Bir gülüşüne bin fedadır bu can
Sanma ki gayrı senden bir haberdir an be an
Görmez ise gözlerim eşya da varlığını ayan
Talan olur bu beden ateşlerde yanan kavrulan
Ne bizarım hoş bir hayalin senliğinden
Sevmek seni
Mevsimlik işçilerin kamyon kasalarında söylediği
yanık türküler kadar içli
Açılıp kapanan kiprikler adedince anımsamak
dudağından düşen her bir cümleyi
çıkarmak için boğazında düğümlenen seni
Saatler sensizlik'ten geçmiş
ve yine sensizlik
kendinden geçiyor bu gece
ezelin isyanı
küllerinden düğümleniyor yüreğimde yine
Gülmeyin bana ne olur
onu ilkkez bir elektirik direği yanında gördüm
kocaman çakmak çakmak gözleri vardı
hani çizgi filmlerde olurya
öyle kocaman
o baktı
İntizarım dağ başına yaslandı bugün,
Öldürmez dert yüreğe saplandı bugün...
Gönül içlendi kaderine,
Ah ah dedi,
Seslendi bugün...
Zülüflerin kır çiçeğine mi değdi gülüm?
Mahkumluğuma eziyet eden gardiyan gibi,
geldiğin yollardan iz bırakmadan,
çekip gidiyorken...
Ufukların güneşi kan soluyor gözlerimden...
Ardınca bıraktığın yeşil gözlerde,
yeni bir mevsim daha küsüyor bahara...
Sen gidiyorsun ya
Şimdi bütün eşya kendi özgül ağırlığı altında eziliyor
Gözyaşları betonlara hapsedilmiş Çoruh nehrinin suları
Özgürlük umuduyla gökyüzüne buharlanıyor
Terkedilmiş Kaçkar dağının etekleri
Bir zamanlar derelerinde çimen çocukların
Adı insan olan mahlukat kadar yalnızlığım
Yüreğimin çerağları tutuşturulur yazgıda
Bakışlarının ışıltılarından hicret şiirlerde
Uçar kagıtlar sular dökülür mürekkeplere
Mahşerin muştuları edasında veda sözlerin
Zifir saçlarına geceyi ören sevgili
Senli saatlerin kölesi yüreğime
faili meçhul özgürlükler işlendiğinden
Sen ğittiğinden beri
dudaklarımın kıyıları metruk soğuklarda üşüyor...
Özlemin bıçak yarası gibi sızılarken içimde
Yanımda sen olmayınca
günde bir kaç saat uyuyorum
karınca kararınca
tövbeler olsun fazla tutamıyorum kendimi
bedenimde derman kalmayıp yorulunca
Su olup akmak için nasıl muhtaç ise
Karanlığa bakmayan,ışığı göremez!