Günaydın dünyanın en güzel günü,
Bir de yalınayak seni düşünmek
Gördüğüm rüya mı, neydi?
Dün gece ya da bu sabah
Uyuyakalıvermek, ortasında bir şeyin
Yani sen, aşkın başkentindesin
Sabıkalı gülücüklerim yüzündendi
Gül demeti yüzlerin
Fakir bir papatyaya dönüşü
Sonra eşantiyon bijuterilere borçları,
Bir kelimeye tesadüf içindi
Ayrılık
Kafayı kurtardık ışıldaksız, nispeten biraz önce
Önce içine girdik pilotlar âleminin, kırık tespihle
Hayattan emekli olduk düşler kerhanesinde
Aza-i makramem, zevk-ü harabem;
Göz okka içmek delisi kan kusuyor yıldızlar
Azıcık yuvarlasak Gelibolu’dan aşağı gençliğimizi
Uyanabiliyorum bir kere gözlerimi açıp
Yutkunabiliyorum iki kadeh sigaradan sonra
Titriyor artık ellerim böyle istemesem de
Yıkayabiliyorum yüzümün çıkmayan lekelerini
İşte bir tek; sadece…
(Bilinen Tek Akşam)
Benim burada ne işim var?
Can bulunan ışıklarda,
Can veriliyor şimdi
Hem martmış, kapıdan baktırırmış
Yaldızını silmeden çizdiği kadın
Bir bar taburesinde bekleyişlerine geç
En geç kaldığı gölgesiydi
O içinden çıkan sokak çıkmazları
Yani Okan Savcı
Şiirlerini yollarda yazardı
Kesinlikle cemre beklenen bir gün değildi
Şüphesiz, bekleyişlerin her birinden münezzeh
Gazete alıp okuyacak kadar rahat vakitlerdi
Yani; sıradan kelimesi yerli yerinde,
Tophane yerli yerinde iken
Başlı başına ruhum ile beşerim:
Ayın karanlık yüzünde
Ayrı ayrı yataklarda
Buluşuruz her gece
Uyku tutmaz biraz olsun
Gizli de olsa özneleriz
Yüklemlerinden ayrılmış
Gözlerimle her şeye dokunabildiğim,
burnumla her şeyi tadabildiğim için mutluyum
Yelpazenin beş dirençli kolları olduğunu,
tırnakların ete benzemediğini inceledim
Çarşafların erotizmi kadar zevk aldım…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!