Şu kalan ömrümü düne sayarak
Gömleği bağrımda yırttıran felek
Yurdumdan toprağımdan ayırarak
Gözlerim yollara bakıttın felek.
Bırakmaz peşimi şanssızlık benim
Ferahlık beni çağırdı
Çıkıyorum doruğa; deli bir rüzgar
Gülistan ne güzel ot kokuyor!
Yaban kuşu gibi tüneyip kıyıya
Renklerin geçmesini bekliyorum
Dalarken dağ göllerinin derin uykusuna
Güneşin okşadığı kırlarda
Güzel gençliğin, ilk çiçeğinde,
Rüzgara verdiğin saçlarınla
Yer ve Gök senindir artık
Boşuna kuşların kuruntusu
Sokakları arşınlıyor bu kentin çocukları
Ellerinde küçük bir dünya
Görünenler yalan; söylenenler fiyasko
Sürekli alıkonulan bir düzenin içinde
Her şey var, hiçbir şey yok bu şehirde.
Hayatı çantada keklik sanmıştım
Meğerse çileli, azaplı yolmuş
Onu yaşamakla bitmez sanmıştım
Zaman denilenin değeri yokmuş.
En çokta suçu kendimde aradım
Filozofun çırağı
Hacmini ölçerek gördüm nesneyi
Her olgu kendine temah
Oligarşik kütlelerin baskısı mah
Varsayımlar bükülerek trent
Yaz gelip geçecek sarı tonlarıyla
Gölgesinide alıp gidecek bizden
Savrulacak ömrümüzün kıyısına
Renklerini bir bir alacak bizden.
Her şafak hırsız ve arsıdır artık
Gecenin merhametine sığınıyorum
Biliyorum yine saracak
Çıkışlar, inişler yaşayacağım
Düşüncelerim duvara çarpıp geri dönecek
Bir devası olmayacak bağrındaki yaraya
Her zamanki gibi varsayımlara dönüşecek
Gecenin ortasında uyanıp sersem,sersem
Neydi bu garip şey benliğimi saran
Tanımsız bir ses gibiydi geçmişten kalan
Sanki başka bir şeydi kabuslarda bulunan
Canıma tak etti artık bu şehir
Köyüme varıpta oh diyemedim
Her günüm ızdırap,her günüm zehir
Ağladım mı, güldüm mü bilemedim.
Bu gün yarın hayel ettim varmayı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!