Gözyaşları burnumun kenarında düşerken bile
Senin kokunu alıyorum
Nasıl bir “farksın” ki,
Fark edemiyorum imkânsızlığını,
Kulağımda senin sesin depolu
Ve ayaklarımda adımsın caddeler boyu,
Üç kadehlik sükûnetin var içimde,
Dördüncü kadehte bütün cümleler,
Gözyaşlarımla birlikte, hayaline serzenişte.
Oysa normal kafayla da seviyorum seni,
Ama nedense hep içten içe…
Ey sevgili,
Sen bana gel
Ben sana gidiyim
ve gelen gideni
hiç aratmasın.
Bir baksan gözlerimin içine,
Yüreğini sereceğim ortaya.
Yanaklarımdan akıp giderken,
Düşüşünü göreceksin damla damla.
Ve sende ağlayacaksın o an.
Ama ben düşmeyeceğim yanaklarına,
Aslında karşılıklı seveceksin karşındakini,
Ne kadar severse, o kadar öleceksin.
Seni düşündüğü kadar üşüyecek,
Gözlerinin bakış sebebini bilip,
Sözleri kadar değer vereceksin.
Hiç düşünmemelisin ne kadar sevdiğini,
Çok takmayacaksın bulut gözlerinin gece mesaisini,
İçinden onu söküp attığını unutmayacaksın.
Elinde kalem, gecen de hüzün olmayacak.
Boş sayfaları, boş insanlarla doldurmayacaksın.
Gözyaşın, saçların, bedenin dökülüyorsa yerlere,
Düştüğü yerden tohumlanacak sevgiler seçeceksin kendine.
Başkadır aşk;
Kalpten göze doğru bir yaş salgılanır.
Algıların sadece yüreğinde birikir.
Ellerinde boşluk dolduran bir kalem,
Kafanda milyon soru işareti olur.
Eski günlerde kalan acılar,
Sevdimduymaz bir yüreğim olsaydı,
İnan ölmezdim böyle her gece.
Serapsever bakışlı gözlerim,
Ve maceraperest hislerimin kurbanıyım.
Her zannımda sensizlik olsa bile,
“Bensizlik”ten mustarip yüreğim;
Bir ağacın yaprağı yere bırakması
ve yaprağın yere düşme mesafesidir sensizlik.
Sensizlik; çorbanın tuzsuz,
Rakının buzsuz,
ve şiirlerin sonsuz oluşudur.
Hiç aklında değilim biliyorum.
Beyninin algılamadığı yerde yaşıyorum,
Gözlerinin göremediği yerlerde,
Ama eksenin etrafında yaşıyorum.
Sadece nefesimle dokunabiliyorum,
Dokunulması imkânsız ellerine.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!