(Boğaziçi’nin Düşündürdüğü)
İlkbaharların
Ilık – ılık esen rüzgârlarını,
Denizlerin,
Ruhumuzu dinlendiren dalgalarını
(Fırtına’nın Düşündürdüğü)
Bulutlarla dağıldı
Parça-parça;
Yağmurlar boşaldı
Dağlara-ovalara,
(Ölümün Düşündürdüğü)
Işıklı yüklü,
Mavi yüklü,
Gri yüklü,
Yağmur yüklü,
Yağmur olamadığım için
Bulutlandım-puslandım,
Dağların-tepelerin
Doruklarından eteklerine,
Salkım-saçak
Gelip yaslandım.
(Boğaziçi’ni Özleyenlere)
Aydınlığına kavuşunca bir bulut,
Beyazlaşır mı beyazlaşır;
Pamuk tarlasına bürünen gökyüzü,
Pembeden mora, mordan kızıllığa dönüşürken,
Bir çerçeve
İçerisinde sanki,
Işık, su, renk
Bir ahenk,
Bin pırıltılı kelebek
Gündüzünde, gecesinde..
Sevildiğini
Bilmek mi istiyorsun?
O halde sen de sevmelisin;
Hem de benim gibi delice…
Şunu yürekten bilmelisin:
Boğaziçi’nde,
Sabahın en erken saatlerinde
Bir çatana’nın,
Kesik kesik soluyan
Sesiyle uyanmanın;
Bu donuk tablo’nun,
Tanrı herkese,
Bir yer ayırmıştır
Dünya’da;
Ben yerimi biliyorum;
Ya sen?
Sen biliyor musun
Aydınlık
Bir sabahın başlangıcında,
Niçin kötümserlik?
- İsteklerine mi uzanamadın?
??^o^