Ne mutlu bana ki Türküm
Davamız kanımızdan gelir
Kanımızda Turan
Çekilecek çileyse
Yatılakacak kara topraksa
Boynumuz kıldan ince
Sustuğunda içim erir, sustuğunda;
Gün gecesine kavuşur
Akşam kızıl bir gökyüzü olur
Tüm doğa yağur için hazırlanır ertesi güne
Gece bir kaç yıldız birden kayar
Keskin ayaz sokakları kaplar
Aşk öldü, yeniden
Bir çocuğun hayalleri kirlendi,
Umarsızca düşüncelerle
Bahar rüzgarlarında savrulmuş elleri
Tutan yok; gören olmamış gözlerini
Aşk öldü, sahipsizce
I
Dolu dizgin yaşarım bu hayatı
İçimde bir ürperti, biraz tedirginlik
Lambaları söndümü bu şehrin
Güneş tepemizde aynı şarkıyı söyler.
Kırlara düşen her sözü aynı;
Sokaklara yayılan, evlere giren
Pencereden dışarı bakışımız aynı;
Gördüğümüz yüzler belki farklı olabilir
Evlerin yerleri değişiktir mesela
I
Güneş odadan içeri yine girdi
Yaseminlerin kokusuyla,
Kuş sesleriyle,
İnsan sesleriyle,
Çiçeklerim var
Hepsi kendi renginde
Kokusu kendileri gibi olan
Dağ başında yetişmiş
Yağmurla ve sisle iç içe
Salı günü köşe başında
Susta dillensin yalnızlık
Tüm karanlık roman,
Hatıralar kelime olsun
Sen, küçük yatağına uzanmış durursun
Gözlerin duvara çizilen gölgeleri izler
Dudakların titrer, konuşmak ister; beceremez
I
Deli etmeli beni aşk, deli
Yeri geldimi bir cengâver olmalıyım
Miğferi ve zırhı şevkatten olan
Hayal denilen bir boyuttan geçip
Sıradan birşeymiş bu
Her yerde görülen,
Herkesin bildiği
Yaşananlar
Bir yerde;
-Senin de bildiğin yer-
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!