Ortalığı çiçek kokularının sardığı bir ilkbahar vakti,
Sırtüstü uzanmışım kırlara,
Sırtımı dağlara yaslamışım...
Kaç zamandır sevda görmez yüreğim.
Ben,kimsesiz gecelerde paslanmışım.
Hayaller kabus olmuş her gece,
Akşam kendini hissettirmeye başlarken,
Bir mum sönüyor uzaklarda.
Bir çiçek boynunu eğiyor, hüzünlü.
İnsanlar evlerine koşuşuyor, telaşlı.
Zifiri karanlık ortalığı kapladığında,
Bir sokak lambası titremeye başlıyor...
Günaydın canım oğlum!
Canımdan çok sevdiğim...
Kara gözlerine kurban olduğum.
Senden ayrı buralarda geçmiyor zaman,
Ana yüreği dayanmıyor,
Günden güne eriyor anan!
İstanbul, sen şehir, değil sevdasın,
Senin tadın, kokun, görüntün başka.
Milyonca insana ortak paydasın,
Kim mazhar olmuştur, böyle bir aşka?
İlaçsın, merhemsin, derde devasın...
Gece karası saçlarında dolaşıyor artık,
Yüreğimden havlanan güvercin.
Bir şarkı gibi mırıldanacak
Kalbim güzel adını.
Bir yürek daha hisset,
Attığın her adımda...
Acıdır hissettiğim,
İki sevgili kavuşurken.
Kucaklaşırlarken yanar içim...
Hele ki yanağından
Öpmeyiversin oğlan kızı,
Vandaki depremden
Yıllar, yıllar sonra döndüm mahleme,
Kapanıp toprağını öptüm öylece...
Hele baba yadigarı evi görünce,
Gözümden yaş süzülüp düştü sineme!
Az misket oynamadık sokaklarında...
Masmavi boşlukta kuş olmak vardı...
Masmavi boşlukta ne çile, ne gam!
Ne üşümek, ne de kış görmek vardı...
Küfretmezdi bana daracık odam?
Ne müthiş bir hayat, bu kurgulama,
Sana gül demesinler
Ya Resulallah!
Niye gül diyorlar ki sana?
İyi niyetli de olsalar
Sana gül demesinler.
Gül solar,
Yolcuyum; bir adım ötede ölüm,
Eskimiş eşyalar arasındayım.
Belki son gecem bu, belki son günüm.
Bir acayip veda havasındayım.
Zaman çiğneyip geçmiş üzerimi,
süper bir şaiir başarılarının devamını diliyorum