oooo AB ciğim bakıyorum yokluğumda işi azıtıp şu bostan korkuluğu rasmussen öküzünün sözcülüğünde 'efendiler efendisi ve ayakları kainata taç olan efendimize' hakaret etmişsiniz.. eeee eceliniz geldi galiba..artık bir gömlek kumaşı kaldıydı Tanrı öfkesini üzerinize çekmeye ve siz katır yükü kumaşları eklediniz uç uca..peygamberini savunacak olan Allah gelsin hakkınızdan..
AB konusunda yeterli bilgim olmadığı kanaatindeyim sadece AB hakkında şunu biliyorum. Araştırma konum olduğu için yaklaşık bir aydır üzerinde çalışıyorum ama olay gittikçe karışıyor. Bizi iyice inlettikten sonra üyeliğe kabul edecekler bence ama çoğu kısıtlama ile... kar değil zarar getirir korkusundayım. kültürümüz henüz üye olmadan bile yozlaştı. onlara göre şekilleniyoruz. ya değerlerimize sarılıp üye olucaz yada üyelikle beraber, kültürümüzle yok olucaz, eriyip gidicez. yanılmayı isterdim! ! !
TÜRKLERİN AB GİRİŞİ VE AB ÜLKELERİNDE KURBAN BAYRAMI KONULU DEV SKEÇ
-alfonso bu bayram napıyonuz..ne kesiyonuz. -valla hans'ım, peter,alberto ve hofman emmiynen ortak danaya girdik.. -eyi yapmışınız ben koyun kesiyom..kaça geliyo hissesi? -valla adam başı 120 euro tuttu 40 euro da kasaba verecez..
-vezirr! bu AB kuşatması neden başarısız geçiyor..bir gülle bile atmadan niçüüünn dönersinüzz! -kağanım bizim kuşatma edavatının AB uyum belgeleri olmadığı için kullandırtmadı kefereler..
şimdik bu konuya yeni girmiş olmakla birlikte öncelikle çin seddine olan aşkımın devam ettiğini buradan bildirmeyi bir borç biliyorum.. aslında ırkımın geçmeye çalıştığı duvarların şekli ve adı değişti ama bunlar da çinlilerden pek farklı sayılmaz ve ırkım insanı bi yere girebilmek için illa ki maymun edilecek yanii
dünya tarihinde girebilmek için bu kadar trajikomik duruma düşülmüş başka hiçbir şey yoktur eminim.. ve bertrand russel'dan 'halklar hakettikleri şekilde yönetilirler'... gerçekler can yakıyor di mi...
Bizim mantık hocası ders yılı sonunda notları yorum yaparak söylüyordu. Derken arka sıralarda oturan birine göstererek - bak seni sene başından beri gözetliyorum hep orda oturuyorsun hiç ses çıkarmıyorsun! demişti.Herkes ona dönmüştü, çocuk kıpkırmızı olmuştu. Bizse 'çukulatalı göfret sevmeyen var mı' sorusu gibi önce anlayamayıp uzunca afallamıştık. Sonra aniden anlamsız saldırıya tüm sınıf gülmüştük, hoca kıpkırmızı olmuştu...
Bu AB'nin karikatür gözetimi de buna benziyor. İyice bize benzemeye başladılar. Garibimler kafayı yediler anlaşılan.
Turgut Özal, AB'ye tam üyelik süreci için, Aşık Veysel'in şiirinden esinlenip 'uzun, ince bir yol' benzetmesini yapmıştı... Öyle bir yol ki... Dikenlerle, engellerle dolu. Ve tuzaklarla. Ama 'büyük yürüyüşler' hep böyledir. Hele yürüyüş 'iki yüzlü, çifte standartlı' Batı yönüneyse...
Mao'nun büyük yürüyüşü 368 gün sürdü. 325 gün 'gündüz, gece' yüründü. Günde ortalama 40 kilometre yol alındı. 18 dağ silsilesi aşıldı. 24 akarsu geçildi. Ve yola çıkan her 100 kişiden sadece 7'si yürüyüşü tamamlayabildi. Zaten öyle olmasaydı, o yürüyüş tarihe geçer miydi?
Türkiye'nin 'uzun yürüyüşü' 12 Eylül 1963 Ankara Antlaşması ile 'resmen' başladı. 41 yıl, 3 ay, 5 gündür sürüyor. 15 bin günden fazla. Arada duraklamalar da oldu. Çelmeler de. Oyalamalar da. Son dakikada kıvırtmalar da. Ama her şeye rağmen, Türkiye'nin büyük yürüyüşü sürüyor.
Mao'nun 'ihtiyar adam' söylemi tam bir 'siyaset klasiğidir.' Mao bunu ilk kez Yenan'da, parti okulunda söylemişti. Bu bir 'efsane.' 'Kahramanı' Yu Kung adındaki ihtiyar. Yu Kung bir gün evinin önündeki koca dağı devirmek ister. Ve kazmaya başlar. Komşuları, ihtiyarla alay ederler. 'Koca dağ yok edilir mi' diye. Yu Kung, komşularına şöyle der: - Dağ büyüyecek değil ya... Yeter ki ben, çocuklarım, çocuklarımın çocukları dağı yerle bir etmekten yılmayalım.
41 yıldır yılmadık. Batı 'bizi oyalamayı' iyi biliyor. 'Uyutmayı' da. Yıllarca 'bunu başardıklarını' itiraf etmeliyiz. Ama yine 'yılmak yok.' 'Hak aramaya' evet, 'dik durmaya' evet, 'büyük yürüyüşe' evet. Yılgınlığa 'hayır.'
Alıştık, yıllardır zaman zaman 'temcit pilavı gibi' aynı konu pişirilip pişirilip önümüze konur: 'Kıbrıs.' Sahi, Batı bu konuda ne kadar samimi? Batı, Kıbrıs sorununun 'neden çıktığını' bilmiyor mu? Bildiği halde ne diye 'en kritik süreçlerde' aynı faturayı masaya sürüyor? Nedeni 'iki yüzlülük.'
Sırplar genç, ihtiyar, kadın, erkek demeden katliama girişmeseydi... Batı, Balkanlar'a müdahale eder miydi? Rumlar, Kıbrıs'ta 'beşikteki bebekleri' kurşuna dizmeselerdi... Türkiye, Kıbrıs'a müdahale eder miydi? Batı, 'bunları' bilmez olur mu? Bilir, bilmesine de... 'Ah şu çifte standardın gözü kör olsun.'
Dün Brüksel'de yolumuza konan 'son dakika dikenleri' bize sürpriz olmadı. Zira önümüzde, AB Adalet Divanı'nın, Türkler lehine verdiği, '22 mahkeme kararı' duruyor. 'Tapu gibi' kararlar. 'Bağlayıcı.' Ama, Batı ülkeleri yıllardır bu kararları uygulamamak için bin bir dereden su getiriyorlar. Dün Brüksel'de 'son dakikada' bin bir dereden su getirdikleri gibi.
Evet, ne demişti Turgut Özal? Ne kadar yürümüştü Mao? Yu Kung dağı devirmek için nasıl yılmadan kazma sallamıştı? Bu bir büyük yürüyüş. Kolay olacağını kim söyledi?
Degerli Serdar Beg Abim, Bu sabah mihtar kuşluk vakti kapıyi çalıp, içeri seslendi:' Kalkın ey ehali, ABE' ye girmişik,' dedi ve geldigi gibin öbir evlere segirtti. Biz de hemen kalkıp sovukta ahire gidip tezek getirip tandırı yaktık. Gece ayezinde aynen bir direk kibin kalmişem, kari de aynen duvar kibin yatiy. Karebeş iti isem sovuktan donmamak icin ahirde ineklerin altinde sankim yuve yapmıştir.
Derken babem ve anem de bize geldiler, babem şalverini yeni bagliy, anem ise çarşefini kulagınin arkasine atmışti. Babem, ' ula bu ABE ne ole ki bizi bele erken kaldiriy ', dedi. Anem ise heç konişmiy. Çayi içip gendine gelmeden zati heç konişmez. O sirade kapide ehtiyar hiyetinden Rizo emmi gorikti. Hemen beni işaret edip, ' sondir ule o tandıri ABE musadeetmiymiş poh yakmaye ' dedi ve aneme donip: ' Bacim sen de o çarsefi cikart da aha şu şorti gey, ABE öyle diyiy, ' diye aneme bir kıssa pantolon uzatti. Anem kıssa herif pantolonu geyip yere otirende babami bir goreydin benim canım abim. Neyse uzun etmiyeyim, meger bizim koy uzin bir zemandır bu ABE ye hazırlik ediymiş de bizim heberimiz olmemiş.
Arkadan mihtar gene gozikti ve ' ula Miho o karebeş itini hemen cendermeye teslim edesen, ABE itleri telef edin ya de eve alın kardaş gibin besleyin diyiy. Bu karabeşten kardaş olmez, hayının tekidir.' dedi.
Areden 15-20 dakke geçip de tam çay içip kehvaltıyi yapende mihtar gene gozikti. Bu sefer bizim karıyi işaret edip, ' koyde kariler icin buz cokeyi takımi kurildi, ABE öyle istiymiş, senin karide katılsin, hemen maçler başliy ' dedi. Içeri bir sope uzetti ve bizim kariye, ' bununle oynenecek, hemen gidesen ' diye söylendi. Bizim kari de hemen tandire su tokip sondirdi ve işi bırakip dişari segirtti. Ben de arkadan cıktım ki, o sogukta karilerin bir kısmi cibil, bir kısmi tuman ayakta, cibinlik üstte koyun çesmesinin onine su baglamişler, ortalik donmiş, bunler de ellerinde sopelerle yuvarlak bir taşi surikliyley. Bizim kari de hemen takima girdi, tumanli kariler, cibinlukli karilere karşi oyniyler.
Derken, gene mihtar ter kan icinde gorikti: ' Vilayet ABE sinden tel gelmiştir, koyde üretim yapin diyiyley, durmeyin bir şeyler yapin.' diyip orteden kayboldi. Babeme baktim, aneme baktim, biz ne üretek diye, emme, babam heç orali olmiy. Zati biz çocuktan başka bir şey üretemezik. O sirade Mihtar uzaktan seslendi: ' Bana bakın, sakin karilere çocuk yaptırmayin, ABE yassahlamıştir.' Babem okkali bir küfür edip, köy kahvesine getti, anem komşilere, ben de Seco' nun evine dogri gidende bir Hesso Supermarketine Wilkommen 'deyiy. İçeri girdim,'selamin aleykum ageler' diyecek oldim, hemen mihtar orede bitti: ' Ula bu selam işini uzetmeyin, ABE'de selam işi nasıldir daha bilmirik, bir yanliş yapıp cendermeye düşmiyek.'
Kuruluş felsefesinde Avrupa sınırlarının Hristiyan Roma'nın sınırlarına ulaşması amaçlanır. Türkiye'de demokrasi adına, insan hakları adına herşeyi görür fakat kendi üyesi Yunanistan'ın yaptıklarına 3 maymun şeklinde yaklaşır. Hemen yanında bir insanlık dramı bir soykırım olayı yaşanırken sessiz kalır. Çünkü ölenler Müslüman Boşnaklardır. Amacı emperyalizmi her türlü şekliyle Türkiye'ye sokmaktır. İslam'ın yılmaz savunucusu Türkler onların baş düşmanlarıdır...
Bir atı nehire götürebilirsiniz ama su içirtemeyebilirisiniz bir insana eğitim verebilirisniz ama düşünmeyi öğretemeyebilirsiniz, bir toplumu AB'ye sokabilirisiniz ama kafaları düzeltemeyebilirsiniz...
Ab su demek, mecazi anlamda yağmur... Letafet yani güzellik, keskinlik, itibar, ırz, namus, vakar, cila gibi bir çok anlamları vardır.
Abdar, Abdest, Ab-ı Hızır, Ab-ı Kevser, Ab-ı Revan, Ab-ı Ruy, Ab-ı Leziz, Ab-ı Zen kelimlerini oluşturur.
Kusur, ayıb ve noksanlık olarak başka anlamlarada da kullanılır.
Abab yani suyu nefes almadan içmek ve daha başka A'ba ya da Aba, abad, abadan, ya da su kuyuları olarak Abar gibi nice kelimelerde kök olarak kullanılır...
AB bana Avrupa Birligini ve Kopenhag Kriterlerini cagristiriyor.5 yilda bir kendi ozgur irademizle basa getirdiklerimizin bu zamana kadar bizlere vermeleri gereken degil vermek zorunlulugunda olduklari haklari yani insanca yasama hakkimizi avrupalilarin zoruyla veriyomus gibi yapmalarindan duydugum uzuntu ve rahatsizligi cagristiriyo
Ayrıca illa bir birliğe gireceksek Kazaklarla, Özbeklerle, Kırgızlarla v.s.. birleşsek daha iyi olur (tabi ötügen'i başkent yapmayacağız..... :) :)) neden? 1-Avrupa Birliğine girip sömürüleceğimize 'Avrupa'nın karşısına Güçlü bir Türk Toplumuyla Çıkarız' (toplum ari ırk değil) 2-Daha güçlü bir toplum olacağımızdan belki Amerika b.d.nin her isteğine bu kadar kolay baş eğmeyiz! ........ 3-Kazak, Türkmen, Kırgız ve Özbek Türklerinde Petrol de Doğalgaz da yeterince var..(hoş bizde de var ama.....) 4-Daha çok iş imkanı; daha çok yatarım imkanı... 5-Atatürk'ün komünizmi yererken de dediği gibi Orta Ashya'daki kardeşlerimize ağabeylik etmeliyiz; bağlantımızı yitirmemeliyiz.... Bu da bir çeşit Atatürk mirası olabilir... Fakat tabii ki 'Ötügen yolu yokuştur ezgileri olmadan...' (Hoş zaten Ötügen dediğimiz antik kentimiz şu an Moğolistan sınırları içindedir...Moğollardan toprak isteyemeyiz herhalde... :))
AB önce AET idi Avrupa Ekonomik Topluluğu...Şimdi ne Avrupa Birliği..yani olaın ekonomiden siyasete kayış durumu... Bu da 2. bir kapitülasyonlardır... Bu işin ekonomik tarafı...İşin siaset tarafına gelince de: Bunlar bizim Kurtuluş Savaşında savaştığımız ve 'emperyalist' dediğimiz ülkeler değil mi? (Almanya hariç en güçlüleri) İngiltere, Fransa, İtalya... E o zaman atam, dedem niye kurtardı ki bu vatanı madem emperyalistlerle birleşiyoruz? ? ?
Bu arada 'Anadoluda bulunan' Twister'a canı yürekten bir alkış! ................... Davulun sesini bilmem 40 küsür meridyen uzaktan dinlemekle olmaz! ....
AB ruhumuzun satılması, dilimizin ve dinimizin (onlar ne kadar kaldı bilinmez ama...) 'A'kıl 'B'aliğ insanların eline bırakılması ki girmeden zaten bırakıldı.
menderesi boşuna asmışlar vatanı sattı diye.asıl satış şimdi.hemde tenzilatlı.gerçi menderesin torunları kendilerini geliştirerek bu hale geldiler işte.yuhhhh...
oooo AB ciğim bakıyorum yokluğumda işi azıtıp şu bostan korkuluğu rasmussen öküzünün sözcülüğünde 'efendiler efendisi ve ayakları kainata taç olan efendimize' hakaret etmişsiniz..
eeee eceliniz geldi galiba..artık bir gömlek kumaşı kaldıydı Tanrı öfkesini üzerinize çekmeye ve siz katır yükü kumaşları eklediniz uç uca..peygamberini savunacak olan Allah gelsin hakkınızdan..
AB konusunda yeterli bilgim olmadığı kanaatindeyim sadece AB hakkında şunu biliyorum. Araştırma konum olduğu için yaklaşık bir aydır üzerinde çalışıyorum ama olay gittikçe karışıyor. Bizi iyice inlettikten sonra üyeliğe kabul edecekler bence ama çoğu kısıtlama ile... kar değil zarar getirir korkusundayım. kültürümüz henüz üye olmadan bile yozlaştı. onlara göre şekilleniyoruz. ya değerlerimize sarılıp üye olucaz yada üyelikle beraber, kültürümüzle yok olucaz, eriyip gidicez. yanılmayı isterdim! ! !
TÜRKLERİN AB GİRİŞİ VE AB ÜLKELERİNDE KURBAN BAYRAMI KONULU DEV SKEÇ
-alfonso bu bayram napıyonuz..ne kesiyonuz.
-valla hans'ım, peter,alberto ve hofman emmiynen ortak danaya girdik..
-eyi yapmışınız ben koyun kesiyom..kaça geliyo hissesi?
-valla adam başı 120 euro tuttu 40 euro da kasaba verecez..
-vezirr! bu AB kuşatması neden başarısız geçiyor..bir gülle bile atmadan niçüüünn dönersinüzz!
-kağanım bizim kuşatma edavatının AB uyum belgeleri olmadığı için kullandırtmadı kefereler..
-kağanım bu girmeye çalıştığımız yede duvar yok galiba
-oluumm duvar değişti..bu duvar farklı..kara matriksi çağırın bana
şimdik bu konuya yeni girmiş olmakla birlikte öncelikle çin seddine olan aşkımın devam ettiğini buradan bildirmeyi bir borç biliyorum..
aslında ırkımın geçmeye çalıştığı duvarların şekli ve adı değişti ama bunlar da çinlilerden pek farklı sayılmaz ve ırkım insanı bi yere girebilmek için illa ki maymun edilecek yanii
dünya tarihinde girebilmek için bu kadar trajikomik duruma düşülmüş başka hiçbir şey yoktur eminim.. ve bertrand russel'dan 'halklar hakettikleri şekilde yönetilirler'... gerçekler can yakıyor di mi...
yüzyılın en büyük çevre felaketi, ı kötülüğün kaynağı, abd nin maşaları ülkeler, bizde maşa olmayalım.
bilmece bulmaca eklerinde yer doldurmak için sorulan sorulardan biri...
^^su^^..demek...
Yunus Emre bu dünyada
İki kişi kalır derler
Meğer Hızır İlyas ola
Ab-ı hayat içmiş gibi...
Bizim mantık hocası ders yılı sonunda notları yorum yaparak söylüyordu. Derken arka sıralarda oturan birine göstererek
- bak seni sene başından beri gözetliyorum hep orda oturuyorsun hiç ses çıkarmıyorsun!
demişti.Herkes ona dönmüştü, çocuk kıpkırmızı olmuştu. Bizse 'çukulatalı göfret sevmeyen var mı' sorusu gibi önce anlayamayıp uzunca afallamıştık. Sonra aniden anlamsız saldırıya tüm sınıf gülmüştük, hoca kıpkırmızı olmuştu...
Bu AB'nin karikatür gözetimi de buna benziyor. İyice bize benzemeye başladılar. Garibimler kafayı yediler anlaşılan.
AB'ye Büyük yürüyüş
Turgut Özal, AB'ye tam üyelik süreci için, Aşık Veysel'in şiirinden esinlenip 'uzun, ince bir yol' benzetmesini yapmıştı... Öyle bir yol ki...
Dikenlerle, engellerle dolu. Ve tuzaklarla. Ama 'büyük yürüyüşler' hep böyledir.
Hele yürüyüş 'iki yüzlü, çifte standartlı' Batı yönüneyse...
Mao'nun büyük yürüyüşü 368 gün sürdü.
325 gün 'gündüz, gece' yüründü.
Günde ortalama 40 kilometre yol alındı.
18 dağ silsilesi aşıldı.
24 akarsu geçildi. Ve yola çıkan her 100 kişiden sadece 7'si yürüyüşü tamamlayabildi.
Zaten öyle olmasaydı, o yürüyüş tarihe geçer miydi?
Türkiye'nin 'uzun yürüyüşü' 12 Eylül 1963 Ankara Antlaşması ile 'resmen' başladı.
41 yıl, 3 ay, 5 gündür sürüyor.
15 bin günden fazla. Arada duraklamalar da oldu.
Çelmeler de.
Oyalamalar da.
Son dakikada kıvırtmalar da.
Ama her şeye rağmen, Türkiye'nin büyük yürüyüşü sürüyor.
Mao'nun 'ihtiyar adam' söylemi tam bir 'siyaset klasiğidir.'
Mao bunu ilk kez Yenan'da, parti okulunda söylemişti.
Bu bir 'efsane.' 'Kahramanı' Yu Kung adındaki ihtiyar. Yu Kung bir gün evinin önündeki koca dağı devirmek ister.
Ve kazmaya başlar. Komşuları, ihtiyarla alay ederler.
'Koca dağ yok edilir mi' diye. Yu Kung, komşularına şöyle der:
- Dağ büyüyecek değil ya... Yeter ki ben, çocuklarım, çocuklarımın çocukları dağı yerle bir etmekten yılmayalım.
41 yıldır yılmadık. Batı 'bizi oyalamayı' iyi biliyor.
'Uyutmayı' da. Yıllarca 'bunu başardıklarını' itiraf etmeliyiz.
Ama yine 'yılmak yok.' 'Hak aramaya' evet, 'dik durmaya'
evet, 'büyük yürüyüşe' evet.
Yılgınlığa 'hayır.'
Alıştık, yıllardır zaman zaman 'temcit pilavı gibi' aynı konu pişirilip pişirilip önümüze konur:
'Kıbrıs.'
Sahi, Batı bu konuda ne kadar samimi? Batı, Kıbrıs sorununun 'neden çıktığını' bilmiyor mu? Bildiği halde ne diye 'en kritik süreçlerde' aynı faturayı masaya sürüyor? Nedeni 'iki yüzlülük.'
Sırplar genç, ihtiyar, kadın, erkek demeden katliama girişmeseydi...
Batı, Balkanlar'a müdahale eder miydi? Rumlar, Kıbrıs'ta 'beşikteki bebekleri' kurşuna dizmeselerdi...
Türkiye, Kıbrıs'a müdahale eder miydi? Batı, 'bunları' bilmez olur mu? Bilir, bilmesine de...
'Ah şu çifte standardın gözü kör olsun.'
Dün Brüksel'de yolumuza konan 'son dakika dikenleri' bize sürpriz olmadı.
Zira önümüzde, AB Adalet Divanı'nın, Türkler lehine verdiği, '22 mahkeme kararı' duruyor.
'Tapu gibi' kararlar.
'Bağlayıcı.'
Ama, Batı ülkeleri yıllardır bu kararları uygulamamak için bin bir dereden su getiriyorlar.
Dün Brüksel'de 'son dakikada' bin bir dereden su getirdikleri gibi.
Evet, ne demişti Turgut Özal?
Ne kadar yürümüştü Mao? Yu Kung dağı devirmek için nasıl yılmadan kazma sallamıştı?
Bu bir büyük yürüyüş. Kolay olacağını kim söyledi?
AB'YE GİREN KÖYDEN MEKTUP
Degerli Serdar Beg Abim, Bu sabah mihtar kuşluk vakti kapıyi çalıp, içeri seslendi:' Kalkın ey ehali, ABE'
ye girmişik,' dedi ve geldigi gibin öbir evlere segirtti. Biz de hemen kalkıp sovukta ahire gidip tezek getirip
tandırı yaktık. Gece ayezinde aynen bir direk kibin kalmişem, kari de aynen duvar kibin yatiy. Karebeş iti
isem sovuktan donmamak icin ahirde ineklerin altinde sankim yuve yapmıştir.
Derken babem ve anem de bize geldiler, babem şalverini yeni bagliy, anem ise çarşefini kulagınin arkasine
atmışti. Babem, ' ula bu ABE ne ole ki bizi bele erken kaldiriy ', dedi. Anem ise heç konişmiy. Çayi içip
gendine gelmeden zati heç konişmez. O sirade kapide ehtiyar hiyetinden Rizo emmi gorikti. Hemen beni işaret edip, ' sondir ule o tandıri ABE musadeetmiymiş poh yakmaye ' dedi ve aneme donip: ' Bacim sen de o çarsefi cikart da aha şu şorti gey, ABE öyle diyiy, ' diye aneme bir kıssa pantolon uzatti. Anem kıssa herif pantolonu geyip yere otirende babami bir goreydin benim canım abim. Neyse uzun etmiyeyim, meger bizim koy uzin bir zemandır bu ABE ye hazırlik ediymiş de bizim heberimiz olmemiş.
Arkadan mihtar gene gozikti ve ' ula Miho o karebeş itini hemen cendermeye teslim edesen, ABE itleri telef edin ya de eve alın kardaş gibin besleyin diyiy. Bu karabeşten kardaş olmez, hayının tekidir.' dedi.
Areden 15-20 dakke geçip de tam çay içip kehvaltıyi yapende mihtar gene gozikti. Bu sefer bizim karıyi işaret edip, ' koyde kariler icin buz cokeyi takımi kurildi, ABE öyle istiymiş, senin karide katılsin, hemen maçler başliy ' dedi. Içeri bir sope uzetti ve bizim kariye, ' bununle oynenecek, hemen gidesen ' diye söylendi. Bizim kari de hemen tandire su tokip sondirdi ve işi bırakip dişari segirtti. Ben de arkadan cıktım ki, o sogukta karilerin bir kısmi cibil, bir kısmi tuman
ayakta, cibinlik üstte koyun çesmesinin onine su baglamişler, ortalik donmiş, bunler de ellerinde sopelerle yuvarlak bir taşi surikliyley. Bizim kari de hemen takima girdi, tumanli kariler, cibinlukli karilere karşi oyniyler.
Derken, gene mihtar ter kan icinde gorikti: ' Vilayet ABE sinden tel gelmiştir, koyde üretim yapin diyiyley, durmeyin bir şeyler yapin.' diyip orteden kayboldi. Babeme baktim, aneme baktim, biz ne üretek diye, emme, babam heç orali olmiy. Zati biz çocuktan başka bir şey üretemezik. O sirade Mihtar uzaktan seslendi: ' Bana bakın, sakin karilere çocuk yaptırmayin, ABE yassahlamıştir.' Babem okkali bir küfür edip, köy kahvesine getti, anem komşilere, ben de Seco' nun evine dogri gidende bir Hesso Supermarketine Wilkommen 'deyiy. İçeri girdim,'selamin aleykum ageler' diyecek oldim, hemen mihtar orede bitti: ' Ula bu selam işini uzetmeyin, ABE'de selam işi nasıldir daha bilmirik, bir yanliş yapıp cendermeye düşmiyek.'
su
temelleri 1950 lerde atılan AET nin devamı
Kuruluş felsefesinde Avrupa sınırlarının Hristiyan Roma'nın sınırlarına ulaşması amaçlanır. Türkiye'de demokrasi adına, insan hakları adına herşeyi görür fakat kendi üyesi Yunanistan'ın yaptıklarına 3 maymun şeklinde yaklaşır. Hemen yanında bir insanlık dramı bir soykırım olayı yaşanırken sessiz kalır. Çünkü ölenler Müslüman Boşnaklardır. Amacı emperyalizmi her türlü şekliyle Türkiye'ye sokmaktır. İslam'ın yılmaz savunucusu Türkler onların baş düşmanlarıdır...
Bir atı nehire götürebilirsiniz ama su içirtemeyebilirisiniz bir insana eğitim verebilirisniz ama düşünmeyi öğretemeyebilirsiniz, bir toplumu AB'ye sokabilirisiniz ama kafaları düzeltemeyebilirsiniz...
Kafalarımızı düzeltmek için elimize geçen bir şans.
(Barbar Türk yorumu) :)
Kapısını zorladığımız büyük surlu kale
Alacağız sonunda :)
Gayret edin az kaldı...
biz de gireceğiz AB ye...
Ne işe yarıcaksa :))
Ab su demek, mecazi anlamda yağmur... Letafet yani güzellik, keskinlik, itibar, ırz, namus, vakar, cila gibi bir çok anlamları vardır.
Abdar, Abdest, Ab-ı Hızır, Ab-ı Kevser, Ab-ı Revan, Ab-ı Ruy, Ab-ı Leziz, Ab-ı Zen kelimlerini oluşturur.
Kusur, ayıb ve noksanlık olarak başka anlamlarada da kullanılır.
Abab yani suyu nefes almadan içmek ve daha başka A'ba ya da Aba, abad, abadan, ya da su kuyuları olarak Abar gibi nice kelimelerde kök olarak kullanılır...
ab amigo bordo bende...
suya dalmadan önce çıkardığımız son ses
AB bana Avrupa Birligini ve Kopenhag Kriterlerini cagristiriyor.5 yilda bir kendi ozgur irademizle basa getirdiklerimizin bu zamana kadar bizlere vermeleri gereken degil vermek zorunlulugunda olduklari haklari yani insanca yasama hakkimizi avrupalilarin zoruyla veriyomus gibi yapmalarindan duydugum uzuntu ve rahatsizligi cagristiriyo
ab
ab-ı hayat
Ayrıca illa bir birliğe gireceksek Kazaklarla, Özbeklerle, Kırgızlarla v.s.. birleşsek daha iyi olur (tabi ötügen'i başkent yapmayacağız..... :) :)) neden?
1-Avrupa Birliğine girip sömürüleceğimize 'Avrupa'nın karşısına Güçlü bir Türk Toplumuyla Çıkarız' (toplum ari ırk değil)
2-Daha güçlü bir toplum olacağımızdan belki Amerika b.d.nin her isteğine bu kadar kolay baş eğmeyiz! ........
3-Kazak, Türkmen, Kırgız ve Özbek Türklerinde Petrol de Doğalgaz da yeterince var..(hoş bizde de var ama.....)
4-Daha çok iş imkanı; daha çok yatarım imkanı...
5-Atatürk'ün komünizmi yererken de dediği gibi Orta Ashya'daki kardeşlerimize ağabeylik etmeliyiz; bağlantımızı yitirmemeliyiz.... Bu da bir çeşit Atatürk mirası olabilir... Fakat tabii ki 'Ötügen yolu yokuştur ezgileri olmadan...' (Hoş zaten Ötügen dediğimiz antik kentimiz şu an Moğolistan sınırları içindedir...Moğollardan toprak isteyemeyiz herhalde... :))
AB önce AET idi Avrupa Ekonomik Topluluğu...Şimdi ne Avrupa Birliği..yani olaın ekonomiden siyasete kayış durumu... Bu da 2. bir kapitülasyonlardır... Bu işin ekonomik tarafı...İşin siaset tarafına gelince de: Bunlar bizim Kurtuluş Savaşında savaştığımız ve 'emperyalist' dediğimiz ülkeler değil mi? (Almanya hariç en güçlüleri) İngiltere, Fransa, İtalya... E o zaman atam, dedem niye kurtardı ki bu vatanı madem emperyalistlerle birleşiyoruz? ? ?
Bu arada 'Anadoluda bulunan' Twister'a canı yürekten bir alkış! ...................
Davulun sesini bilmem 40 küsür meridyen uzaktan dinlemekle olmaz! ....
AB ruhumuzun satılması, dilimizin ve dinimizin (onlar ne kadar kaldı bilinmez ama...) 'A'kıl 'B'aliğ insanların eline bırakılması ki girmeden zaten bırakıldı.
Bu şartlar altında
Avrupa Birliği=YOK OLUŞ
Türk Birliği=KURT OLUŞ=KURTULUŞ
menderesi boşuna asmışlar vatanı sattı diye.asıl satış şimdi.hemde tenzilatlı.gerçi menderesin torunları kendilerini geliştirerek bu hale geldiler işte.yuhhhh...