Bir gün gelir de beni, yana yana ararsın...
Eşten, dosttan, herkesten, haberimi sorarsın...
Ve-lâkin nâfiledir, boşa çaba yorarsın...
Geçmiş olur iş işten, pişmânlık fayda etmez...
Bir kerecik görmeye, belki de can atarsın...
Müjde eyy Müslümânlar; sevinin İnananlar!
Zulmeti, karanlığı; muazzâm nûr deliyor
Asırlardır vuslatın aşkı ile yananlar;
Alâmetler tas-tamam, Kutlu Mesîh geliyor...
Pek yakında Âlem'i, muhabbetle kucaklar;
Ardımda bıraktım, bir yığın uykusuz geceler
Dakîkalar'da İsmin, Sâniyeler heceler
Seni hatırlatır teker teker
Alıp götürür beni benden,
Yine o meçhûle çeker...
Sultân-ı Dil-ârâm, Arş'a uzandı fîrâk
Gamm-gîn Yevm'de galeyân, kalbi eyler inşirâk
Çün ümîdim vuslâttır, ola mı zuhûr, merâk?
Temennîmdir ittisâl, Mevlâm eylesin nasîb...
Mesrûriyyet Kervânı, alsın bizi müntesîb...
Neyi andırıyorum, bu bir merâk konusu...
Dertlerin mübtelâsı, suskunluk Okyanusu
Çekmek ile yükümlü, tescillenmiş tapusu
Pâdişâh fermânıyla, tellâlların kurbânı
Dalkavuklar ağzıyla, sâbitleşen husbânı...
Hep isyânla geçirdim, vaktimi bunca zamân
Ne cürümler işledim, mel'ânetim pek yaman
Geldim, kapına durdum, dilenirim el-amân
Çok mahcûbum Yâ Rabbî, n'olur bağışla beni...
Söylenecek sözüm yok, varmaz ki buna dilim
Hani unutulurdu zamanla tüm acılar? !
Hani zaman çâreydi kederlere, dertlere? !
Terketmedi hasretin, tükenmedi sancılar;
Bin perişân hâlimi, güldürdün nâ-merdlere! ..
***
1440’lar filandır. Hani II. Murat Hân'ın hüküm sürdüğü yıllar. Devrin âlimlerinden Molla Yegân hacca gider. Dönüşünde Kâhire’de mola verir. İlim meclislerine katılır. Üç beş gün de olsa, dağarcığını doldurmaya çalışır.
İşte bu sohbetlerden birinde, genç ama heybetli bir âlim dikkatini çeker. Az konuşur, öz konuşur. İfâdeleri sâde, ama sağlamdır. İnsanların zor kavrayacağı mevzûlardan konuşur, ama onu çocuklar bile anlar. Tek cümleye ciltleri sığdırır sonra. Söz ona geldiğinde cemaât taş kesilir, nefesini tutar. Edeple hisse kapmaya bakarlar.
Molla Yegân bu vakara, bu heybete âşık olur. Çıkışta cesâretini toplayıp yaklaşır, “Senin” der, “Buralarda zâyi olmana dayanamam. Eğer ilminin kıtalar ötesinde yankılanmasını istiyorsan, hiç düşünme, gel benimle! ”
Genç âlimin dünyâlıkta gözü yoktur. Ancak “hizmet! ” denilince akan sular durur. Hem böylesine samîmi bir teklife nasıl “hayır” denir ki?
Molla Yegân Edirne'ye varınca Sultân'ı ziyâret eder. Murat Hân lâtifeyle takılır: “Bize oralardan ne getirdin? ”
Molla Yegân “Öyle bir âlim getirdim ki Sultânım.” der, “Târifi gayri kâbil, meğer ki tanışsanız gerek! ” Padişâh merâkla sorar:
Aldım elime kalem, yazıyorum bir şeyler
Bakalım bu duygular, bu hâller bana neyler?
Kalbe hüzün katıp da, derdim çekilmez eyler
Özlediğim sevdâmı, ben seni arıyorum
Gazete-mecmuâda, şiir köşelerinde
Gözlerime bakıp da ağlama artık n'olur
Takdîr-i Îlâhî böyleymiş
Yazımız yazıldığında bizim
Ayrılık da varmış Kaderimiz'de
Bunun suçlusu ne benim, ne de sen
Çok gördüler bize bir yudum mutluluğu
Hemşehri olmanın avantajını dün akşam fazlasıyla gördük. Gönül tabibi demişler size baktım da. Kendim gibi sizi dinlemenin tadına varmış olabilenlere ne mutlu. Dün gece unutulmazdı. Unutulmaz kalır. Her şey için tekrar teşekkürler. Abartı değil Sakarya sizinle iftihar ediyor. Sakaryanın bir ferdi ol ...
Ramazan-ı Şerif'iniz hayırlı olsun. Bu ilk sahur vaktinde inanın mest oldum şiirlerinizle ve şiirlerinize kattığınız hissiyatınızla. Bir kez daha ismimle iftihar ediyorum. İsmimin ise sizin şiirlerinizde ayrı bir anlam kazanmasından dolayı memnuniyetimi ifade edecek kelime bulamıyorum.
Teşekkü ...
Sizinle aynı okulun öğrencisi olmak gurur verici bir ayrıcalık. Aslında siz zaten Sakarya İmam Hatip'in yetiştirdiği değerlerden biri olmanız sebebiyle okulumuzun da gurur kaynağısınız. Bir de üstüne aynı mahallenin havasını teneffüs ediyor olmak, aynı mahallenin çocukları olabilmek benim açımdan ke ...