İstanbul’u biz değil, İstanbul bizi aldı.
O dağların soylusu küheylan yolda kaldı.
Beton duvarda hapis, yaylam yürekte kaldı,
Değil biz İstanbul’u İstanbul bizi aldı.
Akrabalar el olmuş gözlenen yol yel olmuş.
Denizin dalgasında bir cöp misaliyim ben.
Yapıştı can evimden umutsuzluk girdabı,
cöldeki susuzluğa serap emsaliyim ben.
Dağlar bile cekemez bendeki ızdırabı.
Ben cennet çocuğuyum,
Sürgünde Adem.
Yıldızlar benim tacımdır,
Şelaleler yüreğimden akar,
Bulutlar başımın gölgesi,
Yıldırımlar hicranımdır,
Çiçekçilere baktım satıyorlar parayla.
Düşündüm yıldızları toplasam mı sırayla,
Çiçek böcek aradı,dolandı durdu gönlüm.
Gözündeki ışığa gül kokular sürsem ya.
Üç tane nur topumu doğurup emzirmişsin,
Serhat boylarında gaza sonunda;
mazlumun burclarda kahramanısın.
Dermansız guruhun musun elinde;
bilmenmi kahbenin bustun yasısın..
Garibin elinde değil dilekçe;
Gurbet rüzgarları,eser gelirde,
Gam yüklü bulut ar taşır sıladan.
Katar katar turna uçar gelirde,
Ne selam ne haber gelir meramdan.
Ölüm acıları alır giderde,
Gökten yıldız toplardım çocukken mehtaplı gecelerde.
Esrarengiz alemlerde yolculuk yapardım.
Geceleri yıldız toplar koynumda saklardım.
Geceleri yıldız toplar gündüzleri kelebeklerle yarışırdım.
Kukumav kuşları ötmeden güneşi karşılardım,
Akşamları
Birbaşkaydı köyümün evleri.
Sabah başka akşam başka,
bakardı pencereleri.
Sanki hergün beş vakit,
değişirdi elbiseleri.
Güz değil eylül değil,
rüzgar kapımı calar,
kıyamete kurulu,
saatlerse zilçalar.
I
Melemiyor dağında kuzuların,
çiçeklerin beter hasret kokuyor,
dünler bıldırları kovalar,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!