Armonika sesi, ruhumu seven bir kadın;
Renkli gözyaşlarımı dirilten bir sızı değil,
Sadece huzur
Yaşamayı bekleyen bir kırlangıç gibi
Yüksek bir kayadan kanat çırpamadan
Kuşlardan ödünç alabildiğinden
Daha fazla özgürlük
Henüz kepenkleri açmadan
Güne başlarken hayal etmeli
Kökünden uçlarına tüm çiçeklerin
Ya Türkçe bilmeseydim
Ya Türkçe anlamasaydım
Başka bir dille de seninle tanışsaydım
Ya her dille konuşsaydım
Ya her dili anlasaydım
Bütün dillerde seninle barışsaydım
Biri beni ne olur buradan götürsün
Ne olur biri yardımsever olsun
Kadehleri incitiyorum istemeden
Ağlıyorum neden bilmem neden?
İçime oturuyor sancısı yeter
Ölümüm bu yüzden olacak seziyorum
Yaşayabilmek sanattır, s a ç m a l ı y o r u z biz…
Bir yazı, bir heykel, bir resim değil betimleyeceğim;
Yazılar parmakların, en güzel resim gözlerin
Anladım asıl sanatçıyı
Sahnesindeyim bunca yıldır;
Yâr ve diyardan uzağa gittikçe
Her zamankinden daha da yoksulum
Fakirlik insana düşünmek için cömert zamanlar tanıyor
Günlerce İstanbul’suz ve bir o kadar kırgın
İçimde, benim bile saklandığım bir düşman biriktiriyorum
Görüyorum
Gelecek kuşaklar
Boylu boyunca uzanan yıllarda
Dev ayaklarıyla zamana basa basa
İzleriyle her şeyi düzeltecek;
Bir ışığı alnında,
Hepsi sessizlik yüzünden
Hepsi
Bakışlarının donması ve gözlerinin dolması;
Kalbin ağrıyor,
Biliyorum
Elini başına dayayıp, önüne eğiyorsun
Damı çökmüş, yanmış
Duvarına, kale çizip gol attığım ev yıkılmış
Şut çeken olmayınca,
Vazgeçmiş dik durmaktan
İçine girip, evcilikler kurardık…
Sokağında çalıntı gibi duran çöp bidonlarına
Asabi falan değildim, nemli barut!
Acının dizginlerini,
Henüz boynuma bağlamaya çalışıyordum
Bir yerden bir yerden üzüm doldurdum: kükürt
Ben bir üzüm doldurdum,
Kadehimde gözlerin parladı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!