyleneni anlamayan yüz kişiyle konuşmaktansa, anlayan bir kişiyle konuşmak evladır.
Her gün hayatın bir saniye bile çekilemeyeceğini,yeri geldiğinde üstüne düşen sorumluluklaı bile yerine getirmek istemeyeceğin anlardaki bıkkınlık ve geçen günlerin sonunda gökyüzüne baktığında hayatın garip olduğunu hissetmektir: anlamak...
.
'Kahr-u lütfu şey-i irfan olan anlar bizi
İlm-i sırda bahr-i bî- payan olan anlar bizi
...........Ey Niyâzî katramız deryaya saldık biz bugün
Katra nice anlasın umman olan anlar bizi...' Şâhımdan
.
''Anladım ki,benim felaketımı tatmamış olan,benım hangı felakete uğradığımı bilemez..
benım kurtuluşum,ancak benım gibi,benim kadar kurtuluşu özleyenın bana elvermesıyle olur....''
Anlamak, karşındakine değer vermekle başlar, özveri ister, dikkat ister, emek ister...