Devletin kurumlarında Fakir evsiz ve arabasız kimse yoktur. Özelleşerek HORTUMLANMAKTAN kurtulunur ancak. Akp den öncesine ki İktidarlarca IMF ye yapılan Milyarlarca BORCUN nedeni Devlet KİT lerinde BİNLERCE işçi üretmeden Asgari 4 BİN TL MAAŞ 4 İKRAMİYE.. HIRSIZLIKLARDA cabasıydı..
adil serdar saçan bugüne kadar gelmiş geçmiş en iyi polis şefidir doğru olmanın dik durmanın zorluğunu yaşıyor bence bu ülkenin böyle insanlara ihtiyacı vardır tarih tekerrürden ibarettir ve adil bey dahada güçlü birsekilde tekrar görevine dönecektir bu en büyük temennimdir saygılarımla
bence adil serdar saçan oturduğu 5000 ytl lik evi nasıl aldığını açıklamalı ki bence açıklamasına da gerek yok ya herşey ortada zaten,bir polis 5000 ytl lik evde nasıl oturabilir sorarım sizlere....böyle insanlar bu şerefli mesleğe leke sürmekte ve canla başla çalışan tüm polisleri yaralamatadırlar...
İşkence uzmanı... Suçlu suçsuz ayırt etmeden işkenceyi büyük bir zevkle uygulayan ve şimdi yargılanan zat! Eeee ne demişler? Neydim değil ne oldum diyeceksin!
Ergenekon fasa fisosuyla hiç ilgilenmediğim (ki ilgilenmemekle de oldukça doğru yapıyorum) için ilk defa burada rastladığım bir isim. Bilimadamları ve sanatçılarla insanoğlu bu kadar ilgilenseydi Ergenekon gizi zımbırtılarla kimse uğraşmazdı. Mal insanoğluna bunlar müstehak. Oh olsun /:
Emniyetteki örgütün adı: F (Fethullah) tipi Yöneten: Ramazan Akyürek
Adil Serdar Saçan
Aydınlık, 28 Mayıs 2006 Röportaj
Danıştaya yapılan saldırı sonrası yaşanan ‘kamuoyunu yönlendirme’ faaliyetini emniyet içindeki Fethullahçı yapılanma örgütledi. Bu örgütlenmenin başında Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek bulunuyor.
İstihbarat Dairesi, Terör Dairesi, Kaçakçılık Dairesi ve Eğitim Dairesi’nde örgütlenmiş durumdalar ve illerin istihbarat teşkilatları bunların elinde. Teknik dinleme yapan polis birimleri tamamen bunların elinde. Dinlemeyi polis mi yapıyor, yoksa polis üniforması giymiş F tipi adam mı yapıyor? Bunu merak eden savcı varsa ben onları isim isim veririm.
Şemdinli’de savcı iddianameyi yazmadan önce, Meclis Araştırma Komisyonu’na İstihbarat Dairesi’nin Başkanı geliyor. Diyor ki, “hırsız içeride dışarıda aramaya gerek yok.” Onu alıyorlar onun yerine sicilinde “Fethullahçı” yazan birini atıyorlar. Adamlarda hiçbir değişiklik yok. Şemdinli iddianamesi, F Tipi örgütünün araştırmalarına göre yazıldı.
Devletin belirli kademeleri ele geçirilmiş. Bu örgütün başı, bir başka ülkenin istihbarat servisi ne derse onu yapıyor. O ülke, o örgüt vasıtasıyla bizim ülkemize operasyon yapıyor. Burada hem hükümete operasyon yapılıyor, hem de bize yani ulusalcı güçlere…
Aydınlık, 28 Mayıs 2006
Türkiye’de ilk Kaçakçılık ve Organize Suçlar Müdürlüğü 1998 yılında kuruldu. Müdürlüğün İstanbul’daki şubesinin kurucusu Adil Serdar Saçan. Saçan, 5 yıllık görev süresince Ömer Lütfi Topal cinayeti, Malki cinayeti, Korkmaz Yiğit, Albayraklar Holding, İGDAŞ, Akbil ve İSTAÇ gibi operasyonlarını yürüttü. AKP’nin iktidar olmasıyla birlikte görevden alındı. Nedeni, Emniyetteki irticai kadrolaşmaya karşı olması.
Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni Emcet Olcaytu, Dr. Adil Serdar Saçan’la İstanbul’da bürosunda konuştu.
AYDINLIK:
Telefon görüşmemizde “Danıştay saldırısı sonrası yaşanan gelişmeleri Emniyet içindeki Fethullahçı yuvalanmanın organize ettiğini” söylediniz. Bu örgütlenmeyi ve bu olay içindeki rolünü anlatır mısınız?
A. SERDAR SAÇAN:
Polis Koleji’ne 1978 yılında girdim. Birden Işık Evleri’ni buldum karşımda. Bu yıllar Polis Koleji’nin bu örgüt tarafından ele geçirilme dönemidir. Polis Akademisi’nden o dönem mezun ilk komiser yardımcıları -seçilmiş bir grup Polis Koleji’ne gelmişti. Şimdi kolejdeki örgütlenmeyi yapan bu kişilerin hepsi şu anda emniyet müdürü. Bunlardan birisi de şu anki İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek.
İKİ YIL İÇİNDE İL EMNİYET MÜDÜRÜ OLACAKLAR
Komiserler, Kolej’deki öğrencileri Işık Evleri’ne götürmeye başladılar. Bizim dönemimizden Işık Evi eğitimi almış birçok kişi var. Önümüzdeki 2 yıl içinde onlar il emniyet müdürü seviyesine çıkacaklar. Şu anda müdür yardımcısı durumundalar. O tarihten sonra Polis Koleji ve Polis Akademisi, daha sonra Polis Okulları bu F Tipi örgütlenmenin (Fethullah Gülen örgütlenmesi – Aydınlık’ın notu) eline geçti. Ve emniyet örgütünün yönetici kesiminin büyük bir bölümü, bunlardan oldu.
ÖZAL DÖNEMİNDE ÇIKAN ÖZEL YASA
1985 yılında, “Özel Sınıf” adı altında polis koleji değil, üniversiteyi bitirmiş olan kişileri de aldılar. Bir sene eğitip, 1986 yılında amir yaptılar. Atatürk, Polis Koleji’ni, Cumhuriyet’e bağlı bir polis teşkilatı yetişsin diye kurmuştu. Ama 1985 yılında. Özal döneminde bir yasa çıkarıldı. Böylece; örneğin İlahiyatı bitirmiş adam Polis Koleji’ne girmeden, sınavla Polis Akademisi’ne girdi. 8 ay eğitim görüp, Kolej ve Akademi mezunları gibi yetki sahibi oldular. Bunların büyük bir bölümü “F tipi”dir (Fethullah Tipi) . Bunlar şu anda il emniyet müdür yardımcısı düzeyindeler. Önümüzdeki sene itibariyle birinci sınıf emniyet müdürü olacaklar. Emniyet örgütlenmesi içindeki üst yapılanmanın büyük bir bölümü şu anda ne yazık ki, örgütün kontrolüne geçti. Dolayısıyla emniyet birimleri de F tipi örgütlenmenin kontrolüne geçti. Işık Evleri eğitiminden geçmiş emniyet müdürleri, imam emniyet müdürleri... Üzerlerinde resmi üniforma var ama üniformanın arkasında çok ciddi bir örgütlenmeye bağlı emniyet mensupları var.
“SAVCILARA İSİM VERİRİM”
AYDINLIK:
Emniyet Genel Müdürü, Danıştay’a saldırı olayının arkasında, adı belli olmayan bir örgütün varlığından bahsediyor? SAÇAN:
Ben F Tipi örgütten bahsediyorum. İstihbarat Dairesi, Terör Dairesi, Kaçakçılık Dairesi ve Eğitim Dairesi’nde örgütlenmiş durumdalar ve illerin istihbarat teşkilatları bunların elinde. Teknik dinleme yapan polis birimleri tamamen bunların elinde. Dinlemeyi polis mi yapıyor, yoksa polis üniforması giymiş F tipi adam mı yapıyor? Bunu merak eden savcı varsa ben onları isim isim veririm.
F TİPİ ÖRGÜT SOKAKLARI İZLİYOR
Dinleme kapsamında MOBESE (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu) diye bir sistem kurdular. Bu sistem bütün sokakları izliyor. Yasal alt yapısı yok. Her yere bir kamera koydular ama her sokağa kamera koyan devlet Danıştay’a kamera koymayı unutmuş. MOBESE’yi kuran firma, bu sistemi kuran örgüt, biraz önce bahsetmiş olduğum grubun kontrolünde.
DANIŞTAY SALDIRISI VE ÖNCESİ
Son olayda Cumhuriyet’e doğrudan sıkılmış bir kurşun var. Atatürkçü olduğu, Cumhuriyetçi olduğu, laik olduğu kesin olan bir üst yargıya Cumhuriyet tarihinde ilk defa sıkılmış bir kurşun. Danıştay’a yapılan saldırı sonrası yaşanan “kamuoyunu yönlendirme” faaliyetini Emniyet içindeki Fethullahçı yapılanma örgütledi. Bu örgütlenmenin başında Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek bulunuyor.
Ancak son olaylar yaşanmadan önce Türkiye’de bir takım olaylar oldu. Bunlardan bazı örnekler vereceğim.
Bir terörle mücadele komiseri, 2001 veya 2002 senesinde Çağdaş Eğitim Vakfı’nda bir kaset buluyor. Önce sızıyor oraya güya komiser. Ve sonra arama yapılıyor vakıfta ve orada kaset bulunuyor. Kaseti bir dinliyorlar. Fethullan Gülen’le ilgili soruşturma yapmakta olan Nuh Mete Yüksel’in seks kaseti. Tesadüfe bakın şimdi. Kim yapıyor operasyonu? Devlet yapıyor ama; devlete sızma, üniforma giyme budur yani. Peşinden Nuh Mete Yüksel görevden alınıyor, sürülüyor.
YÜKSEK YARGIYA SALDIRININ MERKEZİ DE AYNI
Peşinden tekniğe dayalı bir istihbarat operasyonu daha. Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya olayı. Yöntemi bildiğim için söylüyorum. Özkaya laiklikle ilgili bir konuşma yapıyor, laikliği başka tarif eden grup bunu beğenmiyor. Ve Eraslan Özkaya birden bire Alaaddin Çakıcı ile ilişkilendiriliveriyor. Soruşturma yapılınca adamın suçsuzluğu ortaya çıkıyor ama daha evraklar adliyeye gitmeden basında çarşaf çarşaf yazıyor. Burada da operasyonu yapan istihbarat ve kaçakçılık daireleri.
Danıştaya silahlı saldırı yapıldı. Fakat yüksek yargıya yapılan silahsız saldırılar daha önemli. Yüksey yargıya Yargıtay Başkanı’nın şahsında saldırı yapıldı.
Hemen devamında AKP’nin bir milletvekili (TBMM Dokunulmazlıkları Araştırma Komisyonu Başkanı Hüsrev Kutlu – Aydınlık’ın notu) diyor ki “yargıya güvenmiyoruz”. Akabinde Kaçakçılık, İstihbarat Daire Başkanlıkları “Neşter” diye bir operasyon başlatıyorlar. Yargıtay’a otomatik tüfekle saldırı gibi bir olay. “Yargıtay’ın yargıçları, rüşvet aldı” diye telefon görüşmeleri yayınlanıyor. Yüksek yargıçlar karalanıyor. Yargıtay Genel Sekreterliği topa tutuluyor. Sonuçta hepsi beraat ediyor.
BDDK OPERASYONU Bunun peşenden BDDK Başkanı Engin Akçakoca ele alındı. Adamın evinin yanında bir depo bulunuyor. Evraklar bulunuyor ihbar gelmiş falan filan. Adam “lanet olsun” dedi gitti. Hedef gösteriliyor. Polis hazır. Polis dediğim, bizim Türkiye Cumhuriyeti polisi değil.
FERHAT SARIKAYA IŞIK EVLERİNE GİTMİŞ Mİ? ARAŞTIRILSIN Devam ediyorum... Van 100. Yıl Üniversitesi meselesi. Orada hedef kim? Üniversiteler. Neden Çete’ye sokuldu orada rektör. Çünkü o tarihteki mevzuata göre telefonları dinlemek için çete mensubu olması lazım. Hemen İstihbarat Dairesi ve malum örgüt faaliyete başladı. Daha enteresan bir şey. Rektör Aşkın’ın avukatı (TBB eski başkanı Teoman Evren-Aydınlık’ın notu) Ankara’da, şimdiki Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok’la birlikte aynı büroyu kullanıyor. Bu büroya giriliyor, talan ediliyor. Bu da yüksek teknik kullanabilecek kişiler tarafından yapılabilecek bir arama. Ondan sonra da Şemdinli olayı meydana geliyor. Burada da askere kurşun sıkılıyor. Herkes bu savcı yetkisini aştı falan filan dedi. Peki bu savcı kim? Son olayda Muzaffer Tekin’in dedesine kadar araştırıyorsun. Bu savcıyı araştırdılar mı? Bu savcı ışık evlerine hiç gitmiş mi acaba? Şemdinli’de bir güç gösterisi var. TSK’nın en üst düzeydeki paşası çetecilikle suçlanıyor. Bu güce kim sahip Türkiye’de. Dikkat edin. Şemdinli’de savcı iddianameyi yazmadan önce, Meclis Araştırma Komisyonu’na İstihbarat Dairesi’nin Başkanı geliyor. Diyor ki, “hırsız içeride dışarıda aramaya gerek yok” Onu alıyorlar onun yerine sicilinde “Fethullahçı” yazan birini atıyorlar. Adamlarda hiçbir değişiklik yok. Şemdinli iddianamesi, F Tipi örgütünün araştırmalarına göre yazıldı.
SAVCI İSTANBUL POLİSİ HAKKINDA SORUŞTURMA AÇMALI
AYDINLIK: Son soruşturmada da Bakan Mehmet Ali Şahin, “Süprizlere hazır olun” dedi.
SAÇAN: Somut olay şu. Cumhuriyet Gazetesi üç defa bombalandı. Birinci bombalamada, tamam, polis olarak bu eylemi yersiniz. İkinciyi yemezsin, gazetenin önünde tedbirini alırsın. Bu olay örneğin Zaman Gazetesi’ne olsaydı, ikinci eylem yapılabilir miydi? İddia ediyorum yapılamazdı. Neden oraya bir izleme aracı atmıyorsunuz. Üçüncüyü de attılar. Ekipler orada duruyor, adamlar yürüyüp gitti. Aynı adamlar Danıştay’da Cumhuriyet’in hâkimini katletti. Ondan sonra polis çıkıp “biz başarılıyız” diyor. Aynı yerde üç olay oluyorsa bir kere bu görevlilerin yakasından tutacaksın. Hiç soruşturma açıldı mı bunlar hakkında? Aksine ödüller veriliyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın bu konuda soruşturma açması lazım. En azından “görevi ihmal” var burada. Ondan sonra Ankara adamı yakalayınca İstanbul polisi, “Ben bu adamları vermem, bu adamlar Cumhuriyet Gazetesi’ne bomba attı” diyor. Ankara’daki eylem olmasaydı sen yakalayamıyordun ki bunu. Bence o adam oraya yakalanmak için gitti zaten. Bu ya görevi ihmaldir, ya da acemilik sebebiyle ölüme sebebiyettir. Bir komplo varsa komplo buradan başlıyor.
SAÇAN: Tabii tabii. İstihbarat dairesi, kaçakçılık dairesi. Dikkat edin hepsi tekniğe dayalı. Telefon görüşmeleri... Eraslan Özkaya telefonla görüşmüş, bir avukatın bürosunda Nuh Mete Yüksel’le ilgili kaset çekiliyor. Planlı... Danıştay saldırısı öncesi de Başbakan, “Danıştay 2. Daire’nin kararı şöyle böyle” dedi saldırı oldu. Polis Yargıtay’a operasyon yaptı.
BASIN İŞİN PSİKOLOJİK HAREKATINI YAPIYOR
AYDINLIK: Basın, polisten gelen bilgileri sorgulamadan bunun peşinde koşturup gidiyor. Muzaffer Tekin bağlantısı diye bir şey ortaya atıldı. Basının bilgi yetersizliğinden mi?
SAÇAN: Basın ne veriliyorsa onu yazıyor. O merkez aynı zamanda bu işin psikolojik harekâtını da yapıyor. Onlar ne verirse basın da onu yazıyor.
AYDINLIK: Tüm bunları kim planlıyor?
SAÇAN: Şemdinli olayıyla bu iki olaya baktığınızda bu olaydan zarar görenlerden biri kabul etsek de etmesek de hükümet. İkincisi, ulusalcı olan bir yargıç öldü, ulusalcı olan bir grup zarar gördü. Bir de askere bağladılar işi. Bu iki gücü “İstediğim an kafa kafaya tokuştururum” diyen üçüncü bir güç çıkıyor ortaya. Bu üçüncü gücü destekleyen yer neresi? Biraz evvel bahsettiğim devlete sızmış olan, “biz X imamına bağlıyız” diyen grup. Bunlar taşeron. Planlayan kim peki? İran meselesinde hem hükümet hem ordu bir merkezin verdiği işi yapmadılar veya geciktiriyorlar. Devletin belirli kademeleri ele geçirilmiş. Bu örgütün başı, bir başka ülkenin istihbarat servisi ne derse onu yapıyor. O ülke, o örgüt vasıtasıyla bizim ülkemize operasyon yapıyor. Burada hem hükümete operasyon yapılıyor, hem de bize yani ulusalcı güçlere…
O güç diyor ki, “siz biz ne dersek yapmak zorundasınız. Yapmadığınız zaman biz artık sizin ülkenizde Danıştay’ı basacak güçteyiz. Yarın kafamızı bozarsanız Milli Güvenlik Kurulunu da basarız” diyor adam yani.
Dün; kendi deyimi ile; 'bir Ermeni Türkiyeli' vurularak öldürüldü.Tarz Türke yakışır değil.Silahsıza silah çekmek bizim töremize uymaz.Ama üzüldün mü diye soranlara baştan söyliyeyim.İki gün önce toprağa verilen,babası, ben Muş Terörle Mücadele Müdürü iken yanımda çalışmış, namuslu,şerefli,haysiyetli bir Polis Memurunun çocuğu olan Astsubay AYDIN'ın şehadetine,PKK lılar,Dink Kafalı Ermeniler ne kadar üzüldüyse o kadar üzüldüm.
Dink,davasına inanmış bir Ermeni'dir ve bir çok Ermeni'nin aksine, Ermeni asıllı Türküm yerine Ermeni Türkiyeliyim demiştir.Yani,Küresel emperyalisttir.Hal böyle olunca,midesi küresel azgın emperyalistlere bağlı tüm Türk ve Müslüman bozuntuları birden bire Dink leş tiler.Dün müthiş hızlı bir organizasyonla, 'Hepimiz Ermeniyiz', 'Hepimiz Dinkiz' pankartları ile Şişli ile Taksim arasını saatlerce trafiğe kapattılar.Bizim Polis neredeyse mum yakıp protestolara destek olacak bir tavır içerisindeydi.(Fındık üreticisini yol kapatıyor diye Polise zorla dövdürenler,dün nedense bu yol kapatmalara destek oluyorlardı)
Yukarıdaki pankartları taşıyan,Müslüman ve Türk ana babadan olanlara sözüm şu; 'Siz Ermeni Tohumu olabilirsiniz, ben değilim.Siz Türklüğe hakaretten mahkum olmuş Dink olabilirsiniz,ben değilim.'
Bundan on yıl önce Azeri kardeşlerimizi,çocukları, kadın kızlarımızı kalleşçe öldüren Ermeniler,onları öldürünce; 'Biz Türküz,yaşasın halkların kardeşliği dediler mi? '
Yuh size,yazık size,ayıp size Ermeni tohumları.
Müslümanların oylarını almak için neler yaptıkları malum olan TRE'nin danışmanı Ö.Ç. öneriyor; 'yakın dostum Dink'i Türk Bayrağına sarıp gömelim'.Yuh sana,yazık sana,ayıp sana.Herkes dostuyla haşrolunur elbet.O bizi ilgilendirmez de milletin karşısına çıkıp müslümanlık naraları atmayın.
İTO Başkanı Danıştay saldırısından sonra; 'fazla büyütmeyin piyasalar tedirgin olur' diyordu.Dink olayında piyasalar tedirgin olmuyor mu, neden büyütüyorsunuz kardeşim?
İstanbul'da başta Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere tüm AKP Belediye Başkanları ve il Örgütü Ermeni gazetesinde taziyede.Şehit cenazelerine de böyle tam kadro bekleriz müslüman kardeşler!
Danıştay saldırısında iki bakanı acilen görevlendirmeyenler, Hablemitoğlu cinayetini unutanlar,yuh size,yazık size,ayıp size.
Bakalım daha neler göreceğiz.Papaz cübbesi giymiş müslümanların cenazelerini Kiliseden kaldırmak bu milletin şanındandır.
Bu yazıya 'Farkedilmişler İşbaşında' başlığını atsam belki daha iyi olurdu. Ama, bugün daha önce değindiğim bir örgütü deşifreye devam edeceğim için bu başlığı attım.
Akp iktidara geldikten bu yana ülkede bir takım garip olaylar oluyor,failler çoğunlukla yakalanıyor,ama örgüt bulunamıyor.Örgüt bulunamayınca,olaylar devam ediyor.Örgütü,bir örgütlü suçlar uzmanı olarak anlatıyoruz, yetkililer anlamıyor.Bir kez daha yazalım dedik.Bakalım ne olacak?
Danıştay saldırısının hemen ardından Aydınlık Dergisi ile yaptığım söyleşide; 'ABD desteğinde birilerinin,ülkemizde ortaya çıkıp, güç olduklarını kanıtlamak için eylemler yaptıklarını,bu eylemleri ulusalcılara mal ettiklerini söylemiş ve durdurulmaları için MGK'yı basmalarının mı gerektiğini'sormuştum.
Sular duruldu,farkedilmişler toparlandı. DİNK cinayeti ile yeniden işbaşında geçtiler.
-Sonra,Şemdinli iddianamesi; iddia ettik, Savcı F tipi dedik,yazdık,çizdik,kimse önemsemedi.
-Sonra,Rahip cinayeti; söyledik, anlattık, Trabzon Emniyetine dikkat çektik,failin F tipi bağlantılarına hiç bakılmadı.
-Sonra,Cumhuriyet Gazetesine saldırılar; söyledik,yazdık,Cumhuriyet 'in F tipileri deşifre için yazdıklarından ötürü saldırıya uğradığını iddia ettik,yine çıt yok.
-Sonra,Danıştay saldırısı; olay F tipilerin işi dedik,iddia ettik, konuştuk, F’nin öz yeğeni azmettirici olarak tutuklandı.Kimsenin umurunda değil.
-Sonra Atabeyler operasyonu,iddia ettik,yazdık,anlattık.Tüm tutuklular serbest bırakıldı,basına dosya veren şahıs hala ortada yok.
-Sonra,Dink cinayeti ve “Hepimiz Ermeniyiz” sloganları,yine yazıyoruz, çiziyoruz, biliyoruz, nafile!
Şimdi de bu olaylardan bazıları ile ilginç rastlantılara (ya da bağlantı) bir göz atalım;
-Trabzonda’ki rahip cinayetinde İl Emniyet Müdürü,F tipi olduğu sicili ile kanıtlı R.A.
-Trabzon’da milli futbolcuların tehdit edilmesi,işyerleri ve otolarını kurşunlanması olaylarında İl Emniyet Müdürü, yine R.A..Yardımcısı F tipi İ.A’ nın eşi ile Trabzon’un ünlü bir mafya liderinin eşi koruma şirketi kurmuşlar.Olaylarda bu çerçevede cereyan ediyor.Hakkında açılan soruşturmalar hemen kapanan İ.A. şimdi Mayıs ayında büyük bir ile Emniyet Müdürü olmayı bekliyor.
-R.A. Trabzon’daki müthiş başarıları! Nedeni ile ödüllendirilip Ankara’da ki Emniyet İstihbarat Dairesinin en tepesine oturtuluyor ve bir ay sonra Danıştay saldırısı Ankara’da gerçekleşiyor.Saldırıdan 1 saat sonra,İstihbarat Dairesi çalışmaya başlıyor ve basına yapılan servislerle,emekli askerler vasıtası ile olay ulusalcılara bağlanıyor.
-Aynı R.A.’nın Dairesi Atabeyler operasyonunu yapıyor ve operasyondan 1 saat sonra Genelkurmay Başkanlığı’nın önünde bir şahıs gazetecilere tüm Emniyet dosyasını veriyor.Şahısta yok,Emniyetten ceza alan da.
-Dink cinayetinden 1 saat sonra, “Hepimiz Ermeniyiz” bez pankartları açılıyor.Dink cinayeti zanlıları da Trabzon’dan çıkıyor.İki gündür basında yer aldığı üzere,azmettirici R.A.’nın Trabzon’dan elemanı.Olayı R.A. Trabzon’ da iken haber verdiğini iddia ediyor.O tarihte İstanbul Emniyetine de haber veriliyor.İstanbul Emniyetinde o sıralarda ki İstihbarattan sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı,şimdi büyük bir ile Emniyet Müdürü yapılan F tipi Ş.D..Olayı ciddiye almıyor.Hrant Dink İstanbul’da öldürülüyor...
-Veeeee Trabzon Emniyet Müdürü Reşat ALTAY ile Vali görevden alınıyor.Hem de ALTAY, Ankara’da toplantıda iken.Trabzon’a bile dönmesi istenmiyor.Aynen, zanlının Trabzon’a gelmeden yakalanması gibi.
-Veeee Reşat ALTAY ile ilgili internet ortamında müthiş bir karalama kampanyası başlatılıyor.
-Reşat ALTAY,meslekte hiç birlikte çalışmadığımız,ama tanıdığım, Cumhuriyetçi,Atatürkçü ve iyi bir Terörle Mücadele Polisidir.Eğer Trabzon’da kalsaydı,kendisine ve Trabzon’a yapılan haksız saldırıların gerçek sebeplerini ve Dink cinayetinin F tipi bağlantısını ortaya çıkartabilecek bir kapasiteye sahipti.ALTAY’ı aldılar,diğerleri yerlerinde,Dink olayı kapanmıştır.Geçmiş olsun.Bu büyük Örgütün liderinin ismi de eski bir sanığım olan Ö.D.’dir.Ö.D. kim? Hadi bilin bakalım.
Son günlerde MİT cephesinde garip olaylar cereyan ediyor. MİT Müsteşarı TANER, Akp tarafından atandığı halde, Akp aleyhine konuşuyor izlenimi vererek şu açıklamaları yapıyor;
-“Başroldekiler ve figüranlar değişiyor. Bazı ulus devletler tarih maratonunu kaybedecekler ve ulusal egemenliklerini yitirecekler - Türkiye, rol savaşlarının tam ortasında. 21. yüzyıl güvenlik ortamı, istihbarat fonksiyonlarının önemini olmadığı kadar artırmıştır - Bekle gör ve tutum al politikası gibi bir lüksümüz yok. Yalnız savunmada kalamayız. Elimizdeki tüm kartları iyi kullanmalıyız - Yeni dönemin gereklerine yanıt verebilmek için MİT'i ihtiyaçlara cevap verecek şekilde reorganize etme çalışmalarımız hızla sürüyor - MIT olarak vizyonumuz, ülkemizi tehlikeli dönemden başarıyla çıkarmak ve çocuklarımıza gurur duyacağımız bir gelecek bırakmaktır.”
Sayın Müsteşar bununla da yetinmiyor ve 13/12/2006 da basında şöyle yankı bulan açıklamalar da yapıyor;
“MİT Müsteşarı Emre Taner, devletin geçmişte Hizbullah’ı kullandığını itiraf etti ve ardından da şu ilginç uyarıyı yaptı: 'Şimdi onu yeniden harekete geçirmek isteyenler var. İzliyoruz.'Taner, Hizbullah’ı kimin harekete geçireceğini açıklamadı.”
MİT’in yasalara aykırı bu kabullenme ile yasal olmayan kullanımlarının soruşturulması gerekmektedir.
Son günlerde, MiT’in adam öldürüp öldüremeyeceği de tartışma konusu yapılmaya başlandı.
Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat ÖNEŞ’in yaptığı açıklamalarda cabası.
Tüm bu olanlar, MİT’teki ulusalcılar tasfiye mi edilecek? sorusunu ciddi olarak sorduruyor? Dink cinayeti bu tasfiye için kullanılırsa şaşırmamak gerekir. Öngörümüzün doğru çıkmaması dileği ile,
Şanlı Türk Ordusunu sırtından hançerleyen Arap-Kürt kırması hainlerin amaçlarının ne olduğunu anlamak, ülkemiz üzerinde oynanan, kalleş ve hayâsızca oyunun bozulmasında önemli rol oynayacaktır.
Bilindiği üzere 6 ayı aşkın bir süredir Şemdinli İddianamesi olayı, özellikle malum basının desteğinde kamuoyunu meşgul etmektedir. Olay, Şemdinli’de patlayan bombaların failleri olarak iki silahlı kuvvetler mensubunun sözüm ona halk tarafından yakalanıp yerel mahkemece cezaya çarptırılmasından ibaret değildir elbette. ABD ye bütün varlığını tereddütsüz emanet etmiş, kendisini bu ülkenin istihbarat servisine memnuniyetle kullandıran ABD’de ki ilkokulu bile bitirememiş bir cahil imamın Türkiye’de ki öğrencileri; Savcı, Polis, gazeteci, Avukat, Yargıç vs. cübbeleri ile Türk’ün şanlı ordusuna tuzak düzenlemişlerdir. CIA ve F tipi imamların Ankara’da elele hazırladıkları metni iddianame olarak mahkemeye sunanlar, TSK’ nın zincirleme tüm komutanlarını çetecilikle suçlamışlardır. Peki neden? Aşağıdaki olasılık insanın kanını dondursa da gerçeğe yakın bir senaryodur.
Türkiye, şu günlerde Uluslar arası Adalet Divanı ve Savaş Suçları Mahkemeleri’nin yargılama yetkilerini kabul etmek üzeredir. İktidarın Aksakallı teorisyenleri bu sözleşmeleri belki de sessiz sedasız imzaladılar bile.
Bundan sonra Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgemizde hazır bekleyen bilinen Belediye Başkanları Savaş Suçları Mahkemesine başvurarak “Kürtleri TSK’ nın katlettiğini, bunun sorumlusunun en üstten alta zincirleme TSK’ nın komutanları olduğunu ve yargılanmaları gerektiği” ni talep edeceklerdir. Bu başvuru üzerine bu mahkemede Türk Ordusu Yargılanacak ve mahkemeye sunulan en önemli kanıt F tipi imamlarca hazırlanan İddianame olacaktır. Türkiye Cumhuriyet’i sözüm ona bir Cumhuriyet Savcısı’nın imzaladığı bir iddianame ile savunmasız bırakılacak ve mahkûm ettirilecektir. Bu mahkûmiyetle; “ Doğu ve Güneydoğu bölgemizde, Türk ulusundan ayrı bir ulus olduğu ve bunların Türk Devleti tarafından yok edilmek istendikleri” uluslar arası arenada hukuken kabul edilecek ve Kürtlere self-determinasyon hakkı tanınarak, önce otonomileri sonra bağımsızlıkları tanınacaktır. Amaç, tamı tamamına budur ve ABD’nin son Kürt haritasına uygunluk göstermektedir.
Tüm ulusdaşlarımızın bu ortamda, ulusun temel kurumlarına ve değerlerine eskisinden çok daha aktif ve fazla sahip çıkmaları gerekmektedir.
Ankara’da ki müthiş! Çete baskınını görünce, aklıma kendim geldim. Yani, başıma 2003 yılında gelenleri hatırladım; AKP ’li Başbakan ve bazı Bakanlarla, 21 AKP ’li milletvekili ile Başbakanlığın Müsteşarı ve Örtülü ödeneğin başı da dâhil, birçok, bugünün ulema, şeyh-ül İslam, halife kılıklı tiplerinin hakkında, yolsuzluk ve hırsızlık kökenli görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma, çete kurma vs. birçok suçla ilgili olarak yaptığımız operasyonların, Emniyet İçerisinde ki ve Türkiye’de ki Fetullahçılarla ilgili olarak 2001 yılında başlattığımız proje çalışmalarının, intikamını alma faaliyetleri kapsamında, başımıza çok iş geleceğini tahmin edebiliyordum. Bu işlerin, Emniyet Örgütü içerisindeki F Tipi, resmi üniforma giymiş İMAMLARCA planlandığından da doğrusu haberim vardı. Ama bu kadar acemice işler yapılacağını hiç aklıma getirmemiştim. Adamlarda her şey var; güç, teknik, imam, mürit, mürşit, para, bir de ACEMİ olmasalar vallahi yanmıştık. Tabii, hayat görüşleri iki imamın kafasına sıkıştırılmış tipler, Avukat, savcı, polis te olsalar acemilikten kurtulamıyorlar. Bir türlü müritlikten ileri gidemiyorlar. Nasıl gitsinler, adamların kapasitesi ancak mürit olmak için planlanmış. 12/12/2003 tarihinde, arkadaşım Ş.D. beni telefonla arayarak, “Torna fabrikası olan işyerine Terörle Mücadele Polislerinin geldiğini, İşyerinin, ‘El Kaide Örgütünün bomba imalathanesi’ olduğuna dair bir ihbar üzerine arama yaptıklarını ve benim, işyerine bıraktığım Doktora tez kitaplarıma dikkatle bakarak, kendisine; ‘abi bunlar adil beyin herhalde, biz ihbara baktık bir şey yok ama bir daha gelebilirler’ diyerek gittiklerini” söyledi. Bende doğal olarak, “benim orada suç teşkil eden bi şeyim yok, zaten aramışlar, bir daha gelseler de fark etmez” diyerek teli kapattım. 13/12/2003 günü aynı yer, aynı şube tarafından yeniden basıldı, basılma ki ne basılma, bir gün önce hiçbir suç unsuru bulunmayan yerde, ertesi gün, Daha önce müdürlüğünü yaptığım Organize Suçlar Şubesinin tüm arşivi neredeyse burada bulunuverdi. Tabii, ekleri de vardı,5–10 luk sahte ABD Dolarları, ruhsatsız mermiler, telsizler. Arama,65 yaşındaki bir bekçinin nezaretinde yapılmış, iş yeri sahibi ile benim haberim dahi olmamıştı. Aramadan çıktığı iddia edilen doküman ise Organize Suçlar Şubesi Binasında tutanaklara geçmişti. El Kaide Örgütü’nün bomba imalathanesi olarak arama kararı alınan yerde hata! İle iki arama yapılmış ve tesadüfen! Bana ait olduğu iddia edilen bir kamyon evrak bulunmuştu. Doğal olarak olay, Yeni Şafak ve Zaman’da müthiş manşetlerle yer alıyordu; “Eski Polis Müdürünün arşivi yakalandı.” Hâlbuki ben bu suçlamalara, bu baskın ve haberlerden tam 4 ay sonra muhatap oluyordum. Demek ki birileri yine sahiplerinin adamlarına kuşu uçurmuştu. Daha sonra gözaltına alınan Ş.D. ye Polis şöyle diyordu; “O gün Adil Serdar SAÇAN’ı neden aradın? Bir daha geleceğimizi söyleyen ekibe kaç lira verdin? Bu evrakları Adil Serdar SAÇAN getirdi de sen işine bak. Bizim işimiz Adil’le...”Bu olay hala adli yargıda olduğundan fazla detay vermek istemiyorum. Bazıları yakında mahkûm olduğunda bir daha yazmak isterim doğrusu. Bu müthiş baskın sonucunda, bendeniz hemen meslekten atıldım ve adli yargıya verildim bu hususlardaki davalar devam etmektedir. Şimdi şu tesadüflere bakın; Ankara’da da benim işte olduğu gibi bir ihbar geliyor, bu ihbar üzerine İstihbarat Dairesi destekli Terörle mücadele Şubesi, arama kararı alıyor,-her ihbara arama kararı alırlar ya! -belirtilen yerde arama yapıyor veeee orada müthiş cephaneler bulunuyor. Dahası, arama hemen servise veriliyor. Gazeteler manşetten çeteyi yapıştırıyor. Ama iki gün önce Başbakan’ın çetelere çektiği dikkatte gözlerden kaçmıyor. Sanki operasyon tıpatıp Başbakan’ı doğruluyor. Askeri bir çete. Bu çete Müslümanlara hain saldırılar düzenleme hazırlığında. Bendenizde -hırsız- Müslümanlara operasyon yapmakla suçlanmıştım. Belki şu soruyu sorabilirsiniz, “neden ihbar edip sonra operasyon yapıyorlar? ” Doğrudan operasyon yapamazlar mı? Eğer operasyonlar gerçekten operasyon olsa yaparlar tabii. Ama ulama, bulama, ekleme faaliyetlerini, planlı çalışmayı gizlemek için böyle davranıyorlar. Yasadışı dinledikleri telefonları, ihbarlarla yasal operasyon haline dönüştürüyorlar. Adamlar, devlet olanakları ile yasadışı dinleme yapıyorlar. Bu bir ihbardır. Bu bir ihbardır. Bu bir ihbardır. Daha önce Savcılığa da yaptığımız bu ihbarlara kimse kulak asmamaktadır. Arif olan anladı herhalde bu makaleyi. Sonuç olarak, yöntemleriniz bayatladı, deşifre oldu. Hala anlamıyorsanız anlaşıldığınızı ACEMİSİNİZ KARDEŞİM ACEMİ.
Saygılarımla. NOT; Eleştirileri bekliyorum, bizde her şey kanıtlı. Hem de telefon dinlemesiyle değil, belgelerle.
Emniyetteki örgütün adı: F (Fethullah) tipi Yöneten: Ramazan Akyürek
Adil Serdar Saçan
Aydınlık, 28 Mayıs 2006 Röportaj
Danıştaya yapılan saldırı sonrası yaşanan ‘kamuoyunu yönlendirme’ faaliyetini emniyet içindeki Fethullahçı yapılanma örgütledi. Bu örgütlenmenin başında Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek bulunuyor.
İstihbarat Dairesi, Terör Dairesi, Kaçakçılık Dairesi ve Eğitim Dairesi’nde örgütlenmiş durumdalar ve illerin istihbarat teşkilatları bunların elinde. Teknik dinleme yapan polis birimleri tamamen bunların elinde. Dinlemeyi polis mi yapıyor, yoksa polis üniforması giymiş F tipi adam mı yapıyor? Bunu merak eden savcı varsa ben onları isim isim veririm.
Şemdinli’de savcı iddianameyi yazmadan önce, Meclis Araştırma Komisyonu’na İstihbarat Dairesi’nin Başkanı geliyor. Diyor ki, “hırsız içeride dışarıda aramaya gerek yok.” Onu alıyorlar onun yerine sicilinde “Fethullahçı” yazan birini atıyorlar. Adamlarda hiçbir değişiklik yok. Şemdinli iddianamesi, F Tipi örgütünün araştırmalarına göre yazıldı.
Devletin belirli kademeleri ele geçirilmiş. Bu örgütün başı, bir başka ülkenin istihbarat servisi ne derse onu yapıyor. O ülke, o örgüt vasıtasıyla bizim ülkemize operasyon yapıyor. Burada hem hükümete operasyon yapılıyor, hem de bize yani ulusalcı güçlere…
Aydınlık, 28 Mayıs 2006
Türkiye’de ilk Kaçakçılık ve Organize Suçlar Müdürlüğü 1998 yılında kuruldu. Müdürlüğün İstanbul’daki şubesinin kurucusu Adil Serdar Saçan. Saçan, 5 yıllık görev süresince Ömer Lütfi Topal cinayeti, Malki cinayeti, Korkmaz Yiğit, Albayraklar Holding, İGDAŞ, Akbil ve İSTAÇ gibi operasyonlarını yürüttü. AKP’nin iktidar olmasıyla birlikte görevden alındı. Nedeni, Emniyetteki irticai kadrolaşmaya karşı olması.
Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni Emcet Olcaytu, Dr. Adil Serdar Saçan’la İstanbul’da bürosunda konuştu.
AYDINLIK:
Telefon görüşmemizde “Danıştay saldırısı sonrası yaşanan gelişmeleri Emniyet içindeki Fethullahçı yuvalanmanın organize ettiğini” söylediniz. Bu örgütlenmeyi ve bu olay içindeki rolünü anlatır mısınız?
A. SERDAR SAÇAN:
Polis Koleji’ne 1978 yılında girdim. Birden Işık Evleri’ni buldum karşımda. Bu yıllar Polis Koleji’nin bu örgüt tarafından ele geçirilme dönemidir. Polis Akademisi’nden o dönem mezun ilk komiser yardımcıları -seçilmiş bir grup Polis Koleji’ne gelmişti. Şimdi kolejdeki örgütlenmeyi yapan bu kişilerin hepsi şu anda emniyet müdürü. Bunlardan birisi de şu anki İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek.
İKİ YIL İÇİNDE İL EMNİYET MÜDÜRÜ OLACAKLAR
Komiserler, Kolej’deki öğrencileri Işık Evleri’ne götürmeye başladılar. Bizim dönemimizden Işık Evi eğitimi almış birçok kişi var. Önümüzdeki 2 yıl içinde onlar il emniyet müdürü seviyesine çıkacaklar. Şu anda müdür yardımcısı durumundalar. O tarihten sonra Polis Koleji ve Polis Akademisi, daha sonra Polis Okulları bu F Tipi örgütlenmenin (Fethullah Gülen örgütlenmesi – Aydınlık’ın notu) eline geçti. Ve emniyet örgütünün yönetici kesiminin büyük bir bölümü, bunlardan oldu.
ÖZAL DÖNEMİNDE ÇIKAN ÖZEL YASA
1985 yılında, “Özel Sınıf” adı altında polis koleji değil, üniversiteyi bitirmiş olan kişileri de aldılar. Bir sene eğitip, 1986 yılında amir yaptılar. Atatürk, Polis Koleji’ni, Cumhuriyet’e bağlı bir polis teşkilatı yetişsin diye kurmuştu. Ama 1985 yılında. Özal döneminde bir yasa çıkarıldı. Böylece; örneğin İlahiyatı bitirmiş adam Polis Koleji’ne girmeden, sınavla Polis Akademisi’ne girdi. 8 ay eğitim görüp, Kolej ve Akademi mezunları gibi yetki sahibi oldular. Bunların büyük bir bölümü “F tipi”dir (Fethullah Tipi) . Bunlar şu anda il emniyet müdür yardımcısı düzeyindeler. Önümüzdeki sene itibariyle birinci sınıf emniyet müdürü olacaklar. Emniyet örgütlenmesi içindeki üst yapılanmanın büyük bir bölümü şu anda ne yazık ki, örgütün kontrolüne geçti. Dolayısıyla emniyet birimleri de F tipi örgütlenmenin kontrolüne geçti. Işık Evleri eğitiminden geçmiş emniyet müdürleri, imam emniyet müdürleri... Üzerlerinde resmi üniforma var ama üniformanın arkasında çok ciddi bir örgütlenmeye bağlı emniyet mensupları var.
“SAVCILARA İSİM VERİRİM”
AYDINLIK:
Emniyet Genel Müdürü, Danıştay’a saldırı olayının arkasında, adı belli olmayan bir örgütün varlığından bahsediyor? SAÇAN:
Ben F Tipi örgütten bahsediyorum. İstihbarat Dairesi, Terör Dairesi, Kaçakçılık Dairesi ve Eğitim Dairesi’nde örgütlenmiş durumdalar ve illerin istihbarat teşkilatları bunların elinde. Teknik dinleme yapan polis birimleri tamamen bunların elinde. Dinlemeyi polis mi yapıyor, yoksa polis üniforması giymiş F tipi adam mı yapıyor? Bunu merak eden savcı varsa ben onları isim isim veririm.
F TİPİ ÖRGÜT SOKAKLARI İZLİYOR
Dinleme kapsamında MOBESE (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu) diye bir sistem kurdular. Bu sistem bütün sokakları izliyor. Yasal alt yapısı yok. Her yere bir kamera koydular ama her sokağa kamera koyan devlet Danıştay’a kamera koymayı unutmuş. MOBESE’yi kuran firma, bu sistemi kuran örgüt, biraz önce bahsetmiş olduğum grubun kontrolünde.
DANIŞTAY SALDIRISI VE ÖNCESİ
Son olayda Cumhuriyet’e doğrudan sıkılmış bir kurşun var. Atatürkçü olduğu, Cumhuriyetçi olduğu, laik olduğu kesin olan bir üst yargıya Cumhuriyet tarihinde ilk defa sıkılmış bir kurşun. Danıştay’a yapılan saldırı sonrası yaşanan “kamuoyunu yönlendirme” faaliyetini Emniyet içindeki Fethullahçı yapılanma örgütledi. Bu örgütlenmenin başında Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek bulunuyor.
Ancak son olaylar yaşanmadan önce Türkiye’de bir takım olaylar oldu. Bunlardan bazı örnekler vereceğim.
Bir terörle mücadele komiseri, 2001 veya 2002 senesinde Çağdaş Eğitim Vakfı’nda bir kaset buluyor. Önce sızıyor oraya güya komiser. Ve sonra arama yapılıyor vakıfta ve orada kaset bulunuyor. Kaseti bir dinliyorlar. Fethullan Gülen’le ilgili soruşturma yapmakta olan Nuh Mete Yüksel’in seks kaseti. Tesadüfe bakın şimdi. Kim yapıyor operasyonu? Devlet yapıyor ama; devlete sızma, üniforma giyme budur yani. Peşinden Nuh Mete Yüksel görevden alınıyor, sürülüyor.
YÜKSEK YARGIYA SALDIRININ MERKEZİ DE AYNI
Peşinden tekniğe dayalı bir istihbarat operasyonu daha. Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya olayı. Yöntemi bildiğim için söylüyorum. Özkaya laiklikle ilgili bir konuşma yapıyor, laikliği başka tarif eden grup bunu beğenmiyor. Ve Eraslan Özkaya birden bire Alaaddin Çakıcı ile ilişkilendiriliveriyor. Soruşturma yapılınca adamın suçsuzluğu ortaya çıkıyor ama daha evraklar adliyeye gitmeden basında çarşaf çarşaf yazıyor. Burada da operasyonu yapan istihbarat ve kaçakçılık daireleri.
Danıştaya silahlı saldırı yapıldı. Fakat yüksek yargıya yapılan silahsız saldırılar daha önemli. Yüksey yargıya Yargıtay Başkanı’nın şahsında saldırı yapıldı.
Hemen devamında AKP’nin bir milletvekili (TBMM Dokunulmazlıkları Araştırma Komisyonu Başkanı Hüsrev Kutlu – Aydınlık’ın notu) diyor ki “yargıya güvenmiyoruz”. Akabinde Kaçakçılık, İstihbarat Daire Başkanlıkları “Neşter” diye bir operasyon başlatıyorlar. Yargıtay’a otomatik tüfekle saldırı gibi bir olay. “Yargıtay’ın yargıçları, rüşvet aldı” diye telefon görüşmeleri yayınlanıyor. Yüksek yargıçlar karalanıyor. Yargıtay Genel Sekreterliği topa tutuluyor. Sonuçta hepsi beraat ediyor.
BDDK OPERASYONU Bunun peşenden BDDK Başkanı Engin Akçakoca ele alındı. Adamın evinin yanında bir depo bulunuyor. Evraklar bulunuyor ihbar gelmiş falan filan. Adam “lanet olsun” dedi gitti. Hedef gösteriliyor. Polis hazır. Polis dediğim, bizim Türkiye Cumhuriyeti polisi değil.
FERHAT SARIKAYA IŞIK EVLERİNE GİTMİŞ Mİ? ARAŞTIRILSIN Devam ediyorum... Van 100. Yıl Üniversitesi meselesi. Orada hedef kim? Üniversiteler. Neden Çete’ye sokuldu orada rektör. Çünkü o tarihteki mevzuata göre telefonları dinlemek için çete mensubu olması lazım. Hemen İstihbarat Dairesi ve malum örgüt faaliyete başladı. Daha enteresan bir şey. Rektör Aşkın’ın avukatı (TBB eski başkanı Teoman Evren-Aydınlık’ın notu) Ankara’da, şimdiki Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok’la birlikte aynı büroyu kullanıyor. Bu büroya giriliyor, talan ediliyor. Bu da yüksek teknik kullanabilecek kişiler tarafından yapılabilecek bir arama. Ondan sonra da Şemdinli olayı meydana geliyor. Burada da askere kurşun sıkılıyor. Herkes bu savcı yetkisini aştı falan filan dedi. Peki bu savcı kim? Son olayda Muzaffer Tekin’in dedesine kadar araştırıyorsun. Bu savcıyı araştırdılar mı? Bu savcı ışık evlerine hiç gitmiş mi acaba? Şemdinli’de bir güç gösterisi var. TSK’nın en üst düzeydeki paşası çetecilikle suçlanıyor. Bu güce kim sahip Türkiye’de. Dikkat edin. Şemdinli’de savcı iddianameyi yazmadan önce, Meclis Araştırma Komisyonu’na İstihbarat Dairesi’nin Başkanı geliyor. Diyor ki, “hırsız içeride dışarıda aramaya gerek yok” Onu alıyorlar onun yerine sicilinde “Fethullahçı” yazan birini atıyorlar. Adamlarda hiçbir değişiklik yok. Şemdinli iddianamesi, F Tipi örgütünün araştırmalarına göre yazıldı.
SAVCI İSTANBUL POLİSİ HAKKINDA SORUŞTURMA AÇMALI
AYDINLIK: Son soruşturmada da Bakan Mehmet Ali Şahin, “Süprizlere hazır olun” dedi.
SAÇAN: Somut olay şu. Cumhuriyet Gazetesi üç defa bombalandı. Birinci bombalamada, tamam, polis olarak bu eylemi yersiniz. İkinciyi yemezsin, gazetenin önünde tedbirini alırsın. Bu olay örneğin Zaman Gazetesi’ne olsaydı, ikinci eylem yapılabilir miydi? İddia ediyorum yapılamazdı. Neden oraya bir izleme aracı atmıyorsunuz. Üçüncüyü de attılar. Ekipler orada duruyor, adamlar yürüyüp gitti. Aynı adamlar Danıştay’da Cumhuriyet’in hâkimini katletti. Ondan sonra polis çıkıp “biz başarılıyız” diyor. Aynı yerde üç olay oluyorsa bir kere bu görevlilerin yakasından tutacaksın. Hiç soruşturma açıldı mı bunlar hakkında? Aksine ödüller veriliyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın bu konuda soruşturma açması lazım. En azından “görevi ihmal” var burada. Ondan sonra Ankara adamı yakalayınca İstanbul polisi, “Ben bu adamları vermem, bu adamlar Cumhuriyet Gazetesi’ne bomba attı” diyor. Ankara’daki eylem olmasaydı sen yakalayamıyordun ki bunu. Bence o adam oraya yakalanmak için gitti zaten. Bu ya görevi ihmaldir, ya da acemilik sebebiyle ölüme sebebiyettir. Bir komplo varsa komplo buradan başlıyor.
SAÇAN: Tabii tabii. İstihbarat dairesi, kaçakçılık dairesi. Dikkat edin hepsi tekniğe dayalı. Telefon görüşmeleri... Eraslan Özkaya telefonla görüşmüş, bir avukatın bürosunda Nuh Mete Yüksel’le ilgili kaset çekiliyor. Planlı... Danıştay saldırısı öncesi de Başbakan, “Danıştay 2. Daire’nin kararı şöyle böyle” dedi saldırı oldu. Polis Yargıtay’a operasyon yaptı.
BASIN İŞİN PSİKOLOJİK HAREKATINI YAPIYOR
AYDINLIK: Basın, polisten gelen bilgileri sorgulamadan bunun peşinde koşturup gidiyor. Muzaffer Tekin bağlantısı diye bir şey ortaya atıldı. Basının bilgi yetersizliğinden mi?
SAÇAN: Basın ne veriliyorsa onu yazıyor. O merkez aynı zamanda bu işin psikolojik harekâtını da yapıyor. Onlar ne verirse basın da onu yazıyor.
AYDINLIK: Tüm bunları kim planlıyor?
SAÇAN: Şemdinli olayıyla bu iki olaya baktığınızda bu olaydan zarar görenlerden biri kabul etsek de etmesek de hükümet. İkincisi, ulusalcı olan bir yargıç öldü, ulusalcı olan bir grup zarar gördü. Bir de askere bağladılar işi. Bu iki gücü “İstediğim an kafa kafaya tokuştururum” diyen üçüncü bir güç çıkıyor ortaya. Bu üçüncü gücü destekleyen yer neresi? Biraz evvel bahsettiğim devlete sızmış olan, “biz X imamına bağlıyız” diyen grup. Bunlar taşeron. Planlayan kim peki? İran meselesinde hem hükümet hem ordu bir merkezin verdiği işi yapmadılar veya geciktiriyorlar. Devletin belirli kademeleri ele geçirilmiş. Bu örgütün başı, bir başka ülkenin istihbarat servisi ne derse onu yapıyor. O ülke, o örgüt vasıtasıyla bizim ülkemize operasyon yapıyor. Burada hem hükümete operasyon yapılıyor, hem de bize yani ulusalcı güçlere…
O güç diyor ki, “siz biz ne dersek yapmak zorundasınız. Yapmadığınız zaman biz artık sizin ülkenizde Danıştay’ı basacak güçteyiz. Yarın kafamızı bozarsanız Milli Güvenlik Kurulunu da basarız” diyor adam yani.
Dün; kendi deyimi ile; 'bir Ermeni Türkiyeli' vurularak öldürüldü.Tarz Türke yakışır değil.Silahsıza silah çekmek bizim töremize uymaz.Ama üzüldün mü diye soranlara baştan söyliyeyim.İki gün önce toprağa verilen,babası, ben Muş Terörle Mücadele Müdürü iken yanımda çalışmış, namuslu,şerefli,haysiyetli bir Polis Memurunun çocuğu olan Astsubay AYDIN'ın şehadetine,PKK lılar,Dink Kafalı Ermeniler ne kadar üzüldüyse o kadar üzüldüm.
Dink,davasına inanmış bir Ermeni'dir ve bir çok Ermeni'nin aksine, Ermeni asıllı Türküm yerine Ermeni Türkiyeliyim demiştir.Yani,Küresel emperyalisttir.Hal böyle olunca,midesi küresel azgın emperyalistlere bağlı tüm Türk ve Müslüman bozuntuları birden bire Dink leş tiler.Dün müthiş hızlı bir organizasyonla, 'Hepimiz Ermeniyiz', 'Hepimiz Dinkiz' pankartları ile Şişli ile Taksim arasını saatlerce trafiğe kapattılar.Bizim Polis neredeyse mum yakıp protestolara destek olacak bir tavır içerisindeydi.(Fındık üreticisini yol kapatıyor diye Polise zorla dövdürenler,dün nedense bu yol kapatmalara destek oluyorlardı)
Yukarıdaki pankartları taşıyan,Müslüman ve Türk ana babadan olanlara sözüm şu; 'Siz Ermeni Tohumu olabilirsiniz, ben değilim.Siz Türklüğe hakaretten mahkum olmuş Dink olabilirsiniz,ben değilim.'
Bundan on yıl önce Azeri kardeşlerimizi,çocukları, kadın kızlarımızı kalleşçe öldüren Ermeniler,onları öldürünce; 'Biz Türküz,yaşasın halkların kardeşliği dediler mi? '
Yuh size,yazık size,ayıp size Ermeni tohumları.
Müslümanların oylarını almak için neler yaptıkları malum olan TRE'nin danışmanı Ö.Ç. öneriyor; 'yakın dostum Dink'i Türk Bayrağına sarıp gömelim'.Yuh sana,yazık sana,ayıp sana.Herkes dostuyla haşrolunur elbet.O bizi ilgilendirmez de milletin karşısına çıkıp müslümanlık naraları atmayın.
İTO Başkanı Danıştay saldırısından sonra; 'fazla büyütmeyin piyasalar tedirgin olur' diyordu.Dink olayında piyasalar tedirgin olmuyor mu, neden büyütüyorsunuz kardeşim?
İstanbul'da başta Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere tüm AKP Belediye Başkanları ve il Örgütü Ermeni gazetesinde taziyede.Şehit cenazelerine de böyle tam kadro bekleriz müslüman kardeşler!
Danıştay saldırısında iki bakanı acilen görevlendirmeyenler, Hablemitoğlu cinayetini unutanlar,yuh size,yazık size,ayıp size.
Bakalım daha neler göreceğiz.Papaz cübbesi giymiş müslümanların cenazelerini Kiliseden kaldırmak bu milletin şanındandır.
Bu yazıya 'Farkedilmişler İşbaşında' başlığını atsam belki daha iyi olurdu. Ama, bugün daha önce değindiğim bir örgütü deşifreye devam edeceğim için bu başlığı attım.
Akp iktidara geldikten bu yana ülkede bir takım garip olaylar oluyor,failler çoğunlukla yakalanıyor,ama örgüt bulunamıyor.Örgüt bulunamayınca,olaylar devam ediyor.Örgütü,bir örgütlü suçlar uzmanı olarak anlatıyoruz, yetkililer anlamıyor.Bir kez daha yazalım dedik.Bakalım ne olacak?
Danıştay saldırısının hemen ardından Aydınlık Dergisi ile yaptığım söyleşide; 'ABD desteğinde birilerinin,ülkemizde ortaya çıkıp, güç olduklarını kanıtlamak için eylemler yaptıklarını,bu eylemleri ulusalcılara mal ettiklerini söylemiş ve durdurulmaları için MGK'yı basmalarının mı gerektiğini'sormuştum.
Sular duruldu,farkedilmişler toparlandı. DİNK cinayeti ile yeniden işbaşında geçtiler.
-Sonra,Şemdinli iddianamesi; iddia ettik, Savcı F tipi dedik,yazdık,çizdik,kimse önemsemedi.
-Sonra,Rahip cinayeti; söyledik, anlattık, Trabzon Emniyetine dikkat çektik,failin F tipi bağlantılarına hiç bakılmadı.
-Sonra,Cumhuriyet Gazetesine saldırılar; söyledik,yazdık,Cumhuriyet 'in F tipileri deşifre için yazdıklarından ötürü saldırıya uğradığını iddia ettik,yine çıt yok.
-Sonra,Danıştay saldırısı; olay F tipilerin işi dedik,iddia ettik, konuştuk, F’nin öz yeğeni azmettirici olarak tutuklandı.Kimsenin umurunda değil.
-Sonra Atabeyler operasyonu,iddia ettik,yazdık,anlattık.Tüm tutuklular serbest bırakıldı,basına dosya veren şahıs hala ortada yok.
-Sonra,Dink cinayeti ve “Hepimiz Ermeniyiz” sloganları,yine yazıyoruz, çiziyoruz, biliyoruz, nafile!
Şimdi de bu olaylardan bazıları ile ilginç rastlantılara (ya da bağlantı) bir göz atalım;
-Trabzonda’ki rahip cinayetinde İl Emniyet Müdürü,F tipi olduğu sicili ile kanıtlı R.A.
-Trabzon’da milli futbolcuların tehdit edilmesi,işyerleri ve otolarını kurşunlanması olaylarında İl Emniyet Müdürü, yine R.A..Yardımcısı F tipi İ.A’ nın eşi ile Trabzon’un ünlü bir mafya liderinin eşi koruma şirketi kurmuşlar.Olaylarda bu çerçevede cereyan ediyor.Hakkında açılan soruşturmalar hemen kapanan İ.A. şimdi Mayıs ayında büyük bir ile Emniyet Müdürü olmayı bekliyor.
-R.A. Trabzon’daki müthiş başarıları! Nedeni ile ödüllendirilip Ankara’da ki Emniyet İstihbarat Dairesinin en tepesine oturtuluyor ve bir ay sonra Danıştay saldırısı Ankara’da gerçekleşiyor.Saldırıdan 1 saat sonra,İstihbarat Dairesi çalışmaya başlıyor ve basına yapılan servislerle,emekli askerler vasıtası ile olay ulusalcılara bağlanıyor.
-Aynı R.A.’nın Dairesi Atabeyler operasyonunu yapıyor ve operasyondan 1 saat sonra Genelkurmay Başkanlığı’nın önünde bir şahıs gazetecilere tüm Emniyet dosyasını veriyor.Şahısta yok,Emniyetten ceza alan da.
-Dink cinayetinden 1 saat sonra, “Hepimiz Ermeniyiz” bez pankartları açılıyor.Dink cinayeti zanlıları da Trabzon’dan çıkıyor.İki gündür basında yer aldığı üzere,azmettirici R.A.’nın Trabzon’dan elemanı.Olayı R.A. Trabzon’ da iken haber verdiğini iddia ediyor.O tarihte İstanbul Emniyetine de haber veriliyor.İstanbul Emniyetinde o sıralarda ki İstihbarattan sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı,şimdi büyük bir ile Emniyet Müdürü yapılan F tipi Ş.D..Olayı ciddiye almıyor.Hrant Dink İstanbul’da öldürülüyor...
-Veeeee Trabzon Emniyet Müdürü Reşat ALTAY ile Vali görevden alınıyor.Hem de ALTAY, Ankara’da toplantıda iken.Trabzon’a bile dönmesi istenmiyor.Aynen, zanlının Trabzon’a gelmeden yakalanması gibi.
-Veeee Reşat ALTAY ile ilgili internet ortamında müthiş bir karalama kampanyası başlatılıyor.
-Reşat ALTAY,meslekte hiç birlikte çalışmadığımız,ama tanıdığım, Cumhuriyetçi,Atatürkçü ve iyi bir Terörle Mücadele Polisidir.Eğer Trabzon’da kalsaydı,kendisine ve Trabzon’a yapılan haksız saldırıların gerçek sebeplerini ve Dink cinayetinin F tipi bağlantısını ortaya çıkartabilecek bir kapasiteye sahipti.ALTAY’ı aldılar,diğerleri yerlerinde,Dink olayı kapanmıştır.Geçmiş olsun.Bu büyük Örgütün liderinin ismi de eski bir sanığım olan Ö.D.’dir.Ö.D. kim? Hadi bilin bakalım.
Son günlerde MİT cephesinde garip olaylar cereyan ediyor. MİT Müsteşarı TANER, Akp tarafından atandığı halde, Akp aleyhine konuşuyor izlenimi vererek şu açıklamaları yapıyor;
-“Başroldekiler ve figüranlar değişiyor. Bazı ulus devletler tarih maratonunu kaybedecekler ve ulusal egemenliklerini yitirecekler - Türkiye, rol savaşlarının tam ortasında. 21. yüzyıl güvenlik ortamı, istihbarat fonksiyonlarının önemini olmadığı kadar artırmıştır - Bekle gör ve tutum al politikası gibi bir lüksümüz yok. Yalnız savunmada kalamayız. Elimizdeki tüm kartları iyi kullanmalıyız - Yeni dönemin gereklerine yanıt verebilmek için MİT'i ihtiyaçlara cevap verecek şekilde reorganize etme çalışmalarımız hızla sürüyor - MIT olarak vizyonumuz, ülkemizi tehlikeli dönemden başarıyla çıkarmak ve çocuklarımıza gurur duyacağımız bir gelecek bırakmaktır.”
Sayın Müsteşar bununla da yetinmiyor ve 13/12/2006 da basında şöyle yankı bulan açıklamalar da yapıyor;
“MİT Müsteşarı Emre Taner, devletin geçmişte Hizbullah’ı kullandığını itiraf etti ve ardından da şu ilginç uyarıyı yaptı: 'Şimdi onu yeniden harekete geçirmek isteyenler var. İzliyoruz.'Taner, Hizbullah’ı kimin harekete geçireceğini açıklamadı.”
MİT’in yasalara aykırı bu kabullenme ile yasal olmayan kullanımlarının soruşturulması gerekmektedir.
Son günlerde, MiT’in adam öldürüp öldüremeyeceği de tartışma konusu yapılmaya başlandı.
Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat ÖNEŞ’in yaptığı açıklamalarda cabası.
Tüm bu olanlar, MİT’teki ulusalcılar tasfiye mi edilecek? sorusunu ciddi olarak sorduruyor? Dink cinayeti bu tasfiye için kullanılırsa şaşırmamak gerekir. Öngörümüzün doğru çıkmaması dileği ile,
Şanlı Türk Ordusunu sırtından hançerleyen Arap-Kürt kırması hainlerin amaçlarının ne olduğunu anlamak, ülkemiz üzerinde oynanan, kalleş ve hayâsızca oyunun bozulmasında önemli rol oynayacaktır.
Bilindiği üzere 6 ayı aşkın bir süredir Şemdinli İddianamesi olayı, özellikle malum basının desteğinde kamuoyunu meşgul etmektedir. Olay, Şemdinli’de patlayan bombaların failleri olarak iki silahlı kuvvetler mensubunun sözüm ona halk tarafından yakalanıp yerel mahkemece cezaya çarptırılmasından ibaret değildir elbette. ABD ye bütün varlığını tereddütsüz emanet etmiş, kendisini bu ülkenin istihbarat servisine memnuniyetle kullandıran ABD’de ki ilkokulu bile bitirememiş bir cahil imamın Türkiye’de ki öğrencileri; Savcı, Polis, gazeteci, Avukat, Yargıç vs. cübbeleri ile Türk’ün şanlı ordusuna tuzak düzenlemişlerdir. CIA ve F tipi imamların Ankara’da elele hazırladıkları metni iddianame olarak mahkemeye sunanlar, TSK’ nın zincirleme tüm komutanlarını çetecilikle suçlamışlardır. Peki neden? Aşağıdaki olasılık insanın kanını dondursa da gerçeğe yakın bir senaryodur.
Türkiye, şu günlerde Uluslar arası Adalet Divanı ve Savaş Suçları Mahkemeleri’nin yargılama yetkilerini kabul etmek üzeredir. İktidarın Aksakallı teorisyenleri bu sözleşmeleri belki de sessiz sedasız imzaladılar bile.
Bundan sonra Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgemizde hazır bekleyen bilinen Belediye Başkanları Savaş Suçları Mahkemesine başvurarak “Kürtleri TSK’ nın katlettiğini, bunun sorumlusunun en üstten alta zincirleme TSK’ nın komutanları olduğunu ve yargılanmaları gerektiği” ni talep edeceklerdir. Bu başvuru üzerine bu mahkemede Türk Ordusu Yargılanacak ve mahkemeye sunulan en önemli kanıt F tipi imamlarca hazırlanan İddianame olacaktır. Türkiye Cumhuriyet’i sözüm ona bir Cumhuriyet Savcısı’nın imzaladığı bir iddianame ile savunmasız bırakılacak ve mahkûm ettirilecektir. Bu mahkûmiyetle; “ Doğu ve Güneydoğu bölgemizde, Türk ulusundan ayrı bir ulus olduğu ve bunların Türk Devleti tarafından yok edilmek istendikleri” uluslar arası arenada hukuken kabul edilecek ve Kürtlere self-determinasyon hakkı tanınarak, önce otonomileri sonra bağımsızlıkları tanınacaktır. Amaç, tamı tamamına budur ve ABD’nin son Kürt haritasına uygunluk göstermektedir.
Tüm ulusdaşlarımızın bu ortamda, ulusun temel kurumlarına ve değerlerine eskisinden çok daha aktif ve fazla sahip çıkmaları gerekmektedir.
Ankara’da ki müthiş! Çete baskınını görünce, aklıma kendim geldim. Yani, başıma 2003 yılında gelenleri hatırladım; AKP ’li Başbakan ve bazı Bakanlarla, 21 AKP ’li milletvekili ile Başbakanlığın Müsteşarı ve Örtülü ödeneğin başı da dâhil, birçok, bugünün ulema, şeyh-ül İslam, halife kılıklı tiplerinin hakkında, yolsuzluk ve hırsızlık kökenli görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma, çete kurma vs. birçok suçla ilgili olarak yaptığımız operasyonların, Emniyet İçerisinde ki ve Türkiye’de ki Fetullahçılarla ilgili olarak 2001 yılında başlattığımız proje çalışmalarının, intikamını alma faaliyetleri kapsamında, başımıza çok iş geleceğini tahmin edebiliyordum. Bu işlerin, Emniyet Örgütü içerisindeki F Tipi, resmi üniforma giymiş İMAMLARCA planlandığından da doğrusu haberim vardı. Ama bu kadar acemice işler yapılacağını hiç aklıma getirmemiştim. Adamlarda her şey var; güç, teknik, imam, mürit, mürşit, para, bir de ACEMİ olmasalar vallahi yanmıştık. Tabii, hayat görüşleri iki imamın kafasına sıkıştırılmış tipler, Avukat, savcı, polis te olsalar acemilikten kurtulamıyorlar. Bir türlü müritlikten ileri gidemiyorlar. Nasıl gitsinler, adamların kapasitesi ancak mürit olmak için planlanmış. 12/12/2003 tarihinde, arkadaşım Ş.D. beni telefonla arayarak, “Torna fabrikası olan işyerine Terörle Mücadele Polislerinin geldiğini, İşyerinin, ‘El Kaide Örgütünün bomba imalathanesi’ olduğuna dair bir ihbar üzerine arama yaptıklarını ve benim, işyerine bıraktığım Doktora tez kitaplarıma dikkatle bakarak, kendisine; ‘abi bunlar adil beyin herhalde, biz ihbara baktık bir şey yok ama bir daha gelebilirler’ diyerek gittiklerini” söyledi. Bende doğal olarak, “benim orada suç teşkil eden bi şeyim yok, zaten aramışlar, bir daha gelseler de fark etmez” diyerek teli kapattım. 13/12/2003 günü aynı yer, aynı şube tarafından yeniden basıldı, basılma ki ne basılma, bir gün önce hiçbir suç unsuru bulunmayan yerde, ertesi gün, Daha önce müdürlüğünü yaptığım Organize Suçlar Şubesinin tüm arşivi neredeyse burada bulunuverdi. Tabii, ekleri de vardı,5–10 luk sahte ABD Dolarları, ruhsatsız mermiler, telsizler. Arama,65 yaşındaki bir bekçinin nezaretinde yapılmış, iş yeri sahibi ile benim haberim dahi olmamıştı. Aramadan çıktığı iddia edilen doküman ise Organize Suçlar Şubesi Binasında tutanaklara geçmişti. El Kaide Örgütü’nün bomba imalathanesi olarak arama kararı alınan yerde hata! İle iki arama yapılmış ve tesadüfen! Bana ait olduğu iddia edilen bir kamyon evrak bulunmuştu. Doğal olarak olay, Yeni Şafak ve Zaman’da müthiş manşetlerle yer alıyordu; “Eski Polis Müdürünün arşivi yakalandı.” Hâlbuki ben bu suçlamalara, bu baskın ve haberlerden tam 4 ay sonra muhatap oluyordum. Demek ki birileri yine sahiplerinin adamlarına kuşu uçurmuştu. Daha sonra gözaltına alınan Ş.D. ye Polis şöyle diyordu; “O gün Adil Serdar SAÇAN’ı neden aradın? Bir daha geleceğimizi söyleyen ekibe kaç lira verdin? Bu evrakları Adil Serdar SAÇAN getirdi de sen işine bak. Bizim işimiz Adil’le...”Bu olay hala adli yargıda olduğundan fazla detay vermek istemiyorum. Bazıları yakında mahkûm olduğunda bir daha yazmak isterim doğrusu. Bu müthiş baskın sonucunda, bendeniz hemen meslekten atıldım ve adli yargıya verildim bu hususlardaki davalar devam etmektedir. Şimdi şu tesadüflere bakın; Ankara’da da benim işte olduğu gibi bir ihbar geliyor, bu ihbar üzerine İstihbarat Dairesi destekli Terörle mücadele Şubesi, arama kararı alıyor,-her ihbara arama kararı alırlar ya! -belirtilen yerde arama yapıyor veeee orada müthiş cephaneler bulunuyor. Dahası, arama hemen servise veriliyor. Gazeteler manşetten çeteyi yapıştırıyor. Ama iki gün önce Başbakan’ın çetelere çektiği dikkatte gözlerden kaçmıyor. Sanki operasyon tıpatıp Başbakan’ı doğruluyor. Askeri bir çete. Bu çete Müslümanlara hain saldırılar düzenleme hazırlığında. Bendenizde -hırsız- Müslümanlara operasyon yapmakla suçlanmıştım. Belki şu soruyu sorabilirsiniz, “neden ihbar edip sonra operasyon yapıyorlar? ” Doğrudan operasyon yapamazlar mı? Eğer operasyonlar gerçekten operasyon olsa yaparlar tabii. Ama ulama, bulama, ekleme faaliyetlerini, planlı çalışmayı gizlemek için böyle davranıyorlar. Yasadışı dinledikleri telefonları, ihbarlarla yasal operasyon haline dönüştürüyorlar. Adamlar, devlet olanakları ile yasadışı dinleme yapıyorlar. Bu bir ihbardır. Bu bir ihbardır. Bu bir ihbardır. Daha önce Savcılığa da yaptığımız bu ihbarlara kimse kulak asmamaktadır. Arif olan anladı herhalde bu makaleyi. Sonuç olarak, yöntemleriniz bayatladı, deşifre oldu. Hala anlamıyorsanız anlaşıldığınızı ACEMİSİNİZ KARDEŞİM ACEMİ.
Saygılarımla. NOT; Eleştirileri bekliyorum, bizde her şey kanıtlı. Hem de telefon dinlemesiyle değil, belgelerle.
Dr.Adil Serdar SAÇAN İstanbulda Organize Suçlarla Mücadele Şube müdürlüğünü kuran ve görevde bulunduğu süre boyunca namerde boyun eymeyen onur timsali bir kişiliktir. Bu ismi anımsayamayanlar için bir siteden, başkasının ağzından yaptığım alıntıyı aşağıya ekliyorum: VEKİL seçtirilen PKK'lı kızın hapishaneden alınıp taşınmasına Dr. Saçan'ın tanıklık ettiğini yazmıştım.. Sayın Saçan, gördüklerini yazdı, ben de izniyle aynen bu köşeye taşıyorum.. Bakın, iktidarın görevden aldığı önemli bir eski polis müdürünün isyanı şöyle.. Üniversiteden çıkıp Avrupa yakasına giderken, FSM köprü yolu Tem 6'da trafikten canımız çıkarken, bir de baktım ki, sağım, solum, önüm, arkam PKK'lı bir sürü hain dolu. Arabalardan DTP bayrakları sallanıyor, bazı hainler zafer işaretleri yapıyor, salyaları ağzından akan militan tipli hıyarlar, İstanbul'un göbeğinde bölücü slogan atıp, bölücü parti bayraklarını sanki baston yutmuş gibi dimdik tutuyor. Sağımdan giden bir minibüsten bir PKK'lı bana bakıp zafer işareti yapınca; 'Ulan o ellerini kırarım senin' dedim. Çaprazımdaki Kango'dan bir delikanlı; 'Ağabey biz kırarız sen üzülme' deyiverdi. O da yalnızdı ve basıyordu lafı. Çıt çıkmadı. 5 kilometre yan yana gittik, o el kalkmadı bir daha. Ne zaman yol kenarındaki polisi gördüler, yine başladı zafer işaretine. Şöyle bir baktım, o vefakar eski meslektaşlarıma, çiğ çiğ yiyecekler bıraksalar ama yapamıyorlar. Giden, cezaevinden tahliye olan, yeni milletvekili Kandil'li PKK'liye. Öyle ya, Kandil Dağı'ndan gelmiş, yakalanmış, cezaevine girmiş, milletvekili seçilip tahliye olmuştu. Bir konvoy sormayın. İnsan kahroluyor. Ben nasıl kahrolmam ki; Kandil Dağı'nda değil de, Atatürk'ün kurduğu Polis Koleji'nde eğitim aldım diye altı defa meslekten attı beni AKP İktidarı. 3 yılı Muş'ta TEM müdürlüğü olmak üzere yaklaşık 6 yıl bu PKK illetiyle mücadele ettim. Mafya, irticai örgütler, kaçakçılar cabası. Altıdan ikisi, işkenceden. İkisinden de beraat ettim Adli Yargıda. Ama AKP'nin Diyarbakırlı Bakanı atacaksınız diyordu, attılar. İkisinden de İdari Yargı kararı ile döndüm. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı olmadığım için attılar işte. O muhtereme! övgüler düzdüler. Altıdan ikisi, Susurluk sanığı bir kumarhanecinin hakkındaki şike iddialarının basında yer almasının sebebinin benim olduğum gerekçesiydi. Yani, muhterem (!) hakkında basında haber çıkmasından sorumlu tutulup iki kez meslekten çıkartıldım. Yargıda bu davaları da kazandım. Ama 33.000 insanı öldürten 'Sayın' oldu, biz yine adam addedilmedik bu ülkede. Altıda biri, sözüm ona devlete ait belgeleri kurum dışına çıkarma iddiası. Bununla ilgili davalar sürüyor. Uluslararası teröristlere kefil olanlar, çocukları Kürt mafyasının hamiliğini yapanlar karar vermişti bir kere, bizden ancak 'kelle' olurdu. Aldılar silahlarımı, kimliğimi, korumasız bıraktılar. Yargı; 'koruyacaksınız' dedi, hala korumuyorlar. Ama Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı'nı Türk Polisi ile koruyorlar. Altıda sonuncusu; mafya tetikçisinin biri; 'Arsa verdim ona' diyor. Tapu kayıtları orada, kendi atadıkları müfettişler, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir mal varlığı soruşturması yapıp; 'İddialar asılsızdır, ceza tayinine gerek yok' diyor, Savcılık; 'Suç yoktur' deyip takipsizlik kararı veriyor, İçişleri Bakanlığı meslekten atıyor. Bununla da yetinmeyip, daha karar bana ulaşmadan Radikal Gazetesi'ne 'Hırsız' başlığı attırıyor. İdari dava sürüyor. Tabii, altı meslekten çıkarmanın gerçek nedeni muhterem (!) RTE ve saz heyetine yolsuzluk operasyonları icra etmemizdi. PKK'nın şirketleri Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nden besleniyor ses çıkmıyor. Veee tüm bunları yapanlar, göz yumanlar, namaz kılıp her rekatta, 'Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım bekleriz' diyor. SİZ, KULA KULLUK EDİYORSUNUZ, SAHİBİNİZE YARANMAK İÇİN BU MİLLETİN EVLATLARINA ZULM EDİYORSUNUZ. ALLAH SİZİ ISLAH ETSİN.
benim adım zaten serdar bana pek bişi anımsatmadı fakat adaş olduğum çarıştırdı benimde hoşuma gitti desem yalan olur saçma geldi bana neymiş ADİL SERDAR SAÇAN size neyi çarıştırıyo ne kadar saçma bence nese byeeee
Devletin kurumlarında Fakir evsiz ve arabasız kimse yoktur.
Özelleşerek HORTUMLANMAKTAN kurtulunur ancak.
Akp den öncesine ki İktidarlarca IMF ye yapılan Milyarlarca BORCUN nedeni Devlet KİT lerinde BİNLERCE işçi üretmeden Asgari 4 BİN TL MAAŞ 4 İKRAMİYE.. HIRSIZLIKLARDA cabasıydı..
İşkenceci ve Rüşvetçidir
adil serdar saçan bugüne kadar gelmiş geçmiş en iyi polis şefidir doğru olmanın dik durmanın zorluğunu yaşıyor bence bu ülkenin böyle insanlara ihtiyacı vardır tarih tekerrürden ibarettir ve adil bey dahada güçlü birsekilde tekrar görevine dönecektir bu en büyük temennimdir saygılarımla
Şöyle bi yorumlara yazılara baktım...Hay benim güzel memleketimin güzel insanı.. BAsının ağzında konuşmak...
Adil Serda Saçan; bugün zikredildiği ile değil geçmişiyle Emniyet amiridir..
Eskilerden herne kadar basın saçmlasada herkes hatalaıyla berabe dürüsttür.. Ergenokon meşhur etti...
bence adil serdar saçan oturduğu 5000 ytl lik evi nasıl aldığını açıklamalı ki bence açıklamasına da gerek yok ya herşey ortada zaten,bir polis 5000 ytl lik evde nasıl oturabilir sorarım sizlere....böyle insanlar bu şerefli mesleğe leke sürmekte ve canla başla çalışan tüm polisleri yaralamatadırlar...
İşkence uzmanı... Suçlu suçsuz ayırt etmeden işkenceyi büyük bir zevkle uygulayan ve şimdi yargılanan zat!
Eeee ne demişler? Neydim değil ne oldum diyeceksin!
Ergenekon fasa fisosuyla hiç ilgilenmediğim (ki ilgilenmemekle de oldukça doğru yapıyorum) için ilk defa burada rastladığım bir isim. Bilimadamları ve sanatçılarla insanoğlu bu kadar ilgilenseydi Ergenekon gizi zımbırtılarla kimse uğraşmazdı. Mal insanoğluna bunlar müstehak. Oh olsun /:
Organize Suçlar Birimini kuran emniyet amiri.Aynı zamanda kendi kurduğu birimde yargılanan...!
hepimiz adil serdar saçan'ız.tanımadan etmeden boş boş yorum yapmayın adil serdar saçan hakkında,tenekeler,sözüm size! !
adı ergenekon terör örgütüyle anılan eski emniyet müdürü.
meslekten ihraç olmuş polis
Onlar, vatanı parselleyip satmaya devam etmek isteyecekler,
Biz,aldığımız bedeli önce onlardan tahsil edeceğiz.
Onlar, F Tipi kulların sayısını arttırmaya çalışacaklar,
Biz,çocuklarımızı onlardan geri alacağız.
Onlar,devleti işgale devam etmek isteyecekler,
Biz, her sathı savunmayı sürdüreceğiz.
Onlar,çoğunluk olduklarını iddia etmeye devam edecekler,
Biz,bir Türk'ün onların kaçına bedel olduğunu öğreteceğiz.
Onlar İslamı ılımlılaştıracaklar,
Biz,olduğu gibi muhafaza edeceğiz.
Onlar,bölücü hainlere Sayın diyecekler,
Biz, kellelerini alacağız.
Onlar,gavura yaslanıp,Türkiyeliyiz diyecekler,
Biz,Ne Mutlu Türküm Diyene diyeceğiz.
Onlar, milleti aşağılamaya devam edecekler,
Biz,milyonlar olup Çağlayacağız.
Onlar döndürülmüş kıtalar olarak saldıracaklar,
Biz, Bin Dirilmiş kıta olarak haklarından geleceğiz.
Onlar,Çankaya'yı işgale yine yeltenecekler,
Biz,sandığı başlarına geçireceğiz.
Onlar,geriye geriye koşmaya devam edecekler,
Biz, medeniyeti başta onlara öğreteceğiz.
Asıl Bizim Çok İşimiz Var Çooook..........
http://www.kuvvaimilliye.net/author_article_detail.php? id=370
Not: Bu yazıya aynen imzamı koyuyorum (Oğuz KAYI)
Emniyetteki örgütün adı: F (Fethullah) tipi Yöneten: Ramazan Akyürek
Adil Serdar Saçan
Aydınlık, 28 Mayıs 2006
Röportaj
Danıştaya yapılan saldırı sonrası yaşanan ‘kamuoyunu yönlendirme’ faaliyetini emniyet içindeki Fethullahçı yapılanma örgütledi. Bu örgütlenmenin başında Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek bulunuyor.
İstihbarat Dairesi, Terör Dairesi, Kaçakçılık Dairesi ve Eğitim Dairesi’nde örgütlenmiş durumdalar ve illerin istihbarat teşkilatları bunların elinde. Teknik dinleme yapan polis birimleri tamamen bunların elinde. Dinlemeyi polis mi yapıyor, yoksa polis üniforması giymiş F tipi adam mı yapıyor? Bunu merak eden savcı varsa ben onları isim isim veririm.
Şemdinli’de savcı iddianameyi yazmadan önce, Meclis Araştırma Komisyonu’na İstihbarat Dairesi’nin Başkanı geliyor. Diyor ki, “hırsız içeride dışarıda aramaya gerek yok.” Onu alıyorlar onun yerine sicilinde “Fethullahçı” yazan birini atıyorlar. Adamlarda hiçbir değişiklik yok. Şemdinli iddianamesi, F Tipi örgütünün araştırmalarına göre yazıldı.
Devletin belirli kademeleri ele geçirilmiş. Bu örgütün başı, bir başka ülkenin istihbarat servisi ne derse onu yapıyor. O ülke, o örgüt vasıtasıyla bizim ülkemize operasyon yapıyor. Burada hem hükümete operasyon yapılıyor, hem de bize yani ulusalcı güçlere…
Aydınlık, 28 Mayıs 2006
Türkiye’de ilk Kaçakçılık ve Organize Suçlar Müdürlüğü 1998 yılında kuruldu. Müdürlüğün İstanbul’daki şubesinin kurucusu Adil Serdar Saçan. Saçan, 5 yıllık görev süresince Ömer Lütfi Topal cinayeti, Malki cinayeti, Korkmaz Yiğit, Albayraklar Holding, İGDAŞ, Akbil ve İSTAÇ gibi operasyonlarını yürüttü. AKP’nin iktidar olmasıyla birlikte görevden alındı. Nedeni, Emniyetteki irticai kadrolaşmaya karşı olması.
Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni Emcet Olcaytu, Dr. Adil Serdar Saçan’la İstanbul’da bürosunda konuştu.
AYDINLIK:
Telefon görüşmemizde “Danıştay saldırısı sonrası yaşanan gelişmeleri Emniyet içindeki Fethullahçı yuvalanmanın organize ettiğini” söylediniz. Bu örgütlenmeyi ve bu olay içindeki rolünü anlatır mısınız?
A. SERDAR SAÇAN:
Polis Koleji’ne 1978 yılında girdim. Birden Işık Evleri’ni buldum karşımda. Bu yıllar Polis Koleji’nin bu örgüt tarafından ele geçirilme dönemidir. Polis Akademisi’nden o dönem mezun ilk komiser yardımcıları -seçilmiş bir grup Polis Koleji’ne gelmişti. Şimdi kolejdeki örgütlenmeyi yapan bu kişilerin hepsi şu anda emniyet müdürü. Bunlardan birisi de şu anki İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek.
İKİ YIL İÇİNDE İL EMNİYET MÜDÜRÜ OLACAKLAR
Komiserler, Kolej’deki öğrencileri Işık Evleri’ne götürmeye başladılar. Bizim dönemimizden Işık Evi eğitimi almış birçok kişi var. Önümüzdeki 2 yıl içinde onlar il emniyet müdürü seviyesine çıkacaklar. Şu anda müdür yardımcısı durumundalar. O tarihten sonra Polis Koleji ve Polis Akademisi, daha sonra Polis Okulları bu F Tipi örgütlenmenin (Fethullah Gülen örgütlenmesi – Aydınlık’ın notu) eline geçti. Ve emniyet örgütünün yönetici kesiminin büyük bir bölümü, bunlardan oldu.
ÖZAL DÖNEMİNDE ÇIKAN ÖZEL YASA
1985 yılında, “Özel Sınıf” adı altında polis koleji değil, üniversiteyi bitirmiş olan kişileri de aldılar. Bir sene eğitip, 1986 yılında amir yaptılar. Atatürk, Polis Koleji’ni, Cumhuriyet’e bağlı bir polis teşkilatı yetişsin diye kurmuştu. Ama 1985 yılında. Özal döneminde bir yasa çıkarıldı. Böylece; örneğin İlahiyatı bitirmiş adam Polis Koleji’ne girmeden, sınavla Polis Akademisi’ne girdi. 8 ay eğitim görüp, Kolej ve Akademi mezunları gibi yetki sahibi oldular. Bunların büyük bir bölümü “F tipi”dir (Fethullah Tipi) . Bunlar şu anda il emniyet müdür yardımcısı düzeyindeler. Önümüzdeki sene itibariyle birinci sınıf emniyet müdürü olacaklar. Emniyet örgütlenmesi içindeki üst yapılanmanın büyük bir bölümü şu anda ne yazık ki, örgütün kontrolüne geçti. Dolayısıyla emniyet birimleri de F tipi örgütlenmenin kontrolüne geçti.
Işık Evleri eğitiminden geçmiş emniyet müdürleri, imam emniyet müdürleri... Üzerlerinde resmi üniforma var ama üniformanın arkasında çok ciddi bir örgütlenmeye bağlı emniyet mensupları var.
“SAVCILARA İSİM VERİRİM”
AYDINLIK:
Emniyet Genel Müdürü, Danıştay’a saldırı olayının arkasında, adı belli olmayan bir örgütün varlığından bahsediyor?
SAÇAN:
Ben F Tipi örgütten bahsediyorum. İstihbarat Dairesi, Terör Dairesi, Kaçakçılık Dairesi ve Eğitim Dairesi’nde örgütlenmiş durumdalar ve illerin istihbarat teşkilatları bunların elinde. Teknik dinleme yapan polis birimleri tamamen bunların elinde. Dinlemeyi polis mi yapıyor, yoksa polis üniforması giymiş F tipi adam mı yapıyor? Bunu merak eden savcı varsa ben onları isim isim veririm.
F TİPİ ÖRGÜT SOKAKLARI İZLİYOR
Dinleme kapsamında MOBESE (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu) diye bir sistem kurdular. Bu sistem bütün sokakları izliyor. Yasal alt yapısı yok. Her yere bir kamera koydular ama her sokağa kamera koyan devlet Danıştay’a kamera koymayı unutmuş. MOBESE’yi kuran firma, bu sistemi kuran örgüt, biraz önce bahsetmiş olduğum grubun kontrolünde.
DANIŞTAY SALDIRISI VE ÖNCESİ
Son olayda Cumhuriyet’e doğrudan sıkılmış bir kurşun var. Atatürkçü olduğu, Cumhuriyetçi olduğu, laik olduğu kesin olan bir üst yargıya Cumhuriyet tarihinde ilk defa sıkılmış bir kurşun. Danıştay’a yapılan saldırı sonrası yaşanan “kamuoyunu yönlendirme” faaliyetini Emniyet içindeki Fethullahçı yapılanma örgütledi. Bu örgütlenmenin başında Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek bulunuyor.
Ancak son olaylar yaşanmadan önce Türkiye’de bir takım olaylar oldu. Bunlardan bazı örnekler vereceğim.
Bir terörle mücadele komiseri, 2001 veya 2002 senesinde Çağdaş Eğitim Vakfı’nda bir kaset buluyor. Önce sızıyor oraya güya komiser. Ve sonra arama yapılıyor vakıfta ve orada kaset bulunuyor. Kaseti bir dinliyorlar. Fethullan Gülen’le ilgili soruşturma yapmakta olan Nuh Mete Yüksel’in seks kaseti. Tesadüfe bakın şimdi. Kim yapıyor operasyonu? Devlet yapıyor ama; devlete sızma, üniforma giyme budur yani. Peşinden Nuh Mete Yüksel görevden alınıyor, sürülüyor.
YÜKSEK YARGIYA SALDIRININ MERKEZİ DE AYNI
Peşinden tekniğe dayalı bir istihbarat operasyonu daha. Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya olayı. Yöntemi bildiğim için söylüyorum. Özkaya laiklikle ilgili bir konuşma yapıyor, laikliği başka tarif eden grup bunu beğenmiyor. Ve Eraslan Özkaya birden bire Alaaddin Çakıcı ile ilişkilendiriliveriyor. Soruşturma yapılınca adamın suçsuzluğu ortaya çıkıyor ama daha evraklar adliyeye gitmeden basında çarşaf çarşaf yazıyor. Burada da operasyonu yapan istihbarat ve kaçakçılık daireleri.
Danıştaya silahlı saldırı yapıldı. Fakat yüksek yargıya yapılan silahsız saldırılar daha önemli. Yüksey yargıya Yargıtay Başkanı’nın şahsında saldırı yapıldı.
Hemen devamında AKP’nin bir milletvekili (TBMM Dokunulmazlıkları Araştırma Komisyonu Başkanı Hüsrev Kutlu – Aydınlık’ın notu) diyor ki “yargıya güvenmiyoruz”. Akabinde Kaçakçılık, İstihbarat Daire Başkanlıkları “Neşter” diye bir operasyon başlatıyorlar. Yargıtay’a otomatik tüfekle saldırı gibi bir olay. “Yargıtay’ın yargıçları, rüşvet aldı” diye telefon görüşmeleri yayınlanıyor. Yüksek yargıçlar karalanıyor. Yargıtay Genel Sekreterliği topa tutuluyor. Sonuçta hepsi beraat ediyor.
BDDK OPERASYONU
Bunun peşenden BDDK Başkanı Engin Akçakoca ele alındı. Adamın evinin yanında bir depo bulunuyor. Evraklar bulunuyor ihbar gelmiş falan filan. Adam “lanet olsun” dedi gitti. Hedef gösteriliyor. Polis hazır. Polis dediğim, bizim Türkiye Cumhuriyeti polisi değil.
FERHAT SARIKAYA IŞIK EVLERİNE GİTMİŞ Mİ? ARAŞTIRILSIN
Devam ediyorum... Van 100. Yıl Üniversitesi meselesi. Orada hedef kim? Üniversiteler. Neden Çete’ye sokuldu orada rektör. Çünkü o tarihteki mevzuata göre telefonları dinlemek için çete mensubu olması lazım. Hemen İstihbarat Dairesi ve malum örgüt faaliyete başladı. Daha enteresan bir şey. Rektör Aşkın’ın avukatı (TBB eski başkanı Teoman Evren-Aydınlık’ın notu) Ankara’da, şimdiki Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok’la birlikte aynı büroyu kullanıyor. Bu büroya giriliyor, talan ediliyor. Bu da yüksek teknik kullanabilecek kişiler tarafından yapılabilecek bir arama. Ondan sonra da Şemdinli olayı meydana geliyor. Burada da askere kurşun sıkılıyor. Herkes bu savcı yetkisini aştı falan filan dedi. Peki bu savcı kim? Son olayda Muzaffer Tekin’in dedesine kadar araştırıyorsun. Bu savcıyı araştırdılar mı? Bu savcı ışık evlerine hiç gitmiş mi acaba? Şemdinli’de bir güç gösterisi var. TSK’nın en üst düzeydeki paşası çetecilikle suçlanıyor. Bu güce kim sahip Türkiye’de.
Dikkat edin. Şemdinli’de savcı iddianameyi yazmadan önce, Meclis Araştırma Komisyonu’na İstihbarat Dairesi’nin Başkanı geliyor. Diyor ki, “hırsız içeride dışarıda aramaya gerek yok” Onu alıyorlar onun yerine sicilinde “Fethullahçı” yazan birini atıyorlar. Adamlarda hiçbir değişiklik yok. Şemdinli iddianamesi, F Tipi örgütünün araştırmalarına göre yazıldı.
SAVCI İSTANBUL POLİSİ HAKKINDA SORUŞTURMA AÇMALI
AYDINLIK: Son soruşturmada da Bakan Mehmet Ali Şahin, “Süprizlere hazır olun” dedi.
SAÇAN: Somut olay şu. Cumhuriyet Gazetesi üç defa bombalandı. Birinci bombalamada, tamam, polis olarak bu eylemi yersiniz. İkinciyi yemezsin, gazetenin önünde tedbirini alırsın. Bu olay örneğin Zaman Gazetesi’ne olsaydı, ikinci eylem yapılabilir miydi? İddia ediyorum yapılamazdı. Neden oraya bir izleme aracı atmıyorsunuz. Üçüncüyü de attılar. Ekipler orada duruyor, adamlar yürüyüp gitti. Aynı adamlar Danıştay’da Cumhuriyet’in hâkimini katletti. Ondan sonra polis çıkıp “biz başarılıyız” diyor. Aynı yerde üç olay oluyorsa bir kere bu görevlilerin yakasından tutacaksın. Hiç soruşturma açıldı mı bunlar hakkında? Aksine ödüller veriliyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın bu konuda soruşturma açması lazım. En azından “görevi ihmal” var burada. Ondan sonra Ankara adamı yakalayınca İstanbul polisi, “Ben bu adamları vermem, bu adamlar Cumhuriyet Gazetesi’ne bomba attı” diyor. Ankara’daki eylem olmasaydı sen yakalayamıyordun ki bunu. Bence o adam oraya yakalanmak için gitti zaten. Bu ya görevi ihmaldir, ya da acemilik sebebiyle ölüme sebebiyettir. Bir komplo varsa komplo buradan başlıyor.
İSTİHBARAT DAİRESİ’NİN OLANAKLARINI KULLANIYORLAR
AYDINLIK: Komplo, Fethullahçı yuvalanmadan sağlanan imkânlarla mı yapılıyor?
SAÇAN: Tabii tabii. İstihbarat dairesi, kaçakçılık dairesi. Dikkat edin hepsi tekniğe dayalı. Telefon görüşmeleri... Eraslan Özkaya telefonla görüşmüş, bir avukatın bürosunda Nuh Mete Yüksel’le ilgili kaset çekiliyor. Planlı...
Danıştay saldırısı öncesi de Başbakan, “Danıştay 2. Daire’nin kararı şöyle böyle” dedi saldırı oldu. Polis Yargıtay’a operasyon yaptı.
BASIN İŞİN PSİKOLOJİK HAREKATINI YAPIYOR
AYDINLIK: Basın, polisten gelen bilgileri sorgulamadan bunun peşinde koşturup gidiyor. Muzaffer Tekin bağlantısı diye bir şey ortaya atıldı. Basının bilgi yetersizliğinden mi?
SAÇAN: Basın ne veriliyorsa onu yazıyor. O merkez aynı zamanda bu işin psikolojik harekâtını da yapıyor. Onlar ne verirse basın da onu yazıyor.
AYDINLIK: Tüm bunları kim planlıyor?
SAÇAN: Şemdinli olayıyla bu iki olaya baktığınızda bu olaydan zarar görenlerden biri kabul etsek de etmesek de hükümet. İkincisi, ulusalcı olan bir yargıç öldü, ulusalcı olan bir grup zarar gördü. Bir de askere bağladılar işi. Bu iki gücü “İstediğim an kafa kafaya tokuştururum” diyen üçüncü bir güç çıkıyor ortaya. Bu üçüncü gücü destekleyen yer neresi? Biraz evvel bahsettiğim devlete sızmış olan, “biz X imamına bağlıyız” diyen grup. Bunlar taşeron. Planlayan kim peki? İran meselesinde hem hükümet hem ordu bir merkezin verdiği işi yapmadılar veya geciktiriyorlar. Devletin belirli kademeleri ele geçirilmiş. Bu örgütün başı, bir başka ülkenin istihbarat servisi ne derse onu yapıyor. O ülke, o örgüt vasıtasıyla bizim ülkemize operasyon yapıyor. Burada hem hükümete operasyon yapılıyor, hem de bize yani ulusalcı güçlere…
O güç diyor ki, “siz biz ne dersek yapmak zorundasınız. Yapmadığınız zaman biz artık sizin ülkenizde Danıştay’ı basacak güçteyiz. Yarın kafamızı bozarsanız Milli Güvenlik Kurulunu da basarız” diyor adam yani.
http://www.ip.org.tr/lib/pages/detay.asp? goster=haberdetay&idhaber=149
.ERMENİ TOHUMLARI
Dr.A.Serdar Saçan
[email protected]
Dün; kendi deyimi ile; 'bir Ermeni Türkiyeli' vurularak öldürüldü.Tarz Türke yakışır değil.Silahsıza silah çekmek bizim töremize uymaz.Ama üzüldün mü diye soranlara baştan söyliyeyim.İki gün önce toprağa verilen,babası, ben Muş Terörle Mücadele Müdürü iken yanımda çalışmış, namuslu,şerefli,haysiyetli bir Polis Memurunun çocuğu olan Astsubay AYDIN'ın şehadetine,PKK lılar,Dink Kafalı Ermeniler ne kadar üzüldüyse o kadar üzüldüm.
Dink,davasına inanmış bir Ermeni'dir ve bir çok Ermeni'nin aksine, Ermeni asıllı Türküm yerine Ermeni Türkiyeliyim demiştir.Yani,Küresel emperyalisttir.Hal böyle olunca,midesi küresel azgın emperyalistlere bağlı tüm Türk ve Müslüman bozuntuları birden bire Dink leş tiler.Dün müthiş hızlı bir organizasyonla, 'Hepimiz Ermeniyiz', 'Hepimiz Dinkiz' pankartları ile Şişli ile Taksim arasını saatlerce trafiğe kapattılar.Bizim Polis neredeyse mum yakıp protestolara destek olacak bir tavır içerisindeydi.(Fındık üreticisini yol kapatıyor diye Polise zorla dövdürenler,dün nedense bu yol kapatmalara destek oluyorlardı)
Yukarıdaki pankartları taşıyan,Müslüman ve Türk ana babadan olanlara sözüm şu; 'Siz Ermeni Tohumu olabilirsiniz, ben değilim.Siz Türklüğe hakaretten mahkum olmuş Dink olabilirsiniz,ben değilim.'
Bundan on yıl önce Azeri kardeşlerimizi,çocukları, kadın kızlarımızı kalleşçe öldüren Ermeniler,onları öldürünce; 'Biz Türküz,yaşasın halkların kardeşliği dediler mi? '
Yuh size,yazık size,ayıp size Ermeni tohumları.
Müslümanların oylarını almak için neler yaptıkları malum olan TRE'nin danışmanı Ö.Ç. öneriyor; 'yakın dostum Dink'i Türk Bayrağına sarıp gömelim'.Yuh sana,yazık sana,ayıp sana.Herkes dostuyla haşrolunur elbet.O bizi ilgilendirmez de milletin karşısına çıkıp müslümanlık naraları atmayın.
İTO Başkanı Danıştay saldırısından sonra; 'fazla büyütmeyin piyasalar tedirgin olur' diyordu.Dink olayında piyasalar tedirgin olmuyor mu, neden büyütüyorsunuz kardeşim?
İstanbul'da başta Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere tüm AKP Belediye Başkanları ve il Örgütü Ermeni gazetesinde taziyede.Şehit cenazelerine de böyle tam kadro bekleriz müslüman kardeşler!
Danıştay saldırısında iki bakanı acilen görevlendirmeyenler, Hablemitoğlu cinayetini unutanlar,yuh size,yazık size,ayıp size.
Bakalım daha neler göreceğiz.Papaz cübbesi giymiş müslümanların cenazelerini Kiliseden kaldırmak bu milletin şanındandır.
Saygılarımla.
http://www.kuvvaimilliye.net/author_article_detail.php? id=252
Not: Bu yazıya aynen imzamı koyuyorum (Oğuz KAYI)
DİNK CİNAYETİNİ KAPATTILAR
Dr.A.Serdar Saçan
[email protected]
Bu yazıya 'Farkedilmişler İşbaşında' başlığını atsam belki daha iyi olurdu. Ama, bugün daha önce değindiğim bir örgütü deşifreye devam edeceğim için bu başlığı attım.
Akp iktidara geldikten bu yana ülkede bir takım garip olaylar oluyor,failler çoğunlukla yakalanıyor,ama örgüt bulunamıyor.Örgüt bulunamayınca,olaylar devam ediyor.Örgütü,bir örgütlü suçlar uzmanı olarak anlatıyoruz, yetkililer anlamıyor.Bir kez daha yazalım dedik.Bakalım ne olacak?
Danıştay saldırısının hemen ardından Aydınlık Dergisi ile yaptığım söyleşide; 'ABD desteğinde birilerinin,ülkemizde ortaya çıkıp, güç olduklarını kanıtlamak için eylemler yaptıklarını,bu eylemleri ulusalcılara mal ettiklerini söylemiş ve durdurulmaları için MGK'yı basmalarının mı gerektiğini'sormuştum.
Sular duruldu,farkedilmişler toparlandı. DİNK cinayeti ile yeniden işbaşında geçtiler.
Şimdi bazı olayları alt alta yazalım;
-Önce,Hablemitoğlu cinayeti.Merhum Hablemitoğlu,F tipinin, özellikle Emniyet içerisindeki örgütlenmesini deşifre etti, vuruldu.İddia ettik, kitabımızda yazdık,tık yok.
-Sonra,Şemdinli iddianamesi; iddia ettik, Savcı F tipi dedik,yazdık,çizdik,kimse önemsemedi.
-Sonra,Rahip cinayeti; söyledik, anlattık, Trabzon Emniyetine dikkat çektik,failin F tipi bağlantılarına hiç bakılmadı.
-Sonra,Cumhuriyet Gazetesine saldırılar; söyledik,yazdık,Cumhuriyet 'in F tipileri deşifre için yazdıklarından ötürü saldırıya uğradığını iddia ettik,yine çıt yok.
-Sonra,Danıştay saldırısı; olay F tipilerin işi dedik,iddia ettik, konuştuk, F’nin öz yeğeni azmettirici olarak tutuklandı.Kimsenin umurunda değil.
-Sonra Atabeyler operasyonu,iddia ettik,yazdık,anlattık.Tüm tutuklular serbest bırakıldı,basına dosya veren şahıs hala ortada yok.
-Sonra,Dink cinayeti ve “Hepimiz Ermeniyiz” sloganları,yine yazıyoruz, çiziyoruz, biliyoruz, nafile!
Şimdi de bu olaylardan bazıları ile ilginç rastlantılara (ya da bağlantı) bir göz atalım;
-Trabzonda’ki rahip cinayetinde İl Emniyet Müdürü,F tipi olduğu sicili ile kanıtlı R.A.
-Trabzon’da milli futbolcuların tehdit edilmesi,işyerleri ve otolarını kurşunlanması olaylarında İl Emniyet Müdürü, yine R.A..Yardımcısı F tipi İ.A’ nın eşi ile Trabzon’un ünlü bir mafya liderinin eşi koruma şirketi kurmuşlar.Olaylarda bu çerçevede cereyan ediyor.Hakkında açılan soruşturmalar hemen kapanan İ.A. şimdi Mayıs ayında büyük bir ile Emniyet Müdürü olmayı bekliyor.
-R.A. Trabzon’daki müthiş başarıları! Nedeni ile ödüllendirilip Ankara’da ki Emniyet İstihbarat Dairesinin en tepesine oturtuluyor ve bir ay sonra Danıştay saldırısı Ankara’da gerçekleşiyor.Saldırıdan 1 saat sonra,İstihbarat Dairesi çalışmaya başlıyor ve basına yapılan servislerle,emekli askerler vasıtası ile olay ulusalcılara bağlanıyor.
-Aynı R.A.’nın Dairesi Atabeyler operasyonunu yapıyor ve operasyondan 1 saat sonra Genelkurmay Başkanlığı’nın önünde bir şahıs gazetecilere tüm Emniyet dosyasını veriyor.Şahısta yok,Emniyetten ceza alan da.
-Dink cinayetinden 1 saat sonra, “Hepimiz Ermeniyiz” bez pankartları açılıyor.Dink cinayeti zanlıları da Trabzon’dan çıkıyor.İki gündür basında yer aldığı üzere,azmettirici R.A.’nın Trabzon’dan elemanı.Olayı R.A. Trabzon’ da iken haber verdiğini iddia ediyor.O tarihte İstanbul Emniyetine de haber veriliyor.İstanbul Emniyetinde o sıralarda ki İstihbarattan sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı,şimdi büyük bir ile Emniyet Müdürü yapılan F tipi Ş.D..Olayı ciddiye almıyor.Hrant Dink İstanbul’da öldürülüyor...
-Veeeee Trabzon Emniyet Müdürü Reşat ALTAY ile Vali görevden alınıyor.Hem de ALTAY, Ankara’da toplantıda iken.Trabzon’a bile dönmesi istenmiyor.Aynen, zanlının Trabzon’a gelmeden yakalanması gibi.
-Veeee Reşat ALTAY ile ilgili internet ortamında müthiş bir karalama kampanyası başlatılıyor.
-Reşat ALTAY,meslekte hiç birlikte çalışmadığımız,ama tanıdığım, Cumhuriyetçi,Atatürkçü ve iyi bir Terörle Mücadele Polisidir.Eğer Trabzon’da kalsaydı,kendisine ve Trabzon’a yapılan haksız saldırıların gerçek sebeplerini ve Dink cinayetinin F tipi bağlantısını ortaya çıkartabilecek bir kapasiteye sahipti.ALTAY’ı aldılar,diğerleri yerlerinde,Dink olayı kapanmıştır.Geçmiş olsun.Bu büyük Örgütün liderinin ismi de eski bir sanığım olan Ö.D.’dir.Ö.D. kim? Hadi bilin bakalım.
Not: Artvin'e dikkat
Saygılarımla
http://www.kuvvaimilliye.net/author_article_detail.php? id=269&PHPSESSID=73ddd4f0cdd99
DİNK CİNAYETİ,MİT'TEKİ GARİP GELİŞMELER
Dr.A.Serdar Saçan
[email protected]
Son günlerde MİT cephesinde garip olaylar cereyan ediyor. MİT Müsteşarı TANER, Akp tarafından atandığı halde, Akp aleyhine konuşuyor izlenimi vererek şu açıklamaları yapıyor;
-“Başroldekiler ve figüranlar değişiyor. Bazı ulus devletler tarih maratonunu kaybedecekler ve ulusal egemenliklerini yitirecekler
- Türkiye, rol savaşlarının tam ortasında. 21. yüzyıl güvenlik ortamı, istihbarat fonksiyonlarının önemini olmadığı kadar artırmıştır
- Bekle gör ve tutum al politikası gibi bir lüksümüz yok. Yalnız savunmada kalamayız. Elimizdeki tüm kartları iyi kullanmalıyız - Yeni dönemin gereklerine yanıt verebilmek için MİT'i ihtiyaçlara cevap verecek şekilde reorganize etme çalışmalarımız hızla sürüyor
- MIT olarak vizyonumuz, ülkemizi tehlikeli dönemden başarıyla çıkarmak ve çocuklarımıza gurur duyacağımız bir gelecek bırakmaktır.”
Sayın Müsteşar bununla da yetinmiyor ve 13/12/2006 da basında şöyle yankı bulan açıklamalar da yapıyor;
“MİT Müsteşarı Emre Taner, devletin geçmişte Hizbullah’ı kullandığını itiraf etti ve ardından da şu ilginç uyarıyı yaptı: 'Şimdi onu yeniden harekete geçirmek isteyenler var. İzliyoruz.'Taner, Hizbullah’ı kimin harekete geçireceğini açıklamadı.”
MİT’in yasalara aykırı bu kabullenme ile yasal olmayan kullanımlarının soruşturulması gerekmektedir.
Akp’nin atadığı Müsteşar,Akp’ye kafa tutabilir mi? Zor...
Son günlerde, MiT’in adam öldürüp öldüremeyeceği de tartışma konusu yapılmaya başlandı.
Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat ÖNEŞ’in yaptığı açıklamalarda cabası.
Tüm bu olanlar, MİT’teki ulusalcılar tasfiye mi edilecek? sorusunu ciddi olarak sorduruyor? Dink cinayeti bu tasfiye için kullanılırsa şaşırmamak gerekir. Öngörümüzün doğru çıkmaması dileği ile,
http://www.kuvvaimilliye.net/author_article_detail.php? id=251
ŞEMDİNLİ DAVASININ AMACI
Dr.A.Serdar Saçan
[email protected]
Sevgili Ulusdaşlarım,
Şanlı Türk Ordusunu sırtından hançerleyen Arap-Kürt kırması hainlerin amaçlarının ne olduğunu anlamak, ülkemiz üzerinde oynanan, kalleş ve hayâsızca oyunun bozulmasında önemli rol oynayacaktır.
Bilindiği üzere 6 ayı aşkın bir süredir Şemdinli İddianamesi olayı, özellikle malum basının desteğinde kamuoyunu meşgul etmektedir. Olay, Şemdinli’de patlayan bombaların failleri olarak iki silahlı kuvvetler mensubunun sözüm ona halk tarafından yakalanıp yerel mahkemece cezaya çarptırılmasından ibaret değildir elbette. ABD ye bütün varlığını tereddütsüz emanet etmiş, kendisini bu ülkenin istihbarat servisine memnuniyetle kullandıran ABD’de ki ilkokulu bile bitirememiş bir cahil imamın Türkiye’de ki öğrencileri; Savcı, Polis, gazeteci, Avukat, Yargıç vs. cübbeleri ile Türk’ün şanlı ordusuna tuzak düzenlemişlerdir. CIA ve F tipi imamların Ankara’da elele hazırladıkları metni iddianame olarak mahkemeye sunanlar, TSK’ nın zincirleme tüm komutanlarını çetecilikle suçlamışlardır. Peki neden? Aşağıdaki olasılık insanın kanını dondursa da gerçeğe yakın bir senaryodur.
Türkiye, şu günlerde Uluslar arası Adalet Divanı ve Savaş Suçları Mahkemeleri’nin yargılama yetkilerini kabul etmek üzeredir. İktidarın Aksakallı teorisyenleri bu sözleşmeleri belki de sessiz sedasız imzaladılar bile.
Bundan sonra Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgemizde hazır bekleyen bilinen Belediye Başkanları Savaş Suçları Mahkemesine başvurarak “Kürtleri TSK’ nın katlettiğini, bunun sorumlusunun en üstten alta zincirleme TSK’ nın komutanları olduğunu ve yargılanmaları gerektiği” ni talep edeceklerdir. Bu başvuru üzerine bu mahkemede Türk Ordusu Yargılanacak ve mahkemeye sunulan en önemli kanıt F tipi imamlarca hazırlanan İddianame olacaktır. Türkiye Cumhuriyet’i sözüm ona bir Cumhuriyet Savcısı’nın imzaladığı bir iddianame ile savunmasız bırakılacak ve mahkûm ettirilecektir. Bu mahkûmiyetle; “ Doğu ve Güneydoğu bölgemizde, Türk ulusundan ayrı bir ulus olduğu ve bunların Türk Devleti tarafından yok edilmek istendikleri” uluslar arası arenada hukuken kabul edilecek ve Kürtlere self-determinasyon hakkı tanınarak, önce otonomileri sonra bağımsızlıkları tanınacaktır. Amaç, tamı tamamına budur ve ABD’nin son Kürt haritasına uygunluk göstermektedir.
Tüm ulusdaşlarımızın bu ortamda, ulusun temel kurumlarına ve değerlerine eskisinden çok daha aktif ve fazla sahip çıkmaları gerekmektedir.
Saygılarımla
Dr.Adil Serdar SAÇAN
http://www.kuvvaimilliye.net/author_article_detail.php? id=79
FARK EDİLMEDİKLERİNİ SANAN FARKEDİLMİŞLER!
Dr.A.Serdar Saçan
[email protected]
Ankara’da ki müthiş! Çete baskınını görünce, aklıma kendim geldim. Yani, başıma 2003 yılında gelenleri hatırladım;
AKP ’li Başbakan ve bazı Bakanlarla, 21 AKP ’li milletvekili ile Başbakanlığın Müsteşarı ve Örtülü ödeneğin başı da dâhil, birçok, bugünün ulema, şeyh-ül İslam, halife kılıklı tiplerinin hakkında, yolsuzluk ve hırsızlık kökenli görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma, çete kurma vs. birçok suçla ilgili olarak yaptığımız operasyonların, Emniyet İçerisinde ki ve Türkiye’de ki Fetullahçılarla ilgili olarak 2001 yılında başlattığımız proje çalışmalarının, intikamını alma faaliyetleri kapsamında, başımıza çok iş geleceğini tahmin edebiliyordum. Bu işlerin, Emniyet Örgütü içerisindeki F Tipi, resmi üniforma giymiş İMAMLARCA planlandığından da doğrusu haberim vardı. Ama bu kadar acemice işler yapılacağını hiç aklıma getirmemiştim.
Adamlarda her şey var; güç, teknik, imam, mürit, mürşit, para, bir de ACEMİ olmasalar vallahi yanmıştık. Tabii, hayat görüşleri iki imamın kafasına sıkıştırılmış tipler, Avukat, savcı, polis te olsalar acemilikten kurtulamıyorlar. Bir türlü müritlikten ileri gidemiyorlar. Nasıl gitsinler, adamların kapasitesi ancak mürit olmak için planlanmış.
12/12/2003 tarihinde, arkadaşım Ş.D. beni telefonla arayarak, “Torna fabrikası olan işyerine Terörle Mücadele Polislerinin geldiğini, İşyerinin, ‘El Kaide Örgütünün bomba imalathanesi’ olduğuna dair bir ihbar üzerine arama yaptıklarını ve benim, işyerine bıraktığım Doktora tez kitaplarıma dikkatle bakarak, kendisine; ‘abi bunlar adil beyin herhalde, biz ihbara baktık bir şey yok ama bir daha gelebilirler’ diyerek gittiklerini” söyledi.
Bende doğal olarak, “benim orada suç teşkil eden bi şeyim yok, zaten aramışlar, bir daha gelseler de fark etmez” diyerek teli kapattım.
13/12/2003 günü aynı yer, aynı şube tarafından yeniden basıldı, basılma ki ne basılma, bir gün önce hiçbir suç unsuru bulunmayan yerde, ertesi gün, Daha önce müdürlüğünü yaptığım Organize Suçlar Şubesinin tüm arşivi neredeyse burada bulunuverdi. Tabii, ekleri de vardı,5–10 luk sahte ABD Dolarları, ruhsatsız mermiler, telsizler. Arama,65 yaşındaki bir bekçinin nezaretinde yapılmış, iş yeri sahibi ile benim haberim dahi olmamıştı. Aramadan çıktığı iddia edilen doküman ise Organize Suçlar Şubesi Binasında tutanaklara geçmişti. El Kaide Örgütü’nün bomba imalathanesi olarak arama kararı alınan yerde hata! İle iki arama yapılmış ve tesadüfen! Bana ait olduğu iddia edilen bir kamyon evrak bulunmuştu.
Doğal olarak olay, Yeni Şafak ve Zaman’da müthiş manşetlerle yer alıyordu; “Eski Polis Müdürünün arşivi yakalandı.” Hâlbuki ben bu suçlamalara, bu baskın ve haberlerden tam 4 ay sonra muhatap oluyordum. Demek ki birileri yine sahiplerinin adamlarına kuşu uçurmuştu.
Daha sonra gözaltına alınan Ş.D. ye Polis şöyle diyordu; “O gün Adil Serdar SAÇAN’ı neden aradın? Bir daha geleceğimizi söyleyen ekibe kaç lira verdin? Bu evrakları Adil Serdar SAÇAN getirdi de sen işine bak. Bizim işimiz Adil’le...”Bu olay hala adli yargıda olduğundan fazla detay vermek istemiyorum. Bazıları yakında mahkûm olduğunda bir daha yazmak isterim doğrusu. Bu müthiş baskın sonucunda, bendeniz hemen meslekten atıldım ve adli yargıya verildim bu hususlardaki davalar devam etmektedir.
Şimdi şu tesadüflere bakın; Ankara’da da benim işte olduğu gibi bir ihbar geliyor, bu ihbar üzerine İstihbarat Dairesi destekli Terörle mücadele Şubesi, arama kararı alıyor,-her ihbara arama kararı alırlar ya! -belirtilen yerde arama yapıyor veeee orada müthiş cephaneler bulunuyor. Dahası, arama hemen servise veriliyor. Gazeteler manşetten çeteyi yapıştırıyor. Ama iki gün önce Başbakan’ın çetelere çektiği dikkatte gözlerden kaçmıyor. Sanki operasyon tıpatıp Başbakan’ı doğruluyor. Askeri bir çete. Bu çete Müslümanlara hain saldırılar düzenleme hazırlığında. Bendenizde -hırsız- Müslümanlara operasyon yapmakla suçlanmıştım.
Belki şu soruyu sorabilirsiniz, “neden ihbar edip sonra operasyon yapıyorlar? ” Doğrudan operasyon yapamazlar mı? Eğer operasyonlar gerçekten operasyon olsa yaparlar tabii. Ama ulama, bulama, ekleme faaliyetlerini, planlı çalışmayı gizlemek için böyle davranıyorlar. Yasadışı dinledikleri telefonları, ihbarlarla yasal operasyon haline dönüştürüyorlar. Adamlar, devlet olanakları ile yasadışı dinleme yapıyorlar. Bu bir ihbardır. Bu bir ihbardır. Bu bir ihbardır. Daha önce Savcılığa da yaptığımız bu ihbarlara kimse kulak asmamaktadır.
Arif olan anladı herhalde bu makaleyi. Sonuç olarak, yöntemleriniz bayatladı, deşifre oldu. Hala anlamıyorsanız anlaşıldığınızı ACEMİSİNİZ KARDEŞİM ACEMİ.
Saygılarımla.
NOT; Eleştirileri bekliyorum, bizde her şey kanıtlı. Hem de telefon dinlemesiyle değil, belgelerle.
Dr.Adil Serdar SAÇAN
Onlar, vatanı parselleyip satmaya devam etmek isteyecekler,
Biz,aldığımız bedeli önce onlardan tahsil edeceğiz.
Onlar, F Tipi kulların sayısını arttırmaya çalışacaklar,
Biz,çocuklarımızı onlardan geri alacağız.
Onlar,devleti işgale devam etmek isteyecekler,
Biz, her sathı savunmayı sürdüreceğiz.
Onlar,çoğunluk olduklarını iddia etmeye devam edecekler,
Biz,bir Türk'ün onların kaçına bedel olduğunu öğreteceğiz.
Onlar İslamı ılımlılaştıracaklar,
Biz,olduğu gibi muhafaza edeceğiz.
Onlar,bölücü hainlere Sayın diyecekler,
Biz, kellelerini alacağız.
Onlar,gavura yaslanıp,Türkiyeliyiz diyecekler,
Biz,Ne Mutlu Türküm Diyene diyeceğiz.
Onlar, milleti aşağılamaya devam edecekler,
Biz,milyonlar olup Çağlayacağız.
Onlar döndürülmüş kıtalar olarak saldıracaklar,
Biz, Bin Dirilmiş kıta olarak haklarından geleceğiz.
Onlar,Çankaya'yı işgale yine yeltenecekler,
Biz,sandığı başlarına geçireceğiz.
Onlar,geriye geriye koşmaya devam edecekler,
Biz, medeniyeti başta onlara öğreteceğiz.
Asıl Bizim Çok İşimiz Var Çooook..........
http://www.kuvvaimilliye.net/author_article_detail.php? id=370
Not: Bu yazıya aynen imzamı koyuyorum (Oğuz KAYI)
Emniyetteki örgütün adı: F (Fethullah) tipi Yöneten: Ramazan Akyürek
Adil Serdar Saçan
Aydınlık, 28 Mayıs 2006
Röportaj
Danıştaya yapılan saldırı sonrası yaşanan ‘kamuoyunu yönlendirme’ faaliyetini emniyet içindeki Fethullahçı yapılanma örgütledi. Bu örgütlenmenin başında Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek bulunuyor.
İstihbarat Dairesi, Terör Dairesi, Kaçakçılık Dairesi ve Eğitim Dairesi’nde örgütlenmiş durumdalar ve illerin istihbarat teşkilatları bunların elinde. Teknik dinleme yapan polis birimleri tamamen bunların elinde. Dinlemeyi polis mi yapıyor, yoksa polis üniforması giymiş F tipi adam mı yapıyor? Bunu merak eden savcı varsa ben onları isim isim veririm.
Şemdinli’de savcı iddianameyi yazmadan önce, Meclis Araştırma Komisyonu’na İstihbarat Dairesi’nin Başkanı geliyor. Diyor ki, “hırsız içeride dışarıda aramaya gerek yok.” Onu alıyorlar onun yerine sicilinde “Fethullahçı” yazan birini atıyorlar. Adamlarda hiçbir değişiklik yok. Şemdinli iddianamesi, F Tipi örgütünün araştırmalarına göre yazıldı.
Devletin belirli kademeleri ele geçirilmiş. Bu örgütün başı, bir başka ülkenin istihbarat servisi ne derse onu yapıyor. O ülke, o örgüt vasıtasıyla bizim ülkemize operasyon yapıyor. Burada hem hükümete operasyon yapılıyor, hem de bize yani ulusalcı güçlere…
Aydınlık, 28 Mayıs 2006
Türkiye’de ilk Kaçakçılık ve Organize Suçlar Müdürlüğü 1998 yılında kuruldu. Müdürlüğün İstanbul’daki şubesinin kurucusu Adil Serdar Saçan. Saçan, 5 yıllık görev süresince Ömer Lütfi Topal cinayeti, Malki cinayeti, Korkmaz Yiğit, Albayraklar Holding, İGDAŞ, Akbil ve İSTAÇ gibi operasyonlarını yürüttü. AKP’nin iktidar olmasıyla birlikte görevden alındı. Nedeni, Emniyetteki irticai kadrolaşmaya karşı olması.
Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni Emcet Olcaytu, Dr. Adil Serdar Saçan’la İstanbul’da bürosunda konuştu.
AYDINLIK:
Telefon görüşmemizde “Danıştay saldırısı sonrası yaşanan gelişmeleri Emniyet içindeki Fethullahçı yuvalanmanın organize ettiğini” söylediniz. Bu örgütlenmeyi ve bu olay içindeki rolünü anlatır mısınız?
A. SERDAR SAÇAN:
Polis Koleji’ne 1978 yılında girdim. Birden Işık Evleri’ni buldum karşımda. Bu yıllar Polis Koleji’nin bu örgüt tarafından ele geçirilme dönemidir. Polis Akademisi’nden o dönem mezun ilk komiser yardımcıları -seçilmiş bir grup Polis Koleji’ne gelmişti. Şimdi kolejdeki örgütlenmeyi yapan bu kişilerin hepsi şu anda emniyet müdürü. Bunlardan birisi de şu anki İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek.
İKİ YIL İÇİNDE İL EMNİYET MÜDÜRÜ OLACAKLAR
Komiserler, Kolej’deki öğrencileri Işık Evleri’ne götürmeye başladılar. Bizim dönemimizden Işık Evi eğitimi almış birçok kişi var. Önümüzdeki 2 yıl içinde onlar il emniyet müdürü seviyesine çıkacaklar. Şu anda müdür yardımcısı durumundalar. O tarihten sonra Polis Koleji ve Polis Akademisi, daha sonra Polis Okulları bu F Tipi örgütlenmenin (Fethullah Gülen örgütlenmesi – Aydınlık’ın notu) eline geçti. Ve emniyet örgütünün yönetici kesiminin büyük bir bölümü, bunlardan oldu.
ÖZAL DÖNEMİNDE ÇIKAN ÖZEL YASA
1985 yılında, “Özel Sınıf” adı altında polis koleji değil, üniversiteyi bitirmiş olan kişileri de aldılar. Bir sene eğitip, 1986 yılında amir yaptılar. Atatürk, Polis Koleji’ni, Cumhuriyet’e bağlı bir polis teşkilatı yetişsin diye kurmuştu. Ama 1985 yılında. Özal döneminde bir yasa çıkarıldı. Böylece; örneğin İlahiyatı bitirmiş adam Polis Koleji’ne girmeden, sınavla Polis Akademisi’ne girdi. 8 ay eğitim görüp, Kolej ve Akademi mezunları gibi yetki sahibi oldular. Bunların büyük bir bölümü “F tipi”dir (Fethullah Tipi) . Bunlar şu anda il emniyet müdür yardımcısı düzeyindeler. Önümüzdeki sene itibariyle birinci sınıf emniyet müdürü olacaklar. Emniyet örgütlenmesi içindeki üst yapılanmanın büyük bir bölümü şu anda ne yazık ki, örgütün kontrolüne geçti. Dolayısıyla emniyet birimleri de F tipi örgütlenmenin kontrolüne geçti.
Işık Evleri eğitiminden geçmiş emniyet müdürleri, imam emniyet müdürleri... Üzerlerinde resmi üniforma var ama üniformanın arkasında çok ciddi bir örgütlenmeye bağlı emniyet mensupları var.
“SAVCILARA İSİM VERİRİM”
AYDINLIK:
Emniyet Genel Müdürü, Danıştay’a saldırı olayının arkasında, adı belli olmayan bir örgütün varlığından bahsediyor?
SAÇAN:
Ben F Tipi örgütten bahsediyorum. İstihbarat Dairesi, Terör Dairesi, Kaçakçılık Dairesi ve Eğitim Dairesi’nde örgütlenmiş durumdalar ve illerin istihbarat teşkilatları bunların elinde. Teknik dinleme yapan polis birimleri tamamen bunların elinde. Dinlemeyi polis mi yapıyor, yoksa polis üniforması giymiş F tipi adam mı yapıyor? Bunu merak eden savcı varsa ben onları isim isim veririm.
F TİPİ ÖRGÜT SOKAKLARI İZLİYOR
Dinleme kapsamında MOBESE (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu) diye bir sistem kurdular. Bu sistem bütün sokakları izliyor. Yasal alt yapısı yok. Her yere bir kamera koydular ama her sokağa kamera koyan devlet Danıştay’a kamera koymayı unutmuş. MOBESE’yi kuran firma, bu sistemi kuran örgüt, biraz önce bahsetmiş olduğum grubun kontrolünde.
DANIŞTAY SALDIRISI VE ÖNCESİ
Son olayda Cumhuriyet’e doğrudan sıkılmış bir kurşun var. Atatürkçü olduğu, Cumhuriyetçi olduğu, laik olduğu kesin olan bir üst yargıya Cumhuriyet tarihinde ilk defa sıkılmış bir kurşun. Danıştay’a yapılan saldırı sonrası yaşanan “kamuoyunu yönlendirme” faaliyetini Emniyet içindeki Fethullahçı yapılanma örgütledi. Bu örgütlenmenin başında Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek bulunuyor.
Ancak son olaylar yaşanmadan önce Türkiye’de bir takım olaylar oldu. Bunlardan bazı örnekler vereceğim.
Bir terörle mücadele komiseri, 2001 veya 2002 senesinde Çağdaş Eğitim Vakfı’nda bir kaset buluyor. Önce sızıyor oraya güya komiser. Ve sonra arama yapılıyor vakıfta ve orada kaset bulunuyor. Kaseti bir dinliyorlar. Fethullan Gülen’le ilgili soruşturma yapmakta olan Nuh Mete Yüksel’in seks kaseti. Tesadüfe bakın şimdi. Kim yapıyor operasyonu? Devlet yapıyor ama; devlete sızma, üniforma giyme budur yani. Peşinden Nuh Mete Yüksel görevden alınıyor, sürülüyor.
YÜKSEK YARGIYA SALDIRININ MERKEZİ DE AYNI
Peşinden tekniğe dayalı bir istihbarat operasyonu daha. Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya olayı. Yöntemi bildiğim için söylüyorum. Özkaya laiklikle ilgili bir konuşma yapıyor, laikliği başka tarif eden grup bunu beğenmiyor. Ve Eraslan Özkaya birden bire Alaaddin Çakıcı ile ilişkilendiriliveriyor. Soruşturma yapılınca adamın suçsuzluğu ortaya çıkıyor ama daha evraklar adliyeye gitmeden basında çarşaf çarşaf yazıyor. Burada da operasyonu yapan istihbarat ve kaçakçılık daireleri.
Danıştaya silahlı saldırı yapıldı. Fakat yüksek yargıya yapılan silahsız saldırılar daha önemli. Yüksey yargıya Yargıtay Başkanı’nın şahsında saldırı yapıldı.
Hemen devamında AKP’nin bir milletvekili (TBMM Dokunulmazlıkları Araştırma Komisyonu Başkanı Hüsrev Kutlu – Aydınlık’ın notu) diyor ki “yargıya güvenmiyoruz”. Akabinde Kaçakçılık, İstihbarat Daire Başkanlıkları “Neşter” diye bir operasyon başlatıyorlar. Yargıtay’a otomatik tüfekle saldırı gibi bir olay. “Yargıtay’ın yargıçları, rüşvet aldı” diye telefon görüşmeleri yayınlanıyor. Yüksek yargıçlar karalanıyor. Yargıtay Genel Sekreterliği topa tutuluyor. Sonuçta hepsi beraat ediyor.
BDDK OPERASYONU
Bunun peşenden BDDK Başkanı Engin Akçakoca ele alındı. Adamın evinin yanında bir depo bulunuyor. Evraklar bulunuyor ihbar gelmiş falan filan. Adam “lanet olsun” dedi gitti. Hedef gösteriliyor. Polis hazır. Polis dediğim, bizim Türkiye Cumhuriyeti polisi değil.
FERHAT SARIKAYA IŞIK EVLERİNE GİTMİŞ Mİ? ARAŞTIRILSIN
Devam ediyorum... Van 100. Yıl Üniversitesi meselesi. Orada hedef kim? Üniversiteler. Neden Çete’ye sokuldu orada rektör. Çünkü o tarihteki mevzuata göre telefonları dinlemek için çete mensubu olması lazım. Hemen İstihbarat Dairesi ve malum örgüt faaliyete başladı. Daha enteresan bir şey. Rektör Aşkın’ın avukatı (TBB eski başkanı Teoman Evren-Aydınlık’ın notu) Ankara’da, şimdiki Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok’la birlikte aynı büroyu kullanıyor. Bu büroya giriliyor, talan ediliyor. Bu da yüksek teknik kullanabilecek kişiler tarafından yapılabilecek bir arama. Ondan sonra da Şemdinli olayı meydana geliyor. Burada da askere kurşun sıkılıyor. Herkes bu savcı yetkisini aştı falan filan dedi. Peki bu savcı kim? Son olayda Muzaffer Tekin’in dedesine kadar araştırıyorsun. Bu savcıyı araştırdılar mı? Bu savcı ışık evlerine hiç gitmiş mi acaba? Şemdinli’de bir güç gösterisi var. TSK’nın en üst düzeydeki paşası çetecilikle suçlanıyor. Bu güce kim sahip Türkiye’de.
Dikkat edin. Şemdinli’de savcı iddianameyi yazmadan önce, Meclis Araştırma Komisyonu’na İstihbarat Dairesi’nin Başkanı geliyor. Diyor ki, “hırsız içeride dışarıda aramaya gerek yok” Onu alıyorlar onun yerine sicilinde “Fethullahçı” yazan birini atıyorlar. Adamlarda hiçbir değişiklik yok. Şemdinli iddianamesi, F Tipi örgütünün araştırmalarına göre yazıldı.
SAVCI İSTANBUL POLİSİ HAKKINDA SORUŞTURMA AÇMALI
AYDINLIK: Son soruşturmada da Bakan Mehmet Ali Şahin, “Süprizlere hazır olun” dedi.
SAÇAN: Somut olay şu. Cumhuriyet Gazetesi üç defa bombalandı. Birinci bombalamada, tamam, polis olarak bu eylemi yersiniz. İkinciyi yemezsin, gazetenin önünde tedbirini alırsın. Bu olay örneğin Zaman Gazetesi’ne olsaydı, ikinci eylem yapılabilir miydi? İddia ediyorum yapılamazdı. Neden oraya bir izleme aracı atmıyorsunuz. Üçüncüyü de attılar. Ekipler orada duruyor, adamlar yürüyüp gitti. Aynı adamlar Danıştay’da Cumhuriyet’in hâkimini katletti. Ondan sonra polis çıkıp “biz başarılıyız” diyor. Aynı yerde üç olay oluyorsa bir kere bu görevlilerin yakasından tutacaksın. Hiç soruşturma açıldı mı bunlar hakkında? Aksine ödüller veriliyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın bu konuda soruşturma açması lazım. En azından “görevi ihmal” var burada. Ondan sonra Ankara adamı yakalayınca İstanbul polisi, “Ben bu adamları vermem, bu adamlar Cumhuriyet Gazetesi’ne bomba attı” diyor. Ankara’daki eylem olmasaydı sen yakalayamıyordun ki bunu. Bence o adam oraya yakalanmak için gitti zaten. Bu ya görevi ihmaldir, ya da acemilik sebebiyle ölüme sebebiyettir. Bir komplo varsa komplo buradan başlıyor.
İSTİHBARAT DAİRESİ’NİN OLANAKLARINI KULLANIYORLAR
AYDINLIK: Komplo, Fethullahçı yuvalanmadan sağlanan imkânlarla mı yapılıyor?
SAÇAN: Tabii tabii. İstihbarat dairesi, kaçakçılık dairesi. Dikkat edin hepsi tekniğe dayalı. Telefon görüşmeleri... Eraslan Özkaya telefonla görüşmüş, bir avukatın bürosunda Nuh Mete Yüksel’le ilgili kaset çekiliyor. Planlı...
Danıştay saldırısı öncesi de Başbakan, “Danıştay 2. Daire’nin kararı şöyle böyle” dedi saldırı oldu. Polis Yargıtay’a operasyon yaptı.
BASIN İŞİN PSİKOLOJİK HAREKATINI YAPIYOR
AYDINLIK: Basın, polisten gelen bilgileri sorgulamadan bunun peşinde koşturup gidiyor. Muzaffer Tekin bağlantısı diye bir şey ortaya atıldı. Basının bilgi yetersizliğinden mi?
SAÇAN: Basın ne veriliyorsa onu yazıyor. O merkez aynı zamanda bu işin psikolojik harekâtını da yapıyor. Onlar ne verirse basın da onu yazıyor.
AYDINLIK: Tüm bunları kim planlıyor?
SAÇAN: Şemdinli olayıyla bu iki olaya baktığınızda bu olaydan zarar görenlerden biri kabul etsek de etmesek de hükümet. İkincisi, ulusalcı olan bir yargıç öldü, ulusalcı olan bir grup zarar gördü. Bir de askere bağladılar işi. Bu iki gücü “İstediğim an kafa kafaya tokuştururum” diyen üçüncü bir güç çıkıyor ortaya. Bu üçüncü gücü destekleyen yer neresi? Biraz evvel bahsettiğim devlete sızmış olan, “biz X imamına bağlıyız” diyen grup. Bunlar taşeron. Planlayan kim peki? İran meselesinde hem hükümet hem ordu bir merkezin verdiği işi yapmadılar veya geciktiriyorlar. Devletin belirli kademeleri ele geçirilmiş. Bu örgütün başı, bir başka ülkenin istihbarat servisi ne derse onu yapıyor. O ülke, o örgüt vasıtasıyla bizim ülkemize operasyon yapıyor. Burada hem hükümete operasyon yapılıyor, hem de bize yani ulusalcı güçlere…
O güç diyor ki, “siz biz ne dersek yapmak zorundasınız. Yapmadığınız zaman biz artık sizin ülkenizde Danıştay’ı basacak güçteyiz. Yarın kafamızı bozarsanız Milli Güvenlik Kurulunu da basarız” diyor adam yani.
http://www.ip.org.tr/lib/pages/detay.asp? goster=haberdetay&idhaber=149
.ERMENİ TOHUMLARI
Dr.A.Serdar Saçan
[email protected]
Dün; kendi deyimi ile; 'bir Ermeni Türkiyeli' vurularak öldürüldü.Tarz Türke yakışır değil.Silahsıza silah çekmek bizim töremize uymaz.Ama üzüldün mü diye soranlara baştan söyliyeyim.İki gün önce toprağa verilen,babası, ben Muş Terörle Mücadele Müdürü iken yanımda çalışmış, namuslu,şerefli,haysiyetli bir Polis Memurunun çocuğu olan Astsubay AYDIN'ın şehadetine,PKK lılar,Dink Kafalı Ermeniler ne kadar üzüldüyse o kadar üzüldüm.
Dink,davasına inanmış bir Ermeni'dir ve bir çok Ermeni'nin aksine, Ermeni asıllı Türküm yerine Ermeni Türkiyeliyim demiştir.Yani,Küresel emperyalisttir.Hal böyle olunca,midesi küresel azgın emperyalistlere bağlı tüm Türk ve Müslüman bozuntuları birden bire Dink leş tiler.Dün müthiş hızlı bir organizasyonla, 'Hepimiz Ermeniyiz', 'Hepimiz Dinkiz' pankartları ile Şişli ile Taksim arasını saatlerce trafiğe kapattılar.Bizim Polis neredeyse mum yakıp protestolara destek olacak bir tavır içerisindeydi.(Fındık üreticisini yol kapatıyor diye Polise zorla dövdürenler,dün nedense bu yol kapatmalara destek oluyorlardı)
Yukarıdaki pankartları taşıyan,Müslüman ve Türk ana babadan olanlara sözüm şu; 'Siz Ermeni Tohumu olabilirsiniz, ben değilim.Siz Türklüğe hakaretten mahkum olmuş Dink olabilirsiniz,ben değilim.'
Bundan on yıl önce Azeri kardeşlerimizi,çocukları, kadın kızlarımızı kalleşçe öldüren Ermeniler,onları öldürünce; 'Biz Türküz,yaşasın halkların kardeşliği dediler mi? '
Yuh size,yazık size,ayıp size Ermeni tohumları.
Müslümanların oylarını almak için neler yaptıkları malum olan TRE'nin danışmanı Ö.Ç. öneriyor; 'yakın dostum Dink'i Türk Bayrağına sarıp gömelim'.Yuh sana,yazık sana,ayıp sana.Herkes dostuyla haşrolunur elbet.O bizi ilgilendirmez de milletin karşısına çıkıp müslümanlık naraları atmayın.
İTO Başkanı Danıştay saldırısından sonra; 'fazla büyütmeyin piyasalar tedirgin olur' diyordu.Dink olayında piyasalar tedirgin olmuyor mu, neden büyütüyorsunuz kardeşim?
İstanbul'da başta Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere tüm AKP Belediye Başkanları ve il Örgütü Ermeni gazetesinde taziyede.Şehit cenazelerine de böyle tam kadro bekleriz müslüman kardeşler!
Danıştay saldırısında iki bakanı acilen görevlendirmeyenler, Hablemitoğlu cinayetini unutanlar,yuh size,yazık size,ayıp size.
Bakalım daha neler göreceğiz.Papaz cübbesi giymiş müslümanların cenazelerini Kiliseden kaldırmak bu milletin şanındandır.
Saygılarımla.
http://www.kuvvaimilliye.net/author_article_detail.php? id=252
Not: Bu yazıya aynen imzamı koyuyorum (Oğuz KAYI)
DİNK CİNAYETİNİ KAPATTILAR
Dr.A.Serdar Saçan
[email protected]
Bu yazıya 'Farkedilmişler İşbaşında' başlığını atsam belki daha iyi olurdu. Ama, bugün daha önce değindiğim bir örgütü deşifreye devam edeceğim için bu başlığı attım.
Akp iktidara geldikten bu yana ülkede bir takım garip olaylar oluyor,failler çoğunlukla yakalanıyor,ama örgüt bulunamıyor.Örgüt bulunamayınca,olaylar devam ediyor.Örgütü,bir örgütlü suçlar uzmanı olarak anlatıyoruz, yetkililer anlamıyor.Bir kez daha yazalım dedik.Bakalım ne olacak?
Danıştay saldırısının hemen ardından Aydınlık Dergisi ile yaptığım söyleşide; 'ABD desteğinde birilerinin,ülkemizde ortaya çıkıp, güç olduklarını kanıtlamak için eylemler yaptıklarını,bu eylemleri ulusalcılara mal ettiklerini söylemiş ve durdurulmaları için MGK'yı basmalarının mı gerektiğini'sormuştum.
Sular duruldu,farkedilmişler toparlandı. DİNK cinayeti ile yeniden işbaşında geçtiler.
Şimdi bazı olayları alt alta yazalım;
-Önce,Hablemitoğlu cinayeti.Merhum Hablemitoğlu,F tipinin, özellikle Emniyet içerisindeki örgütlenmesini deşifre etti, vuruldu.İddia ettik, kitabımızda yazdık,tık yok.
-Sonra,Şemdinli iddianamesi; iddia ettik, Savcı F tipi dedik,yazdık,çizdik,kimse önemsemedi.
-Sonra,Rahip cinayeti; söyledik, anlattık, Trabzon Emniyetine dikkat çektik,failin F tipi bağlantılarına hiç bakılmadı.
-Sonra,Cumhuriyet Gazetesine saldırılar; söyledik,yazdık,Cumhuriyet 'in F tipileri deşifre için yazdıklarından ötürü saldırıya uğradığını iddia ettik,yine çıt yok.
-Sonra,Danıştay saldırısı; olay F tipilerin işi dedik,iddia ettik, konuştuk, F’nin öz yeğeni azmettirici olarak tutuklandı.Kimsenin umurunda değil.
-Sonra Atabeyler operasyonu,iddia ettik,yazdık,anlattık.Tüm tutuklular serbest bırakıldı,basına dosya veren şahıs hala ortada yok.
-Sonra,Dink cinayeti ve “Hepimiz Ermeniyiz” sloganları,yine yazıyoruz, çiziyoruz, biliyoruz, nafile!
Şimdi de bu olaylardan bazıları ile ilginç rastlantılara (ya da bağlantı) bir göz atalım;
-Trabzonda’ki rahip cinayetinde İl Emniyet Müdürü,F tipi olduğu sicili ile kanıtlı R.A.
-Trabzon’da milli futbolcuların tehdit edilmesi,işyerleri ve otolarını kurşunlanması olaylarında İl Emniyet Müdürü, yine R.A..Yardımcısı F tipi İ.A’ nın eşi ile Trabzon’un ünlü bir mafya liderinin eşi koruma şirketi kurmuşlar.Olaylarda bu çerçevede cereyan ediyor.Hakkında açılan soruşturmalar hemen kapanan İ.A. şimdi Mayıs ayında büyük bir ile Emniyet Müdürü olmayı bekliyor.
-R.A. Trabzon’daki müthiş başarıları! Nedeni ile ödüllendirilip Ankara’da ki Emniyet İstihbarat Dairesinin en tepesine oturtuluyor ve bir ay sonra Danıştay saldırısı Ankara’da gerçekleşiyor.Saldırıdan 1 saat sonra,İstihbarat Dairesi çalışmaya başlıyor ve basına yapılan servislerle,emekli askerler vasıtası ile olay ulusalcılara bağlanıyor.
-Aynı R.A.’nın Dairesi Atabeyler operasyonunu yapıyor ve operasyondan 1 saat sonra Genelkurmay Başkanlığı’nın önünde bir şahıs gazetecilere tüm Emniyet dosyasını veriyor.Şahısta yok,Emniyetten ceza alan da.
-Dink cinayetinden 1 saat sonra, “Hepimiz Ermeniyiz” bez pankartları açılıyor.Dink cinayeti zanlıları da Trabzon’dan çıkıyor.İki gündür basında yer aldığı üzere,azmettirici R.A.’nın Trabzon’dan elemanı.Olayı R.A. Trabzon’ da iken haber verdiğini iddia ediyor.O tarihte İstanbul Emniyetine de haber veriliyor.İstanbul Emniyetinde o sıralarda ki İstihbarattan sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı,şimdi büyük bir ile Emniyet Müdürü yapılan F tipi Ş.D..Olayı ciddiye almıyor.Hrant Dink İstanbul’da öldürülüyor...
-Veeeee Trabzon Emniyet Müdürü Reşat ALTAY ile Vali görevden alınıyor.Hem de ALTAY, Ankara’da toplantıda iken.Trabzon’a bile dönmesi istenmiyor.Aynen, zanlının Trabzon’a gelmeden yakalanması gibi.
-Veeee Reşat ALTAY ile ilgili internet ortamında müthiş bir karalama kampanyası başlatılıyor.
-Reşat ALTAY,meslekte hiç birlikte çalışmadığımız,ama tanıdığım, Cumhuriyetçi,Atatürkçü ve iyi bir Terörle Mücadele Polisidir.Eğer Trabzon’da kalsaydı,kendisine ve Trabzon’a yapılan haksız saldırıların gerçek sebeplerini ve Dink cinayetinin F tipi bağlantısını ortaya çıkartabilecek bir kapasiteye sahipti.ALTAY’ı aldılar,diğerleri yerlerinde,Dink olayı kapanmıştır.Geçmiş olsun.Bu büyük Örgütün liderinin ismi de eski bir sanığım olan Ö.D.’dir.Ö.D. kim? Hadi bilin bakalım.
Not: Artvin'e dikkat
Saygılarımla
http://www.kuvvaimilliye.net/author_article_detail.php? id=269&PHPSESSID=73ddd4f0cdd99
DİNK CİNAYETİ,MİT'TEKİ GARİP GELİŞMELER
Dr.A.Serdar Saçan
[email protected]
Son günlerde MİT cephesinde garip olaylar cereyan ediyor. MİT Müsteşarı TANER, Akp tarafından atandığı halde, Akp aleyhine konuşuyor izlenimi vererek şu açıklamaları yapıyor;
-“Başroldekiler ve figüranlar değişiyor. Bazı ulus devletler tarih maratonunu kaybedecekler ve ulusal egemenliklerini yitirecekler
- Türkiye, rol savaşlarının tam ortasında. 21. yüzyıl güvenlik ortamı, istihbarat fonksiyonlarının önemini olmadığı kadar artırmıştır
- Bekle gör ve tutum al politikası gibi bir lüksümüz yok. Yalnız savunmada kalamayız. Elimizdeki tüm kartları iyi kullanmalıyız - Yeni dönemin gereklerine yanıt verebilmek için MİT'i ihtiyaçlara cevap verecek şekilde reorganize etme çalışmalarımız hızla sürüyor
- MIT olarak vizyonumuz, ülkemizi tehlikeli dönemden başarıyla çıkarmak ve çocuklarımıza gurur duyacağımız bir gelecek bırakmaktır.”
Sayın Müsteşar bununla da yetinmiyor ve 13/12/2006 da basında şöyle yankı bulan açıklamalar da yapıyor;
“MİT Müsteşarı Emre Taner, devletin geçmişte Hizbullah’ı kullandığını itiraf etti ve ardından da şu ilginç uyarıyı yaptı: 'Şimdi onu yeniden harekete geçirmek isteyenler var. İzliyoruz.'Taner, Hizbullah’ı kimin harekete geçireceğini açıklamadı.”
MİT’in yasalara aykırı bu kabullenme ile yasal olmayan kullanımlarının soruşturulması gerekmektedir.
Akp’nin atadığı Müsteşar,Akp’ye kafa tutabilir mi? Zor...
Son günlerde, MiT’in adam öldürüp öldüremeyeceği de tartışma konusu yapılmaya başlandı.
Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat ÖNEŞ’in yaptığı açıklamalarda cabası.
Tüm bu olanlar, MİT’teki ulusalcılar tasfiye mi edilecek? sorusunu ciddi olarak sorduruyor? Dink cinayeti bu tasfiye için kullanılırsa şaşırmamak gerekir. Öngörümüzün doğru çıkmaması dileği ile,
http://www.kuvvaimilliye.net/author_article_detail.php? id=251
ŞEMDİNLİ DAVASININ AMACI
Dr.A.Serdar Saçan
[email protected]
Sevgili Ulusdaşlarım,
Şanlı Türk Ordusunu sırtından hançerleyen Arap-Kürt kırması hainlerin amaçlarının ne olduğunu anlamak, ülkemiz üzerinde oynanan, kalleş ve hayâsızca oyunun bozulmasında önemli rol oynayacaktır.
Bilindiği üzere 6 ayı aşkın bir süredir Şemdinli İddianamesi olayı, özellikle malum basının desteğinde kamuoyunu meşgul etmektedir. Olay, Şemdinli’de patlayan bombaların failleri olarak iki silahlı kuvvetler mensubunun sözüm ona halk tarafından yakalanıp yerel mahkemece cezaya çarptırılmasından ibaret değildir elbette. ABD ye bütün varlığını tereddütsüz emanet etmiş, kendisini bu ülkenin istihbarat servisine memnuniyetle kullandıran ABD’de ki ilkokulu bile bitirememiş bir cahil imamın Türkiye’de ki öğrencileri; Savcı, Polis, gazeteci, Avukat, Yargıç vs. cübbeleri ile Türk’ün şanlı ordusuna tuzak düzenlemişlerdir. CIA ve F tipi imamların Ankara’da elele hazırladıkları metni iddianame olarak mahkemeye sunanlar, TSK’ nın zincirleme tüm komutanlarını çetecilikle suçlamışlardır. Peki neden? Aşağıdaki olasılık insanın kanını dondursa da gerçeğe yakın bir senaryodur.
Türkiye, şu günlerde Uluslar arası Adalet Divanı ve Savaş Suçları Mahkemeleri’nin yargılama yetkilerini kabul etmek üzeredir. İktidarın Aksakallı teorisyenleri bu sözleşmeleri belki de sessiz sedasız imzaladılar bile.
Bundan sonra Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgemizde hazır bekleyen bilinen Belediye Başkanları Savaş Suçları Mahkemesine başvurarak “Kürtleri TSK’ nın katlettiğini, bunun sorumlusunun en üstten alta zincirleme TSK’ nın komutanları olduğunu ve yargılanmaları gerektiği” ni talep edeceklerdir. Bu başvuru üzerine bu mahkemede Türk Ordusu Yargılanacak ve mahkemeye sunulan en önemli kanıt F tipi imamlarca hazırlanan İddianame olacaktır. Türkiye Cumhuriyet’i sözüm ona bir Cumhuriyet Savcısı’nın imzaladığı bir iddianame ile savunmasız bırakılacak ve mahkûm ettirilecektir. Bu mahkûmiyetle; “ Doğu ve Güneydoğu bölgemizde, Türk ulusundan ayrı bir ulus olduğu ve bunların Türk Devleti tarafından yok edilmek istendikleri” uluslar arası arenada hukuken kabul edilecek ve Kürtlere self-determinasyon hakkı tanınarak, önce otonomileri sonra bağımsızlıkları tanınacaktır. Amaç, tamı tamamına budur ve ABD’nin son Kürt haritasına uygunluk göstermektedir.
Tüm ulusdaşlarımızın bu ortamda, ulusun temel kurumlarına ve değerlerine eskisinden çok daha aktif ve fazla sahip çıkmaları gerekmektedir.
Saygılarımla
Dr.Adil Serdar SAÇAN
http://www.kuvvaimilliye.net/author_article_detail.php? id=79
FARK EDİLMEDİKLERİNİ SANAN FARKEDİLMİŞLER!
Dr.A.Serdar Saçan
[email protected]
Ankara’da ki müthiş! Çete baskınını görünce, aklıma kendim geldim. Yani, başıma 2003 yılında gelenleri hatırladım;
AKP ’li Başbakan ve bazı Bakanlarla, 21 AKP ’li milletvekili ile Başbakanlığın Müsteşarı ve Örtülü ödeneğin başı da dâhil, birçok, bugünün ulema, şeyh-ül İslam, halife kılıklı tiplerinin hakkında, yolsuzluk ve hırsızlık kökenli görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma, çete kurma vs. birçok suçla ilgili olarak yaptığımız operasyonların, Emniyet İçerisinde ki ve Türkiye’de ki Fetullahçılarla ilgili olarak 2001 yılında başlattığımız proje çalışmalarının, intikamını alma faaliyetleri kapsamında, başımıza çok iş geleceğini tahmin edebiliyordum. Bu işlerin, Emniyet Örgütü içerisindeki F Tipi, resmi üniforma giymiş İMAMLARCA planlandığından da doğrusu haberim vardı. Ama bu kadar acemice işler yapılacağını hiç aklıma getirmemiştim.
Adamlarda her şey var; güç, teknik, imam, mürit, mürşit, para, bir de ACEMİ olmasalar vallahi yanmıştık. Tabii, hayat görüşleri iki imamın kafasına sıkıştırılmış tipler, Avukat, savcı, polis te olsalar acemilikten kurtulamıyorlar. Bir türlü müritlikten ileri gidemiyorlar. Nasıl gitsinler, adamların kapasitesi ancak mürit olmak için planlanmış.
12/12/2003 tarihinde, arkadaşım Ş.D. beni telefonla arayarak, “Torna fabrikası olan işyerine Terörle Mücadele Polislerinin geldiğini, İşyerinin, ‘El Kaide Örgütünün bomba imalathanesi’ olduğuna dair bir ihbar üzerine arama yaptıklarını ve benim, işyerine bıraktığım Doktora tez kitaplarıma dikkatle bakarak, kendisine; ‘abi bunlar adil beyin herhalde, biz ihbara baktık bir şey yok ama bir daha gelebilirler’ diyerek gittiklerini” söyledi.
Bende doğal olarak, “benim orada suç teşkil eden bi şeyim yok, zaten aramışlar, bir daha gelseler de fark etmez” diyerek teli kapattım.
13/12/2003 günü aynı yer, aynı şube tarafından yeniden basıldı, basılma ki ne basılma, bir gün önce hiçbir suç unsuru bulunmayan yerde, ertesi gün, Daha önce müdürlüğünü yaptığım Organize Suçlar Şubesinin tüm arşivi neredeyse burada bulunuverdi. Tabii, ekleri de vardı,5–10 luk sahte ABD Dolarları, ruhsatsız mermiler, telsizler. Arama,65 yaşındaki bir bekçinin nezaretinde yapılmış, iş yeri sahibi ile benim haberim dahi olmamıştı. Aramadan çıktığı iddia edilen doküman ise Organize Suçlar Şubesi Binasında tutanaklara geçmişti. El Kaide Örgütü’nün bomba imalathanesi olarak arama kararı alınan yerde hata! İle iki arama yapılmış ve tesadüfen! Bana ait olduğu iddia edilen bir kamyon evrak bulunmuştu.
Doğal olarak olay, Yeni Şafak ve Zaman’da müthiş manşetlerle yer alıyordu; “Eski Polis Müdürünün arşivi yakalandı.” Hâlbuki ben bu suçlamalara, bu baskın ve haberlerden tam 4 ay sonra muhatap oluyordum. Demek ki birileri yine sahiplerinin adamlarına kuşu uçurmuştu.
Daha sonra gözaltına alınan Ş.D. ye Polis şöyle diyordu; “O gün Adil Serdar SAÇAN’ı neden aradın? Bir daha geleceğimizi söyleyen ekibe kaç lira verdin? Bu evrakları Adil Serdar SAÇAN getirdi de sen işine bak. Bizim işimiz Adil’le...”Bu olay hala adli yargıda olduğundan fazla detay vermek istemiyorum. Bazıları yakında mahkûm olduğunda bir daha yazmak isterim doğrusu. Bu müthiş baskın sonucunda, bendeniz hemen meslekten atıldım ve adli yargıya verildim bu hususlardaki davalar devam etmektedir.
Şimdi şu tesadüflere bakın; Ankara’da da benim işte olduğu gibi bir ihbar geliyor, bu ihbar üzerine İstihbarat Dairesi destekli Terörle mücadele Şubesi, arama kararı alıyor,-her ihbara arama kararı alırlar ya! -belirtilen yerde arama yapıyor veeee orada müthiş cephaneler bulunuyor. Dahası, arama hemen servise veriliyor. Gazeteler manşetten çeteyi yapıştırıyor. Ama iki gün önce Başbakan’ın çetelere çektiği dikkatte gözlerden kaçmıyor. Sanki operasyon tıpatıp Başbakan’ı doğruluyor. Askeri bir çete. Bu çete Müslümanlara hain saldırılar düzenleme hazırlığında. Bendenizde -hırsız- Müslümanlara operasyon yapmakla suçlanmıştım.
Belki şu soruyu sorabilirsiniz, “neden ihbar edip sonra operasyon yapıyorlar? ” Doğrudan operasyon yapamazlar mı? Eğer operasyonlar gerçekten operasyon olsa yaparlar tabii. Ama ulama, bulama, ekleme faaliyetlerini, planlı çalışmayı gizlemek için böyle davranıyorlar. Yasadışı dinledikleri telefonları, ihbarlarla yasal operasyon haline dönüştürüyorlar. Adamlar, devlet olanakları ile yasadışı dinleme yapıyorlar. Bu bir ihbardır. Bu bir ihbardır. Bu bir ihbardır. Daha önce Savcılığa da yaptığımız bu ihbarlara kimse kulak asmamaktadır.
Arif olan anladı herhalde bu makaleyi. Sonuç olarak, yöntemleriniz bayatladı, deşifre oldu. Hala anlamıyorsanız anlaşıldığınızı ACEMİSİNİZ KARDEŞİM ACEMİ.
Saygılarımla.
NOT; Eleştirileri bekliyorum, bizde her şey kanıtlı. Hem de telefon dinlemesiyle değil, belgelerle.
Dr.Adil Serdar SAÇAN
eski emniyet genel muduru
Dr.Adil Serdar SAÇAN İstanbulda Organize Suçlarla Mücadele Şube müdürlüğünü kuran ve görevde bulunduğu süre boyunca namerde boyun eymeyen onur timsali bir kişiliktir. Bu ismi anımsayamayanlar için bir siteden, başkasının ağzından yaptığım alıntıyı aşağıya ekliyorum:
VEKİL seçtirilen PKK'lı kızın hapishaneden alınıp taşınmasına Dr. Saçan'ın tanıklık ettiğini yazmıştım.. Sayın Saçan, gördüklerini yazdı, ben de izniyle aynen bu köşeye taşıyorum..
Bakın, iktidarın görevden aldığı önemli bir eski polis müdürünün isyanı şöyle..
Üniversiteden çıkıp Avrupa yakasına giderken, FSM köprü yolu Tem 6'da trafikten canımız çıkarken, bir de baktım ki, sağım, solum, önüm, arkam PKK'lı bir sürü hain dolu. Arabalardan DTP bayrakları sallanıyor, bazı hainler zafer işaretleri yapıyor, salyaları ağzından akan militan tipli hıyarlar, İstanbul'un göbeğinde bölücü slogan atıp, bölücü parti bayraklarını sanki baston yutmuş gibi dimdik tutuyor. Sağımdan giden bir minibüsten bir PKK'lı bana bakıp zafer işareti yapınca; 'Ulan o ellerini kırarım senin' dedim. Çaprazımdaki Kango'dan bir delikanlı; 'Ağabey biz kırarız sen üzülme' deyiverdi. O da yalnızdı ve basıyordu lafı. Çıt çıkmadı. 5 kilometre yan yana gittik, o el kalkmadı bir daha. Ne zaman yol kenarındaki polisi gördüler, yine başladı zafer işaretine. Şöyle bir baktım, o vefakar eski meslektaşlarıma, çiğ çiğ yiyecekler bıraksalar ama yapamıyorlar.
Giden, cezaevinden tahliye olan, yeni milletvekili Kandil'li PKK'liye. Öyle ya, Kandil Dağı'ndan gelmiş, yakalanmış, cezaevine girmiş, milletvekili seçilip tahliye olmuştu. Bir konvoy sormayın. İnsan kahroluyor. Ben nasıl kahrolmam ki;
Kandil Dağı'nda değil de, Atatürk'ün kurduğu Polis Koleji'nde eğitim aldım diye altı defa meslekten attı beni AKP İktidarı. 3 yılı Muş'ta TEM müdürlüğü olmak üzere yaklaşık 6 yıl bu PKK illetiyle mücadele ettim. Mafya, irticai örgütler, kaçakçılar cabası.
Altıdan ikisi, işkenceden. İkisinden de beraat ettim Adli Yargıda. Ama AKP'nin Diyarbakırlı Bakanı atacaksınız diyordu, attılar. İkisinden de İdari Yargı kararı ile döndüm. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı olmadığım için attılar işte. O muhtereme! övgüler düzdüler.
Altıdan ikisi, Susurluk sanığı bir kumarhanecinin hakkındaki şike iddialarının basında yer almasının sebebinin benim olduğum gerekçesiydi. Yani, muhterem (!) hakkında basında haber çıkmasından sorumlu tutulup iki kez meslekten çıkartıldım. Yargıda bu davaları da kazandım. Ama 33.000 insanı öldürten 'Sayın' oldu, biz yine adam addedilmedik bu ülkede.
Altıda biri, sözüm ona devlete ait belgeleri kurum dışına çıkarma iddiası. Bununla ilgili davalar sürüyor. Uluslararası teröristlere kefil olanlar, çocukları Kürt mafyasının hamiliğini yapanlar karar vermişti bir kere, bizden ancak 'kelle' olurdu. Aldılar silahlarımı, kimliğimi, korumasız bıraktılar. Yargı; 'koruyacaksınız' dedi, hala korumuyorlar.
Ama Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı'nı Türk Polisi ile koruyorlar.
Altıda sonuncusu; mafya tetikçisinin biri; 'Arsa verdim ona' diyor. Tapu kayıtları orada, kendi atadıkları müfettişler, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir mal varlığı soruşturması yapıp; 'İddialar asılsızdır, ceza tayinine gerek yok' diyor, Savcılık; 'Suç yoktur' deyip takipsizlik kararı veriyor, İçişleri Bakanlığı meslekten atıyor. Bununla da yetinmeyip, daha karar bana ulaşmadan Radikal Gazetesi'ne 'Hırsız' başlığı attırıyor. İdari dava sürüyor.
Tabii, altı meslekten çıkarmanın gerçek nedeni muhterem (!) RTE ve saz heyetine yolsuzluk operasyonları icra etmemizdi.
PKK'nın şirketleri Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nden besleniyor ses çıkmıyor.
Veee tüm bunları yapanlar, göz yumanlar, namaz kılıp her rekatta, 'Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım bekleriz' diyor.
SİZ, KULA KULLUK EDİYORSUNUZ, SAHİBİNİZE YARANMAK İÇİN BU MİLLETİN EVLATLARINA ZULM EDİYORSUNUZ. ALLAH SİZİ ISLAH ETSİN.
Kaynak: http://www.forumimaj.com/showthread.php? p=124238
Not:
çılgınlık, tatlı serserilik, cesaret, azim...
karizma,sırlar dünyası,zeka,delilik,coşku :))
benim adım zaten serdar bana pek bişi anımsatmadı fakat adaş olduğum çarıştırdı benimde hoşuma gitti desem yalan olur saçma geldi bana neymiş ADİL SERDAR SAÇAN size neyi çarıştırıyo ne kadar saçma bence nese byeeee