Uysal munis bir adamdım
Hiç kimseye takmazdım
Çıkardın beni zıvanadan
Taktım sana be adam! ..
Doğrulara eğri dersin
Ak düşünürüz
Yirmi beş yıl oldu karşılaşmayalı Sue,
Hatırlıyor musun düğünüme gelmiştin?
Ve buruk bir gülümsemeyle
Beni tebrik etmiştin.
Yıllar ne çabuk geçiyor,
Uzaklarda, çok uzaklarda
Söylemek istediğim
Çok şeyim var sana.
Fakat nasıl söyleyebilirim,
Nasıl anlatabilirim ki
Bu çapraşık ortamda?
Eğer konuşmaya başlarsam,
İçimdeki doğrulara
Ve edindiğim değerlere
Oturtamıyorum yaşadığım dünyayı.
Erdem adına erdemsizliği,
Doğrularda yalanları
Güzellikte çirkinliği
Tanrım! ..
Bu nasıl bir bilmece?
Ben sen de yaşıyorum
Sen ben de...
Okyanuslarda buharlaşan
Bir su zerresi gibiyim.
Gök kubbeyi delerek geldi
Yedi renk,
Kimi gözlerini seçti kendine
Kimi dudaklarına yerleşti
Kimi saçlarına...
Rüzgar esintilerinden
Şu ağacın yaprağı,
Düşüverirken seni fısıldıyordu.
Çiseleyen yağmurun ardından,
Islak gözlerindi görünen.
Dopdoluyum boşalmaya hazır.
Hani yazık deseler,
Her insan gibi
Nefes alıp konuşuyorum
Yemek yiyip gülüyorum
Ve yaşıyorum diyorsun.
Bilir misin gerçek dünyanı?
Yeşil, sana baharı hatırlatır mı?
Gözlerim dalmış boşluğa,
Elimde bir sigara
Seni anımsıyorum...
Tüm yokluğun içinde,
Yaşıyorsun benliğimde
Tek gerçeksin...
Hayat bence
Tanrı denilen varlığın
İnsan adını verdiği kuklalarıyla
Oynadığı bir oyundur.
Yüklemiş kuklaların sırtına,
Geçmiş denilen yük torbasını
susmayacak suskun sevdalarımıza ses olan şair.sesin hep duyulsun hiç eksilmesin.