Geceyi yakaladım saçlarında kıs kıvrak
Astı yüzünü utandı yüzüme bakarak
Bir kaç damla yaş süzüldü, peşinden
Mahcuplaştı, uzaklaştı yanımdan ağlayarak
Anlamadılar ! gördükleri bir rüyaydı.
Dük'ü Kont'u, Papası ! bir hülyaydı.
Sürdüler , yüz binleri karadan, gemilerle denizden.
Geçmişler mi ki top tüfek yedi düvel, ÇANAKKALE'den
Ölüm hak, Hak baki! gördük dedelerimizden
Terkedilmiş dudaklar, izi kalmış rakı bardağında
Tat vermemiş mezeler, şişe devrik masada
Yüz buruk, gözler kapalı, geçmiş içilmiş
Sızmış ömür, gelecek bir derin uyku da.
Haydi denizi boca eder gibi dök üzerime
Dönemem artık çıktığım yoldan
Yürüyorum, yarından korkmadan.
Bir farkı kalmadı baksana
Aynalardaki şaşkın bakışlarımın,
Kalabalıkları yarıp geçen
Mülteci bakışından..
Geç karşıma öylece bak bana,
Anlamlı anlamsız karışık duygularla
Tırnaklarımı kes, saçlarımı tara
Bakacaksan sevgiyle bak, Ama acıma
Şimdi sen geldin, hayatı sevdir bana
Sevgi yükle, kendinden bir şeyler kat,
Çat kapı gel bana
Baskın yapar gibi gir odama
Yıldırım düşer gibi düş gönlüme
Ansızın gel, vur! Kır! Gönül kapımı
Sök at çitlerimi, dikenli tellerimi
Tımar et, ek biç, gönül bahçemi
Gel berime, hele yaklaş
Çekeyim miski amber kokundan
Ciğerim, seninle dolsun
Az çekeyim, viran olur
Durayım artık, ayan olur
Gelemez isek göz göze ağlar gözlerim
Yolum sonu, sen değilsen istikametim
Vuslata eremeyiz, değemez isek diz dize
Taşımaz beni sana, kırılır tutunduğum dalım,
Bulamam derman, yürümez ayaklarım
Tutmaz bir daha ellerim, veremez isek el ele
Belki Kürşad geliyordur kırk çeriyle.
Belki de Alp Arslandır gelen kırk eriyle.
Belki de Mustafa Kemal’dir, kim bilir.
Sincan’dan, Malazgirt’ten, Çanakkale den,
Şen şakrak, dolu dizgin, nal sesleriyle
Korkuyorum ey zaman neyimi bekliyorsun
Dinsin acım gel sustur gölgemi
Nasıl sevdiğimi sen biliyorsun
Gel ey zaman, gel! bekletme beni.
Yılmadım yıllarca peşinden koştum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!