Işıltılarına bulut düşmüş gözlerinin
Kirpiklerinde hüzün salkımları asılı
İçinde yankılanan gök gürültüleri
Savurur sesini yüreğime
Giden öylesine gider mi sanırsın?
Gün batar
Birkaç yıldız düşer gözlerime.
Gitme kal güneşe özlemimle
Karanlık örter seni
Bir gece kuşunun çığlığında
Gözlerimizde geçmişten kalan iki yorgun iz
Yaşanmamış bir aşkın iki tutsağıyız biz.
Sen sevgili!
Üçüncü sınıf bir oyuncususun sahnelenen piyesin
Asfalt kaldırımlarını son model arabayla geçersin
Yürek isyanı bu.
Düşlerinde sızı var duyuyorum.
Her gün batımında içinin hüzün raylarından bir trenin geçişi ondan.
Valizinde bir yığın sancı
Gergefinde acının motifleri,
Ay batığı gözlerine iki ezgi gibi yerleşmiş hüzün.
Kısa sürdü seninle dostluğumuz
Çok kısa
Oysa ne uzun anlar sığdırmıştık o kısalığa
Sohbetlerimiz olurdu sabahlara kadar süren
Boş bir zaman bulduk mu hemen tavlaya damlardık
Sehpada duran bardaklarımızdan
Göremeyecek kadar uzak
Hayale sığacak kadar yakın
Kal diyeceğim kadar özlediğim
Git diyeceğim kadar gidilesi
İçinden çıkamadığım
Uğraşımsın
Kir pas içinde
Yalancısı olduğumuz bir zamanın kenarından
Hırsız gidişi geçerken
Çocuk masumiyeti kadar değildi öfkemiz.
Açtığımız her yarayı
Gül kokuşlum,
Keklik nakışlım,
Ahu bakışlım
Çorağıma sağanağım duy gayri.
Bu bir şiir değil köhnemiş sevdalara yazılan.
Bir yürek kanaması
Bir saklambaç oyunu oynadığımız.
Gizlendiğim yalnızlıkların ardından çıkıp.
Sensizliklere adını sobeliyorum.
Ebelikten kurtulmak yok bana.
Biliyorum.
Sahil boyu yürümüştük seninle
Eflatun renkli bir İstanbul akşamı
Dal fidan düşlerin vardı anlatırdın
Alnından öperken deniz, ıslandım diye utanırdın
Ya gözlerin mavi gülüşlü çocuk? .
Sanki tüm yıldızlar gözlerinde gündüzlerdi




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!