Lokman hekimin iyileştiremediği bir derde tutuldum sende
anlatması kolay değil anla işte
göğsüme göğsüme vursunlarda öleyim
ne olurki
birkez seni görüp yüzün seveyim
İnsan mı baktı şu gökyüzüne
Yoksa insana bakmaktan mı karardı mavilikler
Kaderine mumyalanmış acılarmı düştü Nil’in
Kaçıncıdır bu İskenderiye’nin yüreğinin yanışı
Tahammülü kalmadı Firavûn’ların
Çırılçıplak bozkır coğrafyaların
hayali ütopyalarına kar düşende,
yüreği çatlar toprakların...
Çaresizliği fısıldar gökkuşağı ahengine,
zırhları delik deşik tüm renklerin...
Sek sek çizgileri ölümüne kefen giymiş...
Sen melekut aleminin mabedi insan
Sen hayat yüklü kervancı
Sen sahralarda kızgın kumlarda yüregini ıslayan
Sen yalancı gölgelikte kıyamın misafiri
Görebilirmisin gecede karanlığı
Şimdi canım
çok uzak diyarlara gitmek
Yağmurların ıslattığı asfalt yollarda
yaprak gazeli olmak
Geçtiğin her caddeden hüzünleri süpürüyor eteklerin
Sen gülünce acının götüne teneke bağlıyor dünya
Kan pompalıyor tüm delikanlıların kalpleri
Kavga çıkmış sanki sokak ortasında
Aman ne seyran aman ne seyran...
Gece çekmiş günahlardan örtüsünü...
Ayazlar dondurduğu acılara çözülmüş...
tebessümle bakan bir çift göz,
günah görmemiş...
Gülleri kıskandaracak güzellikte yanakları,
Dünya kat-kat mezar Firdevs
Dünya ölüler şehri
Her gelen bir damla su
Her giden bir avuç toprakla dönüyor geri
Rüzgârlar nasıl okşuyorsa
Cansız kedi tüylerini
Hüzünlü makam gözlerine,
yasaklı bir hükümlüyüm şimdi...
Hicab niyazında görüş günlerim düşlerde..
Köşe başlarına çarpıp gelen bakışlarım..
Pısırık bir seda ah ile yankılanırken,
Yokluguna dair izler düşüyor şakaklarıma..
Kapalı gişe oynuyor hüzün,hayata bakan her kalp penceresinde.
Ademini kaybeden havvanın esen rüzgarlara verdigi saçlarında doğdu hüzün.
Nağmelerle tutundu seksen tuşlu piyanonun kalbinde.
Dağlar muazzam aşkın seyrinde dalgın,
Karanlığa bakmayan,ışığı göremez!